1 MAYIS İŞÇİ VE EMEKÇİ BAYRAMI KUTLU OLSUN


1 Mayıs, umut ve yas…

CUMHURİYET – Mine G. Kırıkkanat – 30 Nisan 2023 Pazar

Fransa’da 1 Mayıs üstüne ilk kan, zamanımızdan 132 yıl önce küçük sanayi kenti Fourmies’de damladı. Bölgede çok eski zamanlardan kalma bir 1 Mayıs geleneği vardı ve genç nişanlıların yüzyıllardan beri birbirlerine akdiken dalı verdikleri bu özel gün; 1889’dan öteye işçi bayramı olarak kutlanıyordu.


Ama 1 Mayıs tatil değil iş günüydü ve on üç, on dört yaşındaki çocuklar da deneyimli işçi sayılıyor, tekstil atölyelerinde her gün on iki saat, bir lokma ekmek karşılığında çalıştırılıyorlardı. Genç ya da yaşlı tüm Fourmies işçileri, akdiken alıp verdikleri o bayram günü sekiz saatlik mesai istemiyle grev yapmaya karar verdiler.
Grevciler, 1891 yılı 1 Mayıs sabahı sokaklarda “Bize 8 saat, 8 saat gerek” sloganını açık saçık bir Fransız şarkısının bestesine uyarlayarak neşeyle dolaştılar. Dokuma atölyelerinin önünde jandarmayla hafif bir dalaşma yaşandı ve birkaç işçi tutuklandı.
BİR KANLI ÇİÇEK DALI
Öğleden sonra grevciler, tutuklanan yoldaşlarını kurtarmak üzere hapsedildikleri belediye binasının önünde toplandılar. Kadın işçiler, sabahki şarkının sözlerini “Bize erkeklerimiz, erkeklerimiz gerek…” biçiminde değiştirmişlerdi.
İtiş kakış sırasında jandarmaya takviye gelen askerlerin yavaş yavaş gerilediğini gören bir piyade subayı, grevcilerin üstüne “Ateş!” emrini verdi. 9 insan öldü, 33 insan yaralandı. Aralarında otuz yaşını aşkın sadece bir emekçi vardı. Diğerleri, dokuma atölyelerinde çalışan çocuk işçilerdi…
Ölülerden biri, Maria Blondeau adlı bir genç kız, ellerinin arasında kanlı bir akdiken dalı tutuyordu. Nişanlısı, henüz o sabah vermişti kendisine, sevdanın simgesi bu çiçekli dalı.
İLK SOSYALİST MİLLETVEKİLİ
Birkaç bin nüfuslu Fourmies beldesinde yaşanan bu ölümcül dram, Fransa’da orduyla hükümetin şiddetle eleştirilmesine yol açtı ve 8 Kasım 1891 seçimlerinde, Karl Marx’ın damadı Paul Lafargue’ı tarihin ilk sosyalist milletvekili olarak meclise taşıdı!
Ama 8 saatlik mesai için 17 yıl daha beklemek gerekti ve Fransız emekçileri bu hakkı ancak 1918’den sonra kazandılar. 1 Mayısların çiçekli akdiken dalı geleneği ise zamanla bir sap müge demek olan un brin de muguet’ye dönüştü, sürdürülüyor.
Mayısın ilk günü insanlar, tüm Fransa’da yakınlarına, komşularına, hatta hiç tanımadıkları kişilere birer sap müge çiçeği armağan ederler. Müge çiçeğiyle 1 Mayıs, o zaman bu zamandır özdeşleşmiş, birbirlerinden ayrılmaz. 1 Mayısları bir sap mügeyle anan şiirler, şarkılar vardır.

Dünya yarılsa, nisan ayının son haftası dışında müge çiçeği satılmaz, Fransa sokaklarında. Dokusu nazik, belli belirsiz kokusu çok zarif olan müge çiçeğinin en güzellerini de nedense hep çingeneler satar.
DİL JANDARMASINA NANİK
Küreselci politically correct dil jandarmasının Türkçeye bastırdığı çingene yasağına Fransızca boyun eğmemiş; bizim ellerde artık Roman diye anılan özgün topluluğa Fransızlar hâlâ gitanes, yani çingene demekte, romandan da edebi kurgu anlamaktadırlar…
Müge öylesine narin bir çiçektir ki insanlığa kışın kiraz, yazın portakal yediren küresel tarım ve güneş görmeyen diyarlarda domates patlıcan yetiştiren teknoloji düzeneği bile sürümlük müge yetiştirememiştir.
Çıtkırıldım müge, adeta 1 Mayıslara adamıştır eşsiz varlığını, zarif kokusunu.
1 Mayıslar dünyada da kanla yazılmış, 1886’da Chicago’da dört sendikacının katliyle başlayan kanlı dizin, Fransa’dan Polonya’ya, İngiltere’den Meksika’ya uluslararası işçi haklarının tarihçesidir. Arjantin’de bir değil iki kez kana bulanmıştır 1 Mayıslar. 1909 ve 1985’te. Türkiye de bu gerçeğin dışında kalamadı, hatta en kanlılarını yaşadı.
DÜNYA İLERİYE, TÜRKİYE GERİYE
Yurdumuzda ilk kez 1912 yılında kutlanan 1 Mayıs İşçi Bayramı’nı, 1935’ten öteye kutlamak kolay olmamış; uğrunda epeyce çile çekilmiş, çokça kan dökülmüş, faili hâlâ meçhul şiddet, 1 Mayıs 1977’de Taksim’de toplanan masum kalabalığın üzerine açılan ateşle zirve yapmıştır.*
Ancak dünyada 1 Mayıslarda verilen canlar ve dökülen kanlar karşılığında işçiler daha fazla hak, daha geniş güvenceler kazanırken Türkiye’nin farkı; provokatörler tarafından kana bulanan 1 Mayısların işçi haklarını budamaya, sendikacılığı ezmeye yaramış olmasıdır.
Ülkemize özgü bu garabet, Türkiye’nin asla bir demokrasi olamamasından kaynaklanıyor. Çünkü demokrasinin bir coğrafyada yeşermesi için insanların kulluktan çıkıp yurttaşlık bilincine ulaşması, benliğinde demokratlaşması gerekiyor.
O da bizde yok. Çoğumuzda yok. Hâlâ yok.

* “Kanlı 1 Mayıs” diye anılan 1 Mayıs 1977 günü Taksim Meydanı’nda İşçi Bayramı’nı kutlayan 34 kişi öldürüldü, 136 kişi yaralandı.

https://www.cumhuriyet.com.tr/yazarlar/mine-g-kirikkanat/1-mayis-umut-ve-yas-2076526
Posted in Calisma Dunyasi - Is ve Emekciler | Leave a comment

SAATSİZ MUHALİF TAKVİM

Posted in Uncategorized | Leave a comment

DARBECİ/ VESAYETÇİ AKP

DARBECİ/ VESAYETÇİ AKP

Rıfat Serdaroğlu: 29 Nisan 2023

AKP’li Atanmış Bakanlar, 14 Mayıs 2023’te yapılacak seçimi AKP kaybederse, bu seçimi bir DARBE olarak kabul edeceklerini ve mücadele edeceklerini söylüyorlar. Hem de Anayasa İhlal suçu işleyerek!

21 yıldır yapılan her iyinin de her kötünün de sorumlusu sizsiniz. İyileri ben yaptım, kötüleri Üst Akıl-Atatürkçüler-Paralelciler-Terör örgütleri yaptı derseniz, acınacak hale düşersiniz!
Hepsinin “Siyasi Sorumlusu” sizsiniz! TBMM’de sizin dediğiniz olur, hükümet zaten askeriniz olmuş, eh yargı da emrinizde, Tombalak Paşa’dan bu yana TSK zaten Üsküdar Belediye Zabıtası gibi oldu!
Velhasıl, astığınız astık kestiğiniz kestik. Size yan bakanın sonu zindan! Örnek, Siyasetçiler, Gazeteciler ve Aydınlar! Hesaplaşma derdinde değiliz. Biz sizinle 21 yılın hesabını mutlaka göreceğiz. Hem meydanlarda hem de Yüce Divanda. Biz, sizin kafanızın arkasındakilerden endişeliyiz!
Mesela PKK Narko-Terör örgütüne, Türk Milleti gibi bakmıyorsunuz. Şaşı bakıyorsunuz ve sürekli yanlış yapıyorsunuz. Bazen öyle yanlışlar yapıyorsunuz ki, bunun adı demokratik ülkelerde düpedüz vatana ihanet olur. Anlatalım;
-PKK Narko-Terör örgütü 32 yılda yaklaşık 44.000 (Kırk dört bin) insanımızın canını aldı!
-Yaralanan ve sakat kalanları ekleyince bu sayı yaklaşık 67.000 (Altmış yedi bin) kişiye ulaşır!
-Kaybettiklerimizden yaklaşık 8.000’i (Sekiz bin) güvenlik görevlimizdir!
-Aralarında 1 yaşında bebeler, kadın ve yaşlılar olmak üzere yaklaşık 7.000 vatandaşımız öldürüldü.
-Ölü ele geçen terörist sayısı ise yaklaşık 31.000 (Otuz bir bin) kişidir.
-PKK terörünün ülkeye ekonomik maliyetinin 400 (Dört yüz) Milyar Doları aştığını AKP’li Bakanlar söylüyor!
-İspanya Bask Bölgesindeki, ETA örgütü 50 (Elli) yıllık eylemlerinde 850 (Sekiz yüz elli) kişi öldürdü!
-İrlanda İRA örgütünün 100 yıllık mücadelesinde ölenlerin sayısı 1.700 (Bin yedi yüz) kişidir.
-1974 Kıbrıs Barış Harekâtı sırasında verdiğimiz şehit sayısı 838 (Sekiz yüz otuz sekiz) kişidir.
Bu rakamlar, PKK Narko-Terör örgütünün acımasızlığının en açık ifadesidir. İspanya ve İrlanda’nın elli yılda, yüz yılda verdiği kaybı biz, PKK vahşileri sayesinde 1 (Bir) yılda verdik…
Siz 2002’de yönetimi devraldığınızda, PKK terörü sıfıra yakın bir noktada idi!
Bu konudaki şaşı bakışınız ve Türk Ordusuna olan düşmanlığınız sayesinde, dünyanın en kanlı terör örgütünü “Silah bırakmadığı halde” yeniden azdırdınız. Yıllardır şehit vererek, PKK terörü ile mücadelede büyük tecrübe kazanmış Türk Subaylarına sizin ortağınız olan FETÖ tarafından kumpas kurulmasını engellemediniz.
Oslo’da, Kandil’de, Habur’da Türk Devletinin rezil olmasını izlediniz!
Çözüm Süreci denen ihanet sürecini siz başlattınız. Akil İnsanlar diye bir kısmı PKK dostu, bir kısmı dünyadan habersiz zavallıları, Türkiye’yi dolaştırıp PKK propagandası yapılmasına izin verdiniz!
Doğu ve Güneydoğu’da Asker kışlasına, Polis Karakoluna tıkılırken bölge PKK piçlerine terk edildi. Şehirlerimiz bomba ve ağır silah deposu haline getirildi! Sizin atadığınız Valilerinizin gözleri önünde, kilometrelerce tünel- barikat inşa edildi, izin verdiler! Sonunda duvara tosladınız!
Ardından, ayaklarınızın altına aldığınız “Türk Milliyetçiliğini” sözüm ona baş tacı yaptınız. Aynı hataları Suriye-Irak politikanız ile tekrar ettiniz. IŞİD-El-Nusra-Barzani ve Katar ile olan ilişkiler yakında dünya kamuoyunun önünde olacak! Daha önce “Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi” dediniz fos çıktı!
“Milli Ekonomi” dediniz, insanlarımız boğazlarına kadar borca battı!
“Milli Dış Politika” dediniz, kukumav kuşu gibi yalnız kaldık.
Darbecilik suratınıza yapıştı kaldı!
Seçimi kaybedince de tıpış-tıpış gideceksiniz. Geldiğiniz gibi gideceksiniz…
Sağlık ve başarı dileklerimle
Posted in Politika ve Gundem, Rifat SERDAROĞLU yazıları | Leave a comment

TCG Anadolu Sünnetlere de Açılır mı?


TCG Anadolu Sünnetlere de Açılır mı?

Gazete Pencere – Bülent Çelik 28 Nisan 2023
Orduya karşı geliştirilen asimetrik savaşa, komutanların tepkisizliğine kızdı. Orduda Fetö yapılanmasına ses çıkarılmamasına, tarikata yol verilmesine tepki olarak, adeta intihar etti; Tuğamiral rütbesindeyken askerlikten istifa etti.
“Lozan Türkiye’nin tapusu, Montrö de onun mütemmim cüzü!” dediği için darbeci suçlaması ile yargılandı. Tutuklandı. Ayağına elektronik kelepçe takıldı. Her gün mahalle karakoluna, imzaya sürüklendi. Üç kuşak asker, istiklal madalyalı Bahri Paşa’nın torunu, ailenin son kuşak komutanının orduevlerine girişi yasaklandı…
‘Montrö’nün önemine ilişkin bildiriye imza atan 12 komutanla birlikte, rütbelerinin sökülmesi, er statüsüne indirilmesi talep edildi. Halbuki “Çok önemli” dediği Montrö ile ilgili “bilirkişi” lazım olsa, ona başvurulacaktı.
Kimdi bu komutan biliyor musunuz?
İşte bugün gemilerin şahı diye liman liman sergilenip vatandaşın ziyaretine açılarak, seçim otobüsü muamelesi çekilen, iktidarın kötü gidişinin imdat freni olması umuduyla asıldığı TCG Anadolu gemisinin, ilk projesini yapan komutandı!.
Projeyi Deniz Kuvvetleri Komutanlığına sunan ve kabul ettiren Paşaydı!
Bu iktidarın daha ilk yıllarında, ağaların fırkateyn ile hücumbotu ayırt edemedikleri çıraklık dönemlerinde, projenin geliştirilmesinde bugünlere gelmesinde en önemli kilit taşını yerine yerleştiren askerdi.. Evet, Emekli Tuğamiral Türker Ertürk’den söz ediyoruz! TCG Anadolu’yu hala ‘evladı gibi’ sevdiğini söyleyen Ertürk bugün ne diyor?
“Aman ha!” diyor… “Gemiyi sakın Askeriyeye teslim etmeyin!”
Neden?
Çünkü İspanyol dizaynı olan bu geminin tıpkısının aynısı olarak İspanya deniz kuvvetlerinde kullanılan Juan Carlos’ta büyük bir üretim hatası var!
Geminin tahrik sistemi hatalı.
Askere teslim ederseniz bu doğumsal hatanın en az 30 milyon Euro tutarındaki maliyeti, onu üreten Türk-İspanyol ortaklığındaki tersane şirketine değil Türk Askeriyesine yüklenecek! Dolayısıyla bu kazığın bedelini de vatandaş, yani sen ben ödeyeceğiz!

Komutanın bu feryadını kimse duymuyor!
Çünkü Seçimde TCG Anadolu’ya ihtiyaç var.

Eksik de olsa, hatalı da olsa yürüsün, bir limandan diğerine varsın yeter.
30 milyon Euronun esamisi mi okunur?
Kaportası dışında önemli her aparatının İspanya’dan satın alınmasına rağmen gemiye ‘yerli milli” denilmiş ne gam! Ya da tahrik sistemi hatalıymış, 30 milyon Euro ilave masrafı varmış o da dert değil!
Sıkıntı şu: Ege limanları hep CHP seçmeni!
Onlara gemiyi göstermekle fikirlerinin değişmesini beklemek biraz enayi işi!
Keşke işin daha en başında, proje ekibinde “liyakatlı” bir partili olsaydı da şu gemiye, karada yürümesini sağlayacak tekerlekler de takılabilseydi… Afyon senin, Dinar benim, Malatya senin Tokat benim; Fatih gibi karadan yürütüp gezdirebilseydik! Güzel olmaz mıydı?
Posted in DENİZ VE DENİZCİLİK, Politika ve Gundem | Leave a comment

Yeni mekân, eski müşteri * Hoş geldin Simon abi


Yeni mekân, eski müşteri

CUMHURİYET – Mine G. Kırıkkanat
29 Nisan 2023 Cumartesi

Germania’dan yaklaşan yüksek seçim basıncıyla hareketlenen Mikronezya muhalefeti, bildiğiniz gibi gayrete gelmişti. Ortada seçim yoktu ama olasılığı vardı.

Yolcudur Yollu, Yolla Yolla ve Yola Mola gazetelerini el emeği göz nuru ile çıkaran üç cesur muhalif lider, kafa kafaya verip adı konulmamış bir seçim kampanyası başlatmaya karar verdiler.
İlk yapacakları iş, başta Muktedir Makropiç, Yollu ve Yolcu muktedirlerin bin yıldır değişmeyen vaaz ve vaat nakaratını vurgulamak olmalıydı.
Geri bırakılmış adada her şey iptidai, muhalefetin kasası boş, elbette reklam şirketi de yoktu. Zaten adanın tek matbaası, iktidar borazanı Pilavda gazetesini bastığı içindir ki muhalif gazeteler elyazmasıydı…
Üç cesur yönder, iktidarın değişmeyen vaaz ve vaatlerini alaya almak için papağan kullanmayı düşündüler. Sokak sokak dolaştırılarak Muktedir Makropiç ile yozdaşlarının taklidini yapan bir papağan, kuşkusuz halkın ilgi odağı olurdu.
Mikronia’nın tek kuşçusunda, zaten satılık bir papağan vardı, topladıkları para da yetiyordu, “Alıyoruz!” dediler. Gerçi satıcı, “Çok yetenekli bir papağandır ama genelevde yetişmiş, ağzı bozuktur” diye uyardı. Ama başka çare var mıydı?
Üç kafadar, “Yozdaşları rezil etsin de isterse küfür de etsin” deyip aldılar papağanı.
Ancak muhalif basının papağan alımından Komiser SS’in anında haberi olmuş; işkillenen Simon Semirbit peşlerine düşmüştü bile…
Konuşan kuşun eğitimi, Yolcudur Yollu gazetesinin sahibi Postas Garanti’nin evinde yapılacaktı. Hayvan eve girer girmez, Postas’nın eşi Postiş’i görüp: “Ooo, yeni mekân, yeni patron!” diye şakıdı.
Kadıncağız bir şey anlamadı. Kocasına da soramadı, hayvanı bırakıp gitmişti.
Derken evin iki kızı, merakla kafese yaklaştılar. Papağan bu sefer, “Ooo, yeni mekân, yeni patron, yeni kızlar!” diye cıvıldadı.
Postiş Hanım, daha ne düşüneceğini bilemeden Komiser SS, bekçileriyle birlikte içeri dalmıştı.
Papağan, sevinçle öttü: “Ooo, yeni mekân, yeni patron, yeni kızlar, değişmeyen eski müşteri, hoşgeldin Simon abi!”
Posted in KISSADAN HİSSELER, MİNE KIRIKKANAT | Leave a comment

SAHTEKAR DİN’BAZLARA, SÖYLE HACI “DİNİN OKKASI KAÇ PARA”

Dinin okkası kaç para?

CUMHURİYET – Miyase İlknur – 29 NİSAN 2023

Bu topraklarda din tüccarlığı AKP ile başlamadı, muhtemeldir ki onunla da son bulmayacak. Sağ siyaset çok partili yaşama geçildiğinden bu yana seçmeni yanına çekmek için kurşunları tükenince din ticaretine abanırlar. Hiç bıkmadılar, hiç usanmadılar ve de hiç utanmadılar.
Din bireyin sadece kendisini ilgilendiren bir konudur. İnsan inanır ya da inanmaz. İnanan biriyse ve dini kulaktan dolma değil kutsal kitaptan okumuşsa Tanrı ile kul arasına peygamberler dahil kimsenin girme hakkı olmadığını da bilir. Peygamberler sadece tebliğ eder gerisi onu ilgilendirmez. Gelin görün ki bizim din tüccarı siyasetçiler, kendilerini peygamberlerin bile üstünde konumlandırıyorlar.
Müslümanlıktan nasiplerini almadıkları gibi devlet adamlığından da zerre nasip almamışlar. Siz sadece inananların değil inanmayanların da hakkını hukukunu korumakla yükümlüsünüz.
Kamu malının talan edilmesinin önünü aç; sebepsiz zenginleşen çevrene gözünü kapa; tarikat yurtlarında çocuklara musallat olan tacizcileri koru; taciz, tecavüz olaylarının üstünü kapa; hakkı olana değil yandaşına makamları, çifte maaşları dağıt, soyguncular, tefeciler ve eroin kaçakçıları ile al takke ver külah ilişkiye gir; resimler çektir; sonra muhalefete oy verenleri dinden çıkmakla itham et.

Hele şu ülkenin Adalet Bakanlığı koltuğunda oturan kişinin ettiği sözlere bakın. Seçim gecesi için şöyle yorum yapıyor hazret:
– Ya şampanya patlatıp bunu sabaha kadar kutlayanlar olacak ya da temiz alnını şükür için secdeye koyup Rabb’ine hamdedenler olacak.
Sana ne Bekir Efendi, derdi seni mi gerdi?
İster namaz kılar, ister şampanya patlatır.
Üstelik senin yandaşlarının hepsinin şükür namazı kılacağına bu kadar da emin olma. Belki dürülmüş dolarla burnuna pudra şekeri çekecek, nereden biliyorsun?
Misal; ben o gece gazetede görev başında olacağım. Bir grup arkadaşım da gazeteye yakın bir lokantayı kapattılar. İsteseler de şampanya patlatacaklarını sanmam. Zira getirdiğiniz ÖTV nedeniyle şarabı bile zor ısmarlarlar. Eski kabine arkadaşınız Prag Büyükelçisi Egemen Bağış’a söyle de uçakta patlattığı şampanyalardan bir kasa hayrına gönderiversin çocuklara.
SOYLU YİNE UÇARKEN
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu yine coşmuş. Coşmak ne kelime uçuşa geçmiş. 14 Mayıs’ta Türkiye’yi tasfiye etmek için siyasi bir darbe girişimi yapılacağını söylemiş. Askeri darbeyi bilirdik. Reisleri sayesinde sivil darbeyi de yaşayarak öğrendik. Siyasi darbe neyin nesidir bilen var mı?
Herhalde sandığa atacağım oylarla Erdoğan ve AKP’nin tasfiyesini kastediyor. Seçimleri yasaklayın olsun bitsin. Bu da laf mı?
Soylu, bu sözlerin daha vahimini Sultangazi mitinginde yaptığı konuşmada sarf etti:
“Kılıçdaroğlu diyor ki ‘Ben Aleviyim. Hak-Muhammed-Ali’nin yolundayım’. Hak-Muhammed-Ali’nin yolu, erkekle erkeğin evlenmesini, kadınla kadınla evlenmesini desteklemek midir?” Aklınca cinlik yapıyor bakan. Yani demek istiyor ki “Alevilerde kadın kadınla, erkek erkekle ilişkiye girer.”
Din gibi eşcinsellik de bireyin kendisini ilgilendirir. Bunu Aleviliğe bağlamak ise hem cehalet hem art niyet. Oğlancılığın nerelerde yaygın olduğuna bakması sanırım kendisine bir fikir verir. Çok şükür Alevi dergâhlarında taciz, tecavüz olayına da bugüne kadar rastlanmadı. Başka yerlerde arasın bu tür olayları. Ayrıca Kılıçdaroğlu’nun yakınında, kurmayları arasında lakabı “Kız” olan biri de yok.
Soylu’daki bu LBGTİ+ korkusu anlaşılır gibi değil. Korkmasına gerek yok, LBGTİ+ bulaşıcı değil. Ayrıca hevesle olunacak bir şey de değil. Hormonal bir durum. Bilinçaltında ne gibi bir travma var bilemiyoruz ama korkuları yersiz.

https://www.cumhuriyet.com.tr/yazarlar/miyase-ilknur/dinin-okkasi-kac-para-2076248
Posted in DİN-İNANÇ, İrtica, SEÇİM - SEÇSİS, ŞERİAT - İRTİCA - KARANLIĞIN AYAK SESLERİ, SİYASAL İSLAM, YOBAZLIK - GERİCİLİK | Leave a comment

BEN KEMAL…………

Posted in AFORİZMALAR | Leave a comment

HAFTANIN ŞEYLERİ!!!

Haftanın Sözü

“Bu seçim onlar için hayat memat meselesi. Ya bitecekler ya kalacaklar… Her şeyi kullanarak seçimi manipüle ediyorlar!” —Kemal Kılıçdaroğlu / CB Adayı


Haftanın özlü sözü

“15 Temmuz sabahı seçim sonuçlarını  ya şampanya patlatıp kutlayanlar olacak, ya da temiz alınlarını secdeye koyup şükür duası okuyanlar olacak!” – —Bekir Bozdağ / Adalet Bakanı


Haftanın DEMOKRASİYİ GASP  bombası

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, “14 Mayıs 2023, Türkiye’yi tasfiye etmeye yönelik hazırlıkların her birini bir araya getirerek oluşturabilecek siyasi darbe girişimidir”… dedi!!!

Posted in AFORİZMALAR | Leave a comment

TOGG bilmecesi

TOGG bilmecesi

Gazete Pencere – Bülent Çelik 28 Nisan 2023

Aslında azıcık ‘Enigma’ oynamış olanlar için ‘bilmecelik’ bir yanı yok!..
Verileri üst üste koyunca, olay gayet net ortaya çıkıyor!
Enigma mantığına göre, sonuçları madde madde sıralıyorum!
Yanlışsa yanlış desinler, düzeltelim.
1- TOGG diye bir yerli milli otomobilimiz maalesef henüz yok! Korkarım asla da olmayacak.
2- Plakaları değiştirilip değiştirilip Bakanlara makam aracı olarak verilen aynı araçlar, prototip olarak yurtdışında bir yerlerde (Muhtemelen İtalya, Cambiano’da, Pininfarina tesislerinde) üretilerek Gemlik’e tırlarla hazır getiriliyor.
3- Gemlik’te, uzay üssü gibi korunan tesiste, bazı bölümler kurulmuş gibi ama öyle bildiğimiz otomobil fabrikaları gibi üretim bantları mevcut değil.
4- 60 bin TL kapora yatırarak sıraya giren 20 bin kişinin, seçim öncesi otomobillerine kavuşacak talihli ‘ilk bir kaç yüzü’ dışındakiler araçlarını, taa Kanal İstanbul’un açılış töreninde alabilecekler…
5- Hele o bir kaç yüz talihlinin otomobilleri arıza yaparsa yandı gülüm keten helva!
6- Teslimatın ikinci kez ertelenmesi üzerine CEO diyor ki: “Aşırı talep yüzünden teslimatları erteledik!”
Yine Enigma’ya göre ince bir kurgu hatası var!
Mesela fırının önünde aşırı talep olur da millet ekmek kuyruğuna girerse, fırıncı “Aşırı talep var, hiç birinize ekmek vermiyorum, hadi dağılın!” mı der?, yoksa ekmeği yettiği yere kadar sıradakilere mi satar?
7- Gülsan Sanayi’de bir motor ustasına sordum!
“Usta, sen bilirsin! Sence bu TOGG’lar Gemlik’teki fabrikada mı üretiliyor?” dedim..
Usta: “Güzel Abim!” dedi, “Sence ‘uçak gemisi’ dediği alete uçakları vinçle yerleştiren mantık, Gemlik’teki fabrikada üretim olsaydı, o robotlara, o otomobillerin şasi kaynaklarını, bilumum tv ekranlarından, 7/24 bizim kafamızda yaptırmaz mıydı?”
“Haklısın usta!” dedim..
Sustum…
Posted in Politika ve Gundem, YOZLAŞMA - AHLAKSIZLIK | Leave a comment

1 DAKİKADA ERDOĞAN

Posted in Politika ve Gundem | Leave a comment