Yasal Uyarı
Bu BLOG içinde yer alan yazı ve görseller kişisel kullanım ve/veya bilgi paylaşma amacı ile sınırlıdır, hiç bir ticari amacı yoktur.
Bu BLOG içindeki yazı ve görselleri paylaşırken kaynak göstermeniz rica olunur.
The contents of this BLOG are limited to personal use and/or information sharing, and there is NO COMMERCIAL purpose.
Arama
Takvim
-
Yeni Yazılar
Arşivler
Kategoriler
Who's Online
86 visitors online now14 guests, 72 bots, 0 membersSeçenekler
SEDAT PEKER NE SÖYLEYECEK(Tİ) ?
SEDAT PEKER NE SÖYLEYECEK(Tİ) ?
Habip Hamza ERDEM – 03 Nisan 2023
Sedat Peker iki yıl önceden itibaren çok önemli şeyler söylemişti. Öyle ki her videosu milyonlarca ve hatta on milyonarca kez paylaşılıp izlendi. Ancak, bir iki göstermelik adımdan fazlası atılmadı ve neredeyse küllenip unutturuldu da denilebilir.
Bir Zehra Taşkesenlioğlu (ya da gerçekten yaptıklarıyla taşkesmesi gereken biri olarak) cezalandırılmak şöyle dursun, Dr Recep tarafından memleketinde yeniden kucaklandı. Erzurum Erzurum olalı böylesine bir utanmazlık, böyle bir ahlâksızlık görmemiş idi. Onu da gördü. Cumhurbaşkanlığı denilen ‘taht efradı’ndan bir iki taşınması sakıncalı kişinin görevlerinden ayrılmaları falan yaşandı.
Ama o kadar.
Binali’nin oğlunun dünyanın sayılı uyuşturucu tüccarı olduğu kanıtlandı, Saray babayı ‘aksakallı’lar grubunun başına getirdi. Yani Sedat Peker ifşaat’ı Türkiye’de ‘yaprak kımıldatmadı’ dense yeridir. Ancak Sedat Peker seçimlere iki ay kala çok daha önemli açıklamalar yapacağını söylemişti. Bütün bu gelişmeler yani söylediklerinin araştırılıp mahkemelerce soruşturulmaması karşısında, kim olsa ‘benden bu kadar’ diyebilir.
O nedenle Sedat Peker’den bomba açıklamalar beklenmeyebilir. Ne var ki, eğer fırsat bulur ise, bu kez ‘bombadan da güçlü’ kimi açıklamalar yapacaktır. Peki ama Türkiye’de dokuzdan da büyük şiddette deprem yaratacak ‘açıklama’lar ne olabilir diye sorulabilir. Bence olası açıklamalar ’15 Temmuz’la ilgili olacaktır.
Cumhurbaşkanlığı’nı ‘Taht’a, Meclis’i ‘köy kahvesi’ne, Ordu’yu ‘Sadat’a, mahkemeleri ‘Kadılık’a, kısaca ‘Devlet’i Bahçeli’nin önadına çeviren gelişmeler nasıl oldu denilecek olursa, tümünün temelinde ’15 Temmuz’un olduğunu beşikteki bebekler bile bilmektedir.
Değil mi ki, bu ‘Ucube Rejim’e kim karşı çıkarsa hemen ‘Fetöcü’lükle suçlanmaktadır. Oysa ‘Fetö’nün kim olduğunu Devlet tam altmış yıldan buyana bilmekteydi. Ve en katıksız Fetöcülerin kimler olduğunu bugün ilkokul öğrencileri bile biliyorlar.
Ancak ‘Fetöcülük’, ‘iktidar bloku’ tarafından, ’15 Temmuz’un ‘gizem’lerini ortaya çıkarabilecek kişilere yapıştırılan bir ‘kara’ konumuna getirilmiş bulunmaktadır. Yani kim ki, yahu bu ‘15 Temmuz’da, başından sonuna değin binlerce ‘karanlık nokta’, onbinlerce ‘yalan’, milyonlarca ‘çarpıtma’ var dese, hemen ‘Fetöcü’ olarak suçlanmakta ve çoğu kez kodese tıkılmaktadır.
İşte, Sedat Peker, eğer ‘Recep reis’ine, ‘Doğu abi’sine, ‘Fidan kardeş’ine, ‘Akar komutan’ına, ‘Süslü Sülo’suna ve daha bilmediğimiz kimi ‘yakın’ına, ’15 Temmuz’dan önce şuralarda ve şu hazırlıkları birlikte yaptıklarını veya yapılacaklardan önceden haberdar edildiklerini söyleyecek olursa, bu ‘bombadan da büyük’ bir deprem olur mu olmaz mı?
‘Fetö’ başkadır ve şöyle dursun ama ‘Fetöcülük’ heyyulası bir anda çöker mi çökmez mi?
Marx 1848’lerde, ‘Avrupa’nın üzerinde bir komünizm heyyulası dolanmaktadır’ diyordu, ama komünizm bu sözden tam 70 yıl sonra ve hem de Avrupa’da değil Çarlık Rusyası’nda ortaya çıkıyordu. İşte ‘Fetöcülük’ de, yedi yıldır Türkiye’nin üzerinde dolandırılan bir ‘heyyula’ konumuna getirilmiştir.
Ancak Sedat Peker’in, Türkiye’deki ‘15 Temmuz’u en iyi ve en yakından bilen kişi olduğu söylenebilir. O nedenle, Sedat Peker’in öyle ‘büyük paralar’, ‘çalıp çırpmalar’, ‘yasadışılıklar’ konusunda söyleyeceklerinin çok önemli olabileceğini kabul etsek de, bence ’15 Temmuz’la ilgili ve bizzat tanıklık ettiği konuları ‘ifşa’ etmesi, siyaset meydanını toz-dumana döndürebilecek şiddette olacaktır.
Ve belki ‘çerez’ olarak Muharrem İnce’ye vaadedilen miktarları da söyleyecektir.
Ne bilelim, biz ancak tahmin edebiliriz, değil mi ama?
Posted in ORGANİZE İŞLER, SUÇ DOSYALARI
Leave a comment
POLİTİKA GÜNDEM * Cennetin kapıları, cehennemin kapıları, seccade ve İnce
Cennetin kapıları,
cehennemin kapıları,
seccade ve İnce
Muhalif seçmen artık cennetin kapılarının açılması beklentisinden çok cehennemin kapılarının kapatılması beklentisine girdi. Gündem, ülkenin sorunları yerine seccade ve İnce tartışmasına sıkışmış durumda.
Hayır, seccade tartışmasına “Dinimiz ne der?” açısından, kim haklı açısından girmeyeceğim. Muharrem İnce konusuna da bütün tartışmanın Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a yaradığı gerçeğini bir de ben tekrarlayarak girmeyeceğim. Seçimi Kemal Kılıçdaroğlu kazanırsa cennetin kapıları açılacak diyenlerden de değilim. Ama seçimi Kılıçdaroğlu’nun kazanmasının nüfusun büyük bölümü açısından cehennemin kapılarının kapanması anlamına geldiğini de görebiliyorum.
Bir arkadaşım depremzedelere yardım gönüllüsü olarak gittiği Adıyaman’dan şiddetli barsak enfeksiyonunla döndü. Orada kaldırıldığı hastanede bir doktor, şehir suyunun değil içmekte, diş fırçalamada, yüz yıkamada dahi kullanılmaması gerekecek denli kirlenmiş olduğunu söylemiş. Cumhurbaşkanı hâlâ beşik gibi sallanan Hatay’da konut inşaatlarına bir ay içinde başlanacağını müjdelerken İçişleri Bakanı Süleyman Soylu vilayette enkazın henüz yüzde 36’sının kaldırılabildiğini söylüyor. TÜİK’in 3 Nisan’da açıklaması beklenen enflasyon oranının ilk habercisi olan İstanbul Ticaret Odasının İstanbul enflasyonu verileri aylık yüzde 2,95, yıllık yüzde 73,02 çıktı. Hükümet şimdilik Ramazan bağışları adı altında gıda fiyatlarındaki inanılmaz yükselişi perdelemeye çalışıyor. Ama gündemimiz seccade ve İnce.
“Yokluğun cehennemin öbür adıdır”
Ahmed Arif meşhur “Hasretinden prangalar eskittim” şiirinde “Yokluğun cehennemin öbür adıdır” der.
Bir sevda şiiridir: hem sevgilinin hem de en geniş anlamıyla adalet ve özgürlüğün yokluğunu anlatır. Yokluklar ve yoksunluklar dünyadaki cehennemin adıdır. Konuyu sadece iktidar sahipleri ve yandaşlarının “tencere, tava muhabbeti” diye burun kıvırdığı hayat pahalılığı ve geçim sıkıntısına sıkıştırmak istemiyorum ama suni gündemlerle perdelenmek istenen geçim sıkıntısı halkın bir numaralı sorunu. Adalet sadece yargıyla sınırlı değildir; gelir dağılımı adaletinin yokluğu da cehennemin öbür adı sayılır çekenlere.
Özgürlük sadece gençlerin (Cumhurbaşkanına hakaret davalarının 200 bine dayandığı ortamda) soruşturma tehdidi olmadan sosyal medyayı kullanma özgürlüğüyle de işçinin çıkarını koruduğuna inandığı sendikada örgütlenme özgürlüğüyle sınırlı değildir. İttifakların genişletilmesi rekabeti içinde Yeniden Refah, Hüda-Par derken kadın haklarının nasıl karambole getirilmek istendiğini görüyoruz. Senin teröristin kötü, benim teröristim iyi bataklığına doğru ilerliyoruz.
Din ve devlet işlerinin birbirinden ayrı tutulması demek olan laik sistem, biraz da kadın-erkek eşitliği ve eğitim üzerinden giderek çürütülüyor; bir kenar süsü olarak kâğıt üzerinde kalıyor.
Bunları yeterince konuşamıyoruz.
Gündemimiz seccade ve İnce.
İktidarın propaganda üstünlüğü
Dış politikada kendimizi ABD ve Rusya’yı birbirine karşı kullanıp aradan sıyrılma taktikleri ve çoğu başkalarının hatalarından kaynaklanan kısmî başarılarla strateji diye övünüyoruz. Deneyimli diplomat Namık Tan dün kendini dünya lideri sayan bir ülkenin kendisine imece usulü yardım kampanyası açılmasına izin verdiği nerede görülmüş diye sordu, “Cehennemin kapılarını kapatabilecek miyiz?” başlıklı yazısında. Türkiye epeydir iyi işleyen çoğulcu demokrasi ve hukuk devletleri arasında sayılmıyor;
Erdoğan’ın “tek adam yönetimi” öne çıkıyor. Ne siyasete ne mahkemelere güven kaldığı için yatırım gelmiyor, üretim azalıyor, ihracattan çok ithalat yapılıyor, başa, ekonomiye dönüyoruz.
İktidarın propaganda yönetimi Cumhurbaşkanı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin ve AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik üçgeninde, dikkatlerin ve gündemin iktidarın zayıf noktalarından kaydırılması bakımından son derece etkili çalışıyor. Muhalefet partilerinin propaganda ekipleriyse hem birbirleriyle hem kendi partileri içinde didişmekten önlerini göremiyor. Herkes resme girme telaşında olduğundan Kılıçdaroğlu’nu durduğu yer konusunda uyaran da olmadığı anlaşılıyor.
“İkinci tura kalırsa” hesapları boş
Kılıçdaroğlu HDP öncülüğündeki+ Emek ve Özgürlük İttifakından aldığı dolaylı destekle önemli mesafe kaydetti. Ama yarış hala başa baş görünüyor ve muhalif saflardaki dağınıklık görüntüsü düzelmezse Erdoğan’ın yine kazanma ihtimali gerçek. Bu durum Naci Koru’nun siyasett.com sitesindeki simülasyonlara dayanarak yaptığı ortak/ayrı liste analizinde de görülüyor.
Keza Bekir Ağırdır, Oksijen’deki “Erdoğan’la tamam mı, devam mı?” başlıklı yazısında, İnce’nin ve İnce’yle birlikte -hatta Millet ittifakı içinde bazı aktörlerin “İkinci tura kalmaya” dayalı hesaplarının boşa çıkıp Erdoğan’ın ilk turda seçimi alma ihtimalinin bulunduğunu yazmış.
Muharrem İnce’nin son açıklaması asıl iddiasının hâlâ 2018 seçimlerinde kendisine ayıp edildiği, hakkının yendiği söylemine dayanıyor. Bence Muharrem İnce derdini yeterince, hatta artık tepkiye yol açacak şekilde anlattı. Kılıçdaroğlu ziyaretinden aslında teklif beklediğini de söyledi. CHP Genel Merkezinin blöfü tutmadı, İnce de gurur meselesi yaptığı adaylığında ısrarcı oldu. Muhalif seçmen artık cennetin kapılarının açılacağından çok cehennemin kapılarının kapanmasını bekler durumda ama o ümitleri de bu gelişmelerle sarsılıyor.
Büyüklük Kılıçdaroğlu’nda kalsa
Onun üzerine Kılıçdaroğlu önce Onuncu Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, ardından (o da partisinden ayrılmış) Onbirinci Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile el yükseltti. Soru şu: İnce son açıklamasında da Kılıçdaroğlu’nu “abi” sayıp laf söylemediğine göre büyüklük Kılıçdaroğlu’nda kalsa ve bir girişim daha olsa acaba İnce de “Benim lehime adaylıktan çekilse” türünden kamuoyunda hayalci bulunan söylemden vaz geçebilir mi?
Milletvekili listelerinin YSK’ya verileceği 9 Nisan’a dek vakit var böyle bir uzlaşma için. Gerçi pusulada resmi ve isminin bulunması bir miktar tepki oyunu yine çekecektir. Ancak İnce’nin Kılıçdaroğlu’na vereceği destek Cumhurbaşkanlığı seçiminde muhalefeti rahatlatacaktır. Mesele Kılıçdaroğlu’nun İnce’nin kapısını bir daha çalıp çalmayacağı kadar İnce’nin tarihe kendi gururu peşinde seçim kaybedilmesine neden olan bir siyasi olarak geçmeyi isteyip istemeyeceğinde.
Cennetin kapılarının kolay kapanmayacağını muhalif seçmen görüyor ama hiç değilse cehennemim kapıları kapansın, başka deyişle kötü gidiş sona ersin diye bekliyor.
Murat Yetkin / 02 Nisan 2023 – https://yetkinreport.com/2023/04/02/cennetin-kapilari-cehennemin-kapilari-seccade-ve-ince
Posted in Politika ve Gundem
Leave a comment
Domuz bağıyla insan öldürenler! * Şaşırdığımı söyleyemem… Koltuklarını korumak için her şeyi yapıyorlar!
Domuz bağıyla insan öldürenler!
Şaşırdığımı söyleyemem…
Koltuklarını korumak için her şeyi yapıyorlar!
AKP ve MHP’den oluşan Cumhur İttifakı’nın, HÜDA PAR gibi dinci, mezhepçi, tarikatçı, terör örgütü Hizbullah ile ilişkisi kanıtlanmış bir partiyi bünyesine alması sadece üç-beş bin oy içindir… Demek ki kendilerini buna muhtaç hissediyorlar!
Bu yeni ortak nasıl bir parti?
– Kadın haklarına düşman…
– Türk bayrağına karşı…
– Demokrasiye, Cumhuriyet devrimlerine nefret duyan bir partinin,
ülkemizin yönetiminde söz sahibi olması tüyler ürperticidir.
Türkiye’yi ne yazık ki, Batı’dan uzaklaştırıp Afganistan yoluna sokmak istiyorlar.
Okurlarımdan gelen mesajlardan anladığıma göre hemen herkes MHP’ye şaşırmış…
“Milliyetçiliği ayaklar altına aldığını söyleyen, bayrağımıza ‘Türk Bayrağı’ değil, ‘Türkiye Bayrağı’ denilmesini isteyen, gerici, şeriatçı bir partiyle aynı çatı altında nasıl buluşabiliyor, anlamak çok zor?” diyorlar.
Ayrıca bu parti, kadını şiddete karşı koruyan 6284 sayılı yasanın “Ailede huzuru bozduğunu” iddia ediyor ve yasanın iptalini istiyor. Yani onların kafasına göre evin erkeği, karısını dövebilir, her türlü şiddeti uygulayabilir. Zihniyet bu! Hangi devirde yaşıyoruz?
Bir de hiç sıkılmadan CHP’yi terörle suçluyorlar. CHP Sözcüsü Faik Öztrak:
“Kadınları domuz bağıyla öldürenleri savunanlarla ittifak yapan, onlarla ortak olan bizzat AKP’dir. CHP ile herhangi bir terör örgütünü ‘pazarlık yaptı’ diye bir araya getirmek iftiradır” diyor. Cumhur İttifakı, koltuklarını korumak uğruna kim bilir daha neler neler yapacak?
Seçime kadar daha müthiş sözlere, daha büyük iddialara, daha ağır suçlamalara ve çeşit çeşit iftiralara tanık olmamız kuvvetle muhtemeldir. Hizbullah Terör Örgütü’nün etkin olduğu yıllarda İstanbul Organize Suçlarla Mücadele ve Kaçakçılık Şubesi Müdürü Adil Serdar Saçan:
“İnsanları diri diri, domuz bağı yapıp eziyetle öldürdüler. İŞİD kadar tehlikeli bir örgüt. Domuz bağıyla insanları öldürürken görüntüye kaydettiler. Ben bunları bizzat izledim. 2000’in üzerinde insan tek kurşun sıkılarak infaz edildi. Devletin arşivinde bunlar hep var” diyerek Hizbullah’ın korkunç vahşetini anlattı. Şimdi bu kanlı örgütün siyasi uzantısı HÜDA PAR seçimde iktidar partisi AKP’yi destekleyecek.
Türkiye’yi getirdikleri noktaya bakar mısınız?
Ülkemizde adalet neden güven kaybetti?
Ülkemizde adaletin hali gerçekten çok üzücü…
Gazeteci Sedef Kabaş, kitaplarda yer alan bir atasözünü söyledi diye tutuklanıp hapse atıldı, 49 gün cezaevinde yattı…
Şarkıcı Gülşen, hiçbir kötü niyeti olmadan, imam hatiplilere bir şaka yaptı diye yakalanıp 4 gün hapiste tutuldu.
AKP’yi destekleyen HÜDA PAR adlı partinin bir militanı olan İsmail Kasımoğlu adındaki kişi:
“Biz cihada hazırız. Biz bu dini, bu devleti kimseye yedirmeyiz. Kılıçdaroğlu kimdir? Akşener kimdir? Bunların hepsi Yahudi tohumlarıdır, Ermeni tohumlarıdır. Onlara söyle hepsinin kafalarını keseceğiz” diye tehditler savurduğu için yakalanıp savcılığa götürüldü.
Götürüldü de ne oldu?
Gözü dönmüş adam, ifadesi alındıktan sonra serbest bırakıldı… Şimdi bu adam söylediği gibi gerçekten birisinin kafasını keserse ya da Kılıçdaroğlu veya Meral Akşener’e saldırırsa ne olacak?
Bu arada, İyi Parti il binasını kurşunlayan sanık mahkemeye bile çıkartılmadan serbest bırakıldı. Bir de sıkılmadan “Bu ülkede adalet neden güven kaybetti?” diye sormazlar mı?
SÖZCÜ – Rahmi Turan: https://www.sozcu.com.tr/2023/yazarlar/rahmi-turan/domuz-bagiyla-insan-oldurenler-7641290/
En çirkin, en seviyesiz propaganda! * Adeta Atatürk’ün 1920 öncesindeki ülkesi için söylediği “Uçurumun kenarında yıkık bir ülke” gibi!
En çirkin, en seviyesiz propaganda!
Adeta Atatürk’ün 1920 öncesindeki ülkesi için söylediği
“Uçurumun kenarında yıkık bir ülke” gibi!
– Çiftçi havlu atmış: Mazot, gübre, enerji, sulama, yem masrafları almış başını gitmiş. Bu yetmiyormuş gibi, çiftçiye sahip çıkan yok ve ürünleri de para etmiyor.
– Tüccar batmış: Nakliye masraflarıyla, komisyoncularla baş etmek imkansız hale gelmiş.
– Küçük ve orta ölçekli esnaf can çekişiyor: Kiralar, elektrik ve doğalgaz faturaları, girdi fiyatları cep yakıyor. Sattıkları bir ürünü rafına yeniden aynı fiyata koyabilmeleri hayal olmuş.
– Sanayici ne yapacağını bilemiyor: Girdi fiyatları, enerji ve iş gücü giderleri, rekabet gücünün zayıflaması, iktidarın öngörülemez tedbirleri bellerini büküyor. Bazı patronlara göre fabrikayı satıp parayı işleterek geçinmek, üretmekten daha karlı hale gelmiş.
– İhracatçı sıkışmış: İktidar sadece döviz kurlarını değil, şirketlerin döviz hesaplarını da kontrol ediyor. İhracatçı şirketler hesaplarında döviz tutamıyor. “İhracat yap gelen dövizi bozdur, ithalat yaparken yeniden döviz al” derken şirketler zarar üstüne zarar ediyor.
– İnşaatçı çare arıyor: Demir ve çimento fiyatları tutulamıyor. Nitelikli işçi bulunamıyor. İnşaat maliyetleri günlük artıyor.
– Küçük yatırımcı sürekli tokatlanıyor: Borsa İstanbul, “küçük yatırımcıyı tokatlama merkezi”ne dönüşmüş. Birileri sürekli operasyon çekiyor. 10 kentin yıkıldığı bir depremde dahi borsayı açık tutup inşaat ve çimento şirketlerinin hisselerinin yükselmesini izleyen yöneticiler var.
– Vatandaş dibe vurmuş:
* Ev ve araba almak hayal olmuş: Ev satanların ağzında milyonlar havada uçuşuyor. Bankalar güya düşük faizli kredi veriyor! Vatandaşa 300 bin lira sınırı koyup, yandaşlara siyasi referanslarla milyonlarca dolarlık batık krediler veriliyor.
* Kiralar kontrol edilemiyor: Büyük şehirlerde uyduruk evlerin kira fiyatları asgari ücrete yetişmiş vaziyette. Ev sahipleri Ali kıran baş kesen!
* Alışveriş filesi el yakıyor: Dana bonfile 600, kıymalık et 270, kuru soğan 21, patates 20, 1 litre ayçiçeği yağı 48,5, Çaykur tiryaki çayı 74, 1 kilo toz şeker 26 lira.
* Asgari ücret ortalama ücret olmuş: En düşük emekli maaşı da asgari ücret de ortalama maaş ve ücret haline gelmiş. Bütün gelirler hayat pahalılığı karşısında hızla eriyor. Açlık sınırı ortalama ücretin üzerinde.
* Öğrenciler zorda: İlk ve orta öğretim öğrencileri gün içinde karınlarını doyurmakta zorlanıyor. Üniversite öğrencileri YÖK’ün yap boz kararları yüzünden sürekli mağdur.
– Depremzedeler çaresiz:
* Arama kurtarma konusundaki “yetersizlik” rezaletinin sorumluları gözümüzün içine baka baka koltuklarında oturuyor.
* Depremde kaybettiğimiz insanların tam sayıları bilinmiyor. Hâlâ kayıplar, enkazdan çıkarılamayan cenazeler var.
* Deprem bölgesindeki geçici barınma sorunu dahi çözülemiyor. Başka şehirlere göç eden insanlar şehirlerine dönmek isteseler de dönemiyor.
* Depremzedelerin temel ihtiyaçları dahi tam olarak karşılanamıyor. İktidar hâlâ halkın desteğini talep ediyor. İçişleri Bakanı’nın ikinci kez açıklamasından anlıyoruz ki kahvaltılık sorunu çözülemiyor.
Peki bütün bunlar yaşanırken iktidar, ya da açıktan söyleyelim,
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ne yapıyor?
Elinde topladığı bütün yetki ve gücü bu sorunları çözmek için mi kullanıyor?
Elbette hayır!
Buna ne gerek var ki?
Zira kendileri, yakınları ve destekçileri hayatlarından son derece memnun.
Hayat onlara güzel. Devletin imkanlarıyla onlara her şey güllük gülistanlık.
Tasarruf etmiyorlar: Korumalar arttıkça artıyor,
milyonlarca dolarlık araçlarla dolu konvoylar uzadıkça uzuyor.
Bürokrasi eliti ekstra maaşlara doymuyor.
Darphane sürekli para basarak onlara çalışıyor sanki!
Bir yılda sadece 500 milyon adet 200 liralık kağıt para basılmış (100 milyar lira ediyor).
Devletin imkanları, kaynakları kredi garanti fonu ve ihalelerle
“servet transferi” yoluyla yandaş şirketlerin kasalarını doldurmaya devam ediyor.
Deprem felaketi dahi yandaş şirketler için rant kaynağına dönüştü.
Yazdıklarımı okuyup şunu diyebilirsiniz:
“Ee… Halk bu kadar cefa çekerken, yönetici elitler ve yandaş zenginler bu kadar sefa sürerken, ülke böyle bir talan süreci yaşamamışken, bu seçimi nasıl kazanacak Erdoğan?”
Söyleyeyim: Çaresiz zamanlarında başvurdukları en seviyesiz, en çirkin propaganda yoluna başvurarak: Vatandaşın dini ve milli hassasiyetlerini kullanarak. Son günlerde başlatılan “Kemal Kılıçdaroğlu seccadeye bastı” kumpanyası da bu çaresizliğin seviyesiz ve çirkin bir ürünüdür. Kale almamak gerek!
SÖZCÜ – Deniz Zeyrek – https://www.sozcu.com.tr/2023/yazarlar/deniz-zeyrek/en-cirkin-en-seviyesiz-propaganda-7641277/
FEYM BÜLTENİ – 76/2023 * Ermeni Faaliyetleri – 01 Nisan 2023
FANATİK ERMENİ YALANLARINA KARŞI
FEYM BÜLTENİ – 76/2023 *
Ermeni Faaliyetleri – 01 Nisan 2023
1.. KGAÖ Ermenistan çıkarına misyonu göndermeye hazır!…. 31 Mart’ta Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü (KGAÖ -CSTO) liderlerinin genişletilen oturumu düzenlendi. “TASS” haber ajansının bildirdiğine göre, oturum ardından KGAÖ sekreterliği temsilcisi Yuri Suvalov, örgütün Ermenistan-Azerbaycan sınırına misyon göndermeye ilişkin daimi olarak hazır olduğunun altını çizdi. Suvalov; “Örgüt, Güney Kafkasya’da KGAÖ’nün eylemlerine ilişkin Ermenistan’ın güvenliğinin sağlanması açısından Ermenistan-Azerbaycan sınırna misyon göndermeye daimi olarak hazır. Başka bir destek göstermesine de hazır.” ifadelerini kullanarak “Destek eylemleri artık KGAÖ karar tasarımında yer alındı” dedi. https://www.ermenihaber.am/tr/news/2023/03/31/KGA%C3%96-Ermenistan-Azerbaycan/246348
2. CSTO, Dağlık Karabağ’da Ermenistan-Azeri sınırında istikrarsızlaşma riskleri konusunda uyardı… Moskova liderliğindeki Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü’nün (CSTO) Başkanı, Cuma günü Ermenistan-Azerbaycan sınırında ve Türkiye’de yüksek istikrarsızlık riskleri konusunda uyardı. Dağlık Karabağ çatışma bölgesi konusunda CSTO Genel Sekreteri Imangali Tasmagambetov’a göre, “Güney Kafkasya’daki durum “ciddi istikrarsızlıkla dolu olmaya devam ediyor.” Dağlık Karabağ ve Ermenistan-Azerbaycan sınırındaki durumla ilgili riskler güvenlik bloğunun Sekreteryası ve Müşterek Kurmaylarının genişletilmiş toplantısında konuşuldu. Ermenistan ile Azerbaycan arasında Kafkasya bölgesinde uzun yıllardır süren anlaşmazlıkların bir sonucu olarak gerilimin devam ettiği belirtildi, https://www.panorama.am/en/news/2023/03/31/CSTO-Armenia-Azerbaijan/2814472
3. Ermenistan ve Azerbaycan temsilcileri Tegh-Kornidzor sektöründe buluşuyor…Ermenistan Ulusal Güvenlik Servisi’nin bildirdiğine göre, Tegh-Kornidzor sektöründe Ermenistan ve Azerbaycan temsilcilerinin katılımıyla bir toplantı düzenlendi. Sınır düzenleme çalışması gerçekleştirilmiş olup, bunun sonucunda söz konusu sektördeki durum önemli ölçüde iyileşmiştir. Çalışmalar halen devam etmektedir ve sonuçlar hakkında kamuoyuna bilgi verilecektir. https://news.am/eng/news/752590.html
4. Polis, Glendale’de bulunan Ermeni karşıtı broşürleri soruşturuyor… Glendale’deki St. Mary’s Ermeni Apostolik Kilisesi’nin dışına asılmış Ermeni karşıtı broşürlerin bulunması, Cuma günü şehir yetkilileri tarafından bir kınamaya yol açtı. Glendale şehir katibi Suzie Abajian, “Maalesef, Ermeni karşıtı nefret ve ırkçılık canlı durumda ve toplumum ülke genelinde meydana gelen bu eylemler tarafından hedef alınmaya, taciz edilmeye ve travmatize edilmeye devam ediyor” dedi. Azerbaycan ve Türkiye’yi “Ermeni <sözde> soykırımını tamamlamaya” çağıran on bir el ilanı bulundu. El ilanı İsrail destekçilerinden olduğunu iddia ediyor, İbranice içeriyor ve bir haham tarafından imzalanmış. Ancak Glendale Polisi i Yahudi cemaatinin el ilanlarıyla herhangi bir bağlantısı olduğuna inanmak için hiçbir neden olmadığını söyledi. https://en.armradio.am/2023/04/01/police-investigating-anti-armenian-leaflets-found-in-glendale/
5. Bakü’nün üstlendiği yükümlülüklerin ihlali konusunda Rusya’nın açıklamasının nedeni… Rusya Savunma Bakanlığı, Dağlık Karabağ’daki barışı koruma birliklerinin 25 Mart tarihli bülteninde, Azerbaycan’ın 9 Kasım 2020 tarihli üçlü deklarasyonu ihlal ettiğini bildirdi. Rusya Savunma Bakanlığı’nın yazılı açıklamasında şu ifadelere yer verildi: “Azerbaycan Cumhurbaşkanı, Ermenistan Başbakanı ve Rusya Cumhurbaşkanı’nın 9 Kasım 2020 tarihli açıklamasının 1inci maddesini ihlal eden Azerbaycan Silahlı Kuvvetleri birliği, Şuşa bölgesinde temas hattını geçerek 2054.0 puanlık bir yüksekliği işgal etti ve kontrol noktasının mühendislik ekipmanını geçti. Azerbaycan tarafı, devlet başkanlarının üçlü anlaşma hükümlerinin yerine getirilmesi, mühendislik çalışmalarının durdurulması ve ulusal silahlı kuvvetlerin birliklerinin daha önce işgal edilmiş mevzilerden çekilmesi için önlemler alınması gerektiği konusunda bilgilendirildi.” https://tr.armradio.am/2023/03/31/bakunun-ustlendigi-yukumluluklerin-ihlali-konusunda-rusyanin-aciklamasinin-nedeni/
6. Fransız yetkili: “Sünik’e saldıran benim bölgeme saldırmış olur”…Fransa’nın Auvergne-Rhône-Alps bölgesinin başkanı Laurent Vauquier, basın toplantısında yaptığı konuşmada Artsakh’ın (sözde Karabağ Ermeni devleti) kaderinin, Sünik’in kaderi ile yakından bağlantılı ve Sünik’in, Ermenistan’ın bütünlüğünün anahtarı olduğunu dile getirdi. “Bu nedenle bölgemiz ile Sünik bölgesi arasında bir işbirliği anlaşması yapmaya karar verdik. Anlaşma çok sembolik bir yer olan Tatev Manastırı’nda imzalandı. İşbirliği sağlık, tarım ve eğitim alanlarını ilgilendirecek. Sünik’e saldıran benim bölgeme saldırır dedim.” dedi. Fransa’nın Auvergne-Rhône-Alpes Bölgesi Başkanı Laurent Vauquier, Fransa’nın ve uluslararası toplumun dikkatine şunları kaydetti: “Bu, iki devlet arasında sınırların belirlenmediği ve süresiz sürebilecek bir anlaşmazlık değil, bu tüm uluslararası sözleşmelerle korunan insan haklarının tamamen hiçe sayılmasıdır, bu bir milleti, kültürünü, tarihini, hafızasını yok etme iradesidir. Bu elbette Ermenistan’ın mücadelesi, Artsakh’ın mücadelesi ama bu daha büyük bir mücadele, taşıdığımız değerler için bir mücadeledir. Medeniyet ve demokrasi mücadelesidir.” https://www.armenpress.am/tur/news/1107640.html
7. ARF Milletvekili, Hükümet yanlısı bir milletvekiline saldırmaktan tutuklandı… Ermenistan parlamentosunun muhalefet Hayastan ittifakı üyesi Mher Sahakyan Cuma günü parlamento hukuk işlerinden sorumlu komisyon başkanı Vladimir Vartanyan’a saldırdıktan sonra tutuklandı. Görgü tanıkları, ARF üyesi Sahakyan’ın, kendileriyle diğer muhalefet milletvekilleri arasında çıkan bağırışmanın ardından Vartanyan’a yumruk attığını söyledi. İktidardaki Medeni Sözleşme partisini temsilen Vartanyan, olayın ardından sol kaşından yaralandı ve hastanede tedavi altına alındı. Ermenistan Soruşturma Komitesi günün ilerleyen saatlerinde Sahakyan’ın holiganlık şüphesiyle tutuklandığını söyledi. https://massispost.com/2023/03/arf-parliament-member-arrested-for-assaulting-pro-government-lawmaker/
8. Süryaniler Orta Doğu’da nasıl çapraz ateşin arasında kaldı?… Aina web sitesi Julian McBride’ ın yazısını özetle yayımlıyor. Yazı özetle şöyle; “ Sykes-Picot Anlaşması ve Lozan Antlaşması günümüz Ortadoğu’sunun yeni sınırlarını sağlamlaştırdığında, Süryaniler eskisinden daha fazla tehlike altında olacaklardı. Sınırlar, etnik ve dini grupların tarihsel arka planlarına ve çatışmalarına çok az dikkat edilerek çizildi ve bugüne kadar sürekli yeni savaşlar ve çeşitli katliamlara yol açtı. Bu çatışmaların birçoğu, Orta Doğu’daki Süryani tarihini acil bir duruma getirdi. Şu anda, artan tehditler nedeniyle devamı tehdit altında olan bölgenin en fazla risk altındaki etnik azınlıklarından biridir. Süryaniler sadece Mezopotamya’nın değil, aynı zamanda Küçük Güney Asya’nın da yerlisidir. Seyfo Soykırımı’nda <sözde> 750.000 Süryani katledilmiş olsa da Türkiye’nin güneydoğusunda küçük bir topluluk varlığını sürdürüyor… http://www.aina.org/news/20230331204020.htm
9. Avim Bülteninde Gözde Kılıç Yaşın’ın “Karabağ, Azerbaycan’ın egemenliği ve toprak bütünlüğü içinde değerlendirilmelidir” başlıklı analizi yer alıyor. Özetle şöyle; “ Rusya Dışişleri Bakanı Sergei Lavrov’un, Ermenistan Dışişleri Bakanı Ararat Mirzoyan ile 20 Mart 2023’de gerçekleştirdiği görüşme sonrası düzenlenen ortak basın toplantısında; Donbass, Kosova Sırpları ve Karabağ’daki Ermenilerin durumları arasında karşılaştırma yapması dikkat çekmiştir. Lavrov bir yandan Karabağ’da mukim Ermenilere yönelik güvenlik garantilerinin “Hankendi ve Bakü temsilcileri” arasında tartışılması gerektiğini söylerken bir yandan da Sırp Belediyeler Birliği yapısını örnek göstermiştir. Öncelikle belirtilmesi gerekir ki Kosova, Karabağ ve Donbass’ın uluslararası hukuk zemininde herhangi bir ortak yanı bulunmamaktadır ve karşılaştırılmaları hatalıdır. Bir yanlış başka bir yanlışla izah edilerek uluslararası sistemde iyileştirme sağlanamaz, aksine düzensizlik tetiklenir. Diğer taraftan Lavrov belli bir konu bakımından karşılaştırma yapmıştır, ancak hem devletlerin egemenlik haklarına saygı ilkesi bakımından hem de azınlık hakları düzenlemeleri bakımından doğru örnekler seçmemiştir. Lavrov konuşmasında örneklendirmeye esas aldığı hususları, bahsi geçen yerlerdeki azınlıkların dil, din, kültürel hakları ile çerçevelemektedir. Donbass örneğinde azınlıkların yerel özyönetim fırsatına ve soydaşlarıyla (Rusya) özel ekonomik ve ticari bağlara sahip olmasına atıf yapmaktadır. Kosova’nın Sırp azınlığı bakımından da dil, yerel özyönetim, eğitim, kültür, din, özel ekonomik hakları sıralamakta ve Kosovalı Sırpların Sırbistan’la bağlarını korumalarını vurgulamaktadır. Hâlbuki hakların niteliğini belirleyen her zaman bir önceki hukuktur. Nitekim Donbass’tan bahsederken Minsk Anlaşmalarına (5 Eylül 2014 ve 12 Şubat 2015), Kosovalı Sırplar konusunda ise Belgrad-Priştine arasında 2013’de varılan mutabakata atıf yapmaktadır. Lavrov bunların yaklaşık olarak aynı haklar olduklarını vurgulamaktadır. Ne var ki bahsi geçen haklar bütünü sorunları çözmediği gibi mevcut sorunlara dış müdahaleleri arttırarak bölgeleri küresel çatışmaların vitrini haline getirmiştir. Ayrıca zaten bu hakların işleyişi oturtulamamıştır, bu nedenle örnek alınmaları mevcut sorunları büyütecektir…
https://avim.org.tr/tr/Analiz/KARABAG-AZERBAYCAN-IN-EGEMENLIGI-VE-TOPRAK-BUTUNLUGU-ICINDE-DEGERLENDIRILMELIDIR
Posted in FEYM GRUBU ÇALIŞMALARI
Leave a comment
CUMARTESİ YAZILARI * ŞİİR MOLASI * Beni Güzel Hatırla
Beni Güzel Hatırla
Beni güzel hatırla
Bunlar son satırlar
Farzet ki bir rüyaydım esip geçtim hayatından
Yada bir yağmur sel oldum sokağında
Sonra toprak çekti suyu kaybolup gittim
Belki de bir rüyaydım
Senin için..
Uyandın ve ben bittim
Beni güzel hatırla
Çünkü sevdim seni ben her şeyini
Sana sırdaş oldum dost oldum koynumda ağladın
Yüzüne vurmadım hiçbir eksikliğini
Beni üzdün kınamadım
Alışıktım vefasızlığa el oldun aldırmadım
Beni güzel hatırla
Sayfalarca mektup bıraktım sana
Şiirler yazdım her gece
Çoğunu okutmadım
Sakladım günahını sevabını içimde
Sessizce gittim senden öncekiler gibi sende anlamadın
Beni güzel hatırla
Sana unutulmaz geceler bıraktım
Sana en yorgun sabahlar
Gülüşümü gözlerimi sonra sesimi bıraktım
En güzel şiirleri okudum gözlerine baka baka
Söylenmemiş merhabalar sakladım her köşeye
Vedalar bıraktım duraklarda
Ne arasan bir sevdanın içinde
Fazlasıyla bıraktım ardımda
Beni güzel hatırla
Dizlerimde uyuduğunu düşün
Saçını okşadığımı üşüyen ellerini ısıttığımı
Mutlu olduğun anları getir gözünün önüne
Anlından öptüğüm dakikaları
Birazdan kapını çalan kişi olabileceğini düşün
Şaşırtmayı severim biliyorsun
Bu da sana son sürprizim olsun
Şimdi seninle yaşanan günleri ateşe veriyorum
Beni güzel hatırla
GİDİYORUM …
Okan Savcı
Posted in EDEBİYAT - ANI - ÖYKÜ - ŞİİR
Leave a comment