PADİŞAH, DEVLETİ İŞGAL ORDULARINA TESLİM ETMİŞTİ!!! * ATEŞİ VE İHANETİ GÖRDÜK * AKBAŞ BASKINI – Bölüm I

Bu olayı anlatmadan önce söz büyük şair Nazım Hikmet’de;

Nazım Hikmet – Kuvayı Milliye Destanı 1. Bap


Yıl 1918-1919 Ve Karayılan Hikayesi

Ateşi ve ihaneti gördük
ve yanan gözlerimizle durduk
bu dünyanın üzerinde.
İstanbul 918 Teşrinlerinde,
İzmir 919 Mayısında
ve Manisa, Menemen, Aydın, Akhisar :
Mayıs ortalarından
Haziran ortalarına kadar
yani tütün kırma mevsimi,
yani, arpalar biçilip
buğdaya başlanırken
yuvarlandılar…
Adana,
Antep,
Urfa,
Maraş :
düşmüş
dövüşüyordu………………….


İŞGAL DÖNEMİNDE BİR CESARET VE KAHRAMANLIK OLAYI

AKBAŞ BASKINI – Bölüm I


Türk İstiklâl Harbi cesaret ve kahramanlık örneği olaylarla doludur. İstiklâl mücadelesi veren Türk milleti, bir yandan işgal kuvvetleriyle iş birliği yapan hıyanet gruplarıyla,’ diğer yandan istilâcı güçlerle mücadele ederek ülkeyi savunmak zorunda kalmışlardı. O günün olağanüstü zorlukları içinde milletin ve Milli Mücadele’yi yürütenlerin silâh ve cephaneye olan ihtiyacı fazlaydı. Silâh ve cephane temini çalışmalarına davaya inanmış ve her kademeden kişilerin katkısını da görmekteyiz.

Bu kitapta Akbaş baskını ve ismi olayla özdeşleşmiş olan Köprülülü Hamdi Bey’in baskın öncesi ve sonrası faaliyetleri detaylı olarak anlatılmıştır. İlhami Bebek tarafından hazırlanan bu eserin bilim âlemine faydalı olmasını diliyorum.

Cumhur ASPARUK
Hv.Plt.Korgeneral
As.T. ve Str.E.Bşk.


ÖN SÖZ

Türk İstiklâl Harbi’nin kahramanlık örneklerinden biri de Akbaş Cephaneliği olayıdır. Akbaş Cephaneliği Gelibolu yarımadasında bulunan cephaneliklerin en büyüklerindendi. Burada tahminen 8500 tüfek, 40 ağır makineli tüfek ve yirmi bir sandık cephane bulunuyordu. Mondros Mütarekesi’ nin imzasıyla burası Fransızların kontrolüne verildi. Ayrıca küçük bir Türk birliği de Fransızlara yardımcı olacaktı. O günkü olağanüstü zorluklar içinde Millî Mücadele’yi yürütenlerin silâh ve cephane ihtiyacı fazlaydı. Bu probleme çareler aranıyordu. İhtiyacın bir kısmı İstanbul’daki depolardan silâh kaçırma yoluyla sağlanıyordu. Bu oldukça zahmetli bir yoldu. Her an yakalanma tehlikesi vardı. Diğer bir yol mevcut silâhların tamiri ve kullanılır hale getirilmesiydi. Bu da uzun sürmekteydi. Hatta, Heyeti Temsiliye silâh satın alma yoluna dahi gitmişti. Ancak bu tür teşebbüsler silâh ihtiyacım gidermeye tek başına bir anlam ifade etmiyordu.

Araştırmamızda, millî kuvvetlerin Akbaş cephaneliğine yönelmelerinin sebeblerini ve bu baskınla ismi özdeşleşmiş bir duruma gelmiş olan Köprülülü Hamdi Bey’in çeşitli alanlardaki faaliyetlerini işlemeğe çalışacağız. Bu arada bu baskın neticesinde Mustafa Kemal Paşa’nın, İngiliz ve Fransızların teşebbüslerini ve Osmanlı Hükümeti’nin olayla ilgili açtırdığı soruşturmayı ortaya koymaya çalışacağız, özellikle Akbaş olayı üzerine İtilâf Devletleri’nin tepkileri ve olayın cereyan ettiği mahallin askerî yöneticileriyle Heyeti Temsiliye Başkam Mustafa Kemal’in yazışmaları yeni belgeler ve bilgiler ışığında ortaya konulmuştur.

Yazar İlhami BEBEK


1. Mondros Mütarekesi ve Sonuçlan

Altı yüzyıl gibi uzun bir hayat sürmüş olan Osmanlı Devleti’nin en son katıldığı Birinci Dünya Savaşı’ndan yenik çıkması, Türk milletinin geleceğinde bir dönüm noktası olmuştur. Osmanlı Devleti Birinci Dünya Savaşı’na içerdeki ve dışardaki olumsuz gelişmeler neticesinde girmişti. Devletin ekonomik yapısı 1854 yılından beri dışarıdan alman borç yüzünden oldukça sarsılmıştı. Ayrıca toplumsal ve askerî sorunlar da devleti sarsan diğer unsurlardı. Devlet Avrupa’daki bloklardan birine girerse bu problemi çözeceğini sanıyordu.

Nitekim bu anlayışla harbe Almanya yanında girilmiştir. Osmanlı Devleti bütün olumsuzluklara rağmen en az müttefikleri kadar direnç gösterebildi ise de, yenilmekten kurtulamadı. En güçlü müttefiki Almanya’nın 4 Ekim 1918’de barış istemesinden sonra 20 Ekim 1918’de esir İngiliz Generali Towsend aracılığıyla barış için resmen başvuruda bulundu. Osmanlı Devleti’nin barış istemesinde çeşitli nedenler vardı.

Bu nedenlerden belki de en önemlisi Bulgaristan’ın 15 Eylül’de İtilâf orduları karşısında yenilgiye uğramasıdır. Yenilgi üzerine Bulgarların savaştan çekilmesi Makedonya cephesinde büyük bir boşluğun doğmasına yol açmıştı. Bu durum Osmanlı yöneticilerinde haklı bir paniğe yol açtı. Bulgarların 20 Eylül’de ateşkes antlaşması imzalaması, İtilaf Devletleri’ne İstanbul yolunu açıyordu.- Osmanlı yöneticilerinin endişesi yerindeydi.

Başka bir neden de, Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Woodrow Wilson’un savaş sırasında, 8 Ocak 1918’de ortaya attığı “14 Barış İlkesi”nden Osmanlı Devleti’ni ilgilendiren 12 nci maddenin yarattığı  umuttu, [(1) Yavuz Abadan; İnkılâp Tarihine Giriş, Ankara, 1962, s.35.]

Buna göre Osmanlı İmparatorluğu’nda Türk millî camialarına tam ve emin bir egemenlik sağlanacaktı. Mondros Mütarekesi’ne varan ve onu takip eden siyasî gelişmede bu beyannamenin büyük manevi tesiri olmuştur. Millî hâkimiyetinin ve bağımsızlığının her türlü hâlelden masun kalacağı teminatını bu beyannamede gören Türk unsuru arasında, boşuna kan dökülmesinin lüzumsuzluğu ve Amerika’nın aracılığıyla millî emelleri gerçekleştiren bir barışa varılabileceği kanaati kökleşmiş bulunuyordu.

Nitekim bu görüşler doğrultusunda ortaya atılan “Amerikan mandası” daha sonra Anadolu’da bazı milliyetçiler arasında da önemli taraftar bulacaktır. Öte taraftan Damat Ferit’in önderi bulunduğu başka bir grup da “İngiliz himayesini” savunuyordu. İngiliz himayesine girmeyi göze almış bulunanlar 20 Mayıs 1919’da İngiliz Muhipleri Cemiyeti’ni (The Friend of England Association) kurdular. Cemiyetin kurucuları arasında padişah damatlarından vezirlere, devlet şûrası üyelerinden ordu komutanlarına kadar yüksek dereceli bürokrat ve subaylar da yönetici ve üye olarak görev almışlardı. (2) Cemiyetin önde gelen liderlerinden Sait Molla’nın Anadolu’daki belediye başkanlarına çektiği telgraflarda;

“…biricik kurtuluş yolunun İngiliz manda ve himayesi olduğunu” ısrarla vurguladığını görmekteyiz. (3)

İngiliz Muhipleri Cemiyeti ile Hürriyet ve İtilâf Partisi ortak çalışmalarda bulunuyorlardı. Buna örnek olarak cemiyetin İngiliz papaz üyesi olan Rahip Frew ile Sait Molla’nın beraberce çalışmaları gösterilebilir. (4) Devleti kurtarmak için düşünülen Amerikan ve İngiliz himayeciliği görüşünün dışında beliren diğer bir eğilim de bölgesel kurtuluş yolları ile ilgili idi. Bu görüşleri savunanlar da Batı Anadolu’nun ve Trakya’nın Yunanistan’a verilmesi, Karadeniz bölgesinde bir Rum Pontus ve Doğu Anadolu’da bir Ermeni devletinin kurulması ile, Kilikya ve yöresinin Fransızlarca işgal edilmesini engellemek için çabucak örgütlenmeye
başlamışlardı. Bu bölgelerde yaşayanlar, Osmanlı Devleti ‘nin ortadan kaldırılacağına, Osmanlı ülkesinin paylaşılacağına oldu bitti gözüyle bakarak, kendi başlarını kurtarmaya çalışıyorlardı. (5) Bu amaçlarım gerçekleştirebilmek için ve Mondros Mütarekesi’nin imzasından hemen sonra Anadolu’nun kaderini işgalcilerin ellerine bırakmama kararı almışlardır.


(2) Tarık Zafer Tunaya; Türkiye’de Siyasal Baskı, 1986, İstanbul, s.472.
(3) a.g.e.; s.475.
(4) a.g.e.; s.474.
(5) M.Kemal Atatürk; Nutuk 1919-1920, c.l, İstanbul 1973, Onüçüncü Basılış, s.11-12. Milli Eğitim Basımevi,


Naci Kaptan * Bölüm I / Devam edecek

This entry was posted in ABD - AB - EMPERYALIZM, ATATURK, İHANET VE YABANCI YANDAŞLAR, Tarih, TARİHE - AYDINLANMAYA - CUMHURİYETE NOT DÜŞENLER. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *