ANADOLU’DA UNUTULAN “BAHARI KARŞILAMA” KÜLTÜRÜ * ÇİĞDEM PİLAVI VE HİTİT ANTAHSUM BAYRAMI

ÇİĞDEM PİLAVI VE HİTİT ANTAHSUM BAYRAMI

ARKEOTEKNO – S. Vedat Karaarslan – 2015-05-01

Sümerlerde AN (gök), TAH (artma), SUM (soğan) olarak ‘gök soğanımızı artırsın’ olarak çevrilebilecek kelimenin kökeni bereketin artması olarak Hititler zamanından bu yana bilinir. Çiğdem ya da Hititce ANTAHSUM, Aşık Veysel’ in dizelerinde türkülere konu edilmiş ‘hepsinden ben alayım’ dizelerinde çiçeklerin en seçkini olarak aynı zamanda fazla yenildiğinde ise yine aynı türküde bahsi geçen ‘yiğit başına belayım’ dizesinde olduğu gibi zehirleyici özellikte bir çiçektir.

(Türkçe’ de Çiğdem, su (ıslak) kenarlarını izleyen yerlerde daha çok olduğu için yaş, yaşlı ve nem anlamına gelen Divan-ı Lügat-it Türk de ‘çi’ olarak bilinir. Eski Türkçe’de ‘çigidem’ adlı bir bitki vardır. Hünnap olarak bilinen Zizyphus sözcüğünden üretilmiş ‘iğde’ sözcüğü ile aynı kökten gelir.)
Çiğdem (crocus), süsengiller (Iridaceae) familyasına ait yumrulu, sarı ya da mavi çiçekli otsu bir bitkidir. Çiçekler, türüne bağlı olarak, ilkbahar ya da sonbaharda açar. İlk baharda çiçeklenen türlerin yumurtalığı toprak altında kalan uzun çiçek tüpleri vardır. Çiçekler geceleri ya da kötü havalarda kapanır. Çiğdem, kökleri yerin altında kalan soğan familyasına giren bir bitkidir. Anadolu’da toplanır ve kökleri yenir, yemeklere katılır.
(Latince adı ise Yunan mitolojisinde Crocus (Krokos) dan gelir. Krokos adlı bir delikanlı bir savaşta yenilir ve kanının toprağa aktığına ve çiğdem çiçeklerinin bundan sonra çıktığına inanılırdı. Bir başka mitosda ise Krokos adlı delikanlı Nympha Smilaks ile yaşadığı bir aşkın sonucunda safran bitkisine dönüşmüştür. Smilaks ise bugün bildiğimiz Avrupa saparnası adlı ‘smilax aspera’ ya dönüşmüştü. Antik Çağlarda yeni evlenmiş çiftlerin gerdek odalarındaki yataklarına doğurganlığı artırsın diye çiğdem serpiştirilirdi. Mitolojide Gaia tarafından Zeus ve Hera’nın yatağına çiğdem otu serpildiği söylenir.)

Günümüzde Orta Anadolu Bölgesinde, karaçalı (yöresel ağız ile küsküç denilir) denilen bir çubukla mor-eflatun-sarı çiçekli çiğdem kökleri çıkarılır. Daha sonra özellikle çocuklardan oluşturulmuş alaylar köyde tekerlemeler söyleyerek adına ‘Çiğdem Gezmesi’ denilen ev ev gezerek pilav yapılmak üzere genellikle yağ ve bulgur toplarlar. Evlerden yağ verenin ‘oğlan çocuğuna’ sahip olacağı, bulgur verenin ise ‘kız çocuğuna’ sahip olacağı müjdelenir ve yağ verene sarı çiğdem, kız verene ise mor çiğdem verilir.
Yağ veya bulgur vermeyenin kapısında sürekli beklenir ve kapı açılana kadar ‘ Dam başında boyunduruk, bekleye bekleye yorulduk, bahşiş verirsen giderik, yoksa akşama kadar dururuk‘ manisi söylenir. Ve sonunda 6-12 yaşındaki çocuklardan oluşan alayın topladığı yağ ve bulgur, ve çiğdemlerle diğer malzemeler bir kazanda karıştırılarak çiğdem pilavı pişirilerek köyde dağıtılır.

Günümüzde Orta Anadolu Bölgesinde, karaçalı (yöresel ağız ile küsküç denilir) denilen bir çubukla mor-eflatun-sarı çiçekli çiğdem kökleri çıkarılır. Daha sonra özellikle çocuklardan oluşturulmuş alaylar köyde tekerlemeler söyleyerek adına ‘Çiğdem Gezmesi’ denilen ev ev gezerek pilav yapılmak üzere genellikle yağ ve bulgur toplarlar. Evlerden yağ verenin ‘oğlan çocuğuna’ sahip olacağı, bulgur verenin ise ‘kız çocuğuna’ sahip olacağı müjdelenir ve yağ verene sarı çiğdem, kız verene ise mor çiğdem verilir. Yağ veya bulgur vermeyenin kapısında sürekli beklenir ve kapı açılana kadar ‘ Dam başında boyunduruk, bekleye bekleye yorulduk, bahşiş verirsen giderik, yoksa akşama kadar dururuk’ manisi söylenir. Ve sonunda 6-12 yaşındaki çocuklardan oluşan alayın topladığı yağ ve bulgur, ve çiğdemlerle diğer malzemeler bir kazanda karıştırılarak çiğdem pilavı pişirilerek köyde dağıtılır.
Çiğdem, AN.TAH.SUM (şar) bayramının karşılığı olarak bu bitkinin bahar mevsiminin geldiğinin habercisi olması dolayısıyla ‘çiğdem şenliği’ kutlamalarının yapıldığı bir Hitit Bayramıdır. Çiğdem, kadın doğurganlığının bir ifadesi olarak , baharın bir müjdeleyici bitkisi olarak antik çağlardan günümüze kadar ulaşan bir ritüel obje olarak kullanılmıştır.
Ritüel metinleri sayesinde Hititlerin en iyi bilinen bayramı olan AN.TAH.ŠUM 38 gün sürerdi. Oğlu II. Mursili dönemine tarihlenen metinlerden öğrendiğimize göre ilk kez I. Šuppiluliuma (MÖ 1370-1340) zamanında bu bayramın kutlanmakta olduğu anlaşılıyor. Sonrasında sürekli olarak kopyalanan ritüel metinleri sayesinde IV.Tudhalia (MÖ 1250-1225) dönemine dek izlenen bu bayramın ortaya çıkışı II.Muršili dönemi belgelerinde
(Vakî oldu ki), babam Hatti ülkesi tanrıları ve Arinna’nın güneş tanrıçası için AN.TAH.ŠUM bitkisi ihdas etti. Adı geçen bu konu çok önemlidir. İlkbahar olduğunda Hattuša’dan giderim ve orada (Arinna kentinde) tanrılar için A(N.TAH.ŠUM bitkisi bulunur.” 
Arinna’nın günümüzdeki Alacahöyük olduğu düşünülüyor.
Bu bayramda Hitit Büyük Kralı, Tahurpa kentini (Çorum, Alaca, Eskiyapar, Boyalıhöyük) ziyaret eder. Bu ziyaretin yazın başlangıcı olan günleri işaret etmek amacı ile yapıldığı tabletlerden anlaşılmaktadır. [3] Bitkinin özellikle Hitit Alacahöyük (Arinna) ortostatlarında sıkça işlenmiş bir bitki olarak yerini alması (Erkut, 1998) bitkinin ilkbaharda açıyor olması yaz mevsimin geldiğinin habercisi olarak göze çarpmaktadır.

AN.TAH.SUM ‘Çiğdem Şenliği’ olarak Hitit Bayramı günlerinde Güneş tanrıçası Arinna ve Hatti tanrıları için 38 gün süren kutlamalarda çiçek adeta kutsanır. Bu yukarıda görüldüğü üzere Alacahöyük ortostatlarında alt köşedeki çiçeğin ‘an.tah.sum’-şar çiçeği olarak tasvir edilmesine neden olmuştur. Hititologlar ‘şar’ ekinin bitkinin soğanlı olmasını ifade ettiğini söylüyorlar…
Süsengiller (Iridaceae) familyasından olan safran (crocus sativus) ise çiğdemin familyasından gelen bir bitkidir. Yaklaşık yarım kilogram safran 80.000 çiçekten elde edilebiliyor ve kendi ağırlığının 100.000 katı suyu sarı renge boyayabiliyor. Safran aynı zamanda sarı renk özelliği olarak ta insan midesine iyi gelmesi ve insan gözünün en uzaktan iyi seçilebildiği renk olarak ta bilinen özelliğinden dolayı (örneğin taksi renklerinin bu özellikte dolayı sarı renge boyanması) insan hayatında önemli roller üstlenmiş bir bitkidir.
Sarı en önemli metal olan altının rengidir. Aynı zamanda kraliyet rengidir. Çiğdem ilk bahar aylarında açan yenilebilen bir bitki iken diğer cinsi olan safran kraliyet ailelerinin giysilerinin rengi olan ‘altın’ sarısının elde edilmesi için kullanıldığından dolayı Hititler tarafından ortostatlara çizilmiş olduğu düşünülebilir.
Yine de baharın müjdecisi olan ‘çiğdem’ ve aynı zamanda kraliyet rengini veren aynı familyanın ürünü olan ‘safran’ Hititlerin AN.TAH.SUM bayramının ana bitkisi olarak ortostatlarda neden sıkça tasvir edildiğinin cevabını veriyor ve bu çiçeğin öneminin hala ‘Çiğdem Gezmesi’ adı altında bir ritüel olarak Anadolu’da yaşatılmakta olduğunu gösteriyor.

KAYNAKLAR
[1] http://aregem.kulturturizm.gov.tr/TR-131405/cigdem-pilavi.html
[2] Sedat Alp, Hitit Çağında Anadolu, Tübitak Yayınları, 2000
[3] Özlem Sir Gavaz, Hitit Krallarının Kült Gezileri ve Tanrılar İçin düzenledikleri Merasimler
[4] http://www.nisanyansozluk.com/?k=i%C4%9Fde&lnk=1
[5] https://tr.pinterest.com/pin/572801646333099487/?lp=true (resim)

https://www.arkeotekno.com/pg_151_cigdem-pilavi-ve-hitit-antahsum-bayrami
This entry was posted in GEÇMİŞİN İÇİNDEN YAŞAM, HAYATIN İÇİNDEN, KÜLTÜR - EĞİTİM - ÇAĞDAŞLIK. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *