Cemaat ve tarikatların devletleştirilmesi * Tarikat ve cemaatler, Cumhuriyet tarihi boyunca sosyal hayatta büyük bir güç olmaya çalışmışlardır. Sosyal hayatta kendilerine ait hakimiyet ve nüfuz alanları kuran tarikat ve cemaatler, siyasal hayatta da etkin olmaya çalışmışlar,

Cemaat ve tarikatların devletleştirilmesi

Prof.Dr. Bilal Sambur – Cumartesi, 17 Ağustos, 2019


Ülkemizde en kritik alanların başında din-devlet ilişkileri gelmektedir. Şimdiye kadar din-devlet ilişkileri konusunda din ve vicdan özgürlüğü temelinde demokratik, sivil ve çoğulcu bir modelin geliştirilmemiş olması, din-devlet ilişkilerinin hep sorunlar üreten bir alan olmasına yol açmıştır. Din-devlet ilişkileri bağlamında en çok konuşulan konu ise cemaat-tarikat-devlet ilişkileridir. Cemaat-tarikat-devlet ilişkileri şimdiye kadar hep gizemli bir alan olmuştur.

Cemaat-tarikat-devlet ilişkilerinin hep karanlıkta yürümesi, perde arkasında olup bitenlere dair neredeyse hiçbir şey bilmememize neden olmaktadır. Toplum, tarikat-cemaat-devlet ilişkileri konusunda büyük bir bilgi açlığı çekmekte, arka planda ilişkilerin nasıl yürüdüğünü merak etmektedir.

Son dönemde Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından hazırlanan “Dini Sosyal Teşekküller, Geleneksel Dini-Kültürel Oluşumlar ve Yeni Dini Yönelişler” isimli bir rapor kamuoyunda tartışılmaktadır. Kamuoyunun önemli bölümünde, gizli nitelikteki raporun bir istihbarat raporu olduğuna dair bir algı mevcuttur. Rapor, devletin ve Diyanet İşleri’nin tarikat ve cemaatleri, geleneksel din anlayışının, yani Ehl-i Sünnet itikadının temsilcileri ve koruyucuları olarak gördüğünü, Ehl-i Sünnet itikadının sağlıklı bir şekilde yayılması ve gelişmesi için devletin tarikatları ve cemaatleri desteklemesinin önemli olduğu fikrini işlemektedir.

Rapor, açık bir şekilde din-devlet ayrılığına vurgu yapmamakta, din ve devleti birbirinin tamamlayıcısı gören bir anlayışı ortaya koymaktadır. Rapor, yeni dönemde dinin, yani Ehl-i Sünnet inancının temsilcileri olarak görülen tarikat ve cemaatlerin hizmetinde olma şeklinde bir görevi devlete yüklemektedir.

Rapor, sağlıklı dini anlayış kavramı çerçevesinde tarikat ve cemaatleri değerlendirmektedir. Raporda sağlıklı dini anlayış kavramıyla kastedilen şey, Ehl-i Sünnet itikadı ve devletin kurucu felsefesiyle bağdaşan inanç, görüş, amel ve yapılanmalar kastedilmektedir. Başka bir ifade ile devlete göre dinin ne olduğu tanımlanmaktadır.

Devlete göre din sağlıklı ve sahih olarak nitelenirken, devlete göre olmayan inanç ve yapılanmalar ise Ehl-i Sünnet itikadından ayrılmış örgütlenmeler olarak değerlendirilmektedir. Burada asıl önemli olan nokta, sahih ve sağlıklı olan dinin devlet merkezli olarak belirlenmiş olmasıdır.

Rapor, devletin ve Diyanet’in sağlıklı dini inanca sahip tarikat ve cemaatleri belirlerken Ehl-i Sünnet itikadına uygunluğu ve tarikatların Şeriattan sapmama ilkelerini esas aldığını ortaya koymaktadır. Makbul olan din anlayışının Ehl-i Sünnet ve Şeriata uygun olan anlayış olduğunu belirleyen Diyanet, bu makbul din anlayışını takip eden tarikat ve cemaatleri makbul tarikat ve cemaat olarak algılamaktadır. Diyanet, devletten ve Ehl-i Sünnet’ten yana olan tarikat ve cemaatleri, devletin birlik ve bütünlüğü açısından makbul ve yararlı görürken, bu çizgide olmayanları zararlı ve yıkıcı yapılanmalar kategorisine yerleştirmektedir.

Tarikat ve cemaatler, Cumhuriyet tarihi boyunca sosyal hayatta büyük bir güç olmaya çalışmışlardır. Sosyal hayatta kendilerine ait hakimiyet ve nüfuz alanları kuran tarikat ve cemaatler, siyasal hayatta da etkin olmaya çalışmışlar, görünmeyen siyasal aktörler olarak siyasal partiler dahil her türlü politik yapıyı yönlendirebilmişlerdir.

Cemaat ve tarikatlar, sosyal ve siyasal hayatta hakimiyet mücadelesi veren hegemonik yapılardır. Hegemonik karakterlerinden dolayı tarikat ve cemaatlerin, sahici anlamda demokratik hayata katkı sunmadıkları ve gerçek birer sivil toplum yapılanmasına dönüşmediklerini söyleyebiliriz.

Tarikat ve cemaatler, devletin bütün kurumlarında ve toplumsal hayatın her alanında örgütlenmekte ve güçlenmektedirler. Devlet içinde örgütlenen tarikatların ve cemaatlerin, devletin imkanlarını, kendi hegemonik çıkarları için kullanmaları, devleti devlet olmaktan çıkardığı gibi, toplumsal yapıda derin yozlaşmalara ve çatışmalara zemin hazırlamaktadır. Demokratik süreçlerin sağlıklı işlemesi ve sivil toplum yapımızın güçlü bir şekilde oluşması için tarikat ve cemaatlerin, devlete sızma ve orada örgütlenme obsesyonundan kurtulmaları gerekmektedir. Devlete sızan ve orada örgütlenen her türlü örgüt, çete, klik, cemaat ve tarikat, devlet, millet ve ümmet için tehlike oluşturmaktadır. Hiçbir tarikat ve cemaate, resmi tarikat ve cemaat şeklinde bir konum ve ayrıcalık verilmemelidir.

Bütün tarikat ve cemaatlerin FETÖ gibi olmadığını söylemek, anlamlı bir söylem değildir. Tarikat ve cemaatlerin, FETÖ’den farklarını ortaya koymaları için devlet içinde örgütlenmemeleri ve bütün yapılarını şeffaflaştırmaları gerekmektedir. Gizli kapaklı işlerini yürüten ve birçok yüzü olan yapıların, tarikat ve cemaat olarak nitelenmeyi hak etmediği gibi, demokratik sivil toplumun unsuru olmayı da hak etmediğinin altının çizilmesi gerekmektedir.

Rapor, devletin Diyanet yoluyla tarikat ve cemaatleri tam olarak zapt ü rapt altına alacağını ifade etmektedir. Osmanlı döneminde tekkeleri denetleyen Meclis-i Meşayıh örneğine atıfta bulunularak Diyanet İşleri’nin de tarikat ve cemaatleri denetlemesi ve kontrol etmesinin günümüz şartlarında gerekli ve meşru olduğu mesajı verilmektedir. Tarikat ve cemaat işleri ile devlet işlerinin birbirinden ayrılması yerine devlete bağlı tarikat ve cemaatler şeklinde bir anlayış benimsenmiştir. Rapor, yeni dönemde tarikat ve cemaat işlerinin artık devlet işi olarak anlaşıldığının belgesi niteliğindedir.

Diyanet’in tarikatler ve cemaatler raporu, dini hayatta mutlak bir homojenliğin sağlanmasını hedefleyen bir politika belgesidir. Devlet, Ehl-i Sünnet itikadı ve şeriat temelinde dini hayatta itikadi ve ameli homojenliği sağlamayı istemektedir. Rapor, devletin tarikat ve cemaatleri, itikadi ve mali açılardan Diyanet’in kontrol ve denetimine sokacağını, tarikat ve cemaatlerin uluslararası ilişkilerinin devlet tarafından belirleneceğini, tarikat ve cemaatlerin devletin amaçlarına hizmet eden yumuşak güç araçları olarak tasarlandığını ortaya koymaktadır. Rapor, Diyanet’in uzantısı ve unsurları olmayı kabul eden tarikat ve cemaatlerin makbul yapılar olarak var olacağını, Diyanet’in ortaya koyduğu çizginin dışında olan tarikat ve cemaatlerin ilerleyen süreçte etkisizleştirilecekleri ve işlevsizleştirileceklerini haber vermektedir.

Rapor, devletin tarikat ve cemaatleri bir güvenlik sorunu olarak gördüğünü göstermektedir. Devlet açısından tarikat ve cemaatlerin her türlü inanç ve pratiği, potansiyel olarak bir güvenlik sorununa dönüşebilir. Devlet, güvenlik sorunu olarak gördüğü tarikat ve cemaatlere karşı bizzat kendisine bağlı yeni bir dini yapılanma ihdas etmeyi hedeflemektedir. Tarikat ve cemaatlerin devletleştirilmesiyle sorunun çözüleceğini varsayan rapor, Diyanet’i cemaat ve tarikatların başına kayyum olarak atamayı günümüzün acil ve meşru ihtiyacı olarak görmektedir. Diyanet, hazırladığı raporla kendisi tarikat ve cemaatlerin başına dini kayyum olarak atamıştır.

Rapor, tarikat ve cemaatlerin dini ve sosyal alanı kaplamalarından devletin rahatsız olduğunu göstermekte ve devletin Diyanet dışındaki her türlü tarikat ve cemaati Diyanet eliyle denetleyip kontrol edeceğini göstermektedir.

Raporda sürekli olarak dini konulardaki yanış bilgilendirmelerden, uygulamalardan ve yapılanmalardan söz edilmektedir. Başka bir ifade ile devlet, dini konulardaki yanlış bilinçlenmeyi sorun olarak görmekte, dini konularda toplumun yanlış bilincini düzeltip sağlıklı ve sahih bir itikad edindirmeyi kendi görevi olarak kabul etmektedir.

Rapor, ilerleyen süreçte devletin dini alanda tek başına hakim aktör olacağını, cemaat-tarikat faktörünün etkisizleştirileceğinin işaretini vermektedir.


Prof.Dr. Bilal Sambur – Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Öğretim Üyesi

https://turkish.aawsat.com//home/article/1860126/profdr-bilal-sambur/cemaat-ve-tarikatların-devletleştirilmesi

This entry was posted in DİN-İNANÇ, İrtica, ŞERİAT - İRTİCA - KARANLIĞIN AYAK SESLERİ, SİYASAL İSLAM, TARİKAT VE CEMAATLAR, YOBAZLIK - GERİCİLİK. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *