Tarihin Sonu Gelir mi?

Tarihin Sonu Gelir mi?

Orhan Özkaya – Araştırmacı yazar

Tarihi halklar yapar ve geliştirir

Tarihin sonu kitabı ile ünlenen Francis Fukuyama, ABD’nin Genişletilmiş Orta Doğu Projesinin (GOP) beyni olarak bilinmektedir. (Stade Bulding-Devlet Kurma) adıyla tanınan yeni kitabıyla, devletin işlevinin bitmediğini aksine arttığını yazmaktadır. Yeni Dünya düzeninde devletin rolünün bittiği tezine katılmadığını, devletin rolünün bir süre daha devam etmesi gerektiğini savunmaktadır. Yirmi Birinci Yüzyıl Dünyası’nda temel siyasal birimin Ulus Devlet olacağı öngörüsünde bulunmaktadır. Bunun nedeninin de terörün henüz dünya gündeminin en büyük tehlikesi olmaya devam ettiği ve yenilmesinin de güçlü devlet olgusu ile mümkün olduğudur.
11 Eylül’den sonra beliren durum, devletin geri çekilmesi yerine aksine devletin daha güçlendirilerek insanlığın yeni sorunu olarak nitelediği terörün önüne bu şekilde geçilebileceğidir. Devletin kaldırılmasını bir ütopyanın değil, bir felâketin başlangıcı olarak nitelendirmekte… Fukuyama, devleti savunurken küçük ve etkin devletten bahsetmekte. Bütün amaç teröre endekslemiş devlet olmaktadır. Türkiye ve Brezilya’yı fonksiyonel ama güçsüz devlet olarak tanımlamakta… Fransa ve Japonya’yı fonksiyonları yaygın ve hem de güçlü devlet olarak ifade ediyor. Keza Amerika’da, Fukuyama’ ya göre ayni bu ülkeler katagorisine giriyor. Fukuyama, GOP’ la, ABD’nin dünyadaki yoksulluk, terör ve uyuşturucu sorunlarıyla savaşabilmesi için “Geniş Orta Doğu ve Kuzey Afrika Bölgesi ile Ortak bir Gelecek ve İlerleme İçin Ortaklık” adıyla tanımladığı bir stratejiyi önermektedir.
ABD’ nin bu projede, Birleşmiş Milletlere, NATO’ya ve Türkiye’ye hangi rollü vereceği henüz netlik kazanmış görünmüyor. Fransa’nın buna karşı olduğu açıkça ifade edilmiş durumda. Bizim ise, hâlâ ikircikli ve peşine takılmak isteğinde olduğumuz seziliyor. Net ve kesin bir hayır açıklanmamakta, Ilımlı İslâm Cumhuriyetleri dayatması gündeme getirildiğinde halkın tepkisi geri adım atılmasına neden olmaktadır. Bu konuda devletin halkın karşı duruşuna katılan tavrı bulunmamakta olduğu, zaman zaman yapılan resmi açıklamalarda kendini gösteriyor. Oysa ne BOP ve ne de GOP ülkemizin yararına olmadığı gibi Orta Doğu halklarının felâketi olacak ve bizi de içine çekecektir. Yoksul Irak halkının Kurtuluş Savaşı’nı terör olarak nitelemek yanlışlığını devleti dış politikası olarak değerlendirmemek, Atatürk Türkiye’sinin birinci görevi olmalıdır.
Huntington ve ılımlı İslam modeli
ABD’li Siyaset Bilim Profesörü Samuel Hungtington, Soğuk Savaşın bitimiyle birlikte, Sovyetler Birliği’nin 1990 yılların başında dağılması üzerine, Batı’nın en büyük düşmanının İslâm ve Çin uygarlığı olduğunu ortaya atmış ve Medeniyetler çatışmasının kaçınılmaz olduğunu ortaya koymuştur. Dünya üzerinde ideolojilerin bittiğini, Sovyetler Birliği’ni referans göstererek açıklamıştır. Yazdığı makalelerle bu konuyu dünya gündeminde tutmuştur. Tek kutuplu kapitalist ABD ve Batı’yı, kendisini rahat bir ortamın içinde algılayarak, yeni tehlikelere açık hale gelmemeli diye sürekli uyarmıştır. Bütün hedefin İslâm Âlemi ve Sind (Çin) Uygarlığı olduğunu vurguluyor. Batı’nın ve ABD’nin yeni düşmanları bu kişiye göre, bunlar olacaktır bundan böyle. Batı uygarlığı, yeryüzünün en mükemmel uygarlığı olup bu uygarlığa erişilemez; Doğu Bloku’ nun yıkılması, Batı’nın rehavete kapılmasına yol açmış bu nedenle yeni düşmanlar olarak ortaya çıkan İslâm ve Sind uygarlıkları ile savaşmak gerekir. Batı ancak bu şekilde uygarlığına sahip çıkabilir, dinamik kalmayı başarır. Her zaman onun yardımına ABD koşamaz.
Atatürk Türkiye’ sini yok etme projesi
ABD, Türkiye’yi Atatürk’ten koparmanın yollarını “Ilımlı İslam Cumhuriyet” i modeli ile aramaktadır. Atatürk’ün tam bağımsızlıkçı ulus devlet modeline bu şekilde dinamit yerleştirmeyi sinsi bir plânlama ile yapıyor. Emperyalizmin en büyük düşmanı olan Kemalist ideolojiyi, ideolojiler dönemi kapanmıştır safsataları ile kasıtlı bir plân çerçevesine yerleştirmeye çalışmaktadır. Bunun için de ülkemizde Huntington, zehir zemberek konferanslar vermeye kadar işleri ileri boyuta taşımıştır. Ilımlı İslam Modelini de Türkiye, ancak Atatürk düzeyinde bir liderle gerçekleştirebilir diye de ahkâm kesmekten de geri durmamakta…
Yani bizi, ulusal liderin adından yararlanarak vurmayı plânlamaktadır. GOP uygulamasını Türkiye ile gerçekleştirilebileceğini öne sürmekte, bu konuda Türkiye’ye gereksinim duyulduğunu açıklamaktadır. Türkiye’nin tüm Ortadoğu’ya örnek bir İslâm Cumhuriyeti modeli olabileceğini, her fırsatta dile getirmektedir. Bunun da, Türk Ordusu ile Ortadoğu’ya hâkim olmak demek olduğu açıkça anlaşılmaktadır. Huntington, Ilımlı İslâm Cumhuriyeti modeliyle, insan haklarının, kadın haklarının ve sosyal devletin, laikliğin, ulusçuluğun sultana devredilmesini önermektedir.
Batı’nın uygarlığının evrensel değerler olduğu gerçeğinin bize uygun düşmediği, bizim için ulaşılmaz değerler olduğu, bunu istemenin ancak taklit etmek olacağını açıkça belirtmektedir. Onun derdi kapitalist emperyalizmin ömrünün uzamasıdır.
İşte, ülke topraklarının AB dayatmalarıyla Lozan’ın yok sayılarak, Serv’ in yeniden gündeme getirilmesi, uygulamaya konulması ve satışı söz konusu olmuştur. Neo-Liberal politikaların sonucu olarak bütün kamu değerlerinin özelleştirilmesi acımasız bir tutumla sürmektedir.
This entry was posted in ABD - AB - EMPERYALIZM. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *