TARİHİN İÇİNDEN * YABANCILARIN GÖZÜNDEN YUNAN MEZALİMİ VE İZMİR YANGINI

YABANCILARIN GÖZÜNDEN YUNAN MEZALİMİ VE İZMİR YANGINI


Tarihçi Justin McCarthy’ye göre Türk Bağımsızlık Savaşı boyunca 640,000 Türk sivil Yunan ordusu tarafından öldürüldü.

İzmir’in işgal edilmesinden sonra Yunan birlikleri şehrin Türk nüfusunun bir kısmını katletti. İtilaf Devletleri’nin kaynaklarına göre 15 Mayıs 1919 günü 300 ila 400 Türk öldürüldü. Yunan ordusu Anadolu içlerine doğru ilerledikçe bölgede yaşayan Türkler katliamlar, tecavüzler ve yıkımla karşı karşıya kaldı.
12 Eylül günü Ermeni mahallelerinde başlayan yangın kısa sürede denizden esen rüzgârın etkisiyle hızlandı. Bu yangın kontrol altına alınamamışken bu kez Rum mahallelerinde yangınların yükseldiği görüldü. Bu yangılar hızla Kordon’a kadar ulaştı.
İzmir Tiyatrosu, Kramer Oteli, İzmir Palas, Posta ve Telgraf Dairesi, Sporting Klüp, Paris Kahvesi, Fransız ve İngiliz Konsoloslukları, Tütün Rejisi, Frenk mahallesindeki mağazalar, pasaport daireleri ve bankalar başta olmak üzere bu yangında şehrin üçte ikisi yangında kül olup yandı.
Yangın sürerken Nurettin Paşa şehri büyük oranda kontrol altına almayı başardı. Sayıları 250 kişiyi bulan Ermeni direnişleri etkisiz hale getirdi.
Ünlü Fransız Gazetesi Le Figaro 20 Eylül 1922’de haberinde şu ifadelere yer vermiştir;
“…Yangın konusunda Fransız hükümetine ulaşan bilgilerden hiçbiri bu felaketin sorumluluğunu Türklere yüklemiyor. Rodos’tan çekilen bir telgrafta da İzmir’den gelmiş sayısız sığınmacılardan hiç birisinin yangını Türklere mal etmediği kaydediliyor. Pek çok tanığa göre suç yangın çıkarmakla görevli bir askeri birlik oluşturan Yunan askeri otoritelerine aittir.”
Bir başka Fransız kaynağı olan L’ıIlustration, 30 Eylül 1922 tarihli nüshasında şu haberi geçmektedir;
“Öğleden sonra saat 2’ye doğru Ermeni mahallesi üzerinden yoğun bir duman bulutu yükseliyor. Bununla birlikte, bu yangın genişlemiyor ve sönme eğiliminde gözüküyor. Buna rağmen kaçmak isteyen, paniğe kapılmış insanlar rıhtımda toplanıyor.
Britanyalı tarihçi Arnold J. Toynbee, 15 Mayıs 1919 günü İzmir’in Yunanlar tarafından işgalinden sonra organize bir şekilde katliamların yürütüldüğünü yazdı.
Paris’teki yönetim, İzmir’deki Fransız toplumunun 1914’ten beri seçilmiş lideri olan Elzéar Guiffray adındaki işadamından, Yunanlıların kötü davranışları hakkında bir rapor yazmasını istemişti. O da kendi bulgularını diğer vatandaşlarının şikâyetlerine ekleyerek, 22 Temmuz 1922 tarihinde Dışişleri Bakanlığı’na sundu.

Guiffray 1919 Mayıs çıkarmasından beri Yunan suçlarının “sayısız” olduğunu anlattı ve (Şubat 1922’de Karatepe Camii’nde, çoğu çocuk olan 250 Türk’ün katledilmesi gibi) yayımlanmış olan raporların o zamana kadar “işlenmiş olan suçlardan çok azını” teşkil ettiğini ekledi. Guiffray yakılmış köylerden, katliamlardan, rastgele tutuklamalardan ve insanlık dışı hapis ortamlarından birkaç tane kesin örnek vermişti. Ayrıca Mayıs 1919’dan beri (en azından bazı durumlarda Ermeni gönüllülerin de dahil olduğu) Yunan güçleri tarafından öldürülen Türk sayısının “abartısız” 150.000’i geçtiğini ve bu sayının “sürgün edilen yaklaşık 300.000” kişiye ilave edilmesi gerektiğini belirtti.
Halide Edip Adıvar’a göre yangının arkasında Yunanlılar vardı. Adıvar, “Bir İngiliz Muhabirinin İzmir’in İstirdadındaki Mühim Meşhudadı” isimli yazısında Yunanlıların şehirden ayrılmadan önce yakacaklarına dair açıklamaları köşesine taşımıştı.
Birçok kaynağa göre, Yunan ordusu savaşın son kısmında Anadolu’dan çekilirken bir yakıp yıkma taktiği izledi. Ortadoğu tarihçisi Sydney Nettleton Fisher’a göre; “Geri çekilme sırasında Yunan ordusu bir yakıp yıkma taktiği izledi ve öfkelerini savunmasız Türk köylülerinden bilinen her yolda çıkardı.” Norman M. Naimark’a göre,”Yunan geri çekilişi yerel halk için işgalden daha yıkıcıydı”
İzmir – Aydın demiryolu şirketinin yöneticisi olan Lord Saint-Davids, Yunan geri çekilmesinin son evresinde Yunan güçlerinin “Aydın ve Nazilli’yi yakıp yolları üstündeki tüm köyleri ateşe verdikleri”, yağmacılıkla katliamlar işledikleri ve tümünü Yunan subaylarının emriyle yaptıkları sonucuna vardı. O zamanlar İzmir’de yaşamakta olan Fransız mühendis C. Toureille, sistemli şekilde işlenen yağmacılıkla yakıp yıkmanın ve katliamların tekrarlandığını teyit edip, bir Ermeni-Yunan çetesinin İzmir civarında kundakçılığa 8 Eylül’e kadar devam ettiğini ve 11-12 Eylül’de tamamen Yunanlılardan müteşekkil olan başka bir çetenin de aynı suçları işlediğini ilave etti.
Öte yandan İstanbul’daki Fransız Yüksek Komiseri General Pellé, 8 Eylül’de Paris’e yolladığı telgrafta, Yunan suçlarına dair delil elde etmesine rağmen, çok uzun süredir Kemalistlere yönelik benzer bir suçlamayı Rum Patrikliği’nden bile duymadığını yazdı. Bütün bunların ışığında, 1922’de elde edilen zaferin sadece milli değil, aynı zamanda ahlaki bir zafer olduğu sonucuna varılır.
Johannes Kolmodin, İzmir’deki İsveçli bir doğu bilimci idi. Kendisi mektuplarında Yunan ordusunun 250 Türk köyünü yaktığını yazdı. Ayrıca 30.000’den fazla bina Yunan ordusu, yerel Rumlar ve onların Ermeni destekçileri tarafından yakıldı.
4 Eylül’de ise Turgutlu kasabası Yunanlar tarafından ateşe verildi. 6 Eylül’e kadar süren yangın sonucu şehrin yüzde 90’ı yok oldu ve bin kadar kişi öldü.
Yunan ordusu tarafından çıkarılan yangınlar sonucu Uşak’ta 200, Alaşehir’de 3000 kişi yanarak öldü.
1922 Manisa yangını boyunca 3 bin 500 kişi yanarak ölürken, 855 kişi Yunan askerleri tarafından vurularak öldürüldü. Ayrıca Türk kaynaklarına göre, 300 kız tecavüz edilmek için kaçırıldı.
This entry was posted in Tarih. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *