Değerli arkadaşlar,
Bugün aşağıdaki mektup posta kutuma düştü. Gönderen arkadaş yurt dışında yaşayan vatansever bir “Atatürk kızı”. Mektubun konusu; Ülkemiz hakkındaki GİZLİ ANLAŞMALAR… Gizlice yürütülen, uluslar arası görüşmelerin Dışişleri bakanlığından saklandığı, aileye yakın ve kamu görevlisi olmayan kişi/lerin tercüman olarak kullanıldığı, Devletler arası görüşmelerin kayda alınmadığı bu süreçte AKP iktidarı sürecinde Erdoğan tarafından kişisel olarak yabancılara ne gibi sözler ve ödünler verildiği bilinmiyor.
Bilindiği gibi Erdoğan ve ailesinin kişisel varlıklarının büyüklüğü hakkında sarsıcı ve inanılmaz iddialar var. Bu nedenle, Erdoğan’ın kişisel varlıkları üzerinden Türkiye’nin bekası ve geleceği yabancılar tarafından masaya bir pazarlık kozu olarak konuluyor. İşin garibi ise Erdoğan bu konuda hiç bir açıklama yapmıyor.
Bilindiği gibi AKP ABD+İsrail tarafından kurdurulmuş olan bir misyon partisidir. Erdoğan’ın iktidara gelmesiyle birlikte son 20 sene içinde Türkiye her bir konuda tepe taklak giderek dibe vurmuş, demokrasi, insan hakları, sıralamasında küme düşerken tüm kamu varlıklarımız dışarıya transfer dilmiştir. Toplum inanç, etnisite üzerinden bölünerek kavgalaşmaya giden yol açılmıştır.
Borç alan emir alır deyişine uygun Türkiye’miz son 80 senede borçlanmadığı kadar büyük borç yükünün altına girmiş, ekonomik bağımsızlığının kaybedilmesiyle birlikte, laik demokratik Cumhuriyet’ten uzaklaştırılmış , toplum derinlemesine yoksullaşmış, üretim ve istihdam azalmış, sefalet her bir yeri sarmıştır.
Tüm bunların ardında Türkiye’nin bağımsızlığı ile birlikte gizli anlaşmalarla ve savaş yapılmadan GİZLİ ANLAŞMALARLA topraklarımız, adalarımız ve adacıklarımız, hükümranlık haklarımız GİZLİCE devrediliyor.
Yapılan kanunsuzluklara, gizli anlaşmalara, Bağımsızlığın devrine karşı çıkılmaması için PARLAMENTO- GÜÇLER AYRILIĞI- YÜKSEK YARGI VE GERÇEK HUKUKÇULAR- TSK ve Devleti denetleyen tüm kurumlar/denetçiler tasfiye edilmiştir. AKP ve ERDOĞAN hiç bir şekilde denetlenemiyor. Dilediği yasaları çıkartıyor. Dilediği yasaları iptal ediyor. Kamu varlıklarını hesapsız, kitapsız harcıyor ve TEK BİR SORUMLUK ALMIYOR. DENETLENMİYOR, SORGULANMIYOR. Böylesi sonsuz yetki Dünyanın hiç bir ülkesinde yoktur ve Türkiye bunun sonucunu bağımsızlığını yitirerek, derinlemesine yoksullaşarak yaşıyor. AKP’nin yarattığı yeni burjuvaların zenginleşmesine katkı veriyor.
İnanıyorum ki 15-20 sene sonra tarihçiler AKP dönemini fetret ve teslim dönemi olarak yorumlarken bu ihanete katılanların, naylon aydınların, sözde akademisyenlerin, sözde hukukçuların, DEMOKRASİ yönetiminin tasfiyesine katılan tüm siyasetçilerin, kamu görevlilerinin, AKP paşalarının bu akıl almaz ihanetlerini sorgulayacaktır. Türk Halkının böylesi bir tuzağa nasıl düşürüldüğü hakkında bilimsel araştırmalar yapılacaktır.
SORULAR;
Aşağıdaki mektupta bahse konu olan, Almanya’da trende Erdoğan’ın yapmış olduğu GİZLİ ANLAŞMALAR hakkında bilgi sahibi olanlar acaba kimdir?
Erdoğan’ın yapmış olduğu söylenen ve Türk halkınının bilmediği GİZLİ anlaşmalar nelerdir?
Erdoğan’ın yapmış olduğu söylenen gizli anlaşmaların içeriğinden ve varlığından kimler haberdardır?
Sayın Selen Atasoy’un bilgi mektubunun bir parçası olan ERDOĞAN/GÜL/ COLIN POWELL arasında yapılan gizli 9 maddelik anlaşmayı anımsatmanın yararlı olacağını düşündüm.
Naci Kaptan – 30 temmuz 2022
Sayın Naci bey,
Dün Trenle Berlin e giderken, çok ilginç bir konuşmaya tanık oldum. Anladığım kadarı ile bu kişiler politikacı olsa gerek, Lozan anlaşması üzerine konuştular, Almanca. Ben bu kişilerin arkasında oturuyordum, benim anladığım şu oldu.
Erdoğan gerekli yerlere gereken imzayı atmış, biz ne adalarımızı geri alabileceğiz ne de diğer şeyleri. Kısacası ne yapılacak bu durumda? Halkı oyalıyor, olaylar göründüğünden daha kötü bir durumda, adam gerekli kağıtları imzalamış bizim haberimiz yok. Böylece gelecek sene zeytinyağı gibi suyun üstüne çıkacaklar. Türkiye çok zor durum da, halkın hiç bir şeyden haberi yok dedi o iki politikacı.
Ne yapacağız işimiz Tanrıya mı kaldı?
Saygılarımla,
Selen Atasoy
BAĞLANTILI YAZI; https://nacikaptan.com/?p=52219
EGE’deki adalarımız ÖZELLEŞTİRME kapsamında mı gizlice Yunanistan’ verildi? Yoksa Abdullah Gül’ün ABD savunma bakanı Colin Powell ile yapmış olduğu 9 maddelik gizli anlaşma sonucu mu Yunanistan’ın işgaline açıldı
Yazıya Yorum;
Erdoğan’ın Başbakanlığı sürecinde Dış İşleri Bakanı olan Gül’ün ABD Dış İşleri bakanı Colin Powell ile yapmış olduğu GİZLİ tutulan fakat daha sonra Gül’ün ağzından kaçırmasıyla mevcudiyeti açığa çıkan, AYDINLIK DERGİSİNİN takibiyle gündemde kalmış olan 9 MADDELİK GİZLİ TESLİM ANLAŞMASINDA sorumluluk doğrudan Abdullah Gül’e yöneltiliyor ve Türkiye’nin tüm yönetim politikalarından sorumlu olan zamanın başbakanı Erdoğan gözden kaçırılıyor, adı anılmıyor.
Ülkemizde maden sahalarının ve rantı büyük arazilerin tahsislerini dahi kendisine bağlamış olan ve kendi yandaşlarının ifadesiyle bir ABD/İsrail projesi olan siyasi bir partinin, AKP’nin genel başkanının ve ülkenin başbakanın böylesi önemli bir konuyu Dış İşleri Bakanına bırakması olası değildir.
Bu gizli anlaşma Türkiye’nin ABD’ye ipotek edilmesinin, BOP’un başlangıç taşıdır. Bu anlaşmadan doğrudan Başbakan Erdoğan sorumludur. Dışişleri Bakanı Gül de bu sorumluluğun icracı paydaşıdır. Bu konuda ABD Başkanı Bush ile yapılmış olan ve Türkiye’nin ABD’ye vereceği destek için istenmiş olan Milyarlarca dolar talebini “AT PAZARLIĞI” olarak niteleyerek pazarlığı yapanları aşağılamış olmasını da hatırlayınız.
Bilindiği gibi Erdoğan henüz başbakan seçilmemişken yapmış olduğu ABD ziyaretinde hiç bir yetkisi yokken ABD askerinin Irak’ı işgal etmesi için Türkiye’nin topraklarının kullanılmasına izin ve ABD askerinin topraklarımızda üsler kurarak lojistik destek ve konaklama istasyonları oluşturmaları için söz vermiştir. Ne yazık ki daha O zamanlarda Yasaları ve TBMM’yi de dışlayan ve Türkiye’yi emperyalizmin kucağına iten, Irak’ın tarihi ile birlikte yok olmasına katkı veren kararları tek başına alan bu kişinin ne kadar tehlikeli olduğunun ayırdına varılmamış veya tehlike gözardı edilmiştir. Erdoğan’a siyaset yolu açmış olan Deniz Baykal’ı bu nedenle kişisel olarak hiç affetmeyeceğim.
Hiç bir yetkisi olmayan bir kişinin ülkesi adına ve TBMM’ye dahi danışmadan, yasa gereği topraklarımızda YABANCI ASKER BULUNDURMA/İZİN verilmesi kararının meclise ait olmasına rağmen ve Gen.Kur.Başkanlığının dahi görüşü alınmadan, küresel haydut Emperyalist bir devlete TOPRAKLARIMIZI ve SINIRLARIMIZI AÇMA sözü veren kişinin ülkemizi nerelere taşıdığını birlikte görüyoruz.
Not; Aşağıdaki yazının son paragrafında kırmızı ile belirttiğim kısımda Doğu Perinçek’in AKP’ye yapmış olduğu güzellemeler vardır. Zeytin Dalı ve Fırat Kalkanı harekatlarıyla ABD projesine darbe vurulduğu yazılıyor. Fakat bu harekatların başlangıç noktasından ve Türkiye’nin Suriye’de kullanılmayı neden kabul ettiğini, YPG’yi bu bölgeye Türkiye’nin taşıdığını, yemek paralarının kaymakamlarca ödendiğini, Işid militanlarının ise Fas, Cezayir, Tunus, Libya ve Mısır’dan Türkiye’ye taşınarak barındırıldığı ve sınır ötesine gönderildiğinden bahsedilmiyor. Bunlar yapılmasa idi, AKP iktidarı BOP’un parçası olmasa idi, Suriye’nin işgaline ve bölünmesine destek verilmeseydi her 2 harekatta 120 şehit vermeyecektik hem de Suriye’nin parçalanmasına aracı olmayacaktık. Özetle bu kırmızı yazılı paragrafta AKP’ye yapılan güzellemeler ancak AKP üzerinden emperyalizmi desteklemektir.
Naci Kaptan / 02.10.2019
ABDULLAH GÜL – COLİN POWELL ARASINDA
İMZALANMIŞ OLAN 9 MADDELİK GİZLİ ANLAŞMA
Komplo değil gerçek!
2.10.2019 ERCAN DOLAPÇI
11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Dışişleri Bakanlığı döneminde, ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell ile 2003 yılında yaptığı ‘2 sayfa 9 maddelik anlaşma’nın tarihçesini yayımlıyoruz. Posta yazarı Hakan Çelik’ten, ‘komplo’nun bunun neresinde olduğuna yanıt vermesini bekliyoruz.
Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Dışişleri Bakanlığı döneminde, ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell ile 2003 yılında yaptığı ‘2 sayfa 9 maddelik GİZLİ anlaşma’yı, 29 Eylül 2019 günü CNN Türk televizyon kanalında, bir kez daha Türkiye gündemine taşıdı.
Programın yapımcısı ve aynı zamanda Posta gazetesi yazarı Hakan Çelik, 1 Ekim tarihli köşe yazısında Perinçek’in iddiaları için ‘komplo teorisi’ dedi ve şu yorumu yaptı: “Bu nedenle hiçbir bakan veya hükümetin ABD’ye terörle mücadele etmeyeceğiz diye taahhütte bulunmuş olabileceğini düşünmüyorum.”
16 YILDIR ORTADA DURUYOR
Hakan Çelik’in ‘komplo’ dediği olay, Perinçek’in iddiasından ibaret değil. Anlaşmanın ortaya çıkarılması, Abdullah Gül’ün Vatan gazetesinden Sedat Sertoğlu’na bizzat yaptığı açıklamaya dayanıyor. Yani birileri bu anlaşmayı Perinçek’e sızdırmadı. Bizzat yapılan açıklamalar üzerine, olgular ve bilgiler değerlendirilerek ortaya çıkarıldı.
Peki, Gül’ün gazeteci Sedat Sertoğlu’na yaptığı açıklamalarda neler var? Çok önemli itiraflar var. Sertoğlu haberinin girişinde şöyle diyor:
“Balgat’taki Bakanlık binasının ikinci katındaki odasında görüştüğümüz Abdullah Gül, şimdiye kadar söylemediği veya söyleyemediği her şeyi VATAN’a anlattı. Bomba gibi açıklamalar yaptı. Gül’ün açıklamaları, Türk dış politikasının bundan sonra izleyeceği rotayı da açıkça gösteriyor. Bakın kimlere ne uyarılarda bulundu…”
İşte Vatan gazetesinin 24 Mayıs 2003 tarihli sayısından ‘Ortadoğu’daki tüm rejimler değişecek’ başlığıyla duyurulan görüşmede Gül’ün yaptığı açıklamalar:
GÜL’ÜN AÇIKLAMALARI
“Ortadoğu’daki bütün rejimler değişecek. Şeffaflık ve demokrasi egemen olacak. Bu bölgede ekonomik sistemler de değişecek ve piyasa ekonomisi kuralları egemen olacak. Ortadoğulu liderler, halklarına demokrasi ve tam özgürlük vermedikçe, sistemlerinin yürümesi mümkün değil. Irak’ta yaşananlar bütün bölge liderlerine örnek olsun.
“Bu konudaki görüşlerimi, Suriye ve İran gezilerimde de ayrıca Arap Birliği toplantısında, hatta son gittiğim Pakistan’da Devlet Başkanı Müşerref dahil herkese her platformda söyledim. (…) Ortadoğu’nun bu duruma gelmesinden bölge liderleri sorumludur.
‘Amerikan yönetimine’
“Ben bu gezileri yapmadan önce, şimdi senin oturduğun koltukta (Eliyle koltuğa vurdu) ABD Dışişleri Bakanı Powell oturuyordu. Onunla 2 sayfalık 9 maddelik bir plan üzerinde anlaştık. Ama ben her yaptığımı kalkıp açıklayamam ki… Powell Suriye’ye giderken de benimle konuştu. Gizli olan bir sürü gelişme var…
“Sen benim tezkereyi Meclis’e getirene kadar neler çektiğimi biliyor musun? Bakanlar Kurulu’nda 4 arkadaşımı ne kadar zor ikna ettiğimi biliyor musunuz? Bu süreçte Amerikan yönetimine 4 mektup yazdım. Hepsinde de temkinli olmamız gerektiğini anlatmaya çalıştım. Sonuçta ne oldu? (Eli ile işaret ediyor) Sadece 3 oy Sedat, 3 oy eksik kaldı. Cumhurbaşkanı Sezer’in tutumunu da hatırlayın…
‘Sizden ders almalıyım’
“Riyad’daki toplantıya Suudi Dışişleri Bakanı Faysal ve Suriye Dışişleri Bakanı Şara, hatta onlara Kuveyt ve Bahreyn Dışişleri Bakanları da katılmıştı. Toplantıda Irak konusunda, ABD’yi ağır kelimelerle suçlayan bir bildiri hazırladılar. Ben karşı çıktım ve bildirideki ifadeleri değiştirttim. Faruk Şara’ya ‘Bak bu bildiri böyle çıkarsa bunun size hiçbir faydası olmaz. Üstelik zararı olur. Irak’a dikkatle bakın’ dedim. Şara değişime razı oldu. Faysal ise bana geldi ‘Ben bu adamı 20 yıldır tanırım. Nasıl oldu da hemen ikna ettiniz. Sizden ders almam lazım’ dedi.
“Bak şimdi, Suriye’nin, ABD’nin İsrail-Filistin barışı için hazırladığı ‘Yol haritasını’ Suriye neden dinamitlemeye kalkışmıyor dersin? Bizim bu konuda oynadığımız çok önemli rol var. Ama dedim ya, her şeyi kalkıp açıklayamıyorum.”




