DENİZ KÜLTÜRÜ * GEMİLER, GEMİCİLER, DENİZCİ TÖRELERİ * Akdeniz Denizcilerine Özgü İnançlar

Eski denizcilerin inançları, büyük ölçüde denizin gizemli doğası ve tehlikeleriyle ilişkilidir. Denizciler, denizdeki engin boşluğu, fırtınalar ve kasvetli atmosferi insanın ruhsal durumu üzerinde büyük etkiler yaratacak şekilde deneyimlemişlerdi. Bu inançlar, mitolojik figürler, deniz hayvanları, rüzgarlar ve denizlerin kendisiyle bağlantılı olan çok sayıda kültürel öğeyi içeriyordu. İşte bazı örnekler:
Poseidon
1. Deniz Tanrıları ve Tanrıçaları; Birçok eski kültürde, deniz ve okyanuslar kutsal kabul edilirdi ve deniz tanrıları bu unsurlarla bağlantılıydı.
* Poseidon (Yunan Mitolojisi)**: Yunanlılar, Poseidon’u denizin, depremlerin ve atların tanrısı olarak kabul ederlerdi. Denizciler, denizdeki güvenliklerini sağlamak için ona dua ederlerdi.
* Neptün (Roma Mitolojisi)**: Roma’da Poseidon’un karşılığı olan Neptün, denizlerin ve deniz yolculuklarının tanrısıydı.
* Yunus (Türk Denizciliği)**: Osmanlı dönemindeki Türk denizcileri, yunus balığını, denizdeki koruyucu bir sembol olarak kabul ederlerdi. Bir yunusla karşılaşmak, özellikle bir gemi kazasından kaçınmak anlamına gelirdi.

Rüzgar Tanrısı AELOUS
2. Rüzgar Tanrıları ve Rüzgarlarla İlgili İnançlar; Denizciler, rüzgarları kontrol edebilen veya onlardan koruyabilen tanrılara inanırlardı.
* Aeolus (Yunan Mitolojisi)**: Yunan mitolojisinde rüzgarların efendisi olarak bilinen Aeolus, denizcilerin seyahatlerinde rüzgarı yönlendirebilirdi. Rüzgarlar denizciler için hayatî öneme sahipti.
* Boreas (Yunan Mitolojisi)**: Kuzey rüzgarı olan Boreas, denizciler için önemli bir figürdü. Özellikle kuzeyden gelen fırtınalar tehlikeli olabilirdi.
3. Deniz Hayvanları ve Tinsel Anlamlar; Eski denizciler, denizdeki bazı hayvanlara özel anlamlar yüklerdi.
* **Yunuslar**: Yunuslar, denizciler için genellikle iyi şans ve koruma anlamına gelirdi. Birçok kültürde, bir yunusla karşılaşmak, denizdeki güvenliği simgeliyordu.
* **Kuşlar**: Özellikle martılar, denizciler için sıkça uğur getiren hayvanlar olarak kabul edilirdi. Bir martı görmek, genellikle kara yakınlığını işaret ederdi. Aynı zamanda martılar, ölülerin ruhlarının taşıyıcıları olarak da görülürdü.
* **Kafatası Balinası ve Deniz Canavarları**: Eskiden deniz canavarı veya “kraken” gibi yaratıkların var olduğuna inanılırdı. Denizciler, dev bir ahtapot ya da yılan gibi canavarların gemilerine saldırabileceğinden korkarlardı.
4. Fırtınalar ve Doğal Olaylar; Denizcilerin inançları, denizdeki tehlikeleri anlamlandırmak adına mitolojik figürlerle şekillenirken, fırtınalar da sıklıkla tanrılar tarafından gönderilen cezalar olarak görülürdü.
* **Fırtına Tanrıları**: Fırtınalar, çoğu zaman öfke gösterisi olarak kabul edilirdi. Bu fırtınaların, deniz tanrılarının ya da rüzgar tanrılarının gazabından kaynaklandığına inanılırdı.
* **Ağaç ve Deniz İnanışları**: Bazı denizci topluluklarında, özellikle Vikingler gibi kuzey halklarında, geminin başarılı yolculuğu için bazı geleneksel ritüeller yapılırdı. Bunlar arasında gemilere özel koruyucu işaretler yapmak ya da belirli kutsal ağaç türlerinin kesilerek gemilere yerleştirilmesi yer alırdı.
5. **Denizciler İçin Uğurlu ve Uğursuz Semboller**
* **Uğurlu Sayılar ve Eşyalar**: Denizciler için bazı semboller uğurlu sayılırdı. Örneğin, eski denizciler arasında kırmızı eşyanın uğurlu olduğu inancı yaygındı. Aynı zamanda bazı gemi mürettebatları, belirli deniz taşlarını veya deniz kabuklarını uğur getireceğine inanarak yanlarında taşırdı.
* **Yılan ve Başka Hayvan Figürleri**: Bazı hayvan figürleri, uğursuz sayılabilirdi. Yılan figürleri ya da karasinekler, bazen felakete işaret kabul edilirdi.
6. Denizdeki Ölüler ve Ruhlar; Denizde ölen denizcilerin ruhlarının, denizin derinliklerinde sıkışıp kaldığına inanılırdı. Özellikle gemi kazalarından sonra kaybolan denizcilerin ruhlarının huzura kavuşması için ritüeller yapılırdı. Bu tür inançlar, denizcilerin ölülerin ardından yapılacak anma törenleri ya da dualarla rahatlatılmasını sağlardı.
7. Nazarlık ve Büyüler; Denizciler, yolculuklarının tehlikeleri ve belirsizliği nedeniyle büyü ve nazar inançlarına sıkça başvururlardı. Özellikle kötü şans getirebilecek kişileri veya olayları engellemek için çeşitli tılsımlar kullanırlardı. Örneğin, gemiye yeni bir mürettebat alırken, kötü gözlerden korunmak için “koruyucu amulet” gibi nesneler taşınırdı.
Kraken (Dev ahtapot)
8. Mitolojik Canavarlar ve Hikayeler; Denizin derinliklerinde yaşamı tehdit eden dev canavarlar hakkında birçok hikâye ve efsane vardı. Bunlar arasında “kraken” gibi dev ahtapotlar ve “deniz kızı” gibi mistik varlıklar öne çıkar. Eski denizciler, bu tür canavarların gemilere saldırarak onları batıracaklarına inanırlardı.
Eski denizcilerin inançları, onların karşılaştıkları tehlikeler, bilinmeyenle yüzleşmeleri ve hayatta kalma mücadelesiyle şekillenmişti. Bu inançlar, denizin gücüne duyulan saygıyı ve doğanın kontrol edilemeyen gücünü anlamaya yönelik bir arayıştı.
Naci Kaptan

Akdeniz Denizcilerine Özgü İnançlar

Derya Şerif Yarkın

Din; insanlıkla doğmuş, gelişmiş ve daima insanoğluyla birlikte varlığını devam ettirmiş bir olgu. Tarihin hangi dönemine bakılırsa bakılsın dini inançları olmayan bir topluma rastlamak mümkün değil. İnsanlık tarihinde, insanın önemli sayılabilecek en belirgin niteliklerinden birisi de din olgusu olmuş. İnsanoğlu tarih boyunca, her zaman kendisinin insanüstü bağları olduğunu ve ihtiyaçları için kendini aşan bir kudrete yönelmesi gerektiğini düşünmüş.
Denizciler ise bu genel kabul gören dini yaklaşımın yanı sıra kendilerine özgü inanç ve değer yargıları geliştirmişler ve bu geleneklerini günümüze kadar sürdürebilmişler. Tarih öncesi çağlardan beri denizciler balık tutmak, ticaret yapmak, yeni yerler keşfetmek ve oralara yerleşmek için ‘deniz’in mavi sularında bilinmeyene yelken açmışlar; çekinmeden maceraya atılmışlar. Doğal olarak bu seyirleri sırasında, denizin ve zorlu hava koşullarının yarattığı tehlikeli ortamın ve buna bağlı olarak insan psikolojisinin sınırlarını zorladığı tanımlanması zor belirsizlikler ve korkularla karşı karşıya kalmışlar. Böylesi yalnızca denizcilere özgü bir ortamda, yakın geleceğe yönelik belirsizliklerle dolu ve çoğunlukla da yaşamsal tehlike içeren durumlarla karşılaşan denizciler ya içinde bulundukları olumsuz ortamdan bir an önce esenliğe çıkmak ya da böyle korkunç bir tehlikeyle bir daha karşılaşmamak için tamamen kendileriyle özdeşleşmiş inançlar ve buna bağlı özel uygulamalar geliştirmişler. Bu bağlamda, ana limanlarda olduğu gibi, genel seyir rotaları üzerinde yer alan bazı burunlarda (yüksek tepelerde) tapınaklar inşa etmişler;
Denizde (seyir süresi içinde) özel dini törenler uygulamışlar; gemilerinin bazı bölümlerini kutsal saymışlar ve hatta kendilerine özgü cenaze törenleri bile yapmışlar. Çok eski tarih dönem-lerinde yaşanmış bu özel uygulamaların çoğu ile aynı şekilde veya (doğal olarak) çok küçük değişikliklerle günümüzde de karşılaşmaktayız.
Eliade’ye (2009) gore; eski kültürlerin insanı ile günümüz modern insanını birbirinden ayıran temel farklardan biri de eski insanların günlük yaşamı sıkı bir kutsallık içinde yaşamalarıdır. Oysa yapılan bu etkinliklerin (kutsal eylemlerin, törenlerin) çoğu, çağımız insanı için olağan günlük etkinliklerdir. Antik dönem insanı, söz konusu kutsal uygulamalarla, yaşamı temsil ettiğine inandığı ulu güçle birleştiğine inanır; kendini ‘kutsal olmayan’ hiçlikten kurtararak gerçekliğe yaklaşır, deyim yerindeyse ‘varlığa’ dâhil olur. Konuyu daha tanıdık bir coğrafyada tartışılabilir kılmak amacıyla genelden özele, yani Akdeniz’e yönlendirecek olursak;
Akdeniz denizcilerine özgü bazı özel inanışları irdeleyebilmek için Roma ve Yunan denizcilik kültürlerine göz atmamız şart. Ayrıca, tehlikeli deniz ve hava koşullarının yarattığı endişelerin benzerliği içerisinde yaşanan ortak denizcilik uygulamalarının, Doğu Akdeniz denizcilik tarihini yazan Kenan (Canaan) ve Fenike denizcilerinin dini inançları üzerinde yarattığı etkileri unutmamalıyız.
Koruyucu Tanrılar
Üçü bucağı görünmeyen, ufkun ardında ne olduğu bilinmeyen, ulaşılamaz derinliklere sahip engin denizin kendisi zaten her zaman en büyük tehdidi oluşturmuş ve denizciler için en büyük korkuyu yaratmış. Denizciliğin doğasında var olan olağandışı fiziksel tehlikeler nedeniyle de denizciler, seyir süresince güvenliklerine yardımcı olmaları için ‘kendilerine özel’ koruyucu tanrılar bile yaratmışlar.
Antik Akdeniz denizcileri için yüksek öneme/önceliğe sahip tanrılar (ve tanrıçalar), fırtınaları kontrol edenler ve deniz yolculuğunun güvenliğine/başarısına yardımcı olanlar olmak üzere iki ana sınıfa ayrılabilir. Bir fırtına tanrısının denizciler için önemi, Asur ile Fenike şehir devleti Tire arasında M.Ö VII. yüzyılda yapılan anlaşmada da yer aldığı üzere, Fenike fırtına tanrısı Ba’l Zaphon’un, deniz dalgalarının Tyrian gemilerini batırmasına neden olacak kadar kötü bir rüzgâr estirmesine yapılan çağrıyla ilk kez kanıtlanmış
Aynı şekilde Odysseia’da, gemileri tehdit eden dağ gibi dalgalar yaratan rüzgârları çağırmak için Yunan fırtına tanrısı Zeus’un gücünü göstermesi istenmiş. Elverişli rüzgârları kontrol eden Castor ve Pollux ikizler ile Dioscuri, geceleri yıldızlarının ışığında rotalarını belirleyen Yunan ve Romalı denizcilerin kutsal hamileriymiş .
İbranice İncil’de Yahve’nin denizde bir gemiyi ve tayfasını harap edebilecek veya onu kurtarabilecek deniz fırtınalarını kontrol ettiği şeklindeki İsrail inancı; Hz. İsa’nın Celile Denizi (Taberiye Golü)’nde esen fırtınayı sakinleştirmesi ve bir balıkçı teknesinin mürettebatını kurtarması;
Müslüman denizcilerin Allah’ın denizlerdeki fırtınaları kontrol edebileceğine olan inançları her zaman saygı görmüş, dualara neden olmuş, oluyor da. Efsaneye göre; fırtınalı bir günün ardından Rodos Limanı’na güvenle varan Yunan Cadmuş, denizde yaşadığı sıkıntılar sırasında tanrılara verdiği yeminlere uyarak Yunan denizcilerinin koruyucusu Poseidon’a adanmış bir tapınak yaptırmış. Aynı dönemde Romalı denizciler ve balıkçılar da ton balığı, yunus ve trident balık avlama mızrağıyla sembolleşen Latin tanrısı Neptün’e, benzer korunma dilekleriyle tapıyorlarmış.
Bir Mısır yazıtında, Kenanlı anaerkil tanrı Asera’nın, lakabı olan Byblos ile özdeşleştirilen Hathor’un cenaze gemilerinin yolculuğuna rehberlik etmek üzere dümen tuttuğu söylenir. Kızıldeniz’de Elath Limanı, aynı adı taşıyan deniz tanrıçasına adanmış ve tanrıça, madeni bir paranın üzerinde bir kadirganın koruyucusu olarak betimlenmiş.
Büyük tanrıça Asera’nın inanç eşiti olan Fenike tanrıçası Tanıt’i tanımlayan, tek başına bir hilal ya da hem hilal hem de disk birlikteliğinden oluşan ay sembolü, tanrıça Tanıt’ın koruyuculuğuna işaret edercesine Fenike gemilerinin kıç tarafında dalgalanan bayrak üzerinde yer almış. Afrodit, Helenleşen Mısır tanrıçası Isiş’in Romalı denizciler için olduğu gibi, Yunan denizciler için de koruyuculuk görevini üstlenmiş. Ayrıca, Yunan gemi yapımcıları, ilk gemiyi inşa eden Athena’ya marangozların koruyucusu olarak tapmışlar
Athena’nın Romalı inanç eşiti olan Minerva da denizcilerin hamisi olan bir başka tanrıçaymış. Hıristiyan denizciler tarafından Meryem Ana’ya gösterilen saygının kökleri, Akdeniz’deki işte bu tanrıça ibadetine dayanıyor. Klasik kaynaklar, sayısız burun, ada ve limanın tanrı Herakles’e ve Fenikeli karşılığı tanrı Milqart’a adandığını gösteriyor (Morton, Akdeniz Denizcilerine Özgü İnançlar 2001:266). Gemilere de bu tanrıların adları verilmiş; seyre çıkmadan önce korunma ve seyir sonunda da limana güvenli varışa sükran için dini törenler yapılmış. Bu bağlamda tanrı Serapis de gemi kazası geçirmiş denizcilerin kurtarıcısı olarak anılmış.
Sahildeki Tapınaklar; Akdenizli denizciler, denize açılmadan önce korunma dilemek ve limana güvenli dönüşten sonra şükretmek için sahilde, diğer tanrı ve tanrıçalara da tapıyorlarmış. Limanlarda yapılan dini törenlerdeki tek fark ise, yalnızca denizcilere ve zamanın denizcilik dünyasına özel bir uygulama biçimi kapsamında tanrılara adak olarak model gemiler, çapalar, dümenler, kürekler veya düşmandan ele geçirilen gemilerin baş taraflarının kesilerek sunulmasıymış.
Kenan ve Fenikeli denizcilerinin deniz tanrlarına yaptıkları özel adaklar; Byblos, Ugarit’teki a’l ile Kition-Bamboula ve Tell Sükas tapınaklarına sunulan gemi demirleri ve model gemi buluntularıyla kanıtlanmış durumda. Ayrıca antik yazıtlar ve Yunanistan’da ele geçen arkeolojik eserler, eski denizcilerin kutsal çapa ve dümenlere olan inançları bağlamında, yapacakları seyrin esenliğine için Zeus, Poseidon ve Athena’ya ettikleri ‘özel’ dualara da tanıklık ediyor (Odyssey III.176-79).
Akdeniz’in denizci uluslarının yaşadığı ve yoğun denizcilik kültürünün sonucu olan birçok dini uygulama, Kıbrıs’taki Kition liman sahasında yer alan tapınakların duvarlarına ve tapınak sunaklarına yapılmış gemi grafitilerinde (antik duvar çizimlerinde) de görüntüleniyor
Bronz Çağı’nın Kıbrıslı Kition sakinleri, bu liman tapınaklarına çok sayıda çapa adamışlar. Latin edebiyatının gümüş çağının önemli kişiliklerinden olan Romalı şair, konsül ve hatip Silius İtalicus, Roma’daki bir tapınakta yer alan eserinde, Kartacalılarla yapılan bir deniz savaşından elde edilen ganimetleri (silahları, koruyucu giysileri ve düşman gemilerinin baş taraflarını) tüm ayrıntılarıyla anlatıyor ve kendilerini bu başarıya ulaştırdıkları için tanrılara nasıl teşekkür edildiğini ifade ediyor.
İtalya’da antik Roma kenti Coşa’nın limanını koruyan ve büyük bir olasılıkla Neptün’e adanmış olduğu değerlendirilen mendirek içerisindeki tapınak, denizciler için önemli bir görsel seyir yardımcısı olmanın yanı sıra, bir tatlı su kaynağının da yerini gösteriyor. Denizciler, ana limanlarından uzak engin denizlerde seyrederken güvenliklerini sağlamaya yönelik dini ritüelleri uygulamak ve adaklarda bulunabilmek amacıyla, rotaları üzerinde yer alan ve olağan yerleşim alanı dışında kalan bazı burunlarda, koruyucu tanrılarıyla manevi bağ- lantılarını sürdürebilmek üzere tapınaklar, hatta türbeler bile inşa etmişler. Denizcilerin şu/deniz’ temalı kült uygulamalarının odak noktası olan ve tapınma gereksinimlerini karşılayabilecekleri bu mekânlar, aynı zamanda denizciler için en yaşamsal gereksinim olan tatlı su kaynağının (pınarın) bulunduğu yer veya kendilerinin yaptığı tatlı su depolarıymış.
Denizciler, limanlar arasındaki seyirleri sırasında, yaşam yerlerinden uzak dağlık burunlar üzerindeki kutsal mezar ve lahitleri hem bir inanç göstergesi hem de bir seyir yardımcısı olarak Gözlemliyorlarmış. Bu türbeler, ibadet için kutsallıklarının yanında, denizcilere işlevsel amaçlı olarak da yarar sağlamış; seyir sırasında geminin konumunun belirlenebilmesi için nirengi noktası ve tipik olarak da tatlı su kaynağının yerinin belirteci olmuş.
Fenikeli, Yunan ve Romalı denizcilerin Akdeniz’in doğu kıyısından İspanya’nın Atlantik kıyılarına kadar olan çeşitli yerlerde (Naharıyah, Askelon, Mevorakh, Makmişh, Tell Sükas, Kommos, Capo San Marco, Kition ve Ras ed-Drek), dağlık burunlar üzerine inşa ettikleri bu tapınaklar (daha doğrusu bilerek yapılmış seyir yardımcıları), birçok klasik yazar tarafından tüm ayrıntılarıyla anlatılmış. Örneğin; Malta, herhangi bir yönden adaya yaklaşan denizcilerin seyir güvenliğini sağlamak üzere en az dört Fenike burun tapınağına ev sahipliği yapıyor. Bu Yunan ve Roma yapısı kutsal dağlık burun tapınakları, genellikle taştan ve anıtsal boyutlarda inşa edildiklerinden bugünlere kadar (kalıntıları) ulaşabilmiş.
İlginçtir, bunlardan bazıları günümüzde bile birer seyir yardımcısı olarak işlevini sürdürüyor. Modern İsrail’in kıyı şeridinde yer alan Karmel dağındaki kaya oluşumlarına oyulmuş olarak keşfedilen antik gemi grafitileri, bu kutsal sahil yapısının eski denizciler için ne denli önemli olduğuna işaret ediyor. Benzer biçimde Homeros Odysseia Destanı’nın 24’ncü kitabında Achilles, Menoetius ve Antilochus’un kemiklerinin, o günün ve gelecek çağların denizcileri tarafından denizden sahile yaklaşırken çok uzaklardan görülebilmesi için Çanakkale Boğazı’nın geniş sularının arasında çıkıntı yapan bir burundaki büyük ve görkemli bir höyüğe gömüldüğünü;
12’nci kitapta ise Odysseus’un tayfasından biri olan Elpenor’un, yaşadığı Circe Adası’nın sahildeki en dik burnunun zirvesine gömüldüğünü ve denizden yaklaşırken çok uzak mesafeden görülebilmesi için de küreğinin dik olarak tümülüşün dışına dikildiğini belirtmiş .
Günümüzde, Çanakkale Boğazı’ndan geçen Türk denizciler için denize yarım somun ekmek atmak bir gelenek. Çanakkale Deniz Savaşı’nın Osmanlı’nın zaferi ile sonuçlanmasının ardından başlatılan kara savaşında, kahraman atalarımızın sabah kahvaltısı sadece suda haşlanmış kırık buğday çorbası ile yarım somun ekmekmiş. İşte böyle yetersiz bir savaş kahvaltısı Türk denizcilerini çok etkilemiş olacak ki, aralarında bir gelenek başlamış ve küçük bir yelkenli tekneden büyük bir yük gemisine kadar Türk bayraklı tüm gemİler Çanakkale Boğazı’ndan geçerken Çanakkale Şehitler Abidesi’nin ya da Kilitbahir Tepesi’ndeki “Dur Yolcu” diye başlayan yazıtın önünde denize yarım somun ekmek bırakır ve kahramanlarımız için Fatiha okur, ulusal bayrak kısa süreli mezestre edilerek anıt selamlanır. Benzer bir tören, Edremit Körfezi’nin kuzeybatı ucunda yer alan ve Anadolu’nun en batı noktası olan Bababurnu açıklarında da denize bir dilim ekmek atılması şeklinde yapılır ve seyrin esenlikle geçmesi dileğinde bulunulur veya sağ-salim ana limana dönüşe şükredilir.
Gemideki Kutsal Alan Hem eski (antik) hem de günümüz modern geleneksel denizcilik Kültürlerinde, gemilerin kendilerinin de denizcileri denizin derinliklerindeki tehlikelerden koruyan manevi güçler içerdiğine inanılıyor. Bu olağanüstü görüş veya inanış, kutsal sayılan bir görselin (örneğin baş figürünün) geminin pruvasında veya kıç tarafında uygun bir yere konulması, bir göz resminin hem gemiye rehberlik etmek hem de olası bir kölüğü (nazarı) önlemek amacıyla geminin baş omuzluklarına çizilmesi/boyanması ve genellikle denizcilere yarar sağladığına inanılan kutsal bir varlığın adının gemiye verilmesi gibi çeşitli şekillerde kendini gösteriyor.
Klasik yazarlar da Yunan, Fenike ve Roma gemileri arasında koruyucu tanrıların adlarını taşıyanların çoğunlukta olduğunu, gemilerin baş kısımlarında tanrıları, tanrıçaları ya da ilahi yaratıkları simgeleyen figürler bulunduğunu, hatta gemilerin kıç kısımlarında tanrıların imgelerine tapınmak için özel düzenlemeler bile yapıldığını yazmışlar. Yani, geminin kendisi kadar ibadet sırasında yararlanılan görsellerin yer aldığı bu alanlar da kutsal sayılmış.
Gemide olduğu bilinen bu kutsal malzemelerin kalıntılarına, ülkemizde Uluburun’da bir Geç Tunç Çağı gemisinin kazısında rastlanmış ve gemide bir Suriye-Filistin tanrıçasının heykelciği bulunmuş. Dağınık kalıntılar arasında zorlukla tespit edilen bu heykelcik, geminin baş tarafında, pruvaya yakın bir yerde bulunmuş. M.Ö V. yüzyıla ait bir Yunan ticaret gemisinin Tektaş Burnu’nda yer alan enkazında da yine gemin baş tarafında (pruvasında) iki mermer göz bulunmuş.
Yunanistan’ın Pire liman sahasında, antik savaş gemilerinin kuru havuzlandığı alanlarda yapılan kazılarda da benzer mermer gözlerin farklı örnekleri ortaya çıkarılmış. Marsilya yakınlarında rastlanan bir Roma ticaret gemisi kalıntısında ise tahtadan yapılmış tanrı Priapus figürü bulunmuş.
Denizcilikle ilgili kutsal çizimler (ikonografi), gemilerin kutsal alanlarında da yer almış ve bizler için zengin bir kanıt kaynağı oluşturmuş. Bu çizimler, koruyucu tanrıların yanı sıra tanrıların dünyevi ve göksel âlemler arasında ilişki kuran habercilerine eşlik eden hayvanları da betimliyor.
Bu çizgisel süslemelerdeki farklılıklar, geminin kültürel bağını ayırt etmemize yardımcı oluyor. Örneğin at kafalı gemiler Fenikeliymiş; pruvasında veya kıç tarafında ördek ya da başka bir su kuşu bulunanlar Ege veya Yunan gemisiymiş. Kuğu, bir Roma denizcilik sembolüymüş;
Mısır gemileri ise kutsal sayılan bir koç veya şahin başı görüntülü figürle süslenmiş. Ayrıca, balıkçı gemilerinin ve ticaret gemilerinin hem baş hem de kıç taraflarında konumlanan direklerin şapkalarını çeşitli ilahi semboller süslüyormuş ancak özellikle savaş gemilerinde, direk başında yalnızca bir hilal veya hilal ve disk birlikteliğindeki ay sembolü yaygın olarak kullanılmış.
Dümen, kürek ve çapa gibi bazı gemi malzemeleri de bu tür kutsal süslemeler arasında yer almış. Bu konuda günümüzden de bir örnek vermek gerekirse; geminin lümbaragzında yapılan selamlamanın kaynağı çok eski dönemlere uzanıyor ve dinsel inançlara dayanıyor. Çünkü geleneksel olarak Hıristiyanlar ana direğin alt bölümüne çoğunlukla hac, İsa veya Meryem Ana’nın görüntüsünü kazırken, Müslümanlar grandı direğinin şapkasına küçük bir Kuran-ı Kerim (Mushaf-i Şerif) koyuyorlarmış (Mushaf-i Şerif, “Sancak Mushafı” veya “Direkbaşı Mushafı” olarak adlandırılan, ipek bir kılıf içine konulduktan sonra erimiş balmumuna sokularak şu geçirmezliği sağlanmış, çok küçük boyutlu bir Kur’an-ı Kerim. Bu geleneksel uygulama, günümüzde de özellikle askeri gemilerimizde sürdürülmekte).
Denizciler arasındaki bu dinsel kökenli gelenek, aslında tarihin çok eski dönemlerinde bile Roma ve Kartaca savaş gemilerinde yapılan uygulamalarla benzerlik gösteriyor. Yani, gemiye girip çıkarken yapılan selamlamanın temelinde bu kutsal simgelere ve bu simgelerin bulunduğu kutsal alanlara gösterilen saygı yatıyor.
Yeri gelmişken, Brody’nin belirttiği üzere; bir kutsal gemi süslemesi olan, iki yanında yılana benzeyen kulplar bulunan ve benzetilme yoluyla ‘yılanlı testi’ (veya ‘bardak’) olarak adlandirilan seramik Minos kült eserinin, günümüzde bir kez daha yorumlanması gerektiği ve bu sanatsal yapıtta sunulan görüntünün, Girit Adası’nın çevre sularında seyreden gemilerin direkbaşı görüntüsü olduğu ve yılana benzetilen kıvrımların da yelkeni kontrol etmeye yardımcı olan iskota/ istinga halatlarını ve miyama/gradın patalarını simgelediği yeniden değerlendirilmelidir.
Denizcilere Özgü Cenaze Törenleri ve Defin Uygulamaları
Denizcilerin kutsal inançları ve bununla ilintili uygulamaları, ölülerinin gömülmesine de yansimiş. Denizciler tarafından uygulanan cenaze ve yaş uygulamalarına yönelik ilk bilgiler İbranice İncil’de yer alıyor ve buradaki bir metinde, ölen denizciler için gemilerde cenaze töreni yapılamadığı, tören ve yaş uygulaması için karaya çıkmayı bekledikleri belirtiyor. O günlerin inanışına göre denizde cenaze töreni uygulamasının ve yaş tutmanın gemiyi (hastalıklarla) kirletebileceği düşünülerek tabu olması mümkün.
Antik dönemde Yunan gemilerinde de cenazenin uzun süre gemide tutulmasına izin verilmemiş, günümüzde bile geçerli olan dini inanışlar tarafından da kabul edildiği biçimde ve sınırlı olanaklar çerçevesinde denizde özel cenaze töreni uygulanmış. Yalnızca denizciler için değil, tarihin her döneminde yaşamış insanlar için, sahip oldukları dinsel görüş ne olursa olsun suyun işlevi her zaman aynı;
bütünü parçalar, biçimleri yok eder, ‘günahlardan arındırır’, yani hem canlandırır hem de arındırır. Suyun kaderi, yaratılışın öncülü olmaktır ve sonra bu yaratılışı yutmaktır. Dolayısıyla, açık denizde ölen birinin ‘denize gömülme’si, her açıdan en uygun çözüm tarzı olmuş. Eski dönem denizcilerinin cenaze törenlerine yönelik kutsal inanışları, sadece sahilde bir mezar kazılması ve ölünün bu çukura gömülmesi ile sınırlı değil.
Ugarit, Byblos, Akko ve Ashkelon’un Orta ve Son Tunç Çağı Levanten liman bölgelerine ait bazı mezar kazılarında taş çapalar da bulunmuş. Çünkü taş; sertliği, sağlamlığı ve daya-
nikliliği ile ilkel insanin dinsel anlayışında önemli bir kutsal. Bunun yanı sıra Mısır, Fenike, Yunan ve Roma mezarlarına model gemilerin de konulması yaygın bir uygulama. Gemi resimlerine ise bazı Kartaca ve İsrail mezarlarında rastlanmış. Bu örnekler, ölen kişinin mesleğini gösteren kanıtlar olduğu gibi, denizcilerin yaşamları süresince çok önem verdikleri için koruyucu tanrılarına sundukları ve kutsal saydıkları bazı denizcilik sembollerini mezarlarına da taşıdıklarını gösteriyor.

Sonuç
Antik dönemde yaşamış insanın inançlarını ortaya koymak için yalnızca kavramsal öğeler kullanmadığı, hatta öncelikle simgeler kullandığı kanıtlanmıştır. Korunmak (rakip güçlere, kötü kadere vb. karşı) ve yaşamak (bereket büyüsüyle varlığının süreceğini güvence altına almak vb.) için insan, çeşitli dinsel ‘biçimlere’ doğru çekilmiş ve zamanla da bunlara bağlanmıştır.
Temel dinsel tavırların, insanın evrendeki konumunun bilincine vardığı andan itibaren ilk ve bazılarının ise son kez belirlenmiş olması, ‘tarihin’ dinsel deneyim açısından hiç bir sonuç doğurmayacağı anlamına gelmez. Aksine, insanın yaşamıyla ilgili her şeyin dinsel deneyimde bir yankısı vardır.
Tarih, yeni dinsel deneyimler oluştursa da veya var olan bazı deneyimleri duraklatsa da insanoğlunun dinsel deneyim gereksinimi asla yok olmayacaktır. Denizcilerin, denizde yaşarken ve seyrederken karşılaştıkları bazı benzersiz belirsizlikler ve tehlikelerden kaynaklanan, yalnızca kendilerine özgü inançları, eski Akdeniz toplumlarının genel dini inanışlarının ve kült uygulamalarının bir alt kümesi olarak değerlendirilebilir.
Denizde karşılaşılan olumsuz doğa olaylarından kaynaklanan ‘belirsizlik’ duygusunun yarattığı endişe ve kaygı karşısında denizcilerin bilişsel yapıyı rahatlatan bazı inanç ve ritüeller ürettikleri gerçeği de göz önünde bulundurulmalıdır. Yine de Akdeniz denizcileri arasında ortak kabul gören bazı özel inanç ve uygulamalar, kendilerine özgü bir ‘din’ olarak değerlendirilemez.
Akdeniz denizcileri, tarihin her döneminde kutsal inançlarını ve bununla ilintili dini uygulamalarını çok kültürlü bir ortamda yaşamışlardır. Dolayısıyla, belirli bazı dini inançlar ve uygulamalar, denizcinin kendi kültürü içindeki konumuna göre değişlikler gösterebilir.
İlginç olanı, “eski” diye tanımladığımız çoğu uygulama, çok küçük değişikliklerle günümüzde bile geçerliliğini sürdürebiliyor. Artık gelenek hâline gelen bu özel inanç ve ritüellerin, İskandinav ve Okyanusya denizcilerine özgü uygulamaları da kapsayacak şekilde genişletilip konunun uzmanları tarafından derinliğine irdelenmesinde yarar var.
(Bu çalışma sırasında değerli görüş ve önerileriyle katkı sağlayan, çalışmayı yönlendiren ve beni yüreklendiren Fizik Y. Müh. (E) Deniz Albay Barbaros Hayrettin Yarkın’a teşekkür
ederim.)

KAYNAKÇA
ARTZY, Michal, Mariners and Their Boats at the End of the Late Bronze and the Beginning of the İron Age in the Eastern Mediterranean (Tel Aviv: Journal of the Institute of Archaeology of Tel Aviv University, Vol. 30/2, 2003)
BASCH, Lucien, Le Muşée İmağınaire de la Marine Antique (Athens: Institut Hellénique pour la preservation de la tradition nautique, 1987)
BASCH, Lucien ve ARTZY, Michal, Ship Graffiti at Kition, Appendix in V Karageorghis and M Demas eds., Excavations at Kition. Vol. V. (Nicosia: Department of Antiquities, 1981)
BRODY, Aaron Jed, Each Man Cried Out to His God, The Specialized Religion of Canaanite and Phoenician Seafarers (Atlanta: Harvard Şemitic Monographs 58. Scholars Press., 1998)
BRODY, Aaron Jed, The Specialized Religions of Ancient Mediterranean Seafarers (Oxford: Religion Compass Vol.2, No.4. Blackwell Publishing Ltd., 2008)
BURKERT, Walter, Greek Religion, Translated by J. Raffan, (Cambridge: Harvard University Press., 1985)
ELİADE, Mirçea. Dinler Tarihine Giriş, Çev., Lale Arslan Özcan, (İstanbul: Kabalcı, 2009)
HOMEROS, Odysseia, Çev., Prof. Dr. Abdullah Ersoy, (Ankara: Panama Yayıncılık, 2017)
KOYATASI, Meriç. (2011). Böyle Şaka Olmaz ki…, Milliyet Gazetesi-1 Mayıs 2011. İstanbul.
McCANN, Anna Marguerite, The Lagoon Temple, in AM McCann et al. (eds), The Roman Port and Fishery of Coşa: A Center of Ancient Trade. (Princeton: Princeton University Press., 1987)
MORTON, Jamie, The Role of the Physical Environment in Ancient Greek Seafaring, (Leiden: Brill, Vol. 213, 2001)
NOWAK, Troy J, A Preliminary Report on Opthalmoi from the Tektaş Burnu Shipwreck, Texas: The International Journal of Nautical Archaeology, Vol. 30, İssue 1. Elsevier, 2001)
ROUGÉ, Jean, Ships and Fleets of the Ancient Mediterranean, Trans. by S. Frazer, (Middletown: Wesleyan University Press.,1981)
UNCU, Ebru, Mezopotamya, Anadolu ve Mısır Medeniyetlerinde Güneş Kültü, (Ankara: History Studies, Volume 5, İssue 1. International Journal of History, 2013)
YARKIN, Derya Şerif, Denizci Gözüyle Odyssey Destanı, (İstanbul: Yeni Deniz Mecmuası, Sayı 13. Kırmızı Kedi Yayıncılık, 2019)
YARKIN, Derya Şerif, BAYLAN, Serpil Beril ve YARKIN, Derya Buğra, Derya İçredir Deryayı Bilmez, (Ankara: Telgrafhane Yayınları, 2015

file:///C:/Users/Hp/Downloads/Akdeniz_Denizcilerine_Özgü_İnançlar.pdf
This entry was posted in DENİZ VE DENİZCİLİK. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *