KÜRESEL POLİTİKALAR * UKRAYNA ÜZERİNDEN ABD RUSYA ÇATIŞMASI * Donetsk ve Lugansk Halkı Sokaklarda…

Donetsk ve Lugansk Halkı Sokaklarda…

Orhan Özkaya (Arş-Yazar)


Putin, iki ülkenin bağımsızlığını tanıdı 

Zelenskiy yönetimi; ABD, Batı ve NATO’yla ilişki kurmasıyla elde edeceği kazanımları riske atmış oldu. Putin, 20 Ocak’ta Kremlin’de Bakanlar Kurulu’nu ve Güvenlik Konseyi Üyeleri’ni sonuna kadar dinledi. Donetsk ve Lugansk’ı tanıma önerilerini son derece dikkatli bir şekilde izledikten sonra tekrar Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Savyuma Bakanı Sergey Şovgu, Güvenlik Başkanı Dimitri Medvedev ve diğer bazı bakanları dinleyerek, kararını daha sonra vereceğini belirterek toplantıyı sonlandırdı. Bir süre sonra ekranların karşısına geçerek, dünyaya açıklamalarda bulunmaya başladı. Uzun bir konuşma yaparak, Ukrayna’nın Batı’ nin bir kolonisi olduğunu, bir ulus ve devlet geleneğine sahip olmadığını, iki ülkeyi işgal etmekte ısrar ettiğini belirtti. ABD ve Batı tarafından kullanılarak, Rusya’ya karşı saldırı amaçlı, sınırlarını zorlamaya başladığını açıkladı.

Rusya Büyük bir İmparatorlukken, Batı’nın müdahaleleriyle sürekli zarar gördü ve küçüldü. Şimdi de Ukrayna topraklarından bizi tehdit ediyor. Bizimle birlikte olan devletleri kopararak NATO eksenine çekti, ancak o ülke halkları hiçbir zaman kalkınamadı ve şimdi de çıkış aramakta. Yakında Ukrayna halkı da bugünkü yönetimden kurtulacak. İki ülkenin bağımsızlığını onayladı ve tarihi bir hamle yapmış oldu. İki ülke halkı bu durumu sokaklara çıkarak, havai fişek gösterileriyle kutlamaya başladı. Ukrayna’nın modern bir ülke olmasına Rusya’nın katkısının ve mimarının da Lenin olduğuna vurgu yaptı. Bu durum karşısında Biden’ den arka arkaya yaptırım açıklamaları geldi.

Biden, sadece kınamakla kaldı

Bunlara Almanya, Polonya, AB ve Fransa’da destek verdi. Merkel’in olmaması önemli bir kayıp idi, Olaf Scholz Sosyal Demokrat yapısına rağmen daha ABD yanlısı olduğunu vurgulamaktan çekinmiyor. Yeşiller Partisi’yle birlikte yürüttüğü koalisyonun da ömrü bakalım ne kadar sürecek? Avrupa’da aşırı sağ yükselişe geçmiş durumda, zira Ukrayna da yeni iktidardaki aşırı sağcı neo-naziler ülkeyi kasıp kavuruyor, Zelenskiy’de bu duruma ayak uydurarak, insanlığa karşı suç işlemeyi sürdürüyor ve Donbass havzasındaki saldırganlıkları, katliamları tırmanıyor. 2018 yılında bir suikast sonucu Donetsk Halk Cumhuriyeti (DHC) lideri Aleksandr Zahaçenko katledilmişti. Neo-nazi artıkları Kiev sokaklarında şampanya patlatarak bu katliamı kutlamışlardı.

ABD, Rusya’ya karşı savaş kışkırtıcılığı yapıyor

“ABD, Ukrayna’nın toprak bütünlüğüne saygı gösterilmeli ve tanınmalı” diyerek Putin’in kararını eleştirdi. Bu iki ülkenin tanınmasını kabul etmediklerini belirtti. NATO duruma dâhil olmaktan geri durmayarak, yaptırımlara katıldığını belirtmekte… Yine Putin, Kırımla ilgili konularda da açıklamalarda bulundu: “Kırım, kendi kararını kendisi verdi, ülkelerin bu karara saygı göstermesi gerekir” diyerek bu konuda Rusya’nın bir dahlinin olmadığını belirtti. Kırımla ilgili ABD ve Batı’nın yaptırımlarının işe yaramadığı, bunu Çin ve kendi olanaklarıyla aşmasını bildi. Bu nedenle ABD ve Batı’nın uygulamada bulunacağı yaptırımların yine işe yaramayacağı kesin.

Ukrayna geriliminin Rusya’dan sonra Çin’e kadar uzanacağı bir varsayım olamaz. Bu tanımadan sonra Suriye’de Donetsk ve Lugansk’ ı tanımaya hazır olduğunu belirtti. Batı’ya yanaşmış olan Polonya hemen fırsatı kaçırmayarak bu tanımanın karşısına geçti. Bu durumdan en fazla etkilenecek olan ülkemiz ise, Kongo ve Senegal’de Türkovak’la sağlık katkıları yapmayı uygun gördü. Dönüşün hayli sancılı olacağı ve NATO yaptırımlarına katılmak ya da katılmamak arasında bir seçimin, önceki yalpalar gibi olmayacağı net olarak çizilmiş görünüyor. Muhalefetin yaklaşımı hazırlıksız bulunuyor, NATO ve Batı değerlerine bağlı kalacaklarını, Ukrayna’nın toprak bütünlüğüne uyulması gerektiğini belirterek sığ sularda kulaç atıyorlar.

Muhalefet sadece iç politik sorunlara yakın

Oysa dış politikada, “Atatürk çizgisine bağlıyız… ” deseler, hedefe katkı koyacakları ilkesini göz ardı etmiş olmazlar. Aslında kendilerinden beklenenin; kaybedilmiş bir Parlamenter sistemi yeniden kurma, Arap coğrafyasına benzeyen Emirlik monarşisini yerle bir etmek… Şeriat, Halifelik, Sultanlık hezeyanlarını ezmek ve ülke yoksulluğunu, soygununu durdurmak, muhalif belediyelerin çalışmalarının önünü açmak, engelleri yıkmak ve delik deşik edilen ülke topraklarını, maden yataklarını, ormanları, ağaçları, börtü böceği kurtarmak… Halkın bunun dışında başka bir beklentisi yok…

Çıktığı zirvelerde baş aşağı yuvarlanmakta olan karşıdevrimin yıkılması artık çok yakın; bu nedenle toplumun her alanını, Cumhuriyet’in her yapısını yozlaştırıyor; satmadık yer bırakmıyor. Atatürk’ün gözbebeği Ordusu’nun askeri hastanelerini, okullarını ve yargısını ortadan kaldırarak yok etti. Subay yetiştirmekte başarısız kalında İlahiyat, İmam Hatip’ lerden eleman devşirerek, 8 aylık kurslarla teğmen yetiştirmeye başladı. Yapılan törenleri gerçek medya organları vermese, halk öğrenemeyecek… Ancak bütün bu çırpınışlar çöküntüyü, çürümeyi engelleyemeyecek. İliklerine kadar Atatürk sevgisiyle yoğrulmuş halkımız, O’nun heykellerine karşı girişilen saldırıları da on binlerle nöbete çıkarak etkisiz hale getiriyor. O’nun ilkeleri bugün daha iyi anlaşılıyor ve benimseniyor.

ABD’nin Vietnam’la başlayan çöküşü

Birlik olan dünya halklarını emperyalizmin aşabilmesi mümkün değildir, bunu Latin Amerika halkı çok sık yaşamaya başladı; Şili ve Honduras gibi… Afrika, Asya, Britanya, ABD ve Avrupa toplumlarında, bu neo-nazi yapılanmasına karşı yükselen bir sosyalist fırtınanın estiğine tanık olunuyor. Bu nedenle ABD ve bağlaşıkları; başta Rusya, Çin, İran ve Hindistan olmak üzere Latin Amerika rüzgârlarına karşı önlem almaya çalışıyorlar. Bu nedenle Afganistan’ı terör devleti haline getirip Taliban diye vahşi katiller sürülerine teslim ediyorlar. Oysa bunu da kendileri imal ettiler…

Bütün bu örtme hareketleri ülkelerindeki gençliğinin, işçi sınıfının, aydınların ve halkın uyanışını engellemeyi amaçlıyor. Bunun için yapamayacakları kötülük yok. Sadece silahlanma açmazına saplanmış durumdalar… Bu durum Trup’la daha iyi anlaşıyordu; her gittiği ülkeye önce silah pazarlama görüntüleri, dünyanın alıştığı manzaralardı. Emperyalist ülkelerin başında bulunanların, 1215’de imzalanan Magna Carta yasalarına, insan haklarına saygı diye bir dertleri yok. Öyle olsaydı Suudiler ve BAE’ler gibi ülkeler olmazdı. Bu nedenle Afganistan’ı terör devleti haline getirdiği Taliban ve benzerlerine emanet etti. Çin, Rusya, İran ve gelecekte katılması yakın olan Hindistan’a karşı, hatta Latin Amerika ile Afrika’nın ayağa kalkan devrimci yapılarını çaresizce karşı cepheye yerleştirmekten çekinmiyor.

This entry was posted in ABD - AB - EMPERYALIZM, KÜRESEL POLİTİKALAR. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *