ÇÜRÜME VE YOLSUZLUKLAR HER YERDE * TOPLUMUN GELECEĞİNİ, AŞINI, İŞİNİ ÇALANLAR

KPSS’deki soru yolsuzluğı iddiaları önce ÖSYM Başkanı Halis Aygün’ün gömrevden alınmasına, sonra da sınavın iptaline yol açmıştı. Şimdi 2018’den itibaren ÖSYM’nin bütün sınavlarının soruşturulması ihtimali söz konusu. (Foto: Twitter/Aygün)

KPSS dosyası büyüyor: 2018’den beri tüm sınavlara bakılıyor

Murat Yetkin – 4 AĞUSTOS 2022

31 Temmuz’da yapılan Kamu Personeli Seçme Sınavının (KPSS) iptal edildiği, soru yolsuzluğu iddiaları üzerine görevden alınan Halis Aygün’ün yerine, yine Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tarafından Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM) Başkanlığına atanan Bayram Ali Ersoy tarafından 4 Ağustos’ta açıklandı. Ersoy, 6-7 Ağustos ve 14 Ağustos KPSS sınavlarının da ertelendiğini duyurdu.
YetkinReport’a bilgi veren kaynaklar ise sınav sorularının sızdırılmasıyla ilgili soruşturmanın iptal edilen sınavla sınırlı kalmayacağını ve Aygün’ün ÖSYM Başkanlığına atandığı 2018’den itibaren bütün KPSS sınavlarının yanı sıra mercek altına alınmakta olduğunu söyledi. Öncelikle Devlet Denetleme Kurulu (DDK) sorumluluğuna yürütülecek inceleme, gerekirse savcılık soruşturmasına da dönüşebilecek.
İsminin açıklanmasını istemeyen bir kaynak, incelemelerin sadece KPSS değil, ÖSYM tarafından yapılan üniversite giriş sınavları (YKS) dahil 2018’den bütün sınavları da kapsaması üzerinde durulduğunu söyledi.
KPSS ardından üniversite sınavları da mı?
Soruşturmanın üniversite sınavlarını da kapsaması halinde 2018’den bu yana üniversitelerin özellikle yüksek puan alan bölümlerine giren öğrencilerin durumu da mercek altına alınabilir. Sorulacak soruların bazı adaylara önceden verilmiş olması, sadece ağır yolsuzluk ve usulsüzlük değil ağır adaletsizlik anlamına da geliyor. Uzmanlara göre bir doğru soru bir adayı, sorusuna göre 20-30 bin kişinin önüne geçirebiliyor.
Artık savcılığa da yansıyan 31 Temmuz sınavında ise 20’den fazla sorunun Yediİklim Yayınevinin daha önce yayınladığı soru kitapçığından aynen alınmış olduğu iddiaları söz konusu. Bu durumdan haberi olan, ya da haberdar edilen belli bir siyasi, dini, ya da suç grubuna bağlı kişilerin istedikleri devlet dairesi ya da üniversiteye topluca girmeleri mümkün.
Fethullahçıların yöntemiydi, şimdi kimin?
Bu yöntemin 1980’lerin sonlarından itibaren, çalınmış ya da hazırlanmış sınav sorularının sızdırılması yoluyla yasadışı Fethullah Gülen örgütü tarafından kullanıldığı 15 Temmuz 2016 darbe girişimi ardından yayınlanan iddianamelere yansımıştı. 2016 sonrasında yapılan soruşturmalar sonucu bu yolla devlete girdiğine inanılan personelin işine son verilmiş, 2018’de Halis Aygün Başkanlığında yeni ekip görev almıştı.
Gazeteci Barış Terkoğlu Cumhuriyet’teki yazısında sadece ÖSYM’de de değil devlette- Fethullahçıların yerine gelenlerin de başka cemaatlere, örgütlere bağlı olduğu kuşkusunun araştırıldığını yazdı. Siyasi kulise göre burada kast edilen Menzil Cemaati. OdaTV’nin Aygün’ün mezun olduğu İngiltere’deki London City University’nin 2020 yılında Lordlar Kamarasına “FETÖ okullarınmın kapatılmaması için rapor verdiğini” hatırlatması da ilginç. Bir başka önemli ayrıntı da MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın’ın, o yöndeki iddialar üzerine Aygün’ün partileriyle hiçbir bağı olmadığını açıklaması.
Öte yandan Erdoğan’ın Aygün yerine atadığı Ersoy’un da silip kapattığı Tweet hesaplarında Nakşibendi İsmailağa Cemaatinin şeyhi Mahmut Ustaosmanoğlu’nun ölümü ardından bildirdiği bağlılık, CHP’li Bülent Maraklı tarafından sosyal medyada paylaşıldı.
“Devlette büyük çürüme”
KPSS sınavı iptali ardından ilk sert tepkiyi CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu verdi. 2011’de 34 kişinin PKK’lı sanılarak yanlış istihbaratla öldürüldüğü Roboski Katliamı mağdurlarına adalet sözü vermek için Uludere’de bulunan Kılıçdaroğlu, “Devlette çok büyük bir çürümenin olduğunu biliyorum” dedi; “Boşuna Millî Eğitim Bakanlığı’nın kapısına gitmedim. Çürüyen bir yapı var, düzeltmek zorundayız. Sözlüde hakları yenenler vardı, şimdi sınavlarda da olduğunu gördük. KPSS sınavına giren bütün evlatlarımızın hakkını savunmak zorundayız.”
Soruşturmalar sadece KPSS değil, üniversite sınavlarını da kapsayacak şekilde geriye dönük genişlediği takdirde gerçekten çürümenin boyutları anlaşılır. 2010 yılında ÖSYM’deki sınav yolsuzluğunu hem Fethulahçılar hem de onlara o zaman toz kondurmayan AK Parti hükümetinin bütün engellemelerine rağmen Ankara’da Deniz Zeyrek ve Betül Kotan ile İstanbul’da Hakan Çelenk’ten oluşan Radikal ekibi ortaya çıkartmıştı. (Demirören Grubu Radikal arşivini erişilemez kıldığı için ikincil kaynaklardan bu bağlantı fikir verebilir.)
Hakkı gasp edilen milyonlar ne yapacak?
Sadece 2018’den bu yana değil. Sadece ÖSYM, ya da üniversitelerin tıp, mühendislik, siyasal, hukuk gibi rağbette bölümleri değil bu sınavlara cemaat, tarikat, örgüt ya da etkili akraba bağlantısı olmadan giren kaç milyon gencin hakkı gasp edildi acaba? Dil bilmeden Dışişleri sınavları kazandırılıp sonra dil dersi verilen zoraki diplomatlar mı ararsınız? Yakasında Atatürk rozeti kamuflajıyla Türkiye’de din devleti kurmak için vatandaşını öldürmeye ayaklanan subay mı? Anayasa ve yasalara değil, küçükten medresesine intisap ettirilen cemaat imamına bağlı hakimler, savcılar mı?
Soruşturmalar açılıp genişletilirse haksız yere devlet makamı, üniversite diploması gasp edenleri saptamak nispeten mümkün. Peki, ya hakkı yenen, gasp edilen, yarınları elinden alınan milyonlarca genç nereden soracak uğradığı haksızlığı?
Bakalım KPSS soruşturması gerçekten adalet getirecek mi, yoksa yine göründüğü kadarıyla uğraşılıyor görüntüsüyla bazı kişiler gasp ettikleri makamlardan uzaklaştırılıp yerine benzerleri atılarak bu çürümüş pislik yığını halının altına mı süpürülecek?

KPSS: Kayırmayı yargıdan kaçırmanın son ve aşina bir örneği

Mehmet Gün – 4 AĞUSTOS 2022
Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi’nin (ÖSYM) 31 Temmuz Pazar günü düzenlediği Kamu Personel Seçme Sınavı’nda (KPSS) 30’un üzerinde sorunun ve cevaplarının sızdırıldığı yolunda 1 Ağustos günü ortaya çıkan iddialarının neden olduğu devasa kamuoyu tepkisi üzerine Cumhurbaşkanı Devlet Denetleme Kurulu’na (DDK) soruşturma talimatı vermiş. DDK görevlileri de ÖSYM’ye ve test kitapları yayıncısına gitmişler ve dün 2 Ağustos günü, yani şaibeli sınavdan 2 gün sonra suç duyurusunda bulunmuş. Suç duyurusu üzerine cumhuriyet savcılığı soruşturma başlatmış.
Kayırma gerçekten önlenmek isteniyor mu?
Kayırmanın her türlüsü yıllardan beri her yerde, şimdi de sözde tam tarafsız, bilimsel, bilgisayar kontrolünde kimsenin etki edemediği sistemlere girmiş. Sınavı kazananların hepsi şaibeli, kazanamayanların hepsi haksızlığa uğramış demek yanlış değil.
Aşağıda anlatacaklarımı bilmeyen birisi, KPSS sınavındaki bu suç şüphesinin üzerine 2022’de yıldırım hızı ile gidiliyor sanır. Oysa gerçek hiç de öyle değil! Milletin adeta boğazına çökmüş olan küçük bir siyasi zümre ve onların emrindeki devlet aygıtı adeta bir hukuk tiyatrosu sahneliyor. Yaklaşan 2023 seçimlerinde iktidarın oylarının önemli bir kısmını kaybetme riski Cumhurbaşkanın emrindeki DDK, ÖSYM kurumları ile yine kontrolündeki HSK’nın kontrolündeki savcılıkları hemen harekete geçirmeye zorluyor. Sayın Cumhurbaşkanından çekindikleri belli olan bu kurumların görevlileri de “hızlı hareket ediyorlar imajı” ile 4483 sayılı kamu görevlilerinin suçlarının soruşturması hakkındaki usul ve şartları ihmal ederek hareket ediyorlar.
Çözmek siyasilerin işine gelmez
Eğer sayın cumhurbaşkanı, siyasilerin ve kamu görevlilerinin karıştığı bu ve benzeri olaylarla hızlı ve etkili olarak mücadele etmek istiyorsa doğru ve gerekli olanı yapmıyor. Bu meseleleri gerçekten ve köklü olarak çözmek istiyorsa yapması gereken şey açıkça belli. Bugün meclisi toplayabilir, 4483 sayılı kanunu ve soruşturma izni şartlarını ilga ederek, savcıların ve hakimlerin bu suçları, tek bir olayda değil bütün olaylarda derhal ve serbestçe soruşturmasını sağlayabilir.
Ancak geçenlerde konuştuğum duayen bir hukukçu siyasetçinin dediği gibi bu sorunlar asla kökten çözülmez, gerçek sorumlular yargı önüne çıkarılmaz, ancak olsa olsa 2022 KPSS sınavında olduğu gibi kamuoyunun gazını alacak türden çıkışlar yapılır. Çünkü suç işleyen kamu görevlilerini yargının erişiminin dışında tutan çağdışı anlayış küçük bir zümrenin gayrı ahlaki menfaatleri ve siyasi çıkarlarına yarıyor. Onlar memurlara kanuna aykırı emir verebilmek, görevi sırasında suç işleyenleri koruyabilmek, görevini düzgün yapanı ise yargılamalarda süründürmek imkanını elden bırakmak istemezler. Gayrı ahlaki menfaatleri çok küçük de olsa kurdukları ve millete yutturdukları tezgahlar güzel ülkemizin tüm damarlarını adeta habis bir ur gibi sarmış, hayat damarlarını tıkamış olduğu onları pek ırgalamaz.
Bu suçları doğuran da sürdüren de siyasiler 
Taraftarlarının Atatürk’ten üstün gördüğü, Sultan Abdülhamit Han ile kıyasladığı sayın Cumhurbaşkanı da hem yürütmenin başı hem de TBMM’de çoğunluğu sağlamış olarak sahip olduğu tüm güce rağmen söz konusu çağdışı soruşturma izni şartını kaldıramaz, kaldırmak da hesabına uymaz. Çünkü en tepeden en uçtaki tırnağa kadar bütün kamu görevlilerinin en önce kendisine değil hukuka ve yargıya hesapverir olmasını istemez. Kendisi de sorumsuzluklarından vazgeçip İsrail’in başbakanı gibi öncelikle ve doğrudan yargıya hesapverir olmak istemez.  Hesap vereceği hakimlerin hepsini kendisi seçip atamış olsa bile böyle bir duruma düşmek istemez.
Böyle olunca ise Pamukova ve Sincan tren kazalarından sonra Çorlu’da görevi ihmal ve ihlalleri nedeniyle yargılanması gereken TCDD yöneticileri ve sorumlu bakanlar yargı önüne çıkarılmaz. Anayasa Mahkemesinin Soma Faciası ve Pamukova tren faciası kararlarında tespit ettiği üzere yargılanması gereken kamu görevlileri ve ilgili bakanlar yargı önüne çıkarılmaz ve bir süre sonra zamanaşımı ile sorumluluktan kurtulurlar.
Böyle olduğu için de onbinlerce kamu görevlisi ilçelerde kaymakam, illerde valilerden başlayıp en tepede cumhurbaşkanı ile sona eren idari amirler silsilesinde son sözü söyleme, emir ve talimat verme yetkisi olan siyasilerin dediklerinin dışına çıkamaz, onların iki dudakları arasını okumaktan daha iyi iş yapamazlar.
Vatandaşın sarı veya kırmızı kartı
Böyle olduğu için de vatandaş görevini layık olduğu şekilde yapanlar ile siyasilerin isteklerine uygun hareket ettiği için mevki sahibi olan kamu görevlilerini birbirinden ayırd edemez.  Mahkeme kapılarında iyi hizmet vermeyen yargı mensuplarına hemen tutuklanacağı için, haksız yere coplayarak kötü muamele eden güvenlik görevlilerine bellerinde silahları olduğu için saldıramaz ama hastane acil servislerinde istediği hizmeti alamadığı için masum sağlık görevlilerinden ve evlerinde ve sokaklarda hiçbir savunması olmayan kadınlardan çıkartır acısını.
Bir de seçimden seçime siyasilerden, hem de hiç risk almadan çıkartır acısını. Mühürlü sandığa hiç gitmeyerek veya gittiğinde muhalefete oy vererek.
İşte sayın cumhurbaşkanını, KPSS olayından sonra DDK’yı ÖSYM’yi hemen harekete geçirmeye, belki de hiç sorumluluğu olmayan ÖSYM başkanını hemen görevden almaya zorlayan şey 2023’te sandıktan sarı kart yeme ihtimalidir.
Sayın cumhurbaşkanı 2023 seçimlerini kazanmak istiyorsa 4483 sayılı kanunu derhal ilga ederek soruşturma izinlerini tarihe gömmeli, kamu görevlilerini de yargılamak üzere Adalet Yüksek Mahkemesi kurmalı, aynı zamanda HSK’yı, Adalet bakanlığına verilen yetkilerle birlikte tam bağımsız, şeffaf ve hesap verir Adalet Yüksek Kurumu’na dönüştürmeli, güzel ülkemizde hukuku her alanda kendisi de dahil herkese üstün hale getirmelidir.
Bu hususta başkanı olduğum Daha İyi Yargı Derneği’nin komple bir çözüm önerisi ve taslakları geliştirmiş ve kamuoyuna sunmuş olduğunu buradan tekrar paylaşmaktan gurur duyarım.

https://yetkinreport.com/2022/08/04/kpss-dosyasi-buyuyor-2018den-beri-tum-sinavlara-bakiliyor/
https://yetkinreport.com/2022/08/04/kpss-kayirmayi-yargidan-kacirmanin-son-ve-asina-bir-ornegi/
This entry was posted in EĞİTİM, YOLSUZLUKLAR, YOZLAŞMA - AHLAKSIZLIK. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *