TRAJİK BİR FAŞİZM HİKAYESİ * VİCTOR JARA DUDAKLARINDA ŞARKIYLA ÖLDÜ

Naci Kaptan
VİCTOR JARA DUDAKLARINDA ŞARKIYLA ÖLDÜ

VANSEREMOS
yırtıyor fırtına sessizliği
ufuktan bir güneş doğuyor
gecekondulardan geliyor halk
tüm şili türküler söylüyor
venseremos, venseremos!
kıralım zincirlerimizi.
venseremos, venseremos!
zulme ve yoksulluğa paydos.
şili’de halk bugün savaşıyor
cesaret ve halkın gücüyle.
kahrolsun halkın katili cunta
yaşasın “unitad popular”!
venseremos, venseremos!
kıralım zincirlerimizi.
venseremos, venseremos!
zulme ve yoksulluğa paydos.
geçmişe ağlamak fayda vermez,
gelecek, mutlak sosyalizmin,
yarını bugünden kuracaksın
o senin tarihin olacak.
venseremos, venseremos!
kıralım zincirlerimizi.
venseremos, venseremos!
zulme ve yoksulluğa paydos!
***
Sanatçı, çağını yansıtabildiği ölçüde sanatçıdır.
Sanatçı aykırıdır, sanatçı kurulu düzenin karşısındadır,
sanatçı devrimcidir…
Bir erken bahar öncesi bu insanları anmak gerek,
onlar baharı görmediler bir daha
BİZİM VİCTOR JARA’LARA İHTİYACIMIZ VAR
Olay aslında şöyle başladı:
Victor Jara’yı Santiago (Estadio Chile) stadyumuna getirdiler. Gitarı yanındaydı. Stadyuma girer girmez Unidad Popular (Venseremos) şarkısını çalıp söylemeye başladı. Stadyumun yönetimi vahşi bir faşist olan Albay Mario Manriquez Bravo’nun elindeydi. Victor Jara’nın Venseremos’u söylemesi ve stadyumdakilerin de buna eşlik etmesi, albayı çok rahatsız etti. Emrinde, en az kendisi kadar faşist ve gaddar iki subayını çağırdı.
Victor Jara’nın gitar çalmasını engellemelerini istedi. Subaylardan biri, “Ne olursa olsun engellememizi mi istiyorsunuz komutanım,” diye sorunca, albay Bravo başıyla “evet” anlamında yanıt verdi. İki subay hızla Jara’nın yanına ulaştılar. Jara’nın etrafı yığınla vatansever tarafından kuşatılmış olduğundan, dipçik darbeleriyle kendilerine yol açıyorlardı. Sonunda Jara’nın yanına ulaşmayı başardılar.
Hiç uyarmadılar, tek kelime bile etmediler. Subaylardan biri gitarı Jara’nın kucağından alıp yere çaldı. Büyük bir uğultu yükseldi. Ardından kolundan tutup Jara’yı yere yatırdılar. Yüzün koyu yatıyordu ünlü müzisyen. Şili’nin bağımsızlık savaşçısı, devrimcisi. Subaylardan biri kollarından birinin üzerine ayağıyla basarak kıpırdamasını engelledi. Diğeri ise tüfeğinin dipçiğiyle Jara’nın parmaklarını kırdı. Defalarca vurdu, yılmadan vurdu, acımadan vurdu… Sonra subay öteki koluna geçti. Dipçik darbesiyle sağ elini paramparça eden diğer subay bu kez sol eline vurmaya başladı. Jara hala mırıltı halinde Venseremos’u söylemeye çalışıyordu.
Kısık bir çığlık şeklinde çıkıyordu sesi, ama söylüyordu. Kalabalık dehşet içindeydi ve susmuştu. Herşeye rağmen şarkısını mırıldanmaya çalışan Victor Jara’ya “sahibinin sesi” olan subaylar çok sinirlenmişlerdi. Kollarına basan subay da tüfeğini kavramış, dipçiğini Jara’ya doğrultmuştu. Jara hafifçe katillerine doğru döndü. O anda şimşek gibi bir dipçik darbesi ağzının tam ortasına yapıştı. Dişlerinden bir iki tanesi kırılmıştı. Ağzından kan fışkırdı. Daha ne olduğunu bile anlayamadan ikinci dipçik darbesi burnuna geldi. Burnu kırılmıştı. Acı ile, ama hala Venceremos’u mırıldanmaya çalışarak yeniden yüzün koyu yere uzandı. Artık kafasını kaldıracak hali kalmamıştı.
Subaylardan biri tüfeğini bir sopa gibi namlusundan tutarak, tüm gücüyle Jara’nın kafasına vurdu. Ses kesilmişti. Kalabalık da donakalmıştı. Saniyeler sonra, diğer subay da tüm gücüyle Jara’nın kıpırtısız başına vurdu. Artık Jara kıpırdamıyordu. Subaylar defalarca vurdular. Jara’nın başı paramparça olmuş, beyninden fırlayan kanlı küçük parçalar etrafa yayılmıştı. Kalabalıktan birkaç kişi kusmaya başladı. Victor Jara ölmüştü… İyi de, kimdi bu yürekli adam.
Faşistlerin tam ortasında özgürlük şarkıları söyleme cesareti gösteren ve son nefesine kadar da söylemeyi sürdüren? Öylesine bir nefret vardı ki subaylarda, Albay Bravo ne olur ne olmaz diye herhalde, Jara’nın kırık ellerini bileklerinden kestirip stadyumda herkesin görebileceği bir yere astırdı. Kimdi bu adam? Neden bu kadar tehlikeliydi? Neydi bu kinin arkasındaki vahşet? Tuhaftır, ama Şili’nin başkenti Santiago’da doğan Victor Jara, bir çiftçi ailesinin oğluydu. Din eğitimi görmesi sonraki yaşamı ile tam bir çelişkidir.
İlahiyat okumak istemesine rağmen, toplumsal hareketlerdeki uçurumlar onu müziğe doğru itmiştir. Şili folkloruyla ilgilenmeye başladığında henüz çok gençtir. Tiyatro ile de ilgilenmesine rağmen müzik 1970’li yılların başından itibaren hayatının en önemli uğraşısı olmuştur.
Yirminci yüzyılın en devrimci, en taviz vermez sanatçılarından biri olarak tüm Şili müziğini dünyaya tanıtmayı başarmış bir sanatçıdır Victor Jara… Bundan sonrası ansiklopedilerde bulunabilecek bilgilerdir. Victor Jara’yı tanımak için onun müziklerini dinlemek gerek, ağıtlarına kulak vermek gerek. Sanatçı denilen kimliğin köşe tutmanın çok ötesinde bir sorumluluk olduğunu görmek gerek…
Sanatçı, çağını yansıtabildiği ölçüde sanatçıdır. Sanatçı aykırıdır, sanatçı kurulu düzenin karşısındadır, sanatçı devrimcidir… Bir erken bahar öncesi bu insanları anmak gerek, onlar baharı görmediler bir daha… *1*
Mümtaz İdil tarafından kaleme alınmış ve değerli kalem dostum Davut Arslantürk tarafından paylaşılmış olan yukarıdaki trajik yazıya ben de ekte bulunmak isterim ;
Bildirge
Ne türkü söyleme aşkımdan ne de sesimi
Dinletmek için değil bunca türkü söylemem.
Benim namuslu gitarımın sesi
Hem duygulu hem de haklıdır.
Dünyanın yüreğinden çıkar
Bir güvercin gibi kanatlı
Kutsal su gibi şefkatli,
Okşar gitarım öleni ve yiğidi.
Şarkım amacına kavuşur
Violetta’nın dediği gibi.
Pırıl pırıl coşkulu durmak bilmez
Ve bahar kokan bir işçidir!
Victor Jara
Şili’ deki Pravda muhabiri Vladimir Çernisev, Jara’nın son anlarını şöyle anlatıyor:
VIKTOR JARA
“Victor Jara dudaklarında şarkıyla öldü. Onu yanından hiç ayırmadığı refakatçisiyle, gitarıyla birlikte stadyuma getirdiler. Ve şarkı söylemeye başladı. Öbür tutuklular, gardiyanların ateş açma tehdidine rağmen melodiye eşlik etmeye başladılar. Sonra bir subayın emri ile askerler Victor’un ellerini kırdılar. Artık gitar çalmıyordu, ama zayıf bir sesle şarkı söylemeyi sürdürdü. Bir dipçikle kafasını parçaladılar ve diğer tutuklulara ibret olsun diye ellerini kesip tribünlerin önüne astılar”
Vladimir Çernisev
***
Gitarım ne zenginlerin gitarıdır,
Ne de başka bir şeyin.
Şarkım bir yapı iskelesidir
Eriştirir bizi yıldızlara.
Katıksız gerçekleri şarkısında
Söylerken bir insan ölmek pahasına,
Anlamını bulur o şarkı
Damarlarında atarken.
Şarkım ne gelip geçici övgüler düzer
Ne de başkalarına ün katar,
Yoksul ülkemin
Kök salmıştır toprağına.
Orada, her şeyin bittiği
Ve her şeyin başladığı yerde,
Söylerim o her zaman yiğit ve derin
Sonsuza dek yeni olacak şarkıyı.
***
16 Eylül 1973 tarihinde yaşanmıştı bunlar, Victor Jara sadece gitar çalıp şarkı söylüyordu, ama korkuyorlardı ondan. Çünkü onun şarkılarının en büyük düşmanı darbeci Pinochet idi. Jara Şarkıları susmasın istiyordu, hatta o daha güzel bir dünya istiyordu. İnsanların yoksulluktan ölmediği bir dünya…
Ama Pinochet bunların hepsine karşıydı. İnsanlar köle olmalıydı onun için, herkesten vazgeçebilirdi ve Pinochet`e göre yaşamak sadece egemen sınıfın hakkıydı.
DİKTATÖR PİNOCHE DÖNEMİNDE İŞKENCE VE KATLİAMLAR
Karanlık bir geçitten büyük bir salona çıktık.. Zemini kaplayan, köşelere yığılı , çoğu baştan aşağı yaralı , kimisinin elleri hala arkasından bağlı çıplak cesetlerin yanından geçerken yeni arkadaşım Hector koluma girdi.. Genci, yaşlısı.. Yüzlerce ceset vardı.. Çoğunluğu işçi görünüşlüydü.. Yüzlerce ceset, suratlarına kokuya karşı bez maskeler takılı morg çalışanlarınca ayaklarından sürüklenerek getiriliyor , yığınların üstüne fırlatılıyordu.. Salonun ortasından, Victor’ u bulmamak istercesine durdum.. İçimi öfke kaplamıştı.. Haykıracağımı, sövmeye başlayacağımı fark eden Hector, ‘Lütfen ,’ dedi, ‘Hiçbir şey belli etmemelisiniz..’ Başımız belaya girebilir.. Lütfen sessiz kalın.. Gidip ne tarafa bakacağımızı sorayım.. Burası değil galiba..’
Yukarı çıkmamız söylendi.. Bina öylesine cesetle dolmuştu ki idari ofisler bile boş değildi.. Uzun bir koridor.. Kapılar.. Kapılar.. Yerlerde yatan, bu sefer giyimli, öğrenci görünüşlü on, yirmi, otuz, kırk, elli ceset.. Ve işte orada, dizili cesetlerin ortasında Victor’ u buldum..
Zayıf, kupkuru görünüyordu.. Ama victor’ du.. Bir haftada bu kadar çökertecek neler yapmışlardı aşkıma.. Gözleri açıktı ve kafasındaki ürkütücü yarayla yanaklarındaki morluklara rağmen meydan okurcasına hiddetle ileri bakar gibiydi.. Giysileri yırtılmıştı.. Pantolonu ayak bileklerine indirilmiş, kazağı koltuk altlarına sıyrılmıştı.. Lacivert donu bir bıçak veya süngüyle delinmiş gibi görünüyordu.. Göğsü delik deşikti ve karnında kocaman bir yarık vardı.. Elleri, bileklerinden kırılmış gibi tuhaf bir açıyla duruyordu.. Ama bu victor’ du.. Kocamdı.. Aşkımdı..
Bir yanım o anda ölüverdi.. Orada dikilirken içimdeki bir şeyin ölüşünü hissettim.. Kıpırdayamıyor, konuşamıyordum..” *2*
VİCTOR JARA ŞARKILARINI DİNLEMEK İÇİN :
http://www.youtube.com/watch?v=HDMcuCSBvvw&feature=related
***
Şilide Pinochet`in yaptığı darbe sonrasında tutuklanan, gitar çalmasın diye parmakları kesilen Victor Jaranın cenaze töreni ölümünden 36 yıl sonra düzenlendi.
Victor Jara’nın yaşamı, parçaları ile güçlü bir şekilde insanlara seslenen entelektüel bir şarkıcıyı işaret etmiştir. Bu yüzden şarkıları gücünün sertifikası haline gelmiştir.
Eylül 2003 tarihinde öldürülmesinin 30. yıldönümünde öldürüldüğü Estadio Chile stadyumunun ismi Estadio Víctor Jara olarak değiştirilmiştir.
***
Tarih baba geç de olsa faşistleri ve katilleri unutmaz ve arar.
Cinayetler işleyen faşistlerin kendileri cezalandırlamazsa bile,
tarih önünde ya yaşlandıkları zaman veya gıyaplarında yargılanarak cezalandırılırlar.
Viktor Jara’nın da katillerinin de 39 yıl sonra yakalanmaları için 2012’de karar çıktı ;
Haber şöyle ;
Victor Jara’nın katilleri için 39 yıl sonra yakalama kararı
*Şili’deki Pinochet darbesinin ardından işkence edilerek öldürülen sanatçı
Victor Jara’nın katilleri hakkında 39 yıl sonra yakalama kararı çıkartıldı.*
11 Eylül 1973 tarihinde Şili’de gerçekleştirilen ABD destekli faşist
darbenin ardından Santiago Stadyumu’nda işkence edilerek öldürülen ünlü
sanatçı Victor Jara’nın katilleri hakkında 39 yıl sonra yakalama emri
çıkartıldı.
Hakkında uluslararası yakalama emri çıkartılanlardan bir tanesi,
yurtdışında yaşayan emekli üsteğmen Pedro Barrientos Nunez. Nunez’in, “ölüm
mangaları”nın liderlerinden olduğu iddia ediliyor. Üsteğmen, daha önce
Jara’nın katledilmesi olayına karışmadığını savunmuştu.
Yargıç Miguel Vasquez’in cinayetle suçladığı diğer 6 kişi arasında emekli
Albay Hugo Sanchez Marmonti de yer alıyor.
Şili Komünist Partisi üyesi olan Victor Jara, 11 Eylül darbesinin ardından
Santiago Stadyumu’na götürülmüş ve ağır işkencelerden geçirilerek el
parmaklarının kemikleri kırılmıştı. 5 günlük işkencenin ardından Jara 16
Eylül günü kurşuna dizilmiş, cesedi başkentin bir sokağında üzerinde 44
kurşun yarası ile bulunmuştu.
(soL – Dış Haberler)
***
SALVADOR ALLENDE
Allende´nin ABD güdümündeki diktatör Pinochet
tarafindan katledilmeden önceki son fotografi
Salvador Allende Gossens (d. 26 Haziran 1908, Valparaiso, Sili – ö. 11 Eylül 1973)
Sili’li devlet adami ve Batili devletlerde serbest seçimle iktidara gelen ilk Marksist devlet baskanidir. Ne var ki isçi sinifinin egemenliginde bir cumhuriyet kurma amacini gerçeklestiremedi. Göreve basladiktan üç yil sonra askerler, onun baskanligini sürdürdügü sosyalist iktidari bir darbe ile ortadan kaldirdi.
11 eylül 1973 Santiago La Moneda sarayı tanklarla kuşatma altında…
ABD, bağımsız bir Şili görmek istemiyordu…
Demokratik seçimle iktidara gelen ilk sosyalist devlet başkanı Salvador Allende, ABD ve onun işbirlikçilerinin yüzlerinde halkın tokadı gibi patlıyordu…
Vatanı için, amerika destekli cunta tarafından kuşatılan başkanlık sarayını, elinde silahı ile çatışıp ölene dek savunan devlet başkanı Salvador Allende’nin son sözleri:
(Radio Corporacion Saat 07.55.)
“La Moneda Sarayı’ndan Cumhurbaşkanı konuşuyor. Deniz Kuvvetleri’ne bağlı bir bölüğün, Valparaiso’yu kuşattığı kesinleşti. Meşru hükümete, yurttaş iradesiyle kurulmuş yasal hükümete karşı bir ayaklanma söz konusudur. Tüm emekçilere sesleniyorum. Fabrikalarınıza, işinizin başına gidin, görevinize sahip çıkın ve sükûnetinizi muhafaza edin. Santiago’da durum normaldir. Ben buradayım ve halkın iradesiyle temsil ettiğim hükümeti savunarak burada kalacağım. Provokasyonlara kapılmayınız. İlk aşamada, isyana karşı tepkinin olumlu ve yurttaş iradesiyle kurulan rejimi korumak yemini eden vatan askerlerinin, silahlı kuvvetlere ve Şili’nin onuruna yaraşır biçimde davranacağını umuyorum. Ordunun üzerine düşen görevi sorumluluk bilinci içinde gerçekleştireceğine eminim. Halk ve emekçiler, işlerinin başında sakin ama dikkatli, cumhurbaşkanı yoldaşları olarak onlara ileriki saatlerde yapabileceğim çağrıyı beklemelidirler.”
(Saat 08.15.)
“Orduya bağlı bölüklere, Valparaiso eyaletindeki darbe girişimini bastırmak üzere isyancıların üstüne yürümek emri verdim. Sizler, cumhurbaşkanlığından alacağınız talimatı bekleyin. Cumhurbaşkanı’nın La Moneda Sarayı’nda kalacağına ve emekçilerin hükümetini sonuna kadar savunacağına inanın. Ulusun bana 4 Kasım 1976’ya kadar verdiği görevi bırakmayacağıma ve halkın iradesine saygıyı sağlayacağıma inanınız. Talimatımı bekleyiniz. Devlet otoritesine bağlılık yemini eden meşru askeri güçler, örgütlü emekçilerle omuz omuza, vatanı tehdit eden faşist darbeyi bastıracaklardır.”
(Saat 08.45.)
“Beni dinleyen yoldaşlar: Durum vahim. Silahlı kuvvetlerin çoğunluğunun katıldığı bir darbeyle karşı karşıyayız. Size 1971 yılında söylediğim sözleri anımsayın: Ben ne mesih, ne de azizim. Halkın bana verdiği görevi yerine getirmek için yola çıkmış bir toplum savaşçısıyım. Ama Şili’yi tarihin karanlığına gömmek isteyenler, halkın büyük çoğunluğunun iradesine ihanet ettiler. Kahraman değilim, ama geriye adım atmayacağım. Bilsinler, duysunlar ve hiç unutmasınlar:
La Moneda Sarayı’nı ancak halktan aldığım yetki sürem bitince terk edeceğim, Şili devrimini ve halkın iradesiyle kurulan Şili hükümetini sonuna kadar savunacağım. Başka çarem yok. Beni ancak kurşunlarla delik deşik ederek durdurabilirler. Ben ölürsem, halkım yürür yoluna, daha güç, daha zorlu, acılı olur yol. Çünkü halkın karşısına çıkanların şiddet sınırları yok. Onlara bu olanağı ne sunacak, ne de kolaylaştıracağım. Toplumsal devinim, bir yönetici yok edilince yok olmaz. Yavaşlatılır, uzatılır ama durdurulamaz. Yoldaşlar, sükûnetinizi muhafaza edin. Cumhurbaşkanı yoldaşınız, ne halkını ne de görev yerini terk edecek. Hayatım pahasına La Moneda Sarayı’ndayım ve çıkmayacağım.”
( Saat 9.03)
“Uçaklar üstümüzden uçuyor. Bizi tarayabilirler. Ama bilsinler ki biz buradayız ve bu ülkede, sorumluluklarına sonuna kadar sahip çıkan insanlar var. Ben bu sorumluluğu özgür ve demokratik seçimle işbaşına gelen bir cumhurbaşkanının bilinciyle üstlendim. Büyük tarih, baskı ve cinayetle yazılmaz. Bizi silebilirler. Ama yarınlar halkın ve emekçilerin olacaktır. Bu vatanı vatan yapan ilkeleri savunmanın bedelini, hayatımla ödüyorum. Halkım sakin olmalı, provokasyon ve katliama yol açacak intikam duygularına kapılmadan, daha iyi bir yaşam kurma hakkını savunmalı.”
(Saat 9.10)
“Size son kez hitap ediyorum. Uçaklar Magallanes radyosunun vericilerini bombaladı. Bu tarihsel geçiş anında, halkıma sadakatimi hayatımla ödeyeceğim. Ama yüz binlerce Şililinin bilincine düşen tohum ergeç yeşerecek. Onların silahları ve güçleri var. Ama toplumsal ilerleyişi şiddet ve cinayetle durduramazlar. Bu ülkenin geleceğini kuracak gençlere sesleniyorum: Şili’de faşizmin geçmişi uzun. Tüm terörist suikastlar, havaya uçurulan köprüler, yıkılan demiryolları, patlatılan petrol kuyuları onların eseriydi. Hepsi satın alınmıştı. Tarih önünde yargılanacaklar. Az sonra sesimi artık duymayacaksınız. Ama hep sizinle olacağım. Beni vatana sadık bir onurlu insan olarak hatırlayın. Halkım kendini savunmalı, ama feda etmemeli. Vatanın emekçileri, ben Şili’ye ve geleceğine inanıyorum. Başka adamlar, başka insanlar ihanetin bastırdığı bu acı karanlığı aydınlatacaklar. Er geç özgür insanın geçeceği kapıları açacak ve daha adil bir toplum kuracaklar. Yaşasın Şili! Yaşasın halk! Yaşasın emekçiler! Bunlar benim son sözlerim ve fedakârlığım boşuna değil, satılmışlığa, korkaklığa ve ihanete bir ahlak dersi olacağına eminim.”
Ve allende teslim olmayarak savaşarak ülkesi için ölür…
GÜNCELLENDİ 29 Aralık 2012 / 15.08.2014
Naci Kaptan
DİP NOTLAR :
*1* 21.03.2012 – Mümtaz İdil – Odatv.com
*2* Victor JARA , Yarım Kalan Şarkı – Joan JARA
Çeviri: Algan SEZGİNTÜREDİ, VERSUS KİTAP, Mayıs 2010..
This entry was posted in DEMOKRASİ-ÖZGÜRLÜK, EMPERYALİZM, FAŞİZM, Genel Kultur, HAYATIN İÇİNDEN. Bookmark the permalink.

3 Responses to TRAJİK BİR FAŞİZM HİKAYESİ * VİCTOR JARA DUDAKLARINDA ŞARKIYLA ÖLDÜ

  1. emin says:

    2017 ,de yitirdiğimiz Mümtaz İdil,i bir kez daha analım.önemli bir tarih..1973..Şili nin karanlık bir yüzü buğünlerde gülmeye başlamıştır…..tüm devrim Kahraman’larını sayğıyla anıyorum.bu güzel anlamlı yazınız içinde sizleri kutluyorum.not…Allende anlatıyor.Regıs …..nemli bir kitaptır.

  2. emin says:

    Mümtaz idil,i 2017 de yitirdik.sayğıyla anıyor bu güzel köşe yazısıylada sizi kutluyorum.1973 Şili nin karanlık bir yüzü2022 seçimlerinde Salvador Allende nin( Şili de zafer .Sol iktidarda) torununun iktidara gelmesiyle de daha anlam kazanmıştır.not.Allende anlatıyor.Regis debray.1971.önemli bir kitaptır.

  3. emin says:

    Acı veren bir yazı…Şili bugün bunların hesabını sormakta olup ibretlik cezalar vermektedir.İki darbe (12 Mart ve 12Eylül) atlatan güzel ülkemiz hala faşizan güçler tarafından yönetilmektedir.12 Eylül darbesini gerçekleştiren faşist subaylara (Bizim çocuklar,a)göstermelik! cezalar verildi…Sözde.Şili yurt severlerini minnetle anlıyor..uğurda hayatını kaybeden kahramanları minnetle anıyor ,cunta hainlerinide lanetliyorum.salgılarla.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *