Trump dostları ve Filistin

Trump dostları ve Filistin

CUMHURİYET – Örsan K. Öymen – 11.08.2025


7 Ekim 2023 tarihinde köktendinci terör örgütü Hamas’ın İsrail’e yönelik gerçekleştirdiği terör saldırısından ve bini aşkın İsrailli sivilin bu saldırıda ölmesinden sonra, İsrail’deki Binyamin Netanyahu hükümeti, terörizme karşı orantısız güç ve şiddet kullanarak, Filistin’in Gazze bölgesinde, aralarında çocukların ve kadınların da olduğu, on binlerce sivil insanı katletti.

Bu olay, 21. yüzyılın en büyük katliamlarından birisi olarak tarihe geçti. İsrail hükümeti Birleşmiş Milletler Lahey Adalet Divanı’nda insanlığa karşı işlediği suçlardan dolayı yargılandı; Uluslararası Suçlu Mahkemesi (ICC), Netanyahu’nun insanlığa karşı işlediği suçlardan dolayı tutuklanması ve yargılanması talebinde bulundu.

İsrail’in hem geçmişte Batı Şeria, Doğu Kudüs, Golan Tepeleri ve Gazze’yi işgal etmesinin, hem de Gazze’de gerçekleşen katliamın ve zorunlu göçün arkasındaki en büyük güç ise her zaman ABD oldu. ABD Devlet Başkanı Donald Trump da, ABD devlet başkanları arasında İsrail’e en büyük desteği veren kişi oldu. Trump, bir önceki başkanlık döneminde İsrail’deki ABD Büyükelçiliği’nin işgal altındaki Doğu Kudüs’e taşınması kararını aldı ve böylece işgali onayladı; ikinci döneminde de, hem Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde kullandığı veto hakkıyla hem de İsrail ile aldığı ortak kararlarla, Gazze’deki katliamların ve zorunlu göçün mimarlarından birisi oldu.

AKP Genel Başkanı ve “Cumhurbaşkanı” Recep Tayyip Erdoğan ise buna rağmen Trump ile yakın dost olduğunu her fırsatta yineledi, Trump da kendisine aynı biçimde karşılık verdi; Trump ve Erdoğan, uluslararası ve ulusal alanda, hemen hemen her konuda, yakın işbirliği içinde oldular. Erdoğan bugüne kadar Trump’ı bir defa bile sert bir biçimde eleştirmedi, yarım ağız ve satır aralarında edilgen sitemlerle yetindi; Filistin konusundaki sert eleştirilerini Netanyahu’ya odakladı. Oysa İsrail’in ve Netanyahu’nun arkasındaki en büyük güç ABD ve Trump’tır.

Bu bağlamda, Erdoğan’ın Netanyahu’ya ve İsrail hükümetine yönelik eleştirilerinin de, AKP’lilerin ve Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan’ın katıldığı Filistin ile dayanışma yürüyüşlerinin de hiçbir samimiyeti yoktur. Filistin’in düşmanıyla dost olanlar Filistin davasına sahip çıkamazlar!


AKP’li yöneticilerin, Filistin’e verdikleri desteği, Hamas’a
verdikleri destekle kanıtlamaya çalışmaları da trajikomiktir.

Birincisi, Filistin davası Hamas’ın tekelinde olmadığı gibi, Hamas, Filistin davasının öncüsü de değildir. Filistin davasının öncüsü, ulusal ve laik bir hareket olan Filistin Kurtuluş Örgütü, El-Fetih partisi ve onların kurucusu Yaser Arafat’tır. Bu örgütlenmenin günümüzdeki uzantısı, geçici yönetim merkezi Batı Şeria’da olan Filistin devletidir. Hamas, Filistin devletini temsil etmemektedir.

İkincisi, Hamas, Mısır’daki köktendinci Müslüman Kardeşler hareketi tarafından, FKÖ’yü bölmek amacıyla kurulmuştur ve ABD ile İsrail’in içindeki güç odakları tarafından yıllarca desteklenmiştir. Müslüman Kardeşler, Süveyş kanalının Britanya’nın kontrolünden çıkartılmasını sağlayan Arap ulusal hareketinin öncülerinden Cemal Abdünnasır’a karşı da mücadele vermiştir.

Hamas, finansal açıdan yıllarca, ABD’nin Ortadoğu’daki uyduları olan Suudi Arabistan ve Katar tarafından desteklenmiştir. Gazze’de en güçlü siyasi hareket El-Fetih iken, İsrail’in Gazze’den çekilmesiyle birlikte, Gazze’deki “seçimleri” Hamas kazanmıştır. Çünkü bu süreçte ve sonrasında, Suudi Arabistan’dan ve Katar’dan, yüzlerce milyon dolar, İsrail üzerinden, Hamas’a aktarılmıştır.

Ancak Hamas’ın İsrail’in aleyhinde fazla güçlenmeye başlamasıyla birlikte, önce Suudi Arabistan, ardından Katar, Hamas’tan finansal desteğini çekmiştir. Hamas bunun üzerine İran ile yakınlaşmıştır. Türkiye’deki Trump dostlarının elitleri bu gerçekleri bilmektedirler, ancak bunu kendi tabanlarından gizlemektedirler!

Elbette o taban da bir gün uyanacaktır!



YORUMLAR

DİYANET – YANGIN

Biz, nasıl oldu da, Cumhuriyetin ilk yıllarındaki gibi, yüce Atatürk’ün “Türk milleti zekidir, çalışkandır” tanımlamasından yola çıkarak sevgili kuzenim Bekir Çoşkun’un (haklı olarak) suçlu bulduğu günümüzün “sen” tiplemesine dönüştürüldük? Laiklik ilkesinin ülkemizde kabullenme, uygulanma sürecini incelediğimizde yanıt net olarak karşımıza çıkmaktadır. Geri kalmışlığımızın, toplumsal (ve örgütlü) cehaletimizin, endişelendiren kutuplaşmaların (büyük ölçüde) bilim ve akılcılık yerine kör inancın öne çıkarılıp egemen kılınmasından kaynaklandığını sağduyu ve cesaret sahibi yurtseverlerimizin büyük bir bölümü görüyor, biliyor olsa da, bu gerçeği dile getirmenin riskini göze alanların azınlıkta kalması, inançla ilgili konuları tartışmanın, eleştirmenin hala “tabu” (sakıncalı) hatta suç sayılmasına yol açıyor.

Anayasasında laiklik ilkesi bulunduğu halde bizdeki Diyanet İşlerine benzer devlet kurumlarına sahip başka ülke dünyada var mıdır acaba? Atatürk laikliğe büyük önem verdiği halde çevresindekilerin baskılarına, o dönemin toplum yapısını belirleyen din kurallarına, kemikleşmiş geleneklere bir tek konuda teslim olmak zorunda kaldı ve aşırılıkları önleyeceğini umarak Diyanet İşleri Başkanlığının kurulmasına karşı koyamadı. Atatürk sayesinde etkisiz hale getirilmiş olan irtica canavarını uykusundan uyandırıp en güçlü araç olarak politika sahnesine salma “cinliğinin” mimarlığına ilk soyunanlar (sözde Atatürk hayranı) C. Bayar’a ile toprak ağası A. Menderes olmuştur. O karanlık dönem bir askeri darbe ile kapatıldıktan sonra da laikliği önemsemeyen, gerektiği gibi uygulamayan siyasetçiler ülke yönetimine sürekli egemen olmuştur. Atatürk’ün partisi bile “dinsizlikle suçlanmaktan” korktuğu için bu gidişata karşı koyamamış ve “islamofaşist” diyebileceğimiz bir yönetim uzun süre iktidarda kalabilmiştir. Bu da Diyanet İşlerinin gittikçe güçlenerek ahtapot gibi kollarını her yöne uzatmasına yol açmıştır, ki bunun başında (yaşamsal öneme sahip) eğitim sistemimiz gelmektedir.

Uygar ve çağdaş bir yaşam tarzına, örneğin giyim kuşam alanındaki tercihlerimize karşı saldırıların fetvalar yüzünden arttığına da son günlerde daha çok tanık olmaktayız. Şort giyen bayanlara hakaretler, hatta yaralamalar laiklik ilkesinin ne denli çiğnendiğini açıkça göstermektedir. Diyanet İşleri, bütçe tahsisi bakımından da, halkımızın sırtındaki en ağır yük, bilim ve akılcılık yolunda ilerlememizi zorlaştıran, engelleyen (ayaklarımızdaki) köstek olmayı sürdürmektedir. Diyanetin sayın başkanı, teknoloji ürünü modern araç gereçler yerine, Allahtan medet umarak, halkı yangınlara karşı dua etmeye çağırdıkça, orman yangınlarının sayısı feci şekilde artmış ve yüreklerimiz de derinden dağlanmıştır.

Sevgili Bekir Coşkun’un yıllar önce gördüklerini (başta CHP olmak üzere) muhalif partilerin ve aydınlarımızın da artık görerek, cahil bırakılan halkımızı uyandırmaya, uyarmaya çalışması, yaşamsal önem taşıyan bir “beka sorunu” haline gelmiştir. (Atatürk gibi) felsefeyi, özgür düşünceyi önemseyen, geniş bilgi birikimini cömertçe (ve cesaretle) bizlerle paylaşan Prof. Örsan Öymen’i tüm yurtseverler örnek almalıdır. Aziz kurucusunun gösterdiği bilim, akılcılık, laiklik yolunda ilerlemeye çalışan şimdiki CHP’nin yönetim kadrolarında kendisine görev verilmesinin çok yararlı olacağı görüşündeyim.

Kemal Rastgeldi – 13.08.2025

This entry was posted in ABD - AB - EMPERYALIZM, BOP, İSRAİL - SİYONİZM, ORTADOĞU ÜLKELERİ. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *