Beyzbol sopası

Yılmaz Özdil

Beyzbol sopası

Hiç beyzbol oynanmadığı halde, dünyada en çok beyzbol sopası satılan dördüncü ülke, Türkiye’dir. Buna mukabil, aynı Türkiye’de beyzbol topu ve beyzbol eldiveni satışı, sıfırdır.Üstelik, resmi istatistiktir…

ABD’de bile beyzbol sopası pazarı her sene
yüzde 5 büyürken, Türkiye’de yüzde 15 büyür.

*

Dolayısıyla…
Beyzbol sopası’nın ne
anlama geldiğini diplomatlara sormanın âlemi yoktur.
Taksicilere sor…
Anlatsınlar.

*

(Bende var mesela…
Babamdan miras kaldı.
Alsancak Kısmet Taksi’ye beyzbol kültürünü getiren kişiydi, rahmetli… Obama’ya Çekiç Hank hediye etmiş, babam ise, Ceksın’dan satın almıştı. Ceksın, duraktaki taksileri yıkayan, bu arada, NATO’da görevli Amerikalılardan mal alışverişi yaparak yolunu bulan, şopardı.)

*

(O zamanların taksileri Şevrole, Buik, İmpala filan, geniş geniş, ferah… Şoför koltuğuyla, kapı arasına, değil beyzbol sopası, fırıncı küreği koysan, gene sığardı. Sonradan, bizim yerli otomobillere geçildi. Beyzbol sopasını koyuyorsun, kapı kapanmıyor, kapı kapansa, boydan kurtarmıyor, arka koltuğa binmeye çalışan yolcunun ayağına takılıyor. Duraktakiler levyeye geçti. Babam vazgeçmedi. Hırlaşma pozisyonunda, bi saniye deyip, bagajdan çıkarıyordu.)

*

Tarihçesine gelirsek…
Memleketin beyzbol sopası’yla ilk tanıştığı yer, İzmir ve Adana’dır. Çünkü, İzmir ve Adanalı taksiciler, henüz siyah-beyaz televizyon icat olmamışken, NATO ve İncirlik’teki Amerikalılar vesilesiyle, beyzbol diye bi sporun varlığından haberdar olmuş, kriko’dan bile önemli olan beyzbol sopası’nı keşfetmişlerdi. Buralardan yayıldı. Edirne’den Ardahan’a moda oldu.

*

Bakın Ardahan dedim, aklıma geldi… Ardahan’da hiç Amerikalı olmamasına rağmen, geçen ay, Ardahanlı bi taksici, arabayı yıkarken etrafa su sıçratıyorsun diye posta koymaya kalkan beş
sivil polisi, benim rahmetli gibi bagajdan çıkardığı beyzbol sopasıyla hastanelik etti.

*

Sıfırı, 75 lira.
Gir internete…
İkinci eli, 25 lira.

*

Öyle hale geldi ki…
Artık sadece taksicilerin aksesuvarı değil, öbür esnaf da kullanıyor. Bursalı kuyumcunun biri, maskeli, eli silahlı soyguncuyu, tezgâh altında tuttuğu beyzbol sopasıyla haşat etti geçenlerde… Ağzını yüzünü dağıttı. Nerden geldiğini şaşırıp, silahı milahı bırakarak kaçmaya çalışan herifi, parmak izine gerek kalmadan,
kan izinden takip ederek enselediler, düşün gari.

*

Demem o ki…
Beyzbol sopası’nın ne anlama geldiğini diplomatlara sormanın âlemi yoktur, mesaj açıktır.

*

İngilizce bilmeyenin…
Anladığı dildendir.
Durmak yok, yola devam da…
El frenini çekip inersem.
Kafanı kırarım demektir!

This entry was posted in Kose Yazarlari, Yılmaz Özdil. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *