KÖY ENSTİTÜLERİNİN KURUCUSU
HASAN ÂLİ YÜCEL’İ SAYGI İLE ANARAK
Naci Kaptan – 27.02.2025
Türk diline kimseler bakmaz idi
Türklere hergiz gönül akmaz idi
—Aşık Paşa
Eğitimci, araştırmacı, şair, yazar, dilci, çevirmen, düşünür, yazar, yazın tarihçisi, gazeteci, yönetici, siyasetçi, örgütçü, çağdaş devlet adamı, bilim, sanat ve ekin insanı, devrimci Hasan Ali Yücel’in aydınlanmacı ve insalcıl (hümanist) kişiliğini bir bütün olarak algılayabilmek, yapıp ettikleri arasında, dil ve çeviri çalışmalarına neden bu denli önem verdiğini anlıyabilmek için, onun hangi dönemde, hangi koşullarda yaşadığını, nasıl bir eğitimden ve yaşam deneyiminden geçtiğini, hangi bilgi birikiminin ve bilincin insanı olduğunu bilmek gerekiyor.
Öğretmen, eski Milli Eğitim Bakanı, Köy Enstitülerinin kurucusu, 17 Aralık 1897’de İstanbul’da doğdu. Sırasıyla Mekteb-i Osmani, Vefa İdadisi, Darülmuallimin-Âliye’de (Yüksek Öğretmen Okulu) öğrenim gördü. 1922’de öğretmenliğe başli adı. 1932 yılında Dolmabahçe’de toplanan Dil Kurultayı’nın ardından Türk Dili Tetkik Cemiyeti’nin (Türk Dil Kurumu) etimoloji kolu başkanlığına getirildi.
28 Aralık 1938’de 2. Celal Bayar hükümetinde Milli Eğitim Bakanı oldu. Refik Saydam ve Şükrü Saraçoğlu hükümetlerinde de bakanlık görevini sürdürdü. Hasan Âli Yücel döneminin Milli Eğitim Bakanlığı’nın en parlak dönemlerinden olduğu kaydedilir.
Üniversite reformu, Köy Enstitülerinin kurulması, Tercüme Bürosu’nun kurularak dünya klasiklerinin Türkçeye çevrilmesi, resmi ve telifli ilk Türkçe ansiklopedi olan Türk Ansiklopedisi’nin ön çalışmaları onun bakanlığı döneminde gerçekleşti. Devlet Konservatuvarı’nın kurulmasında, Türkiye’nin UNESCO’ya girişinde, Üniversiteler Yasası’nın çıkartılmasında önemli katkıları oldu.
Hasan Âli Yücel döneminde Bakanlığa bağlı olarak kurulan Tercüme Bürosu tarafından 1940-1966 yılları arasında Batı klasikleri başta olmak üzere 1247 eser çevrildi.
Cumhuriyet tarihinde çeviriye atfedilen önemi anlamak için 1938-1946 yılları arasında Millî Eğitim Bakanlığı yapan Hasan Âli Yücel (1897-1961) döneminde Bakanlığa bağlı olarak kurulan ve 1940-1966 yılları arasında Batı klasikleri başta olmak üzere dilimize 1247 eser kazandıran Tercüme Bürosunun kuruluşu ve faaliyetlerine bir göz atmak yeterlidir.
Bu dönemin en önemli hedeflerden biri, Batı uygarlığının bir parçası hâline gelecek modern bir Türk ulusu inşa etmektir. 1940 yılında kurulan ve Cumhuriyet tarihinin en büyük çeviri hareketi sayılan Tercüme Bürosu ile Avrupa uygarlığının temeli olarak görülen Batı klasiklerinin Türkçeye kazandırılması ve bu eserlerin ulus inşasında önemli rol oynayacağı düşünülen çağdaş Türk kültürü ve Türk edebiyatına kaynak teşkil etmesi hedeflenir.
5 Ağustos 1946’da 7 yıl, 7 ay, 7 gün sürdürdüğü Milli Eğitim Bakanlığı görevinden istifa ederek siyasi hayatını noktaladı ve kendini yazın ve kültür uğraşlarına verdi. 1956’da Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları’nı kuran ve yönetimini üstlenen Hasan Âli Yücel 26 Şubat 1961’de vefat etti.
ATATÜRK ve yurt sevgisiyle yanıp tutuşan Hasan Ali YÜCEL; Anadolu kırında ilk kez bir Promete(*) gibi ışığını yakmıştı. Hiç sönmeyecek bir ışıktı bu!
“Yaşayıp yaşatmak işimiz bizim/Haram lokma kesmez dişimiz bizim” dizelerinde söyledikleriyle de yaşamıyla da dürüstlüğün sembolüydü.
“İnsan kıymeti bilmeyen topluklarda kıymeti bilinecek insan yetişmez” diyen Hasan Ali Yücel bir aydın olarak, Atatürk dedi, bilim dedi, uygarlık dedi, halk dedi, gençlik dedi, devrim dedi. Bunları ilkelerine temel eyledi. Devrim yasalarını eksiksiz uyguladı. 1939 yılında Milli Eğitim Şurasını ilk kez topladı.
Milli Eğitim Bakanı olarak göreve geldiğinde kırk bin köyün 34 bin 300’ünde okul ve öğretmen yoktu. Sekiz bin köyün nüfusu 150-400 arasında, 32 bin köyün nüfusu da 150’nin altındaydı. Nüfusu 400’ün üzerinde olan köyler için on bin öğretmene gereksinim vardı.
Muallim mekteplerinden mezun olanlarla bu açığın kapatılması hem nicelik hem de nitelik bakımından olanaksızdı. YÜCEL, eski medrese-yeni okul, eski darülfünun-yeni üniversite çatışmasının kafa ve kişiliklerde çatallaştığı bir zamanda bakan oldu.
Eskiyi müzelik yapıp yeniyi yüceltti. Üniversite ve okullar gelişip güçlendikçe, yaşam dönemi bitmiş kafalar, yeniliklere saldırıyordu. Onlar saldırdıkça karşılarında Yücel’in, bilimsel, kültürel, siyasal eylemlerini ve devrim yasalarını buluyorlardı. Memleket değişiyordu; bu değişme bir gelişimin sonucuydu. Eğitim Ulusal, Bilimsel, Laik ve karma olacaktı.
17 Nisan 1940’ta 3803 sayılı yasa ile kurulan Köy Enstitüleri Türkiye için bir devrimdi. Çünkü ezberci eğitimden uygulamalı eğitime geçiliyordu. Tonguç ve Yücel’in iş birliği ile Köy Enstitüleriyle kırıldı ezbere dönen eğitim çarkı. Köy Enstitüleri din ahlakı üzerine değil, bilim ahlakı üzerine kuruldu. Çünkü çağımızda mutluluğa ancak iş ahlakıyla erişebilir. Zorlamalarla, öğütlerle, telkinlerle, güzel ya da korkunç örneklerle, dinine, büyüklerine saygı ve boyun eğmekle kişi ahlaklı olmaz.
Köy Enstitülerinde imece yöntemiyle yapılan işlerde kazanılan ahlak hem kalıcı hem de gerçek ahlakın kendisiydi. Köy Çocuklarının okutulması, onları bir iş hayvanı gibi kullanmaya alışmış toprak ağalarının hoşuna gitmedi. O nedenle Köy Enstitülerinin kurucusu Tonguç Baba; “Köylüyü öyle bilgilendirelim, öyle bilinçlendirelim ki, onları hiç kimse bir iş hayvanı gibi kullanamasın” diyordu.
1940-1946 arasında 20 Köy Enstitüsü kurularak, dengeli bir dağılımla köylü, ilk aydınlanma ışığına kavuşturuldu. Atatürk ve devrimler en ücra köye kadar götürüldü. Bu gelişmeleri gördükçe devrin Cumhurbaşkanı İnönü “Yeni bir millet yapıyoruz” diyordu.
Tabular yıkılıyor, ağalar burun büküyordu bu gidişe. Özgür birey olmanın, ümmetten ulus yaratmanın mutluluğunu yaşıyordu kırsaldaki insanımız. Aydınlanma ışığı bin yıllık karanlığı yarmıştı! Varsıllığın da yoksulluğun da bir kader olmadığı Köy Enstitülerinden parlayan ışıkla anlaşılmıştı. Artık köy çocukları kendi kendine açıp solan kır çiçeği olmayacak, hiçbirinin boynu bükük kalmayacaktı.
Yaşar Nabi; “Hasan Ali Yücel, aklıyla batıda, gönlüyle doğuda olan bir düşünürdür. Anadolu insanını en iyi tanıyan biridir. Başkaları, Anadolu’yu kör, cahil, uyuşuk insanlar diyarı olarak görürken, bu amaçla Anadolu’yu irşat edecek münevverler ararken o Köy Enstitülerini kurarak aklı selimin timsali olmuştur.” Diye anlatıyordu Yücel’i.
Hasan Ali YÜCEL’in bakanlığı döneminde; Dünya klasiklerinden 495 eser tercüme edildi. İlk kez Kız ve Erkek Sanat Enstitüleri, Yapı Enstitüsü kuruldu. Üniversite Yasası çıkarıldı. Ankara’da Tıp ve Fen Fakültesi, İzmir’de Yüksek İktisat ve Ticaret Okulu, Mühendis Okulu, Teknik Üniversite açıldı. Tiyatro ve Opera onun zamanında kuruldu. Öğretmenlerin maaşları Özel İdareden alındı. Devlet Bütçesinden ödenmeye başladı.
Hasan Ali Yücel, 1945 yılında UNESCO kurucu üyesi, 1958 yılında UNESCO milli Komisyonu Genel Kurul Üyesi oldu. Ne yazık ki, 1946’da Cumhuriyet Halk Partisi gerici takımın eline geçince Yücel, kabine dışında kaldı. Köy Enstitüleri çamur atılarak kapatıldı. 27 Mayıs 1960 devriminden sonra, Milli Eğitimi yeniden düzenlemek için kurulan komisyonun üyeliğine getirildi. Burada, eğitimde gidilecek yolun Köy Enstitüleri yolu olduğunu yineledi.
Köy Enstitüleri’nin kapatılışının acısını yarım asırdan beri çekiyoruz. Bu acıyı daha da artarak çekeceğimiz, bugünkü uygulamalardan belli oluyor. Bugün Milli Eğitim Bakanı’nın uygulamalarıyla “din eksenine oturtulan, laiklik ve bilimden uzaklaşan bir eğitim, ÇEDES projesi” ülkeyi ne yazık ki Cumhuriyet öncesi sancılı döneme hızla götürüyor.
“Türk vatanının dağlarında, bayırlarında, hatta en ücra yerlerinde kendi kendine açıp solan kır çiçeği bırakmayacağız. Aydınlar mı halka inecek, halk mı aydınlara yükselecek gibi kısır tartışmaları bırakıp; köyü kentten, başı bedenden, ilkokulu üniversiteden ayırmayan bir görüşle, yüz yıllardır birikmiş bir karanlığı, hep birlikte dağıtmanın yollarını aramalı, bulunmuş yollara dökülmeliyiz” diyen Cumhuriyet Eğitim Devrimi’nin Milli Eğitim Bakanı, katıksız Atatürkçü, yurtsever insan Hasan Ali YÜCEL’İ sonsuz yolculuğunun 84. Yıldönümünde saygı ile anıyor, yaktığı aydınlanma ışığını söndürmeyeceğimize söz veriyoruz” ifadelerine yer verildi.
(*) Promete, Yunan mitolojisinde, göğe yükselip ateşin kaynağını çalıp yeryüzüne indiren ve bu yüzden tanrıların gazabına uğrayarak bir kartal tarafından göğsü deşilmeye mahkûm edilen kahramandır.
KAYNAKLAR
https://pralidemir.blogspot.com/2012/05/hasan-ali-yucel-doneminde-dil-ve.html
Click to access hasan-ali-yucel.pdf
