TARİHİN İÇİNDEN DERS ÇIKARTILACAK GERÇEKLER * DEVLETLER ARASINDA “DOSTLUK DEĞİL” ÇIKARLAR VARDIR * AMERİKA LOZAN ANTLAŞMASINI NEDEN ONAYLAMADI?

Araştırmacı Yazar Cengiz Önakıncı – May 2018
cengizozakincibd@gmail.com


“Amerika, yanlış olarak ‘Türkiye Cumhuriyeti’ denilen ‘Yakındoğu Suikastçileri’ ile imzalanan Lozan Antlaşmasını onaylamayı reddetmelidir.”


“Lozan Antlaşması” olarak anılan 6 Ağustos 1923 günlü
“Türk-Amerikan Dostluk ve Ticaret Antlaşması”

Türkiye ile İngiltere, Fransa, İtalya ve bağlaşıkları arasında 24 Temmuz 1923 günü Lozan’da imzalanan ve anılan ülke parlamentolarının onaylarından sonra 6 Ağustos 1924’te yürürlüğe giren “Lozan Barış Antlaşması”ndan başka; bir de Türkiye ile ABD arasında 6 Ağustos 1923 günü yine Lozan’da imzalanan, fakat ABD senatosu onaylamadığı için yürürlüğe girmeyen diğer bir “Lozan Antlaşması” vardır.

Türk-Amerikan Lozan Antlaşması’nın ABD senatosunda onaylanmayışıyla sonuçlanan 1923-1927 arası 4 yıllık süreçte; Amerika’daki Türkiye karşıtları, Amerikan kamuoyunun ve senatosunun antlaşmaya karşı çıkmasını sağlamak üzere; Türklüğe, Atatürk’e, Kurtuluş Savaşımıza ve Cumhuriyetimize karşı kin, öfke, düşmanlık ve nefret duyguları uyandıran çok büyük bir propaganda çalışması yapmışlardır. Öyle ki, Atatürk’e ve Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı bugün yöneltilen iftiraların temeli, 95 yıl önce, ABD’de yürütülen kara propagandaya dayanmaktadır. Amerika’nın en büyük gazetelerinden olan The New York Times, bu kara propagandanın en etkili aracı olarak, şöyle gerçeğe aykırı yayınlar yapıyordu:

ABD’nin eski Türkiye Büyükelçisi Henry Morgenthau, Lozan Barış Konferansı sürmekte iken, ABD’yi Türkiye’ye askeri harekat düzenlemeye çağırıyor. New York Times, 10.01.1923

03.02.1922 – “Senatör King: Mustafa Kemal denilen haydudun vahşet ve zulmüne karşı çıkmalıyız.”

02.04.1922 – “Prof. Duggan: Türkler Avrupa’dan çekilip asıl yurtları olan Anadolu’nun bir köşesine yerleşmedikçe Yakın Doğu sorunu son bulmayacaktır. (…) Türkler uygarlığa hiç bir katkıda bulunmayan bir işgal ordusu olarak yıllardır Avrupa topraklarında bulundular.”

17.05.1922 – “Yeni Gaddarlıklar. İngiltere Türklerin yeni gaddarlıklarına karşı kabaran bir öfke dalgasıyla çalkanmakta ve İngiliz hükümeti, Yakın Doğu’da kendi siyasetini kabul ettirebil mek için çaba harcamaktadır. Son olayların bir kez daha gösterdiği gibi Yunanlar bazı hatalı davranışlarına rağmen, vahşi Türklerle karşılaştırılamayacak kadar uygar insanlardır. Bu iki ulusun uygarlık düzeyleri arasında bir kaç binyıllık bir fark bulunduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. (…) Türkler 1915’de Ermenileri yok etmek amacıyla kullandıkları yöntemi şimdi de Anadolu’daki Rumlara uyguluyorlar. Uyguladıkları yöntem gayet basit: Hristiyan kardeşlerimizi ölene dek yürümeye zorlamak… Yunanların da zaman zaman Türkleri kurşunlamış oldukları bir gerçektir. Ancak Yunanların Anadolu’da Türklere yaptığı katliamlar çok daha küçük çapta ve anlık bir öfkenin sonucu olarak meydana gelmiştir. Oysa Türkler Hristiyan azınlıkları yok etmek amacıyla sistematik olarak öldürmektedirler. (…) Mustafa Kemal’in ordusu Türkiye’de söz sahibi olarak kaldığı ve güçlü bir Avrupa devleti, Mustafa Kemal’i temizlemeye kesin karar vermediği sürece, Türkiye sorununa bizleri tatmin edecek bir çözüm yolu bulunamaz.”

31.08.1922 “Yunan orduları Mustafa Kemal’i durduramadığı takdirde Yunanistan’ın desteğiyle Ege bölgesinde kurulması tasarlanan bağımsız ‘İyonya Devleti’ bir hayal olacaktır. Avrupa uygarlığının beşiği olan bu topraklar bir kez daha Asyalıların eline geçer ve bir milyona yakın Hristiyan kardeşimizin geleceği katil Türklerin insafına bırakılırsa bu cinayetin başlıca sorumluları Yunanistan ile birlikte İtalya ve Fransa olacaktır.”

02.10.1922 – “Anadolu’daki savaşın Türklerin zaferiyle son bulması yakın tarihin en korkunç olayıdır. Korkunç Türk bütün vahşetiyle yeniden sahneye çıkmıştır. (…) “Bu şartlar altında susmayı yeğlemek, uygar insan sınıfına yükselememiş yarı vahşilerle işbirliği yapmak anlamına gelecektir.”

10.01.1923 – “Morgenthau İtilaf Devletlerinin Türkiye’ye karşı zor kullanmasını istiyor.” (…) “ABD’nin eski Türkiye Büyükelçisi Henry Morgenthau, Lozan’da bir avuç Türk’ün bütün dünyaya hükmettiğini ileri sürmüştür.” (…) “Amerika halkı artık sesini duyurmalı ve korku için- deki Senato’ya isteklerini bildirmelidir.” (…) “400 yıldır Türkleri Avrupadan kovmak için çaba harcayan Avrupalılar için Lozan, çok acı bir ders olmuştur. Türklerin Avrupa’dan kovulması şöyle dursun, Avrupalıların Türkiye’den kovulacağı anlaşıl- maktadır.” (…) “Türkiye’de bugüne dek yapılan bütün katliamlar bilinçli olarak yapılmıştır. Türklerin amacı toprakları üzerinde yaşayan azınlıkları ortadan kaldırmaktır.” (…) “Türkleri yola getirmenin tek yolu onlara karşı silaha başvurmaktır. Çünkü bu millet yalnız ve yalnız zorbalıktan ders almaktadır.”

11.07.1923 – “Türklerin Lozan görüşmelerinde peşpeşe başarılar kazanmaları, eski Türk-Amerikan Antlaşması’nın gözden geçirilmesi amacıyla sürdürülen görüşmeleri de etkilemiş ve bazı beklenmeyen pürüzlerin çıkmasına yol açmıştır. İsmet Paşa, itilaf devletleriyle görüşmelerini tamamlamış ya da bazılarının deyimiyle itilaf devletlerinin işini bitirmiştir.”

28.11.1923 – “Lozan konferansının tam bir fiyaskoyla sonuçlanmış olduğunu ileri süren Mr. Morgenthau, “Türkler kendi güçlerinden çok itilaf devletlerinin aralarındaki anlaşmazlıklardan yararlanarak ileri sürdükleri şartları onlara kabul ettirmeyi başarmışlardır.” (…) “ABD İngiltere ile birlikte İzmir’e asker çıkartmış olsaydı Türklerin Avrupa’dan kovulması gerçekleşebilecekti.”

07.10.1923 – “Refet Paşa halifeliğin yeniden itibar kazanması için saltanat rejimine dönülmesine taraftar.” (…) “Türklerin dış yardım almadıkları sürece kendilerini toparlamalarına imkan yoktur. Savaş öncesi dönemde Türkiye’deki ticari faaliyetlerin %85’i Ermeni ve Rumların elinde bulunuyordu. Ermenilerin bunca olaydan sonra Türkiye’ye döneceklerini hiç sanmıyoruz. Ancak Türkler ne yapıp edip Rumların geri gelmesini ve ticari hayata el koymasını sağlamalıdırlar.”

29.11.1923 – “Gerard, Lozan Antlaşmasına karşı çıkıyor. Türkleri imansızlıkla suçlayan Eski Büyükelçi, antlaşmanın (ABD Senatosunda) onaylanmamasını istiyor. (…) Gerard, “ABD’nin Kemalist cuntaya boyun eğmesini anlayamadım” demiştir. Gerard’ın kanısına göre Mustafa Kemal rejimi son günlerini yaşamakta olup ülkeyi sarmış bulunan asayişsizlik, yoksulluk ve iktisadi kargaşa havası Türk Hükümetini yakından tehdit etmektedir. Eski Büyükelçi özetle şöyle devam etmiştir. Lozan antlaşması, kapi- tülasyonların ilgasını onaylamış ve 1830 yılından beri konsolosluk mahkemelerimizin kanadı altında korunmuş olan vatandaşlarımızı insafsız Türklerin insafına bırakmıştır. (…) Türkiye ile herhangi bir antlaşmaya girmememiz gerekir.”

ABD Senatosuna Lozan Antlaşmasını reddetme çağırısı. The New York Times, 10.12.1923

23.12.1923“Türkiye’yi Kemal’in Dul Eşi mi Yönetecek? Ankara liderinin hastalığı ilginç söylentilere yol açıyor. (…) Ankara hükümetinin varlığı, ciddi bir kalp rahatsızlığı geçirdiği söylenen Kemal Paşa’nın varlığına bağlıdır. (…) Dilden dile dolaşan ilginç bir söylentide ise Kemal’in ölümü halinde ülkeyi dul eşinin yöneteceği ileri sürülmektedir.”

Türk-Amerikan Lozan Antlaşması’na karşı kara propaganda, salt gazetelerde değil, profesörlerin, din adamlarının, diplomatların imzalarını taşıyan yazıların yer aldığı kitaplar aracılığıyla da sürdürülüyordu.

15 Mart 1924 günü yayımlanan “Lozan Antlaşması ve Kemalist Türkiye” (The Lausanne Treaty and Kemalist Turkey) adlı kitabın neredeyse her sayfası şöyle suçlama, iftira, aşağılama, sövgü ve nefret söylemiyle dolup taşıyordu:

“Türk Antlaşmasına ölüm!” (s.3) “Türk, Avrupa’da da uygar uluslar arasında da yer alamaz.” (s.11) “Rezil, kepaze antlaşma.” (s.11) “Bağımsız ve Birleşik Ermenistan’ın koşul olarak dayatılması gerekirdi.” (s.19) “Türkler üretemez. Üretim için Hristiyanlara muhtaçtır, ki onları da yok etti. Kemalist rejim bu yüzden ölmeye mahkumdur.” (s.21) “Lozan Antlaşması Amerika’nın Türklere boyun eğme antlaşmasıdır.” (s.28) “Reddedilmelidir, çünkü Amerika’nın ulusal korkaklığının bir parçasıdır; ABD’nin manevi çöküşünün göstergesidir.” (s.31) “Lozan Antlaşması, Amerika’nın namusunu lekeliyor.” (s.32) “Amerikan Hristiyan Misyonerlerin Türkiye’de çalışmasını engelliyor.”(s.36) “Bu, Amerika’yı aşağılayan, gereksiz bir antlaşmadır.” (s.37) “Anadolu’da Hristiyanlık söndürüldü.” (s.42) “Ankara rejimi kısa sürede çökecektir.” (s.45) “Sendeleyen, yıkılacak bir rejime teslim olmayacağız.” (s.43) “Sevr antlaşmasında Ermenilere verilen Anadolu toprakları Lozan antlaşmasında da Ermenilere verilme- dikçe; Sevr’de Hristiyanlara verilen ayrıcalıklar, Lozan’da da tanınmadıkça; Amerikan Hristiyan Misyonerlere Türkiye’de sınırsız özgürlük sağlanmadıkça; eskiden olduğu gibi konsoloslukların yargılama yetkisi tanınmadıkça; kapitülasyonlar eskisi gibi sürmedikçe; Amerika, yanlış olarak “Türkiye Cumhuriyeti” denilen “Yakındoğu Suikastçileri” ile imzalanan Lozan Antlaşmasını onaylamayı reddetmelidir.” (s.45) Unspeakable Turk (Adı ağıza alınmaz Türk)” (s.48) “Şimdiki (Kemalist) Türk, yüzyıllarca Hristiyanlara saldıran, öldüren Türklerin soydaşı, mirasçısıdır.” (s.48) “Şu anda (yıl 1924) Türklerin haremlerinde 200.000 Hristiyan kadın, çocuk ve köle var. Kemalistler 4 yıllık (1920-1924) kendi yönetimlerinde 300.000 Ermeni ve 1.000.000 Rum’u katletti. İkibin yıllık geçmiş boyunca Anadolu’da Hristiyanlar ilk kez yok edildiler.” (s.51) “Kemalistler dört yılda 1.300.000 Hristiyan’ı katletti; şimdi de imhayı tamamlamaya girişmiş bulunuyorlar. Kemalist hükümetin devrilmesi an meselesidir.” (s.54) “Lozan antlaşması Hristiyanları köleleştirmekte, evlerinden kovmaktadır. Bu antlaşmayı reddetmek, Amerika’nın hiç bir çıkarına zarar vermez.” (s.55) “Türkiye ekonomik olarak can çekişiyor. Ekonomiyi elinde tutan Ermeniler, Rumlar yok; Türki-ye’nin üretimde deneyimli insan gücü kalmadı; İttihatçılar Kemal’i devirmek ve saltanatı yeniden kurmak için çalışıyor.” (s.69, 70)

Lozan Antlaşması ve Kemalist Türkiye” (The Lausanne Treaty and Kemalist Turkey) adlı kitabın 5. sayfası: Harvard Üniversitesi’nden Prof. A.B. Hart: “Türk Antlaşmasına Ölüm!”

ABD-Türkiye Lozan Antlaşması’nın Amerikan senatosunda onaylanmasını önlemek için Amerikan kamuoyunu böylesi yalanlarla Türklüğe, Atatürk’e, Kurtuluş Savaşımıza, Cumhuriyetimize düşman etmeye yönelik bu kitaptan 20 gün sonra, 5 Nisan 1924 günü New York’ta, Hotel Astor’da, Lozan Antlaşması’nın onaylanmasını savunan Prof. Edward M. Earle, Albert W. Staub, Dr. James L. Barton ve antlaşmanın onaylanmasına karşı olan James W. Gerard, Prof. A. D. F. Hamlin, Henry W. Jessup’un katıldığı bir tartışma toplantısı düzenlenecek ve tartışma tutanağı Lozan Antlaşması: Amerika Birleşik Devletleri Onaylayacak mı?” (The Lausanne Treaty: Should The United States Ratify It?) başlığıyla kitap olarak basılıp dağıtılacaktı.

Türk-Amerikan Lozan Antlaşması’nın onaylanmasına şiddetle karşı çıkan Eski ABD Büyükelçisi James W. Gerard.

Antlaşmanın onaylanmasına karşı çıkan konuşmacıların kitapta yer alan görüşleri özetle şöyleydi:

James W. Gerard: “Büyük savaşta 200.000 Ermeni Türkiye’ye karşı müttefiklerin yanında savaşa katıldı. Başkan Wilson Anadolu’nun Doğu’sunu bağımsız Ermenistan yapma sözü verdi. Sevr’de bu yazılıdır.” (s.5) “Lozan antlaşması ise Amerika’nın Ermenilere verdiği sözü yerine getirmiyor.” (s.6) “ABD Dışişleri Bakanı Hughes’in katiller olarak tanımladığı Kemalistlerle bir antlaşma yapmak için bu acele nedir? Bu, iktidarı eline geçirmiş bir maceracı grubun rejimidir. Bunlar halifeyi de ülkelerinden kovdular. İstanbul’u elinde tutan İttihatçılar ve din adamları bir gün bunları devirip başka bir iktidar kurulmasını sağlayacaktır. Gelirleri giderlerini karşılamıyor; Anadolu halkı açtır. Devrileceklerdir. Niçin beklemeyelim? (…) Bu katiller hükümetini niçin tanımak zorunda olalım? Bu acele nedir? Bekleyelim. Hükümetlerinin yaşayıp yaşamayacağını görelim. Kemal Paşa’nın kan dökücü katillerinin hükümetini tanımak için acele etmeyelim.” (s.7)

Henry W. Jessup: “Bizden bu katillerle el sıkışmamız isteniyor… Ortada yüzyıllardan beri değişmemiş ve değişmeyecek  Türk karakteri var.” (s.25) “Böyle adamlarla bu antlaşmayı onaylamaya itiraz ediyorum.” (s.26)

Everette P. Wheler: “ABD Türkiye’ye hiçbir zaman savaş ilan etmediği için (…) uluslararası hukukun esas ilkelerine göre, ABD ile Türkiye arasındaki 1830 ve 1862 anlaşmaları, Ankara Hükümeti’ni bağlayıcıdır.” (…) “1830 antlaşması: Türkiye’de yerleşen Amerikan vatandaşları, hiçbir şekilde rahatsız edilip tecavüze uğramayacak ve işlerinde rahat bırakılacaklardır, hükmünü içermektedir. Bu madde 1862 antlaşmasıyla teyit edilmiştir. (…) Temel ilkeler göz önünde tutularak, Türkiye’deki Amerikan vatandaşlarının yukarıda sözü edilen antlaşmalar uyarınca doğan haklarının korunması ve uğradıkları zararların karşılanması (…) gerektiği takdirde bu amaçla kara ve deniz kuvvetlerini kullanmak, ABD Cumhurbaşkanının görevidir kanısında olduğumu beyan ederim. Lozan Antlaşması’yla tanındığı söylenen haklar 1830 antlaşmasıyla sağlanmış olan hakların gerisindedir. 1830 haklarımızdan niçin vazgeçelim?” (s.31)

Görüleceği üzere, Lozan Antlaşması’na karşı çıkanlar, Osmanlı döneminde, 1830’da Halife Sultan II. Mahmud ve 1862’de Halife Sultan Abdülaziz’in Amerika ile imzaladığı ve Osmanlı devletinin yıkılışına yol açan anlaşmaların Türkiye Cumhuriyet’i tarafından da geçerli sayılmasını istiyor ve eğer Türkiye 1839, 1862 antlaşmalarını tanımayacak olursa, ABD Başkanının Amerikan donanmasıyla, deniz ve kara birlikleriyle Türkiye’yi işgal etmeye hakkı olduğunu savunuyorlardı.

ABD ve Türkiye arasında 6 Ağustos 1923 günü Lozan’da imzalanan Antlaşma, Amerikan kamuoyunu 4 yıl boyunca Türklüğe, Atatürk’e, Kurtuluş Savaşımıza, Cumhuriyetimize kin, öfke, nefret duygularıyla dolduran bu gibi propaganda yayınlarından sonra 1927’de ABD Senatosu’nda görüşülecekti.

Lozan Antlaşması’nın onaylanmasına karşı çıkan senatör William H. King.

13 Ocak 1927 günlü oturumda Senatör William H. King: “Kemalistler 1919’da güce eriş tikten sonra Merzifon’da, Pontus’ta, Kilikya’da, İskenderun’da, İzmir’de ve Musul’da toplu katliamlar yaptılar (…) 2.000.000’dan çok Hristiyan’ı evlerinden vahşetle çıkardılar, soydular, öldürdüler. (…) ABD Başkanı Hardling Ermenistan’ın haklarını koruma sözü vermişti. Biz Ermenilere ihanet ettik. (…) Kemal Paşa, şimdi sürgün olan 1.000.000 Ermeni’ye Başkan Wilson’un tanıdığı hakları vermedikçe, ABD’den maddi-manevi yardım göremeyecektir.” diyordu. (Congressional Record, s.1572, 1573.)

Lozan Antlaşması ABD senatosunun 18 Ocak 1927 günlü oturumda görüşüldü ve oylandı. Dört yıldır Lozan Antlaşması karşıtlarının gazete, kitap vs. yayınlarıyla Amerikan kamuoyuna aşıladıkları Türkiye düşmanlığı, kimi senatörleri de etkisi altına almıştı. Bunlardan biri olan Senatör William David Upshaw, tutanaklarında yer alan konuşmasında özetle:

“Lozan antlaşmasını onaylamak Türklerin 1000 yıllık barbarlıklarını onaylamak anlamına gelir. (…) Anlaşmayı onaylamak, Kemal Paşa’nın kan kokan dostluk elini sıkmaktır. (…) Bu antlaşma, vahşi Timurlenk, aşağılık korkunç İvan, insan kafataslarından piramitler üzerinde rezil Cengiz Han benzeri bir diktatörün zekice yürüttüğü bir politikanın toplamıdır. Savaştan bıkmış dünyaya, bütün uygar uluslara onursuzluk getiren bir dalave- reyle antlaşmayı imzalatabilmiştir!” (…) “Unspeakable Turk” (Adı ağza alınmaz Türk) ile ticaret yapılmamalıdır. Kemal Paşa, katil, tiran; Türkiye Cumhuriyeti denilen, aynı barbar kanlı idealler peşin- dedir.” (…) “Kemal Paşa’nın barbar yönetimi altında, milyonlarca Rum ve Ermeni acımasızca katliama uğratılmıştır. Hristiyan genç kızlar vs. yakıldı yıkıldı.” (…) “Anlaşmayı onaylamak Kanlı geçmişe bir sünger çekmek demektir. (…) Hristiyan kızlar halâ (1927) haremde tutsaktır. Daha geçen sene bunlardan 200 tanesi haremden kurtarılabilmiştir. (…) “İzmir Katliamı: 9 Eylül 1922’de Kemalin askerleri İzmir’e girdi, 13 Eylülde Hristiyan mahalleleri yakıldı. Askerler küçük kızlara gece gündüz vahşice saldırdı.” (…) “Barbarizm, Greklerin Ermenilerin katli Kemal Paşa’nın gözleri önünde oldu.” diyordu.

Lozan Antlaşması’nın onaylanmasına karşı konuşmasında Türklüğe, Atatürk’e Kurtuluş Savaşımıza ve Cumhuriyetimize iftira ve hakaretler yağdıran Senatör William David Upshaw ve senato tutanağında yer alan konuşması.

(Congressional Record, s.1881, 1882, 1883) Konuşmalardan sonra oylamaya geçilecek; antlaşmanın onaylanabilmesi için oy kullanan 84 senatörün 3’te 2’si yani 56’sının evet oyu vermesi gerekecekti. Oylama sonucu 34 hayır, 50 evet oldu. Evet oylarının sayısı 56’ya ulaşmadığı içindir ki ABD-Türkiye Lozan Antlaşması onaylanmamış oldu. Bunun üzerine iki ülke 17 Şubat 1927’de bir “Modus Vivendi” (Geçici Durum) anlaşması imzalayarak diplomatik ilişki kuracak, büyükelçiler görevlerine başlayacak ve Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal’in (Atatürk), Ankara’da Amiral Bristol önünde yaptığı bir konuşmasında;

“Kültürlü ve uygar bir ülkede, bağnaz bir azınlık, nasıl olup da aydın çoğunluğa istediğini empoze edebilir?” dediği ileri sürülecekti. (Akt. Bilal N. Şimşir, “Amerika’da Ermeni Lobisi ve Lozan Anlaşması Kavgası”, Ermeni Araştırmaları d. Sayı 3, Eylül-E- kim-Kasım 2001.)

Türklüğe, Atatürk’e, Kurtuluş Savaşımıza, Cumhuriyetimize atılan iftiraların ucu;  Amerika’da Lozan Antlaşması’nın reddedilmesiyle sonuçlanan kara propagandaya dayanıyor. “Psikolojik Savaş” dedikleri, işte böyle bir şey… •


https://www.academia.edu/36756383/ABD_Lozan_Antla%C5%9Fmas%C4%B1n%C4%B1_Neden_Onaylamad%C4%B1?email_work_card=view-paper&li=0

This entry was posted in ABD - AB - EMPERYALIZM, ANLAŞMALAR-SÖZLEŞMELER, ATATURK. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *