
Dr. Hüseyin S. ÖZTÜRK
Marmara Üniversitesi
Eskiçağ Tarihi Anabilim Dalı
Anadolu’da Isauria (Konya/Karaman civarı), Dağlık Kilikya (Kilikia) ve Pisidya (Pisidia) (Göller Bölgesi) korsanlık/haydutluk faaliyetlerinin en yoğun yaşandığı bölgeler olmuştur. Bu bölgeler coğrafi yapıları dolayısıyla tarih boyunca eşkıyalara ve korsanlara yataklık yapmıştır. Öyle ki, Dağlık Kilikya’nın ve Isauria’nın bu kötü ününden dolayı, ‘Kilikyalı’ ve ‘Isaurialı’ ifadeleri zamanla haydut ve hırsızlarla özdeşleşmiştir:
Dağlık Kilikya, korsanlık ve eşkıyalık için deniz ve kara bakımından son derece elverişli bir topografyaya sahipti. Çok yüksek ve çoğu yerde geçit vermeyen Toroslar’ın ortasında, birkaç vadiye bölünmüş verimli bir düzlük yer almakla birlikte, çoğunlukla silahlanmış olan bölge halkı dağların yamaçlarında ve mağaralarda yaşarlar ve ülkenin etrafındaki dağlar duvar görevi gördüğünden çevre bölgelere saldırırlardı. Özellikle deniz, korsanlara ve eşkıyalara avlanmak için oldukça elverişli imkânlar sunuyordu. Bölge sayısız koyun yanı sıra, korsan ve eşkıya gemilerinin saklanmasına imkân veren pek çok adacığı da içinde barındırır; dağların denize dik inmesi, sahilde konuşlanmış olan korsan gemileri tarafından görülmeden gizlenme olanağı sağlardı. Ayrıca, kıyılarda, avlanılacak olan gemilerin daha uzaklardan görülmelerini sağlayan gözetleme kuleleri ve tahkimli kaleler de mevcuttu.
Bölgenin aşılması ve içine girilmesi güç bir topografyaya sahip olması, soyguncuların takip edilmelerini de önlüyordu. Bütün bunların yanı sıra, Toros Dağları gemi yapımı için gerekli olan keresteyi de sağlamaktaydı. Üstelik Suriye’den Ege ve Batı Akdeniz’e giden ticaret yolu da bu sahillerden geçerdi. İşte tüm bu faktörlerin bir araya gelmesi, bölgenin sakinlerine korsanlık için elverişli şartlar vermişti. Böylece Suriye’den, Kıbrıs’tan, Pamfilya’dan kısacası bütün Doğu Akdeniz’den ve Pontos’tan bu bölgeye gelenler kazançlı bir iş olan korsanlık faaliyetlerine katılmışlardı.
Doğu Akdeniz’de korsanlar ile haydutların ilk kez örgütlenmesi ve bunu bir geçim kaynağı haline getirmeleri, Seleukos krallarının iktidar boşluğundan yararlanarak, MÖ 140 yılında bu krallığa isyan eden Diodotos Tryphon’la (Diyodotos Trüfon) birlikte gerçekleşti. Dik bir kaya üzerine kurulmuş olan bugünkü Alanya Kalesi’nin olduğu yerdeki Korakesion’u (Alanya) ele geçiren Diodotos, Kilikyalı korsanları örgütlemiş ve son derece korunaklı bu harekât üssünden, bütün Doğu Akdeniz sahillerini yağmalamaya başlamıştı.

Böylece korsanlar tarihte ilk kez politik bir güç haline gelmişti. Seleukos Krallığı topraklarının, MÖ 188 yılındaki Roma Devleti ile yapılan Apameia Barışı ile Toroslar’ın gerisine kadar çekilmesinden sonra, Korakesion, Diodotos için oldukça emniyetli bir askeri üs haline gelmiş; elverişli konumundan ötürü daima, Doğu Akdeniz’e yapılacak saldırılar için kullanılmıştı. Bu kent aynı zamanda korsanların her türlü silah, kereste, halat ile denizci kıyafetlerini depoladıkları ve köle satışı yaptıkları bir üs görevi de görmüştü.
Asıl amacı Seleukos Krallığı’nın tahtını ele geçirmek olan Diodotos, bu amacına ulaşmak için Kilikyalıları korsanlığa yüreklendiriyor; hem Kilikyalı korsanları hem de sahip olduğu küçük donanmasını, Doğu Akdeniz’in yönetimini ele geçirebilmek için kullanıyordu. Seleukos Krallığı’nı kendi yönetimi altında birleştirmek isteyen Diodotos, MÖ 140–138 yılları arasında hâkim olduğu Pamfilya ve Kilikya’dan, bunu gerçekleştirebilmek için, aynı zamanda kendine karşı olan Suriye’nin zengin sahil kentlerine de akınlar düzenliyordu.
Ünlü coğrafyacı Strabon’dan öğrendiğimize göre, Diodotos yaptığı bu savaşlardan birini kazanmış, diğerini ise kaybetmiş ve Seleukos Kralı Antiokhos VII. Sidetes tarafından kuşatıldığı yerde intihara zorlanarak öldürülmüştü. Diodotos’un ölümünden sonra da onun takipçileri Korakesion’u ‘kötülüklerin garnizonu’ haline getirmişler; zengin Suriye ve Lübnan sahil kentleri ile Ege’ye akınlar düzenlemeye devam etmişlerdi.
Diodotos’un örnek olduğu bu girişim, MÖ 1. yüzyılda tarihe geçecek birçok haydut şefinin ortaya çıkmasına yol açmıştı. Tiran ya da kral olarak söz edilen bu haydut/korsan gruplarının Niko ve Zeniketes gibi liderlerinden bazıları ise, tarihe geçecek kadar kötü bir üne sahip olmuşlardı.