AYDINLANMA ve BAĞNAZLIK * Softaların hedefindeki ilahiyatçı: Prof. Öztürk * Zamanımız Müslümanları hemen her alanda gelişmiş ülkelere muhtaç olmaktan kurtulup az çok kendi ayakları üzerinde durmak istiyorlarsa, ilk aşmaları gereken engel softalıktır. Müslümanların bundan büyük düşmanı yoktur.

Cumhuriyet / 5 Ocak 2019 Cumartesi
İsmail Özcan / Eğitimci / Olaylar ve Görüşler

Softaların hedefindeki ilahiyatçı: Prof. Öztürk

Zamanımız Müslümanları hemen her alanda gelişmiş ülkelere muhtaç olmaktan kurtulup az çok kendi ayakları üzerinde durmak istiyorlarsa, ilk aşmaları gereken engel softalıktır. Müslümanların bundan büyük düşmanı yoktur.

Bu sıralarda dindar/ muhafazakâr camiada en önemli tartışma konusu Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğretim üyesi Mustafa Öztürk’ün şahsı ve Kuran’ın lafzıyla ilgili düşünce ve kanaati. 

Mustafa Öztürk’ün iki sene kadar önce bir sempozyumda yaptığı bir konuşmada Kuran’ın manen Allah’ın vahyi, lafzen Hz. Muhammed’in ifadesi olduğu yönündeki (birkaç gün önce de Karar gazetesinde tekrarladığı) düşünce ve kanaati, şimdilerde basının muhafazakâr kanadında, aynı görüşteki internet sitelerinde ve sosyal medya kullanıcıları arasında çok yoğun bir tartışmaya, çok ağır hakaret ve suçlamalara konu oluyor. Kimileri de hızını alamıyor, resmen linç yapıyor. Cübbeli’si falan da idam fermanları çıkarıyor.

Kuranı anlama 
Tefsir (Kur’an’ın açıklanması ve yorumu bilimi) dalında öğretim üyesi olan Öztürk, alanında önemli çalışmalar yapmış, tefsir vadisinin geçmişini ve günümüzü ilgilendiren her sorununu kurcalamış ve bunlarla ilgili bir düzine kadar kitap yazmıştır. Kuran’ı anlamada geleneksel bilgi ve birikimi ve onun tarihsel arka planını da göz ardı etmeden büyük bir ehliyetle değerlendirirken aklı ve müspet bilgileri ve yaşanan çağı da her zaman referans yapmıştır. İşte onun Kuran’ı anlamadaki bu yaklaşımı, kendisini öteden beri bağnaz çevrelerin hedefinde tutuyordu. Son olay linç arzusunun açığa çıkıp zirveye taşınmasıydı.

En anlaşılır Kuran 
Ben, Türkçeyi Mustafa Öztürk kadar liyakat ve ustalıkla kullanan ikinci bir ilahiyatçı akademisyen tanımıyorum. Dilimizin bütün imkânlarından üst düzede yararlanıyor, maksadını çok açık seçik ifade ediyor. Bu yüzden hazırladığı “Kuran-ı Kerim Meali-Anlam ve Yorum Merkezli Çeviri” adındaki eseri, Türkçede bugüne kadar yapılmış en anlaşılır ve en rahat okunan Kuran çevirisidir. Birçoklarının yaptığı gibi eski ve yeni başka çevirilerin kelime ve cümleleriyle oynayarak, işin kolayına kaçarak yapılmış bir çeviri değil, tam anlamıyla emek ürünü, tam anlamıyla orijinal bir Kuran çevirisidir. Dilimizde yapılmış iyi bir Kuran çevirisi arayana gönül rahatlığıyla tavsiye edilebilecek tek çeviri budur.

Yeniçeri zihniyeti 
Tefsir ilminin sorunları üzerine yazdığı eserleri okuyunca insan onun nasıl bir hafızaya, nasıl bir ihata gücüne, nasıl bir kapasiteye sahip olduğuna şaşırmadan edemiyor. Mevcut ilahiyatçı akademisyenler arasında Mustafa Öztürk gücünde, birikiminde bir kişi daha olduğunu düşünmüyorum. 

Mustafa Öztürk, sahip olduğu müthiş kabiliyete, muazzam birikime rağmen hiç tevazudan ayrılmamış, en önemlisi de bütün bu ayrıcalıklarını birçoklarının yaptığı gibi çıkar sağlamak amacıyla kullanmamıştır. Bugün kendisini eleştiren ve lince kalkışanların pek çoğundan daha samimi, daha dürüst ve daha müstağni bir mümindir. 

Müslümanların kahir ekseriyeti gibi Kuran’ın hem manen hem de lafzen vahiy ürünü olduğuna inanan biriyim. Öztürk’ün sözünü ettiğim görüş ve kanaatine katılmıyorum. 
Ama ne kadar aykırı, ne kadar kışkırtıcı olursa olsun farklı görüş ve kanaatlerin ifadeye konması karşısında lince kalkışacak olursak tarihte olduğu gibi günümüzde de düşünce çölü bir ülke ve toplum olmaktan kurtulamayız. 

Bu durumda, bir yeniçeri geleneği ve zihniyeti olan ve egemen olduğu toplumda özgür düşünce adına ot bile yeşermesine izin vermeyen “söyletmen vurun!” linç kültürünü 21. yüzyıla taşımaktan başka bir şey yapmış olmayız. 

Zamanımız Müslümanları hemen her alanda gelişmiş ülkelere muhtaç olmaktan kurtulup az çok kendi ayakları üzerinde durmak istiyorlarsa, ilk aşmaları gereken engel softalıktır. Müslümanların bundan büyük düşmanı yoktur.

http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/1191538/

GÖRÜŞ 

Kemal Rastgeldi / 6.01.2018

Ne zaman kuranla ilgili bir yazı görsem, aklıma hep şu sözler gelir:
Herkes kuranı okusun, anlamayanlar dindar, anlayanlar ateist olur.

Yakın geçmişimizde bunun en somut örneğini Turan Dursun’un efsanevi kişiliğinde görebiliriz. Gençlik yıllarında ilahiyatçı olması, onu Arapçayı çok iyi öğrenmeye ve kuranı tüm ayrıntıları ile inceleyip anlamaya yönlendirmişti.

Üstteki sözün hakkını verebilen “yerli” ateistlerin ön sırasında olduğu için, kuran uzmanı yürekli, değerli, yurtsever bu gerçek aydın softalar tarafından kalleşçe öldürüldü. Kasten cahil bırakılan, dinle, imanla kandırılıp “kutsal duyguları” sömürülen ve o yoldan oyları kolayca devşirilen sahipsiz halkımızı bilinçlendirmek, aydınlatmak için büyük çabalar harcamış, tehdit ve riskleri göze alarak gerçeklere ışık tutan kitaplar yazmıştır T. Dursun.

Geçen zaman içinde ikinci bir Turan Dursun görmemiz mümkün olmamıştır. İlahiyatçı olmasa da, din konusunda önemli eleştirel kitaplar yazan diğer bir cesur aydınımız da İlhan Arsel’dir. Her ne kadar Yaşar Nuri Öztürk islamiyetteki tutarsızlıkları, çelişkileri, yanlışları, çağımıza uyumsuzluğu eleştirebilmiş olsa da, sürekli kuranı savunmuş, hep yüceltmeye çalışmıştır.

Daha geniş bir açıdan bakıldığında, islam tarihinde ikinci bir Ömer Hayyama da rastlamak mümkün olmamıştır. Derin bilgiyi, keskin zekayı, geniş bir felsefi dünya görüşünü hicivle, espriyle yansıtmasını bilen ve islamiyeti cesaretle eleştiren şiirleri, dünya edebiyat hazinesine mal olmuştur.

This entry was posted in CUMHURİYET - DEMOKRASİ - ÇAĞDAŞLIK, DİN-İNANÇ, İrtica. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *