Üzgünüm ama memnunum * “128 MİLYAR NEREDE?” Cevap; “Ezan susmaz, Bayrak inmez!!!”

Üzgünüm ama memnunum

SÖZCÜ – Yılmaz Özdil

17/25 Aralık lağımı patladığında seni en çok ne rahatsız etti derseniz… İnternete düşen yolsuzluk konuşmalarının tamamı “selamünaleyküm”le başlıyordu, “inşallah”la devam ediyordu, “hamdolsun”la bitiyordu, “Allah razı olsun” diyen bile vardı.
Halkbank genel müdürünün, ayakkabı kutularına altı milyon dolar istifleyerek, evindeki kütüphaneye koyduğu ortaya çıktı, “ben o parayla hayırlara vesile olmak için imam hatip yaptıracaktım” dedi.
Akp milletvekili “insanların günah işleme özgürlüğüne müdahale ediliyor, Allah’ın hududuna müdahaledir” dedi.
Akp ilahiyatçısı “yolsuzluğa hırsızlık demek, dinen iftiradır” dedi.
Oğlunun evinde büyük boy para kasaları yakalanan içişleri bakanımız, “hepinizi, hepimiz için duaya davet ediyorum” dedi.
Hayırsever Rıza Sarraf’ın özel uçağıyla “umre”ye giden ekonomi bakanımız, cami yaptırdı… “Manevi bir çalışmayla karşınızdayız, Allah izin verirse kendi imkanlarımla cami yaptıracağım demiştim, bugünleri bana gösterdiği için Allahıma şükrediyorum, hayattayken ne eser bırakırsak inşallah öbür tarafta da yardımcımız olacak, hadiste de belirtilmiş, cami gibi hayır yaptıranların amel defteri kapanmaz, inşallah bizim amel defterimiz de kapanmaz, 1500 kişilik cami olacak, yüz kişilik Kuran kursumuz olacak” dedi.
“Allah kabul etsin” diye alkışladılar.
Dua ederken fotoğrafları çekildi, manşet yapıldı.
Gazetelere röportajlar verdi.
“Çok fakirdim, Kızılay bursuyla okudum, bugünlere geldim, Allah’ın bize verdiği imkanları Allah yolunda kullanmaya gayret ediyorum, helali hoş olsun, hiçbir beklentim yok, hiçbir karşılık beklemiyorum, Allah bana hizmet yapmayı nasip etti, bu bana yeter” dedi.
“Camimizin temelini mübarek bir cuma günü atmıştık, mübarek bir cuma günü ibadete açıyoruz, Allah nasip etti, bize bu fırsatları verdi, çok şükür kendi imkanlarımla yaptırıyorum, helali hoş olsun” dedi.
Ekonomi bakanımızın camisi mübarek cuma günü ibadete açıldı, Kuran’ı Kerim tilavetinden sonra, ilahiler okundu, il müftüsü tarafından camiyi yaptıran ekonomi bakanımıza dualar ettirildi.
Bilahare…
Hayırsever Rıza Sarraf, ABD’de itirafçı oldu, duruşmada bülbül gibi şakıdı, “ekonomi bakanına 45-50 milyon euro rüşvet ödedim, ayrıca 7 milyon dolar ödedim, benden yarı yarıya ortaklık istedi” dedi.
Hayırsever Rıza Sarraf bu itirafta bulunur bulunmaz, şak… Ekonomi bakanımız whatsapp profilini değiştirdi, sakallı fotoğrafının yanına Tevbe Suresi’nin 40’ıncı ayetini koydu, “La tahzen! İnnallahe meana. Üzülme! Allah bizimledir” yazdı.
17/25 Aralık lağımı patladığında beni en çok rahatsız eden işte buydu… Allah’ın adının bu şekilde kullanılması, ürperticiydi. Bütün samimiyetimle söylüyorum, ne suçüstü yakalandılar diye sevinmiştim, ne de öfkelenmiştim, hissettiğim sadece üzüntüydü. Ait olduğum milletin başına gelenlere, koskoca Türkiye’nin düşürüldüğü hale, demokrasimize, gerçekten çok üzülmüştüm.
Aynı duyguları, Almanya’da patlayan Deniz Feneri kepazeliğinde de hissettim.
Fakir fukaraya yardım ayaklarıyla Allah’ın Kitap’ın adını vererek mütedeyyin insanlarımızdan topladıkları milyonlarca euroluk bağışları, sahte faturalarla indiragandi yaptıkları, kendilerine gemiler aldıkları, sevgililerine yedirdikleri, dinibütün pozları verirken, Las Vegas’a kumar oynamaya bile gittikleri ortaya çıktı.
Alman basını “asrın yolsuzluğu” manşetleri attı.
“Asrın iyilik hareketi” sloganıyla, mübarek ramazan ayında burnuna sinek konmuş Afrikalı aç çocukların fotoğraflarını kullanarak bağışlar toplamışlar, Almanya tarihinin en büyük yolsuzluğunu yapmışlardı. Cumhuriyet savcılarımız Nadi Türkaslan, Abdulvahap Yaren ve Mehmet Tamöz, Almanya’ya gittiler, Almanya’daki Deniz Feneri davasının Türkiye ayağını soruşturmaya başladılar.
Vay sen misin soruşturan… Derhal görevden alındılar. Sanıkları tanık yaptılar, savcıları sanık yaptılar! Dünya hukuk tarihinde sanıklardan önce savcıların yargılandığı ilk ve tek dava, bu davaydı! Savcıyken sanık olan Cumhuriyet savcımız Abdülvahap Yaren, mahkemede şu tarihi konuşmayı yaptı:
“Zekat hırsızlarını koruma altına alan bir güç var, ben bu güce ‘hırsızların imparatoru’ diyorum, hem altında yeralan figüranlarını koruyor, hem de kendisine ulaşılmasını engelliyor, Anayasa’ya göre hukuki zeminde çalışması gereken tüm kurumları kontrol altında tutuyor, soruşturma savcılarını görevden aldırıyor, delilleri yok ediyor, zekat hırsızlarını kamuoyuna masum maskesiyle pompalıyor, her şey apaçık ortada, hani halk arasında tabir vardır, arife tarif gerekmez, damda gezer miyav der… Bu ülkede hâlâ vicdanının sesini dinleyen yargıçlar var, gün gelecek, hırsızlar imparatoru da adil yargılanmaya, hakkaniyete ihtiyaç duyacak, o gün geldiğinde, adalet kavramı hakkında söylediklerimiz çok daha iyi anlaşılacak” dedi.
Tarihi bir konuşmaydı. Hani bugünlerde “savcı yok mu” diye ağlaşıyoruz ya… Savcı vardı.  Muhalefet dahil kimse sahip çıkmadı. “Zekat hırsızları var” diyen, “hırsızların imparatoru var” diyen namuslu Cumhuriyet savcısı, yapayalnız bırakıldı.
Ve, şimdi bakıyoruz…
Sedat Peker’in belgeli/tanıklı yolsuzluk ithamlarıyla gündeme gelen Akp milletvekili, kendisini “türban”la savunuyor, yolsuzluklara cevap vereceğine, “başım açık görüntülerim servis edildi, mahremiyetim hiçe sayıldı, gayriahlakidir” diyor.
“Hayatımın mihengine 6666 ayet-i kerimeyi almaya gayret eden biriyim” diyor, “vatandaşlar benim için hatim indiriyor” diyor. Ama… Akp’nin yönettiği dönemde İstanbul büyükşehir belediyesinden 14 ihale indirdiği ortaya çıkıyor.
Karaparadan uyuşturucuya, çeteciden dolandırıcıya, memlekette ne kadar yamuk adam varsa, hepsiyle hatıra fotoğrafı olan içişleri bakanımız, “göreve çıkarken ayetel kürsi okuyun, Allah rızası için abdestli olun” filan diyor.
Siz bu çürüme ve kokuşmuşluk sürecini yaşarken hangi duyguları hissediyorsunuz bilmiyorum ama, kendi payıma, üzgünüm. Tarikat-cemaat-zırcahil koalisyonunun, “Allah ile aldatma” atmosferinin, pırıl pırıl Türkiye Cumhuriyeti’ni ne hale getirdiğini gördüğüm için, gerçekten çok üzgünüm.
Tek tesellim var. Alnı secdeye eriyor kriteriyle bunlara hatim indiren sayın ahalimiz, bir kez daha layığını bulduğu için, doğrusu memnunum!

https://www.sozcu.com.tr/2022/yazarlar/yilmaz-ozdil/uzgunum-ama-memnunum-7340150/
This entry was posted in Yılmaz Özdil, YOBAZLIK - GERİCİLİK, YOLSUZLUKLAR, YOZLAŞMA - AHLAKSIZLIK. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *