18 MART ve KOCA SEYYİD DESTANI…

18 MART ve KOCA SEYYİD DESTANI…

Dr. Noyan UMRUK

“Kocaseyit namı, Seyit Ali Çabuk tam adı.
Abdurrahman oğlu Seyyid…
1889’da Balıkesir Havran’ın Çamlık köyünde doğar,
mektep medrese görmez ama
yine de iyi kötü derdini yazar.
Köv yerinde n’ossun, kah hayvan güder,
kah anacığı ile el bahçesinde zeytin silkeler…
Balkan Harbi çıkınca onu da alırlar askere
Amma bir türlü gelemez teskere…
Pehlivan yapılı olduğu için adının başına bir “Koca” yakıştırırlar.
Koca Seyyid Balkan dağlarında üç yıl komitacı kovalar.
Tam terhis vakti gelmiştir ki topçu neferi yaparlar…
Ve de Çanakkale’ye yollarlar.
Kilitbahir, Mecidiye Bataryası…
Hey koca topçu…
Şu dağlara yan gele yan gele
Vahreş-i fitteki düşman sefilesinin su kesimi
Denkleş dur
İki bıyık bükümü sağa
Beraber bir iki
Üç evlek ile ruh
Beraber bir iki üç
Bir gülle tıkıla
Ikıla, sıkıla
Mesafe hak getire
Haydi Allah rasgetire…
Topçuluğu başlamıştır…
İngilizi, Fransızı 18 Mart seheri Boğaz’ı zorlar..
Zırhlıların ateş gücü yüksek,
Siperleri göğe savururlar.
Tam “oldu galiba” diyeceklerdir ki,
Topçu bataryalarımız ateşe başlar
İngilizler, yanı başlarında yükselen sudan kuleleri
görünce çok heyecanlanmıştır…
Queen Elizabeth ve Ocean zırhlıları Kilitbahir önlerine varmıştır,,,
Veee cehennemi ateşe başlar…
Merminin biri cephaneye isabet eder;
müthiş bir gürültü kopar.
Bataryanın kırk yiğidi sığınağa sokulacak fırsat bulamazlar…
Koca Seyyid hayal meyal havalandığını hatırlar…
Gerisi genzindeki pis koku,
Kulaklarındaki derin uğultu
Ve de bulanık simalar…
Seyyid gözünü açtığında bir sıhhiye erinin kucağında…
Yiğitlerden 14’ü şehit, 24’ü yaralanmıştır…
Niğdeli Ali şaşkın şaşkın ortalıkta dolanmakta…
Ocean önlerine kadar sokulmuş hala ateş yağdırmakta…
Şimdi cevap vermenin tam zamanıdır,
Lakin toplardan ikisi toprak altında kalmıştır.
Üçüncüsü belki işe yarar ama…
Onun da mataforası (mermi vinci) çalışmamıştır…
Koca Seyyid, bir katil zırhlıya, bir kırık topa bakar.
Sonra çılgınlar gibi patlamamış mermi arar.
Tozun toprağın arasında üç tane mermi bulmuştur…
Mermiler kendinden üç misli ağırdırlar.
Koca Seyyid “Ya Allah” diyerek 276 kiloluk mermiyi kavrar,
Niğdelinin yardımıyla sırtına atar.
O yükle altı basamak çıkar
Mermiyi namluya koyar.
Başlarında komutan olsa şüphesiz isabetli atışlar yapacaklar…
Nitekim ilk mermi uzak düşer, ikincisi yakın …
Gemi nam-ı diğer Ocean tam önlerinden geçmek üzeredir…
Üçüncüyü yetiştirir, ateşlemeyi başarırlar…
Gemiyi zor zahmet kıçından vururlar.
Ne var ki; o darbe ile dümen tertibatı devreden çıkar.
Binlerce beygir gücündeki gemi fırıldak gibi dönmeye başlar.
Gidip bir gece evvel Nusret’in döşediği mayınlara toslar…
Mayınlar o koca alameti kağıt gibi parçalar…
Mürettebat girdaba kapılır, döne döne sulara batar ….
Müstahkem Mevki Kumandanı Cevat Paşa gelir koşa koşa
Öper Koca Seyyid’i alnından
Onbaşı rütbesini takar koluna…
Hadiseyi duyan Almanlar
Fotoğraf makineleri ile dondurmaya kalkar o anı…
Lakin kalmamıştır işin heyecanı, imanı …
Seyyid bırakın sırtlamayı,
yerinden bile oynatamaz mermiyi….
Bu poz için boş bir kovan bulunur, kaldırmış gibi
İşte budur hafızalarımızdaki resmi,,,
Sonra istemez ne izin ne de para…
O günden sonra bir yerine günde iki tayın bırakırlar ona…
Boğazından geçmez birini verir yaralı arkadaşlarına…
1918 terhis… Kövü, anası, avradı, yavrusu…
Çanakkale’den Havran’daki köyüne kadar 145 kilometreyi 13 günde yayan yürür.
Köyünde onu herkes öldü bilir.
Geldiğinde evine giremez; çünkü 9 yılda belki karısı, yeniden evlenmiş olabilir.
Akşamdan geldiği evini sabaha kadar göz hapsindedir…
Sabah koyunları çıkarmak için gelen bir akrabası ona doğru seğirtir:
“-Sen kimsin? -Ben Seyidim. -Biz seni öldü biliriz. –
Gördün gaari sağ döndüm. Benim hanım evli mi?
-Hayır evli değil. Bir çocuğun var içeride,
çocuğu korkutursun. Bağırarak git, haberi olsun.”
Kapıdan eşinin ismini seslenir.
8 yaşında kız kapıya gelir.
“Anne sakallı bir adam kapıda dikilir…”
Annesi gelir…
” Kızım o senin baban Seyit.”
Daha soluklanamadan Yunan’ın çıkarması…
Efedir ya… Silahını kapar, çıkar dağlara
Manisa, Kula, Uşak derken Afyon’a…
Kurtuluştan sonra döner sessiz sedasız…
Kövüne, anacığına, avradına…
1929’da Gazi Mustafa Kemal Atatürk Havran’a gelir.
Nahiye Müdürü’ne “Burada bir Seyit Onbaşı olacaktı onu görmem lazım.”
“Buluruz Paşam” deyip, Manastır köyünde bulur.
Şubeden 2 jandarma salınır.
Sabah çıkan jandarmalar akşamüstü köye gelir. Kocaseyit, dağa kömüre gitmiştir..
Akşam geç saatte Seyit gelir…
Jandarmayı, kaçak kömür için geldiler sanır.
Askerlere “suçum ne ki” diye bağırır.
“ Suçun yok seni Paşa çağırır”.
Paşası ona maaş bağlamaya kalkar.
O istemez, “”Hayır paşam, Ben dağda kaçak odunla kömür yaparım
Havran ve Edremit’te satarım.
Sen emir ver de ormancılar baltamı almasa
Seyit neferinde rahat çalışsa
Ben vazifemi yaptım istemem maaş falan da”
Kendi yağıyla kavrulmaya bakar…
Dağdan dal budak getirir, odun kömürü yapar…
Yıl 1939…
Atasına kavuşur…
Boğazın köpüklü mavisine bakan bir heykel,,,
Bu onur ona da, yedi sülalesine de yeter…
HEY GİDİNİN KOCA SEYYİD’İ HEY
Posted in Tarih | Leave a comment

GÖNÜL HAMALIYIZ, YURTSEVERİZ

GÖNÜL HAMALIYIZ, YURTSEVERİZ

Rıfat Serdaroğlu

Aziz Türk Milleti;

Bu seçim ülkemizin en önemli seçimi. Türk Milleti olarak tarihi önemi olan bir karar vereceğiz. Bir bakıma, Laik Cumhuriyet ile Hilafet rejimi arasında bir tercihte bulunacağız. Lütfen aşağıdaki soruları çok iyi düşünerek, derinliğine inceleyerek karar verin. Vereceğiniz karar, hem sizlerin hem de gelecek nesillerin kaderini doğrudan inceleyecek!


Önünüzde iki aday olacak! Biri yasal aday Kılıçdaroğlu, diğeri yasal olmayan aday Erdoğan. Kılıçdaroğlu, 27 senelik devlet memurluğu süresince bir kez olsun, haksız mal edinmekle, yolsuzlukla suçlanarak bir soruşturma geçirdi mi?
Osmanlı, 3 kıtaya hakim imparatorluğu 626 yıl 36 Padişahla yönetti. Erdoğan’dan önce ON BİR Cumhurbaşkanı ülkemizi temsil etti. Gerek 36 Padişah, gerek ON BİR Cumhurbaşkanı için, YABANCI BİR DEVLET, Türkiye dışında haksız mal edindiği iddiasıyla “Araştırma Komisyonu” kurulması kararı aldı mı? Sadece Erdoğan Cumhurbaşkanı olarak bu kara lekeyi Türk Devletinin alnına sürdü! Bu iki paragrafa göre hangi aday namuslu-dürüst ve kul hakkı yememiştir?
Kılıçdaroğlu, Türk Devletindeki Genel Müdürlük, Müsteşarlık görevleri sırasında, eğitimiyle ilgili olarak devlet kademelerine hiç sahte belge, diploma verdi mi? 21 yıldır ülkeyi yöneten Erdoğan’ın LİSE ve ÜNİVERSİTE diplomalarını gören bir kişi var mı?
Bu soruya vereceğiniz yanıta göre, kim namusludur, kim değildir!
Türk Milletinin tek bir ferdi, Kılıçdaroğlu’nun ağzından bir küfür, bir hakaret sözü duydu mu? Erdoğan, Soma’da bir vatandaşı “Kaçma lan İsrail dölü” diyerek tokatlamadı mı? “Adi, Şerefsiz, Namussuz” gibi ağır hakaretleri kimin ağzından defalarca duydunuz? Bu soruya vereceğiniz yanıta göre kim Beyefendi, kim külhanbeyi?
Kim Atatürk’ün bize armağan ettiği Laik Cumhuriyeti, demokrasi ile taçlandıracak, kim ülkeyi Hizbullah ve Yeniden Refah Partisi desteğiyle İhvancı İslam Ümmetine çevirecek? Bu soruya vereceğiniz yanıta göre, kim Atatürk Milliyetçilerinin adamı, kim Arap Milliyetçilerinin ve emperyalistlerin adamı?
Aziz Türk Milleti;
İki adaydan birinin gideceği yol kesin belli. Kendi ağzından söylediği gibi, onun yolu “FETÖ ile aynı menzile giden yoldur. Yani Hilafettir. Diğer adayın ortakları hakkındaki düşüncelerimiz, çekincelerimiz halen aynıdır. Onlarla da seçimden sonra yargı önünde hesaplaşacağız.
Bir tarafta HİLAFET var, o kesin. Eğer Hilafeti seçerseniz, demokrasiye-özgürlüğe elveda diyeceksiniz, özellikle Kadınlarımız! Diğer tarafta KIYAMET de olsa, ki öyle değil, demokrasimizi- laik Cumhuriyeti- Atatürk İlke ve Devrimlerini, Ulus Devleti, Üniter yapımızı korumak ve yaşatmak için mücadele imkanımız olacak…
Birleşeceğiz, Erdoğan’ı demokratik yolla indirip, Kılıçdaroğlu’nu Çankaya’ya göndereceğiz. Her şey çok güzel olacak…
Sağlık ve başarı dileklerimle 25 Mart 2023
Posted in Politika ve Gundem, Rifat SERDAROĞLU yazıları, SEÇİM - SEÇSİS | Leave a comment

Peygamber terliği ve yanmayan kefen ülkesinde seçim!

Kafamda deli sorular


Yurtdışında en ücra Afrika ülkeleri de dahil en az 13 yerde sandık kurulacakmış. Bu nasıl iş? Benim, senin, bizim yaşadığımız acılardan, yoksunluklardan uzak insanların sadece Türk vatandaşı oldukları için oy kullanmaları demokrasi filan değil!
Öte yandan giydiklerinde rüyalarında peygamberi görecekleri bilgisiyle peygamber terliği satılan, cennette arsa almak için bileziklerini satıp cennet tapusu alanların, yanlışlıkla cehenneme düştüğünde yanmamak için yanmayan kefenlere dünya parası sayan insanların yaşadığı bir ülkede seçim neyi nasıl değiştirecek?
Eskiden de vardı ama son 20 yıl içinde ülkemizde müthiş bir ahlak enflasyonu oldu. Siyasi mafyaların sayısı giderek arttı. Ülke bir uyuşturucu merkezine dönüştü, tüm kurumlar iflas etti. Domuz bağıyla yüzlerce insanı işkence ederek öldüren Hizbullah örgütü HÜDA PAR, AKP aracılığıyla aklandı, seçimlere katılıyor. Ve kimselerin sesi çıkmıyor, her şey yapanın yanına kâr olarak kalıyor.
Sadece bu mu? Hepimiz ülkede milyar dolarların ansızın kaybolduğunu, binlerce silahın ülkenin çeşitli yerlerinde saklandığını biliyoruz. Bu silahlar nerede kimin kontrolünde? Ülkede bir zamanlar derin devlet vardı, örgütün içinde hiç olmazsa birkaç vatansever vardı, artık ne derin devlet ne de vatansever gruplar var.
Bütün kurumlar tarikatlar ve mafyalar arasında pay edildi. Deprem alanına yapılan yardımların üstüne yapmaya çalışan bir Kızılay ve AFAD var. Ülke valilerinin büyük çoğunluğu imam hatip lisesi mezunu. Sadece valiler mi en önemli kurumların yönetiminde “Her şey Allah’tan” diyen ve iş bilmeyen kadrolar var.
Ülkede hiçbir her şeyden muaf, astığı astık kestiği kestik bir Diyanet kurumu var. Bütçesi dört bakanlıktan daha çok. Ne biçim fetvalar verdiklerini biliyoruz ve bir kez bile cumhurbaşkanı “Böyle yapmayın” diyemedi. Bu kurumun bünyesinde kıble belirleyen uzmanlar çalışıyor. İnsanları öyle aptal yerine koyuyorlar ki kendileri cep telefonlarından tespit ettikleri kıble bulmayı insanlar beceremez sanıyorlar. Maksat yüzlerce insanın mezun olduğu iman hatiplilere iş bulmak.
Ve inatçılar ve kin kusuyorlar. Öyle inatçılar ki öğrenci yurtlarını deprem bölgesinde mağdur olanları yerleştireceğiz diye yüz yüze eğitimden vazgeçtiler, yurtlara kimseler yerleştirilmedi. Bilimden ölesiye nefret ediyorlar. Küçücük çocuklar karanlıkta uykulu uykulu okula gidiyorlar ama onlar Nuh diyor peygamber demiyorlar. İnadım inat!
Neyse bu umutsuz sözlerime son verirken şöyle diyeceğim: Şu 20 yıl içinde kin denilen tehlikeli bir duygunun insanı nasıl ele geçirdiğine defalarca tanık olduk. En son Atatürk Havaalanı’na yapılan cami. Bu nasıl bir Atatürk kinidir benim aklım almıyor

CUMHURİYET – Işıl Özgentürk – 26 Mart 2023 – https://www.cumhuriyet.com.tr/yazarlar/isil-ozgenturk/peygamber-terligi-ve-yanmayan-kefen-ulkesinde-secim-2064890
Posted in Politika ve Gundem, YOBAZLIK - GERİCİLİK, YOLSUZLUKLAR, YOZLAŞMA - AHLAKSIZLIK | Leave a comment

TARİHİN İÇİNDEN MEKTUPLAR * Üçüncü Çanakkale

At the Water Hole, Ellis Silas, 1916

Üçüncü Çanakkale


Korsika’nın Speloncato yöresinden bir köylü çocuğu olan Jacques Ambrosini, Fransız askeri künyesiyle Çanakkale savaşlarına katıldığında 19 yaşındaydı. Cephedeki son saatlerini, 19 Mayıs 1915 tarih damgalı mektubunda şöyle anlatıyordu:
“Sevgili kardeşim, 
Hücuma kalktığımızı haber verdiğim son mektubuma bıraktığım yerden devam ediyorum. Süngü takıp fırladık siperlerden. Yüzbaşı önde biz arkada, 30-40 metre koşup, ilk siperleri boşaltan arkadaşların yerine yerleştik. Barut kokusunun tahrik ettiği öldürmek hırsıyla, vahşi hayvan çığlıkları atarak, çünkü insan savaşta vahşileşiyor, gözümüz dönmüştü. Öldürmek, katletmek arzusuyla yanarak, tek bir vücut gibi saldırıya geçtik. Victor yanımdaydı, ancak bu delice koşu sırasında gözden yitirdim onu. Silah arkadaşlarım sinekler gibi düşüyordu. Hemen hepsi yaralanmıştı. Kimi karım, çocuklarım, diye inliyor; kimi anasını çağırıyor ve ‘Bitirin işimi, acı çektirmeyin!’ diye yalvarıyordu. Yüreğimiz paramparça, kanlı cesetlerin üzerine basarak ilerlemeye devam ettik. Yerde yüzlerce Türk kadavrası vardı. Bizim 75’likler (toplar) iyi iş görmüştü. Cesetleri şişmiş, patlamak üzereydi. Vurulmayanlar koşarak kaçmaya çalışıyordu, biz de peşlerinden. Ama yakalamak olanaksızdı. O zaman diz çöküyor, nişan alıyor, pat pat düşürüyorduk. 
KAHRAMANLARI ANCAK ÖLÜM DURDURUR
Siperleri aşan (Fransız) Senegalliler, yaralı Türklerin işini süngüyle bitiriyorlardı. Bize de yaralıları öldürmemizi emrettiler, ama benim cesaretim yoktu. Birden üçüncü düşman siperinde, yaşlı Muhammedçilerden birini gördüm. Yaralıydı ve henüz kaldırabildiği kollarıyla bir sopaya beyaz bayrak çekmeye çalışıyordu. Yanına yaklaştım. 
Bir de ne göreyim? Bana dikti gözlerini, sonra tüfeğine davranıp kafama nişan almaya çalıştı. Zavallı. Daha hızlı davranıp sağ şakağından süngüledim ve içgüdüsel olarak tetiğe bastım. Beyni patladı, parçaları uçuşup yüzüme yapıştı. Artık ben de tüm yaralıların işini bitirecektim. Öyle de yaptım. Beş sıra siper daha aştık ve arkamızda yaralı bırakmadık. 
Çünkü Türklerin yaralısı bile, ancak ölünce kesiyordu ateşi. 
30 metre önümde kaçmaya çalışan bir Türk gördüm. Tetiği çektim, düştü. Yanına geldim, bir mermi daha salladım, onun da beyni uçtu. Ama bir vadiye sığınmışlardı, artık hepsini avlamamız olanaksızdı. Yüzbaşımı gördüm, bana dönüp: ‘Cesaret!’ diye bağırdı. Ancak aynı anda kasığımda bir elektriklenme hissettim, yaralanmıştım. Yere yıkılırken, önümde giden arkadaşın parçalanmış kafatasını gördüm. Sıhhiyeye doğru sürünmeye başladım. Türkler yeniden mevzilenmişlerdi. Arkadaşlar artçıları şişlemeye çalışırken sağ cenahtan bomba ve mermi yağdırıyorlardı üstümüze…”* 
*Paroles de Poilus/Ed.Librio,1998

Çanakkale – Boarding the Hospital Ship, Ellis Silas, 1916
MEHMETÇİK GEÇİLMEZ DEDİ, SARAY BUYUR ETTİ
Yaralı Jacques Ambrosini için Seddülbahir’den kalkan Le Gange zırhlısında biten Çanakkale Savaşı; hasım kanların birbirine karıştığı cephelerde, ancak ölümün tüfeğini susturup süngüsünü indirebildiği kahramanlar tarafından kazanılmıştır.
Albay Mustafa Kemal’in stratejik dehasıyla zafer damgalı Çanakkale deniz savaşı 18 Mart 1915’te, kara savaşı 9 Ocak 1916’da bitti.
Ancak aynı düşman ittifakın aynı heyula donanması, yenik terkettiği Çanakkale Boğazı’nı 6 Kasım 1918’de hiçbir direnişle karşılaşmadan, zafer düdükleri çalarak “Hurra” çığlıkları atarak geçti.
13 Kasım 1918 Çarşamba günü, İstanbul’u işgale gelen İtilaf Devletleri’nin 167 savaş gemisi sırayla limana girerken topları Dolmabahçe ve Yıldız saraylarına çevrilmişti.**
Aradan geçen iki yılda Osmanlı’nın taraf olduğu İttifak Devletleri Birinci Dünya Savaşı’nı kaybetmiş; çapsız, korkak ve hain Sultan Vahdettin’in emriyle Bahriye Nazırı Rauf Bey’in imzaladığı Mondros Ateşkes Antlaşması, Türkiye’nin anahtarını askerin Çanakkale’de eze eze yenip ülkeden kovduğu düşmana elden teslim etmişti.
SAVAŞTA GALİP, MASADA MAĞLUP 
O donanmayı yurdun Marmara kapısından geçirmemek için Çanakkale’de ölen genç yaşlı, hatta bazıları çocuk yarım milyon insan boşuna heder olmuş; bir savaşı daha sahada kazanıp, masada yitirmişti Osmanlı Devleti…
Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları, bu ülkeyi düşman işgalinden kurtarıp Türkiye Cumhuriyeti’ni kurabilmek için 1915’te kanla yazdıkları destanı 1919’dan öteye vatan toprağının her karışına yeniden kazımak, Kurtuluş Savaşı’nı vermek zorunda kaldılar.
Günümüzde, Çanakkale Zaferi’ne koşut bir zaman yaşıyoruz. Kahramanların geçirtmediği Çanakkale’yi 1918’de saray imzasıyla işgalci düşmana açanların yandaşları; Mustafa Kemal’lerin ikinci kez kurtarıp kurduğu Türkiye’yi saray imzalarıyla talan etti, yabancılara sattı, sınırlarını işgalcilere açtı, mülkün temelini yıktı.
Böyle iç düşman varken dış düşmana gerek kalmayan bir coğrafyada, 1919’daki koordinatlara geri döndük!
Aymayanlar aymalıdır artık: 14 Mayıs seçimleri, üçüncü ve son kurtuluş savaşımızdır.
** Alev Coşkun / “İstanbul’un beş yıl süren işgali” Cumhuriyet  gazetesi, 6.10.2020.

Mine G. Kırıkkanat – 26 mart 2023 – https://www.cumhuriyet.com.tr/yazarlar/mine-g-kirikkanat/ucuncu-canakkale-2064889

Çizimler;  https://anzacportal.dva.gov.au/resources/media/image/
Posted in MİNE KIRIKKANAT, Tarih | Leave a comment

KISA KISA – EDEBİYAT * Her şey insanın çocukluğundadır

Her şey insanın çocukluğundadır

Cesare Pavese – Yaşama Uğraşı (Günlükler 1935-1950)

Zaferin tadını çıkarabilmemiz için ölülerin dirilmesi, yaşlıların gençleşmesi, uzaktaki dostlarımızın dönmesi gerekir. Biz bunun düşünü dar bir çevrede, bizim için bütün dünya sayılan bildik yüzler arasında kurmuştuk; şimdi büyüdüğümüze göre, yaptıklarımızın ve söylediklerimizin gene bu yüzlerde yansımasını isteriz. Oysa onlar yaşlanmış, ölmüş, kayıplara karışmışlardır. Bir daha dönmemecesine. Bu durumda umutsuzca çevremize bakar, bizi yalnız bırakan, ama bizi seven, yaptıklarımıza hayranlık duyacak olan bu küçük dünyayı yeniden yaratmaya çalışırız. Ama böyle bir dünya yoktur artık.
On iki ya da on üç yaşında köydeki evinden ayrıldığın, dünyayı ilk gördüğün, kafanda kurduğun hayallerle (serüvenler, kentler, adlar, insanı etkileyen gürültüler, bilinmeyen şeyler) içinin içine sığmadığı o garip an. O kentlerin, serüvenlerin, nazların ve bilinmeyen dünyaların arasından geçerek o ayrılış anının senin için gelecekte ne kadar zengin olduğunu anlamanı sağlayacak uzun bir yolculuğun başladığını ve ayrılırken geriye bakıldığında dünyadan çok köyünle dolu olduğunu biliyordun. Şimdi dünya da, gelecek günler de yaşantı olarak, ustalık olarak senin içinde; o zengin ve tükenmez giz ise, o zaman sahip olma çabası göstermediğin çocukluğundadır.
Her şey insanın çocukluğundadır, o anda şaşırtıcı bir irkiltti gibi duyulan geleceğin büyüleyici niteliği bile.

İZDİHAM – https://www.izdiham.com/cesare-pavese-her-sey-insanin-cocuklugundadir/
Posted in EDEBİYAT - ANI - ÖYKÜ - ŞİİR | Leave a comment

EMEVİLERİN ADALET ANLAYIŞI

Yılmaz Karahan’a teşekkür ederim.

Posted in DİN-İNANÇ, YOBAZLIK - GERİCİLİK, YOZLAŞMA - AHLAKSIZLIK | Leave a comment

FEYM BÜLTENİ – 70/2023 * Ermeni Faaliyetleri – 25 Mart 2023

FANATİK ERMENİ YALANLARINA KARŞI
FEYM BÜLTENİ – 70/2023 *
Ermeni Faaliyetleri – 25 Mart 2023


1.. Bagheri: İran’ın siyasi önceliklerinde Ermenistan’ın büyük önemi var…Ermenistan’ın başkenti Erivan’da bulunan İran Dışişleri Bakan Yardımcısı Ali Bagheri, düzenlediği basın toplantısında kendi ülkesini barış ve güvenliğin tesis edilmesinde güvenilir bir ortak olarak nitelendirdi. Fars haber ajansının aktardığı bilgilere göre İran Dışişleri Bakanı siyasi yardımcısı komşularla ilişkilerin geliştirilmesinin İran dış politikasının önceliklerinden biri olduğunu ve bu politikada Ermenistan’ın büyük önem taşıdığını belirtti. Bagheri, İran’ın bölgede istikrarlı barışın tesisi konusundaki kararlı duruşunun Ermeni yetkililerle paylaştığını belirterek, İran’ın barış ve güvenliğin tesis edilmesinde güvenilir bir ortak olduğunu sözlerine ekledi. https://www.ermenihaber.am/tr/news/2023/03/23/Ermenistan-%C4%B0ran-b%C3%B6lge-bar%C4%B1%C5%9F/245982

2. Tatoyan, yabancı gazetecilerle Azeri saldırılarının sonuçlarını tartışıyor… Tatoyan Hukuk ve Adalet Vakfı’nı yöneten Ermenistan’ın eski Ombudsmanı Arman Tatoyan Cuma günü iki düzineden fazla yabancı gazeteciyle bir araya gelerek Azerbaycan’ın Ermenistan ve Artsakh’a ( sözde Karabağ Ermeni devleti) karşı başlattığı savaşların sonuçlarını, Azerbaycan işgallerini ve Azerbaycan’ın etnik siyasetini tartıştı. https://www.panorama.am/en/news/2023/03/25/Tatoyan-foreign-reporters/2811639

3. Artsakh (sözde) Cumhuriyeti İnsan Hakları Savunucusu bir ara rapor yayınladı… Artsakh İnsan Hakları Savunucusu, yayınladığı ara raporda, “Kritik altyapının kasıtlı olarak bozulması sonucunda Artsakh halkının insan hakları ihlallerine ilişkin Artsakh’ın 12 Aralık 2022’den beri Azerbaycan tarafından abluka altına alınmakta. Artsakh’ın hayati altyapılarının kasıtlı olarak kesintiye uğraması nedeniyle Artsakh halkının haklarının yaygın ve büyük ölçekli ihlallerine ilişkin gerçekleri ortaya koydu: devam eden abluka koşullarında gaz boru hattı, elektrik hatları, telekomünikasyon ve internet kabloları sivil halkı insani bir felaketin eşiğine getirdi. Gaz arzındaki kasıtlı kesintiler, nüfusu gazla ısıtma ve sıcak su olasılığından mahrum ediyor. https://www.tert.am/en/news/2023/01/23/report/3887196

4. Anayasa Mahkemesi kararını açıkladı: Ermenistan Anayasası Roma Statüsüne uygun… Ermenistan Anayasa Mahkemesi, Cuma günü “Uluslararası Ceza Mahkemesi Roma Statüsünde öngörülen yükümlülüklerin Anayasaya uygunluğunun belirlenmesine ilişkin kararını açıkladı. Anayasa Mahkemesi, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin yargı yetkisinin geriye dönük olarak tanınmasına ilişkin bildirgede yer alan yükümlülüklerin Ermenistan Anayasası’na uygun olduğuna karar verdi. https://news.am/eng/news/751368.html

5. Ermeni – Yunan devletlerarası ilişkileri, güçlü geleneksel bağlara dayanıyor. Paşinyan Miçotakis’in Ulusal Günü’nü kutladı… Başbakan Nikol Paşinyan, Yunanistan Başbakanı Kiriakos Miçotakis’e Ulusal Gün münasebetiyle bir tebrik mesajı gönderdi. Paşinya, mesajında şu ,fadeleri kullandı; “Ermenistan Cumhuriyeti Hükümeti ve Ermeni halkı adına sizlerin ve kardeş Yunanistan halkının Yunanistan Cumhuriyeti’nin Milli Günü münasebetiyle en içten dileklerimi iletiyor, refah, ilerleme ve barış diliyorum. Güçlü geleneksel bağlara ve ortak bir değerler sistemine dayanan Ermeni-Yunan devletlerarası ilişkileri, birbirlerine dayanışma ve destek gösterme isteklilikleri ile öne çıkıyor ve bu nedenle lütfen içten şükranlarımı kabul edin. Ermenistan ve Yunanistan arasında etkili ve sürekli gelişen işbirliğinin gelecekte hem ikili hem de çok taraflı seviyelerde, Ermenistan-AB işbirliği ve Ermenistan-Yunanistan- Kıbrıs işbirliği fırsatlarını değerlendirerek, ülkelerimiz arasındaki çok katmanlı işbirliğini dost Ermeni ve Rum halklarının yararına geliştirmeye hazır olduğumuzu bir kez daha teyit ederim.” https://en.armradio.am/2023/03/25/armenian-greek-interstate-relations-anchored-on-strong-traditional-ties-pashinyan-congratulates-mitsotakis-on-national-day/

6. ABD’de “Ermeni İş Köşesi”… ABD’nin Kaliforniya Eyaletinin Burbank şehrinde 20 Mart’ta “Armenian Business Corner” projesinin startı verilmeden önce, proje pavyonunun 12 sütununun dikilme töreni gerçekleştirildi. Ermeni toplumunun gelişimine katkıda bulunan kişiler, birlik, potansiyelin birleştirilmesi, projenin başarısına katkıda bulunma isteğinin bir işareti olarak sütunları yerleştirdiler. 20 Ermeni şirketi, 25 Mart’ta Burbank’ta kendilerini tanıtma fırsatı bulacak. https://tr.armradio.am/2023/03/24/abdde-ermeni-is-kosesi/

7. Ermenistan ve Türkiye, turizm sezonu başlamadan önce üçüncü ülke vatandaşlarına sınırı açmaya hazır… Ermenistan Dışişleri Bakanı Ararat Mirzoyan Parlamento Dış İlişkiler Komitesi toplantısında Ermenistan ve Türkiye’nin, 2023 turizm sezonunun başına kadar üçüncü ülke vatandaşları ve diplomatik pasaport sahibi kişiler için sınırı açma konusunda hazırlıklı olduklarını ifade etti. Bakan Mirzoyan’a göre Erivan bu yönde çalışmaları sürdürüyor. Mirzoyan, ayrıca, Ermenistan ile Türkiye arasındaki ilişkilerin normalleşme sürecinin 2022’de devam ettiğini, depremzedeler için 15 Şubat’ta başsağlığı dilemek üzere Türkiye’ye ziyarette bulunduğunu söyledi. https://www.armenpress.am/tur/news/1107164.html

8. Türkiye Ermenistan’ın konuğu… 2024’te düzenlenecek Avrupa Futbol Şampiyonası elemelerinde Türkiye ve Ermenistan aynı grupta yer alıyor. İki takım arasındaki ilk maç bugün Ermenistan’da Saat TSİ 20.00’de başlayacak ve TRT 1’den canlı yayınlanacak. https://www.agos.com.tr/tr/yazi/28383/turkiye-ermenistan-in-konugu
Posted in FEYM GRUBU ÇALIŞMALARI | Leave a comment

BİLİMSEL ÇAĞDAŞ EĞİTİM YOK EDİLİRKEN 4-6 YAŞ KURAN KURSLARI PITIRAK GİBİ ÇOĞALIYOR

BİRGÜN 25 Mart 2023

Posted in DİN-İNANÇ, EĞİTİM, İrtica, ŞERİAT - İRTİCA - KARANLIĞIN AYAK SESLERİ, YOBAZLIK - GERİCİLİK | Leave a comment

İKTİDAR KADIN, ÇOCUK HAKLARINI GÖZDEN ÇIKARDI * ŞER İTTİFAKI

Posted in İrtica, Politika ve Gundem, SEÇİM - SEÇSİS, SİYASAL İSLAM, SİYASİ PARTİLER, TARİKAT VE CEMAATLAR, YOBAZLIK - GERİCİLİK | Leave a comment

KIZILAY ARACILIK YAPARAK VERGİ KAÇIRILMASINA DESTEK VERİYOR * Kızılay’dan ikinci Ensar skandalı!

Kızılay’dan ikinci Ensar skandalı!


Ayla Enerji isimli şirketin Kızılay üzerinden Ensar Vakfı’na 985 bin dolar aktarıp “vergiden kaçındığı” ortaya çıktı. Daha önce de Başkent Gaz’ın Kızılay üzerinden Ensar Vakfı’na 8 milyon dolar aktarması gündem olmuştu.

Depremin ardından çadır satan ve maden suyunda arsenik tespit edildiği ortaya çıkan Kızılay’a ilişkin her geçen gün yeni bir skandal ortaya çıkıyor.
BirGün’ün ulaştığı 11 Temmuz 2017 tarihli Kızılay Yönetim Kurulu tutanaklarıyla, çocuklara yönelik cinsel istismar skandalıyla hafızalara kazınan Ensar Vakfı’na Kızılay üzerinden para aktarıldığı açığa çıktı.
Ayla Enerji ve Mühendislik Hizmetleri isimli bir şirket Kızılay’a 1 milyon dolarlık şartlı bağış yapmak için başvurdu. Şirket bu bağışın 985 bin dolarının Ensar Vakfı’nın banka hesaplarına aktarılmasını ve 15 bin dolarını ise Kızılay’ın faaliyetlerinde kullanmasını istedi. Kızılay ise bu talebinin kabul edilmesine karar verdi.
Türkiye Ticaret Sicil Gazetesi kayıtlarına göre, Ayla Enerji ve Mühendislik Hizmetleri Şirketi Kızılay üzerinden Ensar Vakfı’na para aktardığında dönemde Şengül Ayla’ya ait. Ayla daha sonra şirketteki hisseleri bir başka isme devretti. Ayrıca kayıtlara göre şirketin ticari unvanını da sık sık değiştirildi. Ortaklık yapısının, yani şirket hisselerinin de sık sık el değiştirdiği belirtildi. Şirketin internet sitesinin dahi olmaması da dikkat çeken bir başka ayrıntı oldu.
kizilay-dan-ikinci-ensar-skandali-1142329-1.
DAHA ÖNCE DE AKTARDILAR
AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın arkadaşı Aziz Torun’a ait Başkent Gaz’ın 27 Aralık 2017 tarihinden Kızılay üzerinden Ensar Vakfı’na 8 milyon dolar aktarması tartışmalara neden olmuştu. Kızılay Başkanı Kerem Kınık’ın, “Şirket vergi kaçırmamıştır, vergiden kaçınmıştır” sözleri ise tartışmaları daha da alevlendirmişti.
29 Haziran 2018’de Kızılay yine Başkent Gaz’ın bir başka şartlı bağışını kabul ederek “vergiden kaçınmasını” sağladı. Belgede yer alan bilgilere göre, Başkent Gaz, Erzincan Kemah İlçesi Göğüsbağı Mahallesi’ndeki kamu arazisine 8 derslikli bir imam hatip lisesi yapmaya karar verdi. Lise binasının inşaatının tüm masraflarını üstlenen Başkent Gaz, binayı tamamlayıp Erzincan Valiliği’ne teslim edeceğini bildirdi. Bu aşamadan sonra da şirket yine Kızılay’ın kapısını çaldı. Şirket, lise binasını inşa edecek müteahhit şirkete ödemeleri Kızılay üzerinden yapmak istediğini belirtti. Başkent Gaz, Kızılay’a aktaracağı parayı okulu inşa eden şirketin hesaplarına belirlenen tarihlerde yatırmasını istedi. Kızılay ise bu talebi “şartlı bağış” adı altında kabul etti.
Başkent Gaz ile Kızılay’ın imzaladığı protokole “Yapım işinin 3 ay içerisinde gerçekleştirilememesi durumunda Başkent Gaz’ın talebiyle bağışın iade edileceği” de belirtildi. Bu ifade de “vergiden kaçınmak” için Kızılay’ın paravan olarak kullandığı yorumlarına neden oldu.
VERGİ KAÇIRMA FAALİYETİ
Vergi Hukukçusu Prof. Dr. Murat Batı ise BirGün’e yaptığı değerlendirmede şunları söyledi:
“Gelir ve Kurumlar Vergisi (sermaye şirketleri) mükellefleri Kızılay’a yaptıkları nakdi bağışların tamamını indirim konusu yapabilmektedir. Bunların dışındaki bazı vakıf ve derneklere yaptıkları bağışların tamamı çoğu zaman indirim konusu olmayabilir. Başka bir kuruma aktarılmak üzere Kızılay üzerinden yapılan bağışları peçeleme kapsamında değerlendirmek de gerekiyor.
Yani esas amacın Kızılay’a bağış yapmak olmadığını ve yapılan işlemin kaçınma görüntüsü altında bir vergi kaçırma faaliyeti olduğunu yani peçeli bir sözleşme yapıldığını anlamak gerekiyor. Bu yüzden politik amacından arındırıp salt vergi yönüyle değerlendirirsek kuvvetle muhtemel bu şartlı bağışların büyük kısmı peçeleme amacıyla yapılmıştır. Bir diğer ihtimal ise Ensar gibi politize olmuş vakıf ve derneklere doğrudan bağış yapmış görünmek istememeleri de olabilir. O nedenle yapılan bu para aktarma işi her zaman vergiden kaçınmak amacı için olmayabilir. Ama yapılan bağışların peçeli olup olmadığının da ortaya konulması gerekmektedir.”
FABRİKADA ÜRETİM DURDU
Kızılay’ın Afyon’daki maden suyu fabrikasında bir süre önce çekilen görüntüleri BirGün 21 Mart Salı günü “Halkı zehirlemişler” başlıklı haberiyle duyurdu. Gündem olan skandal görüntülerde fabrikada maden suyunun dinlendirildiği bölümün içler acısı halde olduğu görüldü. Havuz olarak adlandırılan alanın duvarları ve tavanındaki rutubet ile kirlilik ise alanın hijyenden ne kadar uzak olduğunu gözler önüne serdi. Maden suyunun depolandığı alanda duvarların yosunlaşmaya başlığı da görüldü. Kızılay’ın haberin yayınlandığı 21 Mart günü fabrikada üretimi durdurduğu açığa çıktı. Fabrikada maden suyunda üretiminde çalışan personele 3 Nisan Pazartesi gününe kadar üretime ara verildiği bildirildi. Personelden yıllık izin dilekçesi doldurmaları istendi. Kızılay yetkilileri ise BirGün’ün sorularını yanıtsız bıraktı.

BİRGÜN – İsmail ARI – 25.03.2023 – https://www.birgun.net/haber/kizilay-dan-ikinci-ensar-skandali-426110
Posted in YOLSUZLUKLAR, YOZLAŞMA - AHLAKSIZLIK | Leave a comment