HERESTETİK POLİTİK YÖNTEMLER VE HUBRİS SENDROMU, GÜÇ ZEHİRLENMESİ

HERESTETİK POLİTİK YÖNTEMLER VE
HUBRİS SENDROMU, GÜÇ ZEHİRLENMESİ


Yazı başlığı biraz tıbbi olsa da yazının özü otokratik, buyurgan, diktatör yönetimlerin ve yöneticilerin hüküm sürdüğü ülkelerde var olan, özellikle muhaliflere uygulanan siyasal zulüm, baskı, sansür, susturma, cezalandırma, tutuklama, hapsetme yöntemlerini uygulayan yönetime ve yöneticilere, zalim uygulamalarına ve anti-demokratik çıkarcı keyfi politikalarına ışık tutmak amaçlıdır.

Naci Kaptan – 25.03.2025


İktidar, tüm ihtirasların en aşikâr olanıdır. İktidara susamışlık, insanın aklını başından alan bir ihtirastır. Zihindeki duyguların en ateşlisi iktidar hırsı ve hükmetme arzusudur. (Cupido dominandi cunctis affectibus flagrantior est.1 Tacitus, Annales)

Eskiden de böyleydi, şimdi de öyle! Her asırda, her coğrafyada, her zaman ve her yerde siyaset böyle bir şey: yalan/dolan, kandırma/aldatma, kayırma/kollama, istismar/suistimal… Algılanan siyasetçi kimliği de bir o kadar kötü…..

Politik manipülasyonlar arasında gerçekleri saptırma, yalan-kandırma, millete övgü, retorik, oy ticareti, oy satın alma, hizmet kayırmacılığı, hileli seçim bölgesi taksimatı, gündem kontrolü gibi yol ve yöntemler bulunur. Herestetik sanatında iktidarı kazanmanın yollarının başında despotun milletle bütünleşmesi ve milleti övgü dolu sözlerle selamlaması (“aziz millet”, yüce millet” v.b.) önem taşır.

Herestetik, bir siyasi liderin ya da bir siyasal partinin muhtelif politik manipülasyonlar ve politik manevralardan yararlanarak iktidarı kazanma ve iktidarda kalma stratejileri (taktikleri) yürürlüğe koyması demektir. Herestetik, kazanmak için her yolu ve her aracı meşru ve mübah gören yalanlara dayalı Makyavelizm felsefesini benimser.

Despotun iktidar hırsı onu muhtelif politik manipülasyonlar uygulamaya sevk eder. Politik manipülasyonlar arasında yalan, kandırma, millete övgü, retorik, oy ticareti, oy satın alma, hizmet kayırmacılığı, hileli seçim bölgesi taksimatı, gündem kontrolü gibi yol ve yöntemler bulunur.

Herestetik sanatında iktidarı kazanmanın yollarının başında despotun milletle bütünleşmesi ve milleti övgü dolu sözlerle selamlaması (“aziz millet”, yüce millet” vs.) önem taşır. Aynı şekilde despot “edebî sanatlar”ı da öğrenmeli ve konuşmalarında sıklıkla kullanmalıdır.

Dar anlamda siyasal partiler arasında “oy ticareti” olarak tanımlanan log-rolling geniş anlamda siyasal aktörler arasındaki karşılıklı menfaate dayalı iş birliğini (ittifak) ifade eder. Birbirinden tamamen ayrı düşünce ve ideolojilere sahip olan muhtelif kişiler ve/veya gruplar “menfaat” sözkonusu olduğunda da bir araya gelerek anlaşmak ve uzlaşma yolunu tercih ederler.

Aşırı iktidar hırsı peşinde koşan despot muhtelif siyasi partiler ile negatif oy ticareti (vote trading) yapabilir; bazı kirli “ittifak”lara girişebilir; gizli “mebus pazarları”nda oy satın alma (vote buying) çabası içinde olabilir.(1)


HUBRİS SENDROMU

Hubris ya da hybris Yunanca “aşırı” anlamına gelen bir kelimedir. Ilımlılık ya da itidal kelimesinin zıt anlamlısıdır. Kibirli (hubristik) bir kişi olağan dışı bir gurura sahiptir. Böyle bir insan diğerlerini aşağılayarak ve küçümseyerek görür. Bu kişi sahip olduğu gücü bu şekilde kullanmaktan zevk alır.

“Hitler’den, herkes korkardı. Onun dağıttığı güç sayesinde, ona yakın duranlar bile ondan korkarlardı. Tanrı tarafından gönderildiğine inanıyordu. Der ki: “Bize emir veren devlet değildir, devlete emir veren biziz… Biz Almanya’yı, bizden iyileri olmadığı sürece yönetmek isteriz. Fakat, Almanya’da ne bugün ne yarın bizden daha iyi hiçbir şey yoktur ve olmayacaktır da. Bize Allah tarafından kutsal ve yüce bir görev verilmiştir…”

Tanrısal ego olarak da bilinen bu hastalık kibir sendromu ya da güç zehirlenmesi olarak tanımlanmaktadır. Hubris terimi Yunan mitolojisinde kelime anlamı olarak “kibir veya aşırı gurur ” anlamına gelmektedir. Mitolojide bir kahramanın kendisini diğerlerinden daha üstün görmesi hatta tanrısal özelliklere sahip olduğunu düşünmesidir.

Nemesis ise Yunan mitolojisinde “herkese hakkını vermek” anlamına gelmektedir ve intikam tanrıçasıdır. Kibirin ve hırsın etkisiyle kahramanın arsızlaşarak kendi yok oluş sürecini anlatır. Hubrise yakalanıp aşırı gurur ve kibire düşenlerin adaletini sağlamak adına cezasını Nemesis verir. Tanrıça Nemesis, insanlardaki kendine aşırı güvenin ve ölçüsüzlüğün bir sınırı olması gerektiğini hatırlatır.

Bir lider ya da yönetici çok fazla güç elde ettiği zaman ve bu gücün etkisiyle aldığı kararları denetleyecek bir mekanizma olmadığı zaman gücü kötü yönde kullanarak örgüte ve topluma zarar verebilmektedir. Bir liderin fazla güç elde etmesi beraberinde bir takım sorunları da getirmektedir. Bu sorunlardan biri, çok fazla elde edilen gücün kullanımına bağlı olarak ortaya çıkan, gücün sarhoşluğu ya da güç zehirlenmesi sonucunda lideri kimseyi dinlemeyecek kararlar almaya iten “Hubris Sendromu”dur.

Hubris sendromundan muzdarip kişilerin kişilik özelliklerine bakıldığında empati kurmaktan yoksun, kendisi dışında kimseyi düşünmeyen, küçümseyici, kaygı düzeyi yüksek ve hayata karşı doyumsuzluk içerisindedirler.

Hubris terimi tıbbi bir hastalık olarak tanımlanırken abartılı gurur ve başkalarını küçümseme duygusu olarak ifade edilmektedir. Özellikle yöneticilerde ve liderlerde yaygın görülen bu sendrom, gücün belirli bir oranı aşması ve aşırı kibire kapılması sonucu görülen tıbbi bir hastalık olarak tanımlanmaktadır. Bir kişinin lider ya da yönetici pozisyonuna ulaştıktan sonra yaşadığı kişilik değişimidir. Gerçeklikle aradaki bağın kopmasıyla beraber, sahip olunan gücün ortaya çıkardığı dengesizlikleri içeren davranışlar görülmektedir. Bu sendromun temelinde narsistik, antisosyal ve histrionik kişilik bozuklukları bulunur.Kişiliğin gelişiminde 0-6 yaş önemli bir yer tutar. Aile içi oluşturulan sağlıklı iletişim kişinin önce yakın çevresiyle ardından da toplum içerisinde sağlıklı bir iletişim kurmasına zemin hazırlar. (2)


GÜÇ ZEHİRLENMESİ

Güç zehirlenmesi olgusunun ortaya çıkmasında sınırsız ve genellikle kontrol edil(e)meyen siyasi güce sahip olmak önem taşır. Makama, mevkiye, otoriteye karşı istek ve arzusu olan bir siyasi lider eğer uzun süreli ve kalıcı mutlak siyasi güce sahip olursa sahip olduğu kişilik özellikleri (narsisizm, Makyavelizm ve psikopati) etkisini göstererek su yüzüne çıkar ve “güç zehirlenmesi” adı verilen bir olgu görülür.

Hele ki, siyasi liderin partizanlar ve millet tarafından ilahlaştırılması söz konusu olduğunda hubris lider gerçeklikle temasını tamamen kaybederek bir zehirli lidere dönüşebilir. “Zehirli siyasi liderlik” iktidarda bulunan haris ve hubris bir siyasetçinin zafer sarhoşluğuna ve güç zehirlenmesine yenik düşmesi neticesinde mutlak iktidarını kalıcı hale getirme maksadıyla herestetik sanatını icra ederek her türlü makyavelist araçları ve siyasi manipülasyon yollarını fütursuzca ve zalimane şekilde kullanması anlamına gelir. (3)

Güç zehirlenmesine yakalanmış olan yöneticilerin ülkesinde, demokrasi, parlamenter rejim, güçler ayrılığı, insan hakları askıya alınır. Buyurgan yöneticinin ağzından çıkan her bir istek hemen yasalaşır. Yönetici hesap vermek zorunda olmadığı için ülkenin tüm ekonomik varlıklarını şahsi ve siyasi çıkarlarına uygun olarak harcar ve tüketir. Yasa tanımaz, mahkemelerin verdiği kararlara uymaz. Aksine mahkemelerin vermesi gereken kararları kendisi belirler. Davanın niteliğine göre adalet bakanı eli ile mahkemelere savcı ve yargıç atayarak istediği kararı çıkartır ve der ki; “Yargı bağımsızdır” Artık yargı yöneticinin esiri olmuştur.

Hitler’in Adalet Müşaviri Dr. Frank… Yargıçlara şöyle sesleniyordu. “Vereceğiniz her kararda, önce kendinize şunu sorunuz: Benim yerimde Führer olsa, nasıl karar verirdi?”

İktidarın siyasi yapısı devletin hücrelerine kadar girer ve devlet yok edilir. Tüm kamu görevlileri yöneticinin emrinde siyasi bir yapıya bürünür. Nepotizm dörtnala koşar ve liyakat kaybolur.

Hubris lider, meydanlarda, caddelerde, kentlerde ulu! gücünü göstermek için yasaların tanıdığı hakla yapılan tüm muhalif gösterilere karşı gazlı, coplu, plastik mermili, hatta zaman zaman işkenceli uygulamaları ile devleti Polis devleti yapar.

Osmanlı İmparatorluğu’nda padişah’ın tahta çıkması esnasında ve her cuma namazı sonrasında bir gurup medrese öğrencisinin, paşaların ve halkın hep bir ağızdan ‘Mağrurlanma padişahım senden büyük Allah var’, diye tezahürat yapmaları ve padişaha ölümlü olduğu hatırlatılması geleneğinin temelinde padişaha Güç Zehirlenmesini hatırlatmak amacı vardır.


KAYNAKLAR;

(1) Prof.Dr. Coşkun Can Aktan – Dokuz Eylül University
https://www.researchgate.net/publication/370954324_HERESTETIK_POLITIK_MANIPULASYON

(2) https://www.antalyapsikiyatri.com/yetiskin-psikolojik-sorunlari/hubris-sendromu

(3) Prof.Dr. Coşkun Can Aktan – Dokuz Eylül University
https://dergipark.org.tr/tr/pub/oybd/issue/86358/1413989

https://www.researchgate.net/publication/371860279_Guc_ve_Hubris_Sendromu

This entry was posted in Politika ve Gundem, Saglik. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *