
BELLEK DÜRTÜCÜ * DÜŞÜK PROFİLLİ ESKİ BAKAN/
BAŞBAKAN BİNALİ YILDIRIM NASIL ZENGİNLEŞTİ?
Başbakan Ahmet Davutoğlu’nu görevden alan cumhurbaşkanı Erdoğan DÜŞÜK PROFİLLİ bir başbakan arıyordu. Ve kararını verdi; ‘Düşük profilli’ başbakan adayının Binali Yıldırım olduğu resmen açıklandı. Binali Yıldırım düşük profil olduğunu kabul ederek başbakan koltuğuna oturdu. Kahve falına göre yakın gelecekte çok zengin olacağı, birçok yat ve gemi sahibi olacağı çıkmıştı!!!…Fal gerçekleşti ve ailece çok zengin oldular…
Basına yansıyan iddialara göre, Yıldırım Ailesi’nin 1994’te başlayan serüveni, 2016’ya gelindiğinde tam 17 şirket, en az 28 gemi ve 2 süperyatla taçlandı.
Naci Kaptan
Düşük profil mi?
Ali Ufuk Arıkan – Sayı 131|Temmuz 2016
Yıldırım, tüm bu özelliklerine karşın göreve geldikten sonra yaptığı ilk iki açıklamada sesinin kısılması, konuşmalarında Erdoğan’ın parti lideri olduğunu ilan etmesi ve hükümetin değil cumhurbaşkanının ülkeyi yöneteceğini açıkça dile getirmesi nedeniyle “düşük profil” tartışmasının da artmasına neden oldu. Oysa AKP iktidarında “yüksek profil”den anlaşılması gereken işçi düşmanlığı, gericilik, Alevi düşmanlığı, kadın düşmanlığı ve yolsuzluk gibi özelliklerin tamamı Binali Yıldırım’da bulunuyor, bir de Erdoğan’a sonsuz bağlılık…
Pamukova ve istifa çağrısı…
Ulaştırma Bakanlığı görevinde tam 12 yıl kalarak Cumhuriyet tarihinde bu koltukta en uzun süre oturan bakan olarak rekor kıran Yıldırım, görev süresi boyunca facialar, işçi cinayetleri ve yolsuzluklarla anıldı. Yıldırım’ın bakanlığı döneminde büyük tartışmalara yol açan ilk büyük olay, Pamukova’daki hızlandırılmış tren faciası oldu. Ulaştırma alanındaki uzmanlar tarafından kamuoyuna açık olarak yapılan tüm uyarılara rağmen teknik yetersizlikler göz ardı edilerek hızlı tren seferleri başlatılmıştı. Pamukova’da 41 yolcunun hayatını kaybettiği “cinayet/kaza” sonrası hazırlanan bilirkişi raporunda, delillerin TCDD yetkilileri tarafından yok edildiği, kazanın altyapıdaki hazırlıksızlıklar nedeniyle yaşandığı yer aldı. Facia sonrası istifa daveti geldiğinde “en büyük kaza bu değil” diyen Yıldırım, “Bakan istifa etsin deniyor. Bunun cevabını şöyle veriyorum; ben zor anlarda bırakacak, kaçacak bir adam değilim. Yaptığım her uygulamanın arkasındayım” ifadelerini kullandı. AKP’nin ne olursa olsun “kelle vermeme” geleneğinin ilk temsilcilerinden biri Yıldırım oldu.
Havuz koordinatörü
Pamukova’daki katliam sonrasında da Yıldırım’ın adı birçok skandalla anılmaya devam etti. İş cinayetleri, büyük kazalar, yolsuzluk iddiaları, ailesinin büyüyen gemi filosu zaman zaman gündeme geldi. Ancak tüm bu iddialara karşın Yıldırım’ın yaptığı duble yollar hep AKP’nin biricik övünç kaynağı oldu. Belki de bu yüzden ana akım medyaya da partisinin “sessiz”, “düzgün” ve “iş yapan” ismi olarak yansımayı başardı. Tarihler 17 Aralık’ı gösterdiğinde Yıldırım’ın Erdoğan için ne kadar kritik bir isim olduğu bir kez daha ortaya çıktı.
17 Aralık yolsuzluk operasyonun ilk turunu kazasız geçiren nadir bakanlardan biri olan Yıldırım kurtulduğunu düşünürken hakkında meşhur havuz tapeleri ortaya çıktı. Havuz medyasının oluşum sürecinde para trafiğini Erdoğan’ın talimatıyla yönettiği ileri sürülen Yıldırım’ın sekiz patrondan 630 milyon dolar topladığı ileri sürüldü. Kamudaki ihaleler karşılığında para topladığı kişilerden biri olan ve yine tapelerde yer alan ifadelerinde “Milletin a. koyacağız” diyen Mehmet Cengiz adlı patron, aynı kayıtlara göre “Ama hakikaten iyi bir şey oldu. Binali kalırsa yaşadık” diyordu…
Erdoğan’a en yakın isimlerden Binali Yıldırım’ın adı çok sayıda usulsüzlük ve yolsuzluk iddiasıyla anılıyor. Binali Yıldırım 25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonunda adı geçen isimlerden biriydi. Devlet ihalelerini almak isteyen kişilerden para toplandığı, bu paraların bir havuzda biriktirildiği ve bu ‘havuz!u idare eden kişinin Binali Yıldırım olduğu o dönem ileri sürülmüştü.
Rafa kaldırılan 25 Aralık operasyonu fezlekesinde, dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan’ın ‘havuz medyası’ oluşturmak için işadamlarına “40 yılda bir böyle görev verilir” diyerek talimat verdiği yer almıştı. Örneğin, fezlekede, AKP’nin Sabah-atv’yi ihale karşılığında işadamlarına aldırarak yandaş medya oluşturma operasyonu ayrıntılarıyla anlatılırken, ‘örgüt lideri’ olarak da Binali Yıldırım gösterildi. Yıldırım, ‘aldığı talimat üzerine işadamlarından yüksek miktarda para toplamak ve ihaleye fesat karıştırmakla‘ suçlandı. Fezlekeye göre, işadamlarına baskı yapılıyor, işadamları da ihale almak için kabul etmek zorunda kalıyordu.
OĞLUNUN GEMİCİĞİ DEĞİL GEMİ FİLOSU VAR
30 Mart yerel seçimlerinde AKP İzmir Büyükşehir Belediye Başkan Adayı olan Binali Yıldırım’la ilgili CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, Meclis’te soru önergesi vermişti. Önergede Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım’ın oğlu Erkan Yıldırım’ın 30 adet geminin sahibi olduğu, Yıldırım ailesinin doğrudan ya da dolaylı olarak kontrol ettiği 17 şirketin olduğu belirtiliyor.
Yıldırım’a ait gemi filosu olan oğlunun ortak olduğu şirketin Kıyı Emniyet Müdürü’nün yeni yapılacak gemilerin inşa ihalelerini de ihale şartnamelerinde yapılan değişiklikle aldığı daha önce Meclis gündemine geldi.
CHP eski Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ise tapenin ilgili bölümüne ilişkin “Milyon Ali devreye giriyor, herkesten 10 bin 20 bin değil, milyonlar istiyor. Bakın fezleke bu. Bazı devletten iş alanların ismini vereceğim. Mehmet Cengiz, ‘100 milyon dolar veririm’ diyor. Celal Koloğlu, ‘100 milyon dolar veririm’ diyor. Nihat Özdemir 100 milyon dolar, İbrahim Çeçen 100 milyon dolar. ‘Ama üçüncü havaalanına dahil ederseniz 150 milyon dolara çıkarırım’ diyor. Sekiz işadamından toplanan para, 630 milyon dolar. Niye Milyon Ali diyoruz? İşte bunun için” ifadelerini kullanıyordu.
17-25 Aralık’ın hemen ardından Erdoğan’ın yıllardır hedefindeki il olan İzmir’e Büyükşehir Belediye Başkan adayı olan Yıldırım bu kez de İzmir Limanı’ndaki yolsuzluk operasyonuyla darbe aldı. Bacanağı ve hemşerisi olan Cemalettin Haberdar’ın Ankara’da bir AVM’nin tuvaletinde yaptığı rüşvet alışverişi ortaya çıkmış ancak davanın savcısı el çabukluğuyla görevden alınmıştı. Soruşturma dosyasını kapatan savcı Yargıtay üyeliğiyle ödüllendirilirken, operasyon sonrası kayıplara karışan bacağına ilişkin sorulan bir soruya “Nereye kaçacak. Adaletten kaçılmaz” yanıtı veren Yıldırım’ın bu sözlerinin doğru olmadığı kısa süre sonra ortaya çıktı. Gazeteci Serdar Öztürk’ün Haziran ayı başında yayınlanan ve İzmir Limanı soruşturmasını konu alan Binali’nin Puslu Limanı adlı kitapta yer alan bilgiye göre, operasyon sonrası bacanağının kayıplara karışmasına ilişkin soruya “Nereye kaçacak. Adaletten kaçılmaz” yanıtı veren Yıldırım aslında bacanağına telefon açarak kaçmasını isteyen kişinin kendisiydi.
Tipik bir AKP’li…
AKP iktidarının neredeyse tamamında Ulaştırma Bakanlığı koltuğunda oturan Binali Yıldırım bakanlık görevi boyunca birçok yolsuzluk iddiası, işçi cinayeti ve katliamla anıldı. İzin gününde çalıştırılırken ölen tersane işçisi için “biz de çalışıyoruz, kriz var, elbette çalışacak” diyen de, “yat sahibi olmanın bir lüks değil, ihtiyaç olduğunu” söyleyen de Binali Yıldırım oldu. “Alevi katliamı bir efsanedir, gerçeklikle alakası yoktur” sözleriyle Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nü savunan isim de yine Binali Yıldırım olurken, bir AKP’linin en tipik özelliği olan “yolsuzluk” konusunda da hakkında birçok iddiayla gündeme gelmeyi başardı.
AKP’lilerin gemi sevdası…
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın oğulları Bilal ve Burak gibi Binali Yıldırım’ın çocukları da gemi işinde faaliyet gösteriyor. İsrail’e mal taşıyan Burak Erdoğan ve IŞİD’in petrolleriyle anılan Bilal Erdoğan kadar popüler isimler olmasalar da kumar masasındaki görüntüleriyle gündeme gelen Binali Yıldırım’ın oğlu Erkan Yıldırım’ın da gemi işlerinde hayli “şanslı” olduğu biliniyor.
AKP iktidara geldikten sadece bir yıl sonra 445 bin avroya ilk gemisini alan Erkan Yıldırım, bunun büyük bir para olmadığını söyleyerek kendini aklamaya çabalamıştı. Kardeşi Büşra Yıldırım’la birlikte çalışan Erkan Yıldırım’ın şimdiki filosunun kaç gemiden oluştuğu ise tam olarak bilinmiyor. Basına yansıyan iddialara göre, Yıldırım Ailesi’nin 1994’te başlayan serüveni, 2016’ya gelindiğinde tam 17 şirket, en az 28 gemi ve 2 süperyatla taçlandı.
YILDIRIM’IN İDO YOLSUZLUKLARI VE GÖREVDEN ALINMA
Hürriyet gazetesinde 1999 yılında yayınlanan bir haber yeniden gündeme geldi. 1994 yılında İDO Genel Müdürü olan Binali Yıldırım, 1999 yılında dönemin belediye başkanı Ali Müfit Gürtuna tarafından akrabalarına İDO’nun büfelerini dağıttığı için görevden alınmıştı. Bugün hükümete yakın çizgide yayın yapan Demirören Grubu’na ait Hürriyet’in konuya ilişkin ‘Büfeleri akrabalarına dağıttı’ başlıklı haberinde Binali Yıldırım için sert ifadeler kullanılıyor.
2 Kasım 1999 tarihli Hürriyet gazetesinin haberine göre İDO Genel Müdürü Binali Yıldırım, deniz otobüslerindeki büfeleri akrabalarının şirketi Çağrı Temizlik ve Gıda Hizmetleri’ne verdi. Sözleşme uzatılarak bu iş devam etti, işin başına akrabalarını getirdi.
Hürriyet’in 1 Kasım 1999 tarihli haberinde ise Binali Yıldırım’ın akrabalarının sahibi olduğu Çağrı Temizlik ve Gıda Hizmetleri’nin aldıkları ihalelerin müfettiş raporlarıyla tespit edilmesinin ardından Tayyip Erdoğan’dan sonra Belediye Başkanı olan Ali Müfit Gürtuna tarafından görevden alındığı belirtiliyor. İki haberin de Hürriyet’in sitesinden hâlâ silinmemiş olması şaşkınlık yarattı.
‘BÜFELERİ AKRABALARINA DAĞITTI’
Hürriyet’te ‘Büfeleri akrabalarına dağıttı’ başlığıyla yayınlanan ve henüz siteden kaldırılmayan haber aynen şöyle:
İDO Genel Müdürü Binali Yıldırım, deniz otobüslerindeki büfeleri akrabalarının şirketi Çağrı Temizlik ve Gıda Hizmetleri’ne verdi. Bu kârlı iş, sözleşme uzatılarak bugüne kadar devam etti. Yıldırım son sözleşmeyi imzalayacak genel müdür yardımcısı bile bulamadı.
1994’e kadar İDO’ya bağlı gemilerdeki büfeler, işletici firmaya gemilerin temizliği, hizmeti ve iç bakımı karşılığında tahsis ediliyordu.
1994’te İDO Genel Müdürü olan Binali Yıldırım, gemi büfelerinin hem temizlik karşılığı hem de üzerine para isteyerek firmalara kiralanmasını istedi. İhale yapıldı. Kazanan firma, temizlik ve kira bedeli karşılığı büfeleri aldı ama altından kalkamadı, kirayı ödeyemedi.
DAYISININ GELİNİ
İDO işi kendi yapmaya başladı. Binali Yıldırım, işin başına dayısı Yılmaz Erence’yi geçirdi. Yılmaz Erence İDO’nun maaşlı elemanı olarak burayı işletmeye başladı.
Sonra Yıldırım burayı bir firmanın işletmesi gerektiğini söyleyip, işi Kasım 1996’da Çağrı Temizlik ve Gıda Hizmetleri adlı bir şirketi temsilen Yılmaz Erence’nin gelini Behice Erence’ye verdi.
Behice Erence ile yapılan sözleşme gereği şirket gemi büfelerini 15.11.1996-31.12.1997 arasında işletecekti. Sözleşmeye, İDO’nun büfelerde çalışanların maaşlarını ödemesini öngören bir madde eklendi. Ayrıca yolcunun yoğun olduğu mevsimlerde firma işçi sayısını artırabilecekti. Buna göre firma büfeleri işletiyor, ancak çalıştırdığı işçilerin maaşlarını İDO’ya ödettiriyordu.
SÖZLEŞME HEP UZATILIYOR
İlk sözleşmenin süresi bittikten sonra şirketle 1.2.1998-31.1.2000 arasını kapsayan ikinci bir sözleşme yapıldı. Buna göre, İDO firmaya çalıştırdığı işçi başına birinci yıl 105 milyon, ikinci yıl günün koşullarına göre belirlenecek bir personel maaş gideri verecek, yoğun mevsimlerde işçi alımı yapılabilecek, firma İDO’ya birinci yıl 1 milyar 250 milyon, ikinci yıl 2 milyar aylık kira ödeyecekti.
17.9.1998’te ek bir sözleşme daha yapıldı ve personel maaşlarının 130 milyona çıkarılması, temizlik malzemelerinin İDO tarafından alınması ve çalışanların yemek giderinin İDO tarafından karşılanmasına karar verildi. Yani demirbaşlar İDO’ya ait, gemiler İDO’ya ait, orada çalışanların maaşları hatta yemek masrafları bile İDO’ya aitti; ama yapılan işten bir başkası nemalanıyordu, şirket sadece İDO’ya kira ödüyordu.
Binali Yıldırım, 29.1.1999’da şirketle ikinci bir ek sözleşme yaptı. Buna göre 18 Nisan 1999 seçimlerinde Fazilet Partisi’nin Büyükşehir Belediyesi’ni kaybetmesi ihtimaline karşı sözleşmenin bitim tarihi 31.2.2001’e uzatıldı ve çalışanların maaş ödemeleri olarak İDO’nun firmaya 30 Haziran’a kadar kişi başına 205 milyon, 31.01.2000’e kadar da 247 milyon aktarmasına karar verildi.
EVRAK SAHTECİLİĞİ
Ancak Binali Yıldırım, ikili imzayla yapması gereken bu sözleşmeyi imzalatacak bir genel müdür yardımcısı bulamadı. 3 genel müdür yardımcısından terminallerden sorumlu olan Adnan Çelik ve mali işlerden sorumlu olan Necmettin Erdil seçimlerde aday olmak için istifa etmişlerdi. Geriye sadece işletmeden sorumlu genel müdür yardımcısı olan Gökşin Türkmen kalmıştı; Türkmen ise İDO’nun yararına olmadığı gerekçesiyle sözleşmeyi imzalamayı reddetmişti.
GEÇMİŞ TARİHLİ SÖZLEŞME
Bunun üzerine Binali Yıldırım, geçmiş tarihli bir sözleşme hazırlattı. 15.1.1999 tarihinde yapılmış gibi gösterilen bu sözleşmede sürenin uzatılması dışında çalışanların ücret artışını gösteren diğer madde aynen kondu. Altına da o tarihte halen görev başındaymış gibi Necmettin Erdil’in imzası eklendi.
Ancak Binali Yıldırım bunu da eline yüzüne bulaştırdı, çünkü Fazilet Partisi’nden belediye başkan adayı olan Erdil’in, seçime katılmak isteyen diğer bürokratlar gibi 11.1.1999’a kadar görevinden ayrılması gerekiyordu. Erdil aday olduğuna göre 15.1.1999’da da görevinin başında olamazdı.
BİR AYDA 15 MİLYAR
İDO, Çağrı Temizlik ve Gıda Hizmetleri’ne her ay üç kalem ödeme yapıyor: Personel maaşı, temizlik malzemesi parası ve çalışanların yemek masrafı…
1999’un eylül ayı itibariyle İDO’nun firmanın çalıştırdığı 64 personele 247 milyondan yaptığı ödeme, 15 milyarın üzerinde. Bu çalışanların yemek masrafı olarak günde üç milyondan dağıtılan Sodexho fişleri de yine İDO’nun cebinden çıkıyor.
PERSONEL ÜCRET ALAMIYOR
En büyük yolsuzluk İDO’nun firmaya personel maaşı olarak vermeyi taahhüt ettiği kalemde yaşanıyor. Personel, İDO’nun firmaya verdiği kişi başı personel giderlerinin hepsini maaş olarak almıyor. İDO ve firma arasında yapılan anlaşmalardan, İDO’nun personele 130 milyon vermeyi taahhüt ettiği 1.9.1998 ve 31.1.1999 tarihleri arasında; personele ödenen paranın sadece 94 milyon olduğu bordrolarla belgelenmiş durumda. Arada kişi başına 36 milyon kalıyor ki, bu 64 kişiden 2 milyar 300 milyon TL’nin her ay başı boş ortada dolaştığı, kimin cebine girdiğinin belli olmadığı anlamına geliyor.
HEM MALZEME HEM PARASI
Büfelerde çalışanların ifadelerine göre paralarını aldıklarını belirten bordrolar işçilere imzalatılırken, üst üste iki kağıt önlerine konuyor.
Üsttekinde kendilerinin aldığı miktarı gösteren sahte bordro duruyor, onun altında ise İDO’nun personel başına firmaya ödemeyi taahhüt ettiği miktarı gösteren ama meblağın gözükmediği gerçek bordro duruyor. İşçi ikisine de imza atıyor ve formalite yerine getirilmiş oluyor.
Ayrıca ayda 750 milyon olarak dağıtılan bir temizlik malzemesi masrafı var ki, bir iddiaya göre, İDO malzemeleri zaten firmaya gönderiyor. El altından gönderilen temizlik malzemeleri dışında firmaya temizlik malzemesi gideri olarak ayrıca bir para ödeniyor ki, bu paranın da nereye gittiği belli değil.
İSKELELERDEKİ BÜFELER
Büfe yolsuzluğu sadece deniz otobüsleriyle kalmıyor, iskelelerdeki büfeleri de kapsıyor.
Binali Yıldırım Kabataş İskelesi’ndeki büfeyi amcası Ali Rıza Yıldırım’a düşük fiyatla kiraladı. Büfenin içindeki bütün eşyalar İDO’ya ait olduğu halde, 1.4.1998-31.3.2001 arasında, ilk yıl 250 milyon, ikinci ve üçüncü yıllarda İTO toptan eşya fiyatlarındaki artış oranına göre yapılacak zamla belirlenmek üzere düşük bir kira bedeli tespit edildi.
Kartal İskelesi’ndeki büfeyi dayısının oğlunun karısı Behice Erence’ye kiraladı. 1.3.1999’dan başlayan dört yıllık bir sözleşme yaptı. Burada da her türlü demirbaş İDO’ya aitti. Kira ise mayıs ve yaz aylarında 200 milyon, diğer sekiz ayda 100 milyon olarak başladı. Her sene sonunda İTO’nun toptan eşya fiyat artışının üzerine yüzde on eklenecek şekilde kira artışı istendi.
Bostancı İskelesi’ndeki büfeyi 1991’den beri akraba olmayan biri işletiyor. Ama onun sözleşmesi akrabalarınkinden çok farklı. Mustafa Şimşek adındaki bu büfeci, büfeyi bomboş kiraladı, herşeyi kendi koydu. Ondan istenen kira, akrabalardan istenenin 6.5 katı: Kartal büfesi Eylül 99’da 100 milyon, Bostancı 650 milyon kira vermiş!
İSTANBUL DENİZ OTOBÜSLERİ (İDO)
İDO 1987’de Dalan tarafından kuruldu. O sırada 10 deniz otobüsü vardı. Sözen döneminde çivi bile çakılmadı. RP 1994 seçimlerini kazandıktan sonra, Binali Yıldırım genel müdür oldu ve 14 deniz otobüsü alındı. Birçok yeni iskele inşa edildi. Binali Yıldırım Avustralya’dan, Türkiye’deki Norveç yapımı araçlara uymayan değişik model deniz otobüslerini almasıyla şirkette büyük tepki yarattı. Tek tip deniz otobüsü, bakım-onarım ve yedek parça açısından İDO’yu büyük bir mali yükten kurtarırken, değişik tip deniz otobüsleri giderlerin artmasına neden oldu. Şirket aldığı deniz otobüslerinin ancak faizini kendi ödeyebiliyor.
GÖREVDEN ALINDI
Hürriyet’in 1 Kasım 1999’da yayınladığı ‘Büyükşehir’de operasyon’ başlıklı haberde de dönemin İBB Başkanı Ali Müfit Gürtuna’nın talimatıyla başlatılan operasyonun ardından Binali Yıldırım’ın İDO Genel Müdürlüğü görevinden alındığı belirtiliyor.
BİNALİ YILDIRIM
Erzincan Refahiyeli olan Binali Yıldırım, 1994’te Refah Partisi Büyükşehir Belediyesi’ni kazanınca İDO Genel Müdürü oldu. Şimdiki görevinden önce Pendik Tersanesi’nde, Türkiye Gemi Sanayii’nde gemi inşaat mühendisi olarak çalışıyordu.
https://artigercek.com/guncel/20-yil-oncenin-hurriyeti-binali-yildirim-ido-bufelerini-akrabalarina-dagitti-gorevden-alindi-93835h