30 Ağustos Zaferi ve 31 Ağustos 2025 Türkiyesi

30 Ağustos Zaferi ve 31 Ağustos 2025 Türkiyesi

CUMHURİYET – Emre Kongar – 29.08.2025


Mondros ve Sevr, tarihin bir anda oluşmuş beklenmedik bir sonucu değil, yüzyıllardır Batı’nın Osmanlı ile devam eden Haçlı Savaşları Süreci’nin, “Doğu Sorunu”, veya “Hasta Adam’ın paylaşılması sorunu” dediği sorunun, beklenen, doğal bir sonucuydu. Ünlü tarihçi Toynbee’nin ve onun öğrencisi olan Huntington’un tarihe bakışıyla, Batı Uygarlığı, Türk/İslam uygarlığını mağlup etmişti.

Toynbee ve onun öğrencisi olan Huntington tarihi bir “Uygarlıklar Savaşı” olarak görürler. Toynbee, her uygarlığın, ancak bir düşmanla, bir “meydan okumayla” karşılaşırsa, onu yenerek gelişebileceğini, yoksa, rehavete kapılıp gevşeyeceğini ve gerileyeceğini iddia eder. (Toynbee’nin bu kuramı çok ciddi olarak İbn Haldun’un yerleşik ve göçebe toplumlar arasındaki mücadele modelini andırır.

Nitekim, Sovyetler’in çöküşünden sonra Huntington’un “Uygarlıklar Savaşı” kitabı, bu anlayış üzerine, Batı Uygarlığı’nın karşısındaki yeni “Meydan Okumaları” belirlemek ve Batı’nın düşmansız kalarak “Dinamizmini yitirmesini, atalete düşmesini” engellemek için yazılmıştı. Önce İslam ve sonra da Sind Uygarlığı (Çin), sırasıyla, yenilmesi gereken düşmanlar olarak tanımlanıyordu.

İşte Batı, bu kuramlara uygun olarak kendisine yüzyıllardır “meydan okuyan” (challenge) ve onu diri tutarak geliştiren Türk/İslam Uygarlığı’nı yenmişti. Ama Toynbee de Huntington da benim Evren’in (Kâinat’ın), Doğa’nın ve dolayısıyla İnsanın da beş varlık kuralından biri olarak gördüğüm Diyalektik gerçeğini hesaba katmamışlardı.

Dâhi bir düşünür, dâhi bir komutan ve dâhi bir devlet kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, Batı’nın bu saldırısı karşısında, Türk/İslam uygarlığını yeniden ayağa kaldırdı ve Batı’yı yenerek Türkiye Cumhuriyeti’ni kurdu. Kurtuluş Savaşı’nı kazanan Mustafa Kemal Paşa’nın emrindeki Kuvayı Milliye’nin yendiği düşmanları şöyle sıralamak olanaklıdır:

İngilizlerin işgalci askerleri.
Fransızların işgalci askerleri.
İtalyanların işgalci askerleri.
Batıdan çıkartma yapan Yunanlar.
Doğudan saldıran Ermeniler.
İçeriden saldıran Padişah Ordusu. (Süleyman Şefik Paşa ve onun istifasından sonra Ahmet Anzavur Komutasındaki Hilafet Ordusu-Kuvayı İnzibatiye.)
İçeriden saldıran isyancı çeteler.
Yunanlara sığınan ve İnönü Savaşı’nda Kuvayı Milliye ordusuna saldıran Ethem ve arkadaşları. (Kuvayı Seyyare).

Elbette Toynbee ve Huntington Emperyalizmin temsilcileri ve sözcüleridir. Bu nedenle ürettikleri kuramlar, sömürmek istedikleri devletleri, din, mezhep, ırk, milliyet, dil ve kültür kimlikleri üzerinden böler. Şimdi sıra, Batı’yı mağlup eden Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’ni Huntington’un kitabında önerdiği gibi, bölmeye gelmiştir.

Hıristiyan inancına sarılarak Türkleri kötüleyen Toynbee’nin oluşturduğu ve Atatürk Türkiye’sini parçalamak isteyen Faşist öğrencisi Huntington’un da kullandığı ünlü “Meydan Okuma ve Karşı Koyma” kuramına göre de “Uygarlık kuran” bir zaferdir.

Diyalektik gerçeklik hükmünü icra etmiş, Türkiye, Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde, Batı’nın saldırısına, “Meydan Okuması”na karşı koyarak “Ulusal Uygarlığının Gücünü” ispat etmiştir. Atatürk Cumhuriyeti’ni, içeriden de dışarıdan da yıkmaya, kimsenin gücü yetmeyecektir!

Ama Atatürk düşmanları elbette boş durmuyorlar.
Hem Batı hem Arap Emperyalizmi el ele, tam sürat eylemdeler:
Kürtler üzerinden bölücülük yetmedi.
Pontus Rumları ve Ermeniler üzerinden de Emperyalizmin saldırısı devam ediyor.
Sıra kahraman Çerkeslere gelmiş anlaşılan.
Öteki etnik ve mezhepsel grupları yazmıyorum bile!
(Benim, aileden dolayı Çerkeslere özel bir sevgim var.)

Şu aşağıdaki ilana bakar mısınız?

Bunu sevgili genç ve değerli Tarihçi arkadaşım Sinan Meydan’ın X hesabında gördüm:

Şöyle diyordu Meydan:

Hayaldi gerçek oldu!
Şeyh Sait
İskilipli Atıf
Vahdettin
Damat Ferit
Derken…
Şimdi de Ethem…

Son yıllarda Kurtuluş Savaşı’nda ve sonrasında ne kadar işbirlikçi, ne kadar vatan haini varsa hepsini “kahraman” ilan etme modası devam ediyor. Bu iletisinin arkası da vardı ve Ethem’in kim olduğunu anlatıyordu. Okumanızı dilerim. Ama ben buna hemen bir yanıt verdim:

Ethem elbette haindir. Adının başındaki Çerkes lâkâbının (birinci a ince, kâğıt’taki gibi, ikinci a uzun, âzamî’deki gibi) Çerkeslerin temsilcisi olmasıyla bir ilgisi yoktur: Zulme direnen Kahraman Çerkeslerin de yüz karasıdır!

This entry was posted in ATATURK, İHANET VE YABANCI YANDAŞLAR, Tarih. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *