SİYASET YAZILARI *** R.T.ERDOĞAN DİYORKİNE :

13 KASIM 2017 OZDEMİR İNCE

SİYASET YAZILARI

R.T.ERDOĞAN DİYORKİNE :

Anayasa’ya göre tarafsızlık yemini yapmış Recep Tayyip Erdoğan bu yemini durmadan çiğnediği için bütün konuşmalarını AKP Genel Başkanı olarak yaptığını düşünüp kabul ediyorum. Çünkü biraz sonra okuyacağınız konuşmayı bir tarafsız cumhurbaşkanı yapmaz ve bana “Zeytinyağı gibi üste çıkıyor” halk deyişini kullanma fırsatı vermez! AKP’nin hal-i pürmelalini ise ancak psikopatoloji[i] açıklar: Kendi yapıp ettiği bütün olumsuz işleri başkalarının üzerine atmak (yansıtmak) ve kendi kendine günah çıkartan bir Katolik gibi arınmak.

Şimdi aşağıdaki yazıyı okuyalım ve bölüm bölüm değerlendirelim (bölüm numaralarını ben koydum):

ÖZDEMİR İNCE

13 Kasım 2017

***

R.T.ERDOĞAN: MİLLETİMİZİN ATATÜRK’LE SIKINTISI YOK[ii]

1-“Ülkemizde eskiden beri hep bir Atatürk ve Atatürkçülük tartışması yaşanmaktadır. Özellikle tek parti CHP’si döneminde, tarihimizin bu önemli kurucu liderinin ismi öylesine istismar edilmiştir ki, milletimizin gönlündeki Atatürk ile sonradan kavramsallaştırılan Atatürkçülük arasında çok büyük bir fark ortaya çıkmıştır. Milletimizin, Gazi’ye hürmeti sonsuzdur. Milletimizin, Mustafa’ya saygısında en küçük bir tereddüt yoktur. Milletimizin Kemal’le de en küçük bir sorunu bulunmuyor. Milletimizin soyadı olarak kendisine verdiği ‘Atatürk’ konusunda da hiçbir sıkıntısı olmadığım gayet iyi biliyoruz. Buna rağmen ne için böyle bir tartışma hep süregelmiştir? Bunun cevabı darbecilerin, cuntacıların, vesayet odaklarının, ülkenin tarihine, milletin değerlerine düşmanlık eden kesimlerin kendilerini ‘Atatürkçülük’ kılıfı altında gizlemeye çalışmış olmasıdır.

2-Bugün hâlâ Atatürk’ün mirasçısı olduğu iddiasındaki CHP’nin, Atatürk’le zaten çok daha önceden zayıflamaya başlamış olan ilişkisi 10 Kasım 1938’de tamamen kesilmiştir. Atatürk ebediyete irtihal ettikten sonra o ana kadar Türk Lirası üzerinde Atatürk’ün resmi vardı. Atatürk’ün irtihalinden soma o resim paranın üzerinden kaldırılmış ve onun yerine İnönü’nün resmi konmuştur. Bunu yapan o zamanki CHP zihniyetinin ta kendisi. Bu tarihten sonraki CHP önce İsmet İnönü’nün, daha sonra da başına geçen diğer genel başkanlarının CHP’si olmuştur. Bugünkü CHP de malum şimdiki başında bulunan zatın CHP’sidir. Böyle bir parti ile Atatürk arasında ilişki kurmak, Gazi’ye yönelik en büyük bühtandır.

ALLAH DIŞINDA HİÇBİR GÜÇ LAYÜSEL DEĞİL

3-Herkes gibi Atatürk de eleştirilebilir. Yüce Allah dışında hiçbir güç layüsel (sorumsuz) değildir. Saygı sınırları içindeki eleştirilere diyecek sözümüz yoktur. Atatürk’ün ailesini de hedef alacak şekilde ve hakaretamiz bir tarzda ortaya konan ifadeleri doğru bulmadığımızı da belirtmek istiyorum. Kurtuluş Savaşımızın Başkomutanı, Cumhuriyetimizin banisi olarak kendisinin hakkını, milletimizin huzurunda teslim etmeyi görev telakki ediyoruz.

4-‘En büyük eserim’ dediği Cumhuriyetimize, en büyük hedef olarak gösterdiği muasır medeniyet seviyesinin üzerine çıkma mirasına sahip çıkarak Atatürk’ü ve hatırasını istismarcıların zulmünden de kurtarıyoruz. Birileri çıkmış Atatürk’e ‘Atatürk’ dedik diye kendilerine göre senaryo yazıyor. Cumhuriyetimizin kurucusunun adı Gazi Mustafa Kemal Atatürk ise bizim bunu ifade etmemizden daha tabii ne olabilir? Ülkemizin, milletimizin bu önemli değerini darbecilerin, vesayetçilerin, ruhu faşist, söylemi Marksist, marjinal çevrelerin tekeline mi bırakacağız? CHP gibi amorf bir partinin Atatürk’ü milletimizden kaçırmasma rıza göstermeyeceğiz. Atatürk’ün bunların o zihinsel fetişizmine kurban edilmesine hiç rıza göstermeyeceğiz. Onu Kurtuluş Savaşımızın Gazisi, milletimizin Mustafa Kemal’i, Cumhuriyetimizin Atatürk’ü olarak tüm yönleriyle anlayacağız ve anlatacağız. Ülkemizin bu olgunluğa ulaşmasından dolayı herkesin memnuniyet duyması gerekir.” ■ Erdinç ÇELİKKAN / HÜRRİYET-ANKARA (11 Kasım 2017)

***

1- Ülkemizde bir “Atatürk tartışması” yapılmamaktadır. Birtakım gericiler 19 Mayıs 1922’den bu yana ONA küfür ve iftira etmekte. Bizzat R.T.Erdoğan da bu gelenekten gelmektedir. Bakın neden böyle diyorum: Bu gelenek halkı efsunlayarak kandırır ama halkı temsil etmez. Yaşım (82) itibariyle devrimci, sanayici, tarımcı, eğitimci Tek Parti dönemini bizzat yaşadım. Erdoğan ve partisinin bu konuda söylediklerinin neredeyse tamamı gerçek dışı. Atatürk ve İnönü “iki ayyaş” mıydı? Diyelim ki “Ayyaş”! Ayyaş olmak mı yoksa halkı din marifetiyle durmadan kandırmak, soymak, kazıklamak mı ahlâk dışı?

Evet, tanıklık ederim, halkın Atatürk ve devrimleriyle hiçbir zaman sorunu olmamıştır ama Osmanlı artığı ulema sınıfı ile Necip Fazıl önderliğinde İmamokrasi (Başyücelik) rejimini kurmak isteyen zamane ulemasının (imam-hatiplilerin), tarikat şeyhlerinin tamamının, cami imam ve hocalarının çok büyük bir çoğunluğunun Atatürk, dolayısıyla Cumhuriyet’le intikam temelli büyük ve kalıcı bir sorunu olmuştur. Buna, kendileri, “mağduriyet” diyorlar. Neden? Çünkü Cumhuriyet bunların avanta ve soyguna dayalı hayatına son vermiştir. 16 yıllık AKP iktidarı, o eski avanta ve soyguna dayalı düzenin restorasyonudur.

“Özellikle tek parti CHP’si döneminde, tarihimizin bu önemli kurucu liderinin ismi öylesine istismar edilmiştir ki, milletimizin gönlündeki Atatürk ile sonradan kavramsallaştırılan Atatürkçülük arasında çok büyük bir fark ortaya çıkmıştır”mış…

Tek Parti CHP’si1923-1938 arasını da içerir. Bu bir! İkincisi bu dönem 1938-1950 (aslında 1938-1946) arası ise bu kısa dönemde her hangi bir dejenerasyon mümkün değildir. Milyonlarca cumhuriyet insanı “Kurumsallaşmış Atatürk”ün peşinden gitmektedir. Milletin (yani AKP’in) gönlündeki Atatürk ise her biçime sokacağınız “kil”den bir yaratık olmalı.

Darbecilerin, cuntacıların, vesayet odaklarının tamamı, 12 Mart’an bu yana, AKP’ye ve seleflerine hizmet etmiştir. Ülkenin tarihi ve milleti, değerleri AKP’nin icat ettiği naylon tarih ve değerler değildir.

2- CHP zaman zaman tökezlese de 1938-2017 arasında her zaman Cumhuriyetçi olmuştur. Halkçı ve devrimci Cumhuriyet, adı anılmasa da en başta Atatürk’ü kapsar.

1966 temmuzunda memlekete döndüğümde, daha sevip okşamadan, Ülker’e şöyle demiştim: “Gericiliğin son sığınağı Atatürk olacaktır!” Bu iddialı tahminim 51 yıl sonra AKP ve Reis’i tarafından tarihe geçirildi. Cinsiyet değiştirmek gibi bir şey. Temsilde hata olmaz: TKP bir gün güçlü bir muhalefet partisi olursa (ki dilerim) AKP, Carlos Marksos’u da kapmaya kalkar.

Bu fasılda söyledikleri mugalatadan ibarettir.

3-Atatürk elbette eleştirilir ama o kesinlikle “herkes” değildir. Peki, durup dururken, neden,”Yüce Allah dışında hiçbir güç layüsel (sorumsuz) değildir” diyerek Allah’ı Atatürk’ün karşısına çıkartıyorsunuz? Atatürk hayatının bilinen bütün dönemlerinde sorumluluğun hizmetkârı olmuştur. Keşke Tanrı da yaptıklarından, ettiklerinden, yarattıklarından sorumlu olsaydı. Dünyanın düzeni çok daha iyi olurdu.

Atatürk’ün yapıp ettikleri ortada: Cumhuriyet, Anayasa’nın 174.maddesi tarafından korunan devrimler, sanayileşme, yabancı kapitülasyonundan kurtulma, Yurtta Barış Dünyada Barış, bağımsız dış siyaset ve ekonomi, laik devlet!… Buyurun, karşıma geçin ve eleştirin bunları. Gerisi hamamda türkü çığırmak!

4-“En büyük eserim’ dediği Cumhuriyetimize, en büyük hedef olarak gösterdiği muasır medeniyet seviyesinin üzerine çıkma mirasına sahip çıkarak Atatürk’ü ve hatırasını istismarcıların zulmünden de kurtarıyoruz… Ülkemizin, milletimizin bu önemli değerini darbecilerin, vesayetçilerin, ruhu faşist, söylemi Marksist, marjinal çevrelerin tekeline mi bırakacağız? CHP gibi amorf bir partinin Atatürk’ü milletimizden kaçırmasma rıza göstermeyeceğiz. Atatürk’ün bunların o zihinsel fetişizmine kurban edilmesine hiç rıza göstermeyeceğiz.”

Adam karısını, kaynanasını, baldızını öldürür; karakolda, “Cinnet geçirmişem heş bi şey hatırlamirem komser bey!” der. O hesap:

Atatürk’ün hatırasını son kale olarak ona sığınanlar istismar etmektedir. Atatürk’ü sevmek için onun devrimlerine, siyasetine, 1919-1938 arasında yaptığı, gerçekleştirdiği her şeye sahip çıkmakla, saygı duymakla olur. Gerisi laftır. Ülkeyi imam-hatıplerle istila etmek mi onu sevmek?

Atatürk, “Ülkemizin bu önemli değeri” değil, en önemli, vazgeçilmez varlığıdır. Bir tür küçümseme ifade eden “Bu” işaret sıfatı da neyin nesi?

Ağalar, beyler ! Atatürk ve Cumhuriyet bir Üniversitedir: Anaokulunu, ilkokulunu, ortaokulunu, lisesini sırayla helalinden bitireceksiniz; sonra giriş sınavını hilesiz-hurdasız kazanıp üniversiteye girecek ve 4-5 yıl orada bilimsel (teolojik falan değil) öğrenim görecek, dünyanın dört bir yanında geçerli diploma alacaksınız. Başka bir deyişle son on metresinde maratona katılmayacaksınız.

Nerede o yoğurdun bolluğu?

NOTA BENE:

Şimdi de, buyurun, Yılmaz Özdil’den sınava gireceksiniz. Hesap vereceksiniz!

***

EK OKUMA:

GÖRÜRSENİZ ŞAŞIRMAYIN…KALPAK DA TAKAR BUNLAR[iii]

Atatürk’ün ismini camilerde okutulan hutbelerden çıkardılar.

19 Mayıs törenlerini yasakladılar.

23 Nisan, 29 Ekim törenlerine hastalandım bahanesiyle katılmadılar.

10 Kasım törenlerine seyahatteyim bahanesiyle katılmadılar.

Takvimde başka gün kalmamış gibi, bizi sırtımızdan hançerleyen vahabi kralına tam 10 Kasım’da şeref madalyası taktılar.

Atatürk’ün kurduğu TBMM’de Vahdettin’i anma töreni düzenlediler.

Çankaya Köşkü’nü akıllarınca tarihten sildiler.

Atatürk Orman Çiftliği’ni katlettiler.

Atatürk anıtlarına çelenk koymayı yasakladılar.

Atatürk sevgisini kabahat ilan ettiler, Atatürk anıtına çiçek koyanlara kabahatler kanunundan para cezası kestiler.

Otomobiline Atatürk posteri yapıştıranlara trafik cezası kestiler.

Atatürkçülere terörist holigan dediler.

Atatürk’ün kalpaklı fotoğrafını yasadışı ilan ettiler.

Sultanahmet cami koruma derneği’nin internet sitesinde, Atatürk’ün kalpaklı fotoğrafını köpek vücuduna monte ederek yayınladılar.

Atatürk ilkelerini ders kitaplarından çıkardılar.

Milli eğitim yönetmeliğini değiştirdiler, Atatürk devrimlerine bağlı öğrenci yetiştirme prensibine son verdiler.

Okullarda Atatürk rozeti takmayı disiplin suçu haline getirdiler.

Atatürk stadyumlarını yıktılar, başka isimler verdiler.

Sırf devrim alfabesine karşı çıkmak için Türkçe’ye bile savaş açtılar, Osmanlıcayı zorunlu ders yapmaya kalktılar.

Türkçeyle felsefe yapılamaz dediler

Nutuk’u suç delili yaptılar.

Valiliklerden, Ziraat Bankası’ndan TC’yi sildiler.

Ayyaş dediler.

Atatürk döneminde Atatürk Orman Çiftliği’nde çocuklara bira içiriyorlardı dediler.

Atatürk döneminde camiler ahır yapıldı dediler.

600 yıllık imparatorluğun reklam arası sona erdi dediler.

90 yıllık enkazı kaldırdık dediler.

Sabiha Gökçen’i ırkçı, soykırımcı ilan ettiler.

“Yüce Atatürk” pankartı açan futbol takımına tahammül edemediler.

Onuncu Yıl Marşı çalanları fırçaladılar, asabımı bozuyor, kapatın dediler.

Atatürk’ü çağrıştırıyor diye Vardar Ovası türküsüne bile katlanamadılar.

Andımızı yasakladılar.

Türk bayrağı demeyelim, Türkiyeli bayrağı diyelim dediler.

Türk yok dediler.

Türk yok diyeni milletvekili yaptılar.

Türkçülük bölücülüktür dediler.

Türk Kızılayı’nın Türk’ünü sildiler.

Kemalizm’i yerden yere vuran C1A casusu Graham Fuller’in Yeni Türkiye Cumhuriyeti kitabını yandaş medyada ballandıra ballandıra reklam yaptılar.

Atatürk’e dair her şeyi sansürlerken, Atatürk’ü sarhoş, kalpsiz, dinsiz, megaloman gibi gösteren Mustafa belgeselini alkışladılar.

Atatürk heykellerine saldırılmasına, yakılmasına gözyumdular.

Ulusçulukla hesaplaşma zamanı geldi dediler.

Ulus devlet Allah’ın belasıdır diyeni akil adam yaptılar.

Anıtkabir’i de yıkarız elhamdülillah dediler.

Anıtkabir’i ziyaret edenlerin sayısının açıklanmasını yasakladılar.

Antropoloji kitabını kameralarauzatıp, bakın raflarda kafatasları var, işte vesika burada, Mustafa Kemal’in imzası var, insani midir dediler.

Atatürk’ün canlı ağaç müzesini sattılar.

Devlet Nişanı’ndaki Atatürk siluetini sildiler.

Birileri bize Lozan’ı zafer diye yutturmaya çalıştı dediler.

İstanbul’un fethini kutlayıp, İstanbul’un kurtuluşunu kutlamadılar.

Çanakkale Zaferi’ni Atatürksüz kutladılar.

İzmir Marşı’na siyasi dediler, bu marş çalınmasın dediler.

Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu’nu destekleme yönetmeliğini ortadan kaldırdılar, Atatürk’le ilgili proje veya yüksek lisans yapanlara fonu kestiler.

Selanik’teki Atatürk evinde güya tadilat yaptılar, eşyaları attılar, sanırsın kiralık evdir, bomboş bıraktılar, ziyaretçilerin duygularını yazdığı anı defterini bile yok ettiler.

Böceğe Atatürk ismi verdiler.

İçimize kanı bozuklar, sütü bozuklar sızdı. 1923’te koskoca 650 yıllık çınara darbe yaptılar, Cumhuriyet kurdular dediler.

Devlet televizyonu TRT’de Atatürk’e rüşvetçi dediler.

Atatürk döneminde TBMM’de Allah’a küfrediliyordu dediler.

10 Kasım’da saat 9’u 5 geçe kenefe gidin, Mustafa Kemal’in verdiği zararı Yunan yapmazdı, keşke Yunan galip gelseydi diyen, kafasında fesle dolaşan tımarhanelik herifi, Cumhurbaşkanlığı sarayında tarih otoritesi, bilim adamı olarak ağırladılar.

İngiliz maşası, vatan haini, ruh hastası Rıza Nurun “Atatürk eşcinseldi, Çankaya’yı kerhaneye çevirdi, 30 kadınla aynı anda mum söndü yaptı, ilk meclisin milletvekilleri pezevenkti” gibi, meczup iftiralarıyla dolu kitabının editörünü, akil adam yaptılar.

Fıkra anlatıyorum ayağıyla Atatürk’e ibne dediler.

Afet İnan’a dil uzattılar, Atatürk’ün manevi kızıyla nikahsız birliktelikle yatıp kalktığını söylediler.

Mübarek anamız Zübeyde Hanım’ın aslında fahişe olduğunu, Selanik’te genelevde çalıştığını, Atatürk’ün piç olduğunu söylediler.

Kimse Atatürk demesin, Türk demesin, orijinali Yunan, Türk’e benzemiyor, keşke Atatürk olmasaydı dediler.

*

Ve şimdi…

Aniden Atatürkçü oldular iyi mi?

*

Atatürk bu tür durumlar için tee 1908’de diyor ki…

“Büyüklük odur ki, kimseye iltifat etmeyeceksin, kimseyi aldatmayacaksın, memleket için gerçek ülkü neyse onu görecek, o hedefe yürüyeceksin, herkes senin aleyhinde bulunacaktır, herkes seni yolundan çevirmeye çalışacaktır, sen karşı koyuşları yokeden olacaksın, önüne sayılamayacak güçlükler yığacaklardır, kendini büyük değil küçük, zayıf, vasıtasız, hiç telakki ederek, kimseden yardım gelmeyeceğine inanarak bu güçlükleri aşacaksın, ondan sonra sana büyüksün derlerse, bunu diyenlere güleceksin.”

Gülünç dürümdalar.

Gülün geçin.

(YILMAZ ÖZDİL, SÖZCÜ, 11 Kasım 2017)

[i] Psikopatoloji, duygu, düşünce ve davranış bozukluğu, ruhsal bunalım, anormal/uyumsuz davranış üzerine araştırma dalıdır. Bu terim genel olarak psikiyatride patolojinin hastalık süreci olarak kullanılır. Medikal olmayan psikoloji dilinde, Anormal psikoloji de psikopatoloji olarak kullanılır.

Psikolopatoloji, duygu, düşünce ve davranışta sorunlu bir durumun varlığını tanımlar. Evde, işte, sosyal yaşamda işlev bozukluğu söz konusudur. Kişinin kendisinde ve/veya çevresinde sıkıntı/tehlike oluşturur.

[ii] Hürriyet, 11 Kasım 2017, S.18

[iii] Sözcü, 11 Kasım 2017

http://ozdemirince.com/r-t-erdogan-diyorkine/

This entry was posted in ATATURK, ÖZDEMİR İNCE, YOZLAŞMA - AHLAKSIZLIK. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *