SOPA VE DİPLOMASİDE EŞİTLİK

Naci KAPTAN

Yurdumuzda bir deyiş vardır ;

“Aba altından sopa göstermek”

Hani birisi işini gereğince yapmamıştır,
Kabahat işlemiştir.
O kişiye söz ve davranışlarla,
çevreye de fazlaca belli etmeden
öfkenizi, kızgınlığınızı gösterir,
onu cezalandıracağınızı ima edersiniz.
Bunu da açıktan yapmazsınız …
Yani “Aba altından sopayı gösterirsiniz”

Gelelim konumuza ;
Sopa gösterme olayı bu kez aba altından değil,
Masanın yanından yapılmıştır.
Hem de Devlet başkanından, başbakana !!!

Obama olması gerekenden çok daha uzun beyzbol sopasını,
Başbakan Erdoğan’a göstermiştir.
ABD başkanı Obama neden Erdoğan’a beyzbol sopası göstermiştir ?

Bunu yanıtı ince diplomasi kuralları içindedir ;
Başbakan Erdoğan’ın “Monşerler” diyerek küçümsediği,
gerçek diplomatlar bunun yanıtını çok iyi bilirler.
“Sözümü dinlemezsen sopayı yersin !!!”
Verilmiş olan sözlerin ne olduğunu biz bilemeyiz !!!
Arada bir sır olmalıdır …

Beyzbol sopasının gösterilmesi,
Muavet Muhribinin vurulmasının,
Süleymaniye çuvalının,
Komutan Bitlisli’nin şehit edilmesinin,
Suriye’de düşürülen uçağımızın,
Bir başka halidir…

AKP iktidarı ve yandaş basın,
Obama’nın sopasına sessiz kaldılar !!!
Patron bellidir !!!

Kendisine sopa gösterilmiş olan Başbakan Erdoğan’ın,
Monşer diyerek küçümsediği diplomasinin inceliklerinden bir anı ;

İnönü Lozan konferansında Türkiye’yi he konuda diğer Devletlerle eşit kılmıştır.
Konferansın dili İngilizce ve Fransızca olarak belirlenmişti.
İnönü Türkçe’yi de dahil etti.

Komisyon Başkanlığı İngiltere, Fransa, İtalya arasında taksim edilmişti.
İnönü buna da karşı çıkarak Başkanlıkta Türkiye’yi de devreye sokmuştur.

Masada kendisine verilmiş olan farklı ve küçük koltuğun değiştirilmesini istemiş,
Olmadığı söylenince de,

“Biz gidiyoruz, bulunca çağırırsınız” diyerek masaya oturmamıştır.

Lozan anlaşmasının imzalanması sonrası,
Müttefik Devletler hem cephede,
hem de masada savaşı kaybetmişlerdir.

Tarih 1943 Aralık,
Yer Kahire,
Durum vaziyeti ; İkinci Dünya savaşının zorlu günleri.

Başbakan İnönü Roosvelt ve Churchill, Türkiye’nin de savaşa girmesi için
Görüşmek üzere İnönü’yü Kahire’ye davet ederler.
Churchill İnönü’yü büyük bir salonda kabul eder.

Görevli salonun büyük kapısını açar,
İnönü tam eşikte durur.
Chuchill büyük salonun ucundaki masadadır.
Ayağa kalkarak ;

“Hoş geldiniz ekselans”
İnönü ise eşikte durmuştur ;

“Hoş bulduk ekselans”
Her ikisi de kıpırdamadan durmaktadır.

Churchill bir adım atarak durur,
İnönü de bir adım atar ve durur…

Sessizce bakışırlar.
Churchill bir adım,
İnönü bir adım…

Eşit sayıda adımlarla ilerlerler.
Salonun tam ortasında buluşurlar…

Değerli okur,
diplomaside tek bir adım bile çok önemlidir.
Buna dikkat etmeyen,
diğer liderin ayağına gitmiş olur.
Ayağına gidilen,
Güçlü ve yönetici olandır.
İnönü diplomasinin bu buyurgan tuzağına düşmemiştir.
Buna diplomaside mütekabiliyet (eşitlik) deniyor.

Yakın zamanda , İsrail’de yaşadığımız bir olay,
Diplomatımızın çok küçük bir odada önce kapı önünde bekletilerek,
sonra da İsrail’li diplomatların yanında alçak tabure gibi bir sandalyede oturtulması da
diplomatik dilde aşağılamaktır. Bu tuzağa düşen diplomat Türkiye’ye çağrılmıştır.

Diplomasinin mektebinden mezun olanları monşer diye kırıp dökerek,
İşin başına Dini eğitim almışları getirirsen olacağı budur…

Ehh ne diyelim ;
Dışişleri Bakanı Beyaz Sarayda parmakla,
Kremlin’de “gel babana evladım” işaretiyle çağrılırsa,
O bakan da sırıtgan koşarak giderse,
Başbakanına da beyzbol sopası sallanacaktır.

Bu iktidarın diline doladığı onurlu ve saygın bir başbakandan
İşte Bu günlere geldik.

Türkiye’yi yönetenlerin ülkemizi bu hale getirmiş olmaları,
çok üzücüdür.

Ne dersiniz ;
Deliğe süpürülme zamanı yaklaşmış mıdır ?

Naci KAPTAN
04 Ağustos 2012