FETÖ’NÜN ARDINDA KALAN RUHU KUMPASLARA DEVAM EDİYOR * DESTEK ÇAĞRISI * Ordu, düşmanlarımızın birinci taarruz hedefi oldu. Orduyu imha etmek için mutlaka subayları mahvetmek, aşağılamak lazımdır. Buna da teşebbüs ettiler. Bundan sonra milleti koyun sürüsü gibi boğazlamakta, engeller ve müşkülat kalmaz. Bu hakikat karşısında ve içinde bulunduğumuz vaziyete göre subaylar heyetimize düşen vazifenin mahiyeti, ehemmiyeti ve kıymeti kendiliğinden meydana çıkar.

Haksız ve düzmece kanıtlarla tutuklanan ve ceza evine konulan Vatansever komutanlarımıza destek olmayi düşünürseniz bilgiler ve adresleri asagida Özel Büro İstihbarat Gurubu tarafından paylasilmistir. Lütfen haksızlığa ve hukuksuzluğa DUR diyelim!

Dr.Mustafa Atac


Sevgili Silah Arkadaşlarım/Komutanlarım !!!

AKP FETÖ kardeşliği ile yıllarca hapislerde tutsak tutulan silah arkadaşlarımız/ komutanlarımız, FETÖ darbe girişimi nedeniyle bu kardeşliğin sona ermesiyle salıverilmişlerdi. Ama şimdi de intikam ateşiyle yanıp tutuşanların talimatlarıyla 14’ü yeniden tutsak alındı, 7’sinin yargılanması sürüyor.

Muhalif partiler ve medya, Kavala’ya ve Demirtaş’a kıskançlıkla sahip çıkarken, silah arkadaşlarımızı/komutanlarımızı ya hiç gündeme getirmiyorlar ya da cılız birkaç söz söylemekten öte gitmiyorlar.

Daha üzücü olanı, emekli asker örgütleri de (TUSAŞ-TEMAD-Muharip Gaziler dernekleri) pek oralı değiller. Hadi onların yönetimleri, kendilerini görevlendiren/destekleyen MSB’ye ve Gnkur.a bağlı hissediyor olabilirler. Ya bizler? Onlar yapmıyorsa, biz, Mustafa Kemal’in askerleri, ellerimiz birbirimizin omuzlarında “yaşamımızı bile feda etmeye hazır olduğumuz”  andı içtiğimiz silah arkadaşlarımıza/komutanlarımıza sahip çıkmayacak mıyız?

Ailelerimizle birlikte yüzbinler, milyonlarız biz. Hepimizin siyasi düşüncelerine uyan her siyasi yelpazede siyasi partiler var. Her ilde “sessiz çığlık” atarak medyayı harekete geçirebilir ve -seçimlerin yaklaştığı dikkate alınırsa- siyasi partiler üzerinde baskı oluşturabiliriz. Tutuklu silah arkadaşlarımızın/komutanlarımızın duruşmalarına katılarak, onlara mektuplar yazarak, ailelerini ziyaret ederek ve yardımcı olarak morallerini yüksek tutmalarına katkıda bulunabiliriz.

Kıpırdanalım artık…lütfen!


CEZAEVLERİNDE KALAN 14 KOMUTANIMIZIN ADRESLERİ :

T.C. Adalet Bakanlığı 1 No’lu F Tipi Yüksek Güvenlikli Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğünde (Buca / Kırıklar / İZMİR) 

Çetin DOĞAN
Çevik BİR


T.C. Adalet Bakanlığı Silivri Kapalı İnfaz Kurumunda (Silivri/İSTANBUL) 

Ahmet ÇÖREKÇİ: 9. Kısım, Koğuş B2
İlhan KILIÇ: 9. Kısım, Koğuş B2
Çetin SANER: 9. Kısım, Koğuş B1-01
Aydan EROL: 9. Kısım, Koğuş B1-01
Kenan DENİZ : 9. Kısım, Koğuş B-01-03
İdris KORALP : : 9. Kısım, Koğuş B-01-03


1 No’lu F Tipi Yüksek Güvenlikli Ceza İnfaz Kurumunda (Sincan/ ANKARA) 

Fevzi TÜRKERİ : Koğuş B2 – 6 – 66
Yıldırım TÜRKER: Koğuş B2 – 6 – 66
Vural AVAR: Koğuş B2 – 6 – 65
Hakkı KILINÇ: Koğuş B2 – 6 – 67
Erol ÖZKASNAK: Koğuş B2 – 6 – 67


Mustafa Kemal Atatürk’ün, 31 Temmuz 1920 tarihinde, Afyonkarahisar Kolordu Dairesi’nde subaylara hitaben yaptığı konuşmanın tam metni..

Millet, bağımsızlığının muhafazasından ibaret olan hayati gayesinin teminini Ordudan, Ordunun ruhunu teşkil eden subaylardan bekler. İşte subayların yüce olan vazifesi budur. Allah göstermesin milletin bağımsızlığı ihlal edilirse, bunun vebali subaylara ait olacaktır.

Efendiler !

Eski silah arkadaşlarımla böyle yakından ve samimi temasta bulunmaktan büyük vicdani zevk hissediyorum. Sizinle oturup uzun hasbıhal etmek isterdim. Fakat çoksunuz; müsait yer de yok. Bu sebeple hissiyatımı birkaç cümle ile mülahaza etmekle yetineceğim.

Arkadaşlar!

İngilizler ve yardımcıları, milletimizin bağımsızlığını imhaya karar vermişlerdir.
Milletler bağımsızlıklarını hiç kimsenin lütuf ve atıfetine borçlu değildir.

Hiç kimse kimseye, hiçbir millet diğer millete, hürriyet ve bağımsızlık vermez. Milletlerin tabiatında en yaratılıştan mevcut olan bu hak, milletlerce kuvvede, mücadele ile mahfuz bulundurulur. Kuvveti olmayan, dolayısıyla mücadele edemeyen bir millet, mahkum ve esir vaziyettedir. Böyle bir milletin bağımsızlığı gasp olunur.

Dünyada hayat için, insanca yaşamak için, bağımsızlık lazımdır. Bağımsızlık sahibi olmak için, kuvvet sahibi olmak ve bunun için mevcudiyetini ispat etmek icap eder.

Kuvvet ordudur.

Ordu’nun hayat ve saadet kaynağı, bağımsızlığı takdir eden milletin, kuvvetin lüzumuna olan vicdanı imanıdır.

İngilizler, milletimizi bağımsızlıktan mahrum etmek için, pek tabii olarak evvela onu Ordu’dan mahrum etmek çarelerine giriştiler. Mütareke şartlarının tatbikatı ile silahlarımızı, cephanelerimizi, bütün müdafaa vasıtalarımızı elimizden almaya çalıştılar. Sonra kumandanlarımıza ve subaylarımıza tecavüz ve taarruza başladılar. Askerlik izzeti nefsini yok etmeye gayret ettiler.

Ordumuzu tamamen lağvederek, milleti, bağımsızlığını muhafaza için muhtaç olduğu dayanak noktasından mahrum etmeye teşebbüs ettiler. Bir taraftan da müdafaasız, Ordusuz bıraktıklarını zannettikleri milletin de, izzetinefsine, her türlü haklarına ve mukaddesatına taarruzla, milleti alçaklığa, boyun eğmeye alıştırmak planını takip ettiler ve ediyorlar. Her halde Ordu, düşmanlarımızın birinci taarruz hedefi oldu.

Orduyu imha etmek için mutlaka subayları mahvetmek, aşağılamak lazımdır.

Buna da teşebbüs ettiler. Bundan sonra milleti koyun sürüsü gibi boğazlamakta, engeller ve müşkülat kalmaz. Bu hakikat karşısında ve içinde bulunduğumuz vaziyete göre subaylar heyetimize düşen vazifenin mahiyeti, ehemmiyeti ve kıymeti kendiliğinden meydana çıkar.

Milletimiz hür ve bağımsız yaşamak lüzumuna tam bir iman ile kani olmuş ve buna kati azim ile karar vermiştir. Zaman zaman, şurada burada üzüntü verici karaktersizliklerin görülmüş olması, hiçbir vakit milletimizin genel kanaatine, hakiki imanına sekte vurmamıştır ve vurmayacaktır. Dolayısıyla kuvvetin, ordunun vücudu için lazım olduğunu söylediğim kaynak ki, milletin vicdanı-imanıdır, mevcuttur.

Ordu ise, arkadaşlar, ancak subaylar heyeti sayesinde vücut bulur. Malum bir askeri hakikat, felsefi hakikattir; Ordu’nun ruhu subaylardadır. O halde subaylarımız, düşmanlarımız tarafından yıkılmak istenilen ordumuzu tamir edecek ve canlandıracak ve Ordu ve milletimizin bağımsızlığını muhafaza edecektir.

Millet, bağımsızlığının muhafazasından ibaret olan hayati gayesinin teminini Ordu’dan, Ordu’nun ruhunu teşkil eden subaylardan bekler. İşte subayların yüce olan vazifesi budur. Allah göstermesin milletin bağımsızlığı ihlal edilirse bunun vebali subaylara ait olacaktır.

Subaylar, izah ettiğim yüce, mukaddes ve bütün açılardan üzerlerine düşen vazife itibariyle, bütün mevcudiyetleriyle ve bütün dikkat ve ferasetleriyle, giriştiğimiz Bağımsızlık mücadelesinde birinci derecede faal ve fedakar olmak mecburiyetindedirler.

Şahsi ve özel hayatları itibariyle de subaylar, fedakarlar sınıfının en önünde bulunmak mecburiyetindedirler. Çünkü düşmanlarımız herkesten evvel onları öldürür. Onları aşağılar ve hor görürler.

Hayatında bir an olsa bile subaylık yapmış, subaylık izzetinefsini, şerefini duymuş, ölümü küçümsemiş bir insan, hayatta iken, düşmanın tasarladığı ve reva gördüğü bu muamelelere katlanamaz. Onun yaşamak için bir çaresi vardır. Şerefini korumak! Halbuki düşmanlarımızın da kastettiği, o şerefi ayaklar altına atmaktır.

Dolayısıyla subay için ya istiklal, ya ölüm vardır. Fakat arkadaşlar ölmeyeceğiz, bağımsızlığımızı muhafaza ederek yaşayacağız ve milletimizi daima bağımsız görmekle bahtiyar olacağız!’

Mustafa Kemal

This entry was posted in ATATURK, ERGENEKON - BALYOZ, FAŞİZM, TSK. Bookmark the permalink.

2 Responses to FETÖ’NÜN ARDINDA KALAN RUHU KUMPASLARA DEVAM EDİYOR * DESTEK ÇAĞRISI * Ordu, düşmanlarımızın birinci taarruz hedefi oldu. Orduyu imha etmek için mutlaka subayları mahvetmek, aşağılamak lazımdır. Buna da teşebbüs ettiler. Bundan sonra milleti koyun sürüsü gibi boğazlamakta, engeller ve müşkülat kalmaz. Bu hakikat karşısında ve içinde bulunduğumuz vaziyete göre subaylar heyetimize düşen vazifenin mahiyeti, ehemmiyeti ve kıymeti kendiliğinden meydana çıkar.

  1. emin says:

    Üzülmemek elde değil.birCumhuriyet düşmanlığı 1950 lerden beri sürmektedir.Silahlı kuv.hizmet etmiş subaylarımız içerdedir.ömürlerinden çalınmaktadır.28 şubat ın içinde Cia vardır sanıyorum.tıpkı 1960 27 mayıs devrimin içinde olduğu gibi…28 şubat ta başb.Erbakan dı.yardımcısı ( abd vatandaşı olan Tansu çillerdi.Çillerin CİA ajanı olduğu Aydınlık gaz.baş sayfasında )çillere buğün niçin 28 şubat sorulmuyor.
    Çünkü iktidarın yanındadır.iktidar utanmazlık içinde olup Cumhuriyeti yıkma peşindedir.sabır dilemekten başka çaremiz yoktur.Hesap yokturyi sabırla beklemekteyim.

  2. emin says:

    Not:27 Mayıs 1960 devriminin içinde CİA var demiştim.belge sayılırmı evet…..Amerika Büyük elçiliğinde çalışan askeri ataşe Fred Haynes 1960 yılında görevli olarak Alpaslan Türkeş i radyoevine kendisinin götürdüğünü söylemiş ve daha sonrada rütbesi Korgeneralliğe yükseltilmiştir.Türkeş sevenler ! bunu biliyorlarmı ?aramızda ayrılan Sn.Aytunç Altındalı sayğıyla anıyorum.Belge…Türki ye de ve dünya,da casuslar…syf.67.sayğılarla.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *