GEZELİM GÖRELİM * Tarımı Yok Olan Barbaros Köyü

Çat kapı evleri diye harika bir şey geliştirmişler! Kapısında çat kapı evi yazan yerlerin kapılarını çalıp, ufak bir ücret karşılığında sofralarına konuk olabiliyorsunuz.


Tarımı Yok Olan Barbaros Köyü

Orhan Özkaya (Arş-Yazar)


Barbaros, Yunanlıların Rum olmayan yerlere verdiği ad…
Köyün isminin anlamının Yunanlılardan geldiği ve Rum kökenlilerin yer almadığı bölgelere verilen bir isim olarak bilindiği ifade edilmekte…

Urla’ya bağlı ve Çeşme asfaltına üzerinde 2 km sağa sapılarak ulaşılan bir köy. Urla’dan 22 km imkânsızdı diyorlar. Veba salgını nedeniyle terk edilmiş. Daha sonra sıra halinde çatısı toprak evler inşa edilince “Sıradamlar” ismi verilmiş… Tarım olmayınca köyde köylü bir buluş yaparak her tarafa korkuluklar dikmişler. Bu giydirilmiş korkuluklara da “Oyuk” adını veriyorlarmış. Böylece tarımın bitmesine olan ilginin çekilmesini amaçlıyorlar. Oysa zeytincilik ve bağcılığın çok gelişmiş durumda olduğu belirtiliyor. Ovada iki zeytinyağı fabrikası olan kişi artık bu fabrikaları kapatmış. Artık üretim yapabilmenin olanaksızlığı işi terk etmesine neden olmuş.

Fabrika çalışırken Manisa’dan dahi işçi getirdiği söyleniyor. Köylü o kadar yoğun üretim yapıyormuş, köyden eleman bulmak imkânsızdı, deniyor. Köyün muhtarlık binasının yanındaki kahvede soğuk havanın insanın iliklerine kadar işleyen etkisiyle bir bardak çayın ne kadar makbule geçtiği belli oluyor.

“Oyuk festivali” köyü tanıtmış
Festivalle birlikte Covid19 döneminden önce köy tanınmaya başlamış ve başta İstanbullular olmak üzere arazi ve ev alınmaya başlanmış. Bunun etkisi hemen görülerek fiyatlar füze gibi fırlamış. Tanınmış ressamların, dizilerde yer alan artistlerin çiftlik evi inşa ederek dostlarıyla partiler düzenledikleri bir yer haline gelmiş. Yani İstanbullu, Bodrum ve Çeşme’den sonra köy macerasına yönelmiş durumda. Bu nedenle köyde her Haziran ayında “Oyuk festivali” düzenlemeye başlanır. Oyuk, korkuluklara verilen isim… Köydeki bir kişinin bahçesindeki korkuluktan esinlenerek düşünülmüş; bütün köylüler her Haziran gelmeden korkuluk hazırlıyorlar ve köyün kütüphanesinde saklanıyor. Böylece hem tarımın düştüğü duruma ve hem de köyü turizme hazırlamaya çalışıyorlar.

Köy denize de yakın mesafede, çevredeki Germiyan, Ildır ve Özbek köyleri de deniz kıyısında olunca köyün çekiciliği artmış… Köye yerleşenler arasında bazı tanınmış isimlerin olması ilgiyi yoğunlaştırıyor. Turlarla yerli yabancı turistlerin uğrak yeri… Bulutların arasından zaman zaman yüzünü gösteren güneş, kahvede üzerimize düştükçe biraz ısınmak mümkün oluyor. Dışardaki masalarda oturanların elinden çay bardağı eksik olmuyor gibi bir görüntü var.

Zengin “Köy Kütüphanesi” insanı büyülüyor
Köyde okur-yazarlık düzeyi üniversite mezunu olmakla eşit. Tarım bitince köyü turizme açmaya yönelmişler. Köy, Oyuk Festivali ile adından söz ettiriyor. Köyün tanınması ve tarımın geldiği duruma dikkat çekmek için her yıl tüm köylüler harıl harıl çalışıp bir sürü korkuluk hazırlıyor, bunlar Haziran ayındaki festivale kadar kütüphanede saklanıyor. Ancak Covid19 nedeniyle artık bu işlerde sönmeye yüz tutmuş. Festivalde en güzel korkuluk, en güzel avlu ve yemek yarışmaları düzenleniyor, korkuluklara adım başı rastlamak mümkün.

Bunların bazıları çok şirin, bir kısmının ise, akşam saatlerinde sokağa çıkanları irkiltecek kadar gerebildiğinden söz ediliyor. Kütüphane, tanınmış bir şair tarafından armağan edilmiş. Köyün havasını kitap kokusuyla doldurması insana huzur veriyor…

Emek-Kültür ve Sanat Evi
Önceki yapısı Karakol ve okul olan bina, bir sanatseverin kiralaması sonucu sanat ve kültür evine çevrilmiş. Bu alanda kurulan vitrinlerde takı sergileri, ayrıca nostaljik müzik düzenlemesi yapılıyor. Hareketliliğin ilkbahar aylarından itibaren artmaya başladığı vurgulanıyor. Köyün yetiştirdiği tanınmış sanatçılar arasında Oğuz Kocaoğlu köyden kopmamış. Köye desteğinin sürdüğü belirtiliyor.

Köyün eğitim düzeyinin yüksek olmasına doktora ve yüksek lisanslı kişilerin katkısı büyük. Sanatçı ve profesör, yazarlar bulunduğu ifade ediliyor. Bunların çoğu geri dönerek dingin bir yaşama yönelmişler. Özellikle büyük kentlerin yaşanmaz ortamından kaçanların sığındığı en dingin yerlerden birisi… Köye uğrayanlar arasında İstanbul, Ankara ve İzmir plakalı araçlar yoğunluk gösteriyor. Yurt dışından gelen turistlerin ve oralarda iş nedeniyle çalışanların yakınlarını ziyarete gelmesi köye ayrı bir hareket kazandırıyormuş.

Çanakkale Savaşı’ndaki 37 şehidin anıtı
Buradaki köyler içinde Çanakkale savaşında 37 şehitle en fazla şehit veren köy olması, bir anıt dikilmesine neden olmuş, şehitlerin isimleri kitabeye yazılmış. Savaş sırasında köyde insan kalmadığı, bazı evlerden iki kardeşin dahi şehit olduğu, yaşlıların anılarında yer alıyor. Köye has yemeklerin sergilendiği “Çat Kapı Evi” nde katmer, salyangoz yemeği, enginar ve köftesi unutulmaz tadılar veriyormuş.

Tarımdan uzaklaşılmasının ne demek olduğu, üretimin artık yapılmasının mümkün olmadığı, büyük maliyet riskleri içerdiği ortadayken ve yakıt giderleri, gübrenin ithal olması gibi nedenler yığıldıkça tam bir tüketim toplumuna ve tarımı da ithal eder hale gelmeye dönünce, bu çıkmazın yaşanması sürpriz sayılmaz. Gelecek iktidarların Barbaros köyünün tekrar eski üretim dönemlerinin canlılığına kavuşmasını sağlaması en büyük beklenti sayılır.

This entry was posted in DOĞA - ÇEVRE, HAYATIN İÇİNDEN. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *