İNTERNET DOLANDIRICILIĞI * Mesaj panoları yeni görüntülü görüşme dolandırıcılığının hedefi oldu

Mesaj panoları yeni görüntülü görüşme
dolandırıcılığının hedefi oldu

Alıcı kılığına giren dolandırıcılar, çevrimiçi ürün
tanıtımları sırasında tek seferlik kodları ele geçiriyor.

Kaspersky Team – Aralık 10, 2024


Büyük çevrimiçi pazar yerleri dolandırıcılıkla mücadele etmek için ellerinden geleni yapıyorlar, ancak siber suçlular hem alıcıları hem de satıcıları dolandırma konusunda bir adım önde olmaya devam ediyor. Bu yıl, sahte alıcıların bir ürünün videolu tanıtımını isteyip bu sırada tek kullanımlık kodları çaldıkları çevrimiçi görüntülü arama dolandırıcılığının yükselişine tanık olduk. Bu dört perdelik planın tüm detaylarını öğrenmek için okumaya devam edin.

Birinci perde: Şüphe

Yüksek kaliteli bir ürün (örneğin şık bir TV) satan bir satıcıya, mümkün olduğunca çabuk ödeme yapmak ve ürününü hemen teslim almak isteyen alıcı kılığında biri yazar. Ancak bir sorun vardır: Bu önce bir görüntülü tanıtım talep eder. Çoğu mesaj panosu bunu yapmanıza izin vermez. Böyle bir imkan olsa bile “alıcı” gizemli bir şekilde kendi tarafında bir sorun yaşar: “Garip, çalışmıyor, onun yerine WhatsApp’ı kullansak nasıl olur?” Böylece sohbet sorunsuz bir şekilde mesajlaşma uygulaması veya başka bir sohbet platformuna taşınır. WhatsApp, Telegram veya her neyse ona geçme talebi BÜYÜK bir tehlike işaretidir. Birçok mesaj panosu sohbetlerde bağlantı paylaşımına izin vermediğinden, dolandırıcıların kendi sahalarında sizi bir kimlik avı sitesine çekmeleri daha kolaydır.

İkinci perde: Kesinlik

“Alıcı” satıcıya ürün hakkında birçok soru sorar: Nereden aldılar? Çalışıyor mu? Çalışıyorsa neden satıyor? Her geçen dakika, yabancılar arasındaki bu diyalog giderek daha samimi bir sohbete benzemeye başlar. “Alıcı” istekli ve ödemeye hazır görünür. Satıcının sadece para transferi için bir kart numarası vermesi yeterlidir ve anlaşma yapılır: “Bu adamla iş yapmak ne büyük bir zevk. Gerçekten güvenilir biri.” Ama tuzak tam da burada devreye giriyor…

Üçüncü perde: Keşif

“Alıcı”, ekran paylaşımı özelliğinin adını bile anmadan, satıcıdan WhatsApp’ta ekran paylaşımını açmasını ister. Satıcı buna uyarsa, bankacılık uygulaması ekranı, satıcının çevrimiçi banka hesabına giriş yapmaya çalışan dolandırıcılar tarafından görülebilir hale gelir. Bu noktada, kurbanın akıllı telefonu tek seferlik bir kod içeren beklenmedik bir kısa mesaj alır. Çoğu cihazda kod, siber suçluların da görebileceği bir açılır mesajda görüntülenir ve eğer kurban hala ekran paylaşma modundaysa ve gelen mesajı kontrol ederse, dolandırıcıların açılan pencereye ihtiyacı bile yoktur, kodu zaten alırlar!

Dördüncü perde: Kayıp

“Alıcının” önceden hangi bilgilere sahip olduğuna ve kurbanın banka hesabına ne kadar erişim sağladığına bağlı olarak, ya parayı hemen çekebilir ya da hesaptaki miktar transfer edilemeyecek kadar büyükse, bankaya sahte erişim olayını araştırmayı vaat eden ve kurbanı parayı “güvenli bir hesaba” aktarmaya ikna eden bir “müfettiş” tarafından yapılan bir aramayı içeren başka bir dolandırıcılığa geçebilirler. Öyle ya da böyle, para ortadan kaybolur.

Mesaj panosu dolandırıcılığına karşı nasıl korunulur?

Mesaj panolarının genellikle sahte satıcılar ve alıcılarla dolu olduğunu unutmayın. Elbette, bu tür hesaplar eninde sonunda açığa çıkar ve kullanıcı şikayetlerinden sonra engellenir, ancak failler basitçe yeni hesaplar oluşturur veya satın alır. Bu nedenle, herhangi bir mesaj panosunda alım veya satım yaparken güvende kalmanıza yardımcı olacak bir ipucu listesi hazırladık:

  • Diğer alıcılar veya satıcılarla yalnızca platform içinde sohbet edin. Asla bir mesajlaşma uygulamasına geçmeyin, karşı taraf gerçekten (veya özellikle) istese bile. Pazar yerinin dışında, dolandırıcılar hesabınızı çalmak için size bir kimlik avı bağlantısı gönderebilir veya daha kötüsü olabilir.
  • Hem akıllı telefonunuzda hem de bilgisayarınızda Kaspersky Premium gibi güvenilir bir koruma kullanın.
  • Alternatif teslimat veya para transferi hizmetlerini kullanma tekliflerini reddedin; platformun yerel araçlarını tercih edin veya ödemeleri yalnızca nakit olarak kabul edin.
  • Kimseye telefon numaranızı veya kart numaranızı vermeyin ve bu vb. kişisel bilgilerinizi pazar yeri profilinizde gizleyin.
  • Kendinize online ödemelerde limiti olan bir sanal kart alın.
  • Asla tek seferlik kodları başkalarıyla paylaşmayın, çünkü o zaman iki faktörlü kimlik doğrulamayla bile hesabınızı kurtaramazsınız.
  • Açılır bildirimleri ve ekrandaki metin mesajlarını devre dışı bırakın.
  • Siteye ödeme bilgilerinizi girmeden önce alan adı kayıt tarihini kontrol edin (bunun nasıl yapılacağına ilişkin ayrıntılar için buraya bakabilirsiniz).

NOT; Bu makale sadece bilgi amaçlıdır. KASPERSKY VİRÜS PROGRAMININI önermek gibi bir amacı yoktur. Kullanıcı araştırma yaparak uygun olanı tercih etmelidir.

Posted in BİLİŞİM - İNTERNET - | Leave a comment

BİLİM, TEKNOLOJİ , İLETİŞİM * ‘Yapay zekanın babası’: Teknolojinin insanlığı önümüzdeki 30 yıl içinde yok etme olasılığı arttı

‘Yapay zekanın babası’: Teknolojinin insanlığı
önümüzdeki 30 yıl içinde yok etme olasılığı arttı

EURONEWS – Anil Can Tuncer –  28/12/2024


Nobel ödüllü Hinton, güçlü yapay zeka sistemleriyle karşılaştırıldığında insanların üç yaşında bir çocuk kadar savunmasız olacağını belirtti.

Yapay zekanın (Artificial Intelligence-AI) ‘babalarından biri’ olarak görülen ve bu yıl çalışmaları nedeniyle Nobel Fizik Ödülü alan Geoffrey Hinton, önümüzdeki 30 yıl içinde bu teknolojinin insanlığı yok etme olasılığının yüzde 10’dan yüzde 20’ye yükseldiğini belirtti.

BBC Radio 4’ün Today programında konuşan Hinton daha önce teknolojinin insanlık için felaketle sonuçlanma ihtimalini yüzde 10 olarak değerlendirdiğini hatırlatarak, bu oranı şimdi yüzde 10-20 olarak revize ettiğini söyledi.

Programın konuklarından eski İngiltere maliye bakanı Sajid Javid bu değerlendirme üzerine “Oranları artırıyorsunuz” yorumunda yapınca Hinton ise “Evet, biraz artıyor. Çünkü bugüne kadar bizden daha zeki bir şeyi kontrol etmemiz gereken bir durum hiç yaşanmadı. Daha zeki bir şeyin daha az zeki bir şey tarafından kontrol edildiği örnekler yok denecek kadar az,” dedi.

‘Yapay zekaya karşı insanlık bir çocuk kadar savunmasız’

Londra doğumlu ve Toronto Üniversitesi’nde emekli profesör olan Hinton güçlü yapay zeka sistemleriyle karşılaştırıldığında insanların üç yaşında bir çocuk kadar savunmasız olacağını söyledi.

“Kendinizi bir yetişkin karşısındaki üç yaşındaki çocukla karşılaştırın. Biz o çocuk olacağız,” diye ekledi.

Hinton, yapay zekayı -genellikle- insan zekası gerektiren görevleri yerine getiren bilgisayar sistemleri olarak tanımlıyor. Bilim insanı bu teknolojinin kontrolsüz şekilde geliştirilmesinin yaratabileceği risklere dikkat çekmek için geçen yıl Google’daki görevinden istifa etmişti. Hinton, özellikle kötü niyetli kişilerin yapay zekayı zarar vermek için kullanmasından endişe duyduğunu vurgulamıştı.

‘Gelişmeleri öngöremedim’

Hinton yapay zekanın bu kadar hızlı gelişeceğini öngörmediğini belirtti ve “Çoğu uzman, önümüzdeki 20 yıl içinde insanlardan daha zeki yapay zeka sistemleri geliştireceğimizi düşünüyor. Bu oldukça korkutucu bir düşünce,” dedi.

Yapay zeka alanındaki bu hızlı ilerlemenin “çok, çok hızlı” olduğunu söyleyen Hinton, hükümetlerin teknolojiyi düzenlemesi gerektiğini savundu.

“Piyasanın ‘görünmez eli’ bizi korumayacak. Büyük şirketlerin yalnızca kar motivasyonuyla hareket etmesi, teknolojiyi güvenli bir şekilde geliştirmelerini sağlamak için yeterli değil. Bunun tek yolu hükümet düzenlemeleridir” dedi.

Hinton, yapay zeka alanında ‘üç büyük isimden’ biri olarak biliniyor. Diğer isimlerden biri olan Yann LeCun ise yapay zekanın insanlık için bir tehdit olmaktan çok, insanlığı yok oluştan kurtarabileceğini savunarak bu konudaki endişeleri paylaşmıyor.

Posted in Bilim ve Teknoloji, BİLİŞİM - İNTERNET - | Leave a comment

“ABD – CIA” AFGANİSTAN’A DEMOKRASİYİ NASIL GÖTÜRDÜ? * Amerika’nın Afganistan’a Karşı “Adil Savaşı”: Amerika’nın Yıkıcı Savaşlarından “Önce” ve “Sonra” Kadın Hakları

7 yaşındaki Mohboba, Mart 2002’de Kabil’de bir sağlık kliniğinde muayene edilmeyi beklerken kurşunlarla delik deşik olmuş bir duvarın yanında duruyor.

Amerika’nın Afganistan’a Karşı “Adil Savaşı”:
Amerika’nın Yıkıcı Savaşlarından
“Önce” ve “Sonra” Kadın Hakları


Prof. Michel Chossudovsky
Küresel Araştırma, 27 Aralık 2024


7 Ekim 2024, ABD-NATO’nun, Afganistan’ın 11 Eylül 2001’de Amerika’ya saldırdığı gerekçesiyle Afganistan’ı bombalayıp işgal etmesinin yıldönümüdür.

İlk olarak 4 Ekim 2023’te yayınlanan   Amerika’nın  Afganistan’a Karşı “Haklı Savaşı” Bölümü 16 Aralık 2023’te eklendi. 

Suriye laik bir toplumdu, Afganistan laik bir toplumdu. Bir bütünün yıkımının mantığı çok benzerdir. El Kaide Terörizmi.


giriş

NeoCon’ların gündemi “savaşı kazanmak” değil,  egemen ulus devletlerin parçalanmasını sağlamak, kültürlerini ve ulusal kimliklerini yok etmek, temel değerleri ve insan haklarını ihlal etmektir.

Stratejik hedef, siyasi ve sosyal kaos yaratmak, ulusal ekonomilerin çöküşünü sağlamak, ülkelerin zenginlik ve kaynaklarını ele geçirmek, Amerikan Anavatanı da dahil olmak üzere tüm Gezegeni yoksullaştırmaktır. 

Kitle imha silahları, gizli istihbarat operasyonları, propaganda ve “güçlü ekonomik tıp”  ın bir karışımı . ABD/NATO hegemonik gündeminin suçluluğu tarif edilemez. 

Bu makale , Washington’un 1979’da Soğuk Savaş’ın zirvesinde başlayan ve Sovyet-Afgan Savaşı olarak adlandırılan Afganistan’a karşı başlattığı “İnsani Savaş”tan “Önce” ve  “Sonra”  Afganistan’daki Kadın Haklarına odaklanıyor . Bu, dikkatlice planlanmış bir istihbarat operasyonuydu. 

Öncesinde Amerika’nın Afganistan’a karşı yürüttüğü “Haklı Savaş”ın incelenmesi yer alıyor.  

CIA, başından itibaren Usame bin Ladin’in de içinde bulunduğu “İslami tugayların” doğrudan işe alınması ve desteklenmesinde yer aldı.


Amerika’nın Afganistan’a Karşı “Adil Savaşı”

 ABD-NATO himayesinde Afganistan’a ikinci bir savaş  ve işgal başlatıldı . Bu, 11 Eylül’deki trajik olaylardan dört hafta sonra, 7 Ekim 2001’de gerçekleşti.

 Princeton Üniversitesi’nde Uluslararası ve İnsani Hukuk profesörü, savaş karşıtı aktivist ve Dış İlişkiler Konseyi üyesi olan ünlü akademisyen  Richard Falk tarafından ” ADİL BİR SAVAŞ” olarak tanımlanmıştır :

“Çocukluğumdan beri Amerika Birleşik Devletleri’nin dahil olduğu bir silahlı savaşı desteklemedim, ancak geriye dönüp baktığımda Kosova’daki NATO savaşının faydalı sonuçlar elde ettiğini düşünüyorum. Afganistan’daki kıyametvari terörizme karşı savaş, benim anlayışıma göre II. Dünya Savaşı’ndan bu yana ilk gerçek adil savaş olarak nitelendirilebilir.

“11 Eylül saldırısının failleri şiddet içermeyen veya diplomatik yollarla güvenilir bir şekilde etkisiz hale getirilemez ; tekrarlanma tehdidini azaltmak, cezalandırmak ve yurt içinde ve dışında güvenlik duygusunu yeniden sağlamak için askeri eylemi de içeren bir yanıt şarttır. .

Usame bin Ladin’in savunduğu ve kullanışlı bir şekilde “kıyamet terörizmi” olarak etiketlenebilecek aşırı siyasi vizyon, bu devam eden tehdidi birkaç nedenden ötürü olası bir uzlaşma veya hatta müzakere çerçevesinin çok dışında bırakıyor: Soykırım amacı genel olarak Amerikalılara ve Yahudilere yöneliktir; ilan edilen hedefi, sivil ve askeri hedefler arasında hiçbir ayrım yapmadan koşulsuz bir medeniyet savaşı -İslam’ı Batı’ya karşı- yürütmektir ; ülkemize büyük ve travmatize edici bir zarar verme kapasitesi ve isteği ve taraftarlarının intiharcı bağlılığına güvenerek yıkım misyonlarını yerine getirme konusunda taktiksel bir ustalık ve yetenek göstermiştir.” (Richard Falk, The Nation,     Defining a Just War , 11 Ekim 2001, Afganistan’ın işgalinden 4 gün sonra, vurgular eklendi)..

Dikkat edin: ” Amerikalılara ve Yahudilere karşı soykırım niyeti” ifadesi, İslam’ın Batı’ya karşı iddia edilen “medeniyet savaşı”nın bir parçası olarak vurgulanıyor . .

Filistin’e bakın: ” Tam tersi” değil mi?  Yani “Batı’nın İslam’a karşı soykırım savaşı”.  .

“Kıyamet Terörizmi” tanımı   , 11 Eylül sonrasında ABD’nin, İsrail’in desteğiyle Müslüman ülkelere karşı yürüttüğü sayısız “insani savaşları” ve “terörle mücadele operasyonlarını” en iyi şekilde tanımlıyor; bu operasyonlar milyonlarca ölüme yol açtı.  .

Profesör Richard Falk’ın hayat boyu savaş karşıtı aktivist ve ABD dış politikasını eleştiren biri olduğunu vurgulamalıyım . Filistinlilerin haklarına olan sarsılmaz bağlılığı ve İsrail hükümetine karşı cesur duruşuyla ünlüdür. Şubat 2001’de Profesör Falk, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliği (OHCHR) tarafından Filistin toprakları için Soruşturma Komisyonu’nda görev yapmak üzere atandı.

Mart 2008’de Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi (BMİHK) tarafından Filistin işgali altındaki topraklardaki insan haklarıyla ilgili BM Özel Raportörü olarak atandı.

Ekim 2001 tarihli “Adil Savaş” bildirisinin Şubat 2001’deki OHCHR atamasından sadece 8 ay sonra yayınlandığı belirtilmelidir. Aşağıda sunulan kanıtlar, Profesör Falk’ın Afganistan’a savaş açmak için bahane ve gerekçe sağlayan 11 Eylül 2001 saldırılarında Usame bin Ladin’in iddia edilen rolüyle ilgili olarak yanıldığını göstermektedir.


 Kanıtların  Analizi.

Afganistan’ın 11 Eylül’de Amerika’ya saldırdığına dair hiçbir kanıt yoktu.

 Taliban hükümeti diplomatik kanallardan iki kez (Eylül ve Ekim 2001) Usame Bin Ladin’in iadesi konusunda müzakerelere girmeyi teklif etmişti.

 Bin Ladin’in saldırıların arkasında olduğuna dair hiçbir kanıt yoktu. Dan Rather, CBS News tarafından doğrulandığı üzere,  Usame bin Ladin, terörist saldırılardan 24 saatten az bir süre önce, yerel saatle 10 Eylül’de Rawalpindi’deki bir Pakistan Askeri hastanesine kaldırılmıştı 

Bu CBS raporu, Usame bin Ladin’in 11 Eylül saldırılarını koordine etmekten sorumlu olduğu yönündeki resmi anlatıya şüphe düşürüyor. Usame bin Ladin’in fark edilmeden bir Pakistan askeri hastanesine girmesi imkansız olurdu. Nerede olduğu biliniyordu.

 Afganistan’ın işgalinden önce formüle edilen ” Adil Savaşın  Tanımı  ” hukuki açıdan Cenevre Sözleşmesi (IV) ile açıkça çelişmektedir 


11 Eylül Sonrası ABD Dış Politikası.

11 Eylül’ün ardından, Adil Savaş Konsepti ABD Dış Politikası’na yerleşti.  Bu, sözde “İslami teröristlerin ” peşine düşmeyi amaçlayan bir Müslüman karşıtı anlatıyı oluşturuyor; oysa teröristler (1980’lerin başından beri) ABD istihbaratı tarafından düzenli olarak işe alınıyordu..

“Adil Savaş Kavramı”, İslamcı Cihatçılara yönelik “Terörle Mücadele”, “Koruma Sorumluluğu”, “Demokrasi İhracı” vb.   gibi diğer ilgili anlatılarla ustaca birleştirildi.

Adil Savaş Kavramı, Malezya eski Başbakanı Tun Dr. Mahathir Muhammed’in  Aralık 2005’te Kuala Lumpur’da ilk kez formüle ettiği  “Savaşın Suçlulaştırılması”   olarak tanımladığı gerçek bir barış hareketinin parçası olan her şeye aykırıdır .

 Uluslararası hukuka göre, “Adil Savaş” diye bir şey yoktur. ” Savaşın suç sayılması” na göre , “Öz Savunma” (Filistin’in İsrail liderliğindeki işgale karşı verdiği savaşı tanımlayan)  hariç, tüm saldırganlık savaşları suç teşkil eden girişimlerdir .

 Richard Falk, ABD dış politikasının hegemonik doğasını reddediyor:

“Savaş karşıtı savunuculuğun bir başka biçimi de Amerika Birleşik Devletleri’nin emperyalist bir süper güç veya imparatorluk olarak eleştirilmesine dayanır. Bu görüş ayrıca 11 Eylül’de işlenen insanlığa karşı büyük suçun oluşturduğu zorluğa değinirken tehlikeli bir şekilde uygunsuz görünüyor .

Amerika Birleşik Devletleri’nin küresel rolü ne olursa olsun -ve şüphesiz küresel acı ve adaletsizlikten sorumludur ve iç çekirdeğinde terörist dürtüyü besleyen yaygın bir kızgınlığa yol açmaktadır- bu küresel terörizm hareketi yaygınlaştığı ve şeytani çalışmalarını sürdürmeye hazır olduğu sürece bu sorun çözülemez.

Filistinlilerin kendi kaderini tayin hakkının teşvik edilmesi, Kudüs’ün uluslararasılaştırılması ve küresel ekonomik büyüme ve kalkınmanın faydalarının daha adil bir şekilde dağıtılması gibi daha uzun vadeli endişelerin ele alınması gerekiyor.

Elbette, bunu başaramamanın sorumluluğunun büyük kısmı, özellikle ABD nüfuzunun yörüngesi dışında, Orta Doğu’daki hükümetlerin yolsuzluk ve baskıcı politikalarında yatmaktadır . Dış politika reformunun doğası gereği arzu edilir hatları ile terörizm karşısında geri çekilme arasında mümkün olduğunca ikna edici bir ayrım çizilmelidir.” (Richard Falk,  Defining a Just War , The Nation, 11 Ekim 2023, vurgular eklendi)

Yukarıdaki alıntıya gelince, ” tam tersi” değil midir: ABD nüfuzunun yörüngesinin “dışında” olmaktan ziyade ” içinde” olan hükümetlerin çoğu yozlaşmış. Neden? Çünkü liderleri Washington tarafından tehdit ediliyor, kandırılıyor ve/veya rüşvet alıyor.

Sözde “küresel terörizm hareketi” ile ilgili olarak , aşağıdaki II. ve III. Bölümlere ve ayrıca   Mücahitlere gizli askeri yardımın artırılmasını fiilen yetkilendiren Başkan Reagan tarafından imzalanan Ulusal Güvenlik Karar Direktifi 166’ya (NSDD 166) odaklanan V. Bölüme bakınız. 

Michel Chossudovsky , Küresel Araştırma, 16 Aralık 2023, 6 Ekim 2024


CIA Tarafından Desteklenen
“İslami Ayaklanma” Öncesi  
Afganistan Halkına Karşı

Amerikalılar tarafından bilinmeyen bir şekilde, 1970’lerde ve 1980’lerin başlarında Kabil “kozmopolit bir şehirdi. Sanatçılar ve hippiler başkente akın ediyordu. Kadınlar şehrin üniversitesinde tarım, mühendislik ve işletme okuyordu. Afgan kadınlar hükümet işlerinde çalışıyordu”. 

Kabil Üniversitesi 1980'ler

Kabil Üniversitesi 1980’lerin başı

“Taliban’ın yükselişinden önce [CIA tarafından yönetilen], Afganistan’daki kadınlar yasalarla korunuyordu ve Afgan toplumunda giderek daha fazla hak elde ediyorlardı. Kadınlar 1920’lerde oy kullanma hakkını elde etti; ve 1960’ların başlarında Afgan anayasası kadınlar için eşitlik sağladı. Ülke demokrasiye doğru ilerlemeye başladığında bir hoşgörü ve açıklık havası vardı.

Kadınlar ulusal kalkınmaya önemli katkılarda bulunuyordu. 1977’de kadınlar Afganistan’ın en yüksek yasama organının %15’inden fazlasını oluşturuyordu. 1990’ların başında Kabil’deki okul öğretmenlerinin %70’inin, hükümet çalışanlarının ve üniversite öğrencilerinin %50’sinin ve doktorların %40’ının kadın olduğu tahmin ediliyor.” ( Demokrasi ve İnsan Hakları Bürosu , ABD Dışişleri Bakanlığı, 2001, bağlantı artık işlevsel değil) 

Kabil’de bir plak dükkanı

Kabul Üniversitesi’nde karma biyoloji dersi

Kabil’de toplu taşıma

Üniversite öğrencileri, 1970’lerin başı

Aşı Araştırma Merkezi’ndeki laboratuvarlardan birinde çalışan kadınlar

Şehir parkında oynayan anneler ve çocuklar – erkek refakatçiler olmadan

Reagan döneminden başlayarak;
Kadın Haklarının Sınırlandırılması.
Tüm Bir Ülkenin Yıkımı sonrasında

Amerika’nın korkulu rüyası Usame bin Ladin, 1979’da ABD destekli cihadın başlangıcında CIA tarafından işe alındı.

22 yaşındaydı ve CIA tarafından desteklenen bir gerilla eğitim kampında eğitim almıştı. Reagan başkanlığı sırasında başlatılan “İslami köktenciliği” desteklemek için yapılan gizli operasyonun mimarları, 11 Eylül’ün ardından “Küresel Terörizm Savaşı”nın (GWOT) başlatılmasında kilit rol oynadılar.

Reagan yönetimi altında, ABD dış politikası İslami “özgürlük savaşçılarının” koşulsuz desteği ve onayına doğru evrildi. Günümüz dünyasında, “özgürlük savaşçıları” “İslami teröristler” olarak etiketleniyor.

Başkan Reagan ve Afganistan’daki Mücahit liderleri, 1980’ler

Sovyet-Afgan Savaşı

Sovyet-Afgan savaşı, CIA’in Carter yönetimi sırasında başlattığı ve daha sonra El Kaide olarak bilinecek olan İslami tugayları aktif olarak desteklemek ve finanse etmekle ilgili gizli gündeminin bir parçasıydı .

CIA tarafından desteklenen dini okulların (medreselerin) sayısı  1980’de 2.500’den 39.000’in üzerine çıktı .  USAID, büyük ölçüde laik kurumların ortadan kalkmasını ve sivil toplumun çökmesini  sağlamak için dini telkin sürecini cömertçe finanse etti  .

Peştun dilinde “Taliban” kelimesi, Suudi Arabistan’daki Vehhabi misyonlarının CIA desteğiyle kurduğu medreselerin (öğrenim yerleri veya Kur’an okulları) “öğrencileri” veya mezunları anlamına geliyor.

“ABD, Afgan okul çocuklarına şiddet içerikli görüntüler ve militan İslam öğretileriyle dolu ders kitapları sağlamak için milyonlarca dolar harcadı…

Cihattan bahseden ve silah, mermi, asker ve mayın çizimleri içeren temel kitaplar o zamandan beri Afgan okul sisteminin temel müfredatı olarak hizmet ediyor. Taliban bile Amerikan yapımı kitapları kullanıyordu ….

Pakistan merkezli bir kâr amacı gütmeyen kuruluşta çalışan Afgan eğitimci Ahmad Fahim Hakim, ” Metinlerdeki resimler okul öğrencileri için korkunç, ancak metinler daha da kötü” dedi.

Bölgedeki bir yardım görevlisi, gözden geçirilmemiş 100 sayfalık bir kitabı inceledi ve şiddet içerikli görüntü veya pasajlar içeren 43 sayfa saydı.

Dari ve Peştu gibi baskın Afgan dillerinde yayınlanan ders kitapları, 1980’lerin başında Nebraska-Omaha Üniversitesi ve Afganistan Çalışmaları Merkezi’ne verilen bir AID hibesi kapsamında geliştirildi . Ajans, 1984’ten 1994’e kadar üniversitenin Afganistan’daki eğitim programlarına 51 milyon dolar harcadı ” ( Washington Post , 23 Mart 2002)

“CIA fonlarıyla ödenen reklamlar, [İslami] Cihada katılmaya teşvik ve motivasyonlar sunan, dünyanın dört bir yanındaki gazete ve haber bültenlerine yerleştirildi.” (Pervez Hoodbhoy, Peace Research, 1 Mayıs 2005)

“Bin Ladin kendi ülkesinden 4.000 gönüllü topladı ve en radikal mücahit liderleriyle yakın ilişkiler geliştirdi. Ayrıca CIA ile yakın bir şekilde çalıştı, … 11 Eylül’den [2001] beri CIA yetkilileri bin Ladin ile doğrudan bir bağlantıları olmadığını iddia ediyorlar .” (Phil Gasper, International Socialist Review, Kasım-Aralık 2001)


Kadın Hakları, Yoksulluk ve Umutsuzluk

Medya, İslamcı köktenciliğin ve Kur’an okullarının CIA tarafından dayatıldığını kabul etmeden, bunun sorumluluğunu rahatlıkla Taliban’a yüklüyor.

Kamusal eğitim yok edildi ve 1920’lerde kökleri başlayan laik bir toplumda Kadın Hakları YOK EDİLDİ. Bu yıkım, bir ülkenin kitlesel yoksullaşmasıyla birlikte yaşanıyor. 

“ Önce” ve “Sonra”.

Bir Suç Girişimi. Arkasında Kim Var?

” Bir zamanlar müreffeh olan bir ülke aşırı yoksulluk ve umutsuzluğa sürüklendi . Bu insanlığa karşı bir suçtur. 

BM’ye göre Afganistan’da şu anda büyük gıda sıkıntısı ve kıtlık yaşanıyor. Bu savaşın 40 yıldan fazla bir süre önce, 1979 yılında, uyuşturucu ticaretinden elde edilen gelirle CIA’in cihatçı paralı askerleri (El Kaide) örgütlemeye başlamasıyla başladığı anlaşılmalıdır. 

Amaç, eğitim, kültür ve kadın haklarına kendini adamış ilerici ve bağımsız bir ulus devlet olan Afganistan’ı yok etmekti.” 

Medyanın “Taliban’ın zalim politikaları” olarak tanımladığı şey, İslamcı köktenciliği dayatan ve aynı zamanda ilerici laik bir Ulus Devlet’in çöküşünü ve yoksullaşmasını tasarlayan CIA’in izlerini taşıyor.

Başkan Ronald Reagan, fiili olarak   “Mücahitlere gizli askeri yardımın artırılmasını” ve CIA’in dini telkine desteğini yetkilendiren Ulusal Güvenlik Karar Direktifi 166’yı (NSDD 166) yayınladı (ve imzaladı)  .

“Radikal İslam”ın teşviki, 11 Eylül’ün ardından Orta Doğu, Orta Asya, Güneydoğu Asya ve Sahra Altı Afrika’da  “ Teröre Karşı Küresel Savaş” (GWOT) başlatmanın gerekçesi olarak kullanılan kasıtlı bir CIA girişimiydi ( NSDD 166 ).

Düşüncelerimiz Afganistan halkıyla birlikte.


Michel Chossudovsky , Küresel Araştırma, 9 Eylül 2023

America’s “Just War” against Afghanistan: Women’s Rights “Before” and “After” America’s Destructive Wars

Posted in ABD - AB - EMPERYALIZM | Leave a comment

DİB ALİ ERBAŞ İYİ BİR MÜSLÜMAN DEĞİLDİR. TOPLUMU SÜREKLİ AYRIŞTIRIR, ÇAĞDAŞ AKILCI YAŞAMA VE LAİK CUMHURİYETE KARŞIDIR, İSLAM DİNİNİN “HAK YEMEYİ” YASAKLAMASINA RAĞMEN SÜREKLİ DEVLET HAZİNESİNDEN YERSİZ HARCAMALAR YAPAN, YURT DIŞINDA MÜLK EDİNEN BİR KİŞİDİR * Erbaş’tan ayrıştıran hutbe

Erbaş’tan ayrıştıran hutbe

CUMHURİYET – Hüseyin Saygılı – 27.12.2024


Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, geçen cuma hutbesinde, yılbaşı kutlamalarının dinimize aykırı olduğunu ifade ederek bu özel günle ilgili ağır eleştirilerde bulundu. Hutbede, “milli ve manevi değerlere bağlı kalmak” gerektiği vurgulanırken “Bize ait olmayan sembol ve değerlerin benimsenmesinin toplumları ayakta tutamayacağı” ifade edildi. Ayrıca, yılbaşı kutlamalarında hediyeleşmek gibi davranışların İslam inancına aykırı olduğu belirtildi. Bunun yanı sıra alkol tüketimi, eğlence ve benzeri faaliyetlerin “helal ve meşru olmadığı” dile getirildi.

LAİKLİK İLE HESAPLAŞMA

Yılbaşı, insanlık tarihinin büyük bir kesiminde dini, ırksal, sosyal statü veya inanç fark etmeksizin kutlanan evrensel bir gün olarak kabul edilmektedir. Dünya üzerinde milyarlarca insanın bir araya gelip yeni umutlarla karşıladığı bu özel gün, insanlık ailesinin ortak bir paylaşım alanıdır. Ancak, Ali Erbaş’ın hutbesi, bu ortak paydayı reddetmekle kalmayıp insanları ayrıştırmayı ve toplumsal huzuru bozmayı amaçlayan bir yaklaşımı temsil etmektedir.

Hutbede yılbaşı, Hıristiyan inancına ve İsa’nın doğumuna bağlanarak eleştirilmiş ancak bu bağlamda yapılan değerlendirmeler son derece yanlıştır. Hıristiyan dünyasında Noel, farklı tarihlerde kutlanırken yılbaşı kutlamaları dini bir etkinlik olmaktan çok, kültürel ve evrensel bir paylaşım anıdır. Bu nedenle, bu tür açıklamalar, hem tarihsel hem de toplumsal bağlamdan yoksundur.

Ali Erbaş’ın hutbesi, yalnızca yılbaşı kutlamalarına değil, aynı zamanda Cumhuriyetin temel değerleriyle de bir hesaplaşmanın biçimi olarak görülebilir. Laik, demokratik ve sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti, bireylerin yaşam tarzlarını, inançlarını ve tercihlerini özgürce yaşayabildiği bir sistem üzerine inşa edilmiştir. Bu tür açıklamalar, laiklik ilkesine ve yurttaş haklarına açık bir saldırı niteliği taşımaktadır.

Bu anlayış, toplumu din temelli bir yaşam biçimine zorlamaya çalışan, bireylerin giyim kuşamından eğlence anlayışına kadar birçok alanda müdahaleyi meşru görmektedir. Oysa bu yaklaşım, hem anayasal düzenimize hem de çağdaş Türkiye idealine aykırıdır.

UMUDUN SEMBOLÜ

Hutbede kullanılan dil ve içerik, selefi bir bakış açısını yansıtarak toplumda huzursuzluk yaratmakta ve kutuplaşmayı körüklemektedir. Öyle ki hutbe, yılbaşı kutlayan bireyleri hedef göstermeye varan bir tutumu içermektedir. Bu tür yaklaşımlar, farklı inanç ve yaşam biçimlerine sahip bireylerin güvenliğini tehlikeye atma riski taşımaktadır. İnsanların yılbaşı kutlamalarını bir tehdit olarak görmek, toplumsal barışa ve hoşgörüye zarar veren bir anlayıştır.

Toplumun büyük bir kesimi, her türlü sıkıntıya rağmen yeni yılı bir umut, dayanışma ve mutluluk sembolü olarak kutlamaktadır. İnsanlar, dindar ya da seküler fark etmeksizin bu evrensel günü coşkuyla karşılamaktadır. Bu kutlamalar, yalnızca bireysel bir tercihi değil, aynı zamanda bir arada yaşama kültürünü de temsil etmektedir.

Bu nedenle, selefi düşüncelere dayalı bu karanlık anlayış, toplumsal dinamikler tarafından reddedilecektir. Türkiye, Atatürk’ün bize emanet ettiği laik, demokratik ve sosyal hukuk devleti yolunda ilerlemeye devam edecektir. Bugün ele geçirilen kurumlar ve dayatılan ideolojiler, aydınlık Türkiye idealine inananların çabalarıyla er ya da geç yerini özgürlükçü bir yönetime bırakacaktır.

Yeni yıl, dini ya da ideolojik bir mesele değil, insani bir paylaşım günüdür. Laik Türkiye Cumhuriyeti’nin yurttaşları, yaşam tarzlarına yapılan bu müdahaleleri reddederek barış ve hoşgörü anlayışına sahip çıkacaktır. Yaşasın laiklik, yaşasın demokrasi!


Posted in DİN-İNANÇ, İrtica, SİYASAL İSLAM, YOBAZLIK - GERİCİLİK, YOZLAŞMA - AHLAKSIZLIK | Leave a comment

ZAMAN MAKİNASI * Türk düşmanlığı ve Ermeni ırkçılığının atası: GAREGİN NZHDEH

Posted in ERMENİ SORUNU, VİDEOLAR | Leave a comment

NEDEN OLAMADIK?

NEDEN OLAMADIK?

Erdoğan Özgenç – – 26.12.2024


AKP-Adalet ve Kalkınma Partisi;
Dile kolay kardeşim, 23 yıldır, bakmayın MHP’ nin kaynak olmasına “tek başlarına” iktidardalar…

Recep Tayyip Erdoğan;
Aslında 1994 yılından bu yana “aktif” siyasetin içinde, şu anda da ülkenin-devletin en tepesinde… AKP’ nin de…

Cumhuriyet tarihinde görülmemiş yetkilerle donatılmış vaziyette…Devletin tüm gücü…İmkanları ve personeli- hazinesinin yönetimi elinde…Herkese hesap soruluyor… Bir tek kendisine hesap sorulamıyor, sorulsa da hesap vermiyor zaten…

Ekonomide küçük Amerika olacağız diyorlardı… Olamadık…
Sanayileşme de “Almanya” gibi olacağız diyorduk… Olamadık…
Üretimde, ihracatta “ÇİN” gibi olacağız diyorduk… Olamadık…
Bilimde bilimde eğitimde “Japonya” gibi olacağız diyorduk… Olamadık…

Ama bir yıl değil, iki üç değil tam 22 yıldır, otoyol yaptık, köprüler yaptık, metrolar, Avrasya tüneli, tüneller, statlar falan yaptık diye övünüyorlar…

Fakat bir tek gün Cumhuriyetin tüm kazanımlarını…
Fabrikalarını…
Yeraltı, yerüstü madenlerini…
Limanlarını…
Askeri tesislerini…
Bankalarını…
Vatandaşlık kimliğini…
Hastanelerini…
Her karesi şehit kanlarıyla sulanmış topraklarını…

Neden?
Kime-kimlere
ve kaça “sattıklarını” söylemiyorlar…

Gelelim ne olamadığımız, neden ABD, ÇİN, ALMANYA, JAPONYA olmadığımız meselesine… Çünkü adamlar hırsızlık kalpazanlık yapmıyorlar…

Ayakkabı kutularında, evlerindeki devasa kasalarda milyarlarca doları Euro’yu istiflemiyorlar…

Adım başına bir İHO açmıyorlar…

Kininize sahip çıkın deyip “imam kılıklı” erkekler
“rahibe” kılıklı kadınlar yetiştirmiyorlar…
Tüyü bitmemiş yetimlerin hakkına göz dikmiyorlar…

Kafatasçılık…
Irkçılık…
Mezhepçilik yapıp halkı
bal kabağı gibi ortadan bölmüyorlar…

Ne yapıyorlar?

İlim bilim adamı yetiştiriyorlar, ekonomiden eğitime sanayiye ne varsa dünyaya kafa tutuyorlar…

Doğruluktan… Dürüstlükten, güzel ahlaktan, saygıdan sevgiden taviz vermiyorlar…

Öncelik para mal mülk servet demiyorlar… Önce “devletimiz” diyorlar…

Halkın refahı, huzuru, güveni, güvenliği, mutluluğu diyorlar…

ÇİN mesela…
Bugün dünyanın en kalabalık, en zengin, refah seviyesi en yüksek, en çalışkan en eğitimli ülkelerinden birisi… Bugünlere kolaylıkla gelmediler tabi…

ÇİN bugün bizim iğneden ipliğe, sarımsaktan don lastiğine, elektronik ürünlerinden tırnak makasına, elektrikli otomobillere…

Helikopter…
Tank…

Otomobil, elektronik ürünlere ait yedek parçalarına vs kadar “ithal” ettiğimiz, bedellerini dolarla ödediğimiz bir ülke…

İsteyen sorgulayabilir araştırıp bulabilir; ÇİN dünyanın en uzun köprüsünü yaptı, Hangzhou köprüsü. Tam 35 bin kilometre uzunluğunda… 8 şeritli, dört gidiş dört geliş…

ÇİN bu köprüyü kilometre başına 36 milyon dolara mal etti…

Aynı süreçte… Bizimkiler (!) Osmangazi köprüsünü yaptılar; 2 bin 600 kilometre uzunluğunda… 6 şerit, üç gidiş üç geliş… Dikkat edin bu körünün kilometre başına maliyeti 376 milyon dolar…

Sadece bu örnek bile neden Amerika, Çin, Almanya, Japonya gibi olmadığımızı göstermiyor mu?

Neden iflah olmadığımızı… Neden insan gibi, insanca yaşayamadığımızı, neden burnumuzun bir türlü boktan çıkmadığını… Avrupa Birliğine neden almadıklarını göstermiyor mu?

Asgari ücretin neden 22.104 lira olduğunu ve ülkeyi soyup soğana çevirenlerin..
Halkın-toplumun büyük bölümünü açlığa yoksulluğa, ahlaksızlığa mahkûm edenlerin, bölenlerin neden alkışlandığını anlatmıyor mu?

Son söz; hırsızı şikayet etmezseniz yada kovmazsanız soyulmaktan kurtulamazsınız… Şimdi tam zamanı…

Posted in Politika ve Gundem, YOLSUZLUKLAR, YOZLAŞMA - AHLAKSIZLIK | Leave a comment

ERMENİ YALANLARI * Büyükelçi Pulat Tacar’ın “Gerçek Ortaya Çıkacaktır” başlıklı Kitabı AVİM sitesinde yayınlandı

Büyükelçi Pulat Tacar’ın “Gerçek Ortaya Çıkacaktır”
başlıklı Kitabı AVİM sitesinde yayınlandı

Huseyin Avni Botsali


Emekli Büyükelçi Pulat Tacar, “Yaşam Bir Rüyadır” başlıklı kitabında özgün meslek anılarını William Stafford’ın şu dizeleri eşliğinde okurlarıyla paylaşmıştı:

Nehrin donduğu bir zamanda,
Sor bana yaptığım yanlışları;
Sor bana;
Yaşamım mı, bütün yaptıklarım?

Nehir ne diyorsa
Ben de onu söylüyorum.

Büyükelçi Tacar bu defaki kitabı için, William Shakespeare’in “Venedik Tüccarı” başlıklı eserinde ihtiyar Launcelot Gobbo’nun oğluna dair sözlerinden esinlenerek “Gerçekler Ortaya Çıkacak” (THE TRUTH WILL OUT) başlığını seçmiş.

Büyükelçi Sayın Pulat Yüksel Tacar, Türkiye’ye ve Türklere yönelik Ermeni iddiaları ile bu iddialara dayalı tarihsel çarpıtmalara üçüncü taraf soruşturmalarında mahkemelerde ve üst düzey uluslararası platformlarda karşı koymuş, konuya köklü ve analitik hukuk perspekifiyle yaklaşan son derece tecrübeli bir büyüğümüz..

Aktif meslek yaşamında ve izleyen emeklilik yıllarında bilirkişi sıfatıyla Ermeni iddialarını defaatle ve en kırılgan cephesinden, hukuki ve adli dayanaklar zaviyesinden tartışıp, yanıtlayan Büyükelçi Tacar, uluslararası hukukun labirentlerinden süzülmüş hukuk tekniğini ustaca kullanan mahir değerlendirme ve yorumlarıyla, gerek özgün dava dosyalarında, gerekse genel mahiyetteki Ermeni iddiaları karşısında, hasım lobilerin kurgu, iddia ve emrivakilerini evrensel kriterler zaviyesinden sorgulayan, yanıtlayan ve etkisiz kılan analiz ve yorumlara imza atmış.

Büyükelçi Tacar’ın değerlendirme ve makalelerinden “Ermeni Talepleri ve Tazminat İddialarının Hukuki Değerlendirmesi İçin Anahtarlar”, “AİHM Perinçek İsviçre’ye Karşı Kararı, Ermeni Soykırım İddiaları Konusunda Başvurulabilecek Yasal Yollar”, “Ermeni Sorununa Siyasi Çözüm Başlıklı, 1987 tarihli Avrupa Parlamentosu Kararının Hikayesi”, “Devlet Kimliği, Süreklilik ve Sorumluluk, Türkiye Cumhuriyeti ve Ermeni. Soykırımı – Vahan Avedyan’a Cevap”, “Dr. Perinçeğin, İsviçre Hükümetinin AİHM’nin 17 Aralık 2013 tarihli kararını Büyük Daire’ye Taşıma Başvurusuna Dair Mütalaası” başlıklı beş makalesi AVİM Web Sitesinin elektronik arşivinde yayımlanarak, diplomat, hukukçu, bilim insanı, araştırmacı basın ve her kesimden konuya ilgi duyan okurların bilgi ve istifadesine sunuldu.

Kitabın Türkçe ve İngilizce duyuruları ile linkini aşağıda bilgi ve istifadelerine sunuyorum.

İngilizce duyuru için link: https://avim.org.tr/en/Duyuru/BOOK-TITLED-THE-TRUTH-WILL-OUT-PUBLISHED

Türkçe duyuru için link: https://avim.org.tr/tr/Duyuru/GERCEK-ORTAYA-CIKAR-THE-TRUTH-WILL-OUT-BASLIKLI-KITAP-YAYINLANDI

Kitabın doğrudan linki:
https://avim.org.tr/tr/Kitap/26/pdf?v=753211593

Posted in ABD - AB - EMPERYALIZM, ERMENİ SORUNU | Leave a comment

FEYM Grubu ve AYAcademy Bilgilendirme Bülteni (27 Aralık 2024)

FEYM Grubu ve AYAcademy
Bilgilendirme Bülteni
(27 Aralık  2024)


1. Ermeni Meselesi / Ermeni Haberlerindeki İddialar / Azerbaycan ile İlgili Gelişmeler:

a.  Covid-19 testi pozitif çıkan Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan, Avrasya Ekonomik Birliği (EAEU) zirvesine video konferans yoluyla katılmayı planlıyor. Yüksek Avrasya Ekonomik Konseyi toplantısının St.Petersburg’da yapılması planlanıyor.  https://www.panorama.am/en/news/2024/12/26/Pashinyan-EAEU-summit/3095555

https://en.armradio.am/2024/12/26/pashinyan-to-chair-eaeu-summit-remotely/

https://news.am/eng/news/859172.html

b.  2024 yılında yaklaşık 20 bin 703 kişi Ermenistan vatandaşlığına başvururken, 4 bin 34 kişi ise vatandaşlığın iptali için başvuruda bulundu.  https://massispost.com/2024/12/more-than-20-thousand-people-applied-for-armenian-citizenship-in-2024/

c.  Ermenistan ve Türkiye, Gümrü-Kars demiryolu üzerinden sınır geçişine ilişkin teknik gereksinimleri birlikte değerlendirecek. https://massispost.com/2024/12/armenia-and-turkey-to-assess-rail-border-crossing-feasibility/

ç.  Ermeni “SÖZDE” soykırımı müzesi-enstitüsü, 1920’lerde Lübnan’daki Ghazir yetimhanesindeki Ermeni yetimler tarafından dokunan bir halıyı hediye olarak aldı. Bağışçı ise, halıyı çevrimiçi bir müzayedede satın alan California Eyalet Üniversitesi ABD’de profesör ve öğretim görevlisi olan Dr. Vahram Shemmassian.  https://massispost.com/2024/12/armenian-genocide-museum-institute-receives-rug-woven-by-ghazir-orphans-as-a-gift/

d.  Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan, Rusya’nın Saint Petersburg kentinde düzenlenen Avrasya Ekonomik Birliği (AEB) Yüksek Avrasya Ekonomi Konseyi toplantısında yaptığı konuşmada, Ermenistan’ın 2024 yılında Avrasya Ekonomik Birliği (AEB) kurumlarına başkanlık etmesinin temel öncelikleri arasında ekonomik iş birliğinin temel alanlarının yer aldığını belirtti. https://news.am/eng/news/859116.html

e.  Kazakistan’ın Aktau kenti yakınlarında Azerbaycan Hava Yolları’na (AZAL) ait Embraer 190 yolcu uçağının düşmesine yönelik alınan ön bilgilere göre, Rus yapımı bir satıhtan havaya füzenin neden olduğu düşünülüyor. Azernews, Euronews’e atıfta bulunarak, füzenin Grozni semalarında insansız hava araçlarının bulunduğu sırada fırlatıldığını bildirdi. Kaynaklar, “Füze uçuş sırasında uçağın yakınında patladı ve parçaları yolculara ve mürettebat üyelerine çarptı” dedi. Ayrıca uçağın GPS navigasyon sistemlerinin deniz üzerindeki tüm rota boyunca çalışmadığı bildirildi.

Azerbaycan Hava Yollarına ait uçağın Kazakistan’da düşmesi sonucunda 38 kişi hayatını kaybetti. Kazadan sağ kurtulan yolcular, uçağın Grozni’de inmeye çalışırken bir patlama duyulduğunu anlattı.

Uçak kazasıyla ilgili TRT World kanalına röportaj veren Azerbaycan Türkü siyaset bilimci ve insan hakları savunucusu Dr. Ahmet Şairoğlu, kazanın nedenlerinin araştırıldığını ve farklı versiyonların dile getirildiğini söyledi.

https://www.azernews.az/nation/235703.html

https://shahidov.com/tr/?p=17941

https://www.qha.com.tr/turk-dunyasi/dusen-azerbaycan-ucagindan-kurtulanlar-inis-girisimi-sirasinda-patlama-sesi-duyduklarini-anlatti-500092

f.  Türk-Ermeni Konusunu Araştırma Vakfı’nın web sitesine ve yayınlarına aşağıdaki link üzerinden erişim sağlanabilmektedir. https://tekarvakfi.org/#

2.  Yunan Sorunları / Yunan Haberlerindeki İddialar “” işareti içinde gösterilmiştir / Kıbrıs ile İlgili Gelişmeler:

a.  Yunan Haberleri “Noel gününde Farmakonisi’de spot ışıklarıyla Türklere meydan okuma. Farmakonisi, Türkiye’nin silahsızlandırılması gerektiğine inandığı adalardan biri. Son yıllarda, Türkiye’nin Yunan hava sahasını ihlal ettiği ve FIR’ın ihlallerine ilişkin Atina’daki günlük raporlarda insansız hava araçlarının ve deniz devriye uçaklarının uçuşlarından bahsediliyor. Türk tarafı kendilerinin NATO yükümlülüklerini yerine getirmek için uçtuğunu iddia ediyor. Ancak son dönemde sadece ihlallerin değil, aşırı uçuşların da yaşandığı ortaya çıktı.” https://www.pentapostagma.gr/kosmos/mesi-anatoli/7283128_apokalypsi-i-toyrkia-etoimazei-dyo-stratiotikes-baseis-se-homs-damasko

b.  Yunan Haberleri “Yunanistan Hava Kuvvetleri, önümüzdeki on yılın sonuna kadar teslim almayı planladığı F-16 Viper’ın modernizasyonunu gerçekleştirmek, eski savaş uçağı versiyonlarını ve F-35’leri donatmak için en az 1 milyar avro değerinde silah satın almayı planlıyor.” https://www.ekathimerini.com/politics/foreign-policy/1257251/new-weapons-for-f-16-and-f-35-hellenic-air-force-fighter-jets/

3.  AYAcademy Bülteni

Dönüşüm Odaklı Liderlik Eğitimi ile İlişkili Olarak Sanat Temelli Öğrenme: Bir Meta-Analiz” başlığı ile yayınlanan akademik makaleye ilişkin bilgiler ve erişim linki AYAcademy’nin aşağıdaki sosyal medya kanal linklerinde yayınlanmaktadır.

https://www.instagram.com/ayacademy.org.tr/
https://www.facebook.com/ayacademy.org.tr/
https://www.linkedin.com/company/ayacademy/
https://www.threads.net/@ayacademy.org.tr
https://www.tiktok.com/@ayacademy.org.tr
https://twitter.com/ayacademy_tr
https://t.me/AYAcademyTelegram
https://www.youtube.com/@AYAcademy_TR

Saygılarımla,

Serkan KORKMAZ

Posted in ERMENİ SORUNU, FEYM GRUBU ÇALIŞMALARI | Leave a comment

FEYM Grubu ve AYAcademy Bilgilendirme Bülteni (25 Aralık 2024)

FEYM Grubu ve AYAcademy
Bilgilendirme Bülteni
(25 Aralık  2024)


1. Ermeni Meselesi / Ermeni Haberlerindeki İddialar / Azerbaycan ile İlgili Gelişmeler:

a.  ABD, Aliyev’in Ermenistan’a silah tedariği iddialarına yanıt verdi. ABD Dışişleri Bakanlığı, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in Erivan’a yönelik ABD’den silah tedariği iddialarına yanıt olarak, ABD’nin Ermenistan ve Azerbaycan’a askeri yardımının “saldırgan amaçlarla” kullanılamayacağını söyledi. Aliyev geçen hafta, Ermeni ordusunun yalnızca Fransa ve Hindistan’dan değil, aynı zamanda ABD’den de “ölümcül silahlar” aldığını iddia etmişti. Aliyev’in Russia Today yayın kuruluşuna verdiği demeçte “ABD bunu kabul etmiyor. Ancak, Ermeni havaalanlarına inen ve oraya silah teslim eden askeri nakliye uçaklarını takip ettik.” dedi.

https://www.panorama.am/en/news/2024/12/25/US-Armenia/3094879

b.  Putin, Paşinyan başkanlığındaki Avrasya Ekonomik Birliği (EAEU) toplantısına katılacak. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, BDT devlet ve hükümet başkanlarıyla görüşeceği St. Petersburg’a gitti. Liderlerin siyasi, ticari ve ekonomik, askeri-teknik, kültürel ve insani alanlardaki temel işbirliği alanlarını görüşmeleri bekleniyor. Toplantıda Afganistan’daki durum da dahil olmak üzere güncel bölgesel sorunlara özel ilgi gösterilecek. Rusya Cumhurbaşkanlığı yardımcısı Yuri Ushakov, “toplantıda göç alanındaki akut sorunlar görüşülecek” şeklinde bir açıklamada bulundu. Devlet başkanları ayrıca, Rusya’nın 2024’te başkanlık ettiği ve 2025’te bu görevini Tacikistan’a devredeceği BDT’deki ortak çalışmayı da değerlendirecek. Programa göre, zirvede Putin, Rusya’nın 2024’teki BDT başkanlığının sonuçlarını özetleyecek. Kremlin, bundan sonra “liderlerin gayrı resmi bir ortamda birbirleriyle iletişim kurabileceklerini ve güncel uluslararası konularda görüş alışverişinde bulunabileceklerini” söyledi. Ayrıca program kapsamında Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan başkanlığında Avrasya Ekonomik Birliği (EAEU) zirvesi yapılacak. Zirveye sadece Birliğin doğrudan katılımcıları değil, gözlemciler Özbekistan ve Küba (Küba’nın katılımının başkanın video konuşması şeklinde planlanması) da davet edildi. Devlet ve hükümet başkanları toplantıda EAEU’nun işleyişini ve entegrasyonunun daha da derinleştirilmesini görüşecek. Zirvede İran’a Avrasya Ekonomik Birliği’nde gözlemci devlet statüsü verilmesi kararı da dahil olmak üzere bir dizi önemli belgenin imzalanması bekleniyor.

https://www.panorama.am/en/news/2024/12/24/Putin-EAEU-Pashinyan/3094599

https://massispost.com/2024/12/washington-responds-to-aliyevs-accusations-of-arming-armenia/

c.  ‘Ermenistan-Fransa İlişkileri Gerçek Stratejik Ortaklığa Dönüşüyor’. Başbakan Nikol Paşinyan, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’a doğum günü dolayısıyla bir tebrik mesajı gönderdi. Mesajda şunlar yer aldı: “Sayın Başkan, sevgili Emmanuel, doğum gününüzü içtenlikle kutluyor, Fransa ve Fransız halkının yararına sağlık, sarsılmaz irade ve başarılar diliyorum. Başkanlığınız sırasında ve sarsılmaz bağlılığınız sayesinde, iki halkı birleştiren asırlık dostluk ve ortak değerlere dayanan Ermenistan ve Fransa arasındaki ayrıcalıklı ilişkilerin artık yeni ve önemli bir aşamaya girdiğini ve gerçek bir stratejik ortaklığa dönüştüğünü özel bir şükranla vurgulamak istiyorum.”

https://massispost.com/2024/12/armenia-france-relations-transform-into-true-strategic-partnership-pashinyan-congratulates-macron-on-birthday/

ç.  Kremlin sözcüsü: Ermenistan, BDT üyeliğinden çok fazla temettü alıyor. Rusya Devlet Başkanı’nın basın sekreteri Dmitry Peskov, Ermenistan’ın hem Bağımsız Devletler Topluluğu’nda (BDT) hem de Avrasya Ekonomik Birliği’nde (EAEU) hala çok önemli bir katılımcı olduğunu söyledi. Peskov muhabirlere “Ermeni meslektaşlarımız CSTO’ya [Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü] katılmıyor, katılımlarını askıya aldılar. Yine de Ermenistan, hem EAEU’da hem de BDT’de hala çok önemli bir katılımcı. Hem Ermenistan hem de Ermeni halkı bu katılımdan çok fazla temettü alıyor. Yani bu iki yönlü bir yol: hem BDT hem de Ermeni dostlarımız bununla ilgileniyor.” dedi.

https://news.am/eng/news/858941.html

d.  Prof.Dr. Serap Taşdemir’in Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi’nde yayınlanan “Türkiye Cumhuriyetinin Doğum Belgesi: Amasya Tamimi” başlıklı makalesine aşağıdaki linkten erişim sağlayabilirsiniz. Makalede Mondros Mütarekesinden sonra İtilâf Devletleri’ne karşı başlatılan Türk Millî Mücadele hareketi içinde, Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’dan Amasya’ya gelişi ve Amasya’da Millî Mücadele’nin başlangıç ateşini yakarken yaşadıkları ile “Cumhuriyet’in doğum belgesi” olan Amasya Tamimi’nin ortaya çıkışı, önemi ve etkileri üzerinde durulmaktadır.

https://dergipark.org.tr/tr/pub/aamd/issue/52943/700091

e.  FEYM Grubu eski üyemiz merhum Sn. Dr. Ferruh DEMİRMEN tarafından İngilizce olarak kaleme alınan ve AVİM tarafından Türkçe’ye çevrilerek yayınlanan “AVRUPA’NIN ÖNDE GELEN MAHKEMESİNİN KARARI PAPA FRANCİS’İ UTANDIRMALI” başlıklı analiz yazısına aşağıdaki linkten erişim sağlanabilmektedir.

https://avim.org.tr/Pdf/Blog/63

2.  Yunan Sorunları / Yunan Haberlerindeki İddialar “” işareti içinde gösterilmiştir / Kıbrıs ile İlgili Gelişmeler:

a.  Yunan Haberleri “Türkiye, Humus-Şam’da İsrail’e karşı hava savunma sistemleriyle donatılmış iki askeri üs hazırlıyor. İsrail medyasına göre Türkiye, Humus ve Şam’da hava savunma sistemleri de dahil olmak üzere en az iki askeri üs kuracak. İsrail ile Türkiye’nin şu anda tehlikeli boyutlara ulaşan ana çatışma alanı Suriye’dir ve aralarında büyük sürprizler göreceğiz.”

https://www.pentapostagma.gr/kosmos/mesi-anatoli/7283128_apokalypsi-i-toyrkia-etoimazei-dyo-stratiotikes-baseis-se-homs-damasko

3.  AYAcademy Bülteni

İletişimde Anadil Sorunu” ve “Ulus-Devletler Dünyasında Uluslararası Göç: Etkisel Sonuçlar, Zorlukları ve Politik Tepkiler”başlığı ile yayınlanan akademik makalelere ilişkin bilgiler ve erişim linki AYAcademy’nin aşağıdaki sosyal medya kanal linklerinde yayınlanmaktadır.

https://www.instagram.com/ayacademy.org.tr/
https://www.facebook.com/ayacademy.org.tr/
https://www.linkedin.com/company/ayacademy/
https://www.threads.net/@ayacademy.org.tr
https://www.tiktok.com/@ayacademy.org.tr
https://twitter.com/ayacademy_tr
https://t.me/AYAcademyTelegram
https://www.youtube.com/@AYAcademy_TR

Saygılarımla,

Serkan KORKMAZ

Posted in ERMENİ SORUNU, FEYM GRUBU ÇALIŞMALARI | Leave a comment

AKSAMIN FIKRASI

AKSAMIN FIKRASI


Temel ile Dursun, bir gün kumar masasına oturmuşlar neleri var, neleri yok her şeylerini kaybetmişler..Kaybettikçe kumar oynamaya devam etmişler. En nihayet kumar masasından Temel çırılçıplak, Dursun ise bir tek donla kalkmış..

Gece yarısı Temel çıplak, Dursun donla yolda yürüyorlarmış..
Bir süre yürüdükten sonra Temel Dursun’a demiş ki ;

“Ula Dursun senin neyini seviyrum piliyimisun ? “

Dursun ;
“Neyumi seviyisun” demiş..

Temel cevap vermiş ;
“Kumarda nerede duracağuni çok iyi piliyisun”


Yıllarca “Durmak yok Yola Devam” diyenlere ısrarla oy verip
sonuçta ÇIPLAK  kalan donsuzlara selam olsun

Posted in MİZAH | Leave a comment