GÖRÜŞMEDEN GERİYE KALANLAR… NE VERDİK, NE ALDIK? * Trump uzlaşması: tek eksik fotoğraftı, Erdoğan’a düşen tek şey kalmıştı


Trump uzlaşması: tek eksik fotoğraftı,
Erdoğan’a düşen tek şey kalmıştı

YETKİN REPORT – Yazar: Murat Yetkin / 26 Eylül 2025, Cuma


Her şeyin önceden hazırlandığı anlaşılan Erdoğan-Trump uzlaşması için tek eksik fotoğraf vermekti. Erdoğan’ın Gazze ve israil konusunu açmaması, hatta çok sınırlı konuşmasıyla tören kazasız belasız sonuçlandı. Uzlaşma Türkiye-ABD yakınlaşmasıyla birlikte, Erdoğan’ın iç politikada muhalefete karşı daha da sertleşmesini getirebilir. (Foto: Cumhurbaşkanlığı)

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile ABD Başkanı Donald Trump’ın 25 Eylül, Beyaz Saray buluşmasının ardından ortaya çıkan manzara şu: Erdoğan-Trump uzlaşması için zemin önceden hazırlanmış, adımlar atılmıştı. Geriye sadece el sıkışma fotoğrafı bir de Oval Ofiste, medyanın önündeki görüşmeyi kazasız belasız atlatma kalmıştı. Burada asıl iş Erdoğan’a düşüyordu. İsrail’in Gazze’deki soykırımından orada söz etmesi, Trump’ın da karşılık vermesine yol açabilir, Türkiye-ABD ilişkileri daha da kötü bir düzeye düşebilirdi. Erdoğan’ın, CHP lideri Özgür Özel’in bütün üstelemesine rağmen Gazze’yi Trump’a sormaması ile toplantı kaza bela olmadan bitti. Her iki tarafın da gazetecilere bu konunun hassasiyeti üzerinde tavsiyede bulunduğunu varsayabiliriz.

Sonuna bırakmadan söyleyelim: Erdoğan-Trump uzlaşması, Türkiye’nin artık demokratik ilerlemesinin ABD gözünde bir öneminin kalmayıp askeri ve ticari verebilecekleri ve alabilecekleriyle sınırlı olduğu bir dönemin açıldığını resmen tescilliyor. Soğuk Savaş 2.0 ölçütleri diyebiliriz ki 2026’da Türkiye’yi ve Doğu Avrupa’dan Orta Doğuya, Akdeniz’dan Hazar’a, Basra’ya uzanan coğrafyasını daha gergin günlerin beklediğinin işaretlerinden biri sayabiliriz.

Erdoğan-Trump uzlaşması

Erdoğan-Trump uzlaşmasını en iyi özetleyen, iki mesajla bu sürecin mimarlarından Büyükelçi Tom Barrack oldu. Birincisi, Beyaz Saray görüşmesinden hemen sonra DW Türkçe Servisinden Begüm Dönmez’e söyledikleriydi:

• “Başkanımız, Türkiye’nin bizim ve NATO için yaptığı her şeye hayran. Bu nedenle meşruiyet kavramından kasıt, saygı.” Barrack, bir gün önceki “Türkiye bir demokrasi ama otoriter gibi. Başkan Trump dahice bir çözüm olarak ‘Ona meşruiyet verelim’ dedi” sözünü de kendince düzeltiyor, ama Erdoğan’ın ABD ve NATO için yaptıklarına Trump’ın hayran olduğunu söylüyordu.

İkincisi, Barrack’ın Beyaz Saray’ın X hesabındaki fotoğrafı da alıntılayarak, kendi X hesabında yazdıklarıydı:

• “ABD-Türkiye ittifakı; ticaret, enerji, terörizmle mücadele, savunma ve havacılık alanlarında daha üst düzey bir iş birliği ve ortaklığa ulaşmış, bölgede barış ve refah için ortak bir yürüyüş başlatılmıştır.” Gelin şimdi çok madde sıkıştırılmış bu cümleyi tahlil etmeye çalışalım.

Terörizmle mücadele derken?

Ticaret ve enerjiyi biliyoruz, birazdan Erdoğan’ın ziyaret öncesi Trump’a jestlerinin sadece ek gümrük vergilerini kaldırmakla sınırlı olmadığına geleceğiz. Savunma derken Türkiye’nin en önem verdiği konulardan F-16 ve F-35 uçaklarının alımı var. Ve gizli özne olarak Rusya’dan aldığımız S-400 füzeleri. CAATSA yaptırımlarının kaldırılması gerekiyor, özellikle F-35 için. Belki de dünkü görüşmenin daha açılışında Trump’ın Rahip Brunson’un serbest bırakılması ve Heybeliada Ruhban Okulunun açılmasını konu etmesi, Kongre’yi yumuşatma amaçlıydı. Oraya da geleceğiz birazdan.

Havacılık derken, CHP lideri Özel’in 13 Eylül’de Eric Trump’ın İstanbul’da Erdoğan’la görüşmesiyle birlikte ifşa ettiği Türk Hava Yollarına (THY) Boeing uçakları satışını anlıyoruz. Ona da birazdan geleceğiz, alım anlaşmasına geçildi bile. Ama tıpkı Gazze gibi Erdoğan-Trump uzlaşması fotoğrafında Gazze gibi açılmayan, ama herkesin Suriye bahsinin parçası olarak anladığı “terörizmle mücadele” işbirliği bahsi var. Trump’ın Erdoğan’a Suriye övgülerinin altında, “Anlaşırsak, Suriye’de istediğin olur” mesajını okumak mümkün ki bu da SDG/PKK ekseninin sandalyesini kapıya yaklaştırıyor.

Peki, başka nelerde anlaşırsak?
Her şey önceden hazırlanmış gibi

Erdoğan’ın, Trump’tan davet almasının ardından ABD ürünlerinin ithalatına uygulanan ek vergileri, tek taraflı kaldırması zaten haber olmuştu. Ama Erdoğan’ın Trump’la görüşmeye eli boş gitmemesi sepetinde yalnızca ek vergiler yokmuş. Trump’ın medya önünde “Yapabileceği en iyi şey” dediği, Erdoğan’ın Rusya’dan petrol ve gaz alımını -parasını Ukrayna savaşında kullanıyor gerekçesiyle kesmesi konusunda, 25 Eylül’den önce atılan adımları sayalım.
Enerji Bakanı Alparslan Bayraktar’ın görüşmenin hemen ardından ilan ettiği ABD ile nükleer enerji işbirliğini de öngören (ve Sinop santralini akla getiren) anlaşmadan bir gün önce BOTAŞ’ın imzaladığı iki anlaşma daha var.

• Avustralya’nın Woodside Energy şirketiyle 2030-2039 yılları arasında yılda 5,8 milyar metreküp sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) alımı öngören anlaşma. Avustralya şirketi Türkiye’ye tankerlerle Louisiana’dan ABD gazı taşıyacak,

• İsviçre merkezli Mercuria şirketiyle 2026-2045 yılları arasında, yılda 4 milyar metreküp, yine ABD kaynaklı LNG alımı anlaşması. Sadece enerji de değil

Bunlar Türkiye’nin 2024’te 52 milyar metreküp gaz ithalatının yüzde 40’ını aldığı Rusya’nın payını azaltma hazırlıkları; Rusya ile 2025 sonunda bitecek yılda 16 milyar metreküp gaz alım anlaşmasının yenilenip yenilenmeyeceğine bakacağız artık. Enerji konusunda, dikkatlerden kaçan bir gelişmeyi daha ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio adeta gözümüze sokuyor. Rubio, bir gün önce, Erdoğan’ı da ima ederek, ‘eleştirirler ama Trump’la görüşmek için adeta yalvarırlar’ küstahlığıyla Türkiye’de tepki toplamıştı. Beyaz Saray görüşmesinin hemen öncesinde X hesabından, 22 Eylül’de Irak ve Kürdistan Bölgesel Yönetimi arasında, Türkiye-Irak petrol boru hattının yeniden açılması üzerine varılan anlaşmayı, ABD’nin sağladığını duyurdu. Türkiye’nin bir süredir zaten işlemeyen bu hattı durdurmasının bölgeyi yeni enerji denklemlerine hazırladığını Temmuz’da duyurmuştuk.

Erdoğan-Trump uzlaşması öncesi Türkiye’nin başka jestleri de olmuş. Örneğin, Milli Savunma Bakanlığı, Rusya’ya karşı Baltık bölgesinde sinyal istihbaratı devriyesi atmak üzere bir erken uyarı (AWACS) uçağını 29 Eylül’de Litvanya’ya gönderme kararı almış.
Ve Şimdilik 15 Boeing

Gelelim Boeing alışı konusuna. THY İcra Kurulu Başkanı Bilal Ekşi’nin 26 Eylül sabahı X hesabından öğreniyoruz ki, THY Kamuoyunu Aydınlatma Platformu KAP’a Boeing ile toplam 150 uçaklık anlaşmaya varmış bile. KAP’a yapılan bildirime göre THY Yönetim Kurulu

* “2029-2034 yılları arasında teslim alınmak üzere Boeing firmasından 50 adet kesin sipariş ve 25 adet opsiyon olmak üzere toplam 75 adet B787-9 ve B787-10 uçağının satın alınmasına karar vermiştir. Söz konusu uçaklar için kanat üstü motor, yedek motor ve motor bakım hizmeti alımı için Rolls-Royce ve GE Aerospace firmalarıyla müzakereler devam etmektedir. İlave olarak, 100 adedi kesin ve 50 adedi opsiyon olmak üzere toplam 150 adet 737-8/10MAX tipi uçak alımı hususunda Boeing ile görüşmeler tamamlanmış olup, motor üreticisi CFM International ile müzakerelerin başarılı bir şekilde tamamlanması halinde 737-8/10MAX uçak siparişleri de verilecektir. ” Yani devamı da gelecek.

Ruhban Okulu Süprizi

Görüşmenin sürprizi, Trump’ın Fener Rum Ortodoks Kilisesinin Heybeli Ada’da 1971’den bu yana kapalı olan Ruhban Okulunun açılmasını, medya önünde dile getirmesiydi. Trump, Rum Ortodoksların Ekümenik Partiği Bartolomeo ile 15 Eylül’de Beyaz Saray’da görüşmüştü. O tarihte henüz Trump’ın Erdoğan’a daveti kesinleşmemişti ama sonraki gelişmelere baktığımızda, Trump’ın oğlunun 13 Eylül’de İstanbul’da Erdoğan’la görüştüğünü görebiliyoruz. Ziyaret hazırlıkları çerçevesinde varsaymak mümkün. Burada Erdoğan’ın Trump ile uzlaşması töreninde yaptığı alışılmadık ölçüde kısa konuşmadaki sözlerine dikkat çekmek gerekiyor:

• “Türkiye-ABD ilişkilerinde farklı bir süreci yaşıyoruz. Gerek F-35 konusu gerek F-16 konusu gerekse Halk Bankası ile ilgili aramızdaki ilişkiler konusunu bugün etraflıca görüşme fırsatı bulacağımıza inanıyorum. Heybeliada Okulu ile ilgili üzerimize ne düşerse biz onu zaten yapmaya hazırız. Dönünce de Sayın Bartholomeos ile bu konuyu görüşme fırsatı bulacağım.”

Halkbank Ayrıntısı ve Genel Görünüm

Trump konuyu açmadığı halde Erdoğan’ın Halk bankası konusunu açması yadırgatıcıydı. Bu, Türkiye’nin 17-25 Aralık 2003 sürecinden kalan bir yarasıydı. Acaba Erdoğan Trump’a, “Sen Halkbank dosyasını kapa, ben de Heybeliada okulunu açayım” mı demek istiyordu?

Trump’ın Erdoğan’a övgüleri, AK Parti çizgisindeki medya için 25 Eylül buluşmasının en önemli yönü oldu. Trump’ın, Türkiye’nin Dışişleri, Milli Savunma, Enerji Bakanı, MİT Başkanı ve Cumhurbaşkanı Dış ve Güvenlik Politikaları Başdanışmanını göstererek, kameralar önünde “Bunları tanıyorum. Herkesten iyi tanıyorum” demesi ve onların da karşılık olarak gülümsemeleri gibi görüntüler dahi beğeni konusu oluyor. Trump’ın hesaplı ve açık konuşalım, satın alma işlemlerine bağlı dostluğunun Erdoğan’a iç politikada ne fayda sağlayacağı meçhul. Ama Erdoğan’ın iç politikada muhalefetin üzerine daha da sert gideceğini var saymak yanlış olmaz.

This entry was posted in ABD - AB - EMPERYALIZM, DIŞ POLİTİKA. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *