DÜNYA SOYKIRIM TARİHİ * Kızılderililerin Acı Dolu Direnişi

Dünya soykırım Tarihi


BÜYÜK SOYKIRIM * Kızılderililerin Acı Dolu Direnişi


Kızılderililer, yerli kültürlerini sürdürürken, 15. yüzyılda Avrupalıların gelişiyle büyük değişimler yaşadı. Kolonizasyon ve savaşlar sonucunda acılar çektiler. Pequot, King Philip’s ve Tippecanoe Savaşları ile Gözyaşı Yolu gibi olaylar, yerli direnişini şekillendirdi. Günümüzde, haklarını savunma ve kültürel miraslarını koruma mücadelesi sürmektedir.

Amerika kıtasının yerli halkları olan Kızılderililer, binlerce yıl boyunca kendi kültürlerini ve yaşam biçimlerini sürdürdüler. Ancak 15. yüzyılda Avrupalıların kıtaya ayak basmasıyla birlikte, bu halkların yaşamları köklü bir şekilde değişti. Avrupalı kolonistlerin yerleşme politikaları ve toprak işgalleri, yerli halklarla Avrupalılar arasında çatışmalara ve trajedilere yol açtı. Bu makale, Kızılderililerin yaşadığı zulümleri, olayların arka planını, önemli savaşları, teknoloji farklarını ve her iki tarafın da yaptığı acımasızlıkları detaylı bir şekilde ele alacaktır.


1. Tarihsel Arka Plan
Kızılderililerin yaşadığı zulümler, Amerika’nın Avrupalılar tarafından keşfi ile başladı. 1492’de Kristof Kolomb’un Amerika’ya ulaşması, Avrupalılar için yeni bir dünyanın kapılarını açtı. İspanyollar, İngilizler, Fransızlar ve diğer Avrupalı güçler, bu yeni kıtada koloniler kurarak yerli halkları ya köleleştirdiler ya da topraklarından sürdüler. Bu sömürgeci yayılma, Amerika’nın farklı bölgelerinde farklı şekillerde etkili oldu. Güney Amerika’da İspanyol fetihçiler altın ve gümüş peşinde koşarken, yerlileri zorla madenlerde çalıştırarak ve onları din değiştirmeye zorlayarak büyük acılar çektirdiler. Aztek ve İnka imparatorluklarının hızlı bir şekilde çökertilmesi, bu zulümlerin en bariz örneklerindendir.

Kuzey Amerika’da ise İngiliz ve Fransız kolonileri farklı bir strateji izledi. İlk başlarda, kolonistler hayatta kalabilmek için yerli halklarla işbirliği yapmak zorundaydılar. Ancak zamanla, koloniler genişledikçe ve tarım için daha fazla araziye ihtiyaç duyuldukça, yerli halklarla olan ilişkiler gerildi. İngilizlerin “böl ve yönet” stratejisi, yerli kabileler arasındaki anlaşmazlıkları kışkırtarak, onları birbirine düşürüp zayıflatmayı hedefledi. Örneğin, İngilizler ile Huron ve Fransızlar ile Algonquin kabileleri arasındaki ittifaklar, 17. yüzyıl boyunca süren kanlı çatışmalara ve ticaret savaşlarına yol açtı. Bu arka plan, Kızılderili halklarının bir araya gelme ve direnme kabiliyetini zayıflattı.


2. Önemli Savaşlar ve Çatışmalar

2.1. Pequot Savaşı (1636-1638)

Pequot Savaşı, İngiliz kolonistlerin Connecticut bölgesindeki Pequot Kızılderilileri ile yaşadığı ilk büyük çaplı çatışmaydı. Savaşın kökeninde, kontrol edilmek istenen kürk ticareti ve Avrupalıların genişleme arzusu yatıyordu. Pequot kabilesi, bölgedeki diğer kabileler gibi kürk ticaretinde önemli bir rol oynuyordu ve bu nedenle İngilizlerin ekonomik çıkarlarını tehdit ediyordu. Savaşın en kanlı olaylarından biri olan Mistick Katliamı’nda, İngilizler ve müttefikleri olan Mohegan ve Narragansett Kızılderilileri, Pequot köyüne gece baskını yaparak yaklaşık 700 Pequot’u diri diri yaktı. Kadınlar, çocuklar ve yaşlılar dahil olmak üzere yüzlerce kişi, çadırların içinde mahsur kalarak can verdi. Bu katliam, yerli halklara gözdağı vermek ve İngiliz yerleşimcilerin gücünü göstermek için yapılan acımasız bir eylemdi. Savaşın ardından Pequot kabilesi dağıtıldı ve hayatta kalanlar köleleştirildi veya diğer kabilelere sığındı.


2.2. King Philip’s Savaşı (1675-1678)

King Philip’s Savaşı, İngilizler ile yerli kabileler arasında yaşanan en kanlı çatışmalardan biriydi ve Yeni İngiltere’deki yerleşimlerin büyük bölümünü harabeye çevirdi. Savaş, Wampanoag kabilesi lideri Metacomet’in (İngilizlerin verdiği isimle “King Philip”) önderliğinde başladı. Metacomet, İngilizlerin sürekli genişleyen yerleşimlerine ve yerli halklara yönelik baskıcı politikalarına karşı direnç göstermeye karar verdi. Savaşın nedeni olarak, İngilizlerin yerli topraklarına el koyması, yerli halkların İngiliz kanunlarına zorla tabi tutulması ve Hristiyanlığı benimsemeye zorlanmaları sayılabilir. Savaş boyunca her iki taraf da büyük kayıplar verdi. Metacomet’in liderliğinde birleşen Kızılderili kabileler, birçok İngiliz yerleşimini yakıp yıktılar, ancak İngilizler bu saldırılara sert karşılık verdi. Savaşın sonunda, Metacomet öldürüldü ve cesedi parçalara ayrılarak halka teşhir edildi. Bu savaş, Yeni İngiltere’deki Kızılderili direnişini büyük ölçüde zayıflattı ve bölgede İngiliz hakimiyetinin kesinleşmesini sağladı.


2.3. Tippecanoe Savaşı (1811)

Tippecanoe Savaşı, yerli halkların Amerikan genişlemesine karşı son büyük direnişlerinden biriydi. Shawnee lideri Tecumseh ve kardeşi Tenskwatawa (Peygamber) tarafından başlatılan bu direniş hareketi, yerli halkları Amerikan toprak işgallerine karşı bir araya getirmeyi amaçlıyordu. Tenskwatawa, kehanetleri ve dini öğretileri ile yerli halkları birleştirmeye çalıştı ve beyazların yerli topraklarından kovulacağını öngördü. Savaşın hemen öncesinde, Tecumseh batıda yeni müttefikler ararken, General William Henry Harrison liderliğindeki Amerikan kuvvetleri, yerli koalisyonunun merkezi olan Prophetstown’a saldırdı. Çatışma sırasında, Tenskwatawa savaş alanında yer almadığı için yerli savaşçılar arasındaki koordinasyon zayıftı ve bu da ağır bir yenilgiye yol açtı. Tippecanoe’daki yenilgi, Tecumseh’in Birliği’nin dağılmasına ve Amerikan genişlemesine karşı direnişin zayıflamasına neden oldu. Tecumseh, daha sonra 1812 Savaşı’nda İngilizlerle işbirliği yaparak Amerika’ya karşı savaşmayı sürdürdü ancak 1813’teki Thames Savaşı’nda hayatını kaybetti.

Tippecanoe Savaşı’nın tasvir edildiği bir resim

2.4. Gözyaşı Yolu (1830’lar)

Gözyaşı Yolu, Amerika Birleşik Devletleri’nin Kızılderililere karşı uyguladığı en acımasız ve insanlık dışı politikalardan biriydi. 1830’da Başkan Andrew Jackson tarafından imzalanan Indian Removal Act, güneydoğudaki Kızılderili kabilelerinin (özellikle Cherokee, Creek, Choctaw, Chickasaw ve Seminole) zorla batıya, bugünkü Oklahoma topraklarına sürgün edilmesine neden oldu. Bu zorunlu göç sırasında yaklaşık 60.000 Kızılderili, yurtlarından sürüldü ve binlerce kişi açlık, hastalık ve kötü hava koşulları nedeniyle hayatını kaybetti. En büyük trajedilerden biri, Cherokee halkının yaşadığıydı. Zorla yürütülen bu göç sırasında, yaklaşık 4.000 Cherokee öldü. Kabile liderlerinden bazıları, sürgün kararına karşı çıkarak Amerikan mahkemelerinde haklarını aramaya çalıştılar. Ancak hukuk zaferlerine rağmen (Worcester v. Georgia), Başkan Jackson mahkeme kararlarını yok saydı ve sürgünleri zorla uyguladı. Bu olay, Amerikan tarihinin en büyük insanlık trajedilerinden biri olarak kabul edilir ve bugün hala yerli halkların kolektif hafızasında derin bir yara olarak durmaktadır.


3. Teknoloji Farkı ve Savaş Taktikleri

Avrupalılar, Amerika’ya geldiklerinde Kızılderililere kıyasla daha gelişmiş silah teknolojilerine sahiptiler. Ateşli silahlar, top ve zırh gibi teknolojiler, Kızılderili ok ve mızraklarına karşı büyük bir üstünlük sağladı. İlk etapta, Kızılderililer bu yeni silahlarla nasıl başa çıkacaklarını bilemiyorlardı. Ancak zamanla, Fransızlar ve İngilizler, yerli halklarla ticaret yaparak ve müttefiklik ilişkileri kurarak, onlara ateşli silah ve barut gibi teknolojiler sağladılar. Bu durum, yerli kabileler arasındaki güç dengelerini değiştirerek, bazı kabilelerin diğerleri üzerinde üstünlük kurmasına yol açtı.

Kızılderililerin savaş taktikleri genellikle gerilla savaşı tarzında, hızlı ve ani saldırılar şeklindeydi. Ormanlık arazilerde pusu kurma, düşmanı gece baskınları ile vurma ve ani geri çekilme gibi taktikler, Avrupalıların düzenli ordularına karşı etkiliydi. Örneğin, Shawnee lideri Blue Jacket ve Miami lideri Little Turtle, 1791’de St. Clair’in Yenilgisi olarak bilinen savaşta Amerikan ordusuna ağır bir darbe indirdiler. Ancak bu taktikler, geniş çaplı bir direnişi sürdürmek için yetersizdi. Avrupalılar, kaleler ve büyük askeri birliklerle bu saldırılara karşı koymayı


4. Önemli Yerli Liderler ve Direnişleri

4.1. GeronimoApache lideri Geronimo, 19. yüzyılda Amerikan askerlerine karşı en uzun süre direnen Kızılderili liderlerden biridir. 1850’lerde Meksikalıların ailesini katletmesi üzerine intikam yemini etti ve bu olaydan sonra hem Amerikan hem de Meksika ordularına karşı yıllarca süren bir gerilla savaşı yürüttü. Geronimo ve adamları, dağlık ve çöl arazilerde hızlı hareket kabiliyetleri sayesinde Amerikan ordusunu defalarca mağlup etmeyi başardılar. Özellikle, 1880’lerin sonlarına doğru yapılan baskınlar, Geronimo’nun direnişinin sembolü haline geldi. Ancak, sürekli süren çatışmalar ve takibin getirdiği baskı, Apache halkı üzerinde büyük bir yıpratma etkisi yarattı. Sonunda, 1886’da Geronimo teslim oldu ve bir savaş esiri olarak hayatının geri kalanını çeşitli yerlerde, özellikle Fort Marion’da, hapsedilerek geçirdi. Onun direnişi, yerli halklar arasında bir kahramanlık hikayesi, Amerikan toplumunda ise bir tehdit olarak algılandı.


4.2. Sitting Bull Lakota Sioux kabilesinin ünlü lideri Sitting Bull, Amerikan ordusuna karşı gösterdiği direniş ve savaşçılığı ile tanınmaktadır. 1876’da General George Armstrong Custer liderliğindeki Amerikan birliklerine karşı yapılan Little Bighorn Savaşı’nda, yerli kuvvetlerin zafer kazanmasında kritik bir rol oynamıştır. Bu zafer, Amerikan tarihinin en büyük Kızılderili zaferlerinden biri olarak kabul edilir. Ancak, zaferin ardından Amerikan ordusu, Lakota ve diğer direnişçi kabilelere karşı amansız bir kampanya başlattı. Sitting Bull, bu dönemde Kanada’ya kaçmak zorunda kaldı ve burada birkaç yıl boyunca saklandı. Yıllar sonra Amerika’ya döndüğünde, Ghost Dance hareketine katıldığı gerekçesiyle tutuklanmaya çalışıldı. 1890’da, tutuklama girişimi sırasında çıkan çatışmada öldürüldü. Onun ölümü, Lakota direnişinin sembolik bir sonu olarak kabul edilir ve direnişin gücünü temsil eden bir figür olarak anılmaktadır. Sitting Bull’un mirası, Kızılderili toplulukları arasında bağımsızlık ve direniş sembolü olarak yaşamaya devam etmektedir.

4.3. Crazy Horse, Lakota Sioux kabilesinin bir lideridir ve Kızılderili direnişinin en tanınmış figürlerinden biridir. Özellikle 1876’daki Little Bighorn Savaşı’nda, General Custer’ın birliklerine karşı yerli kuvvetlerin kazandığı zaferde önemli bir rol oynamıştır. Crazy Horse, askeri stratejileri ve gerilla taktikleriyle tanınır ve Kızılderili kültürünü koruma çabalarına öncülük etmiştir. 1877’de teslim olduktan sonra, daha sonra esir olarak hapsedilmiştir. Crazy Horse’un direnişi, Kızılderili kültürünün ve kimliğinin sembolü haline gelmiştir.


4.4. Red Cloud , Oglala Lakota kabilesinin bir lideridir ve 1866-1868 yılları arasında süren Red Cloud Savaşı’nda önemli bir rol oynamıştır. Bu savaş, Kızılderililerin topraklarının korunması için yapılan en başarılı direnişlerden biri olarak kabul edilir. Red Cloud, Amerikan hükümeti ile imzalanan Fort Laramie Antlaşması’nın öncüsü olmuş ve bu antlaşma, Kızılderili haklarının korunması açısından önemli bir adım olmuştur. Kendisinin liderliği, yerli halklar arasında güçlü bir birlik sağlama konusunda etkili olmuştur.


4.5. Wilma Mankillers, 20. yüzyılda Cherokee Nation’un ilk kadın başkanı olarak bilinir ve yerli hakları mücadelesinin modern yüzlerinden biridir. 1985-1995 yılları arasında görev yaptı ve Kızılderili topluluklarının ekonomik ve sosyal gelişimine odaklandı. Mankillers, Kızılderili kadınlarının liderlik rollerini artırma çabasıyla tanınmakta ve yerli haklarının korunması için sürekli bir savunucu olmuştur.


Bugün Amerika’nın yerli halkları, tarihi zulümler ve adaletsizliklerle şekillenmiş bir geçmişin mirasçılarıdır. Ancak tüm bu acılara rağmen, yerli halklar kültürel direnişlerini sürdürüyor ve haklarını savunmaya devam ediyor. 20. yüzyılda başlayan sivil haklar hareketleri, yerli halkların da kendi haklarını talep etmelerine olanak sağladı. Özellikle 1960’lar ve 70’lerde, AIM (American Indian Movement) gibi örgütler aracılığıyla, yerli halklar toprak hakları, eğitim, sağlık ve kültürel özerklik taleplerini daha güçlü bir şekilde dile getirdiler.Günümüzde de bu mücadele devam ediyor. Örneğin, 2016 yılında Standing Rock Direnişi, Dakota Access Boru Hattı’na karşı yapılan büyük bir protesto hareketiydi. Binlerce yerli ve destekçisi, boru hattının kutsal yerlerden geçmesini ve su kaynaklarını tehdit etmesini protesto etti. Bu hareket, yerli halkların çevresel adalet ve toprak hakları mücadelesinin önemli bir sembolü haline geldi.Amerika’nın yerli halkları, kolonizasyon süreci boyunca büyük acılar çekmiş ve direniş göstermişlerdir. Bu tarih, sadece zulüm ve acılarla dolu değil, aynı zamanda büyük bir direniş ve onur mücadelesinin de tarihidir. Yüzyıllar boyunca süren bu mücadele, bugün hala devam etmekte ve yerli halklar, kendi kültürel miraslarını koruma ve haklarını savunma konusunda kararlı bir duruş sergilemektedirler. Bu tarihin hatırlanması ve anlaşılması, gelecekte benzer hataların tekrarlanmaması için büyük önem taşımaktadır.


https://tarihtenyazilar.com/2024/09/22/kizilderililerin-aci-dolu-direnisi/

This entry was posted in ABD - AB - EMPERYALIZM, ASİMİLASYON, KIZILDERİLİLER. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *