DİN VE İNANCI SİYASETE ALET EDENLER; SECCADE, SECDE, KIBLE * Din ve siyaset arasındaki para dengesi!

Din ve siyaset arasındaki para dengesi!

YENİÇAĞ – Arslan BULUT

AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, “Ben Aleviyim” demesiyle ilgili olarak “Bugüne kadar Erdoğan’ın ağzından böyle bir şey duydunuz mu? Ana muhalefetin başındaki zat, hangi mezhepten olursa olsun, bizi hiç düşündürmez. Saygı duyarız. Ama bunu kalkıp istismar vasıtası yapmak, bir mutfak pozisyonu içerisinde bunu anlatmanın ne anlamı var? Seccade nedir, secde nedir bilmeyenlerin, ağızlarından çıkanlardan bihaber olanların seçim öncesi havayı bozmak için başlattıkları bu istismar siyaseti ülkemizde zemin tutmaz. Sen seccadeye ayakkabınla basabilirsin. Kıblesi Kabe olmayanın seccadesi de bu şekilde olur.” dedi…
Erdoğan, daha ne söyleyebilirdi? Ahmet Davutoğlu gibi adını yazıp “Sünni” demesine de gerek yok ki… Bir çırpıda “seccade, secde, kıble, kâbe” diyor! Hani dini değerler siyasete alet edilmiyordu? Yani siz seccadenin de secdenin de kıblenin de Kâbe’nin de sahibisiniz ama siyasi rakibinizin secdesi, seccadesi, kıblesi, Kâbesi yok öyle mi? Ve siz bunu seçime 20 gün kalmışken söylüyorsunuz. Bu, yaptığınız nedir?
Kaldı ki dünyanın en meşhur camisinin avlusunda siyasi miting yapıyorsunuz, bayram namazı kıldığınız anları devletin televizyonu canlı yayınlıyor…
Üstelik Kemal Kılıçdaroğlu’nun Alevi olduğunu önceki seçimlerde telaffuz eden de Erdoğan’dır.. O konuşmanın görüntüleri televizyonlarda da yayınlanıyor…
FETÖ’nün yüksek yargıyı ele geçirmesine kabul oyu verilmesi için 12 Eylül 2010 referandumu sırasında, meselâ Trabzon’un köylerinde “Evet verenler Müslüman, Hayır verenler dinsizdir” propagandası yapılıyordu. Yine Orta Anadolu’da “Alevi hâkimler gidecek, Müslüman hâkimler gelecek” sloganı kullanılıyordu! Tayyip Erdoğan, “CHP Genel Başkanı, ki kendisi Alevidir” diyor, AKP’liler “yuh” çekiyordu! Erdoğan, “Yargı artık dedelerden talimat almayacak” diyordu. AKP, Karadeniz ve Orta Anadolu’da, referandumu, Sünni-Alevi oylamasına çevirmişti.
Aradan 13 yıl geçmiş ama bunlar unutulacak işler midir? Erdoğan şimdi cami avlusunda, musalla taşının yanında, “Yuh yetmez, onları siyasi mevta haline getireceğiz” diyor…
Neden böyle oluyor? Erdoğan, bugüne kadar nasıl din siyasetiyle kazandıysa iktidarı kaybetmemek için de dini kavramlar üzerinden halkın bilinçaltını harekete geçirmeye çalışıyor.
Peki Kemal Kılıçdaroğlu, Adıyaman’da, depremde kaybedilen vatandaşlar için mezarlıkta dua ederken birinin çıkıp “Fatiha bilmez ki Fatiha’yı okutuyorsun” demesi, bir başkasının türbe ziyareti sırasında benzer bir tepkide bulunması nedir? Kılıçdaroğlu, bunların para için yapıldığını söyledi. Kimileri dini kullanarak bugüne kadar elde ettikleri haksız kazancı kaybetmek korkusu yaşıyor. Bu sebeple panik içinde Kılıçdaroğlu’na saldırıyor.
Diğer taraftan “Kılıçdaroğlu’nun ‘Aleviyim’ açıklaması, bu konuda aleyhte yapılacak tezviratın önünü kesmek içindi…” denilerek mazur görülebilir ama “Milyonlarca Kürt’e terörist muamelesi yapılıyor” sözleri doğru değil.
Erdoğan ve Kılıçdaroğlu’nun hangi amaçla olursa olsun din, mezhep ve etnik kökenle ilgili söylemler kullanması, millî birlik ve beraberliğe hizmet etmiyor. O halde ikisi de bu söylemleri terk etmeli…
Prof. Dr. Veysel Ulusoy, Cumhuriyet’teki “Din ekonomisi” başlıklı son yazısında önemli bir tespit yapıyor:
“Başkentlere sıkı sıkıya bağlı olan, rant arayış amacı ağır basan, devlet tarafından korunup desteklenen ve özellikle de kulüpçülük faaliyetleri arşı aşan bir dindarlık modeli bölgemizi sarmalamış ve adeta bir hastalık haline bürünmüştür. (…) Bu dinci oluşumların ekonomik özgürlük, gelir dağılımı, ekonomik büyüme, tüketim alışkanlıklarını değiştirme ve benzeri gibi dertleri yoktur ve olmayacaktır. Her şey din ile para arasındaki dengedir onlar için.”
Din ile siyaset arasındaki denge de para içindir; paraya ulaşmak isteyenlerin kurduğu bir denge…
Tarikat ve cemaatlerin holdingleşmesi hatta partileşmesi bu gerçeğin yansımasıdır… Tarihte de böyleydi ya…

https://www.yenicaggazetesi.com.tr/din-ve-siyaset-arasindaki-para-dengesi-657519h.htm
Posted in DİN-İNANÇ, Politika ve Gundem, SİYASAL İSLAM, YOZLAŞMA - AHLAKSIZLIK | Leave a comment

PIRTkatür

Posted in KARİKATÜR | Leave a comment

BÜYÜK MİDELİ KÜÇÜK BEYİNLİLER

BÜYÜK MİDELİ KÜÇÜK BEYİNLİLER

Rıfat Serdaroğlu: 20 Nisan 2023

Bu AKP’liler dünyanın en sabırlı insanını bile dinden imandan çıkartır, deli eder.
Kelimenin tam anlamıyla bunlar birer küçük İblis haline gelmiş.

Oyun kuran bunlar, Türk Milletini helva gibi karıp, karıştıran bunlar. Demokrasiyi sadece seçim sanıp, sandıktan çıkmak için her türlü hileyi yapıp, seçim sonucunu etkileyecek her türlü işlem, eylem ve dijital tuzakları kuranlar bunlar.
Hukukun üstünlüğü yerine, üstünlerin hukukunu uygulayanlar bunlar. Kul hakkı yiyenler bunlar. Harama el uzatanlar bunlar. Doymayan büyük mideli olanlar da bunlar.
Türk Ordusuna ve onun ömürleri terörist peşinde koşmakla geçen şerefli komutanlara düşman olan bunlar. Sahte delillerle kumpas kuranlar bunlar. Yargıya pranga vurup, adaleti perişan eden, insanları haksız yere zindanlara atanlar yine bunlar.
Aziz Türk Milleti;
İki yıl evvel Sedat Peker adlı, bir organize suç örgütü lideri hepimizi hayrete düşüren açıklamalar yaptı. Belgelerle, gerçek bilgilerle iddialarını ortaya koydu. Böyle bir açıklama, normal bir demokratik devlette olsa, değil o partinin kendisi, tozu bile kalmazdı.
Peker, tecrite alındı, sesi kesildi, susturuldu!
Peki, hırsızlardan soygunculardan BİR KİŞİ tutuklandı mı? Maalesef!
Bir haftadır, başka bir suç örgütü lideri beyanlarıyla ortalığı kasıp kavuruyor.
Bu kişinin dediklerinin yüzde biri doğru olsa, yer yerinden oynaması gerek!
Ne Sedat Peker’in ne Muhammed Yakut’un suçladığı kişilerden tek bir yanıt yok!
Adamlar, her biri cinayet nedeni olabilecek şeyler söylüyor, zepevenk-katil-hırgız diye suçluyor, suçlananlardan tık yok. Mideler büyümüş işkembe olmuş, suratlarının feri gitmiş, suratlar kösele olmuş!
Tamam da, bu korkunç iddialara karşı Savcılar ne yapıyor?
Adamların haberlerini paylaşan dürüst gazeteci Serdar Akinan’ı gözaltına alıyor ve halkı korkuya sevk etmekten dolayı yargılıyor! Yakında tutuklarlar ise kimse şaşırmasın!
Savcı, iddiaları doğru ve güçlü buluyor ki, Gazeteciyi gözaltına aldırıyor. Madem iddiaları ciddiye alıyorsunuz, neden suçlananlardan bir kişiyi çağırıp “Gel bakalım efendi, ne diyorsun bu belgeli suçlamalara” diye sormuyorsunuz?
Türk Adaleti, yasadışı kişilerin pisliklerini örtmekle mi görevli?
Türk Adaletinin haysiyetli, namuslu mensupları; Lütfen konuşun ve yargımızın üzerindeki bu pislikleri temizlememize yardımcı olun. Sus, sus, nereye kadar? Ya şeref, ya meslek onuru, ya itibar? Bunlar sizlere gerekmez mi? Tarih sizleri nasıl yazacak dersiniz?
Not; Suçlanan kişilerin tamamı AKP’li ve devletin üst kademelerinde görevli. Sizce bu ağızdan bakınca dipleri görünen, tertemiz adamlar “Oy Aktarması” yapmazlar değil mi? Yapmazlar tabii, hepsi cici çocuklar bunların…
Not; Serdar Akinan serbest bırakıldı! Adalet yavaş, yavaş çalışmaya başladı!
Sağlık ve başarı dileklerimle
Posted in Rifat SERDAROĞLU yazıları | Leave a comment

FEYM BÜLTENİ – 92/2023 * Ermeni Faaliyetleri – 20 Nisan 2023

FANATİK ERMENİ YALANLARINA KARŞI
FEYM BÜLTENİ – 92/2023 *
Ermeni Faaliyetleri – 20 Nisan 2023


1.. Gürcistan Parlamentosu önünde “Ermeni <sözde> soykırımı ve Kültürel Soykırım” adlı sergi düzenlendi…18 Nisanda “Gürcistan Ermeni Cemaati“ kamu örgütü 24 Nisan münasibetiyle Gürcistan Parlamento binasının önünde 2. sergiyi düzenledi. 23 Nisanda ise Havlabardaki Aziz Eçmiadzin kilisesinin avlusunda 3. sergi düzenlenecek. Hatırlanacağı üzere 1. sergi 5 Nisanda Rikhedeki parkta yer almiştı. https://www.ermenihaber.am/tr/news/2023/04/19/G%C3%BCrcisatan-Ermeni-Soyk%C4%B1r%C4%B1m%C4%B1/247217

2. Kremlin, Dağlık Karabağ anlaşmalarının uygulanmasında ısrar ediyor… Kremlin Sözcüsü Dmitry Peskov, Ermenistan, Rusya ve Azerbaycan liderleri arasında Karabağ konusunda varılan üçlü anlaşmaları sorunun çözümü için “tek gerçek dayanak” olarak nitelendirdi ve bunların uygulanmasının bir zorunluluk olduğunu ekledi. https://www.panorama.am/en/news/2023/04/19/Kremlin-trilateral-agreements/2823668

3. Sergey Ghazaryan: Azerbaycan-Karabağ ihtilafı hiçbir zaman Azerbaycan’ın iç meselesi olarak görülmedi… Artsakh (sözde Karabağ Ermeni devleti) ) dışişleri görevlisi Sergey Ghazaryan, Artsakhpress ile yaptığı röportajda, Azerbaycan-Karabağ ihtilafının hiçbir zaman Azerbaycan’ın iç meselesi olarak görülmediğini söyledi. Ghazaryan,” Azerbaycan Cumhurbaşkanı’nın 18 Nisan’da Karabağ’da yaşayan Ermenilerin ya Azerbaycan vatandaşlığını kabul etmeleri ya da başka bir ikamet yeri aramaları yönündeki açıklamasını nasıl yorumluyorsunuz?” sorusuna cevaben; “Azerbaycan Cumhurbaşkanı’nın, Azerbaycan’ın Artsakh’ı etnik olarak temizleme ve yerli halkını tarihi anavatanlarından sürme konusundaki gerçek niyetini ortaya koyan açıklamaları ilk kez yapmıyor. Azerbaycan’ın otoriter yönetiminin Artsakh’a dört ayı aşkın süredir uyguladığı abluka, bu suç planlarının uygulanmasının araçlarından sadece bir tanesidir. Zorlama, tehdit ve güç kullanımı yoluyla Azerbaycan, esas olarak Artsakh halkını Azerbaycan’ın diğerlerinin yanı sıra uluslararası hukukun emredici normlarıyla çelişen yasadışı taleplerini kabul etmeye zorlamaya çalışıyor” dedi. https://news.am/eng/news/755742.html

4. Artsakh sorununa müzakere edilmiş ve kalıcı bir çözüm bulunmalıdır… Temsilciler Meclisi Üyesi Meclis eski Başkanı Nancy Pelosi, Kongre Ermeni <sözde> soykırımı anma töreninde yaptığı konuşmada, “Artsakh ihtilafına müzakere edilmiş, kapsamlı ve kalıcı bir çözüm bulunmalıdır ki barış ve güvenliğe giden yolu açabilelim” dedi https://en.armradio.am/2023/04/20/there-must-be-a-negotiated-and-lasting-settlement-to-artsakh-issue-nancy-pelosi/

5. Ermenistan-Türkiye görüşmeleri… Ermenistan hükümeti, Türkiye ile ilişkilerin normalleşme sürecine ilişkin ayrıntıları sundu. “Ermenistan Cumhuriyeti Hükümeti’nin 2021-2026 dönemine ait 2022 Programının uygulama süreci ve sonuçları” başlıklı raporunda Türkiye ile ilişkilerin normalleşme sürecine atıfta bulunuluyor. Raporda; “11Temmuz 2022’de Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan’ın, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile telefon görüşmesi yaptığını ve bu görüşmede Ermenistan Başbakanı’nın, Türkiye Cumhurbaşkanı’nın Kurban Bayramı’nı, Türkiye Cumhurbaşkanı’nın da İsa Mesih’in Başkalaşım Bayramı vesilesiyle Ermenistan Başbakanı’nın Vardavar Bayramı’nı kutladığı belirtilmektedir. Ülke liderleri, ülkeleri arasındaki ilişkileri düzenleyen ikili sürecin önemini vurguladılar. 6 Ekim 2022’de Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan ve Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Avrupa Siyasi Topluluğu Zirvesi çerçevesinde Prag’da bir araya geldi. https://tr.armradio.am/2023/04/19/ermenistan-turkiye-gorusmeleri-3/

6. Ermenistan ve Litvanya Cumhurbaşkanları bir araya gelip ortak gündemi ele aldı… Ermenistan Cumhurbaşkanı Vahagn Khachaturyan ve Litvanya Cumhurbaşkanı Gitanas Nauseda, Litvanya Cumhurbaşkanı konutunda gerçekleştirilen görüşmelerin sonuçlarını basın mensuplarına sundu. Ermenistan Cumhurbaşkanı Vahagn Khachaturyan yaptığı açıklamada, “Ermenistan’ın dost Litvanya ile ilişkilerin sürekli olarak geliştirilmesine ve güçlendirilmesine büyük önem verdiğini vurguladı. Litvanya Başbakan ve Parlamento Başkanı ile ikili gündemi ele alma ve Ermenistan’ın AB ile işbirliği ve bölgedeki durum hakkında görüş alışverişinde bulunmak için Litvanya Cumhurbaşkanı ile bir araya gelme fırsatından duyduğu memnuniyeti “dile getirdi. İki ülkenin Cumhurbaşkanları, güvenlik ve bölgesel öneme sahip konulara da değindi. Görüşmede Ermenistan’ın bölgede kalıcı barışı sağlama çabaları ele alındı. https://www.armenpress.am/tur/news/1109080.html

7. Ermeni <sözde> soykırımı Farkındalık Haftası Anısına Mum Işığı Nöbeti… Berkeley’deki California Üniversitesi’ndeki Ermeni Öğrenci Derneği, 24-27 Nisan 2023 tarihlerinde Ermeni Soykırımı Farkındalık Haftası sırasında bir dizi etkinlik yapacak. Etkinlik, <sözde> Soykırım hakkında farkındalık yaratmayı, kurbanların anısını onurlandırmayı ve Ermeni tarihi ve kültürü hakkında eğitim vermeyi amaçlamaktadır. https://massispost.com/2023/04/candlelight-vigil-to-commemorate-armenian-genocide-awareness-week-at-uc-berkeley/

8. ”TOPRAK TALEBİMİZ YOK” DİYEN PAŞİNYAN’DAN TÜRKİYE AÇIKLAMASI… Diğer ülkelerden herhangi bir toprak taleplerinin olmadığını ifade eden Ermenistan Başbakanı Paşinyan, Türkiye ile ilgili, ‘Ülkelerimiz arasında normal ilişkiler kurmak için büyük bir fırsat var. Ve bu yılın başlarında Türkiye’yi vuran yıkıcı depreme insani, komşuluk değerlerine dayalı bir mantıkla yanıt vermeye karar verdiğimizde bu fırsat arttı. Türkiye hükümeti ve kamuoyu da eylemlerimizi bu şekilde algıladı’ dedi. Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan, barışın sağlanması ve Ermenistan’ın gelişmesi için 1991 yılındaki sınırları kabul etmeleri gerektiğini belirterek “Diğer ülkelerden herhangi bir toprak talebimiz olmadığı gibi, asla da olmayacak.” dedi. https://avimbulten.org/tr/Bulten/TOPRAK-TALEBIMIZ-YOK-DIYEN-PASINYAN-DAN-TURKIYE-ACIKLAMASI
Posted in FEYM GRUBU ÇALIŞMALARI | Leave a comment

SAATSİZ MUHALİF TAKVİM * 24 NİSAN 2023

Posted in TAKVİM | Leave a comment

ALEVİ * ARŞİVDEN GÜNDEME * Osmanlı varlığını Aleviler’e borçludur…Aleviler’i çek al, Türkiye yarım kalır… Sazın olmaz, zurna ile söylersin türkünü…

ALEVİ
Bekir Coşkun – Sözcü
28 Ağustos 2015 / Güncellendi 23 Nisan 2023

Aleviler’i çek al, Türkiye yarım kalır…
Sazın olmaz, zurna ile söylersin türkünü…

“Osmanlı” diye tutturmuş, Osmanlı varlığını Aleviler’e borçludur…
En büyük Osmanlı anası Alevidir; Malhun Sultan, Alevi şeyhi Edebali’nin kızı, Osman Gazi’nin eşi, Orhan Gazi’nin annesi…Bu sülale…
Ekonomiye gelince; Ahi Evran’ın kurduğu Ahilik sistemi, büyüme döneminde Osmanlı’nın sosyo-ekonomik düzenidir…Sanat, ticaret, üretim…
Askeri düzen:
Osmanlı’yı Osmanlı yapan yeniçeriler Bektaşi idi…94’üncü Alay’da “mürşit” olarak bir Alevi babası otururdu. Ölünce yenisini Hacıbektaş’tan seçip gönderirlerdi…
Aleviler’i çek al…Kilimindeki renk gider…Kemal Sunal ile kahkahan, Yılmaz Güney ile isyanın biter…Pir Sultan’ı, Yunus’u, Fuzuli’yi, Kul Himmet’i, Aşık Veysel’i, Mahsuni Şerif’i çıkart, bak Anadolu’dan geriye ne kalır?..Mevana’yı çek al, ha Haymana,ha Konya…
Şarapsız kalırdın…Ayran için de inek ile baş başa artık…
Aleviler laik, çağdaş Türkiye’yi isterler…Aydınlık yüzümüzdür Aleviler…
Malum hırsızlar ülkeyi çalıp çırpıp soysunlar diye gidip Doğu dağlarında can da veriyorlar, daha ne yapsınlar…
Ama şehit cenazeleri geldikçe, Alevi olanlara tören yapılamıyor…
Çünkü senin için şehit olsa bile Alevi olmak suç…Oradan oraya kaçırılan tabutları… Törenlere katılmak istemeyen valileri, kaymakamları, komutanları…Kılınmayan cenaze namazlarını izliyor Türkiye…
Alevi Neyzen Tevfik olmasaydı mesela…Şu nasıl denirdi:
“Be soysuz… Namaza durduğun yönü bilirsin de kıble diye…
Secdede alnını koyduğun toprağı neden bilmezsin vatan diye…”
http://www.sozcu.com.tr/2015/yazarlar/bekir-coskun/alevi-2-921490/

YAZIYA YORUMLAR;

Gerçekleri cesaretle yansıtan böyle bir yazıyı kaleme almış olduğu için Sevgili kuzenim Bekir Coşkun’la yine gurur duydum ve eserleriyle ne denli ölümsüzleştiğini bir kez daha anladım. Sevgili Ömer Özgeni de bu yazıyı tam zamanında bulup yayınladığı için kutlamak istedim. Karşı devrimcilerin, siyasal islamcıların başındaki o “tek adam”ın (alay edercesine) kullanmaya çalıştığı “Bay Kemal” ve “alevilik” silahlarını Kemal Kılıçdaroğlu’nun etkisiz hale getirmeyi başarıyla sürdürebildiği kanaatindeyim ve onu da kutluyorum.
23 Nisan 2023 Kemal Rastgeldi

Bu cok guzel yaziya tesekkurler, sunni aileden gelmisim, sunni kizla evlenmisim, ama kalbim hep alevilerle oldu. Genc yasta hayatima yon vermesi icin kendime mentor sectigim Yunus Emre’nin alevi oldugunu sevinerek ogrendim bu yazidan.
Bana anlatilan gercek islamiyet alevilige gunumuzdeki sunni davranislarindan cok daha yakin. Kemal Kilicdaroglunu Fatiha suresini bilmemekle suclayan cahil yaratik gunumuz sunnilerinin cogunda gorulen mesnetsiz itham ve sayia ile islamiyete golge dusurenlerin binlercesinden biri.
Bunlardan biri olan bir taksi soforu kendisine Ataturk icin ne dusundugunu sordugumda ” Birak o Ermeniyi ” demisti. Ataturkun Rumelili, Ermenilerin ise Dogu ve Guneydogu Anadolulu olduklarini soyledigimde kafasina suphe tohumunu ektigim icin musterihim. Kimden ogrendigini sordugumda imam soyledi demisti. Allahin evini yalan ve fesat yayma mekani yapan bu imama saygi duyulabilir mi ? Bir cem evinden hic boyle yalan duyulmusmudur ?
Saygilarimla
Ahmet N. Taşgetiren

Aydınlığın ışığını saçan değerli arkadaşlar,
Kemal Rastgeldi ve Ahmet Taşpınar beyler,
Hani derler a; “Tam yerine manzara koydu” değerli gazeteci, yazar Bekir Coşkun kısa bir yazı ile sayfalar dolusu konuyu tam damarından, vurucu ve de öz anlatabilen, ender düşünür yazarlardandı. Bu güzel yazı ile Bekir Coşkun’u tekrar sevgi ile andık. Işıklarda uyusun.
Değerli Taşpınar’ın Aleviler hakkında yazdıklarına gönülden katılıyorum. Aleviler bu güzel yurdun aydınlık, vatansever, çağdaş düşünceli, Atatürk’ü yürekten seven güzel insanlarıdır. İslam dinini bozmamışlar, kuranda yazanlara uyarak iyi ahlaklı dürüst, kul hakkı yemeyen, beytülmala el uzatmayan kişilerdir. Yönetimde olanların mezheplerine ve yaptıklarına bakıldığında Alevilik bunların yanında çok temiz ve saf’tır…
İnsanlarda ahlak, fazilet, namus gibi kavramların da din ve inançla ilişkisi olduğunu düşünmüyorum. Kök kültür, aile içi eğitim, okul eğitimi iyi insanlar üretiyor.
Horasan’ın her tarafı Türk cephesidir” diyen tarihçi, coğrafyacı, seyyah Yakubi; Anadolu Türkmen aşiretlerinin önemli bölümü, özellikle de Alevi olanlar, Horasan’dan gelmişlerdir. Horasan, Selçukluların Anadolu’ya uzanmadan önce kaldıkları Hazar ötesi Oğuz toprağıdır der. https://tr.wikipedia.org/wiki/T%C3%BCrkiye_T%C3%BCrkmenleri
Türkmenlerin çoğunluğu Alevi kökenlidir. İşte o güzel ve anlamlı Atatürk’ün söylediği cümle de sanırım ki bundan türer; Atatürk; “Arkadaşlar gidip Toros Dağlarına bakınız; eğer orada bir tek Yörük çadırı görürseniz ve o çadırda bir duman tütüyorsa, şunu çok iyi biliniz ki, bu dünyada hiçbir güç ve kuvvet bizi asla yenemez“ demiştir.
Gazeteci Şerafettin Güç’ün “Toros Dağlarında Atatürk’ümüzün izleri” başlıklı yazısından bir bölüm;
“Mersin Erdemli Güzeloluk yaylalarından Karaman güzergâhı. Rakım 2300/2600 metre. Çam ormanları bitmiş kışın soğuğundan ayazından ağaç yetişmeyen Toros Dağları bozkırlarının tam ortasındayım. Uzaktan hemen fark edilen Yörük kıl çadırı ve kapı direğinde dalgalanan Türk Bayrağı. Keçileri ve oğlakları. Çadırın etrafında ilkokul çağlarında üç beş çocuk. Selam veriyorum, el sallıyorum. Yanıma çağırıyorum. Kestirme yol var mı soracağım. Arabamda bulunan yolluk atıştırmalık bisküvi çikolata ikram ediyorum. Her zaman bulunan çocuk hikâye kitaplarından veriyorum. Çocuklar bana Atatürk’ün Gençliğe Hitabını hep bir ağızdan koro halinde okuyorlar.”
Dağın tepesindeki yörük çocuklar Atatürk’ün GENÇLİĞE HİTABESİNİ koro halinde ezbere okurken, ülkemizde başbakanlık/bakanlık yapmış Binali Yıldırım tv’de bugün okuyarak İstiklal marşını yanlış söyledi. Dileğim odur ki; Devlette, kamuda, TSK’da görev verilmeyen liyakat sahibi Alevilere hak ettiği kadrolar verilmeli ve bu atamalarda sünni, alevi gibi ayırımlar yerine liyakat öne alınmalıdır.
Bekir Coşkun’un bu yazısını 2015 Ağustos ayında yayınlamışım. https://nacikaptan.com/?p=26462 – ALEVİ * ARŞİVDEN GÜNDEME * Osmanlı varlığını Aleviler’e borçludur…Aleviler’i çek al, Türkiye yarım kalır… Sazın olmaz, zurna ile söylersin türkünü…
Naci Kaptan
Posted in Bekir Coşkun yazıları, CUMHURİYET - DEMOKRASİ - ÇAĞDAŞLIK, DİN-İNANÇ | 1 Comment

23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI KUTLU OLSUN

Gazi Paşa’nın, ATATÜRK’ün Evlatlarına;
23 Nisan ULUSAL EGEMENLİK ve
ÇOCUK BAYRAMI’nın 103. Yılı kutlu olsun.


Aşağıda okumanıza sunduğum kutlama yazısının ana öznesi; Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunu, sadece NUTUK’a değil, Dünya tarihinin altın sayfalarına, muzaffer komutan ve Yüce Devlet adamı kimliği ile yazan Mustafa Kemal Paşa, Mareşal Mustafa Kemal Atatürk’ün yazılı kayıt altına almış olduğu yaşanmışlıkları birinci ağızdan anlatan ve yazdıklarını kendisi ile birlikte yaşamış olanlarla tartışan, yaşanmışlıkları, olayları gerçekleri saptırmadan yazan NUTUK olacaktır. Yüce Atatürk’e , aydınlanma devrimlerine, Laik Demokratik Cumhuriyet’e ağır saldırılar vardır. Bu saldırılar iki cephelidir;
Ulus Devleti ve Ulus Devlete sahip çıkan ULUSAL’cı toplumun direncini kırarak Türkiye’yi bir sömürge ve açık pazar haline getirmek isteyen emperyal batı ülkeleri. Laik demokratik Cumhuriyet’e düşman ve çağdaşlığı karşı olan radikal islam ülkeleri.
Bu her iki güç kendi yapılarına uygun ve itaatkâr kişileri yönetime getirerek, Laik Cumhuriyet’in, aydınlanma devrimlerinin kilit harcı olan Atatürk ve emanetlerine karşı büyük bir saldırı yürütüyorlar. Atatürk’ü yok etmek, Laikliği, çağdaşlığı, akıl ve bilimin yolunu yok etmektir. Bunlar yok olursa, cahil ve köle bir toplum yaratılacak ve kolayca yönetilecektir. İşte bu nedenle MİLLET’i sevmezler, ümmet isterler.
Yobazlar, gericiler tüm dünyada her zaman var olmuştur. Ne zaman ki, batı ülkeleri reform ve rönesans evrelerini tamamlamışlar ve din ile devlet işlerini ayırmışlardır. Laikliği devlet yönetiminde vaz geçilmez olarak kabul etmişler ve din adamlarını siyasetten uzaklaştırarak sadece kendi alanlarında çalışmalarını sağlamışlardır. İşte o zaman aydınlanma ve bilimin, çağdaşlığın, demokrasinin, insan haklarının, ekonomik gelişmişliğin yolunu açmışlardır.
AKP iktidarı ile birlikte tarikat ve cemaatlar güçlenmiş, devlet yönetimine girmişler ve egemen olmuşlardır. Tüm bunların temel nedeni, büyük önder ATATÜRK’ün akıl, bilim yolundan ayrılmaktır. Yüce önder Gazi Paşa’yı, ATATÜRK’ü bir kez daha sevgi, saygı ve şükranla anarım. (1)

Geçmişini bilmeyen uluslar geleceğini iyi planlayamazlar ve sürekli hata yaparlar. Çünkü tarih, yöneticiler için en iyi siyaset hocası ve en iyi diplomasi kılavuzudur. Nutuk bunu sağlayan en iyi kaynaktır. 1919-1927 yılları arasındaki, yakın tarihimizin en sıkıntılı ve buhranlı günlerini içeren 9 yıllık sürecin yaşanan olaylarını ve çözümlerini anlatmaktadır.
“1919 senesi Mayısının 19’uncu günü Samsun’a çıktım, vaziyet ve görünüm şöyleydi. Osmanlı devletinin içinde bulunduğu grup, Birinci Dünya Savaşı’nda yenilmişti. Millet yorgun ve fakirdi.
Milleti dünya savaşına sürükleyenler, kendi hayatlarını kurtarma kaygısına düşerek memleketten kaçmışlardı. Saltanat ve hilafet makamında oturan Vahdettin soysuzlaşmış, şahsını ve tahtını koruyabileceğini hayal ederek alçakça tedbirler araştırıyordu. Damat Ferit başkanlığındaki hükümet aciz, haysiyetsiz ve korkaktı, padişahın iradesine boyun eğerek, onunla birlikte kendilerini koruyabilecekleri herhangi bir duruma razıydı. Ordunun elinden silahlı ve cephanesi alınmıştı. İtilaf donanmaları ve askerleri İstanbul’daydı.
Adana Fransızlar, Urfa Maraş Antep İngilizler tarafından işgal edilmişti. Antalya ve Konya’da İtalyan birlikleri, Merzifon ve Samsun’da İngiliz askerleri bulunuyordu. Yabancı subaylar, yabancı memurlar, casuslar her tarafta faaliyetteydi. Yunan ordusu İzmir’e çıkarılmıştı.
İstanbul Rum Patrikhanesi’nde kurulan Mavri Mira heyeti, çeşitli şehirlerde çeteler kuruyor, propagandalar yaptırıyordu. Ermeni patriği, Mavri Mira heyetiyle birlikte çalışıyordu. Karadeniz’de örgütlenmiş olan Rum Pontus cemiyeti hiçbir engelle karşılaşmıyordu. Doğu şehirlerinin Ermenistan’a verilmesi ihtimali vardı. İstanbul’dan idare edilen Kürt Teali cemiyeti, yabancı devletlerin himayesinde Kürt devleti kurmayı amaçlıyordu. İstanbul’dan yönetilen Teali-i İslam cemiyeti, Konya ve çevresinde örgütleniyordu.
İngiliz Muhipleri Cemiyeti kurulmuştu, bu cemiyete girenlerin başında Osmanlı padişahı ve halife unvanı taşıyan Vahdettin, Damat Ferit, dahiliye nazırı Ali Kemal ve Sait Molla vardı, cemiyetin başkanı İngiliz rahip Frew’ydu. İstanbul’da erkekli kadınlı ileri gelen bazı kimseler Amerikan mandası istiyordu.
Millet, karanlıklar ve belirsizlikler içinde olup bitecekleri bekliyordu. Osmanlı devletinin temelleri çökmüştü, ömrü tamamlanmıştı. Ortada bir avuç Türk’ün barındığı ata yurdu kalmıştı. Bu durumda ciddi ve gerçek karar ne olabilirdi?
Milli hakimiyete dayanan, kayıtsız şartsız,
bağımsız Türk Devleti kurmak…
Kararım buydu. Ya istiklal ya ölüm’dü!”
Böyle başladı. Şöyle bitirdi.
“Saygıdeğer efendiler, sizi günlerce işgal eden uzun ve teferruatlı nutkum, nihayet geçmişe karışmış bir devrin hikayesidir. Bunda milletim için ve gelecekteki evlatlarımız için dikkat ve uyanıklık sağlayabilecek bazı noktaları belirtebilmiş isem, kendimi bahtiyar sayacağım. Efendiler, bu nutkumla, milli varlığı sona ermiş sayılan büyük bir milletin, istiklalini nasıl kazandığını, ilim ve tekniğin en son esaslarına dayanan milli ve çağdaş bir devleti nasıl kurduğunu anlatmaya çalıştım.
Bugün ulaştığımız sonuç, asırlardan beri çekilen milli felaketlerin yarattığı uyanıklığın eseri ve bu aziz vatanın her köşesini sulayan kanların bedelidir. Bu sonucu, Türk gençliğine emanet ediyorum.”
“Ey Türk gençliği!
Birinci vazifen, Türk istiklalini, Türk Cumhuriyeti’ni,
ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.
Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegane temeli budur.
Bu temel, senin en kıymetli hazinendir….(2)

Milli Mücadelenin başlangıcının önemli bir aşaması olan Büyük Millet Meclisinin açılışı ülkenin Milli iradeye dayalı, Bağımsız, Parlamenter, Demokratik, Sosyal, Hukuk devleti olma yolunda atılan en önemli bir adım olmuştur. Büyük Millet Meclisi kuruluşuna kadar ulusal birliğin sağlanması ve İşgal güçlerine karşı direnişin örgütlenmesi açısından Yurt genelinde Kuvayı Milliye hareketi adım adım gerçekleştirilmiştir.
Milleti uyandırdı, bilinçlendirdi, Milli mücadeleyi kazandı, Cumhuriyeti kurdu. Meclisi 23 Nisan 1920’de açtı. 23 Nisan ÇOCUK BAYRAMI Meclisimizin açılış tarihi olması dolayısıyla Mustafa Kemal Atatürk tarafından çocuklarımıza armağan edilmiş bir gündür. Atatürk, 23 Nisan 1924’te ’23 Nisan’ gününün bayram olarak kutlanmasına karar vermiştir.
Bu tarihten 5 yıl sonra 23 Nisan 1929’da Atatürk bu bayramı çocuklara armağan etmiştir.23 Nisan Milli Egemenlik ve Çocuk Bayramı dünyada ilk kutlanan çocuk bayramıdır. Bu da Atatürk’ün çocuklara ne kadar önem verdiğini çok açık bir şekilde anlatmaktadır fakat Çocuk Bayramı olmasının yanı sıra;“Milli Egemenlik” bayramıdır da. Çünkü 23 Nisan 1920 günü TBMM’nin açılmasıyla Türk milleti egemenlik ve özgürlük haklarını eline almıştır. Bu Milletin Tarihinde altı çizilmesi gereken çok önemli bir gündür. Ulusal bir bayramdır.
Egemenliği saraydan alıp halka veren Atatürk Türkiyesi… İşte böylesine başdöndürücü hızla kabuk değiştiriyordu. Egemenliği saraydan alıp halka veren Atatürk Türkiyesi, parlamenter rejimle muhteşem sıçrama yaparken… Avrupa’yı “tek adam” rejimleri kasıp kavuruyordu. Üç aşağı beş yukarı o dönemlerde, Almanya’yı Hitler, İtalya’yı Mussolini, İspanya’ya Franco, Portekiz’i Salazar yönetiyordu, Rusya’da Stalin hakimdi.
Avrupa’da İngiltere, Fransa ve Türkiye dışında halk egemenliğiyle yönetilen başka ülke yoktu. Almanya’dan kaçan profesörlerin, Türkiye’ye sığınma sebebi buydu.
Ve, 23 Nisan 2019…Egemenlik halktan geri alındı, tekrar saraya verildi, 
Tek adam rejimine alkış tutan yalaka bir haber kanalımızda, 23 Nisan vesilesiyle çocuklarımıza mikrofon uzatıldı, geleceğe dair hayalleri soruldu… 14-15 yaşındaki pırıl pırıl bir evladımız, üniversiteyi Almanya’da okumak istediğini söyledi, “sonra da belki Alman vatandaşı olurum” dedi!
Alman profesörlerin kaçıp sığındığı Türkiye’den… Çocuklarımızın bile Almanya’ya kaçıp, Alman vatandaşı olmak istediği Türkiye’ye geldik. İleri demokrasi sosuyla millete yedirilen tek adam rejimi, Türkiye Cumhuriyeti’ni sadece bir yıl içinde işte bu hale getirdi.
Çocuksu samimiyetle dile getirilen bu gerçek, aslında şu anda milyonlarca insanın itiraf etmese bile zihninden geçirdiği hayaldir. Bana göre, Türkiye’nin kafa yorulması gereken en önemli meselesi budur. Bu yönetim biçiminde ısrar edilirse, üç beş sene sonra 23 Nisan’da sembolik olarak koltuğa oturtulacak çocuk bile bulunamayabilir! (3)

23 Nisan “Milli Egemenlik ve Çocuk Bayramının” 100. Yılında, 16 Nisan 2017 tarihinde Cumhurbaşkanlığı yönetim sistemine geçmekle Milli Egemenlik anlayışı kaybedilmiştir. O tarihten sonra, Türkiye Bağımsız, Parlamenter, Demokratik, Sosyal, Hukuk Devleti olma özelliğini kaybetmiştir. Anayasa değişikliği ile TBMM’nin etkinliği kalmamış ve tek adam yönetimine geçilmiş olduğu için otokratik bir yönetim anlayışı hakim olmaya başlamıştır. Bu şekilde yönetim; “Hakimiyet Kayıtsız şartsız Milletindir” özelliğinden çıkmış, Hakimiyet tek adamın iradesine verilmiştir.
Cumhurbaşkanlığı Yönetim sistemi başarısız olmuştur. Bu şartlar altında bile inadına Kuruluş değerlerine sahip çıkarak, en kısa zamanda Parlamenter sisteme dönüştürülmesi yolu aranmalıdır. Cumhurbaşkanlığı Yönetim sistemi ülkenin gelişmesine katkı sağlayamayacağı gibi ayrımcılıkla ahlaki, sosyal, siyasi, ekonomik, demokratik, hukuki sorunlar yaratmaktadır. Korona Virüs bulaşıcı salgını; kapitalizmin dünyada uygulanmak istediği yeni dünya düzeniyle sosyal ulus devlet anlayışını yok etmeye çalıştığı sistemin iflas ettiğini göstermiştir.
Ülkenin geleceğine sahip çıkabilmek için iç cepheyi güçlü tutmak zorundayız. Ayrıştırarak, insanlar arasında kin ve nefret uyandıran söylemlerle düşman kutuplar yaratmak Türk Milletinin birlikteliğine zarar vermektedir. Birlikteliğimiz ortak değerimiz olan Atatürk İlke ve Hedeflerinde birleşerek, Kuruluş değerlerimize sahip çıkmak ve geleceğe ümitle bakmakla mümkün olacaktır. (4)

(1) Naci Kaptan – 23 Nisan 2021
(2) 23 Nisan – YILMAZ ÖZDİL:
(3) Yılmaz ÖZDİL / 24 Nisan 2019
(4) Mustafa ACER / 21 Nisan 2020
Posted in ATATURK, CUMHURİYET - DEMOKRASİ - ÇAĞDAŞLIK, DEMOKRASİ-ÖZGÜRLÜK, DEVRİM VE KARŞI DEVRİMLER, TARİHE - AYDINLANMAYA - CUMHURİYETE NOT DÜŞENLER | Leave a comment

HÜDA PAR Hizbullah’ın kendisi


HÜDA PAR Hizbullah’ın kendisi

CUMHURİYET – Murat Ağırel
22 Nisan 2023 Cumartesi

Bu seçimler tarihte, bir merkez sağ partisi olarak ortaya çıkan AKP’nin en fazla aşırı sağa kaydığı dönem olarak kayda geçecek. MHP ve BBP bile AKP tabanında kabul görmüşken kendilerine en ağır eleştirileri getiren Yeniden Refah ve Hizbullah’ın uzantısı HÜDA PAR ile işbirliği içeride bile rahatsızlık yaratmış durumda.


Özellikle HÜDA PAR’ın mevcut anayasayı kaldırmaya çalışan bir siyasi yapı olması AKP’nin aklı başındaki üst düzey isimlerinin tepkisini çekiyor. Parti her ne kadar Hizbullah ile bir bağlantımız yok dese de inanmayın.
Tek tek anlatayım…
Hizbullah örgütünün sözde Saadet Bölge (Şırnak-Merkez, Silopi, Cizre ve İdil ilçesi) sorumlu yardımcılığını yapan Mehmet Selim Narçin isimli mensubu, İdil HÜDA PAR ilçe başkanlığı yapıyor. Terör örgütü mensuplarını topluma kazandırmak için çıkarılan “Topluma Kazandırma Yasasından” faydalanmak amacıyla 2003’te Şırnak’ta teslim olmuştu.
Emniyet müdürü Gaffar Okkan ve 5 polis memurunun şehit edilmesi eyleminin talimatını verdiği gerekçesiyle Konya’da 2003’te gerçekleştirilen operasyonda yakalanan örgütün 3. lideri Mehmet Beşir Varol, Molla Mehmet Beşir olarak tanınıyor. Bir ara OdaTV’yi de hedef göstermişti. HÜDA PAR yayınlarında Mele Mizgin kod adını kullanıyor.
Mehmet Bahattin Temel HÜDA PAR genel başkan yardımcısıydı, şu anda genel başkan danışmanı, Sait Şahin başkan yardımcısı. Önceki seçimlerde HÜDA PAR milletvekili adayı Fikret Gültekin’in cezaları 2018 Kasım’ında Yargıtay 16. Ceza Dairesi tarafından onandı. Bu karara HÜDA PAR’dan büyük tepki geldi ve o tarihteki genel başkan İshak Sağlam açıklamalarda bulunmuştu.
Daha var.
Partinin eski genel başkan yardımcıları Mehmet Bahattin Temel, Sait Şahin, Abdussamet Yalçın, 26. dönem İstanbul milletvekili adayı Fikret Gültekin, eski Diyarbakır il başkanı ve genel idare kurulu üyesi Şeyhmus Tanrıkulu, Batman il başkanı Davut Şahin, GİK üyesi Mahmut İrtem, Abdulkudüs Yalçın, Mustafa Durgun, HÜDA PAR Şûra Meclisi Başkanı ve istişare kurulu üyesi Ahmet Seyyitoğlu ile Veysi Gültekin, Mehmet Fatih Anal, merkez disiplin kurulu üyesi Fadıl Şani, Nazım Eprem, Abdurrahman Ekinci, Enver Kılıçarslan, Mustafa Durgun ve daha birçok isim Hizbullah’tan yargılanıp hüküm giyen isimler…
Bu listedeki genel başkan yardımcısı Mehmet Ali Doyar, Mehmet Sait Rüzgâr, Salih Barlak, geçtiğimiz dönem milletvekili adayı oldu.
Şeyhmus Tanrıkulu, “Eğer HDP PKK’ye silah bırakma çağrısı yapacaksa, biz de HÜDA PAR olarak Hizbullah’a bu çağrıyı yaparız” diyen bir isim.
Mehmet Bahattin Temel dediğiniz adam Hizbullah’ın İstanbul sorumlusu olarak tutuklandı.
Hizbullah bu seçimlere tekrar “Meclis’teki vekiller bizim irtibat subayımız olabilir” diyerek mi giriyor.
Yahu HÜDA PAR merkez istişare kurulu üyesi ve 24 Haziran 2018 genel seçimlerinde Şırnak’tan milletvekili adayı Nasuh Sevinik’in, iki ayrı Hizbullah Şırnak yapılanmasıyla ilgili dava dosyasındaki şemalı yapılanmada yönetici pozisyonunda olduğu ortaya çıktı.
Bu adam Hizbullah’ın bölge yapılanmasında iki numara olarak gözüküyor. Hani HÜDA PAR ile Hizbullah arasında bir ilişki var mı diye soruyorlar ya bu yanlış bir soru.
Hizbullah HÜDA PAR’ın kendisi zaten.
Bakın bir bağlantı daha yazayım.
Örgüt, 1970’li yılların sonunda Batman’da İkra ve Diyarbakır’da Menzil Kitabevi çevresinde yer alan dini grupların bir araya gelmesiyle oluştu.
Bu dönemde Batman’da yaşayan Hüseyin Velioğlu, Milli Türk Talebe Birliği ile Milli Selamet Partisi’nin gençlik kolu olan Akıncılar Derneği içerisinde siyasi faaliyet yürütüyordu.
Yani bir anlamda onların içerisinden ortaya çıktı. HÜDA PAR’lılar ise daha geçen mart ayında Akıncılar Hareketi’nin teşkilatlanma sürecini başlattığını duyurduğu toplantıya katıldılar. Toplantının baş davetlisi de HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu’ydu.
Özetle Erdoğan, aslında sürekli dirsek temasında olduğu bu aşırı sağcı, terör örgütü üyeliğinden hüküm giymiş isimlerle bu kez kol kola girdi.
40 yıllık siyasi hayatında ilk defa böyle bir hamle yaparak olumlu bir sonuç almaya çalışıyor fakat getireceği 200 bin oydan daha fazlasını kendisine kaybettirdiğinin farkında değil.
Herkesin bayramını kutluyorum. Daha adil, daha mutlu, refah dolu günlerde, birbirimize sevgiyle yaklaştığımız nice bayramlar kutlamak dileğiyle.

https://www.cumhuriyet.com.tr/yazarlar/murat-agirel/huda-par-hizbullahin-kendisi-2073948
Posted in İrtica, MURAT AĞIREL, Politika ve Gundem, SİYASAL İSLAM, SUÇ DOSYALARI, TARİKAT VE CEMAATLAR, TERÖR, YOBAZLIK - GERİCİLİK | Leave a comment

FEYM BÜLTENİ – 91/2023 * Ermeni Faaliyetleri – 19 Nisan 2023

FANATİK ERMENİ YALANLARINA KARŞI
FEYM BÜLTENİ – 91/2023 *
Ermeni Faaliyetleri – 19 Nisan 2023


1.. Ameriabank CEO’su, “Ekibimizin ve Ermenistan’ın potansiyeline inanıyoruz”. CEO Artak Hanesyan, Triple Best kampanyasını özetliyor…Ameriabank, The Banker, Global Finance ve Euromoney gibi önde gelen uluslararası yayınlar tarafından Banka’nın 2022’de Ermenistan’ın En İyi Bankası seçilmesini kutlamak için başlattığı Üçlü En İyi kampanyasını sonuçlandırıyor. Bu kampanya aracılığıyla Ameriabank, çok sayıda dijital hizmeti, ortaklarla ortak projeleri ve bu girişimlerin Ermenistan ekonomisinin çeşitli sektörleri üzerindeki olumlu etkisini vurgulamaktadır. Banka, bu başarılarını sergileyerek müşterilerinin bankacılık deneyimini iyileştirmeyi ve yaşam kalitesini yükseltmeyi hedeflemektedir. Artak Hanesyan, “Ermenistan ve halkının büyümesini ve gelişmesini destekleme taahhüdümüzü sürdürürken, ortak değerlerimiz, vizyonumuz ve misyonumuz eylemlerimize rehberlik etmeye devam edecek” diyor. https://www.tert.am/en/news/2023/04/14/ameriabank/3922670

2. Olson: “ABD, Ermenistan ve Azerbaycan’ın uzun vadeli, kapsamlı barışı bulmasına yardım etmeye hazır”… Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan; Dışişleri Bakanı, Milli Güvenlik Konseyi Sekreteri ve Ulusal Meclis ve Ermenistan Başkan Yardımcısı ile yaptığı görüşmelerde, “Türkiye normalleşme elçisi Ruben Rubinyan, Güney Avrupa ve Kafkaslar politikasından sorumlu ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Erika Olson, ABD-Ermenistan ikili ilişkilerinin gücünün altını çizdiler. Erivan’daki ABD Büyükelçiliği “ABD’nin Ermenistan ve Azerbaycan’ın gerilimi azaltmasına ve uzun vadeli, kapsamlı bir barış bulmasına yardımcı olmaya hazır olduğunu da vurguladı.” https://news.am/eng/news/755604.html

3. Zoryan Enstitüsü Ermeni <sözde> soykırımı Sözlü Tarih koleksiyonundan hayatta kalanların tanıklıkları Erivan’da erişime açıldı… Zoryan Enstitüsü’nün en eski ve en dönüştürücü projelerinden biri olan Ermeni <sözde> soykırımı Sözlü Tarih Koleksiyonu, Zoryan Enstitüsü-AUA Sözlü Tarih Merkezi’ne eklendi. Koleksiyon, soykırımdan sağ kurtulan Ermenilerle ilgili 750’den fazla röportaj içeriyor ve bu röportajlara artık AUA ve Erivan’daki öğrenciler, öğretim üyeleri veya araştırmacılar tarafından erişilebiliyor. Zoryan Enstitüsü, 2018 yılında Ermenistan Amerikan Üniversitesi (AUA) ile Enstitünün Ermeni <sözde> soykırımı Sözlü Tarih Koleksiyonu’ndaki röportajların İngilizce’ye çevrilmesi, tercüme edilmesi ve altyazılı hale getirilmesi amacıyla Zoryan Enstitüsü-AUA Merkezi kurulması için anlaştı. 1983 yılında başlatılan Ermeni <sözde> soykırımı Sözlü Tarih Projesi, soykırımı ilk elden anlatan Ermeni nesli için zamanın daraldığının ortaya çıkması üzerine Zoryan Enstitüsü tarafından başlatıldı. Artık türünün en büyük görsel-işitsel koleksiyonudur.

4. Orduda reformlar… “Ermenistan Cumhuriyeti programının (2021-2026) 2022’de uygulama süreci ve sonuçları hakkında” raporunda belirtildiğine göre, ordu reformları doğrultusunda geniş çaplı çalışmaların yürütüldüğü kaydediliyor. 2022 yılında Silahlı Kuvvetler ve Genelkurmay Başkanlığı birimlerinin yapısal değişiklikleri gerçekleştirilmiş, sözleşmeli askerler için ek ödeme tesis edilmiş, bunun sonucunda bir belgelendirme süreci planlanmış, zorunlu askerlikten sözleşmeli askerliğe geçiş için yeni bir prosedür oluşturulmuştur. Eğitim kampları düzenleme kapsamı genişletildi ve eğitim yapısında reformlar yapıldı, Askeri-teknik işbirliğinin kapsamının genişletildiği ve silahlanma ve askeri teçhizatın modernizasyonu ve yeni modellerin satın alınması süreçlerinin uygulanması için 30’dan fazla sözleşme imzalandı. https://tr.armradio.am/2023/04/19/orduda-reformlar/

5. Ermenistan ile Hindistan arasında savunma alanındaki işbirliği yeni bir gelişme aşamasına girdi… 19 Nisan’da Ermenistan Savunma Bakanı Suren Papikyan, Hindistan’ın Erivan’a yeni atanan Büyükelçisi Nilakshi Saha Sinha’yı kabul etti. Savunma Bakanlığı’ndan verilen bilgiye göre Savunma Bakanı, Büyükelçiyi Ermenistan’da göreve başlaması münasebetiyle tebrik ederek başarılar diledi. https://www.armenpress.am/tur/news/1109050.html

6. Bir grup ABD kongre üyesi, Ermeni <sözde> soykırımı Eğitim Yasasını yeniden Temsilciler Meclisi’ne sundu… ABD Kongresi’nin alt kanadından bir grup milletvekili, ABD Kongresi’nin ve Başkan’ın bu suçu resmen tanıdığı gerçeğine dayanarak Ermeni <sözde> soykırımı Eğitim Yasası’nı bir kez daha Temsilciler Meclisi’ne sundu. Bu Eğitim Yasası, “1915-1923’te Osmanlı Türkiyesi tarafından milyonlarca Hristiyan’ın sistematik olarak toplu olarak <sözde> katledilmesinin gerçekleşmediğini” iddia eden propagandaya karşı koymaya çalışıyor. ANCA “Azerbaycan, Türkiye’nin desteğiyle Ermeni <sözde> soykırımını açıkça sona erdirmeye çalışırken, Amerikalı okul çocuklarının tüm insanlığa karşı hâlâ cezasız kalan, hâlâ devam eden suçtan ders alması her zamankinden daha fazla gerekiyor” ifadelerini kullandı. (Not: Kongre Üyeleri, Önceki Bültende yer verdiğimiz Şerif Brown’ ın sözüne kulak versinler.,o.tan) https://www.armenpress.am/tur/news/1109040.html

7. Ermeni Soykırımı Eğitim Yasası Tanıtılıyor… ANCA Bu konuda yayımladığı bir twitter etiketinde,” Bu yasanın uygulanması için 5 yıllık sürede 10 milyon dolarlık tahsisat planlanması önerisine destek kampanyası açmış bulunuyor..,o.tan)
https://armenianweekly.com/2023/04/18/armenian-genocide-education-act-set-for-introduction/

8. ABD Yaptırımları Ermenistan Merkezli Firma… Amerika Birleşik Devletleri, Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinden bu yana uygulanan ABD yaptırımlarından kurtulmasına yardım etmekle suçlanan kuruluşlar listesine Ermenistan’da kayıtlı Ruslara ait bir firmayı ekledi. ABD Hazine Bakanlığı Yabancı Varlık Kontrol Ofisi (OFAC), 12 Nisan’da ABD ihracat kontrollerini ihlal ettiğini ve Rusya’nın savaş çabalarına yardımcı olduğunu söylediği 100’den fazla kişi ve kuruluşu kara listeye aldı. Yaptırımlar, ABD şirketlerini ve bireylerini onlarla herhangi bir işlem yapmaktan men ediyor ve aynı zamanda, ABD yargı yetkisi dahilinde elinde bulundurabileceği tüm varlıklarını donduruyor. https://mirrorspectator.com/2023/04/18/us-sanctions-armenia-based-firm/

9. FRANSA İLE ERMENİSTAN ARASINDA SÜNİK ANLAŞMASI… Fransa’nın Sünik’le ilgili planları Fransız Auvergne Rhône-Alpes bölge konseyi başkanı Laurent Vauquien, belediye başkanları, bölge konseyi yetkilileri, Fransa’daki ekonomi, kültür, eğitim çevreleri ve Ermeni derneklerinin temsilcileri Sünik’i ziyaret etti. Ziyarette, Sünik’te gerçekleştirilecek projeler ve yatırımlar ele alındı. Bölgesel yönetime göre, 29 Mart 2023’de Sünik ile Fransa’nın Auvergne-Rhône-Alpes bölgesi arasında sağlık, tarım, eğitim ve turizm teşviki alanlarında işbirliğini öngören bir anlaşma imzalandı. https://avimbulten.org/tr/Bulten/FRANSA-ILE-ERMENISTAN-ARASINDA-SUNIK-ANLASMASI
Posted in FEYM GRUBU ÇALIŞMALARI | Leave a comment

Siyasal İslamcılar kaybederken Tunus ve Sudan’da ne oluyor?


Siyasal İslamcılar kaybederken Tunus ve Sudan’da ne oluyor?

BİRGÜN – İbrahim Varlı –  19.04.2023

Sudan egemenler arasında iktidar savaşına sahne olurken Kuzey Afrika ülkesi Tunus’ta siyasal İslamcıların sonbaharı yaşanıyor. Arap Baharı’nın laboratuvarı olan ülkede siyasal İslamcılara yönelik kapsamlı bir operasyon başladı. Müslüman Kardeşler’in Tunus kolu olan En Nahda’nın lideri Raşid El-Gannuşi gözaltına alınarak tutuklandı, parti bürolarına kilit vuruldu.

En Nahda (Uyanış), Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki İhvan hareketinin en “politik” -bunu sinsi olarak da okumak gerek- olanlarındandı. Mısır, Libya ve Suriye İhvanından farklı olarak “uzlaşı” adı altında daha pragmatik davranan, bukalemun gibi renkten renge girmeyi başaran bir hareketti.
22 yıl sürgünün ardından 2011’in başında Bin Ali’nin devrilmesi sonrası ülkeye dönen “Tunus’un Humeyni’si” lakaplı El-Gannuşi liderliğindeki En Nahda, kendisini kamufle etmeyi başarmış, sıkışınca iktidar paylaşımına gitmiş, geri adım atmayı yeğlemişti.
Ancak eline her fırsat geçtiğinde gerçek niyetini belli ediyordu. Arap Baharı sonrasında yönetime gelen partinin ilk hamlesi ülkeyi şeriat devletine dönüştürmek olmuştu.
Halkın direnci karşısında bu hamlesi boşa çıkan Gannuşi, Haziran 2016’da artık “siyasal İslam’ı terk edeceklerini” ve kendilerini “Müslüman demokratlar” olarak tanımladıklarını kaydedecekti. “Din artık politikaya rehin olmayacak” diyen Gannuşi’nin bu manevrası nasıl bir politik akla sahip olduklarının işaretiydi.
AKP’yi kendisine örnek aldığını her fırsatta dile getiren Gannuşi’nin “Dini faaliyetlerin siyasi faaliyetlerden ayrı olmasını istiyoruz” dese de bu açıklamalar bir aldatmacaydı.
Ellerine her güç geçtiğinde gerçek niyetlerini sergilemekte beis görmediler. Gannuşi’nin tutuklanmasına ve parti faaliyetlerinin yasaklanmasına vesile olan olay da Gannuşi’nin cumartesi günü bir toplantıda sarfettiği, “Nahda’sız, siyasal İslamsız bir Tunus iç savaş provasıdır” sözleri oldu.
Tunus toplumsal olarak da siyasal olarak da ikiye bölünmüş durumda. Laik seküler güçler İhvan’ın iktidar mekanizmalarından tamamen uzaklaştırılması için esaslı bir yol temizliği yapılmasını savunuyor. İhvancıların yeniden dirilip Mısır senaryosunun tekrarlanmasından endişe ediliyor.
Ülkeyi demir yumukla yöneten muhafazakâr Cumhurbaşkanı Kais Said’in hamlesi Tunus’ta yeni bir dönemin kapılarını açabilir. Gannuşi, “Din artık politikaya rehin olmayacak” dese de Tunuslular için İhvancılar laik, seküler yaşama ciddi bir tehdit.
Tunus tekil değil. Bir proje olarak bölge halklarına dayatılan siyasal İslamcılar her yerde kaybetti. 2010’ların başlarında emperyalistlerin, küresel güç merkezlerinin desteğiyle işbaşına gelen ya da politik arenaya çıkan İslamcılar, halkların direnci sayesinde istediklerini elde edemediler.
Ortadoğu halklarının başına bela olan siyasal İslamcılar, ilk Suriye’de kaybetmişlerdi. Emperyalistlerin de desteğiyle ülkeyi kan banyosuna çevirmelerine ve aradan geçen yıllara rağmen istediklerini elde edemediler.
Mısır’da Müslüman Kardeşler iktidarı bir yılın ardından devrildi. NATO-ABD desteğiyle çullandıkları Libya’yı kaos, parçalanmışlık ve şiddet ortamında cehenneme çevirseler de istediklerini alamadılar. Yemen’de, Gazze’de, Fas’ta da benzer akıbete uğradılar.
İhvan’ın temsil ettiği siyasal İslam çizgisi, tüm kol ve uzantılarıyla iflas etti. Siyasal İslamcılar, bölge halklarının direncine toslayarak, kendi kabuğuna geri dönmek zorunda kalırken geride onarılmaz tahribatlar yarattılar.
Tunus son numune olarak duruyordu. Şimdi orada da yeni bir döneme geçilmiş oldu. İslamcıların yol açtığı enkazın başına geçen Kays Said, bu bahaneyle kendi otoriter tek adam rejimini tahkim ederken, Mağrip ülkesindeki mücadele bitmiş değil. Mısır, BAE, Suudi Arabistan, Ürdün, Bahreyn, Suriye derken siyasal İslamcıların sonbaharı çoktan başladı.
Paramiliter bumerang
Siyasal İslamcıların kaybettiği bir diğer ülke olan Kuzeydoğu Afrika ülkesi Sudan’da da benzer bir yıkım yaşanıyor. Eli kanlı diktatör Ömer El Beşir’in otuz yıllık saltanatının yıkılmasının ardından ardılları arasında başlayan güç mücadelesi çatışmaya dönüştü.
Askeri cunta arasındaki iktidar savaşı tüm ülkeyi ateşe atmak üzere. Çatışmanın taraflarından birisi Darfur Kasabı olarak bilinen General Mohamed Hamdan Dagalo’nun başında olduğu Hızlı Destek Güçleri (RSF). Hemeti’nin milisleri olarak da bilinen RSF’nin karşısında ise askeri cuntanın başında bulunan Abdulfettah el-Burhan’a bağlı ordu var.
Yıllar yılı beslenen paramiliter güç örgütü, artık bu yapıyı kendisine tehdit olarak gören askeri klike karşı. Paramiliter yapı, kendisini besleyenleri vurmaya başladı. Bumerang gibi sahibine döndü. Ordu ve paramiliter güçler arasındaki gerilimin dış aktörleri de var.
Bugünlerde birbirine giren cunta 1989’dan beri iktidarda bulunan siyasal İslamcı Ömer el-Beşir diktatörlüğüne karşı Aralık 2018’de başlayan halk hareketinin büyümesi üzerine devreye girmiş, Nisan 2019’da El Beşir’i feda ederek rejimi kurtarmıştı. El Beşir devrilip tutuklanırken cuntanın ilk işi halk hareketini boğmak olmuştu.

https://www.birgun.net/makale/siyasal-islamcilar-kaybederken-tunus-ve-sudanda-ne-oluyor-429861
Posted in İrtica, ŞERİAT - İRTİCA - KARANLIĞIN AYAK SESLERİ, SİYASAL İSLAM, TARİKAT VE CEMAATLAR, TERÖR, YOBAZLIK - GERİCİLİK | 1 Comment