T.C. GENELKURMAY BAŞKANLIĞI – ANKARA ARŞİV BELGELERİYLE ERMENİ FAALİYETLERİ 1914-1918

T.C. GENELKURMAY BAŞKANLIĞI – ANKARA
ARŞİV BELGELERİYLE ERMENİ FAALİYETLERİ
1914-1918 / CİLT I (1914-1915) – Sayfa V-VI-VII


Ermeni tahrik ve ihanetleri sonucu zorunlu olarak alınan tedbirler kapsamında “tehcir”, gerçeklerin aynasında değil de gerçeklerin saptırıldığı aynalarda görülmek istendiği şekilde ele alınmıştır. Oysa, tarihin tanıklığını yapan “belgeler”in söyledikleri inkâr edilemez. İşte bu noktadan hareketle, Genelkurmay ATASE ve Dent. Başkanlığı Arşivinde bulunan belgelerin yayımlanması plânlanmıştır. Tarihe tanıklık eden bu belgelerde, neden tehcir tedbirinin alınmak zorunda kalındığı, uygulamada gözetilen hassasiyetler, plânlı Ermeni askerî ve sivil örgütlenmelerin isyan ve ihanetleri, bölgede yapılan katliamlar açıkça görülecektir.

BELGELERİN DİLİYLE GERÇEKLER
“Tehcir ve Ermeniler.” Son yıllarda gittikçe artan bir şekilde önümüze çıkarılan kelimeler ve onunla beraber hemen arkasından eklenen “soy kırım.” “Tehcir”; olağanüstü savaş şartlarında alınan tedbirler bütünü içinde uygulamalardan biridir sadece. Bu tedbirden sadece Ermeniler mi etkilenmiştir acaba? Söz konusu edilen bölgelerde yaşayan Türkler neden hiç hatırlanmaz?

1915 yılındaki tehcirin hangi sebeplerden kaynaklanan bir zorunluluktan doğduğunun hemen hiç dile getirilmemesi ve savunma düşüncesi içinde hareket edilmesi, gerçeklerin de ortaya çıkmasını engellemektedir. Gerçeklerin inkâr edilemeyeceği tek kanıt da belgelerdir. Belgeler konuşunca, görmezden gelinenlerin de neler olduğu ortaya çıkmış olacaktır. Erzurum’da, Kafkasya’dan gelen Taşnak delegelerinin de katıldığı toplantıda, şu kararlar alınır:

“1. Savaşın ilânına kadar sessiz kalmaya ve boyun eğmeye devam etmek, fakat bu zaman zarfında Rusya’dan gelecek ve içeriden tedarik edilecek silâhlarla donatılmış bir duruma gelmek.

2. Savaş ilân edilirse, Türk ordusundaki Ermeni askerlerinin silâhlarıyla birlikte Rus ordusuna katılmaları.

3. Türk ordusunun ilerlemesi durumunda sessizliği korumak.

4. Türk ordusu ricat eder, yahut ilerleyemeyecek duruma gelirse, çetelerin, derhâl ellerindeki programa uygun olarak ordu gerisinde faaliyete
geçmeleri…”

A. Kararlar aynen uygulanır … Dördüncü maddede belirtilen ortam 1914’ün sonundan itibaren çok belirgin bir duruma gelince Ermeni faaliyetleri çığrından çıkar. Artık, cephede savaşan Türk ordusunun gerisinde emniyet kalmamıştır. 3 ncü Ordu tarafından yapılan bir değerlendirmede, başlıca ihtilâl merkezlerinin, “Van, Bitlis, Erzurum, Karahisar (Şebinkarahisar) ve ikinci derecede olmak üzere Sivas, Kayseri ve Diyarbakır’ın” olduğu bildirilir. Bu ihtilâl merkezlerine askerî açıdan bakıldığında, hepsinin “menzil sınırının geçtiği başlıca noktalar” olduğu görülür.

B. Sonuç itibarıyla, ordunun ikmal desteğinin tehlikeye düşürüldüğü açıktır. Cephe gerisindeki Ermeni ihtilâlcilerinin faaliyetleri her geçen gün artan terör olaylarını doğurur. Köyler, kasabalar yakılır, masum insanlar katledilir ve göçe zorlanırlar. Türk ordusundaki “Ermeni neferleri her fırsattan istifade ederek silâhlarıyla Rus ordusuna firar ediyordu. Subay ve tabiplerin de birçok bilgiyle Rus ordusuna katıldıkları görülüyordu. Savaşın en zorlu zamanlarında çoğu kez cephane, batarya ve ihtiyat mevzilerinin işaretle, düşmana gösterildiği görülüyordu…

C. İşte bu ortamda, 24 Nisan 1915’te güvenlik kararnamesi yayımlanır. Çünkü devletin ve milletin bekası söz konusudur. “Osmanlı topraklarındaki Ermenilerin de ordunun zayıf düşmesini bekleyerek o zaman bütün kuvvetleri ile ihtilâle kalkışmalarına dair aldıkları kararları, her fırsattan yararlanmak suretiyle vatanın hayatına ve geleceğine tesir edecek hain hareketlere cür’etleri, özellikle devletin harp hâlinde bulunduğu şu sırada Zeytûn (Süleymanlı – Maraş) Bitlis, Sivas ve Van’da meydana gelen son isyan hareketleri ile bir kez daha kesinleşmiştir.”

D. tespitiyle, alınan “güvenlik” tedbirinin gerekliliğini açıklar. Ancak şunu belirtmeden geçmemek gerekir ki, tehcir uygulamasında, insan hakları her zaman gözetilmiştir. Bunun örnekleri belgelerde açıkça görülecektir. Ermeniler, sivil toplum örgütlerini geçmişte kendi kötü amaçları için kullanmaktan çekinmemişlerdir.

Bu örgütlerin, gerektiğinde devletin temel varlığının aleyhine Kullanılabildiğinin somut örneklerinden birisi, Bogos Nubar Paşanın kurucu başkanı olduğu ve yönettiği “Ermeni Yardımsever Cemiyeti”dir.  Bu cemiyetin, Mısır’da kurulup faaliyete geçtikten sonra görünürdeki amacı “Ermeni milletinin maddî ve manevî ihtiyaçlarını belirlemeye çalışmak”tır. Masum bir isim ve masum bir amaç. Ancak gerçek çok farklıdır. “Cemiyetin adı Ermeni Yardımsever Cemiyeti ise de asıl maksadı, Ermenistan denen bir bölgenin yurttan koparılmasıdır. Çeşitli vasıtalarla bunun için çalışmak program dâhilindedir. Genel merkezi Kahire’dedir. Osmanlı ülkesinin çeşitli yerlerinde, Kafkasya’da, Bulgaristan’da, Romanya’da, Amerika’da, Avrupa’nın diğer yerlerinde şubeleri vardır. Bilhassa zenginlerden çok miktarda para alır. Komitelere çok para vermiş olan tüccar takımı bu cemiyete bağlanmıştır. Cemiyetin 1911 bilânçosunda 27.500 Mısır lirası geliri görülmektedir.”

D. Bu cemiyetin gizlemesi altında, Mısır’dan ve diğer ülkelerden birçok komiteci Adana, Halep ve Suriye civarına gelerek silâh alımına ve siyasî örgütlenmeye çalışmışlardır. Bundan dolayı bu cemiyet de diğerleri gibi siyasîdir. Başkan ve üyeleri de bu isim altında faaliyette bulunan komitecilerden oluşan kimselerdir.

E. Tehcir kararının alınmasına rağmen, Ermeni yıkıcı faaliyetlerinin hız kesmeden devam etmesinin açıklanabilir yanı, Ermeni ihtilâl komitelerinin aldıkları kararların uygulanmasındaki kararlılıktır. 3 ncü Ordu Komutanı Mahmut Kâmil Paşa, Harbiye Nezaretine yazdığı 19 Haziran 1915 tarihli şifrede durumu bütün çıplaklığıyla ortaya koyar: “Doğuda Erzurum, Trabzon, Van, Bitlis, Elazığ, Diyarbakır ve Sivas illeri savaş alanıdır. Erzurum, Van, Bitlis illerindeki Ermeniler düşman tarafına firar ederek, çeteler hâlinde yolları kesip halkı katlederek, ambarları yağmalıyorlar. Sivas, Diyarbakır, Elazığ illerinde de aynı gayeyi güttükleri, ele geçirilen silâh, bomba, patlayıcı madde ve açığa çıkan teşkilâtlarıyla meydana çıkmaktadır.

Karahisar’da aynı şekilde ortaya çıkan olay, durumu kesinleştiriyor. Ordunun iaşesi ve emniyeti bakımından, bölgenin ve menzil sınırlarının geçtiği yerler düşmanca emeller taşıyan bu unsurlarla dolu. Dış düşmanın yanı sıra iç düşmana da kuvvet ayrılmak zorunda kalınması tehlikelidir.” diyerek bu illerdeki Ermenilerin Halep ve Musul’a sevk edilerek iskân edilmelerini ister. Bu bir ordu komutanının savaştaki kuşatılmışlığını ve açmazını göstermesi bakımından çok önemlidir. Cephe gerisinden emin olamayan bir kuvvet nasıl savaşabilir.?


file:///C:/Users/Hp/Downloads/Arsiv_Belgeleriyle_Ermeni_Faaliyetleri_C.pdf

This entry was posted in ABD - AB - EMPERYALIZM, ERMENİ SORUNU. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *