BİR CASUSLUK HİKAYESİ * Hâlâ, Kiev sokaklarına barikat kuruldu filan diye anlatıyorlar

Yılmaz Özdil – 05. Mart. 2022

Hâlâ, Kiev sokaklarına barikat
kuruldu filan diye anlatıyorlar


Anna…Babası KGB casusuydu.
Rusya Halklar Dostluğu Üniversitesi’nden ekonomi diploması aldı.

(Bu üniversitenin adı pek bilinmez ama, Çakal Carlos olarak tanınan İlich Ramirez Sanchez, İran’ın dini lideri Ali Hamaney, Filistin devlet başkanı Mahmut Abbas, Nikaragua devlet başkanı Daniel Ortega, Orta Afrika, Namibya, Çad cumhurbaşkanı bu üniversiteden mezun olmuştu; üniversitenin eğitim vizyonu hakkında fikir veriyordu!)

Özel lisan eğitimi aldı. İngilizce, Almanca, Fransızca’yı anadili seviyesinde konuşuyordu. Henüz 21 yaşındayken, Londra’ya taşındı. Kendisini çapkın zanneden, Rus kızlarının kendisinin yakışıklılığına dayanamadığını düşünen Alex Chapman adında bir kazmayla evlendi, İngiliz vatandaşı oldu.

Bankalarda çalıştı. 2005 yılında bu kazmadan boşandı, İngiliz pasaportuyla ABD’ye taşındı, 2006’da New York’ta gayrimenkul şirketi kurdu, henüz 24 yaşındaydı, milyon dolarlarla oynuyordu, yanında 50 kişi çalışıyordu. Kızıl saçlarıyla uzun bacaklarıyla ortalığı kasıp kavuruyordu, Wall Street partilerinin yıldızıydı, güç simsarlarını parmağında oynatıyordu.

2010 yılında, hayatının hatasını yaptı… Sahte pasaport operasyonu için Rus konsolosluğunda görevli biriyle buluştu. Öyle sanıyordu. Halbuki, buluştuğu kişi FBI ajanıydı, kendisine Rus konsolos görevlisi süsü vermişti. Anna deşifre olmuştu. Casusluktan tutuklandı.

Anna’yla birlikte dokuz Rus casusu daha yakayı ele vermişti. Toplam beş kadın beş erkekti.

Lydia, Natalya, Elena, Vladimir, Mihail, Andrey… Gerçek isimleri bunlardı ama, Amerikalı isimleriyle sahte kimlik kullanıyorlardı. Bazıları birbirleriyle evliydi, karı-kocaydılar, çocukları vardı, sıradan Amerikalı aileler gibi yaşıyorlardı, hatta komşuları tarafından “Amerikan milliyetçisi” olarak tanınıyorlardı, akademisyenlerle, sanayicilerle temas halindeydiler, bazıları finans, bazıları teknoloji şirketlerinde çalışıyordu. Bazıları 1990 yılından beri ABD’de yaşıyordu, 20 yıldır Amerikalı olarak biliniyorlardı.

Aslında 11 kişiydiler. Pavel Kapustin bu 10 kişinin lideri ve irtibat sorumlusuydu, albaydı, o da sahte kimlikle ABD’ye giriş çıkış yapıyordu, gayrimenkul veya bilgi satın almak gerektiğinde çantayla nakit parayı o getiriyordu, Rus casusluk ağını çökertmek üzere düğmeye basıldığında, Kıbrıs Rum Kesimi’ndeydi, tam kaçarken Larnaka havalimanında tutuklandı, ama FBI’ın bile gücü yetmedi, Rumlar kefalet ayağıyla serbest bıraktı, Pavel ortadan kayboldu.

Moskova adamlarını harcatmadı. Tarihin en büyük casus takaslarından biri yapıldı. ABD bu 10 Rus casusunu verdi. Rusya da karşılığında, Batılı ülkelere çalışan dört Rus’u verdi.

Igor, Sergei, Alexander, Gennady… Kimisi nükleer bilimciydi, kimisi istihbarat subayıydı, kimisi İngiltere’ye bilgi sızdırıyordu, kimisi CIA adına faaliyet yürütüyordu, hepsi köstebekti, farklı farklı dönemlerde yakalanıp tutuklanmışlardı, kimisi 18 yıl hapis cezasına mahkum edilmişti, kimisi yedi yıldır yatıyordu.

Temmuz 2010… Soğuk Savaş’tan sonra en büyük casus takası, Viyana’da yapıldı. CIA uçağı 10 Rus’la birlikte New York’tan geldi. Rus dış istihbarat servisi SVR’nin uçağı 4 Rus’la Moskova’dan geldi. Scwechat havalimanına peş peşe indiler, yan yana parkettiler, casuslar değiş tokuş yapıldı, uçaklar farklı yönlere doğru havalandı.

Rusya’nın verdiği casuslardan biri, Sergei Skripal’di. Rus askeri istihbaratı GRU’da albaydı. 1995 yılından beri para karşılığında İngiliz dış istihbarat teşkilatı MI6’e çalıştığı ortaya çıkarılmıştı, Avrupa’da faaliyet gösteren Rus casusların listesini bile İngiltere’ye satmıştı.

Madrid’te askeri ataşe olarak görev yaptığı sırada, sahte İspanyol kimliğiyle faaliyet gösteren Pablo Miller adında bir İngiliz casusu tarafından devşirilmişti. Aynı Pablo Miller, bir başka Rus istihbarat subayı Litvinenko’yu da devşiren İngiliz istihbaratçıydı.

Sergei Skripal 2004 yılında suçüstü tutuklanmıştı. 15 yıl hapis cezasına çarptırılmıştı. Casus takasıyla serbest bırakılınca, İngiltere’ye gitti. Bİ2011 yılında Salisbury şehrinde ev satın aldı, oraya yerleşti. Enteresan olaylar silsilesi başladı…

Eşi gayet sağlıklıydı, kanser oldu, bir ay sonra apar topar öldü. Oğluna Saint Petersburg’ta otomobil çarptı, öldü. Ağabeyi istihbaratçıydı, aniden aşırı kilo kaybı yaşadı, öldü. Takastan sonra bir kenara çekilmektense istihbarat faaliyetlerine devam eden Skripal, bunun bedelini ailesiyle ödüyordu. Sadece kızı hayatta kalmıştı.

2018…Sergei Skripal ve kızı Yulia, bir restoranda öğle yemeği yediler. Yemekten sonra parkta yürüyüşe çıktılar. Bir bankta koma halinde bulundular. Şuurları kapalıydı, ağızlarından köpük geliyordu. Kimyasal, biyolojik ve nükleer laboratuvarlarında testler yapıldı. Rusya tarafından geliştirilen “Noviçok” isimli maddeyle zehirlendikleri anlaşıldı, NATO’nun elindeki en zehirli gazdan sekiz kat tesirliydi.

Restoranda yedikleri yemekte sorun yoktu, söz konusu madde, sprey olarak evlerinin giriş kapısına sıkılmıştı, kapıyı açıp kapatırken temas etmişlerdi, bir saat kadar sonra etkisini göstermişti.

İngiliz istihbaratı bu olay üzerine Litvinenko dosyasını yeniden açtı. Çünkü, Sergei Skripal’le birlikte devşirilen Rus istihbarat subayı Litvinenko da benzer şekilde ölmüştü.

2000 yılında Moskova’da tutuklanacağını hissedince, sahte pasaportla Türkiye’ye kaçmış, İstanbul’dan Londra’ya uçmuş, İngiltere’ye sığınmış, İngiliz vatandaşı olmuştu. 2006 yılında Londra’daki evinde aniden rahatsızlanmış, hastaneye kaldırılmış, radyasyon zehirlenmesi sonucu can vermişti. Dosyaya baktılar, polonyum-210 isimli radyoaktif bir maddeyle zehirlenmişti, vücudunda ölümcül dozun on misli vardı. Yani, kullanılan madde aynı değildi ama, suikast yöntemi benzerdi.

1 Kasım 2006’da Arsenal-CSKA Moskova maçı vardı, Şampiyonlar Ligi maçıydı, bu maç vesilesiyle Londra’ya Rus taraftarlar gelmişti, Rus istihbaratı sahte kimliklerle seyircilerin arasına karışmıştı, Litvinenko’yu yemlemişlerdi, güya bilgi sızdırmak istiyorlardı, Litvinenko bu tuzağa düşmüştü, bir barda buluşmuşlardı, Litvinenko farkında bile değilken, içkisine polonyum-210 koymuşlardı, sohbete otelin lobisinde devam etmişler, çayına da koymuşlardı.

Litvinenko dosyasını inceledikten sonra, Skripal’in sürpriz şekilde ölen eşinin mezarı açıldı, otopsi yapıldı. Kadının vücudunda Noviçok veya Polonyum-210 olup olmadığı incelendi. Otopsinin sonucu basına açıklanmadı.

Skripal ve kızı ölmedi. Tedaviyle kurtarıldılar. İyileştikten sonra sorgulandılar. Şüpheli herhangi bir olay farketmemişlerdi, suikast günü kimseyle görüşmemişlerdi, kimseyle temas etmemişlerdi.

İz sürüldü… Alexander Petrov, Ruslan Borişov isimlerine ulaşıldı. Londra Gatwick havalimanına bu kimliklerle gelmişlerdi, güya turisttiler, suikast günü Salisbury şehrini geziyorlardı. Halbuki, Rus askeri istihbarat teşkilatı GRU’nun subayıydılar. Gerçek isimleri, Alexander Mişkin ve Anatoliy Chepiga’ydı. Üç yıl önce yine turist olarak gittikleri Çek Cumhuriyeti’nde bir cephaneliği havaya uçurmaktan sorumlu tutulmuşlardı.

Zehirli maddeyi İngiltere’ye parfüm şişesinde getirmişlerdi, Skripal’in evinin kapısına fıs fıslayıp, Londra’ya dönmüş, aynı akşam saat 22’de Heathrow havalimanından Moskova’ya gitmişlerdi. Ekibin üçüncü üyesi vardı, Denis Sergeev’di, GRU’nun suikast biriminde generaldi, o da turist gibi gelmişti, üçü Londra’da buluşmuşlardı, ama Sergeev suikastın işlendiği Salisbury’e gitmemişti, suikast günü o da Moskova’ya dönmüştü. Sergeev iki yıl önce Sofya’da Bulgar silah tüccarı Emilian Gerev’e aynı fıs fıs yöntemiyle suikast düzenlemişti.

Skripal suikastında kullanılan ve içinde Noviçok bulunan söz konusu parfüm şişesi, suikasttan üç ay sonra, 15 kilometre kadar uzaktaki Amesbury’de yol kenarına atılmış halde bulundu, parfüm bulduğunu zanneden bir kadın kullandı, hayatını kaybetti.

Rusya elbette hiçbir suçlamayı kabul etmedi ama… Skripal suikastı nedeniyle ABD ve İngiltere başta olmak üzere, NATO üyesi 23 ülke ortak tavır aldı, Avrupa Birliği üyesi 16 ülke ortak tavır aldı. Rus diplomatlar sınırdışı edildi. Dünya çapında 153 Rus diplomat kovuldu.

Onca casusluk meselesinin üstü örtülürken, Skripal olayının bu kadar büyütülmesi, Rusya’nın dünya çapında sınırdışı edilmesi enteresandı. Çünkü…Tam o sırada Kuzey Akım 2’nin son görüşmeleri yapılıyordu. Rusya’dan başlayarak, Baltık Denizi üzerinden Almanya’ya bağlanacak olan doğalgaz boru hattıydı. Finlandiya ve İsveç’in Rusya’ya izin vermesi gerekiyordu. Skripal krizi patlayınca, Finlandiya ve İsveç de mecburen Rus diplomatlarını sınırdışı etti, Kuzey Akım 2 projesi geçici olarak donduruldu.

Almanya’nın ne yapacağı merak ediliyordu. Çünkü… CIA’de siber güvenlik uzmanı olarak yetiştirilen, ABD ulusal güvenlik dairesi NSA’da çalışan Edward Snowden, 2013 yılında dizüstü bilgisayarlarıyla Hong Kong’a kaçmış, “prizma” belgelerini dünya basınına sızdırmış, ABD’nin ipliğini pazara çıkarmıştı.

“Prizma” denilen, Amerikan ve İngiliz istihbarat teşkilatlarının yasadışı telefon dinlemeleri için kullandığı bilgisayar programının kodadıydı. Bu program, telefon dinlemekle kalmıyor, dünyadaki tüm internet kullanıcılarını takip edebiliyor, tüm e-postaları görebiliyor, tüm kişisel hesaplara direkt bağlanabiliyordu.

ABD derhal Çin’e talepte bulundu. Snowden’ın iadesini istedi. Çin kabul etmedi. Snowden uçağa bindi, Moskova’ya gitti. Sığınma talep etti, Rusya kabul etti. Snowden’ın dünya çapında olay yaratan belgelerinden biri, Almanya’ya ilgiliydi. Amerikan istihbaratının, Almanya başbakanı Merkel’in telefonlarını dinlediği ortaya çıktı!

Merkel’in görüşmeleri Berlin’deki ABD büyükelçiliğinde konuşlanan özel birim tarafından kaydediliyor, takip ediliyordu. Almanya şoke oldu. CIA adına casusluk yapan bir BND görevlisi tutuklandı. Alman istihbarat teşkilatı BND’de çalışan bu Amerikan köstebeği, Merkel’in telefonlarını dinleyen Berlin’deki CIA ekibine belge sızdırıyordu.

İşte bu skandal nedeniyle, Almanya’nın Skripal suikastından sonra ne yapacağı merak ediliyordu. Almanya mecbur kaldı, dört Rus diplomatını sınırdışı etti. Ama… Kuzey Akım 2 projesini durdurmadı. Boru hattının inşaatı devam etti. Merkel hem NATO ve Avrupa Birliği’nin yanında duruyor, hem de doğal olarak Almanya’nın çıkarlarını düşünüyordu. Merkel’i ne Obama, ne Trump, ne de Biden ikna edebilmişti. Kuzey Akım 2 hattı, Almanya için hayati önemdeydi, Merkel ısrarla vazgeçmiyordu.

Amerikan istihbaratının Merkel’in telefonlarını gizli gizli dinlemesinin temel sebebi buydu. Merkel kukla olmayı kabul etmiyordu, bu yüzden “şüpheli şahıs” oluyordu!

Kuzey Akım boru hattının son parçası, ekim 2021’de yerine monte edildi. Aralık 2021’de Merkel’in görev süresi bitti. Sadece iki ay sonra… Ukrayna meselesi patladı. Şak… Almanya’nın yeni başbakanı Kuzey Akım projesini durdurdu. Almanya’nın yeni başbakanı “bu boru hattı açılamaz” dedi.

E hal böyleyken…Bir haftadır seyrediyoruz sayın televizyonlarımızı. Bir haftadır anlatıyorlar. Kiev şöyle Harkov böyle, Zelensky çok taşaklı adam filan… Savaşı hâlâ Ukrayna’da zannediyorlar.


https://www.sozcu.com.tr/2022/yazarlar/yilmaz-ozdil/hala-kiev-sokaklarina-barikat-kuruldu-filan-diye-anlatiyorlar-6989848/

This entry was posted in İSTİHBARAT KURUMLARI, Yılmaz Özdil. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *