DEVŞİRİLEN BASIN VE” DIŞ GÜÇLER BAŞARILI OLMAMIZI İSTEMİYORLAR”

DEVŞİRİLEN BASIN VE DIŞ GÜÇLER
BAŞARILI OLMAMIZI İSTEMİYORLAR

Naci Kaptan – 11.11.2021


Özellikle az gelişmiş veya gelişmemiş, toplumlarda, eğitim düzeyi düşük olan ülkelerde “DIŞ GÜÇLER BAŞARILI OLMAMIZI İSTEMİYORLAR” DEYİŞİ, başarısız iktidarların kullandığı bir sözdür. Başarısızlığın faturası bir başkasına kesilir. “Yabancı ülkeler ekonomimizi bozarlar, paramızın değerini düşürürler” Kimse sormaz mı; kardeşim nasıl üfürükten bir ekonomin var? gelen bozuyor, giden bozuyor!!!”

İktidarlar yaptıkları yanlışları saklayacak, yapmadıkları güzel eylemleri de yapılmış gibi yazacak, sürekli propaganda yaparak iktidarı/lideri yüceltecek medyaya gerek duyarlar. , Propaganda ofisleri, başarısız olan politikaların sonuçlarını saklarlar veya yalan söylenerek sanki başarı sağlanmış gibi adeta toplumun gözüne sokarcasına, tv’lerde, yazılı basında yaygara kopartılarak propagandalar yapılır.

Böylece iktidar partisi seçmeni ve eğer az eğitimli oy kümesi varsa bu cahil toplum daha kolayca yanıltılarak konsolide edilir. Bazen de bu oy kümesi korkutulur, geleceklerine ait kuşkular yaratılır ve partinin kanatları altında kalmaları sağlanır. Planlı yoksullaştırılan toplumun bağlılığını sağlamak için sürekli sosyal yardımlar yapılır.

Emperyalizm,  göz koyduğu, ekonomik olarak işgal edilecek ülkede taşaron olarak görevlendirdikleri lider adaylarından şunları ister;

1.  Anayasayı sana verdiğimiz örneğe uygun olarak değiştir.
2. Parlamenter sistemi değiştir.
3. Başkanlık sistemine geç.
4. Medyayı kontrol altına al. (Türkiye’de en vurucu örnek kamunun 750 milyon doları ile alınan SABAH gazetesidir.)
5. Vakıflar ve dernekler yasasını yabancılara göre değiştir.
6. Yargıyı denetim altına al.
7. Orduyu etkisizleştir.
8. Özelleştirmelere başla.

Artık O ülkenin/Devletin çöküş süreci başlamıştır.

Sayın Bülent Esinoğlu psikolojik harp ve korkutma için şöyle yazdı;

“Psikolojik harbin ana unsuru korkutmadır. Psikolojik savaş eğitimi alan kişiler, korku üzerinden eğitilirler. Çünkü insan korkar. Kitleler korkar. Devletler korkarlar. Teröristler de terör yaparken, korkutma üzerinden iş yaparlar. Totaliter yönetimlerin, kitleri yönetmede, kullandığı temel araç, korkudur. Korkutmadır. Korkutmada, en çok kullanılan yöntem ise, dış düşman yaratmaktır. Muhalefeti, imha etmek için de dış düşman ile muhalefeti özdeşleştirmektir. Bu mekanizma, tarih boyunca çok kullanılmış ve her seferinde de sonuç vermiştir. Bu mekanizmayı, dünyada en çok kullanan Hitler ve Amerika’dır. Ülkemizin de Amerikan müttefiki olduğunu düşündüğümüzde, bizim psikolojik harp görevlilerinin, aynı sistematiği öğrendiğini var saymamız gerekir.”

Bu bilgilerden sonra Şimdi size Arjantin’in nasıl çöktüğünün hikâyesini anlatacağım. Bu öyküyü okudukça Türkiye ile ne kadar çok benzeştiğini hayretler içinde göreceksiniz.

Arjantin 2.791.810 kilometrekare  toplam yüz ölçümü ile Güney Amerika’da ikinci, dünyada ise en büyük sekizinci ülkedir. Arjantin 1870’li yıllardan itibaren zengin yer altı kaynakları ve tarımsal faaliyetlere elverişliliği sayesinde dünyanın en zengin devletlerinden biri olmuştur.

Arjantin’in çökmesinin bir nedeni de medyanın el değiştirerek özelleştirilmesi, iktidarın televizyonları ve yazılı basını devşirerek toplumu yalan haberlerle kandırarak gerçekleri saklamasındandır.

Emperyalizm 1970’lerde Arjantin’in zenginliklerine göz koydu. Uluslararası  şirketlerin patronları  genelde küresel baronlardır. Emperyal devletlerin yöneticileridir. Bu baronlar Arjantin’i ele geçirmek için önce kendileriyle işbirliği yapacak bir yönetici buldular ve Arjantin’in başına getirdiler.  Arjantin’e göç etmiş olan Suriye kökenli Müslüman bir ailenin oğlu olan El Turco lâkaplı Carlos Menem.  La Rioja Valisi, Arjantin Devlet Başkanı ve Senatör.

Arjantin’in sansasyonel yıllarının bu karizmatik başkanı, Peronizm’in askerler eliyle yeniden iktidara getirildiği 1973’ten 1976’ya kadar La Rioja eyaletinin valiliğini yapmıştı. 1976’da askeri cunta onu iki yıllık hapislikten sonra Mar del Plata’ya sürgüne gönderdi.

Demokrasiye geçişle beraber tekrar La Rioja valisi seçilen (1983-1989) Menem, Peronist Parti “Partido Justicialista” içinde yükselerek devlet başkanlığına kadar çıkmayı başardı. 1989-1999 yılları arasında Arjantin devlet başkanlığı koltuğunda oturdu. İktidarın, yukarıdakilerin parası ve aşağıdakilerin minnettarlığı üzerine kurulduğuna inanmıştı.

Güçlü rakiplerinin zayıf yanlarından faydalanıyor ve onların anlaşamadığı, kendisinden güçlü aktörlerle ittifak kuruyordu. Kendisine ağa havası veriyor, kısa ve esmer görüntüsüyle çelişkili biçimde ayrıcalıklılar kulübündeymiş gibi davranıyordu. Menem güçten zevk alan bir adamdı. İktidarın sadece kendisine sunduğu fırsatlardan yararlanıyordu.

Menem yalnızca güçten zevk almıyordu, onu elde etmek için her şeyi yapıyordu da.   Kurduğu saadet ağını besleyebilmek için yasadışı silah kaçakçılığına bile imza atmıştı. Sonra bu suçunu örtbas etmek için koskoca silah fabrikasını içindekilerle beraber havaya uçurtmuştu. Devlete zarar vermekten eski maliye bakanıyla beraber dört yıl hapis cezası ve ömür boyu kamu hizmetlerinden menedildi.

Önemli görevlere getirdiği baldızı Amalia Beatriz “Amira” Yoma ve kocası Suriyeli Albay İbrahim el İbrahim’in uyuşturucu sevkiyatlarından pay aldığı hiçbir zaman kanıtlanamadı ama uluslararası belgelere geçti. Peki, tüm bu karanlık işleri, ilişkileri, usulsüzlükleri, yolsuzlukları ve skandallarına rağmen tam 10 yıl 5 ay ve 2 gün boyunca iktidarda kalmayı nasıl başardı?

Sanırım bu sorunun cevabını, hemen tüm güçlü liderlerde olduğu gibi, kişisel varlığıyla tarihsel koşulların uyumluluğunda aramak gerekir.

1989 seçimlerine gidilirken şubat ayında enflasyon birden yüzde 70’i aştı ve dolar 17’den 100’e çıktı. “El Turco” her zaman kendine güvenen ve ne yaptığını bilen bir lider izlenimi vermeyi önemserdi ama belki de bundan daha önemlisi, yönünü kaybetmiş Arjantin toplumunun kaderini, gerçekleşecek bir mucizeye bağlamış olmasıydı.

O mucizeyi temsil edebilmenin tek biçiminin “Washington Tanrısı”nı arkasına almakla mümkün olacağını iyi biliyordu. İktidar koltuğuna oturduğunda cebindeki tek mucizevi plan “Washington Mutabakatı”nın (The Washington Consensus) ilkeleriydi.


ÖZELLEŞTİRMELER

Arjantin de Türkiye gibi kendi kendisine  tarımda yeten bir ülke idi ve ayrıca zengin petrol kaynaklarına sahipti. Bu nedenle küresel şirketlerin iştahı açılmış ve Arjantin’in zenginliklerini ele geçirme planları yapılmıştı

Menem başkanlık yetkilerini aldıktan bir ay sonra ekonomiyi topyekun liberalleştiren reformla başladı. acil istikrar programı adıyla ekonomi kuralsızlaştırıldı, kotalar, gümrük vergileri ve ithalat yasakları kaldırıldı; fiyat serbestliği sağlandı ve tüm devlet şirketlerinin özelleştirilmesi gerçekleşti.

Arjantin’deki özelleştirme uygulamalarının kapsamı, savunma sanayi ve kamusal hizmetleri de içine alacak şekilde geniş tutulmuştur. Özelleştirmenin önemli bir bölümü, büyük KİT’lerin doğrudan yabancı şirketlere (Örneğin; telefon monopolü İspanyol ve İtalyan şirketlere, havayollarını Iberia’ya) devredilmesi şeklinde gerçekleşmiştir. Bu uygulamalarla, GSMH’nın %15’i civarındaki bütçe açığının %6’sına yol açan 305 KİT’in büyük çoğunluğu özelleştirmeye açıldı.

Gelir dağılımının bozukluğu ve yüksek işsizlik ülkede rüşvet ve yolsuzlukları sürekli artırmaktadır. Yolsuzluk sıralamasında aşağılardadır. 1990 yılından itibaren uygulanan hatalı özelleştirme politikaları ile oluşturulan verimsiz şirketler ve karteller ülke ekonomisine zarar vermektedir. Arjantin, milli petrol şirketlerini bile stratejik değerlendirme yapmadan satmıştır. 1990-2000 yılları arasında Arjantin’e 150 milyar dolar sıcak para girişi oldu. Bu durum Arjantin ekonomisinin dengesini bozdu. Asya, Meksika ve Rusya krizlerinin etkisiyle ekonomisi zayıflamış olan Arjantin’in oldukça kısa vadeli, ödenmesi zor dış borçları 146 milyar dolar olmuştur.

Arjantin’de krizin oluşmasında asıl faktör IMF ile olan ilişkilerdir. 2001 yılının ortalarına doğru Arjantin’de ekonomi politikalarına duyulan güvensizlik, özellikle Temmuz ayında üç büyük kredi derecelendirme kuruluşunun Arjantin’in kredi notlarını düşürmesiyle açıkça ortaya çıkmış, ardından özellikle Arjantin’de önemli aktifleri bulunan İspanyol bankalarının piyasalarından çekilmeye başlamaları ile birlikte iyice artan güvensizlik ortamında ülkeden hızlı bir şekilde kaynak çıkışı yaşanmaya başlanmış; zamanın Ekonomi Bakanı Cavallo bu durumun önüne geçmek için IMF ile tekrar anlaşma yapmak zorunda kalmıştır.

Ülkeden kaynak çıkışını hızlanmıştır. Bu duruma önlem almak amacıyla bankalardaki mevduatlara bloke getirilmiştir. Mevduatlara bloke getirilmesi kararı halk tarafından kabul görmemiş ve bankalar önünde uzun kuyruklar oluşmaya başlamış; devamında ise sokak çatışmalarına dönüşmüştür.

ARJANTİN KRİZİNİN BAŞLICA FAKTÖRLERİ

Dış Borçlar; Arjantin’i krize sürükleyen nedenlerin başında dış borçlar sorunu gelmektedir. Hükümet kamu borçlarını yeniden yapılandırmada ve borçları ödemek için gerekli kaynakların sağlanmasında başarısız olmuştur. Ayrıca federatif yapısı olan Arjantin’de eyaletlerin kendi başlarına borçlanmaları[xi] ve hükümetin sosyal kamu kuruluşlarının borçlarını üstlenmesi borçların yükselmesine sebebiyet vermiştir. Arjantin’in dış borcu 2002 yılı sonunda 154 milyar dolar olmuştur.

Moratoryum; IMF’nin desteğini kaybeden Arjantin’in borçlarını geçici süre ödeyemeyeceğini söylemesi, yani teknik olarak moratoryum ilan etmesi, uluslararası piyasalar tarafından beklenen bir gelişme olarak karşılanmıştır.[xii] Arjantin vermiş olduğu bu kararla uluslararası sermaye piyasalarından dışlanmıştır.

İlk özelleştirmeler telekomünikasyon şirketi Entel ve ulaşım sektöründe Arjantin Havayolları’ydı. Kısa bir süre sonra karayolu ağı, televizyon kanalları, demiryolu ağlarının büyük bir kısmı, devlet petrol şirketi YPF de özelleştirildi. Bu varlıklar Arjantin pazarının yüzde 25’ini oluşturuyordu.

Bu özelleştirmeler sırasında sayısız yolsuzluk ve usulsüzlük yaşandığını bilmem söylemeye gerek var mı. Özelleştirmelerin sonucu ulusal ve toplumsal açıdan bir felaketti. Demiryolu ağının yüzde 70’i kapatıldı.

Özelleştirilen şirketlerden atılanlarla birlikte işsizlik ordusu yüzde 20’yi aştı. İflaslar ve hacizler orta sınıfı çökertti. Ulusal sağlık sistemi çöktü. Eğitim sistemi lağvedilerek eyaletlere devredildi.

Devletin tüm bu “yüklerinden” kurtulmasına rağmen enflasyon artmaya devam etti. 1990 yılı sonunda enflasyon yüzde 2314 olarak kaydedilmişti.

Menem asıl mucizeyi gerçekleştirmek için Domingo Cavallo’yu ekonomi bakanı olarak atadı. Ve Cavallo iktisat tarihine geçecek bir iş yaptı: Arjantin Pesos’unu Amerikan Doları’yla eşitledi.

El Turco’nun ikinci mucizesi de askerleri pasifleştirmesiydi. Menem, Arjantin ordusunun siyaset üzerindeki gücünü, 1994’te zorunlu askerliği kaldırarak ve silahlı kuvvetlere ait tüm ekonomik işletmeleri özelleştirerek bitirdi.

Sonuç olarak Carlos Saúl Menem, demokratik hükümetlerde emsali olmayan hegemonik bir güç inşa etti ve 20’nci yüzyılın en büyük siyasi ve ekonomik dönüşümlerinden birini Arjantin’de gerçekleştirdi.

Ülkeyi küresel kapitalizmin lüksüne ve sosyal eşitsizliğine sürükledi. “Toprağa yayılmış devleti” bitirdi. Yaptığı reformlar ise sadece sanayiyi yok etmedi, Arjantin’i on yıl içinde iflasa sürükledi.

Arjantin Cumhuriyeti’ni sanayisizleştirdi ve yoksullaştırdı. On yılda ülke nüfusunun üçte birini sefalete sürükledi. Menem döneminin sonucu adalet sisteminin bozulması, yolsuzluk, kamu kurumlarının hurdaya çıkarılması, devletin kişisel ve aile şirketlerinin eline geçmesi, sosyal sigorta sisteminin çökmesiydi.

O yıllarda yaşanan skandalların çokluğu bizi kaçınılmaz olarak komplo teorisi denilebilecek açıklamalara ulaştırıyor. Zira başkanın, silah ve uyuşturucu kaçakçılığından ABD’ye yaranmak için Körfez Savaşı’na müdahil olmaya kadar her yerde parmağı vardı.

O yılların Arjantin hikayesi, Menem ailesinin Suriye, Lübnan ve İran’daki ilişkileriyle Maimi tatilleri arasında gidip gelen bir televizyon dizisi gibiydi. Toprağı bol olsun rahmetli başkan iyi bir dolandırıcıydı.


KAYNAKLAR;


Özgür Uyanık  – 18 Şubat 2021 – Müslüman mezarlığında neoliberal bir başkan: “El Turco”yu nasıl bilirdik?
http://privatization-ozellestirme.blogspot.com/2015/06/arjantinde-ozellestirme.html
https://www.mevzuatdergisi.com/2004/05a/04.htm

This entry was posted in ABD - AB - EMPERYALIZM, Ekonomi, İHANET VE YABANCI YANDAŞLAR, ÖZELLEŞTİRMELER, YOLSUZLUKLAR, YOZLAŞMA - AHLAKSIZLIK. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *