18 MART ÇANAKKALE DENİZ SAVAŞLARI ZAFERİ VE ŞEHİTLERİ ANMA GÜNÜ KUTLU OLSUN * Üst İnsan GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’e, silah arkadaşlarına ve tüm şehit ile gazilerimize şükranla rahmet dilerim.

Anafartalar Grup Komutanı Albay Mustafa Kemal

Naci Kaptan – 18 Mart 2023

Türk askerinin ruh kudretini gösteren şayanı hayret ve tebrik bir misaldir. Emin olmalısınız ki, Çanakkale Muharebelerini kazandıran bu yüksek ruhtur. – Gazi Mustafa Kemal Atatürk


I. Dünya Savaşı’nda Çanakkale Cephesi’nde yapılan savaşlar, 19 Şubat’tan başlayarak 18 Mart 1915 günü Türk zaferi ile sona eren 1. dönem ve 25 Nisan 1915’te başlayıp yaklaşık bir yıl kara savaşlarının sürdürüldüğü ve ikinci büyük Türk zaferi ile sonuçlanan 2. dönem olmak üzere iki aşamada cereyan etmiştir. Bu savaşlarda iki taraf da tüm gücünü ortaya koyarak mücadele etmek zorundaydı. Çünkü Çanakkale Cephesi, Savaş’ın kaderini değiştirecek önemli bir cephe idi.
28 Ocak 1915’te İngiltere Savaş Kabinesi, İngiliz Denizcilik Bakanı Winston Churchill’in isteği ile Çanakkale Boğazı’nın sadece donanma ile zorlanıp geçilmesine karar verdi. Çanakkale önlerindeki İngiliz- Fransız Birleşik Filosu’nun başına İngiliz Amiral Carden getirildi.

“Gerçeği tüm açıklığıyla size bildirmek istiyorum. O da, çok cesur muharebe eden ve iyi sevk ve idare edilen Türk Ordusu’nun karşısında bulunduğumuzdur.”  General Hamilton

“Mustafa Kemal İngilizleri yenene kadar Tanrıyı İngiliz zannediyordum.” – Mahatma Gandhi

“Avrupa’da hiç bir asker yoktur ki, bu ifadenin altını çiziyorum, Türklerle mukayese edilebilsin. Almanların müdafaada gayet iyi oldukları kabul olunabilir. Fakat siperlerde onlar dahi Türklerle kıyas edilemez. Misal olarak Gelibolu’yu zikretmek isterim. Orada bizim gemi ateşlerimizle büyük zayiata uğrayan kıtalar, Türk olmasalardı. Yerlerinde kalamaz ve derhal değiştirilirlerdi. Halbuki, Türkler, bütün muharebe müddetince yerlerinde kaldılar.” – General Towshend

İtilâf kuvvetleri her türlü desteğin yanında fazlasıyla savaş malzemesine sahip iken, Türkler silah, cephane kıtlığı ve yiyecek, içecek, giyecek sıkıntısı çekiyordu. Ancak onların gerçek vatan sevgisi, inançları ve cesaretleri gibi manevi güçleri vardı. Nitekim, Arıburnu Cephesi’nde şehit düşen Boyabatlı Ömeroğlu Mustafa’nın üzerinde bulunan destandan aşağıya çıkarılan mısralar bunu doğruluyordu:
Çanakkale’yi siz sandınız boştur
Davulun sesi de uzaktan hoştur
Saptığınız bu yol bir dik yokuştur
Bugün vatan bizden razı olacak
Nefer şehit, ordu gazi olacak
Çanakkale’yi hiç verir mi Türkler
İstanbul’u alacak bir er,
Var mıdır dünyada: nerede o asker
Bugün vatan bizden razı olacak
Nefer şehit, ordu gazi olacak.

“Ordunun yardımı olmaksızın Filo’nun başarı sağlayabileceği ümidine kapılmıştım; fakat şimdi bu işte müşterek bir harekatın zorunlu olduğunu anlıyorum.” – Winston Churchill
“Çanakkale Savaşları, modern savaş tarihinde birleşik kara ve deniz savaşlarının başlangıcı ve ilk örneğidir.” – Japon Prof. Dr. Em. Krg. Hideo MIKI
“Harpte iki meş’um (uğursuz) şey vardır. Bunlardan biri taş duvara körükörüne yüklenmek, diğeri kuvvetleri birtakım ayrı ve bağlantısız harekata dağıtıp körletmektir. Biz bu iki ahmaklığı yapmanın tehlikesiyle karşı karşıyayız.” – İngiliz Başbakanı Asquith

Fransa Deniz Bakanı Victor Augagneur ise kendi ülkesinin düşüncesini şöyle özetliyordu:
“Bu harekata katılmamak, başarıya ulaşması durumunda İngiliz donanmasının yalnız başına İstanbul’a girmesine göz yummak demektir. Oysa bu durum, doğuda büyük çıkarları olan ülkemiz için millî gururumuzun sarsılması ve çıkarlarımızın tehlikeye düşmesi demek olurdu…” Böylece Fransa da bu harekata katılmayı kabul etti.
Çanakkale Boğazı’na hakim olma mücadelesi, I. Dünya Savaşı’nın en önemli olaylarından biridir. Çünkü burada cereyan eden muharebe, hem deniz kuvvetleriyle Boğaz’ın zorlanması ve böylece  tahkimat ve kara birliklerine karşı saldırıya geçilmesi, hem de kara ve deniz kuvvetlerinin müşterek taarruzu bakımından benzeri görülmemiş bir harekâttır.
Çanakkale Savaşı, Deniz harekâtı ve Kara harekâtı şeklinde iki dönemde cereyan etmiştir. Çanakkale cephesi, I. Dünya Savaşı’nda, tarihin en kanlı savaşlarının yapıldığı ve metrekareye 6000 merminin düştüğü, doktoru, mühendisi, ekonomisti, öğretmeni, öğrencisi, esnafı ve çiftçisiyle topyekûn istiklâl mücadelesine giren bir ulusun yaklaşık 250.000 şehit ve kayıp vererek, sonuçta büyük bir zaferin kazanıldığı yerdir.
Atatürk’ün Çanakkale Cephesi’ne Gelişi
Osmanlı Devleti I. Dünya Savaşı’na girdiğinde Atatürk, Bulgaristan Sofya’da askeri ateşeydi. Savaş çıkar çıkmaz Başkomutanlık Vekâletine başvurup cephede aktif bir görev almak istedi. Fakat Başkomutan Vekili Enver Paşa, “Sizin için orduda her zaman görev vardır. Ancak Sofya Ateşemiliterliği’ni daha önemli gördüğümüzden sizi orada bırakıyoruz!” cevabını verdi. Bunun üzerine Atatürk, Aralık 1914’te Başkomutan Vekili Enver Paşa’ya bir mektup yazarak “Vatanın müdafaasına ait faal vazifelerden daha mühim ve yüce bir vazife olamaz. Arkadaşlarım muharebe cephelerinde, ateş hatlarında bulunurken ben Sofya’da ateşemiliterlik yapamam” dedi. (Utkan Kocatürk, Kaynakçalı Atatürk Günlüğü, s. 33-34)
Atatürk, isteseydi pekâlâ Sofya’da askeri ataşelik yapmaya devam edebilirdi. Ama o, konforlu hayatı elinin tersiyle bir kenara iterek cephelerde, ateş hatlarında vatan savunmasına koştu. Israrları sonunda orduda bir görev almayı başardı.
Atatürk, 25 Ocak 1915’te Sofya’dan İstanbul’a döndü. Yeni görevi hakkında Harbiye Nazırı ve Başkomutan Vekili Enver Paşa’yla görüştü. Esat Paşa komutasındaki 3. Kolordu’ya bağlı Tekirdağ’da oluşturulacak 19. Tümen Komutanlığı’na atandığını öğrendi. Ancak henüz ortada böyle bir tümen yoktu. Tümenini kendisi kuracaktı.
Atatürk, 2 Şubat 1915’te Tekirdağ’a giderek 19. Tümeni kurmaya başladı. 25 Şubat 1915’te 19. Tümen ve Maydos Bölge Komutanlığı görevine getirildi. 19. Tümen Komutanlığı Maydos’a (Ecebat) nakledildi. 19. Tümen’e ek olarak 9. Tümen’in 2 piyade alayı ve bazı topçu birlikleri de Atatürk’ün emrine verildi. Atatürk’ün buradaki görevi Gelibolu Yarımadası’nın ortalarından batı kıyısına, Ece Limanı’ndan Morto Limanı’na kadar kıyı şeridini savunmaktı. Kara savaşları bu bölgede gerçekleşecekti.
Büyük Armadaya Karşı Bir Küçük Gemi
Tam o sırada bir harika, bir mucize, hem de yaman bir mucize oldu: Bizim sahildeki projektörlerle düşman projektörleri göz göze geldiler. Ve ortalığı kesif bir beyazlığa boğan bu umulmadık ışık anaforu bizi yaşama umuduna kavuşturdu. Karşılaşan dost ve düşman gözleri kamaşmış, birbirini boğmuş, kör etmişti. Bizim görülebilmemize imkan kalmamıştı.
1915 yılında bütün Avrupa’da milyonlarca insanın hayatı ortaya konmuş ve büyük taarruzlar yapılmıştır. İki-üç milyon asker ölmüş ve yaralanmıştır; binlerce harp gemisi çeşitli denizlerde hareket etmekteydi. Fakat bunların hiçbirisi “Nusrat”ın döktüğü mayınlar kadar, harbin devamına ve düşmanın geleceğine etkili olabilecek bir başan gösterememiştir.”
Birinci Dünya Savaşı’nın hırslı İngiliz Deniz Bakanı Winston Churchill, çok daha sonra yazdığı anılarında Nusrat (Nusret) mayın gemisi için bunları söylüyordu. 1915 yılı Şubat ayından itibaren Deniz Bakanı Churchill’in İngiltere hükümetini zorlaması sonucu Çanakkale’ye denizden yapılan bombardımanlar artmış, daha fazla sayıda gemiyle yüklenilirse Çanakkale Boğazı’ndan rahatlıkla geçilebileceği düşüncesi ağırlık kazanmaya başlamıştı.
18 Mart öğleden önce İtilâf Devletleri’nin 14’ü İngiliz, 4’ü Fransız olmak üzere 18 zırhlı, birçok kruvazör, torpido muhripleri, 20 denizaltı, 14 uçak gemisi, 200 uçak olmak üzere yaklaşık 300 gemiden ulaşan muazzam bir deniz filosu ile Boğaz’a hücumuna karşılık, Türkler ise sadece 4 uçak ve 6 gemiyle karşı koymaya çalışıyordu.
18 Mart 1915’de sabah saat 10’da Birleşik Armada üç grup olarak ilerlemeye başladı. Amirallik forsu birinci gruptaki Queen Elizabeth’de dalgalanıyordu. Agamemnon, Inflexible, Lord Nelson, muhripler ve mayın tarayıcılar da boğaza girmişti. İngiliz grubunun başında Fransız Ouichen, Irresistible, Albion, onların arkasındaki üçüncü gruptaysa Suffren, Bouvet, Gaulois, Charlemagne ve öteki gemiler bulunmaktaydı. Amiral de Robeck’in “ateş serbest flamasını toka edin” emriyle önce Triumph zırhlısı ateş açtı ve böylece saldırı saat 11.15’te başladı. Öğleden sonraya kadar savaş karşılıklı ateşlerle sürdü. Agamemnon, Lord Nelson, Albion ve Charlemagne gemileri isabet almıştı. Albay de Robeck, geride bekleyen 6 savaş gemisine yer açmak için ikinci gruptaki gemilerin çekilmesini emretti.

“Çanakkale müdafaası, üç mucizeler muharebesidir Hali kurtardı; maziye hamaset ve azametini iade etti; vatanımızı bir vatanı ebedi yaptı.” – Sami Paşazade Sezai
“… Türk askerinin savaş ve dövüş hususunda haiz bulunduğu evsafın bidayette layikiyle takdir edilmemiş olması, Ingilizler için felaket olmuştur…. Türk askerinin ne yaman muharip olduğunu, Ingilizler kendileriyle dövüştükten sonra bittecrübe anlamışlardır.” – İngiliz Generali Oglander
“Çanakkale Seferi, Türk milletinin eski kudret ve kuvvetini muhafaza ettiğini, can çekişen bir imparatorluk içinde kahraman bir milletin varlığını meydana koydu.” – General Fahri BELEN

GEMİLER SUYA GÖMÜLÜYOR
Ne olduysa bu anda oldu. Savaş gemileri büyük bir yay çizerek sancağa dönüp çekilmeye başlarken, Erenköy koyunda hızla seyretmekte olan Bouvet gemisi, birdenbire büyük bir patlamayla sarsıldı. Gemi komutanı Albay Rageot ve 639 kişilik mürettebat, mayına çarpan Bouvet ile birlikte denizin derinliklerine gömüldü. Mayın tarama gemileri obüs mermilerinden yıldılar ve kaçtılar.
Sonra, Bouvet’nin battığı yerin yakınında menevra yapmakta olan Inflexible da mayına çarptı ve yan yatmaya başladı. Üç dakika sonra Irresistible’ın da sancak tarafından mayına çarptığı ve yan yatmakta olduğu görüldü. Amiral de Robeck savaşı kesmeye karar verdi. Gemilerine boğazdan çıkmaları emrini verdi. Güçlü armada ve İstanbul’a girme düşleri kuran Amiral de Robeck ne olduğunu anlamadan Çanakkale boğazından dışarı çıkıyordu.
İtilaf güçleri, 19 Şubat’tan 18 Mart tarihine kadar, Çanakkale Boğazı’na çeşitli çaplarda defalarca denizden saldırı hareketine girişmişlerse de başarılı olamadılar. Bu yenilgi üzerine İtilaf donanması Boğaz’ı terk etti ve Boğaz Muharebesi Türklerin kesin zaferiyle sonuçlanmış oldu.

ÇANAKKALE ŞEHİTLERİ
Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin
Sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin.
Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer,
O ne müthiş tipidir, savrulur enkazı beşer.
Boşanır sırtlara, vadilere, sağnak sağnak.
Kafa göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el ayak
Vurulup, tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
Bir hilal uğruna yarap ne güneşler batıyor.
Ey bu topraklar için toprağa düşmüş asker
Gökten ecdat inerek öpse o pak alnı değer.
Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?
Gömelim gel seni tarihe desem sığmazsın.
M. Akif ERSOY

18 Mart 1915 Çanakkale Zaferi Anıları

General Cevat Çobanlı- 18 Mart 1915 Çanakkale Müstahkem Mevkii ve Boğaz Komutanı:
“O gün güneşin son ışıklarıyla boğazdan perişan halde çıkmakta olan düşman filosunun son görünüşüydü. Hatta o gece tabyalarda ki bütün top mürettebatı gündüzün o müthiş yorgunluğuna rağmen sabaha kadar çalışarak sorumlu oldukları  Tabyaların harap olan kısımlarını onardılar, temizlediler ve ertesi günkü atışlara hazırlandılar. Bende bu çalışmaların bir kaçına katıldım. Bataryadaki tüm mürettebat üstün bir gayretle çalışıyordu. Yorulduklarını gördüğüm kişileri zorla da olsa dinlenme  ve istirahat için mecbur ediyor ve emirle top başından dinlenme alanına gönderiyordum. Bunun için bazı Tabyaları bizzat gidip teftiş edemedim. Topçular görevlerinin sonuna kadar kusursuz yaptıklarından emindim. Yanlarında olmam onların daha da fazla çalışmalarına sebep oluyordu. Ertesi gün bir düşman gemisinin şifresini çözen Turgut Reis Zırhlımızın Telsizcisi ; Bouvet , Irrısestıble, Ocean Zırhlılarının battığını ve diğer bir çok geminin hasara uğradıklarını ve o gün taarruza devam edemeyecekleri haberini verdi. İşte Çanakkale Müstahkem Mevkiinin en güçlü ve en şerefli günü bu gün olmuştur.”
Mustafa Kemal Atatürk:

“18 Mart Muharebe-i Bahriyesinde kara mıntıkasının muhafazası benim uhdemde idi. Bu kısımda zikre şayan hiçbir hadise vuku bulmamıştır. Ogün sahil bataryalarımızda bulunan askerler, kumandanlar cidden şaya-ı takdir bir fedakarlıkla cesaretin tevekkülün haddi azamisiyle sonuna kadar Türk toplarını kullanmışlar vazifelerini ifa etmişlerdir. Düşününki bir çok infilaklar, çökmeler, yangınlar ve şehitler sırasında daimi ateş karşısında muhrip endahtları (atışları) altında bunlar hiç titremeden vazifelerini yapmışlardır. Bugünkü hadise-i Bahriye düşmanın malubiyet-i  kat iyesi ile sona ermiştir.
Topçularımız bu mevzilere gece geldiler ve karanlık içerisinde mevzii aldılar. Fecirle beraber bütün dünyanın gözleri açıldığı zaman atışa başladılar. Kemal -i takdirat ve hürmetle bunu zikretmek isterim ki topçularımız için misal olacak maiyetteydi. Hayat -ı askeriyemde böyle bir topçu ve bu kadar mükemmel idare edilmiş bir topçu ateşi nadiren gördüm. ” 

https://nacikaptan.com/?p=87614
https://nacikaptan.com/?p=97292

GEÇİLEMEYEN ÇANAKKALE * 18 Mart 1915

Çanakkale Deniz Zaferi; “Atatürk Başından Beri Oradaydı!”

This entry was posted in ATATURK, CUMHURİYET - DEMOKRASİ - ÇAĞDAŞLIK, DEMOKRASİ-ÖZGÜRLÜK, DEVRİM VE KARŞI DEVRİMLER, DÜNYA DENİZCİLİK SAVAŞLARI, SAVAŞLAR-ÇATIŞMALAR, Tarih, TARİHE - AYDINLANMAYA - CUMHURİYETE NOT DÜŞENLER. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *