ET’ler (EKONOMİK TETİKÇİLERİN) YERLİ İŞBİRLİKÇİLERİ VE YOK OLAN EKONOMİK BAĞIMSIZLIK

(ET) ler * EKONOMİK TETİKÇİLER 

Naci Kaptan – 11 Ağustos 2021

Ekonomik tetikçiler (ET’ler) , yerküre üzerindeki ülkeleri trilyonlarca dolar dolandıran yüksek ücretli profesyonellerdir. Dünya Bankası, ABD Uluslararası Kalkınma Ajansı (USAID) ve diğer yabancı ‘yardım’ kuruluşlarından büyük şirketlerin kasalarına ve gezegenimizin tabii kaynaklarını kontrol eden birkaç varlıklı ailenin ceplerine para aktarırlar. Kullandıkları araçlar arasında sahte finansal raporlar, hileli seçimler, rüşvet, zorbalık, seks ve cinayet bulunmaktadır. Oynadıkları oyun imparatorluklar kadar eski olmasına rağmen, günümüzdeki küreselleşme sürecinde yeni ve korkutucu bir boyuta ulaşmıştır.

Ekonomi tetikçisi olarak bizlerin amacı küresel imparatorluk kurmaktır. Bizler, diğer ülkeleri şirketlerimizin, hükümetimizin, bankalarımızın, kısacası benim şirketokrasi diye adlandırdığım kurumsal yapının kölesi haline getirmek için uluslararası finans kuruluşlarını kullanan elit bir grubuz. Mafyanın yaptığı iyilikler gibi Ekonomi Tetikçileri de görünüşte bazı iyilikler yapar. Örneğin elektrik santralleri, otoyollar, limanlar,
havaalanları, teknoparklar gibi altyapı hizmetleri için borç temin ederler. Bu borçların ön koşulu, bütün bu projelerin Amerikan inşaat ve mühendislik firmaları tarafından gerçekleştirilmesidir.

Aslında paranın çoğu Amerika’yı hiç terk etmez; yalnızca Washington’daki bankalardan New York, Houston veya San Francisco’daki mühendislik firmalarına transfer edilir.
Para hiç vakit geçirmeden şirketokrasi üyesi şirketlere (kreditörlere) döndüğü halde borçlu ülkenin anapara artı faizin tamamını ödemesini isteriz. Eğer Ekonomi Tetikçisi çok başarılı ise borç tutarı o kadar büyük olur ki birkaç yıl sonra borçlu ülke ödemeleri aksatır. Bu olduğunda biz de mafya gibi diyetini isteriz. Birleşmiş Milletler’de Amerika’nın isteği doğrultusunda oy verme, askeri üs kurma veya petrol gibi değerli kaynaklara el koyma şeklinde olabilir bu diyet. Buna rağmen borçlunun borcu devam eder. Böylece küresel imparatorluğumuza bir ülke daha eklenmiş olur.

“Bizler küçük özel bir kulübüz. Dünya ülkelerinin milyarlarını dolandırmak için iyi çok iyi para alırız. İşinin önemli bir bölümü dünya liderlerini Amerika’nın ticari çıkarlarını kollayan geniş bir şebekenin bir parçası olmaya ikna etmek olacak. Sonuçta bu liderler öyle bir borç batağına saplanırlar ki Amerika’nın sadık köleleri olurlar. Böylece siyasi ekonomik ve askeri gereksinimlerimizi istediğimiz zaman istediğimiz şekilde karşılarlar.

Bizler tarihten ders aldık. Kılıç taşımayız, zırh-üniforma giymeyiz. Ekuador, Nijerya, Endonezya, Türkiye v.b. gibi ülkelerde yerli öğretmenler veya esnaf gibi giyiniriz. Washington ve Paris’te bürokratlara ve bankerlere benzeriz. Proje mahallerini gezer, yoksul köyleri dolaşırız. Yerel basında ne kadar hayırlı işler yaptığımızdan söz ederiz. Yasadışı bir şeye tevessül ettiğimiz pek nadirdir. Zira sistem aldatmacaya dayansa da tanım olarak yasaldır.

Ancaaak….. Eğer biz başarısız olursak, devreye çakallar (İstihbarat –NSA ve CIA elemanları) girer. Çakallar hazır ve nazır bekler. Ortaya çıktıklarında devlet başkanları devrilir veya feci “kaza”larda ölürler. Eğer Afganistan ve Irak’ta olduğu gibi, bir şekilde çakallar da beceremezlerse genç Amerikalılar ölmeye ve öldürmeye gönderilir.

KİTAP – BİR EKONOMİK TETİKÇİNİN İTİRAFLARI – John Perkins

Kitabın içeriğinden alınmış olan yukarıdaki satırlarda Türkiye’nin ekonomik olarak nasıl işgal edildiğinin izlerini bulacaksınız. Gelelim iktidarın ekonomik karnesine;


TÜRKİYE NASIL FAKİRLEŞTİ?

1923-2002 arasında bütün hükümetler 79 yılda 713 milyar dolar harcadılar. 2003-2017 arasında 14 yılda harcanan para 2 trilyon 94 milyar dolar. Ne yapıldı, Telekom mu, Karakaya mı, Atatürk mü, Tüpraş mı, Petkim mi, Sümerbank mı, Tekel mi  yapıldı? Bunlar sadece satmayı ve komisyon almayı biliyor…

AKP iktidarının yapmış olduğu Yollar, köprüler, tünel geçişleri, hava limanları ise gerçek maliyetinin 3-5-8 katına yapıldı. Biz buna matruşka ihale diyoruz. Şişirilmiş fiyatlarla verilen ihaleler başka alt yapımcılara daha düşük maliyetle aktarılarak aradaki büyük farklar piramidin tepesinde bulunanlar arasında paylaşılıyor ve bu paylaşım hiyerarşik olarak alt katmanlara da gidiyor. İşte bu nedenlerle ihale kanunu yaklaşık 190 kez değiştirildi. Böylesi sistematik yolsuzlukları küçük kabilelerde bile görmek olası değildir.

Ne oldu Ülkemizin paraları?

Ne oldu Hazinenin kaybolan 128 milyar doları? Bu paranın hesabı neden verilmiyor?

Ne oldu Çiftçiyi desteklemek için kurulmuş olan Ziraat Bankasının Sabah Grubuna 10 sene önce verdiği ve geri ödenmeyen, 750 milyon doları?  Çiftiçiyi öldüresiye inleten, büyükbaşına, çiftliğine, tarlasına, traktörüne 20-30 bin TL için el koyan haczeden Ziraat Bankası 10 senedir 750 milyon doları geri almak için parmağını kıpırdatmıyor. Büyük yolsuzluklar içinde kıvranan ülke ekonomisi hergün biraz daha batıyor. Siyasallaşan devlet katmanlarının ve iktidarın mafya ile olan işbirlikleri bir irin gibi, kanalizasyon gibi ortalığa saçıldı. Mafya siyasallaşan devlet ile işbirliği yapıyor. Yargıçlar, savcılar, adli tabib uzmanları rüşvetle yargı kararlarını, raporları değiştiriyor.

Yatırım yapılsaydı, fabrika yapılsaydı yer kalmazdı ülkede.  2 trilyon harcıyorsunuz, çiftçi, emekli, sanayici, esnaf memnun değil, dünya kadar yoksulumuz var. Nereye gitti bu para? Eksik olan namuslu siyaset.

Son 15 yılda Londra’daki bir grup faiz lobicisine ödenen faiz 151 milyar dolar. Tefeciye gelince para var. İçeride 687 milyar 124 milyon lira ödendi faize. Bu paraları bizler ödüyoruz. Su içerseniz, dolmuşa binersiniz, sinemaya gidersiniz, ekmek alırsınız vergi verirsiniz. Şimdilik havaya ödemiyorsunuz. Ekonomi ve sanayinin temel girdileri petrol, gaz, elektrik her ay sürekli olarak zamlanıyor. mevsiminde olmamıza rağmen yaz meyvalarının kilosu 15-25 TL arası. Şu ahir ömrümde şimdiye kadar böylesi pahalılık görmedim. Halk gittikçe yoksullaşıyor ve umudunu kaybediyor.

Büyük borçlanma ve akıl almaz harcama verileri içinde özelleştirmelerden elde edilen yaklaşık gelir 70 milyar dolar yok. Bu paranın tamamı borç ve faiz ödemelerine gitti. Yani ülkemize bir yatırım ve kaynak olarak geri dönmedi. Üretim ve istihdam yaratan, ekonomik bağımsızlık sağlayan Cumhuriyetin tüm ekonomik kaynakları böylece buharlaştı ve yok oldu. Bu da Türkiye’yi ekonomik yokluklara ve dışa bağımlılığa sürükledi.

Dünyanın en yüksek faizle borçlanan ülkesiyiz.

İş dünyasında kimsenin can ve mal güvenliği yok. Bir kararnamelik canı var. Bir kararnameyle malınıza el konabilir. Bir siyasi partinni genel başkanı mahkemeye hakim tayin ediyorsa kim güvenir? Öyle bir noktaya getirdiler ki bizi komşumuzun inancını sorguluyoruz. Selam veremez noktaya geldik. Ayrışmanın sadece düşmanların işe yaradığın kimse unutmasın. Osmanlı’nın batışı sanayi devrimini kaçırdığı için oldu. Medyanın bağımsız olması lazım. Gücü denetler, kamu görevi yapar.

Çiftçiler büyük borç altındalar. Kendisini yakan çiftçi, işçi, işsiz var. Rantiye sınıfından şikayetçi olanı duydunuz mu? Ekonomiyi rantiyecilere teslim etmişseniz Türkiye’nin büyüme şansı yok.

İşsizlik en temel sorun. Anadolu Kalkınma Kuşakları diye bir proje geliştirdik. Anadolu’nun içi boşalıyor. Herkes büyük şehirlerin varoşlarına gidiyor.

Türkiye ekonomisinin Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçilen 2018 itibarıyla yaşadığı dış borçlanma krizi, çarpıcı verilerle ortaya konuldu.

2018’in haziran ayında yapılan seçim sonrası geçilen ve Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi adı verilen sistemle üç yılı geride bıraktık. Borçların seyri açısından yalnızca bu döneme bakmakta da yarar var.

Türkiye Cumhuriyeti ilk 95 yılında bir anlamda 969.9 milyar lira borç biriktirmiş. Borçlanmış, ödemiş; borçlanmış, ödemiş; Sonraki 3 yılda bu 95 yıldakinden daha fazla, net 1 trilyon 57 milyar lira daha borçlanılmış.

Diğer bir deyişle Türkiye Cumhuriyeti 95 yıl sonunda, 2018 haziranı itibarıyla 100 lira borçlu durumda. Gelmişiz 2021’in haziranına ve aradan geçen 3 yılda 100 lira olan borcu 209 liraya çıkarmışız. Yeni yönetim sistemiyle uçuşa geçmek derken borçlar mı kastedilmişti acaba!”

AKP seçim yoluyla ve en kısa zamanda iktidardan uzaklaştırılmalı ve ülkemizi belki de 50 yıl geriye götürmüş olan ben merkezci, otokratik, çıkarcı, rüşvet ve talancı, insan haklarına aykırı, baskıcı eylemleri bağımsız mahkemelerde sorgulanmalıdır.

Hesap günü yaklaşıyor.


Var olsun muzaffer komutan ve Yüce Devlet Adamı ATATÜRK,
Var olsun bağımsız Türkiye,
Var olsun laik demokratik Cumhuriyet


Naci Kaptan – 11 Ağustos 2021

This entry was posted in ABD - AB - EMPERYALIZM, BOP, Ekonomi, İHANET VE YABANCI YANDAŞLAR, ÖZELLEŞTİRMELER, Politika ve Gundem, YOLSUZLUKLAR, YOZLAŞMA - AHLAKSIZLIK. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *