Küresel Finansın Asası…

Küresel Finansın Asası…

Orhan Özkaya (Arş-Yazar)


Küresel finansın eli din olmasa bu kadar güçlü olmaz
Köleci toplumdan bu yana geçen aşamalarda sermaye kurduğu ittifaklara sadık kalmamış; sonradan temelini oluşturan inkâr ve yalan vicdanıyla sınıfsal etiğinin eti kemiğine bürünmüş, ortaya çıkan etikte onun değişmez yasası “çıkar ahlâkı” olmuştur. Bu etikte duygusallığa, insafa ve kuralla yer yoktur…

Kendi kurduğu kuralları bile tanımaz olur, her türlü sapmayı normal görür. İşçi sınıfıyla kurduğu ittifakı, “tatta” oturduğu andan itibaren terk etmiştir. İşçi sınıfı eli böğründe, şaşkınlığını hâlâ sürdürüyor, kendisine yapılanları bir türlü kabul edemiyor. Oysa küresel finansın vaftiz babası elindeki bebeği suya batırır çıkarır, yıkar… Bütün bu rütüeller sermayenin doğum sancısından sonraki törende yaşanır. Bu kilisenin kapitalist ekonominin toplumsal doğuşu anında, engizisyonun devrini tamamlamasına rağmen, feodalite ile birlikte krallık düzeninin kan alıcı, can alıcı vahşiliğine karşın kalıntılarının sistemin köklerinden hâlâ ayıklanamadığını gösterir.

Devlet kapitalizmi sosyalist sisteme geçiştir
Sermayenin, burjuvaziye geçirdiği tırnaklarının sökülerek dağıtılması yine de uzun sürecek gibi görünüyor. Elbette sosyalist düzenin hemen kurulması, üretim ekonomisinin bilimsel verilerine bağlı olarak burjuva kapitalist sistemin bünyesine işlemiştir. Bu yapı hemen sökülüp atılamaz… Bir uygulamacı olarak Lenin, bu durumu defalarca dile getirmiş, hemen sosyalist sistemi inşa etmeyi akla uygun saymamıştır.

Geçiş aşamasında kamucu değerlerin üretim araçlarının mülkiyetini devlette toplaması, adeta “devlet kapitalizm” i uygulaması, devletçiliği kontrollü bir şekilde yürütmesi gerekiyor. Kapitalist sistemin kalıntıları henüz diri bir şekilde ayakta durmaya devam eder. Kan emici sistem, üretim güçlerinin düzeni koşulsuz teslim almasıyla birlikte gelişir, üretim güçleri sınıf denklemini kendi lehine çevirince ve geri dönüşü olmayan yola girince kapitalizmi tarihin sayfalarına gömünce, artık yolu engelsiz hale gelir ve “bilimsel sosyalizm” aşamasına geçilebilir.

Önce tüketim ekonomisinin tüm kökleri temizlenir
Artık bu düzende üretimden başka bir konu bulunmaz, sistemin koruyucu unsurları devleti terk etme hesapları yapmaya başlar. Bu tek ülkede sosyalizm kurucusu Lenin, “enternasyonal” in önemini öne çıkarmakla dünya devrimini “domino” metoduna bağlamaya çalışır. Ancak hain sistem daha fazla yaşamasına izin vermez. Mustafa Kemal Atatürk’ün “Bağımsızlık Benim Karakterimdir” diyen ideolojik açıklaması gibi sistemin telaşa kapılması, kapitalist emperyalizmin kan emici yapısı insanlığın, işçi sınıfının kalıcı olarak ayağa kalkmasına tahammül edemez. Bu nedenle hem Lenin’i ve hem de Mustafa Kemal’i zamansız alır. Karl Marx, sınıfsız toplumu savunurken; işçi sınıfının enternasyonale inatla ulaşmasını savunur. “Paris Komünü” O’ un hazırlıksız ve erken doğum olarak tanımlamasına karşın içinde bizzat yer almasının kaçınılmazlığını ortaya koyan bir laboratuvar olmuştur.

Kapitalizm ölümsüz değildir
Kapitalizm mutlaka devrini tamamlayarak, maddenin ölümünü duyumsayarak olgunluğa ulaşacaktır. İktidar gücünün diğer dönemlerden farklı olarak korkunç bir şekilde tahkim edilmesi, onun sanki hiç gitmeyecekmiş gibi, hiç yıkılmayacakmış gibi, çürük tarafı yokmuşçasına sürekli özgüven yinelemesine gereksinim duyması bir anlamda boşunadır. Her dirilişinde kapitalizm, kışkırttığı savaş tanrılarıyla sevişir, insanlığa karşı soykırım suçunu hiç gözlerini kırpmadan sürdürür.

Onlar için önemli olanın anamal ekonomisinin dönüşümünü sağlayan banka, ticaret ve para trafiğinin yönetimi ve finansın kesintisiz akmasıdır. Uzay ekonomisinin kapitalist esintiler taşıması, emek sermaye çıkmazını sömürü düzenine entegre etmenin hesapları içinde olması, bilimsellik taşımayacağı gibi, insanlığa karşı da, suç işlenmesi sayılır. O nedenle sistem, uzay teknolojisinde bile değişime kapalı kalmak ister. Sanki dünya kapitalist “Cern” in kollarında doğmuş gibi algılanır… İnsanlığın sınıf bilinci dışlanarak, siyaset “meslek” olarak dayatılır. Her şey yüzeysel oyunlarla sürdürülmeye çalışılarak, toplumsallık bireyciliğe dönüştürülerek örtü altına süpürülmeye çalışılır.

Bu aşama asla geri dönülmezdir
Bilim uzay boşluğunu doldurmaya çalışırken, gezegenler arası yolculuk koşulları yine de kapitalist koşullar taşıyor, dolmuş mekiklerle insan bir müşteri düzeyine indirgeniyor, kişi başı ücret saptaması sosyalizm dışı unsurlarca “maliyet- kâr” çengeli henüz sistemin izlerini taşıyor. Bilim insanı kılıklılar da, oportinist davranışlarla öne çıkmaya çalışıyor; kayıtlar yapılarak izdiham oluşturulma hesapları sergileniyor. Elon Musk gibi şarlatanlar, yüzlerce bilim insanını depolayarak, işleri kişisel artistliğe indirgemeye çalışıyor. Artistik yaklaşımlar, dünyanın başına kök salmaya inat etmiş kapitalizmin sözde aşılamaz niteliğini kanıtlamaya çalışıyor.

Dünyayı yok eden kapitalist sistem sürekli kirleniyor, yalan söylüyor, ihanet içinde yol almaya çalışıyor, oysa yollar tıka basa dolu… Kirlilik artarak buzulları tetikliyor, iklim değişikliği duyarlı insanların dışındakileri, birer birer yakalanıp eğitilmedikçe, insan kılığına yeniden dönüştürülmedikçe, yeni yerleşim gezegenleri Mars, Plüton, Neptün, Üronus ve Venüs gibilerinin de kısa sürede kirlenmesi, kapitalizmin çöplüğü olması kaçınılmaz olur. Dünya’nın uydusu Ay’da bu kirlenmeden, kapitalist çöplükten payına düşeni alır. O nedenle uzay da sosyalizm tarafından ele geçirilmeli… İşte bu nedenle kapitalizmin asası bir türlü elinden düşmez, birlikte aldıkları yolu terk etmez.

This entry was posted in ABD - AB - EMPERYALIZM, KAPİTALİZM - LİBERALİZM. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *