Egemenlik milletindir!

CUMHURİYET – Örsan K. Öymen – 15.03.2025

Egemenlik milletindir!


Ekrem İmamoğlu yaptığı konuşmalarda, AKP Genel Başkanı ve “Cumhurbaşkanı” Recep Tayyip Erdoğan’ın, hukuk dışı yollarla kendisinin adaylığını engellemesinin, mertliğe ve cesarete aykırı olduğunun, bunun bir korkaklık göstergesi olduğunun altını çiziyor. Ekrem İmamoğlu bu bağlamda konuşmalarından birisinde Erdoğan’a,

“Kaybedeceksen şerefinle kaybet, ama kazanmak
için asla şerefini kaybetme” deyimini hatırlattı.

Ekrem İmamoğlu, hakkındaki üniversite diploması iptal etme girişiminin de tüm vatandaşları ilgilendirdiğini vurgulayarak şunları ifade etti:

“Böyle bir resmi belge, 35 yıl sonra bir kişinin siyasi amaçları, siyasi ihtirası, siyasi çıkarlarıyla iptal edilirse, artık bu ülkede hiç kimse elindeki resmi evraka güvenemez. Benim 35 yıllık diplomamı iptal ettirmeye çalışanlar başarılı olursa, yarın da sizin 40 yıllık, 50 yıllık, 60 yıllık zeytin tarlalarınıza, aileden kalma tarım alanlarınıza, bağınıza, bahçenize, bankadaki paranıza çöker bunlar.

İktidarın kendisi değil, devlette, yargıda etkisi olan, adamını bulan her şahıs bir kumpas kurar, elinizdeki 40 yıllık, 50 yıllık tapuyu, mahkeme kararını iptal ettirir. Devletin verdiği evraklar siyasi amaçlarla, kişisel hırslarla, ihtiraslarla, böyle kolayca geçersiz ilan edilirse, bu milletin devletine güveni kalır mı? Kalmaz. Beni, Ekrem’i, seçim yarışı dışına itmek için, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni bu hale düşürmeye razı bunlar. Aynı zamanda 572 yıllık İstanbul Üniversitesi’ni rezil etmeye bile hazırlar. Oradaki bilim insanlarını, oradaki dekanları, rektörleri, oradaki akademisyenleri rezil etmeye hazırlar. Onları itibarsız etmeye hazırlar.”

Erdoğan ile kendisi arasındaki farkı anlatırken, “Ben cumhuriyetçiyim, ben demokratım, ben Atatürk sevdalısıyım, ben Cumhuriyet Halk Partiliyim. Aramızdaki fark bu” diyen Ekrem İmamoğlu, kendisi ve CHP hakkındaki kumpas “davalarını” da “Ergenekon” kumpas “davalarına” benzetti ve şu açıklamaları yaptı:

“FETÖ kumpaslarıyla organize edilmiş Ergenekon davaları için ben bu davaların savcısıyım diyen zat, şimdi de Cumhuriyet Halk Partisi’ne ve bana açılan davaların savcılığına soyunmuştur. Savcı aramayın, savcı o. Geçmişte bu iki ortak, yargı eliyle siyasi amaçlarına ulaşmayı çok iyi bilirlerdi. Şimdi aynı taktiklerle sandıkta yenemedikleri, bundan sonra da asla yenemeyecekleri Cumhuriyet Halk Partisi’ne yargı eliyle boyun eğdirmek istiyorlar.

Cumhuriyet Halk Partisi’ne boyun eğdirirsek, millete de boyun eğdiririz diye düşünüyorlar. Ama ne biz boyun eğeriz ne de bu aziz millete boyun eğdirecek, bırak kişiyi, ne devlet ne başka bir unsur, anasının karnından doğmadı, doğmayacak! Bu aziz millet büyüktür. Bizler zalimin değil, bizler yalnızca milletin iradesi karşısında boyun eğeriz.”

1922’de padişahlık, 1924’te halifelik düzeninin kaldırılmasıyla ve 1923’te Cumhuriyetin kurulmasıyla, egemenlik padişahın ve halifenin elinden alınıp halka, millete devredildi. AKP iktidarı ise egemenliğin yeniden postmodern bir padişaha ve halifeye verilmesi sürecini başlattı. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu partisindeki önseçim, AKP’nin ve MHP’nin bu oyununu bozmanın ilk adımı olacaktır!


NOTLAR; 

Kemal Rastgeldi – 16.03.2025

İslamiyetin orta çağ gerisine odaklı yapısı yüzünden Avrupa’daki bilimsel gelişmelere ayak uyduramadığı için yıkılan Osmanlı İmparatorluğunun kalıntıları üzerine çağdaş bir devlet kurma çalışmaları cumhuriyetin ilanı ile başlamıştır. İlerisini görebilen, aydın, cesur bir kadro ile ancak bu yolda başarı sağlanabilirdi. Atatürk’ün önderliğinde becerikli, örnek bir yönetim iş başına getirilebildi; O’nun yönlendirmesi ve yaptığı eşsiz zamanlama ile gerekli devrimler sırası geldikçe uygulamaya konuldu. 1789 Fransız ihtilalinin bir ürünü sayabileceğimiz laiklik ilkesinin bunlar arasında özel bir yeri vardı;

İlk defa bir islam ülkesinde yaşama geçirilecekti. Din konusunda şartlandırılmış, aşırı hassasiyet gösteren bir topluma laikliği benimsetmek kolay olmayacaktı. Talep halktan gelmemiş, adeta altın tepside Atatürk tarafından armağan edilmişti. Bu nedenle de Atatürk’ün çok önemsediği laiklik ilkesinin değeri bilinmemiş, O’nun ölümünden sonra (önce yavaş yavaş, sonra hızlanarak) yıpratılmaya başlamıştır. AKP’nin din istismarına dayalı siyaseti, ve onun (başta eğitim olmak üzere) her alandaki yıkıcı etkileri necip halkımızı artık uyandırmaya başlamış gibi görünmektedir.

6/7 Eylül olayları, Çorum, Maraş katliamları, Sıvastaki otel yangını gibi felaketlerin büyük ölçüde kör inançtan kaynaklandığı bilinmektedir. Ayrıca Ortadoğu’da sürmekte olan kanlı din ve mezhep savaşlarının etkileri de ülkemize ve dünyaya yansımakta, “İslamofobi” şeklindeki korkuyu körüklemektedir. Dinsizlikle suçlanmaktan korktuğu için laikliği şimdiye kadar gerektiği gibi savunamayan CHP artık tepki göstermeye, haklı eleştirilerde bulunmaya başlamış gibi görünmektedir. Prof. Örsan Öymen gibi Kemalist yurtseverlerin yazdıkları ve önerdikleri bu bakımdan büyük önem taşımaktadır ve (başta DEM olmak üzere) tüm muhalifler tarafından dikkate alınmalı, egemenliğin (bünyesinde ırk, din, mezhep ayrımcılığının bulunmaması gereken) yüce milletimize iadesi için ortak bir cephede birlik ve beraberlik sağlanmalıdır.

This entry was posted in SEÇİM - SEÇSİS, SUÇ DOSYALARI, YOLSUZLUKLAR, YOZLAŞMA - AHLAKSIZLIK. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *