FEYM BÜLTENİ – 123/2023 * Ermeni Faaliyetleri – 30 Mayıs 2023

FANATİK ERMENİ YALANLARINA KARŞI
FEYM BÜLTENİ – 123/2023 *
Ermeni Faaliyetleri – 30 Mayıs 2023


1.. Paşinyan, Aliyev’den açıklama bekliyor: Onun yorumları Brüksel anlaşmalarının reddi anlamına mı geliyor?… Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in önceki gün yaptığı bazı açıklamaların anlaşılır olmadığını ifade etti. Özellikle Azerbaycan Cumhurbaşkanı, Ermenistan-Azerbaycan sınır belirlenmesinin sadece Azerbaycan’ın şartlarına göre yapılması gerektiğini belirtmişti. Bu bağlamda Paşinyan, Azerbaycan Cumhurbaşkanı’nın açıklamalarının Brüksel anlaşmalarının reddi anlamına gelip gelmediğinin açıklığa kavuşturulmasını gerekli görüyor. Ermenistan Başbakanı, Brüksel’de Ermenistan ve Azerbaycan’ın karşılıklı olarak birbirlerinin 29 bin 800 kilometrekarelik ve 86 bin 600 kilometrekarelik toprak bütünlüğünü tanıma konusunda anlaştıklarını hatırlattı. Paşinyan konuyla ilgili yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi: ” Azerbaycan Cumhurbaşkanı’nın yaptığı bazı açıklamalar en azından anlaşılır değil. Bence burada hem Azerbaycan hem de uluslararası ortaklar bunun Brüksel’de varılan anlaşmaların reddi anlamına gelip gelmediğini açıklamalıdır. Bu sorunun cevabını gerçekten ortaklarımızdan almalıyız.”
https://www.ermenihaber.am/tr/news/2023/05/29/Ermenistan-Azerbaycan-Aliyev-Pa%C5%9Finyan/249272

2. Ermenistan Güvenlik Konseyi Sekreteri Azeri cumhurbaşkanı yardımcısıyla görüşecek… Ermenistan Güvenlik Konseyi Sekreteri Armen Grigoryan, Slovakya’nın başkentindeki GLOBSEC 2023 Bratislava Forumu’na katılacak. Ermenistan Güvenlik Konseyi’nin bildirdiğine göre, forumun oturum aralarında Azerbaycan cumhurbaşkanının dış politika danışmanı Hikmet Hajiyev ile görüşmesi bekleniyor. Bratislava Forum’un 18’incisi 29-31 Mayıs tarihlerinde gerçekleştiriliyor. https://www.panorama.am/en/news/2023/05/29/Armenian-security-chief/2843623

3. Ucom, sabit ağını genişleterek en hızlı interneti Ermenistan’ın 6 bölgesel şehrine ulaştıracak…Ucom, stratejik ağ genişletme planının bir parçası olarak sabit ağ kapsamı teknik çalışmalarına şimdiden başlandı ve 2024 yılında tamamlanması planlanıyor. Ucom Genel Müdürü Ralph Yirikian, “Bu genişleme, söz konusu bölge şehirlerinin apartmanlarında veya müstakil evlerinde yaşayanların en hızlı mobil ve sabit ağların tüm hizmetlerinden yararlanma fırsatı bulacağı anlamına geliyor” dedi. https://www.tert.am/en/news/2023/05/26/Ucom/3943379

4. Türkiye sınırına Ermenistan köyü yakınlarına yeni köprü yapılacak…Ermenistan’ın Armavir eyaletine bağlı Lusagyugh köyü yakınlarında eski köprünün yerine yenisi yapılacak. Karayolu Departmanı Fonu, Ermeni News-NEWS.am’a eski köprünün tamamen yıkıldığını ve tehlikeli hale geldiğini bildirdi. Köprü, Türkiye sınırı-Margara-Vanadzor-Tashir-Gürcistan sınırı otoyolu üzerinde yer almaktadır. Yeni köprünün temellerinin, ardından betonarme döşemelerinin yapılmasına karar verildi. Bu proje kapsamında planlanan diğer birçok çalışma da gerçekleştirilecektir. Yeni köprü, Ermenistan devlet bütçesinin fonlarıyla inşa ediliyor. Hasar gören ve yeni yapılan köprüyü by-pass eden ve halihazırda trafiğe hizmet veren paralel köprü de onarılacak. Baypas köprüsünde seyahat eden araçların izin verilen azami ağırlığı 7 tondur. https://news.am/eng/news/762683.html

5. Ermenistan Cumhurbaşkanı, Başbakan ile görüşüyor ; Brüksel mutabakatlarının ardından Azerbaycan’ın açıklamaları en azından şu soruyu gündeme getiriyor:… Başbakan Nikol Paşinyan, Cumhurbaşkanı Vahagn Khachaturyan ile görüştü. Cumhurbaşkanı Vahagn Khachaturyan, “Sayın Başbakan, hükümetle birlikte yürüttüğünüz ve bölgede barışı sağlamaya yönelik politikanız konusunda size ve Hükümete desteğimi bir kez daha ifade etmek istiyorum. Bununla bağlantılı olarak geçen hafta, Brüksel’deki toplantıyla başlayan ve ardından Ermenistan hükümetinin Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünü tanıdığımız ve beklediğimiz görüşünü açıkça ifade ettiğiniz siyasi hayatımız için önemliydi.. Bence bu çok önemli bir açıklamaydı ve aynı zamanda sadece barıştan bahsetmediğimizin, bölgede barışı nihayet tesis etmeye kararlı olduğumuzun da bir kanıtıydı. Komşumuzun da bunu fark etmesi ve sizin ve hükümetin attığı adımları takdir etmesi gerektiğini düşünüyorum” dedi. https://en.armradio.am/2023/05/29/after-the-brussels-agreements-azerbaijans-statements-at-least-raise-questions-armenian-president-pm-hold-meeting/

6. Bölgesel iletişimin açılması… Başbakan, bölgesel iletişimin açılmasının Ermenistan ekonomisinin gelişmesi için ek bir teşvik olacağına inanıyor. Başbakan Paşinyan, bütçe görüşmeleri esnasında, Moskova’da düzenlenen üçlü toplantının konularından birinin de, bölgesel iletişimin açılması olduğunu söyledi; “9 Kasım 2020 tarihli üçlü açıklamanın 9. maddesinde vurgulanan iletişimlerden bahsediyoruz. Ulaşımın, ülkelerin egemenliği ve yargı yetkisi altında yeniden açılmasına hazırız. . Demiryolu altyapısının açılması konusunda çalışma yapmaya hazırlanıyoruz. Bölgede iletişimin açılmasına istekliyiz. Oldukça yapıcı bir konumumuz olduğunu düşünüyorum” dedi.
https://tr.armradio.am/2023/05/30/bolgesel-iletisimin-acilmasi/

7. ‘Kırmızı çizgi’ – Ermenistan, Azerbaycan için sınır ötesi koridoru dışlıyor… Ermenistan Başbakan Yardımcısı Mher Grigoryan, “ Bölgesel bağlantıların kaldırılmasını tartışmaya her zaman hazır, ancak bir koridor konusu tartışılmayacak, Koridorun Ermenistan için kırmızı çizgi olduğunu söyledi.” dedi. Grigoryan, Ermenistan’ın engellemenin kaldırılmasıyla ilgili konuların çok önemli iki kavramın bir parçası olarak tartışılabileceğini belirttiğine dikkat çekti. “Birincisi, bahsettiğimiz altyapılar Ermenistan’ın egemen altyapıları olmalı ve ikincisi, Ermenistan Cumhuriyeti bu altyapılar üzerinde tam yargı yetkisine sahip olmalıdır. Biz bu prensipler çerçevesinde her zaman hazır olduk ve Ermenistan için de önemli olduğuna inandığım konuyu geliştirmeye ve nihayetinde blokajı kaldırmaya hazırız. Ancak, koridor konusu tartışılmayacak, bu bizim için kırmızı çizgidir” dedi.. https://www.armenpress.am/eng/news/1112125.html

8. Ermenistan Dışişleri Bakanlığı, uluslararası toplumun dikkatini 28 Mayıs’ta Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev tarafından tekrarlanan saldırgan açıklamalara çeken bir bildiri yayınladı. Bildiride özetle “Soçi’nin 31 Ekim’deki üçlü bildirisinde belirtilen Birleşmiş Milletler Tüzüğü’ne ve güç kullanımından veya güç tehdidinden kaçınmaya yönelik yazılı taahhüde ve ayrıca diğer platformlarda verilen çok sayıda sözlü taahhütlere ve devam eden müzakerelere aykırıdır. Azerbaycan Cumhurbaşkanı ikili ilişkileri normalleştirerek bir kez daha Ermenistan Cumhuriyeti’ni güç kullanmakla, Dağlık Karabağ halkını ise etnik temizlikle tehdit ediyor” denildi.
https://massispost.com/2023/05/aliyev-openly-threatens-to-carry-out-ethnic-cleansing-of-karabakh-mfa-armenia/

9. Ermenistan işgalinden kurtarılan Laçın’a Azerbaycanlıların dönüşleri başladı…İkinci Karabağ Savaşı’nda elde edilen zaferle Ermenistan işgalinden kurtarılan Laçın kentine Azerbaycanlıların dönüşü 20 aileyle başladı. İşgal nedeniyle yıllar önce topraklarını terk etmek zorunda kalan yüz binlerce kişinin dönüşünü hedefleyen ve Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in “büyük dönüş” diye nitelendirdiği program kapsamında Laçın’a dönüşün ilk etabı gerçekleşti. Laçın’e giden Cumhurbaşkanı Aliyev, dönüş yapan ailelerle bir araya gelerek, onlara devlet tarafından yapılan evlerinin anahtarlarını takdim etti. https://avimbulten.org/tr/Bulten/ERMENISTAN-ISGALINDEN-KURTARILAN-LACIN-A-AZERBAYCANLILARIN-DONUSLERI-BASLADI

10. NEMESİS’in kökenleri ve radı̇kal Ermenı̇ mı̇llı̇yetçı̇si terörı̇zmı̇nı̇n arka planı….. Avim Bülteninde yer alan analizin özeti şöyle; “25 Nisan’da Ermenistan’ın başkenti Erivan’da terörist Nemesis örgütünü yücelten bir anıtın açılışı yapılmıştır. Teröristleri yüceltmek ve Türklere, Türkiye’ye ve Azerbaycan’a karşı nefreti körüklemek Ermeni milliyetçiliğini güçlendirmeye hizmet etme ihtimali olsa da, tarihten alınan dersler bu tür eylemlerin eninde sonunda Ermenistan’a ve Ermenilere zarar verdiğini göstermektedir. Bu makale, Nemesis teröristleri ve onların günümüze kadarki destekçilerine odaklanmak yerine, radikal Ermeni milliyetçisi terörizminin tarihsel kökenlilerini ve Ermenileri nasıl hedef alıp mağdur ettiğini ele alacaktır. Ne yazık ki Ermenistan’ın başkenti Erivan’da terörist Nemesis örgütünü yüceltmek için bir anıt dikilmesi Ermenistan devletinin tarihten ders almadığını bir kez daha göstermiştir…
https://avimbulten.org/tr/Analiz/NEMESIS-I%CC%87N-KOKENLERI-VE-RADI%CC%87KAL-ERMENI%CC%87-MI%CC%87LLI%CC%87YETCI%CC%87SI-TERORI%CC%87ZMI%CC%87NI%CC%87N-ARKA-PLANI

Orhan Tan – FEYM GRUBU
Posted in FEYM GRUBU ÇALIŞMALARI | Leave a comment

Soğuk Savaş’ta Türkiye-SSCB arasındaki istihbarat rekabeti… Rusların casusluk gezisi, infaz edilen ajanlar, zorlanan demir dolaplar “Demir Perde”nin gerisinde kalmış hikayelerden bazıları gün yüzüne çıkıyor

Utanç Duvarındaki Casusluk (1965) / The Spy Who Came in from the Cold

Soğuk Savaş’ta Türkiye-SSCB arasındaki istihbarat rekabeti…
Rusların casusluk gezisi, infaz edilen ajanlar, zorlanan demir dolaplar
“Demir Perde”nin gerisinde kalmış hikayelerden bazıları gün yüzüne çıkıyor

Cihat Arpacık – Pazar 11 Haziran 2023
© The Independentturkish

Soğuk Savaş yıllarıydı…

Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ile Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB), sıcak çatışmalara girmese de çeperlerde şiddetli bir vekâlet savaşının iki düşman patronu olarak birbirleriyle mücadele ediyordu.
Türkiye, II. Dünya Savaşı’nda tarafsız kalsa da Soğuk Savaş devam ederken tarafını seçmişti. Artık bir NATO üyesi olarak SSCB’nin “düşman radarındaydı.” İki ülke arasındaki istihbarat savaşları hız kazandı.
O zamanki adıyla Milli Emniyet Hizmeti olan istihbarat teşkilatı ile askeri istihbarat birimleri hem Rusya içinde casusluk faaliyetleri yapıyor hem de Rusya’nın Türkiye’deki istihbarat faaliyetlerini açığa çıkarıp engellemeye çalışıyordu. İstihbarat savaşlarının merkezinde büyükelçilikler vardı.
Sovyet askeri ataşelerin casusluk gezisi
Türkiye’nin Moskova Büyükelçiliği’ne gönderilen bir raporda, Türkiye’deki Sovyet Büyükelçiliği’nde çalışan askeri ataşelerin ülkenin çeşitli bölgelerinde ve özellikle İç Anadolu’da askeri bakımdan önemli mıntıkalarda geziler yaptıklarına dikkat çekiliyordu.
Rapora göre Sovyet casuslar gezdikleri bölgelerde ayrıca işçiler veya memurlara özellikle sorular soruyor ve rapora göre “Diplomasi sınıfına mensubiyetlerinden aldıkları cüret ve memurlarımızın bu zümreye mensup ecnebilere gösterdikleri misafirperverlikten tahsil ettiği salahiyet ile mutat ve mücaz olmayan birçok malumat topluyordu.”
Türk Dışişleri sinirliydi.
Onlara göre “Sovyet memurlar ve askeri ataşelerin mana ve hedefi gün gibi aşikardı”, hareketleri “hayret ve garabet uyandıracak şekilde pervasızdı” ve “memleketimizin gösterdiği misafirperverliğin suiiastimal edildiğine yönelik kanaat vardı.”
Türkiye’nin, hem NATO’ya dahil olması hem de ülkedeki Rus istihbarat faaliyetlerine izin vermemesi Moskova’nın dikkatini çekti.
3 Türk casusuna KGB infazı
İstihbaratın yeni kurallarının kanla yazıldığı günlerdi. Kırım ve Kafkasya’daki 3 Türk casusunu deşifre eden KGB, onları kurşuna dizdi. Şimdiye kadar isimleri herhangi bir yerde yayınlanmadı. Parklara, meydanlara, sokaklara isimleri verilmedi. Yaptıkları işle mütenasip olarak onların isimlerinin yazılı dosyalar kilitli dolaplara kaldırıldı.
Aileleri ve iş arkadaşlarının dost sohbetleri dışında anılmadılar. İşin doğası böyleydi. SSCB yıkıldı, şimdi yenisi başlasa da “Demir Perde” ve “Özgür Dünya” arasındaki Soğuk Savaş sona erdi. Aradan geçen 68 yılın sonunda, Soğuk Savaş’ın KGB tarafından kurşuna dizilen 3 Türk casusunun isimlerini anmakta bir sakınca yok.
İsmail Hamit Kurtmolla, Zeynel Oruç Gülmalıp ve Sabit Aslan.
Sabit Aslan ve Zeynel Oruç Gülmalıp Türk vatandaşıydı.
İsmail Hamit Kurtmolla ise aslen Kırım Tatarıydı.
Mülteciler arasında Türkiye’ye gelmiş sonra istihbarat görevlisi olarak yeniden memleketine gitmişti. Resmi evraka göre 3 isim de Kırım ve Kafkasya’da Türkiye hesabına muhtelif casusluk hareketlerinin faili bulunuyorlardı. Hüküm tarihleri bildirilmemişti.
Büyükelçilikte dinleme cihazları, zorlanan demir dolaplar
Elbette Türkiye ile SSCB arasındaki istihbarat rekabeti bununla bitmedi. Gün yüzüne çıkmayı bekleyen çok sayıda daha hikaye var. Bir hikayenin kahramanı da Türkiye’nin Varşova Büyükelçiliği’nin demir dolapları.
SSCB’nin NATO’ya rakip olması amacıyla kurduğu paktın merkezi olan Varşova’daki Türk Büyükelçiliği’nden Ankara’ya gönderilen “Gizli” ibareli belgeler bu rekabetin Doğu Avrupa’da da kendisine zemin bulduğunu gösteriyor.
1957 yılının son günlerinde hazırlanan evrakta, Varşova Büyükelçiliği’nin yönetim katında mikrofonlar bulunduğu hatırlatılıyor ve büyükelçiliğin emniyetini ihlal eden gizli polisin yeni bir teşebbüsünün tespit edildiği bildiriliyordu.
Raporda, o dönem SSCB saflarında bulunan Polonya’da bulunan Türk Büyükelçiliğinin emniyetini takviye için 4-5 yılından beri kançılaryada oturan kavaslardan biri tatildeyken büyükelçiliğin demir evrak dolabının zorlandığı ifade ediliyor ve getirtilen uzman çilingir marifetiyle açtırılan kasanın kilidinin incelenmesiyle kasa aksamına yabancı bir isim bulunduğu bildirildi.
Büyükelçilik Ankara’dan takviye personel istedi ve bu teşebbüsün “meskut bırakılmaması” istendi.

https://www.indyturk.com/node/638751/haber/
Posted in GEÇMİŞİN İÇİNDEN, İSTİHBARAT KURUMLARI | Leave a comment

BİR LİMAN KENTİNDE 2 YILDIZLI OTELİN GİZEMLİ KONUĞU * Cezayirliler arasında meçhul şekilde yaşayan Portekiz Cumhurbaşkanı Gomes’in hikayesi

Manuel Teixeira Gomes – Portekiz Cumhuriyeti 7. cumhurbaşkanı

Cezayirliler arasında meçhul şekilde yaşayan
Portekiz Cumhurbaşkanı Gomes’in hikayesi

Muhammed Lahvazi – Cuma 2 Haziran 2023 – Independent Arabia

Kulağa garip gelebilir ama doğru, iki yıldızlı bir otelde bir başkanlık odası var.

Cezayir’in doğusundaki Bejaia şehrinde bulunan Necma Oteli’nin (13) numaralı odası, 1931’de kimliği belirsiz bir gurbetçi tarafından tam 10 yıllığına kiralandı ve henüz yeni bir ziyaretçiye kiralanamıyor. Kimse bu yabancının gerçek kimliğini bilmeden orada bir yabancı olarak yaşadı.

Cezayir’in doğusundaki sahil kenti Bejaia’yı ziyaret edenlere, yerel olarak “Place Guidon” olarak bilinen 1 Kasım Meydanı’nın tam kalbinde, şehrin limanına bakan sokaklarının ve yerleşim alanlarının Fransız sömürge dönemine kadar uzanan tasarımı rehberlik ediyor.
Şehri inceleyen kişi küçük meydandaki binalara ve kafelere baktıktan sonra, son olarak “el-Necma” otel binasını görür. Tüm odaları müşterilere açık olmadığı için, otel, burada geceyi geçirmek isteyenler için sıradan bir yer olmayabilir.
Ziyaretçi 13 numaralı odada konaklamayı talep ederse, resepsiyon görevlileri ondan özür  diler çünkü oda yıl boyunca Portekiz Devlet Başkanı Manuel Teixeira Gomez’e ayrılmıştır. Manuel Gomez, başbakanının ihanetini öğrenince ülkesinden kaçtı ve kıyı kenti Bejaia’daki otel odası, ölümünden sonra müzeye çevrildi.
Cezayir Cumhurbaşkanı Abdulmecid Tebbun eski Portekiz cumhurbaşkanının adını açıklayana kadar, Cezayirlilerin çoğu 1920’ler ve 1930’larda ülkesi Portekiz’deki sefil bir siyasi durumdan kaçan yeni sakinin kimliğini yakın zamana kadar bilmiyordu.
Bu yeni sakin, rakiplerinin gözünden saklanmak ve ardından hikayesini yaymak için Cezayir’i kendi kendine sürgün olarak seçen eski Portekiz cumhurbaşkanıydı.
Olay, 27 Mayıs 1862’de Portekiz’de doğan ve 1923-1925 yılları arasında ülkeyi yöneten eski Portekiz Cumhurbaşkanı Manuel Teixeira Gómez ile ilgili. Gomez, başbakanının darbe girişimlerini ve ihanetini öğrenince kısa süre sonra görevinden istifa etti.
İktidarı devretmeye ve siyasetten uzaklaşmaya karar verdi, ancak rakiplerinden fiziki tasfiye tehditleri alırken, destekçileri ona bağlı kaldı ve her seferinde geri dönmesini talep etti.
Gómez’in hayatı
Manuel Teixeira Gómez hayatının başında tıp okudu ama eğitimine devam etmedi. Yazmaya ve siyasete düşkündü ve yüzyıllarca monarşi ile yönetilen bir ülkede cumhuriyet sistemi kurmanın hayalini kuruyordu. O da devrimin gerekliliği konusunda halkı eğitmek için kalemle çalışanlar arasındaydı, bu yüzden “el-Kifah” dergisinde rejime karşı yazılar yazdı.
5 Ekim 1910’da Portekiz halkı ayaklandı ve monarşiyi devirmeyi başardı ve “Birinci Cumhuriyet” kuruldu ve bu devrimin Gomez açısından meyvelerinden biri, Gomez’in 1911-1918 yılları arasında ülkesinin İngiltere büyükelçisi olarak atanmasıydı.
Bundan sonra, Eylül 1922’de Milletler Cemiyeti’nde Portekiz temsilcisi ve Milletler Cemiyeti Genel Kurulu Başkan Yardımcılığı da dahil olmak üzere çeşitli görevlerde bulundu.
Ekim 1923’te Gomez, Portekiz cumhurbaşkanı seçildi ve aynı zamanda Portekiz Demokrat Partisi’nin başına geçti. Ancak, kendisini devirme, tutuklama ve muhtemelen suikast girişimini fark ettikten iki yıl sonra (Aralık 1925) istifa ettiği için yönetimi çok kısa sürdü.
İktidarı devretmeye karar verdi, ancak ne yapmak istediğine dikkat çekmeden, kendini kurtarmak için ülkeyi terk etti.
Gomez, kaynayan darbe ve tasfiye tehdidinin ortasında, 1931’de bazı yakın arkadaşlarının yardımıyla, Akdeniz’in güney kıyısına doğru giden Hollanda gemisi “Zeus” ile kimliğini kanıtlayan hiçbir belgesi olmadan karısını ve iki kızını geride bırakarak ülkesini terk etti.
Hedef, Cezayir’in Bejaia şehrinin plajlarıydı, burada limana yakın küçük bir otele gitti ve orada kalmak için bir oda kiraladı. Otel çalışanları veya Bejaia sakinleri oteldeki bu yeni misafirin Portimao şehrinde kendisini kuşatan ölümden kaçan Portekiz cumhurbaşkanı olduğunu bilmiyordu.
Bejaia sakinleri arasında, Manuel Teixeira’nın şehirde uzun süre ikamet etmeyi düşünmediğini belirten notlarından alıntı yapan hikayeler dolaşıyordu. Otele vardığında iki gece, ardından bir hafta, ardından iki ay için rezervasyon yaptırdı. Ancak kader başka bir yol daha çizmişti:
Portekiz Demokrat Partisi’nin lideri şehre aşık olmuş ve kendisini Fransız yazar sanan şehir sakinleriyle iyi ilişkiler kurmuştu. Zamanının çoğunu odasında yazarak ve okuyarak geçirirdi.

Cezayir Bejaia limanının genel görünümü – 1920/1930
Manuel Teixeira Gomez, Nejmeh Oteli’nin 13 numaralı odasında gerçek kimliğini 10 yıl boyunca saklayabildi ve ünlü çöl gezisi de dahil olmak üzere Cezayir içindeki geziler için Bejaia’dan nadiren ayrıldı.
Cezayir’deki günlükleri
Başkanın günlüğü, Portekiz’de edebiyat başkanı olarak bilindiği için, sabahları şehrin sokaklarında günlük bir tur atmak, eserlerini yazmaya devam etmek için odasına dönmekle sınırlıydı.
Bu odanın duvarları, en önemlisi edebi şaheserlerinden biri olan “Maria Adelaide” (1938) olmak üzere üç romanın yazıldığına tanıklık ediyordu. Bu romanda, kendisini Cezayir’in doğusundaki Annaba şehrinde “Maria Adelaide” adlı bir dansçıyla bir araya getiren bir aşk hikayesini anlattı. Sonra dansçıdan ayrıldı ve bir daha hiç görüşmediler.
Portekizli bir gazeteci kendisini sürgünde ziyaret edene kadar başkanın günlük hayatı aynıydı. Gazeteci, otel çalışanlarına, beyaz sakallı adamın eski bir Portekiz cumhurbaşkanı olduğunu, röportajın yayınlanmasından sonra Portekiz kamuoyunun eski cumhurbaşkanının akıbetini öğreneceğini söyledi.
Ancak röportaj, Gomez’in hasta olması nedeniyle geç yayınlandı ve vefat etmesi uzun sürmedi. 1941’de edebiyat başkanı Cezayir’de o odada öldü ve Bejaia’ya gömüldü, ardından Portekiz devleti naaşını ailesinin isteği üzerine 1950’de memleketi Portimao’ya nakletti.
13 No’lu Oda Gomez’in öldüğü gün bıraktığı şekliyle duruyor. Eski bir demir yatak ve önünde lavabo bulunan, duvarda asılı bir aynanın yer aldığı sade bir oda olan bu mekan küçük bir müzeye dönüştürüldü.
O odanın güzel yanı, meydanın ve limanın güzel bir manzarasına sahip olmasıydı. Artık odanın kimseye kiralanmasına izin verilmiyordu ve bu nedenle Cezayir ve Portekiz’den yazar ve aydınlar için adeta bir türbeye dönüştü.
2006 yılında Portekizli yetkililer, Cezayir ile işbirliği içinde, otelin yakınındaki bir meydana, resmi bir heyet ve aile üyelerinin huzurunda eski cumhurbaşkanının bir büstünü diktiler ve onun adını taşıyan edebiyat ve tarih alanında ulusal bir ödül başlattılar.
Cezayir ve Portekiz merhum cumhurbaşkanını kutlamaya devam ettiler, bu nedenle iki ülke Gomez’in hayatını anlatan “Zeus” adlı ortak bir film çekti. Bu, eski cumhurbaşkanını Cezayir’e taşıyan Hollanda gemisinin adıydı. Filmin yönetmenlik görevi Portekizli yönetmen Paulo Felipe Monteiro’ya verildi.
Film ilk kez 2016 yılında Portekiz’de şu anki Portekiz Cumhurbaşkanı Marcelo Rebelo de Souza’nın huzurunda gösterildi.
Daha sonra 2017’de “Cezayir Operası”nda Portekiz büyükelçisi ve diplomatik heyetlerden başka isimler de dahil olmak üzere iki ülke yetkililerinden temsilcilerin huzurunda gösterildi.
Film, 1 Kasım meydanında Manuel Gomez’in ruhunu meydanın köşelerinde toplayan bir aşk hikayesinin gerçeklerini anlatıyor. Gomez’in gölgesi hâlâ 13 numaralı odadaki masanın üzerinde duran kitaplarının arasında geziniyor.

https://www.indyturk.com/node/636656/
Posted in EDEBİYAT - ANI - ÖYKÜ - ŞİİR, GEÇMİŞİN İÇİNDEN YAŞAM | Leave a comment

“YENİ KABİNE İŞ DÜNYASINDA MEMNUNİYET YARATMIŞ!!!” * ŞAHSIM DEĞİŞMEDİKÇE DURUM; ESKİ HAMAM ESKİ TAS

Posted in Politika ve Gundem | Leave a comment

FEYM BÜLTENİ – 122/2023 * Ermeni Faaliyetleri – 29 Mayıs 2023

FANATİK ERMENİ YALANLARINA KARŞI
FEYM BÜLTENİ – 122/2023 *
Ermeni Faaliyetleri – 29 Mayıs 2023


FEYM Grubu Üyeleri olarak, Türk ve Dünya tarihinde çağ kapatan ve yeni bir çağ açan İstanbul’un fethinin 570 inci yılını iftiharla kutluyoruz. Ulu Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ ün İstanbul ile ilgili şu sözlerini hatırlatıyoruz; “İki büyük cihаnın kesinti noktаsındа, Türk vаtаnının ziyneti, Türk tаrihinin serveti, Türk milletinin gözbebeği İstаnbul, bütün vаtаndаşlаrın kаlbinde yeri olаn şehirdir.”

1..Ermenistan Başbakanı, Erdoğan’ı yeniden seçilmesinden dolayı tebrik etti…Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan, Twitter hesabından yaptığı paylaşımda Türkiye Cumhurbaşkanı seçiminin zaferi vesilesiyle Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a tebriklerini sundu. Paşinyan, Erdoğan’ı şu ifadelerle tebrik etti, “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yeniden seçilmesinden dolayı tebrik ediyorum. Ülkelerimiz arasındaki ilişkilerin tamamen normalleşmesine yönelik birlikte çalışmaya devam etmeyi bekliyorum” dedi. Hatırlanacağı üzere Türkiye Cumhurbaşkanı, iktidar “Adalet ve Kalkınma” partisi lideri ve “Cumhur” ittifakı ortak adayı Recep Tayyip Erdoğan, 28 Mayıs’ta düzenlenen cumhurbaşkanlığı seçiminin oyların resmen yüzde 51.91 alarak yeniden Türkiye’nin Cumhurbaşkanı olarak seçildi. https://www.ermenihaber.am/tr/news/2023/05/29/T%C3%BCrkiye-Se%C3%A7imler/249223

2. Rusya, Sünik’te konsolosluk açacak… Rusya Dışişleri Bakanlığı Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT) 4. Dairesi başkan yardımcısı Sergey Paltov, Moskova’da düzenlenen Ermenistan-Rusya uzman yuvarlak masa toplantısında Ermenistan’ın Sünik idari bölgesindeki Kapan kentinde Rusya tarafından bir konsolosluğun açılacağını bildirdi. https://www.ermenihaber.am/tr/news/2023/05/29/Rusya-Ermenistan/249242

3. Uzman, Ermenistan’ın ‘Türkiye yanlısı’ liderlerinin görevden alınmasında ısrar ediyor… Erivan Devlet Üniversitesi’nde yardımcı doçent olan Türkolog Varuzhan Geghamyan, Başbakan Nikol Paşinyan’ın “Türkiye yanlısı” bir duruş sergileyen hükümetinin görevden alınması için güçlü çaba gösterilmesi çağrısında bulundu. https://www.panorama.am/en/news/2023/05/29/expert-Armenia-government/2843400

4. Azerbaycan ile barış anlaşması konusunda Ermenistan Başbakanı: “Şu an itibariyle üzerinde anlaşmaya varılmış imzalanacak bir taslak yok”…Yakın gelecekte Moldova’nın başkenti Kişinev’de Paşinyan-Aliyev-Michel- Macron-Scholz görüşmesi yapılacak. Ermenistan Başbakanı, ” 1 Haziran’da barış antlaşması imzalanıp imzalanamayacağı ABD’ de tartışıldı. Şunu söylemeliyim ki, Azerbaycan’ın barış antlaşmasına ilişkin önerileri hakkında Washington’daki görüşmelerden önce Azerbaycan’ın görüşlerini henüz almadık. Azerbaycan’ın Washington nezdinde kendilerine ilettiğimiz tekliflerimize ilişkin yorumlarını hala almadık” dedi. https://news.am/eng/news/762492.html

5. Ermenistan Cumhuriyet Bayramı’nı kutluyor… Ermenistan, Birinci Cumhuriyet’in 105. yıl dönümünü kutluyor. 1918 Ermenistan Cumhuriyeti ancak iki yıl sürdü. Bununla birlikte, tarihi bir siyasi varlıktı, 1375’ten beri Ermeni egemenliğinin ilk ifadesi idi. https://en.armradio.am/2023/05/28/armenia-celebrates-republic-day-2/

6. Koridor meselesi Ermenistan için kırmızı çizgidir… Ermenistan Parlamentosu’nun “Sivil Sözleşme” Partisi Sekreteri Artur Hovhannisyan, parlamento brifinglerinde, Ermeni tarafının Aliyev’in dile getirdiği ‘Zangezur koridoru’ fikrini Rusya’nın desteklediğini ilk kez duyduğunu duyurdu. “Aliyev daha sonra herhangi bir bölge dışı alanı kastetmediğini söylediği için, doğal olarak müzakere sürecinin ilerleyen aşamalarında terminoloji açısından yaklaşımlarımızı birbirine yakınlaştıracağız” dedi. Artur Hovhannisyan, koridor meselesinin kendileri için kırmızı bir çizgi olduğunu defalarca dile getirdiklerini belirtti. Dünkü toplantıda bu bir kez daha teyit edildi. https://tr.armradio.am/2023/05/29/koridor-meselesi-ermenistan-icin-kirmizi-cizgidir/

7. Berdzor’da Azerbaycanlılar 2. Dünya Savaşı kurbanlarının anıtını yerle bir etti… Artsakh (sözde Karabağ Ermeni devleti) Cumhuriyeti’nin Tarihi Çevresini Koruma Devlet Hizmetinin bildirdiğine göre, “Berdzor’daki Azeriler Zafer Anıtı’nı yerle bir ettiler.” 1941-45 Vatanseverlik Savaşı kurbanlarının anısına inşa edilmiştir. https://tr.armradio.am/2023/05/29/in-berdzor-azerbaijanis-raze-the-memorial-to-wwii-victims-to-the-ground/

8. Ermenistan, 2022’de Dağlık Karabağ’a benzeri görülmemiş yüksek mali destek sağladı… Maliye Bakanı Vahe Hovhannisyan, ortak komite toplantısında 2022 hükümet bütçe raporu çerçevesinde milletvekillerine, “2022’de Dağlık Karabağ’a toplam 176 milyar dram kredi sağladığını, rakamın planlanandan daha yüksek olduğunu” söyledi. https://www.armenpress.am/eng/news/1112030.html

9. Aliyev Neden Bu Kadar Gürültü Yapıyor?… Ermenistan, Azerbaycan ile barış istiyorsa neden yüz milyonlarca dolar değerinde silah alıyor?” Azerbaycan diktatörü İlham Aliyev, Hindistan büyükelçisiyle yaptığı görüşmede şikâyetçi oldu. Son yıllarda Hindistan, Ermenistan’ın silah alımlarının ana kaynağı haline geldi. Aliyev, kendi ülkesinin savunma bütçesi Ermenistan’ınkinden neredeyse üç kat daha büyük olmasına rağmen Ermenistan’ın harcadığı paradan şikâyet ediyor. 2023 yılı için Azerbaycan bütçesinden 3,1 milyar, Ermenistan ise 1,28 milyar dolar ayırıyor. https://massispost.com/2023/05/why-is-aliyev-making-so-much-noise/

Orhan Tan – FEYM GRUBU
Posted in FEYM GRUBU ÇALIŞMALARI | Leave a comment

YOLSUZLUKLAR KAMUYU SARDI * İçişleri Bakanlığı’nda yolsuzluk iddiaları yükseliyor

İçişleri Bakanlığı’nda yolsuzluk iddiaları yükseliyor

T24 – Tolga Şardan | Büyüteç – 09 Haziran 2023

Yerlikaya iki günde iki kez İstihbarat’a gitti ve kim bu polis müdürleri?

Beraberinde Emniyet Genel Müdürü Aktaş’la birlikte Yıldız’daki yerleşmeye giden Yerlikaya, Türkiye’deki terörle mücadele başta olmak üzere suçlarla mücadele konusunda başkanlık yönetiminden bilgi aldı.
İçişleri Bakanlığı’ndaki değişim sonrası ilginç bilgiler düşüyor kulislere. Özellikle Eski Bakan Süleyman Soylu ile birlikte çalışanlar hakkında iddialar havalarda uçuşuyor. Bu iddialardan bazılarını araştırdığımda farklı bağlantılara ulaştım. Bunlardan üçünü aktaracağım. Ancak bu polis müdürlerinin isimlerini şimdilik açıklamayacağım.

İddialardan ilki; Emniyet Genel Müdürlüğü’nün merkez teşkilatında görev yapan üst düzey bir polis müdürü hakkında.

Söz konusu polis müdürü görev yeri itibarıyla son derece önemli bir birimin başında. Bu isim, halen Ankara’da özellikle elektrik ihaleleri alan bir iş insanının da yakın arkadaşı. Büyük inşaatlarda elektrik işleri yapan iş insanı, geçmişteki FETÖ ile bağlantısı iddiası çerçevesinde adli yargıda yargılandı. Yerel mahkemede ceza istenilen dosyası süreç gereğince İstinaf’a gönderildi.
İşte bu aşamada üst düzey polis müdürü, arkadaşının dosyası için İstinaf’ta devreye girdi. Hakkında ceza istenilen dosyadan iş insanı “sempatik kanallar” kullanılarak ceza almadan kurtuldu.
Yargılama süreci devam ederken, bu defa iki dost arasında alışveriş dönemi başladı. Cezadan kurtulan iş insanı, Ankara’nın en kıymetli bölgelerinden Çayyolu’nda ticari işleriyle sahip olduğu bir evi “yakın dostuna” değerinin yaklaşık üçte bir fiyatına devretti!
Al gülüm ver gülüm. Herkese pek de kısmet olmayacak türden bir mal edinme hali. Makamını kullanarak dostluğun ötesine geçen ticari bir alışveriş.
Emniyet Genel Müdürlüğü merkez teşkilatındaki bu olayla ilgili Emniyet Genel Müdürü Mehmet Aktaş’ın bilgisinin olup olmadığını bilmiyorum. Biliyor da işlem yapmadıysa ayrı. Bilmiyorsa da ayrı konu maalesef.
Teşkilatta ayyuka çıkan ikinci iddia, yine Ankara’dan. Ancak iddianın merkezi bu kez Ankara Emniyet Müdürlüğü. Ankara Emniyet Müdürlüğü’nde üst düzey görev yapan bir polis müdürünün, yine makam ve mevkiini kullanarak dolaylı yoldan mal sahibi olduğu iddiası dilden dile konuşuyor.
Bu üst düzey polis müdürü, yine başkentin özellikle gençlerin gece hayatının odağında olan ve çokça tanınan Çankaya bölgesinde bir gece kulübünü, yakını üzerinden satın aldı.
Paranın sahibi polis müdürü. Devir için ödendiği ifade edilen miktar bir milyon 600 bin dolar civarında. Dünkü resmi kur üzerinden yaklaşık 37 milyon lira! Hadi diyelim kur dün yükseldi, 20 liradan hesaplarsak 32 milyon lira.
Yine bir önceki iddiada olduğu gibi söz konusu polis müdürünün amiri konumundaki Ankara Emniyet Müdürü Servet Yılmaz bu süreçten bilgi sahibi mi acaba?
Son iddianın yeri ise, ülkenin çok gözde bir tatil beldesi. Aynı zamanda büyük rant olanağı olan bu ilçede görev yapan ilçe emniyet müdürü, kendisine ait özel bir tekne yaptırıyor.  Tekneden tekneye fark var elbette. Sözünü ettiğim zenginlerin kullandığı ultra süper bir yat olmamakla birlikte basit bir tekne de değil. Üst düzey bir emniyet müdürünün tekne sahibi olması mevcut yaşam koşullarında pek tanık olunacak durum değil.
Bunu geçiyorum. Asıl konu, deniz kenarında yer alan ve göçmen kaçakçılığının ana üslerinden birisi olan ilçenin emniyet müdürünün teknesini göçmen kaçakçılığından sabıkalı bir kişinin atölyesinde imal ettirmesi.
Ayrıca teknenin imali ve denize inmesi sürecinde gereken yasal işlemler var. İlçe emniyet müdürü, gereken prosedür için oğlunun adına bir şirket kurdu.
Yetmedi, kendi görev bölgesinin dışındaki yerde imal edilen teknenin işlerinin takip edilmesi için emrindeki polisleri görevlendirmek geri kalmıyor. İlçe emniyete ait sivil plakalı araçlar teknenin imal edildiği atölye etrafında görülüyor.
Daha ilginci, yerel yöneticilerin bir bölümü gelişmelerden haberdar. Ama herkes sessizliğini koruyor her nedense?
Yerlikaya, Çalışkan’ın bulunduğu heyetle görüştü
Bir yandan hükümet çalışmalarına katılan İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, diğer yandan da kurumsal faaliyetlerini yürütüyor. Bu çerçevede, Yerlikaya önceki gün Emniyet Genel Müdürü Mehmet Aktaş ve yardımcılarıyla bir araya geldi.
Görüşmede ilginç bir durum yaşandı. Soylu döneminde hem Soylu’ya hem de kurumsal çalışmalara uzak kalan Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Mustafa Çalışkan da Yerlikaya ile bir araya geldi. Hatırlanacağı üzere, Soylu ile Çalışkan arasında uzun soluklu gerginlik yaşanmıştı.
İstihbarata iki günde iki kez gitti
Yerlikaya’nın göreve gelmesinden hemen sonra iki gün içinde iki kez Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Başkanlığı’na gitmesi dikkati çekti.
Büyüteç’te salı günü Eski Bakan Soylu’nun, Yerlikaya hakkında özel dosya hazırlayıp Cumhurbaşkanlığı’na götürdüğünü aktarmıştım. Soylu’nun söz konusu dosyayı Emniyet İstihbarat Başkanlığı üzerinden yaptığı ortaya çıkmıştı. İşte bu nedenle Yerlikaya’nın iki günde iki kez aynı birime gitmesi önemli.
İlk gün İstihbarat Başkanlığı’na giden Yerlikaya çarşamba gecesi yine aynı birimdeydi.
Beraberinde Emniyet Genel Müdürü Aktaş’la birlikte Yıldız’daki yerleşmeye giden Yerlikaya, Türkiye’deki terörle mücadele başta olmak üzere suçlarla mücadele konusunda başkanlık yönetiminden bilgi aldı.
Menzil yönetimi devrede
Dikkat çekici bir gelişme daha yaşanıyor emniyet teşkilatında. Her ne kadar Eski Bakan Soylu, cemaatlerden gelen bir tayin talebine imza atmadığını iddia etse de son dönemde özellikle Menzil tarikatının referansı olan emniyetçilerin önemli görevlere atandığı bilinen gerçeklerden.
Doğrudan Menzilci olduğu bilinen isimlerin yanında Menzilci olmayıp tarikattan aldıkları dış destekle teşkilatta aktif görev alan üst düzey emniyet müdürlerinin görevde kalması için tarikat yönetiminin devreye girdiği kaynaklarca ifade ediliyor.
Bu kadroların büyük bir kısmının aynı zamanda Soylu’nun ekibinde yer alması nedeniyle olası tasfiye hareketinden kurtulmak için tarikat yönetiminin devreye girdiği haberleri geliyor.
FETÖ öncesinde de benzer süreçler yaşanmıştı. Bakalım şimdi işler nasıl olacak?

https://t24.com.tr/yazarlar/tolga-sardan-buyutec/yerlikaya-iki-gunde-iki-kez-istihbarat-a-gitti-ve-kim-bu-polis-mudurleri,40338
Posted in YOLSUZLUKLAR, YOZLAŞMA - AHLAKSIZLIK | Leave a comment

BİLİŞİM İNTERNET – Çalınan kişisel veriler: 5 adreste benzer paneller var

Çalınan kişisel veriler:
5 adreste benzer paneller var

Yazar: Füsun Sarp Nebil / 10 Haziran 2023, Cumartesi

“50 milyon kullanıcı verisinin çalınmasından itibaren, kişisel veri tabanı oluşturulduğu ve çeşitli veri sızıntıları ile bu veritabanlarının sürekli güncellendiği (zenginleştirme adı veriliyor) kaydediliyor. Olmayanların eklendiği, olanların değişen telefon ya da adres bilgilerinin güncellendiği ya da yeni bilgilerin eklendiği kaydediliyor.”
Bugüne FreeWeb Turkey sitesinde yayınlanan bir veri sızıntısı haberi ile başladık. Türkiye’de ikamet eden herkesin tüm kişisel verilerinin bir internet sitesinde açıktan yayımlandığı haberi herkesi harekete geçirdi.
e-Mail hesabı ile kayıt olunan, “Sorgu Paneli” isimli bir sitede Türkiye’de yaşayan herkesin TC kimlik bilgisi, açık adresleri, telefon numaraları, banka hesap bilgileri ve adresi ücretsiz üyelik ile, tapu ve diğer özel bilgiler ücretli üyelik karşılığında bulunabiliyor. Türkiye’de yasal olarak ikamet eden ve Devlet sistemine kayıtlı yabancı uyruklu kişilerin de kişisel bilgileri sitede yer alıyor.
4-5 farklı adreste benzer paneller var
Konuyu 4 farklı kaynaktan araştırdık. Görüştüğümüz bir siber istihbarat firması, bu verilerin yayınlandığı sitenin yeni olmadığını 19 Aralık 2021’den bu yana yayında olduğunu ve benzer verileri sunan 4-5 adres daha olduğunu söyledi.
Bu firmanın bir yorumu da şu oldu;
“Bugün gördüğümüz sitedeki hizmetlerde eksik var. Darkweb’de aynı verileri satan bir çok servis var. Bazıları ehliyetteki fotoğrafını dahi getiriyor. Bu eksik”
Reklam için bu haberleri kendileri veriyor
Bu arada not edelim, satış yapanların, zaman zaman gazetecileri arayarak, bu verilerin satılması, pazarlanması konusunda yol aradıkları görülüyor.
Sonuçta “hackleme” olayı gayet ilgi çekici bir haber olabiliyor. Ancak bu haberler çift taraflı bıçak gibi. Bir yandan ilgi çekici haber olsa ve uyarı işlevi bulunsa da, diğer yandan bu verileri satın alabilecek gruplar için duyuru / pazarlama niteliği oluyor.
Müşterisi kim?
Bu veri tabanlarının müşterisi bir çok dikey sektörde olabiliyor. Daha önce yazdık, sigorta şirketleri özellikle kişisel sağlık verilerinin peşinde. Türk Tabipleri Birliği bu nedenle e-Nabız’a itiraz etmiş ve dava açmıştı.
Ama neler yapıldığını göstermek için uç bir örnek aktaralım; Umreye kadın grubu şeklinde bir hac seyahati pazarlamak için 35-55 yaş grubunda muhafazakar zengin kadın listesi satın alan bir olaydan da bahsediliyor. Sonuçta Google’a umre reklamı verse 100 kişide 2 kişi bulacakken, bu yolla 10 kişide 8-9 kişi bulabiliyor.
Özel firmaların verilerini hackleyenlerin önce firmaya gittiği biliniyor. Kamu kurumlarında bu olmuyor. Zaten verilerin bir kısmı hackleme değil, alınma (ya da sızdırma). Dolayısıyla kamu kurumlarından gelen veriler, bu gördüğünüz usulde panellerle satılıyor. Satanların verileri eline geçiren değil, panelleri hazırlayanlar ya da hazır panelleri alıp kullananlar.
Ya da sürücü kurslarından bahsediliyor. Bugünkü verilerin içinde bu tür kişisel veriler de var.
Araba, tapu verileri, banka, kredi kart verileri gibi son derece hassas veri olarak yorumlanıyor. Sonuçta doğum tarihleri benzeri kişisel verileri ele geçirenlerin, bunları şifre kombinasyonları şeklinde deneyecekleri çok açık.
Ama bu verilerin en büyük müşterisi tabii ki telefon dolandırıcıları. Buradaki verileri, karşısındakini “polis olduğuna” inandırmak için kullanıyorlar. Bu dönemde açıkça sunulan verilerden hareketle, bugünlerde telefon dolandırıcılıklarının tetiklenmesi çok muhtemel. O nedenle herkesi uyarın.
Veri tabanı neye benziyor?
Daha önceki siber güvenlik yazılarımızda da hep belirttik; 50 milyon kullanıcı verisinin çalınmasından itibaren, veri tabanı oluşturulduğu ve çeşitli veri sızıntıları ile bu veritabanlarının sürekli güncellendiği (zenginleştirme adı veriliyor) kaydediliyor. Olmayanların eklendiği, olanların değişen telefon ya da adres bilgilerinin güncellendiği ya da yeni bilgilerin eklendiği kaydediliyor.
Bugün sunulan verinin de ağırlıklı olarak e-Nabız’dan geldiği yorumu yapılıyor. Yeni bir veri midir, siber istihbaratçılar henüz bakıyor, aynı etapta bir başka olay olduğunu da belirtelim. Dediğimiz gibi bir de ehliyet/trafik türü verilerden bahsediliyor. İkisi aynı olay mı, farklı mı, biz de yeni bir bilgi alınca yeniden haber yapacağız.
Satış yapanlar kim?
Bu arada şunu belirtelim. Bugünkü bahsedilen “Sorgu paneli” sitesindeki verilerin hackleyen ya da sızdıranlar olsa da, şu anda gördüğünüz siteleri sunanlar aynı kişiler değil. Bir siber güvenlik uzmanı bu arkadaşların görüşmelerini takip etti.
Kendisine şunları sorduk;
Siz bu olayı yarattığını söyleyen insanlarla karşılaştınız. Bunlar kim? Önemli hackerlar mıdır?
Yayın yaptıkları mecrada edindiğim izlenimlerden karşımızda bir hackerdan ziyade bilgisayar ile arası iyi olan genç çocuklar var. Ortada herhangi bir hackleme vs olayı da yok.
Bunlar hackleyen kişiler mi, ya da veri sızdıranlar mı, ya da sadece satanlar mıdır?
Ortada yeni bir hackleme olayı yok. Yıllardır devletin hizmetlerinden çalınan veriler derlenip toplanmış bir tane “panel sitesi” üzerinden yayına açılmış. Buna benzer yöntemler yıllardır yabancı sitelerde yapılıyordu ama biraz farklı yöntemler ile. Verileri çalan kişiler önden biraz örnek data paylaşıyordu, tüm veriye ulaşmak için para ile satın alabiliyordunuz. Bugün karşılaştığımız olayda ise tüm veriler herkese açık bir şekilde yayınlanmış, VIP hizmet diye sunduğu bazı özellikleri telegram üzerinden satıyor. Karşımızda bir hacker değil de bilgisayar bilen gençler var diyebiliriz.
Bu veriler nerden geliyor gibi gözüküyor (devletten mi)?
Farklı zamanlarda kamu kurumları sitelerinden sızdırılan verileri toplayıp yayına açmışlar. Biraz güncel verileri kontrol ettiğimizde yeni verilere ulaşamıyoruz. Yayına gelen insanlar ile yaptığı sohbette tüm datayı 5 Bin Tl’ye verebileceğini söylüyor üstelik, ödeme için telegramdan iletişime geçip bilgi alabiliyoruz.
18 yaşından küçük olma ihtimali var arkadaşın, o yüzden adını tam olarak yazamıyoruz, kendisinin beyanına göre Almanya’da yaşadığını söylüyor.
Teknik konulara dair bazı soruları yapay zekaya soruyorlar, yayına katılan bazı kişiler de teknik konularda akıl vererek bu suça ortak oluyorlar. Yazılım bildiğini bilen birinden hemen destek isteyip 1-2 tane kod yazdırmaya çalışıyor.
Gün içinde 5-6 tane domain açıp kapattılar, en son açtıkları domainden tüm veriler başkaları tarafından çekilmeye çalışıldığı için siteyi yine kapattılar. O yüzden teknik olarak çok yetkin birisi değil. Yazılımcı değil de “kod operatörü” diyeceğimiz seviyede bir arkadaş ile karşı karşıyayız.
Kişisel Verileri Koruma Kurulu neden var?
Kısa bir süre önce, Kişisel Verileri Koruma Kurulu’nun ilk 3 ayda yayınladığı ihlallere bakmıştık. Bunların içinde nedense hiç devlet kurumu yoktu. Halbuki burada da gördüğünüz gibi, zaman zaman devletten sızan bilgiler görülüyor.
Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanlığı sırasında yapılan bir Devlet Denetleme Kurulu (DDK) denetlemesinde, kişisel verilerin nasıl dikkatsizce 3. parti yazılım firmalarının yetkisiz çalışanları ile paylaşıldığına dair uyarılar vardı. Şu anda yeni bir denetleme yapan olmadığından, durum nedir, bilemiyoruz.
Diğer yandan bu veri sızıntılarını kaçıncı defa duyuyoruz ve siber istihbaratçıların belirttiği gibi DarkWeb’de bu konuda satış yapanlar var. Devlet bu konuya yine “o eski çalıntı” diyerek mi yaklaşacak ve halkı uyutacak?
Böylece bu hataları yapan ve/veya suçları işleyenler yine paçayı kurtaracak mı? Hatırlatalım, 50 milyon kullanıcı hesabını çalan ya da sızdıranlar değil, satmaya çalışan 2 kişi suçlandı ve tutuklandı. Ama olayın devamı yok. Bu sızdırmayı ya da çalmayı acaba kim/kimler yaptı?
Bu nedenle de, Medya ve Hukuk Derneği, bu listelerde ismi olan herkesi dava açmaya davet ediyor ve çok doğru yapıyorlar. Bunun sona ermesi için hukuk yolu kullanılmalı.
Biz de bu kişisel zarar konusunu ve diğerlerini Kişisel Verileri Koruma Kurulu’na sorduk, henüz cevap alamadık. Sorularımız şöyle:
Ortada hackerların çeşitli devlet kurumlarından sızdırdığı (ki siber güvenlikçiler sonuncusunu e-nabız olarak yorumladı) ve bu bilgilerle güncellediği bir veri tabanı olduğu görülüyor. KVKK olarak siz bu verilerin nasıl sızdığı konusunda bir inceleme başlattınız mı?
6698 kapsamında, bu verilerin sızdığı kamu servislerinin raporlanması lazım. İlgili kamu kurumu bu konuda bir raporlama yaptı mı?
Verileri sızan kamu kurumları eğer raporlama yapıyorsa, siz özel sektör firmalarında olduğu gibi –halkın kendi önlemlerini alması açısından– aynı şekilde ihlal sayfanızda bu sızıntıları yayınlayacak mısınız?
Bu verilerin sızması ile ilgili olarak halka açık bir uyarı yayınlayacak mısınız?
Sızmış bu verilerin engellenmesi (sadece Turkiye değil, dünya çapında) herhangi bir çalışmanız olacak mı?
Bağımsız bir kurum olarak, bu verilerin sızması nedeniyle zarara uğrayacak olan bireylerin zararının tazmini için bir çalışmanız olacak mı?
Kamu kurumundan sızıntı kamu hizmet kusurudur
Olayın duyulması ile birlikte, Medya ve Hukuk Derneği, Twitter’dan dava açılması gerektiğini yazdı.

https://twitter.com/mlsaturkey/status/1667167230830813186

Konuyu bir de kişisel veriler konusunda çalışan bir hukukçuya danışalım dedik.
Mehmet Ali Köksal şöyle cevapladı:
Bu veri sızıntıları için, öncelikle 6698 kapsamında 72 saat içinde ilgili kamu kurumu tarafından Kişisel Verileri Koruma Kuruluna ve ilgili kişilere bildirilmesi gerekir. Sızıntının boyutu ve kapsamına ilişkin söylenenler dikkate alındığında KVKK’nın da mutlaka sızıntı ile halka açık bir duyuru yapması gerekir.
Ayrıca sızıntı Türk idari hukuku açısından kamu hizmet kusurudur. Bu hizmet kusuru nedeniyle zarara uğrayan herhangi bir kişi olması durumunda, bu zararın sızıntıya sebebiyet veren kamu kurumu tarafından idari yargılama usulleri çerçevesinde gidierilmesi gerekir. Medeni bir ülkede bu boyutta bir sızıntı –artık kaçıncı oldu bilemiyorum–, sonrasında sorumlunun ve o kurumun başındaki kişinin istifa etmesini gerekir.
Turkcell’den açıklama: “Global IT ile ilişkimiz yok”
Son olarak, bugünkü kişisel verilerin sızması olayı ile ilgili olarak, “Ocak 2023’de Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü’nün (NVİGM) yazılım işlerini yapan firmanın değişmiş olmasını” dikkate getirmiş ve sormuştuk. Yazılım firmasını devir alan Global IT konusunda Turkcell’in gönderdiği açıklama şu şekilde:
E-Devlet veri sızıntısı hakkında açıklama 09.06.2023
Bugün e-devlet platformundaki veri sızıntısı iddialarıyla ilgili olarak kurumumuzun adının geçtiği bazı yorumlar gündeme gelmiştir.
Yazı ve yorumlarda bahsi geçen şirketin Turkcell ile ilgisi bulunmamaktadır.
Konuyla ilgili bilginizi ve düzeltmenizi rica ederiz.
Turkcell Kurumsal İletişim

Kaynak: https://turk-internet.com/bugun-haber-olan-kisisel-veriler-telefon-dolandiriciliklarini-yeniden-tetikler-mi/

https://yetkinreport.com/2023/06/10/calinan-kisisel-veriler-5-adreste-benzer-paneller-var
Posted in BİLİŞİM - İNTERNET - | Leave a comment

POLİTİKA GÜNDEM * Şimdi değil mi?

Şimdi değil mi?

CUMHURİYET – Murat Ağırel – 11 Haziran 2023 Pazar

Bugünlerde CHP’yi eleştirmek moda oldu. Eleştirenler haksız mı? Değiller. Fakat bazıları kuru gürültü olmaktan öteye geçemiyor. Kemal Kılıçdaroğlu bu eleştirilere yanıt verebiliyor mu o da hayır.

Normalde yazı günüm cumartesi olmasına rağmen CHP üzerine yazacağım için Kılıçdaroğlu’nun cuma akşamı canlı yayına çıkacağını duyar duymaz bir gün bekledim.
Dedim ki belki açıklamalarıyla bir özeleştiri yapar ve bir süreç ilan ederek siyaset sahnesinden çekileceğini kamuoyuna duyurur.
Programı izleyince şok oldum.
W. Shakespeare’in ünlü oyununun adı “Yanlışlıklar Komedisi” ama izlediğimiz oyun bizi güldürmüyor…
Kemal Kılıçdaroğlu şüphesiz Türk siyasi tarihinin en dürüst ve en demokrat siyasetçilerinden biri. Ancak “CHP genel başkanına” söyleyeceklerim var.
Kemal Kılıçdaroğlu çıktığı programda kendisine yöneltilen yüzde 2 oyu olmayan partilere 35 milletvekili verilmesi hakkındaki soruya “Demokrasinin gereği” diye cevap verdi.
Bunu Cumhuriyeti yıkmak isteyen HÜDA PAR’ı düşünmeden bir çırpıda söyledi. Açıkça anayasayı yıkmak isteyen bir parti nasıl demokrasinin gereği olabilir? Demokrasi uğruna Cumhuriyetin yıkılmasına izin verilmeli mi?
Kılıçdaroğlu daha rakibini tanıyamamış. Oyunu kurallarına göre oynamayan bir rakibe karşı kurallara uyarak kazanamazsınız.
Karşınızda hiçbir kılıfa sokmaya ihtiyaç duymadan dini siyasete alet eden, montaj videoları sergilemekten çekinmeyen ve bunu savunan, hayvanla evlenecekler diyecek kadar ileri giden bir parti ve lideri var. Üstelik bu lider, seçimi kazanabilmek adına devletin şeriata göre düzenlenmesi için politika üreten en uç partiler ile işbirliği yapmış.
Demokrasinin ne derecede ileri veya geri olduğunu tartışabilmeniz için demokratik bir temelde buluşmanız gerekir. Yargıyı, yasamayı ve yürütmeyi tek elinde toplamış bir iktidarla “demokrasicilik” oynayamazsınız.
Montesquieu “Bütün yeryüzünü kapsayacakmış gibi duran denizi, yosunlar ve küçük çakıl taşları nasıl durdurursa; sınırsız güç ve iktidar sahibi olan hükümdarlar da en küçük bir güç karşısında dururlar” der.
İşin kötüsü Kılıçdaroğlu, yaşanan seçim yenilgisini “büyük bir yenilgi” olarak görmüyor. Bu noktadan sonra söylenecek her şey aslında boş.
Çünkü bu, Millet İttifakı adına büyük bir yenilgidir. Recep Tayyip Erdoğan’ı en zayıf döneminde bile yenemediler. Üstelik Kılıçdaroğlu bunu toplumdaki muhalefeti pasifize ederek yaptı.
Israrla aday oldu.
Doğalgaz zammına tepki vermek isteyen halka “AKP’ye yarar, biz gelince hesap soracağız, siz protesto etmeyin” denildi.
Erdoğan üçüncü kez aday olamıyordu; “Anayasaya aykırı ama Erdoğan’a mağduriyet yaratmayacağız. Ses çıkarmayın” denildi.
Tüm dünyada muhalefette bulunan siyasi partiler; iktidarların politikaları karşısında program ve politika belirler, kamuoyu oluşturup iktidarı uyarırlar. Bizim ülkemizde ise muhalefette bulunan siyasi partiler doğal reflekslerle oluşan kamuoyu hareketlerini “iktidara yarar” düşüncesi ile durduruyor. Apolitik bir muhalefet ancak bizim ülkemizde olur.
İktidarın 21 yıldır uyguladığı baskıcı politikalara teslim olmayan, karanlığa karşı aydınlığı seçen araştırmacılara göre yüzde 60-65 düzeyinde bulunan kitleyi muhalefet partileri tercihleri ile etkisiz hale getirmeyi başardılar.
Canlı ve diri olan toplumsal muhalefeti yönetecek bir siyasi partinin olmadığını dün akşam bir kez daha gördük.
Millet İttifakı’nın tüm partileri seçimden sonra kafasını kuma gömdü. Hepsi seçimlerin kaybedildiğini ama kendilerinin kazandığını söylüyor. İnsanlar halen yenilgiyi sindirememişken grup fotoğrafları paylaşıyorlar.
Zafer kazandılar, çünkü halkın tepkisini pasifize ederek hepsi misyonlarını tamamladı.
CHP’den seçilen milletvekillerini görüyorsunuz. Hepsi partide birer feodalite kurmuş senelerdir memurlaştırdıkları partiyi parmağında oynatıyor. Yüz yıldır milletvekili olarak kendilerine alan buluyorlar, iktidarla birlikte mutualist bir yaşam sürüyorlar.
Uyardık tabii ki ama dinletemedik. Hep “Şimdi değil” baskısı ile karşılaştık. Ne kadar Cumhuriyet düşmanı ikinci cumhuriyetçi, şeriatçı, Atatürk nefreti ile yoğrulmuş, askerine ülkesine düşman var ise TBMM’de yer aldı. Adı da “demokrasi” oldu.
Önümüzde yerel seçimler var. Muhalefet ellerindeki belediye başkanlıklarını da ne yazık ki kaybedecek.
AKP’nin ve Erdoğan’ın en büyük muhalefeti yine Erdoğan olmuşken muhalefette kitleleri pasifize eden değil reaksiyoner bir sese, apaçık bir değişime ihtiyaç var.
Posted in MURAT AĞIREL, Politika ve Gundem, SİYASİ PARTİLER | Leave a comment

POLİTİKA GÜNDEM * KONU İSTİFA DEĞİL SAYIN KILIÇDAROĞLU, CHP’NİN PADİŞAHLIĞI TERK ETMESİ

KONU İSTİFA DEĞİL SAYIN KILIÇDAROĞLU,
CHP’NİN PADİŞAHLIĞI TERK ETMESİ

Bedri Baykam – 08.06.2023

Sayın Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanlığı kampanyası için çok çalıştınız. Tüm emeğiniz, yapıcılığınız, nezaketiniz ve akıl yoluyla ürettiğiniz projeleriniz için öncelikle size ve ekibinize çok teşekkür ederiz. 2017’deki Adalet Yürüyüşü’nüzde size verdiğimiz koşulsuz desteğin aynısını bu seçim sürecinde de gönülden verdik; emeğinize ve cesaretinize saygı gösterdik. 6’lı Masa’da birçok konu aklımıza yatmasa da çabanıza inandık ve size o zor süreçte itiraz etmeden tam hareket kabiliyeti sağlayarak alanınızı yönetmenizi izledik. Keşke o listeler oluşurken biraz daha direnç gösterip Atatürkçü kitlelerin tüylerini diken diken eden 3-4 kişiyi almamayı başarsaydınız… Ama çoğumuz, bunları bile görmezden gelmeyi tercih ettik.
Sayın Genel Başkan, bildiğiniz gibi Partimizin oy tabanı, tartışmasız büyük ölçüde Atatürkçülerden oluşuyor. Parti içinde grup oluşturmuş 10 Aralık Hareketi’nin de bunu bilmemesi mümkün değil. Ancak ne var ki, siz Parti’nin içinde ve dışında yer alan bütün Atatürkçüleri yıllardır dışlıyorsunuz. Nedenini belki bir gün izah etmeyi denersiniz, kim bilir?
Atatürk’ün Partisi, Atatürkçü düşünür ve eylemcileri yok sayarak Türkiye’de siyaset yapamaz. Ama bu kritik seçim sürecinde bu tartışmaya da girmek istemedik. Çünkü zaten kendilerini doğrudan blokladığınız için birçok Atatürkçü, listenize girmeyi denememeyi seçti. Ama ben bir soruyu sormadan geçemeyeceğim, Hüda-Par’ın  Meclis çıkartmasına karşı Sedef Kabaş’ı veya Canan Güllü’yü ve daha nice çağdaş Atatürkçü kimliği ile tanınan kadınımızı neden milletvekili yapmadınız? O konuda hiç pişmanlık duyuyor musunuz bilmiyorum, ama ben çok üzgünüm.
KONU İSTİFANIZ DEĞİL, TAM DEMOKRATİK TÜZÜĞE GEÇİŞ
Sayın Kılıçdaroğlu, Türkiye’de bütün siyasi platformlarda sizin istifa etme gereğiniz konuşuluyor. Ben bu tartışmalara hiç girmeyeceğim. Kampanyanız süresince tüm çabasını, makaleler, videolar, televizyon tartışmaları ile gece gündüzsizin seçilmeniz için vermiş bir insan olarak adaylık tartışmanıza da girmeyeceğim. Ama lütfen şunu bilin ki, konumuz CHP’nin başında hangi ismin yer aldığı veya alacağı değil. Konumuz, CHP’nin artık “tek adam” yönetimini terk edip halka verilen değeri göstermenin ilk şartı olan “kendi üyelerine saygı” üzerinden “Parti İçi Demokrasi”ye geçiş yapması. CHP, artık 6’lı Masa gibi süreç bahanelerinin olmadığı bir dönemde, bunu hemen uygulamaya mecbur! Parti ancak bu şekilde yeniden nefes alabilir.
Birinci gerekçe, CHP’nin yıllardır sürdürdüğü siyasetin ana ekseninin Erdoğan’ın “Tek Adam Yönetimi”nin anti-demokratik yapısı olmasına karşı, kendi içindeki yönetici ve aday saptama yöntemlerini en ilkel “tek adam” anlayışına terk etmesi ve bu yüzden de inandırıcılığının kalmaması. CHP’nin başkanı olarak sizin bu konudaki tavrınız, “Egemenlik kayıtsız şartsız ulusundur” cümlesinin açıkça yok sayılmasıdır. Çünkü Erdoğan da aynı mantıkla şu tavrı sergiliyor: “Beni siz seçtiniz, gücü bana siz verdiniz; ben de o zaman her şeyi yaparım. Demokrasi zaten bu değil mi?” Hayır, bu demokrasi değildir. Sonsuz gücün tek kişiye aktarımıdır. Padişahlık mantığının devamıdır. Bunu Erdoğan, Partisi ve Türkiye için tasarlayabilir ama bu CHP’ye hiç yakışmıyor! Bunu fark ettiğiniz an, umuyorum vazgeçeceksiniz.
İkinci gerekçe, aday saptamalarının neredeyse tamamı, Parti’nin on ikinci katında gerçekleştiği için, bu milletvekili veya yerel yöneticilerin adaylıkları her açıklandıktan sonra, yurt çapında hayal kırıklıkları ve ağır tepkiler yaşanması. İstifa edenler, bağırıp çağıranlar, Parti’yi nankörlükle suçlayanlar, Genel Merkez önünde eylem çağrısı yapanlar, “Seçimde çalışırsam namerdim” diyenler ve çok iyi bildiğiniz gibi, daha neler neler!
Üçüncü gerekçe, her yöreye, her sıfata en “uygun adayı” orada yaşayan insanlar bilmesi. Örneğin, Edirne ile, Zonguldak ile, Van ile alakası olmayan insanlar veya o bölgelerde Parti içinde bile tutulmayan isimleri aday yapmakla, Parti geriye gitmiş oluyor. Bu dayatmalarla ilerlemek, kesin şekilde Parti’nin oylarını güdük bırakıyor; oyların ulaşabileceği potansiyel, adeta içten sabote edilmiş oluyor. Gerçek bir çözüm arıyorsak, ancak herkes kendi ilçesinin üyesi olarak, o aidiyetiyle, onu gerçekten tanıyanlar tarafından seçilirse, parti toplum içinde “tek başına” gezmekten kurtulur.
YENİ MYK VE BU KURULTAY BİR ÇÖZÜM DEĞİL
Sayın Kılıçdaroğlu, 28 Mayıs sonrası, üzerinizdeki baskıdan kurtulabilmek için alışılagelmiş yöntemi izliyorsunuz. Rahmetli Baykal da, benzer şekillerde kendi parti içi iktidarını sürdürüp orada vitrin yenilemeleriyle yoluna devam ederdi. Baykal’ın keşke bu yöntem alışkanlıkları yerine, sağlam Atatürkçü görüşlerini alsaydınız.  MYK’nın istifasını alıp onların yerine PM’den yeni isimleri kendiniz seçtiniz ve şimdi yeni bir vitrin ve sıfatlandırmalarla yolunuza devam ediyorsunuz. Kurultay’a da bu şekilde giderek ve orada da yine seçilerek böylece “güven tazelemiş” olarak kamuoyu nezdinde göreve devam etmek istiyorsunuz. Fakat maalesef aslında bu geçerli bir yol değil. Neden mi?
Bu hafta oluşturduğunuz yeni MYK’nızın içinde de bir karar alarak, bütün teşkilat yapısını doğrudan kendinize bağladınız. Yani örgütün tamamını atama veya azletme yetkiniz var! Sayın Kılıçdaroğlu, size gerçekleri açık olarak söylemem lazım, bu anti-demokratik tüzük yapısıyla, hiç kimse sizi Kurultay’da “seçmiş” olmuyor. Bu Parti’de il ve ilçe başkanlarını belirlemek, belediye başkan adaylarını seçmek, milletvekili aday sıralamalarını yapmak sizin tekelinizde olduğu için, örgüt içinde herkes sizin gözlerinizin içine bakarak bu sıfatlardan birini kendisine vermenizi umut ediyor. Yani sizden bekledikleri “iyiliğin” karşılığında, sizinle iyi geçinerek ve bunu ispat için size sadakat içinde “genel başkan adaylığı” imzasını büyük bir arzuyla vererek bekleyişe geçiyorlar veya aynı kurultayda güçlü ismi oldukları bir kentin delegasyonunu temsilen, Parti Meclisi’ne zaten giriyorlar. Bu ilişki, baştan çarpık ve anti-demokratik ve tamamen yakışıksız bir alış-verişten ibaret. Sıfat kovalama refleksleriyle, o anda kim başkan olursa olsun, bu ilişki aynen sürer, uygulanır. Yani bu yöntemle, hür iradesiyle hiç kimse size “destek” vermiş olmuyor. Siyasi güç ikram ederek meşruiyet kazanılmaz.
Ayrıca, Deniz Baykal’ın 2003 Ekim ayında benim başkan adaylığımın son anda önünü kesmek için kurultay günü seçimlere geçmeye birkaç saat kala yaptığı ve aynı gün uygulamaya koydurduğu, tüzüğümüzde antidemokratik ve gayri hukuki kalıcı şoklar bırakan tüzük darbesinin bir numaralı tanığı eski Genel Başkan Altan Öymen’dir. İki ayrı adaya imza vermek o tarihten itibaren imkânsız hale getirilmişti; böylece CHP tüzüğünün “Genel Başkan gizli oy, açık tasnif ile seçilir” kuralı açık olarak çiğnenmiş olduğu için oy gizliliği bilinçli olarak tarihe karıştırılmıştır.
İşte halkın sürekli olarak sorduğu “Nasıl oluyor da CHP’de bütün başarısız yönetimler yeniden seçiliyorlar” sorusunun esrar perdesini kaldıran, sürekli uygulanan bu yöntemdir.
TEK ÇÖZÜM DEMOKRATİK DİJİTAL DEVRİM TÜZÜĞÜ’DÜR
Sayın Kılıçdaroğlu, CHP’ye yakışan tek çözüm, ortak akılla demokratik dijital devrimin yaşama geçirebileceği taze bir tüzüktür. Ancak kesin uygulanacak böyle bir büyük atılımla gerek partinin içinde gerek sol kesimde gerek halk kitlelerinde CHP’ye küsmüş sayısız insan gönül rahatlığı ve tartışmasız bir inançla Parti’ye dönerek kendi ruh ve aidiyetlerini ortak hedeflere akıtabileceklerdir. Böyle bir çözümle, CHP’nin üye sayısı birkaç yıl içinde beş-on misli artar! Halk, görüşlerinin doğrudan bir işe yaradığını görerek Parti’ye çok daha fazla inanarak üye olacak, Parti’nin etik ve demokratik değerlerle yeni bir ufka yelken açtığını gören gençler akın akın gelerek geleceklerini artık bu Parti’de arayabileceklerine kani olacaklardır. Her sıfatın, seçim bölgesinde yaşayan üyeler tarafından belirlenmesi, seçilenlerin prestijini ve etkinliklerini akıl almaz bir şekilde arttıracak, her başkan, her vekil, kendi yöresinin “kahramanı” olacaktır.
Sayın Kılıçdaroğlu, sizden ve yönetiminizden bir beklentisi olan hiçbir insan bu sözleri size söyleyemez. Bu cümleleri size iletmek, kendi çıkarını veya sıfatını gözetmeden Parti’nin adında yer alan “halkıyla” bütünleşmesini, büyümesini ve iktidar olmasını isteyen bağımsız objektif insanların asli görevi olabilir, başkalarının değil. Sizden beklentisi olan hiç kimse, sizinle arasını bozmaya gönüllü olamaz, bu tartışmaların parçası haline gelerek kendi siyasi geleceğinin önünü kesmek istemez.
Sayın Kılıçdaroğlu, seçim dönemi performansınıza büyük hayranlık ve süreç boyunca emeğinize çok saygı duyduğum bir insan olarak, eminim ne demek istediğimi çok iyi anladınız. Zeki, dürüst, mütevazi, çalışkan örnek bir siyaset insanısınız. Şimdi sizden ricamız artık halkımızın içinden çıkan Parti üyelerimize güvenmeniz ve ülkemizin geleceğini seçkileri ile onların yönlendirmesi. Size 2021 baharında kendi ellerimle tekrar anlatarak teslim ettiğim Demokratik Dijital Devrim Tüzüğü’nü, hatta daha da mükemmelleştirerek yaşama geçirmeniz ve Parti tarihimize bu devrimi gerçekleştirmiş başkan olarak geçmenizi inanın çok isterim.
Saygılarımla.
Posted in Politika ve Gundem | Leave a comment

Menzil UYAP’a da mı Sızdı?!

Menzil UYAP’a da mı Sızdı?!

Müyesser YILDIZ – 6 Haziran 2023

Erdoğan’ın yeni Adalet Bakanı Yılmaz Tunç önceki gün görevi Bekir Bozdağ’dan devraldı.
Ülkemizde hukuk ve adaletin hali ortadayken; devir teslim töreninde eski Bakan Bozdağ, “Görev süremiz içerisinde ülkemize ve milletimize adalet ve hukuk alanında Sayın Cumhurbaşkanımızın politikalarını uygulamak, ülkemizin her alanda gelişmesine sağlanan katkılar olduğu gibi adalet alanında da gerekli ilerlemeleri sağlamak için büyük bir gayretle çalıştık.” dedi.
Yeni Bakan Tunç da 21 yıl boyunca Erdoğan liderliğinde demokrasinin güçlenmesi ve hukuk devletinin tahkimi yolunda çok önemli reformlara imza attıklarını vurgulayarak, şu vaatte bulundu:
“Yargının tarafsızlığını ve bağımsızlığını koruyarak, yargı teşkilatımızın her bir ferdi ile vatandaşlarımızın adalet hizmetlerinden en etkin bir şekilde yararlanması için çok çalışacağız.”
Sanki birkaç gün önce, yeniden seçildiği gece, üstelik Saray konuşmasında Erdoğan, Selahattin Demirtaş hakkında, “51 Kürt’ün ölümüne neden olan kişi” diye hüküm vermemiş ve bu kişinin “hele hele kendi iktidarlarında dışarı çıkmasının mümkün olmadığını” söylememiş gibi!..
Sanıktan Duruşma Kaçırma
Ülkeyi 21 yıldır yönetenlerin böylesine övdüğü yargıda yaşanan, film gibi bir olaydan söz etmek istiyoruz. Geçen yıl açılan önemli bir davada 22 Kasım 2022 tarihli tensip zaptıyla ilk duruşma için geçtiğimiz 9 Mayıs saat 09.00’a gün verilir.
27 Nisan’da davanın sanığının telefonuna, Adalet Bakanlığı UYAP SMS Bilgi Servisi hattından önce saat 16.50’de 9 Mayıs’taki duruşmanın saati 14.35, akabinde 14.40 olarak bildirilir. Buna göre, duruşma saati değiştirilmiştir.
İlerleyen günlerde avukatları UYAP’a bakar. Burada da duruşma saatinin 14.40 olarak kaydedildiği görülür. Haliyle hem sanık hem avukatları, 9 Mayıs günü saat 14.30 gibi mahkemede hazır olur.
Ama o da ne? Görevliler duruşmanın saat 09.00’da yapılıp bittiğini, şikâyetçi tarafın avukatının da geldiğini söyler.
Sanık avukatları şoku atlattıktan sonra bu duruma itiraz edip tutanak tutulmasını isterken, “mahkemelerin UYAP’ta belirtilen duruşma saatinden önce celse açmasının sistemin özelliği nedeniyle mümkün olmadığını” hatırlatırlar.
O esnada UYAP sistemine de girerek, “halen duruşmanın devam ettiği” şeklinde kayıt olduğunu gösterirler. Bu, sabahki duruşmanın tutanağının henüz onaylanmadığı anlamına gelmektedir.
Bunun üzerine sabahki duruşmaya katılmış olan karşı tarafın avukatını arayıp durumu anlatırlar ve o da yeniden mahkemeye gelir. Ancak herkes hazır olduğu halde Hakim, devam eden başka duruşmalar olduğundan yeniden duruşma açamayacağını bildirip olayın tutanağa bağlanması için Yazı İşleri Müdürü’ne talimat vermekle yetinir.
Tutanak aşamasında Yazı İşleri Müdürü, avukatlara mahkeme UYAP sisteminde duruşmanın saatinin 09.00 olarak göründüğünü gösterir. Avukatlar ise gerek avukat UYAP portalında gerekse Adalet Bakanlığı celse sisteminde saatin 14.40 olarak göründüğünü ve halen “Duruşma devam ediyor” yazısının olduğunu ispatlar. Her iki sistemin ekran fotoğrafları alındıktan sonra da tutanak tutulur.
Sonuçta hem sanık hem de avukatları o gün savunma yapamamış olur. Savunmalar, 6 ay sonraya gün verilmiş olan duruşmaya kalır.
Sanık Neler Anlatacaktı ki?
Bu gariplikler basit bir sistem hatası veya “sehven” olarak nitelendirilebilir mi?
Elbette. Ancak davanın konusuna da dikkat çekmemiz gerekiyor. Sanık, Menzil tarikatının etkili olduğu konuşulan önemli bir kurumda çalışmaktadır ve üst düzey dahil kurumdaki bu yapılanmanın üzerine gittiği için kendisine iftira atılarak bu davanın açıldığını, hakkında düzenlenen belgelerin sahte olduğunu, söz konusu sahte belgeleri düzenleyenlerin bir kısmının ise FETÖ ile irtibatının/iltisakının tespit edildiğini öne süren birisidir.
İşte yapılamayan -veya avukatlarının ifadesiyle “dijital bir operasyonla” engellenen- o günkü duruşmada isim isim bunları anlatacaktı.
Adalet Bakanlığı’nın Cevabı
Olayın devamı var. Avukatlar konuyu mahkemede bırakmadı; bir hafta içinde Adalet Bakanlığı’na taşıdı. Bakanlığa gönderilen dilekçede, 9 Mayıs’ta olanların yanı sıra yukarıda anlattığımız “Menzil tarikatı” ve “FETÖ” ile ilgili bilgilere de yer verildikten sonra şöyle denildi:
“Bu sebeple, Adalet Bakanlığı UYAP SMS sisteminden mesaj gönderen ya da sisteme giren/yükleyen kişinin ve UYAP Avukat Portal sistemine duruşma saatini 14.40 olarak giren/düzelten/yükleyen personelin belirlenerek Menzil tarikatı ya da kripto FETÖ mensubu olup olmadığının araştırılması gerekmektedir… Bahse konu işlemlerin örgütsel saiklerle yapılmış olması ihtimaline binaen bu sistemlerin LOG kayıtlarında gerekli incelemenin yapılarak bilgi verilmesini, gerekli görüldüğü takdirde dosyanın gereğinin takdir ve ifası için yetkili Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilmesi yönünde talepte bulunulması gerekmiştir.”
Şaşıracaksınız, ama Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Genel Müdürlüğü’nden 1 hafta sonra cevap geldi. Sadece hızı değil, içeriği de şaşırtıcı olan yanıt şu oldu:
“Genel Müdürlüğümüz UYAP’ın teknik alt yapısını yönetmekte olup, yargı birimlerine (Cumhuriyet Başsavcılıkları, mahkemeler, icra daireleri, infaz kurumları vb.) ait veriler üzerinde Genel Müdürlüğümüzün herhangi bir tasarruf yetkisi bulunmamaktadır. Genel Müdürlüğümüze gelen taleplerin adli ve idari makamlarca soruşturma veya kovuşturma dosyaları üzerinden gelmesi ve icra dairelerinden talep edilmesi halinde taleplere cevap verilebilmektedir.”
Türkçesi; Bakanlık, “Bizi ilgilendirmiyor, yapacağımız bir şey yok.” dedi.
Son durum; avukatlar şimdi de söz konusu sisteme girenlerin tespiti için Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurmaya hazırlanıyor. Gidişata göre, sonuç çıkma imkânı ve ihtimali var mı?
Hele de söz konusu olan -iddia edildiği gibi- adeta özerkliğini ilân ettiği söylenen, sık sık gövde gösterileriyle gündeme gelip devlet katında himaye edilen Menzil veya hem zihniyeti hem yöntemleriyle halen iktidar olan “FETÖ” ise?!
Posted in HUKUK-YARGI-ADALET, İrtica, TARİKAT VE CEMAATLAR, YOBAZLIK - GERİCİLİK, YOZLAŞMA - AHLAKSIZLIK | Leave a comment