Holokost kurtulanları anlatıyor: “Bu yaralar hep içimizde olacak”

HOLOKOST’U ANMA GÜNÜ

Uluslararası Holokost’u Anma Günü, II. Dünya Savaşı döneminde gerçekleşen SOYKIRIM trajedisini anan, uluslararası bir anma günüdür ve Ocak ayının 27’sine denk gelir. Nazi rejimi ve işbirlikçileri tarafından gerçekleştirilen, 6 milyon Yahudi ve diğer 11 milyon insanın hayatına mal olan soykırımı anar. 1 Kasım 2005 tarihinde, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 42. Genel kurul toplantısında, 60/7 numaralı çözüm önergesi oy çokluğuyla geçirildi ve bu anma günü resmen tanındı.

Holokost Ve Çocuklar


Almanya’da yaşayan Yahudi çocukların masum dünyası 1933’te Nazilerin başa geçmesiyle değişmeye başlar. Yahudiler, Holokost’la sonuçlanan Nazi ölüm politikasının özel hedefleriydi. En büyük acıları çocuklar çektiler.
1930’larda bir dizi Nazi kanunu yürürlüğe girer. Bu kanunların çocukların hayatı üzerinde çok ciddi etkileri olur. Örneğin Yahudi öğrenciler “Alman Okulları ve Üniversitelerinin Aşırı Kalabalık Olmasına Engelleyici Kanun”la okullardan atılır. Ardından Yahudi çocukların halka açık olan birçok yere girmeleri engellenir; parka veya yüzmeye gitmek gibi günlük etkinlikler yasaklanır.
1935’ten sonra yakın arkadaşları birdenbire okullarındaki Yahudilerden uzaklaşmaya, bazen de düşmanca davranmaya başlarlar. Alman çocukların Nazi gazetesi Der Stürmer’e yolladığı mektuplar Yahudi sınıf arkadaşlarına karşı besledikleri öğretilmiş nefretin göstergesi olur.
1938-1940 yılları arasında Kindertransport (Çocuk Nakli), binlerce Yahudi çocuğunu Nazi Almanya’sından ve işgal altındaki bölgelerden (ebeveynleri olmadan) İngiltere’de güvenli bir ortama kaçıran kurtarma çabasının gayri resmi adıydı. Yahudi olmayan bazı aileler Yahudi çocukları ve bazen de, Anne Frank’ta olduğu gibi, ailenin diğer fertlerini de sakladılar.
Nazilerin yok etmek için hedef aldığı ilk çocuk grubu ‘yararsız yiyiciler’ olarak adlandırdıkları engelli çocuklar grubuydu. En yeni tıbbi yardım ve hatta tedavi aldatmacasıyla ailelerinden koparılmışlardı. Aslında, çok gizli bir ‘ötanazi’ programının parçası oldular.
1939’dan sonra işgal altındaki Avrupa’da Yahudi çocukların kaderini betimleyecek dört farklı model vardır. Ne acıdır ki bu dört model, Holokost ve çocukların ne denli acımasız büyüklerden nasıl zarar gördüklerini tüm çıplaklığı ile anlatır:
1. Toplama kamplarına ve öldürme merkezlerine vardıkları anda öldürülenler;
2. Doğumdan hemen sonra öldürülenler (örneğin Ravensbrück Toplama Kampında 1943 –1945 yılları arasında çoğunlukla Yahudi annelerden doğan 870 bebek);
3. Gettolarda ve toplama kamplarında doğup hayatta kalmayı başaranlar (örneğin Krakov Gettosunda doğup 3 yaşında özel olarak hazırlanmış bir sırt çantası içinde saklı olarak 1944’te Plazsow Toplama Kampından Buchenwald’a taşınan, Alman komünist mahkûmlar tarafından saklanıp korunan Stefan Georg Zweig);
4. Genellikle 10 yaşın üzerinde olan, mahkûm veya işçi olarak veya Nazi deneylerinde kobay olarak kullanılanlar.
Avrupa’da 1,5 milyondan fazla çocuk Nazi rejimi altında katledildi. ‘Biyolojik olarak saf’ bir ‘Aryan’ toplum yaratmakla takıntılı Naziler Avrupa’da yeni bir Yahudi neslinin yetişmesini önlemek için Yahudi çocukları özellikle hedef aldılar. Tehlike altındaki bazı çocuklar ahırlarda, tavan aralarında ve bodrumlarda saklanarak veya sahte kimlik taşıyarak Nazilerden yıllarca saklandılar. Çocukları güvenli yerlere taşımak için çalışan direniş hareketlerinden birkaç örnek var. Örneğin, Belçikalı papaz Joseph Andre, Yahudileri Koruma Derneği ile birlikte çalışarak, yüzlerce Yahudi çocuğun manastırlarda ve özel evlerde saklanmasını sağlayıp hayatlarını kurtardı.
https://www.salom.com.tr/haber/111243/holokost-ve-cocuklar

Holokost kurtulanları anlatıyor:
“Bu yaralar hep içimizde olacak”

İstanbul – BİA Haber Merkezi – 27 Ocak 2023

Holokost kurtulanları Eva Umlauf ve Zdzisława Włodarczyk, 27 Ocak Uluslararası Holokost’u Anma Günü’nde Auschwitz-Birkenau Müzesi’nde düzenlenen törende Nazi Almanyası’nın Auschwitz toplama kampında yaşadıklarını anlattı.
Uluslararası Holokost’u Anma Günü’nde, Nazi Almanyası döneminde Polonya’daki Auschwitz toplama kampından kurtulan iki kişi, henüz çocuk yaşta götürüldükleri kampta yaşadıklarını anlattı. Eva Umlauf ve Zdzisława Włodarczyk, 27 Ocak Holokost’u Anma Günü vesilesiyle Auschwitz-Birkenau Müzesi’nde düzenlenen törende konuştu.
Umlauf, Auschwitz toplama kampının eski tutuklularından biri olduğunu belirterek “insanların farklılıklarının saygıyla karşılanması gerektiğini ve karşılıklı anlayışın hakim olması gerektiğini” söyledi. Anadolu Ajansı’nın (AA) aktardığında göre, annesiyle birlikte 1943 kışında Auschwitz’te kaldığını belirten Umlauf, “Nazi terörünün neden olduğu yaraların iyileşmesinin mümkün olmadığını” söyledi.
Umlauf, “Auschwitz’de acı çekenler bilirler ki, ne kadar zaman geçerse geçsin bu yaralar her zaman içimizde olacak” dedi: “Kamptan kurtarıldığımızda annem bana bakıp ‘sen ölüm anında yaşamın bir simgesisin’ demişti. Beni görenler yaşadığıma inanamadı. Çocuktum anlamamıştım ama gerçekten bir mucize olduğunu sonradan anladım.”
“Sadece ben ve annem kurtulabildik”
Kampa vardıklarında vücutlarına sayılar içeren dövmeler yapıldığını ve kaydın bu şekilde gerçekleştiğini belirten Umlauf, şöyle konuştu:
“Ailemden sadece ben ve annem kurtulabildik. Annemin tüm kardeşleri öldürüldü. 1911’de doğan Francis, 1914 ve 1921’de doğan diğer kardeşleri… Annem 1923 doğumlu en genç kardeşti.
“Babamdan zaten kampa girer girmez ayrılmıştık ve kendisi ölüm yürüyüşlerine götürülenlerden biri oldu.”
“Nereye gittiğimizi anlamamıştık”
Umlauf’un ardından söz alan Włodarczyk ise Auschwitz’e geldiğinde 11 yaşında olduğunu ve 7 yaşındaki kardeşiyle kampa alındığını anlattı.
Bir gece yarısı vagonlara bindirildiklerini anlatan Włodarczyk, “Nereye gittiğimizi anlamamıştık. Varşova’dan yola çıkmıştık. Gidişimiz çok uzun sürdü. Babam nereye geldiğimizi anladığında kafasını duvara vurmaya başladı ve ‘Tanrım! nereye geldik biz’ demeye başladı” dedi.
“Ertesi gün babamı son defa gördüm”
Włodarczyk, kendilerine “haydutlar” diye bağırdıklarını ve ilk duyduklarının bununla beraber birkaç Almanca kelime olduğunu söyledi:
“Sonra çocuklar ve kadınlar farklı bir yere alındı. Uzun bir yürüyüşten sonra bir koğuşa aldılar. Yer klor ve kumla kaplıydı ve kışla boştu.
“Sabah olduğunda herkes bir tanıdığını ya da aile üyelerinden birisini aramaya başladı. Ertesi sabah babamı son defa gördüm.
“Sonraki gün saçlarım kesildi. Birbirimizi tanıyamadık. Bizi bir odaya aldılar ve ‘İçeri gaz verin’ diye bağırdılar.
“Belki o anda gaz gelmedi ama soğuk suyla yıkadılar. Zaten havlu benzeri şeyler yoktu. Bunları anlatmak gerçekten çok zor.”
TIKLAYIN – Holokost’u Anma Günü: Hatırlamak neden önemli?
2005’ten bu yana ‘Holokost’u Anma Günü’
Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu, 1 Kasım 2005 tarihli, 27 Ocak’ı “Uluslararası Holokost’u Anma Günü” olarak kabul etmişti. Holokost’u Anma Günü dolayısıyla, Nazi rejimi ve işbirlikçilerinin sistematik bir biçimde öldürdüğü 6 milyon Yahudi ile Romanlar, LGBTİ+lar engelliler başta olmak üzere öldürülen 11 milyon kişi anılıyor.
Auschwitz, yaklaşık 6 milyon insanın toplama kamplarında öldürüldüğü Yahudi soykırımı için simge niteliği taşıyor. Sadece Auschwitz kampında yaklaşık 1,1 milyon kişinin öldürüldüğü tahmin ediliyor. (SD)
This entry was posted in ASİMİLASYON, FAŞİZM, SUÇ DOSYALARI. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *