ÖNCE YARGI VE ADALET DEVŞİRİLDİ * ADALET DAĞITANLARIN DURUŞMADA UYUMALARI SİZİN HAPİSHANEDE ÇÜRÜMENİZDEN DAHA ÖNEMLİDİR! * GÜNÜMÜZDE HUKUKÇUNUN CÜBBESİ!!!

ADALET DAĞITANLARIN DURUŞMADA UYUMALARI SİZİN
HAPİSHANEDE ÇÜRÜMENİZDEN DAHA ÖNEMLİDİR!

Bir ülkede HUKUK ve ADALET ÇÖKERSE, devlet de ÇÖKER

Naci Kaptan – 29.04.2025


Radikal’den İsmail Saymaz’ın haberine göre, İzmir’de, yasadışı Maoist Komünist Parti (MKP) adına faaliyet yürüttükleri suçlamasıyla 13’ü tutuklu 22 sanık hakkında açılan, “kavurmanın silah sayıldığı” yargılamanın ilk duruşması, İzmir 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 2 – 5 Ekim arasında görüldü. Yargılama sırasında duruşmaların son bir buçuk gününe başkanlık eden Hakim Dilek Öztürk, dava sırasında uyudu.

Radikal – 06 Aralık 2013


Hakim Öztürk’ün uyuklarken resmi çekildi. Daha sonra avukatlardan Gül Kireçkaya, söz alarak, Hakim Öztürk’e yargılamayı uyuyarak geçirdiğini söyledi. Bütün bu diyaloglar da duruşma tutanaklarına şöyle geçti:

* Mahkeme Başkanı Dilek Öztürk : Evet, sanık müdafilerinin mütalaaya ve tutukluluğun devamına ilişkin mütalaaya yönelik beyanlarını, tahliye taleplerini almaya başlıyoruz.

* Avukat Gül Kireçkaya: Şimdi savcılığın mütalaasına karşı açıkçası diyecek bir şey bulamıyorum onu söyleyeyim öncelikle. Çünkü savcılığın zaten soruşturmayı yürüten savcı olmaması nedeniyle dosyadaki 10 bin sayfa tapeyle gidip de iddianamedeki iddiaları karşılaştırıp da doğrusunu görüp araştırıp nasıl diyeyim bir karara varabildiği inancında değiliz. Burada insanların özgürlüğü söz konusuyken sayın savcının nasıl da bunu çok rahat bir biçimde ifade edebildiğini de anlamış değilim. Bu insanlar son derece yalın bir biçimde kendi gerçekliklerini anlattılar. Tabi siz tam bir buçuk gün boyunca uyuduğunuz için sayın başkan çoğuna vakıf olamadınız.

* Mahkeme Başkanı Dilek Öztürk : Kimi kastediyorsunuz uyumakla?

* Av. Gül Kireçkaya: Uyudunuz sayın başkanım çünkü biz gördük ve hakim beyi de uyardık sayın başkanı da uyarmıştık. Ben uyarmıştım.

* Mahkeme Başkanı Dilek Öztürk : Beni uyarsaydınız madem uyuyorum.

* Av. Gül Kireçkaya: Mahkemeyi yöneten kişi başkan olduğu için başkanı uyarma gereği duydum hakime hanım. Şimdi bu şekilde siz kararların altına nasıl imza atıyorsunuz onu anlayabilmiş değilim.

https://www.memurlar.net/haber/436670/bir-uyuyan-hakim-skandali-da-izmir-de.html


Sanmayınız ki sözde adalet dağıtacak olan yargı mensuplarının duruşma sırasında UYUMALARI nadir görülür. Bu haber de bir başka uyuma olayı. Hem de Anayasal Gösteri hakkını kullanırken polis tarafından yakın silah atışı ile katledilen Ethem Sarısülük’ün öldürülmesi olayı. Yani olay çok ciddi ve ağır bir konu. Cinayet davasında bile hem de horlayarak uyuyan yargıdan, yargıçtan, savcıdan gerçek bir adalet beklemek hiç gelmeyecek olan GODO’YU BEKLEMEK gibidir. Gerçek şudur ki, bu Savcı/ Yargıç hakkınızda KARARI zaten vermiştir. Yargılama sadece bir tiyatrodur…

Şayet insanların yaşamını derinden etkileyen, özgürlüklerini ve de yaşam hakkından zaman alan bir kürsüde sizin hakkınızda karar verecek olan kişiler ADALETİN VE HAK/ HUKUKUN yüceliğini önemsemezlerse mesleki yozlaşma süreci içinde YAŞAM HAKKINIZI GASP EDERLER… Konu bu kişilerin cezalandırılmaları değildir. Asıl konu ADALET dağıtacak kişilerin ellerindeki gücü kötüye kullanacak kadar vicdansız olmaları ve var olan kamu sistemi içinde kendilerini atayan Üst Gücün de vicdansız ve liyakatsız olmasındandır.

Naci Kaptan – 29.04.2025


Çizim Anton Brand

Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) Ethem Sarısülük’ün öldürülmesiyle ilgili davanın üçüncü duruşmasında uyuyan savcı Mustafa Şahin ve Ankara 6. Ceza Mahkemesi heyeti üyesi Cevdet Bak hakkında inceleme başlattı.

Serhat Korkmaz, “Uyuyan Savcı, Mağdur Sanık” başlıklı haberinde olayı şöyle anlatmıştı:

“Duruşma sürerken savcı da ara ara uyuyordu. Kimi zaman kürsüye doğru uzanıyor kimi zaman da koltuğuna yaslanıyordu.” Savcının uyuduğu anki görüntüleri önce sosyal medya sonra da basında yayınlandı ve büyük tepki çekti.

Bunun üzerine HSYK “tarafsızlıklarına gölge düştüğü” gerekçesiyle davadan çekilen mahkeme heyeti hakkında inceleme kararı aldı.

İlk “uyuyan hakim” değil
19-22 Aralık’ta Ümraniye Cezaevi’nde yapılan Hayata Dönüş Operasyonu sonrasında 267 askeri personele açılan davanın mahkeme heyeti de HSYK’ya şikayet edilmişti. Şikayet gerekçeleri arasında, mahkeme heyetinden Mehmet Ali Önen’in duruşma sırasında avukatlar konuşurken “uykuya dalması ve horlaması” vardı.

https://bianet.org/haber/uyuyan-savci-ve-hakime-inceleme-151794


Suçun üstünü örten cüppe

CUMHURİYET – Barış Terkoğlu – 28 Nisan 2025


Cumhuriyet, ayrıcalıkların reddedildiği rejimdir.
Onu savunacak savcının cüppesi imtiyaz üretiyorsa ne yapacağız?

Okullara gidiyor, genç gazetecilere mesleği anlatıyorum. Ancak ne yalan söyleyeyim, “Muhatabına sorun” dediğimiz evrensel gazetecilikteki yanıt hakkının, bugünün Türkiye’sinde “Olmasa da olur” haline geldiğini görüyorum. Yanlış anlamayın, “Böyle olmalı” diye düşündüğüm için değil. Yargıya dert anlatmaktan kurtulmak için.

Hayır, meşhur bilirkişi röportajından gözaltına alınan gazetecileri tekrar anlatmayacağım. Ya da Murat ile Timur’un, yanıt hakkı verdikleri yasadışı bahis tutuklusunun şikâyetiyle, az kalsın tutuklanması konusuna girmeyeceğim.

Bu kez mesele başka.

ADAM VURAN SAVCI

Şöyle anlatayım…H.Ç. Kilis Adliyesi’nde halen görev yapan bir savcı. Fakat onu haber haline getiren başka özellikleri de var.

Bir, AKP’nin eski Şehitkamil ilçe başkanı olması.

İki, İlçe başkanıyken trafikte tartıştığı bir adamı silahla vurması.

Üç, FETÖ’nün hâkim ve savcı adaylarını yargıya soktuğu ortaya çıkan ve 15 Temmuz sonrası KHK ile kapatılan Müdafaa Demokrasi ve Hukuk Derneği’ne 31 Mart 2016’ya kadar üyeliğinin devam etmesi.

Dört; Bir Cumhuriyet savcısı olarak sosyal medyada, iktidara övgü, muhalefete sövgü mesajları paylaşması.

Barış Pehlivan, 7 Ekim 2022’de gazetemizde bu olayı somut olgulara dayanarak yazdı. Elbette haber değeri vardı. Zira adam vurmuş, FETÖ’nün yargı derneği üyeliği yapmış, eski ilçe başkanı bir savcı; habercilikte tam da “insanın köpeği ısırması” denen türde, olağandışıydı. En azından öyle sayılmalıydı. Öyle ya, Türkiye derecesi yapmış yargı adaylarını eften püften gerekçelerle eleyen mekanizma H.Ç’ye kapılarını açmıştı.

SAVCI KABUL ETMİŞ

Üstelik…Pehlivan fazlasını da yapmış. Savcı H.Ç’yi arayıp dört olayı da sormuş. Cevaplarını yazılı olarak yer vermiş. Merak ediyorsanız…

Trafikte tartıştığı adamın üstüne levyeyle saldırdığını, bu nedenle vurduğunu söylemiş. Geçmişte AKP ile FETÖ’nün kendi ifadesiyle kolkola olması nedeniyle, partideki avukatların topluca FETÖ’nün derneğine üye yapıldığını, bir türlü ayrılamadığını anlatmış. Eski AKP ilçe başkanı olduğunu da sosyal medya mesajlarını da kabul edip objektif olmaya çalıştığını iddia etmiş.

Derken…

Belli ki Pehlivan’ın yazısı da kendi verdiği cevaplar da ortalığı karıştırmış. Yazıdan 18 gün sonra, Pehlivan’dan şikâyetçi olmuş.

Hayır, bu kez “Ses kaydı yayınladı” suçlaması yok. “Tehdit etti, şantaj yaptı” da yok. Suçlama iddianamede şu: “Belli bir meslek ve sanatın sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle kişiler arasındaki konuşmaların alenen ifşa edilmesi, belli bir meslek ve sanatın sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle kişisel verileri hukuka aykırı olarak ele geçirmek veya yaymak.”

FETÖ’NÜN DERNEĞİ KİŞİSEL VERİYMİŞ!

İddianamede de Pehlivan’ın yazdıklarının doğru olduğu kabul edilmiş. Ancak şöyle suçlanmış:

“Müştekiye ait GSM numarasına hukuka aykırı şekilde erişilerek, dernek üyeliği ve adli sicil kaydı hususunda müşteki ile aralarında geçen konuşmanın yayımlandığının görüldüğü, GSM numarası, dernek üyeliği ve adli sicil kaydının kişisel veri niteliğinde olduğu…”

Savcının telefonunu bulup aramak, o dönem haberlere düşmüş sabıkasını yazmak, FETÖ’nün derneği üyeliğinden bahsetmek kişisel veri ihlali sayılmış! FETÖ iltisakının, konu yargı olunca “Ne geneli özel özel” olduğunu da öğrenmiş olduk! Savcı olunca “Sana ne benim FETÖ derneği üyeliğimden” deme hakkınız olduğunu da!

Aman canım, davadan bir şey çıkmaz demeyin…

Savcı H.Ç., şikâyetini Cumhuriyet’in bulunduğu adresteki savcılığa yapmamış. Görev yaptığı Kilis Adliyesi’ne yapmış. Adliyede arkadaşı olan savcı, itirazlara rağmen, “Yetkili benim” diyerek Pehlivan aleyhinde iddianame hazırlamış. Sıkça odasının önünden geçtiği hâkim yargılamaya başlamış. Ve 11 Nisan’da Kilis 1. Asliye Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmada yine arkadaşı olan öbür savcı 9 yıla kadar ceza istemiş. Kilis’teki hâkim tam karar verecekmiş ki avukatların süre istemesiyle önümüzdeki çarşambaya ertelemiş. Kurtların birleşip kuzu yargıladığı bu tiyatrodan adalet beklemek aptallık değilse saflık olur!

Hikâye böyle…

Ey genç gazeteciler!

Hocalarınız “cevap hakkı” dese de gerçek hayat pek öyle değil. Soru soruyorum derken bir bakmışsınız, “hem paralel hem partili, gerektiğinde adam vuran sözde yerli ve milli yargı”ya çarpmışsınız!

Ah kırmızı satenli siyah cüppe… Suçun üstünü örtüyorsan Cumhuriyeti yeniden kurmamızın zamanı çoktan gelmiştir.

Not: Geçen hafta bu köşede Ahmet Zeki Üçok ile röportaj yapmıştım. Üçok, Hava Harp Okulu lojmanlarında bulunan markette içki reyonunun siyah perde ile kapatıldığını söylemişti. Röportajdan sonra mevcut okul komutanına yakın kaynaklar aradı. Olayın bir önceki komutan tarafından yapıldığını söyledi. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı ise okulun taşınmasına yönelik fizibilite çalışması yapıldığını kabul ederken arazinin satışı iddiasını reddetti. Yine de yanıt hakkı gereği yazıda yer veriyorum.

This entry was posted in HUKUK-YARGI-ADALET, YOZLAŞMA - AHLAKSIZLIK. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *