Zıkkım Yiyin!!!..‏

Zahide Uçar
 
Zıkkım Yiyin!!!..  
 
Sekiz yılda ülkenin getirildiği yere bakın!
 
ABD’nin 100 yıllık planı sözde Kürdistan, özde Yahudi Kürdistan’ı yerli işbirlikçiler eli ile kuruluyor. ABD ajanları Doğu’da cirit atıyor. Sorumlu bütün kurumlar, akademisyenler, aydınlar aval aval bakıyor. Yazıklar olsun hepinize. Bu topraklarda içtiğiniz su zehir, yediğiniz ekmek zıkkım olsun hepinize!! Ya nankörsünüz, ya korkak! Daha da kötüsü belki de işbirlikçi.
 
 
Gözümüze baka baka iç savaş ortamı oluşturuldu. Recep Efendi her ağzını açtığında 36, 47 etnik gurup diye boşuna sayıp dökmedi. Ellerine verilen bir projeyi adım adım yürüttüler. Aynı cepçilerin yaptığı gibi sürekli kavga çıkartıp arkadan ceplerimizi boşalttılar.
 
Neyiniz kaldı söyleyin! Fabrikalar peşkeş çekildi. Maden yatakları yabancıya peşkeş çekildi. Bir tane senin olan liman var mı? Şimdi ormanların gidiyor. Sularına göz dikildi.
 
Kurtuluş savaşın yalanlanıyor. Binlerce ölü bırakıp gidenler 85 yıl sonra kaldıkları yerden Ali Kemal, Vahdettin, Damat Feritlerle el ele verip bitiremedikleri işi bitirmeye çalışıyor.
 
Emperyalist ağzıyla demokrasi demokrasi diye isterik çığlıklar atanlar; işçi ve öğrenciler polis çizmeleri altında çiğnenirken, joplanırken demokrasi ve özgürlüğü unutuveriyor.
 
Onlar için özgürlük, hem de sınırsız olanı sadece bölücüler için gerekli. Seraplar yakılarak demokrasi gereği öldürülebilir(!).. Tıpkı yönetmenlerinin Irak’a getirdiği özgürlük gibi… Devlet mallarına zarar verebilir. Molotof atmak, bomba patlatmak AKP’nin icadı olan demokrasi gereğidir. Tıpkı Felluce’de, Kerkük’de olduğu gibi…
 
Bölücüler, hırsızlar, ajanlar konuşabilir, bağırabilir, millete hakaret edebilir. Birtek kendini Türk hisseden, ulus devletten yana olanlar konuşamaz. AKP ileri demokrasisi budur!
 
Daha ileri demokrasi olsun diye adım adım iç savaşa götürülen ülkemde silah alabilme yaşı 18’e indirilmiştir. İç savaşta kan gövdeyi götürsün, ikiz yasalar gereği Birleşmiş Milletler gelip rahatça ülkeye el koyabilsin diye. 2011 için iç savaş senaryoları yazılıyordu değil mi? Silah tüccarı vekil de öyle buyurmuş(!).. İç savaş çıkacak madem, daha kanlı olsun demek istemiş herhalde. Ne kadar kan, o kadar para demek. Drakulalar sahnede… Kan emecekler ki yaşayabilsinler.
 
Haçlı Seferleri Bize Sanat-Bilim Getirmiş(!).. Haçlı İle Müslümanlar Kaynaşmış(!).. (Kişi herkesi kendisi gibi bilirmiş)
 
 
Recep Efendinin İspanya’da bir konuşması var. Diyor ki;
“Tarih boyunca Doğu ile batıyı, Müslümanlar ile Hristiyanları ayrıştıran en büyük çatışmanın haçlı seferleri olduğu iddia edildi. Haçlı seferleri aynı zamanda tüm bu tarafların birbirini tanıdığı, birbiri ile iletişime geçtiği, birbiriyle ittifaklar kurduğu, en önemlisi de çok yoğun bir şekilde bilim ve sanat noktasında alış verişte bulunduğu dönemlerdir.”
 
 
Duyduklarım karşısında akıl duruyor, vicdan infilak ediyor. Ve 1071’e gidiyorum. Alparslan kefenini giymiş atının üzerinde ölümüne bir cenge hazırlanıyor. Papazlar öncülüğünde haçlı orduları Anadolu’ya akın ediyor. Alparslan’ın 10 askerine karşılık 100 haçlı askeri var. Papazlar “Türk eti yemeyi helal kılmış.
 
İşte BOP’un eşbaşkanı bu haçlı ordusunu akladı. Meğer onlarla sanat ve bilim alışverişi yapmışız.
 
 
Ey Erdoğan, kalbinde bir damla vicdan, bir damla iman olan kim bu kanlı savaşın kanlı sahiplerini aklayabilir? Haçlı çapulcularının sanat ve bilimle ne ilgisi vardı? Onlar papazlar tarafından ganimet olarak çok altın alacaksınız diye kandırılarak savaşa sürüldü.
 
Türk’e, Türklüğe zulmeden eli kanlı kim varsa aklıyor Recep Bey. Tıpkı Dersim’de askerlerimizi boğazlayan canileri akladığı gibi. Kerkük meselesi çözülmesin diye İngilizler ile işbirliği yapıp isyan çıkartan Şeyh Sait’i akladıkları gibi… Hatta tecavüzcü sapık Öcalan’ı ülke yönetiminde söz sahibi yaptıkları gibi…
 
 
Aslında şaşıracak bir durum yok. Bush Irak’ı işgale hazırlanırken de “bu bir haçlı seferidir” demişti. Papazlar haçlı çapulcularına Türk eti yemeyi nasıl mübah kıldı ise, ABD askerleri de Irak’a “şeytanlarla çatışmaya gidiyorsunuz” diye gönderilmişti. Onlar da şeytan olarak gördüğü Iraklı Müslümanlara tecavüzden başlayarak insanlık dışı her muameleyi yaptılar. Recep bey bu haçlı Conilere de ülkelerine sağ salim dönsün diye dua etmişti değil mi?
 
Böyle başbakanın Ahmet Küçükler gibi belediye başkanı olur.
 
Palandöken gazetesinin haberine göre:
“BÜYÜKŞEHİR Belediye Başkanı Ahmet Küçükler’in Çifte Minareli Medrese’nin etrafını önce barakalar sonra da dubleks tuvaletle kuşatmasının ağır bedelini Erzurum ödemeye hazırlanıyor.”
 
 
Bu konuda bir de yargı kararı varmış.
“Türk yargısının, ‘O barakalar hemen yıkılmalıdır’ mealindeki hükmüne rağmen, Başkan, geri adım atmadı!” (Mehmet Şener-palandöken)
 
 
AKP yargı karalarını uygulamadığı için başkanı da uygulamaz. Cargill bunlardan biridir. Bütün yargı kararlarına rağmen bizzat Recep Bey’in desteği ile yargı kararları uygulatılamadı.
 
 
Çifte Minareli Medrese kesin olmamakla birlikte, Selçuklular veya İlhanlılar döneminde yapıldığı düşünülen güzide bir eserdir. Zatı muhterem böyle bir eserin temellerini oynatarak dubleks(!) tuvalet yaptırmış.
 
 
Kişinin eseri nüfus cüzdanı gibidir. Kimlik bilgilerini açıklar.
 
 
Ne yaparsınız, haçlıdan sanat öğrenenlerin belediye başkanı da sanat eseri olarak ancak tuvalet yapar. Çifte Minare haçlı ordularını yenen Selçuklu eseri de olabileceğine göre, dubleks tuvalet yapılarak adeta intikam alıyor haçlı işbirlikçileri.
Bu rezalete seyirci kalan Erzurumlulara da içtikleri su zehir, yedikleri ekmek zehir olsun.
 
Hep dedim ki; “AKP öncü işgal kuvvetidir. Bizzat kendileri güvenlik sorunudur.”
Zannettiler ki, AKP yaptıklarını cehaletten yapıyor. Çoğunun bilgisiz olduğu doğru ama yapılanlar bir projedir. Onlar “TRUVA ATI” dır!!. Bütün eylemleri ve sekiz yıldır yaptıkları bu durumu çok açık bir şekilde ortaya seriyor.
 
 
Türkiye her anlamda çevrilmiş durumdadır. Hukuk iflas etmiş, siyasi ahlak çökerken toplum vicdanı dumura uğratılmıştır.
 
 
Protesto edilemeyen, eleştirilemeyen bir iktidar varsa orada artık demokrasi yoktur. Yargı bağımsız değilse, demokrasi yoktur. Azınlığın çoğunluğa uyguladığı zulüm vardır. AKP bir avuç bölücüyü koltuğunun altına alarak millete şiddet uygulamaktadır. Yatak odalarımıza kadar girerek gözdağı vermektedir. Bunlara hala siyasi bir parti gözüyle bakan varsa ben de “Allah akıl-fikir versin” diyorum.
 
Ülkenin iç savaşa sürüklenmesini, parçalanıp yok edilmesini seyreden her sorumlu bireye “bu toprakların suyu zehir, ekmeği zıkkım olsun” diyorum!!.
 
Muhalefet Partilerine
Anadolu’da dolaştığımda ilginç izlenimlerim oldu. AKP’nin tarlası olan köylüye dağıttığı paralar köylüyü esir almış durumda. Köylü şunu söylüyor: “Bize bu güne kadar kimse para vermedi. İlk defa AKP verdi”(!).
 
 
Muhalefet partileri olarak bu paranın ne olduğunu açıklayın. Sizler gelirseniz o parayı vermezsiniz diye düşünüp AKP’yi destekliyorlar.
 
Kasaba sakinleri, az buçuk okuyanların ise başka bir endişesi var. Diyorlar ki;
“AKP’yi iktidarda tutmak için yurt dışından sürekli sıcak para giriyor. Yarın işlerine gelmeyen biri gelirse bu para gelmez ve çok büyük bir kriz olur. Bu durum hepimizi etkiler.”
 
 
Yani AKP’nin ne olduğunu biliyorlar ama ekmeği aşı için de korkuyorlar.
Kısacası seçmenin kalbine giden yol midesinden geçiyor.
Gerçekten iktidar olmak isteyen muhalefet partisi varsa bu konularda bir çalışma yapıp halka güvence vermeli. Yoksa halk Stalin’in tavuğu misali, yolundukça yolanın bacaklarına dolanmaya devam edecek.
 
18.12.2010
 
 Z_eucar@yahoo.com.tr 
This entry was posted in Gundem, Yazarlar. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *