ABD, “Ver Kavala’yı Al Halkbank’ı” Dese?!

ABD, “Ver Kavala’yı Al Halkbank’ı” Dese?!

Müyesser Yıldız – Sun Savunma net

Hatırlayın Biden, ABD Başkan adaylığı kesinleşmeden hemen önce Erdoğan’ı “Darbeyle değil, seçimle devirme” vaadinde bulunurken neler söyledi?
Şunları:
“Bence yapmamız gereken ona karşı farklı bir yaklaşım izlemek. Muhalefetin liderlerini desteklediğimizi açık şekilde belirtmeliyiz. Açıkça pozisyonumuzun parlamentoda da yer edinmek isteyen Kürt nüfusun entegrasyonunu sağlamak olduğunu söylemeliyiz. Yanlış olduğunu düşündüğümüz şeyler hakkında sesimizi çıkarmalıyız… Geçmişte yaptığım gibi, onlarla (muhalefet) doğrudan iletişimde olup, hâlâ var olan unsurlarını destekleyip onları Erdoğan’ı mağlup etmeleri için cesaretlendirebiliriz. Darbe ile değil, darbe ile değil, seçimle… (Erdoğan ve partisi) Dağıldı, İstanbul’da dağıldı, peki biz ne yapıyoruz? Oturup teslim mi olacağız?”
Biden’in, rahatsızlık duyduğu konulara ilişkin sözleri de çok önemliydi. Ana başlıklarıyla;
“Yapacağım son şey ona Kürtler konusunda boyun eğmek olurdu.” dedi. Tabii ki, kast ettiği, Kürt kökenli vatandaşlarımız değil, bölücü terör örgütü ve siyasi uzantılarıydı.
Günün sonunda Türkiye’nin de Rusya’ya bağımlı olmak istemeyeceğini”  vurguladı.
S-400 alımı için, “Yaptıklarının bedelini ödemeli” tehdidinde bulundu.
Ve de, “Bölgedeki müttefiklerimizle bir araya gelerek onun bölgedeki faaliyetlerini tecrit etmek, bizim için çok çaba gerektiren bir iş. Özellikle de Doğu Akdeniz’deki petrol faaliyetleri gibi…” mesajlarını verdi.
Biden’ın bu konuşması ortaya çıkınca Erdoğan ekibinin tepkisi ne oldu?
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, “Biz böyle dayatmaları kökten reddediyoruz… Hükümetin, Cumhurbaşkanı’nın, kimin değişeceğine milletimiz karar verir. Amerika’dan bir kimse karar veremez. 15 Temmuz hain darbe girişiminden sonra Ankara’ya gelerek özür dilemişti. Şimdi anlıyoruz ki, o gün timsah gözyaşları dökülmüş. Samimiyetsiz olduklarını görüyoruz.” açıklamasını yaptı.
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, “Türkiye’ye emir verme dönemi sona erdi. Ama bunu hâlâ yapabileceğinizi düşünüyorsanız, buyurun. Bedelini ödersiniz.” dedi.
AKP Sözcüsü Ömer Çelik de, yabancı devletlerin uygulayacağı hiçbir manipülasyon/müdahalenin milletimiz tarafından asla kabul edilmeyeceğini” kaydetti.
Koordinatöre” Müebbet Patrona Muhabbet
Biden Başkan oldu, taç giyen baş akıllandı mı?
Yooo!.. PKK/YPG’ye silah sevkiyatı aynen devam ediyor. Daha şu günlerde Pentagon bütçesinin detayları ortaya çıktı; Suriye’deki terör örgütünün saflarına 3 bin 500 kişi daha katmayı planlıyorlarmış.
3+1 (İsrail-Yunanistan-Rum kesimi+ABD) formatına ilave olarak bölge ülkeleriyle Türkiye’yi Kıbrıs’tan atma faaliyetleri tam gaz sürüyor.
S-400 yaptırımlarında milim kıpırdama yok.
Ve Biden, günün sonunda Türkiye’nin de Rusya’ya bağımlı olmak istemeyeceğinden” emin bir şekilde, Ukrayna savaşında bile Ankara’yı kaale almıyor.
Tüm bunlara karşın iktidarın tavrı malûm; bir telefon görüşmesi, zirvelerde bir tokalaşma için Biden’ın peşinden koşuluyor. Dahası, bu ABD’nin isteği üzerine düne kadar ülkemize düşmanlık yapan ne kadar ülke varsa, inanılmaz bir hızla “kardeş” ilân ediliyor. Bu uğurda, katledilen Gazeteci Cemal Kaşıkçı davasında görüldüğü üzere, “hukuk devleti” ilkesinden vazgeçiliyor.
Ez cümle; “Soros’un kuryesi”, “Türkiye’nin Soros’u… Gezi olaylarının perde arkası koordinatörü” diye nitelendirip, “hükümeti devirmeye teşebbüsle” suçladıkları Osman Kavala’nın ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılmasını alkışlarken, açıkça “Erdoğan’ı darbeyle değil, seçimle devirmekten” söz eden “darbelerin patronuna” böylesi muhabbet gösteriyorlar!..
Biz Onları Teröristbaşından Kumpaslardan Biliriz
Evet; konumuz ABD-AB ile adeta “yalama” olmuş ilişkiler değil, yine Gezi davasındaki cezalar.
İngiltere’nin etkili gazetelerinden Financial Times’ın davayla ilgili başyazısında; “Osman Kavala’ya verilen haksız cezanın korkmadan kınanması” ve “[Ukrayna’daki rolünün] Türkiye’nin kanunlara bağlılığını etkilememesi gerektiğini”  belirtip, “Erdoğan halen pragmatist ve Batı’nın Türkiye’ye ihtiyacı olduğunu  biliyor, fakat tersi de geçerli. Kavala’ya verilen ceza ve diğer kararlar Türkiye’nin ABD’den F-16 satın almasını karmaşık bir hale gelebilir. Türkiye bu arada halen Avrupa’ya bağlı, yatırım ve ticaretin yarısından fazlası Avrupa ile yapılıyor.” demiş. Ardından da Türkiye’nin Avrupa Konseyi’ndeki oy hakkının askıya alınabileceğini dikkat çekmiş.
Türkiye’deki hukuk ve insan hakları emperyalistlerin çok da umurunda mı?!
Biz onları ta teröristbaşını idamdan kurtarmalarından, AİHM’in bölücüler ve azınlıklar lehindeki kararlarına karşın Balyoz/Ergenekon kumpaslarına sahip çıkmalarından, TSK’ya karşı açtıkları savaşlardan çok iyi biliriz.
Hasılı; onlar planlarını yürütmeye ve çıkarlarına bakar.
Avrupa Konseyi’nden atılma işine gelince; kimbilir belki bu da danışıklı dövüştür. Brüksel/Strazburg cenahı, her daim Türkiye’nin Batı’ya ait olmadığını vurgulamıyor mu?
Keza “2023 menziline” ulaşmasına ramak kalan Ankara için, “Brüksel tramvayından” da inmenin zamanı çoktan gelmedi mi? Ayrıca AİHM’in; darbe, “FETÖ”, KHK davalarında verdiği trilyonlarca liralık tazminat cezasından böylece kurtulmuş olmaz mı?

Niye “Ver Papazı Al Kavala’yı” Demedi ki?
Dikkat ettiniz mi; Erdoğan, şu ana kadar Cemal Kaşıkçı dosyasının kapatılması konusunda tek kelam etmedi. Etmediği gibi, kararın mürekkebi kurumadan Suudi Arabistan’a gidip cinayetin  “koordinatörü”  dedikleri Prens Selman’la kucaklaştı.
Ancak Osman Kavala kararı hakkında sıcağı sıcağına konuşup şunları söyledi:
Malum bir zatla ilgili verilen karar bazı çevreleri rahatsız etti. Peki, kimdi bu adam? Bu adam, Türkiye’nin Soros’uydu ve bu adam Gezi olaylarının perde arkası koordinatörüydü ve yargımız onunla ilgili nihai kararını verdi ve bu karar da belli çevreleri, ki malûm çevrelerdir, ciddi manada rahatsız etti. Kusura bakmasınlar, bu ülkede hukuk var, bu ülkede yargı var ve bu yargı da kendi inandıklarını, bildiklerini, hakkın egemen olması için bu kararı verdiler, vereceklerdir. Şimdi birçok yerden arayanlar var, yurt dışına gittiğimiz zamanlar da bize bazı telkinlerde bulunanlar oldu. Biz de onlara dedik ki, ‘Kusura bakmayın, bizim ülkemiz bir hukuk devletidir.’
Pekala, Türkiye bir hukuk devleti” ise; o birçok yerden arayanlar, telkinde bulunanlar bu cüreti nereden aldı, alıyor?
Yok;
Trump’ın Rahip Brunson’ı,
Merkel’in Gazeteci Deniz Yücel’i,
Macron’un Mathias Depardon ve diğer Fransız gazetecileri “kurtarmasını”, Ya da Suudi Arabistan’ın Cemal Kaşıkçı davasından neyin karşılığında  “kurtarıldığını”  anlatmayacağız. Niyetimiz; sadece birilerinin Türkiye’ye guguk devleti” muamelesi çekmesinin kaynağını göstermek.
Beraberinde Erdoğan’ın o vakitler de, “Kimse kusura bakmasın” deyip sonrasında  “gereğini” yaptığını hatırlatmak. Bu konularda öylesi gel-gitler yaşandı ki, insan haliyle şunları merak ediyor:
Mademki Kavala onların değerli ve önemli bir adamı; örneğin niye, “Ver papazı, al Kavala’yı” denmedi acaba? Fetullah Gülen artık “değerini” mi yitirdi, iade işinde umutlar mı tükendi?.. Veya ABD, “Ver Kavala’yı, al Halkbank’ı” dese ne olur?!
Müyesser YILDIZ, 29 Nisan 2022
Kaynak: https://muyesseryildiz.com/2022/04/29/abd-ver-kavalayi-al-halkbanki-dese/
This entry was posted in DIŞ POLİTİKA, ORTADOĞU ÜLKELERİ, Politika ve Gundem, SUN SAVUNMA NET. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *