DÜNYA SAVAŞ TARİHİNDEN * 07 Aralık 1941  Pearl Harbor Taarruzu

07 Aralık 1941  Pearl Harbor Taarruzu

Naci Kaptan / 09 Aralık 2021


7 Aralık 1941 sabahında, henüz II. Dünya Savaşı sürerken Japon İmparatorluk Deniz Kuvvetleri, Hawaii’nin Oahu adasında bulunan Pasifik Filosu ve Pearl Harbor askerî üslerine ani bir saldırı düzenledi.

7 Aralık 1941 sabahında Hawaii’nin Oahu adası, beklenmedik bir şekilde büyük bir bombardıman ile sarsıldı. Bu büyük saldırı, tarihe İnci Körfezi Saldırısı, Hawai Kaisen, Hawaii Deniz Savaşı gibi farklı isimlerle de geçecek olan Pearl Harbor saldırısıydı.

Pearl Harbor saldırısından bu yana geçen yarım yüzyılı aşkın süre içinde araştırmacılar Pearl Harbor Saldırısı’nın başarısında rolü olan şaşılacak derecede çok sayıda hata ortaya çıkardılar. Kimi tarihçiler ABD’nin, kaçınılmaz gibi görünen bir savaşta Japonya’nın saldıran durumuna düşmesi için uyarılara bilinçli olarak kulak asmadığını bile öne süreceklerdi.

Kamikazeler kimdir?

Kamikazelerin dini fanatizme benzeyen bir vatan sevgisi vardı. Savaşın en dramatik öykülerinden biri, patlayıcılarla tıka basa doldurulmuş uçaklarıyla düşman gemilerine pike yapmak üzere intihar yemini etmiş olan Japon pilotlarının akınlarıydı. Bu pilotlar kendilerine, 1281 yılında Çin İmparatoru Kubilay Han tarafından Japonya’yı istila etmesi için gönderilen donanmayı darmadağın etmiş olan kasırganın adını kullanarak, “kutsal rüzgar” anlamında kamikaze diyorlardı.

İlk kamikaze saldırısı 25 Ekim 1944 günü, Leyte Körfezi Deniz Savaşı sırasında yapıldı. Bir Japon pilot, uçağıyla Amerikan St. Lo uçak gemisinin güvertesine dalış yaparak gemiyi batırdı. Müttefikler başta kamikazelerin bunu bilinçli olarak yaptığına inanmak istemediler. Zamanla da çok korktukları intihar pilotlarından nefret etmeye başladılar. Pasifik Savaşı boyunca 1500 – 2000 arası kamikaze pilotun öldüğü tahmin ediliyor; ama yaptıkları fedakarlık sayısı 200’lere varan gemiyi ya batırdı ya da ciddi hasarlara uğrattı ve 5000’den fazla Müttefik deniz askerini öldürdü.

Pearl Harbor saldırısı hakkında saldırının yaşandığı günü konu alan bölümdeyiz. Radyo operatörü Karl Boyer, kulaklarına inanamıyordu. Hawaii’de Pearl Harbor’dan 10 km uzaktaki deniz kuvvetleri radyo istasyonunda 7 Aralık 1941 pazar sabahı otururken, 32 km kuzeydoğudaki Donanma Hava Üssü’nden şaşırtıcı bir mesaj almıştı: “Bombalanmaktayız ve batmak üzereyiz; bize saldırıyorlar!” Boyer’in yanıtı, sert oldu: “Hadi oradan, git yat ve ayıl artık.” Ama karşı taraf, telaşla üsteliyordu: “Bu, talim filan değil. Gerçek!”

Sonunda mesajın doğruluğuna inanan Boyer, karargah subaylarıyla birlikte pencereden dışarıyı, Pearl Harbor’ı seyreden istasyon komutanına koştu. Ne var ki uçaksavar toplarından çıkan dumanı görünceye kadar, dalga dalga gelerek art arda “Pearl”e pike yapan uçakların talimden dönen ordu bombardıman uçakları olduğunu sandılar. Boyer’in şefi mesajı okudu ve haykırdı: ”Hemen Washington’ı bul. Şifrelemeyle falan uğraşma.” Boyer, sabahın saat 07:58’inde hızla, yeni bir dönemin başladığının haberi olan mesajı geçti. ”Pearl Harbor’a hava saldırısı. Bu, talim değil.”

Japonların Pearl Harbor’a saldırısı tarihin en başarılı saldırılarındandır. Mitsuo Fuchida’nın emrindeki 180 kadar savaş uçağının ilk dalgası Hawai’nin Oahu Adası’nın 370 km kuzeyindeki uçak gemilerinden havalanıp Pearl Harbor’a ulaşıncaya kadar hiç direnişle karşılaşmadı. Vurucu güç yoğun bulutların üzerinden 3600 metre yükseklikte uçuyordu. Havalandıktan bir buçuk saat sonra, saat 07:00’yi biraz geçe, Fuchida radyosunu açtı ve kulağına bir Honolulu radyo istasyonundan Hawaii müziğinin nağmeleri geldi. Bu, Japon uçaklarının hedeflerine yaklaştığının kanıtıydı. Birden yoğun bulutlar dağıldı ve Kahuku Burnu göründü. Rüzgar hafif, görüş açıktı ve Pearl Harbor, Amerika’nın güçlü Pasifik Donanması üssü önlerinde hareketsiz uzanıyordu.

Uçaklar, torpil atan uçakların Pearl Harbor’a güneyden yaklaşabilmesi için adanın batı kıyısına doğru uçtular. Hedeflerine yaklaştıkça Fuchida Pasifik Donanması’nın 8 savaş gemisinin, biri dışında rıhtım boyunca demirli olduğunu görüp heyecanlandı. Yakınlarda kruvazörler, destroyerler ve başka gemiler vardı, yani toplam 94 gemi. Fuchida zaferin onların olacağından o kadar emindi ki, daha bir bomba bile atılmadan komutanına, o zafer çığlığını, baskının başarıldığı işaretini telsizle göndermişti: “Tora! Tora! Tora” (“Kaplan! Kaplan! Kaplan!”)

Herkesten önce suç, ABD Pasifik Donanması Komutanı Amiral Husband E. Kimmel ile Hawaii’deki ordu komutanı Korgeneral Walter Short’un omuzlarına yüklendi. İkisi de gerekli savunma önlemlerini almadıkları için suçlu bulundular. Savaş gemilerini koruyacak torpil ağları yoktu; karada uçaklar, kanat ucu kanat ucuna değecek biçimde konuşlandırıldıkları için saldırganların işini kolaylaştırmıştı. İki komutan da 27 Kasım günü bir savaş uyarısı önlemi almamışlardı. Uçak gemisinde üslenmiş uçakların karşı saldırısı düşünülemezdi, çünkü ne de olsa Japonya, 6400 km uzaktaydı.

Gerçi Kimmel de, Short da komuta görevinden uzaklaştırıldılar, ama yanlış yapan sadece onlar değildi. Kasım sonunda şifrelerin çözülmüş olması sayesinde ABD hükümeti Japonların büyük bir saldırıya hazırlandığını biliyordu. 5 Aralık gününe gelindiğinde Japon konvoylarının yola çıkarak güneye yöneldikleri de biliniyordu. Ancak kimse Japonların Pearl Harbor’a saldırmaya kalkışacaklarına inanmıyordu ve bu nedenle Hawaii’ye tehlike uyarısında bulunulmamıştı. ABD, Tokyo ile Honolulu’daki Japon konsolosluğu arasında şifreli mesaj alışverişinde büyük bir artış yakalandığında bile kimse hedefin neresi olduğundan kuşkulanmamıştı.

Bürokratik becerisizlik yüzünden kaybolan mesajlar da vardı. 7 Aralık günü saldırıdan dört saat önce Washington Hawaii’ye bir uyarı göndermeye karar vermiş ama telgraf çok geç gelmişti; saldırının başlamasından hemen sonra. Oahu’nun kuzeyinde ilk Japon uçakları fark edildiğinde bile görevdeki telsiz operatörünün raporunu alacak hiç kimse yoktu. Hawaii’de pazar günleri her zaman biraz gevşeklik olurdu. Baskının başarılı olmasında Japonların ustalığı kadar şansın da rolü olmuştur.

Birkaç dakika içerisinde Japon ölümcül torpil uçakları, “Kates”ler, 90 m’ye kadar alçalmış ve ölümcül “balıklarını” Pearl Harbor’ın sığ sularına bırakmışlardı. Torpillerin çoğu rıhtım boyunca dizilmiş devlerin arasından yolunu buldu: California, West Virginia, Oklahoma, Nevada ve Arizona… hepsi de vuruldu. Koskocaman, sapasağlam Oklahoma birçok torpil yedikten sonra yan yattı ve alabora olurken mürettebata gemiyi terk emri verildi. Birçok denizci, Japon makineli tüfekçileri tarafından öldürüldü, ama mürettebatın çoğu yakındaki doklardan ve gemilerden gelen tekneler tarafından kurtarıldı.

Art arda dalgalar halinde gelen Japon uçakları hazırlıksız donanmayı bombaladı, ağır hasar verdi. Arizona birkaç kez doğrudan isabet aldı ve bir bomba ıslık çalarak bacasından içeri dalıp barut depolarını tutuşturduğunda, kulakları sağır edici bir gürültüyle havaya uçtu. Alevler 150 m’ye kadar göğe yükseldi, geminin yanan kalıntıları yağmur gibi yağdı. Geminin 1400 kişilik mürettebatından 1000 kişiden fazlası öldü, Arizona, limanın çamuruna gömüldü.

İnsanlar her yerde isabet almış gemilerden yüzeyi petrolle kaplı denize atlıyorlardı. Bazıları denizin yüzeyi alev alınca öldüler. İlk bombalar hedefini bulduğunda bile Amerikalıların birçoğu saldırıya uğradıklarına bir türlü inanamıyorlardı. Bununla birlikte Nevada limandan çıkmayı denedi ve bu yüzden, pike yapan uçakların büsbütün dikkatini çekti. 250 kg’lık bombalardan harap olan burnu alevler içinde kaldı. Yine de inanılmaz sıcağa aldırmayan donanma makineli tüfekçileri düşmana ateş etmeyi sürdürdüler.

Diğer bombardıman uçakları dumanla boğulmuş limana dalış yaparken bazı pilotlar da kıyıdaki askeri tesislere yöneldiler. Zero savaş uçakları, silahlarını ateşleyerek hava üslerini taradılar. İki saatten az bir zaman içinde Japonlar 18 gemiyi batırmış ya da ciddi hasara uğratmış, 188 uçağı yok etmiş ve 159’una da zarar vermişlerdi. İçlerinde 68’i sivil olmak üzere 2400 kadar Amerikalı ölmüş, 1100’den fazla asker de yaralanmıştı. Buna karşılık Japonlar sadece 29 uçak kaybetmişlerdi. Ama bir bakıma başarısız olmuş sayılırlardı, çünkü asıl önemli Amerikan uçak gemileri denizdeydi ve bombalar yakıt depolarına isabet etmemişti.

On sekizinci güne geldiğimizde kurtardığımız 300 kadar adam hala yaşıyordu. Bütün yangınları söndürmek iki haftayı aldı. Üç gün boyunca 24 saat çalıştık. Öyle bir telaş ve kargaşa vardı ki.

Tokyo’da, Pearl Harbor’a yapılan baskının saldırı haberi, halkı sevinçten adeta kendinden geçirdi, büyük kutlamalar yapıldı. Washington’da ise, haber önce inanmazlık, sonra da büyük bir öfkeyle karşılandı. Pearl Harbor’a ilk bombanın atılmasından 24 saat sonra Başkan Roosevelt Kongre’ye ve Amerikan halkına hitaben bir konuşma yaptı. “Dün, 7 Aralık 1941 günü, alçaklığı simgeleyerek sonsuza dek hatırlanacak bir gün” diye başladı. “Amerika Birleşik Devletleri’ne, Japonya’nın deniz ve hava kuvvetleri tarafından, bilerek, isteyerek saldırı da bulunuldu.” Aynı ruh hali içindeki Kongre de derhal Japonya’ya savaş ilan edilmesine karar verdi.

Japon bombardıman uçakları 7 Aralık 1941’de Pearl Harbor üzerinde göründüğü vakit Japonya ile Birleşik Devletler arasındaki gerginlikler yaklaşık 10 senedir artarak sürüyor ve bu durum savaşı kaçınılmaz kılıyordu. Müşterek-Filo başkomutanı Amiral Isoroku Yamamoto, Japonya’nın Almanya ve İtalya ile müttefik olmasına ve Çin’i işgal etmesine karşı çıkmıştı. Ayrıca kendisi Birleşik Devletler’in dört bir yanına seyahat ederek çalışmalar yapmış ve Amerikalıların geniş kaynakları ve endüstriyel kapasitesi karşısında Japon İmparatorluğu’nun uzun bir savaştan muzaffer çıkamayacağını anlamıştı.

Gariptir ki, Yamamoto Pearl Harbor’a Taarruz planını bizzat tertiplemiş olsa da hücuma açıkça karşıydı. Yamamoto, Pearl Harbor’a taarruz etmenin getireceği riskleri biliyordu. Bu durum sadece Hawaii hava-sahasına girecek filoyu değil, aynı zamanda Japonların tüm amaçlarını da kapsayan bir tehdit teşkil ediyordu. Taarruzu destekleyenler, Birleşik Devletler’in icra edilecek baskından dolayı zor durumda kalacağına inansa da, Yamamoto —tam da doğru tahmin ettiği şekilde— bunun Amerikan ulusunu fitilleyerek Japonya’yı zaferle çıkamayacağı bir savaşa sürüklemesinden korkuyordu.

Yamamoto Pearl Harbor Taarruzu’na açıkça karşı çıktığını belirtse de yetkililer en nihayetinde taarruzun icrası yönünde karar almıştı. Japon İmparatorluk Donanması Kurmay Başkanı Osami Nagano, Yamamoto’nun endişelerine itiraz ederek Birleşik Devletler ile müzakerelerin zaman kaybı olduğunu savundu. General Hideki Tojo’nun da desteğini alan Nagano, Pasifik’te Birleşik Devletler ve Birleşik Devletler’in Güneydoğu Asya’da Koloni sahibi olan Avrupalı müttefikleri de dahil Japon İmparatorluğu’na ayak bağı olan uluslara karşı askerî müdahalelerin gerekliliğinden sık sık söz etmekteydi. Hem Nagano hem de Tojo, Birleşik Devletler’le olan müzakerelerde kendilerine sunulan taleplere razı olmanın İkinci Çin-Japon Savaşı sırasında elde edilen kazanımları tersine çevirebileceğinden korkuyordu.

Yamamoto, Pearl Harbor’a taarruz edilmesine ilişkin endişelerini ne kadar ifade ettiyse, Nagano da taarruzun bir o kadar gerekli ve mümkün olan tek eylem olduğuna tereddütsüz inanıyordu. Taarruz başlamadan bir ay önce, yani 3 Kasım 1941’de, Nagano nihaî onay için İmparator Hirohito’ya taarruz planını sundu. İki gün sonraki İmparatorluk Konferansı’nda taarruza onay verdiğini ilan eden İmparator, ABD ile müzakerelerin başarısızlığa uğraması durumunda Aralık ayının taarruz başlangıç tarihi olması yönünde karar aldı.

26 Aralık’ta, o zamana dek toplanmamış türden bir donanma kolu bir araya getirilerek Japonya’dan yola çıktı ve Kuzey Pasifik üzerinden gizlice harekete geçti. Dokuz muhrip, iki savaş gemisi, üç kruvazör, üç denizaltı, yedi akaryakıt tankeri ve 400’den fazla uçak taşıyan altı uçak gemisinden müteşekkil bu gizli filo, şimdiye dek denizde görülmüş en büyük hava-taarruz gücüydü.

Filodakilerin çoğu bu iki haftalık deniz yolculuğunun Amerikalıları alarma geçirmeden icra edilmesine imkansız gözüyle bakıyordu. Tespit edilmeleri durumunda bunun sonuçları Japonlar için ölümcül olabilirdi. Fark edilmelerini engelleyebilmek adına, uçak gemisi görev kuvveti telsiz susturma uygulamasına gitti ve Hawaii’ye kuzey istikametinden yol aldı. Bu güzergâh nadiren tercih edilirdi çünkü kış fırtınalarına eğilimliydi, ki bu da hava keşfini önleyebilirdi.

7 Kasım’ın erken saatlerinde Oahu’nun 230 mil kuzeyine kadar ulaşan gemiler halen tespit edilmemişti. Japon denizaltıları adanın güney tarafında, Pearl Harbor ağzının dışında pusuya yatmıştı. Saat sabah 6’da, 183 avcı ve bombardıman uçağından oluşan ilk dalga kalkışa geçti.

İlk dalganın komutanı Mitsuo Fuchida saat 07.40’ta Pearl Harbor’daki askerî tesislerin yerlerini saptadı. Herhangi bir hareketlilik görmediğinden taarruz emri verdi ve hemen ardından ‘’Tora! Tora! Tora!’’ sinyalini filoya iletti — bu, baskın etkisinin bütünüyle sağlandığı anlamına geliyordu. Torpido-bombardıman uçakları tarafından bırakılan, hususi olarak tadil edilmiş torpidolar, sığ limana doğru büyük bir süratle ilerleyerek Battleship Row’da demirli gemilerin karinalarını patlattı. USS Arizona savaş gemisi cephaneliğinin yanına düşen bir bomba tarafından vurulduğunda ortaya çıkan dehşet verici patlama neredeyse 1,200 denizcinin hayatına mal oldu.

Amerikalılar gafil avlanmış ve şaşkına dönmüş olsalar da, tertiplenmeye koyularak dakikalar içerisinde karşı ateşe başladılar. Saat 9.45’te Japon taarruzunun 171 uçaktan müteşekkil ikinci dalgası geldiği vakit gökyüzü artık uçaksavar ve hafif silah ateşiyle doluydu. Japon taarruzu saat 9.45’te sona erdi – taarruz sadece iki saat sürmüştü. Japon pilotlar muzaffer bir şekilde uçak gemilerine dönerek gözden kayboldular. Taarruz boyunca 2.403 Amerikan asker ve sivil öldürülmüştü. Japonlar 19 gemiye hasar vermiş, 188 Amerikan uçağını imha etmiş ve çok daha fazlasını zarara uğratmıştı. Bunun karşılığında ise sadece 29 uçak ve 64 personel kaybetmiş ve bir denizaltı mürettebatları esir alınmıştı.

Fakat taarruz stratejik hedefleri bakımından başarısızlığa uğradı. Japonlar her ne kadar çarpıcı bir darbe indirmiş olsalar da, Amerikan savaş gücü için son derece önem taşıyan yakıt depolarını, kuru-havuzları ve diğer tesisleri ortadan kaldırmayı beceremediler. Birkaç savaş gemisinin kaybı, millerce uzaktaki uçak gemilerinin güvertelerinden gittikçe şiddetlenir surette icra edilen bir çarpışmada beklenilenden daha az belirleyici olacaktı. Resmî bir savaş ilanı olmaksızın düzenlenen taarruz, Amerikanları boyun eğmeye mecbur bırakmaktan ziyade intikam için adeta tahrik etmiş ve bütün müzakereleri sona erdirmiştir. Baskının mimarı Yamamoto’nun, harp ilanının taarruzun bitimine dek iletilmediğini öğrendiğinde, şu sözleri söylediği rivayet edilir: “Korkarım ki bugün icra ettiğimiz baskın, uykusundaki koca bir devi kışkırtıp büyük bir felakete sevk etti.’’

Pearl Harbour Saldırısı, 7 Aralık 1941 tarihinde Japon deniz kuvvetleri tarafından, Amerika Birleşik Devletleri’nin Büyük Okyanus’ta bulunan askerî gemilerinden gelecek olası bir saldırısını önlemek için düzenlenmiştir.

Adım Adım Pearl Harbor Saldırısı
İkinci Dünya Savaşı’na yaklaşıldığı dönemde Japonya, en az Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri kadar dünya ekonomisinde söz sahibi olmak istediğini izlediği siyaset itibariyle açıkça ortaya koymuştu. Japonya’nın hedefi dünyanın önemli topraklarını ve doğal kaynakları ele geçirmek, dünyanın yeni süper gücü olmaktı. Japon güçleri, bu amaçla çıktığı yolda 19. Yüzyılın sonlarına doğru Çin ile büyük bir mücadele sürdürmüş ve 20. yüzyılın başında ise kendisini, Rusya ile büyük bir savaşın ortasında bulmuştur. Bu tarihten 1930’lara kadar ise Japonya, askerî anlamda büyük bir güç ve donanıma sahip olmuştur.

Dönemin süper gücü olma yolunda ilerleyen ABD’ye alternatif bir güç olarak yükselme eğiliminde olan Japonya, 1937’de Çin ile büyük savaşın içine girmiş ve agresif tutumu ile ilgili Milletler Cemiyeti tarafından uyarı almıştır. Bu uyarıya karşılık Japonya, Milletler Cemiyeti’nden ayrıldığını açıklamıştır.

Mihver Devletlerin Oluşumu ve Saldırı
Japonya’nın hırslı tavırları Japon yönetimini, Birinci Dünya Savaşı’ndan aradığını bulamayan fakat dünyanın en güçlüleri arasında yer almak için hazırda bekleyen Almanya ve İtalya ile müttefik olmaya itmişti. Böylece Japonya, Hitler Almanya’sı ve Mussolini İtalya’sı anlaşma imzalayarak “mihver devletleri” kurdular.

Mihver Devletleri oluşumuna ABD’nin tepkisi gecikmedi. ABD, vakit geçirmeden Japonya’ya akaryakıt ambargosu uyguladı ve Panama Kanalı’nı Japon gemilerine kapattı. Bu akaryakıtlar, Japon askerî gücünün bel kemiğini oluşturduğundan bu yakıtların yokluğu Japonya’ya büyük bir darbe olacaktı. ABD ve İngilizler bu ambargonun Japonya’nın Çin ile olan savaştan çekilirse kalkacağını söylediler fakat Japonya burada elde ettiği gücü başka devletlere kaptırma niyetinde değildi. Ayrıca Pasifik’te kendisine karşı oluşabilecek Amerikan saldırısını önlemek istiyordu. Bu yüzden buradaki ABD gücüne darbe vurulmalıydı.

Japonya, Hawaii’de ABD donanmasına gerçekleştireceği saldırının hazırlıklarını yapıyorken ABD, Japonya’nın kendisine karşı bir saldırıyı göze alabileceğini tahmin etmiyordu. Ancak 7 Aralık 1941 büyük bir sürpriz yaşadı ve Hawaii’de büyük bir Japon bombardımanı ile karşı karşıya kaldı. Japon güçleri, Hawaii adlarında konuşlanan Pasifik ve Pearl Harbor askerî birliklerine pusu kurmuşlardı.Bu ani baskınla Amerikan güçleri adeta neye uğradıklarını şaşırdılar. Saldırı tam 90 dakika sürdü.


Pearl Harbor saldırısı, 12 adet Amerikan savaş gemisini ciddi şekilde hasara uğratmış veya batırmış, 188 savaş uçağını imha etmiş, 1.178 kişi yaralanmasına ve 2,403 Amerikan askeri ile 68 sivilin ölümüne neden olmuştur. Bu saldırı Amerika’yı donanma açısından bir yıl geriye götürmüştür.

Bu olayın sonucunda ABD, Japonya’ya savaş ilan etmiş ve II. Dünya savaşına resmen dahil olmuştur. ABD, bu olayın intikamını ise insanlık dışı bir şekilde almıştır. 6 Ağustos 1945’te Hiroşima’ya 3 gün sonra ise Nagazaki’ye attığı atom bombalarıyla yüz binlerce kişinin hayatını yitirmesine sebebiyet vermiş ve izlerini günümüze kadar taşıyan radyoaktif etkiler bırakmıştır.


Pearl Harbor baskını hakkında komplo teorileri de üretilmiştir. Tıpkı İkiz Kulelerin vurulması olayı gibi. Bu konuda da bilgi verelim;

7 Aralık 1941 sabahında, henüz II. Dünya Savaşı sürerken Japon İmparatorluk Deniz Kuvvetleri, Hawaii’nin Oahu adasında bulunan Pasifik Filosu ve Pearl Harbor askerî üslerine ani bir saldırı düzenledi.

Yapılan baskının amacı, amerika birleşik devletleri’nin pasifikteki hakimiyetini kırmaktı. japon birleşik donanmasının komutanı amiral yamamoto isoroku yapılacak saldırıyı büyük bir dikkatle planlamıştı. çünkü saldırı başarıya ulaştığında japonya güneydoğu asya’yı, endonezya takım adalarını ve güney pasifiği kolayca ele geçirebilecekti. 23 kasım 1941 günü komutan yardımcısı nagumo çuiçi komutasındaki 6 uçak gemisi, 2 savaş gemisi, 3 kruvazör ve 11 destroyerden oluşan bir filo ile hawaii’nin yaklaşık 440 kilometre kuzeyindeki bir noktaya doğru hareket etti. saldırı bu noktadan 360 uçakla gerçekleştirildi.

yerel saatle ilk japon uçağı adaya 7:55’te varmıştı ve kendisine ağır bombardıman, torpido ve avcı uçaklarından oluşan 200 uçaklık bir filo eşlik ediyordu. bu saldırının ilk dalgasıydı ve japon uçakları amerikan savaş gemilerine ağır bir darbe indirdi. “arizona”, “california” ve “west virginia” isimli gemiler battı, “oklahoma” ise alabora oldu. yaklaşık 45 dakika sonra gelen ikinci uçak dalgası ise “maryland”, “tennessee”, “nevada” ve kuru havuzda bulunan “pennsylvania” isimli gemilere ağır hasar verdi. buna ek olarak 10 amerikan gemisi daha battı ya da alabora oldu. 140 amerikan uçağı ise hurdaya döndü. askeri kayıplar ise ölü 2300 olmak üzere toplam 3400’dü. japonlar ise sadece 5 küçük denizaltı ve 29 uçak kaybetti.

pearl harbor baskını amerika’nın büyük okyanustaki donanma ve hava gücüne büyük bir darbe indirdi. ancak o sırada pearl harbor’da bulunmayan pasifik donanmasına ait 3 uçak gemisi baskından kurtulmayı başarmıştı. “arizona” ve “oklahoma” dışındaki diğer savaş gemileri ise tamir edilerek yeniden hizmete sokuldu. ayrıca japonlar adada bulunan petrol depolarını yok etmeyi başaramamıştı.

baskın amerikan kamuoyundaki tarafsızlık yanlısı görüşlerin hızla gerilemesine yol açtı. nitekim 8 aralık 1941 günü amerikan senatosu japonya’ya savaş ilan etmeyi kararlaştırdı.

“Baskın” olarak tarihe yutturulmuş, halbuki birinci sınıf bir provokasyon ve politik-askeri dalavera örneğinden başka bir şey olmayan vaka.

Yankiler Japon donanma şifrelerini savaştan çok önce çözmüş ve tüm japon planlarından haberdar olmuşlardır. amerikan yöneticileri (en başta kripto komünist roosevelt) japonya’ ya en başta petrol, tüm temel hammaddeler ve hatta besin kalemlerinde uluslar arası hukukun hiç bir kaidesine sığmaz ambargolar koymuş, bilinçli ve istekli biçimde japonları kışkırtarak savaştan başka seçenek bırakmamışlardır. kapalı kapılar arkasında dönen hesaplar ise ilan edilenlerden bambaşkadır.

işin özünde, stalin hayranı new deal çetesi bir an önce savaşa girmeyi istemekte ancak kamuoyu kendisini ilgilendirmeyen bir savaşa katılmayı kesinlikle reddetmektedir.  Amerikan halk yığınlarını savaşa dahil etmek için bir olay çıkartılması lazımdır. Hesap bir taş ile kuş vurmaktır: ilk amaç kendisini “mağdur” olarak gösterip savaşa katılmayı “adil” ve “haklı” kılmak; ikinci ve aslında esas amaç ise japonya’nın müttefiki olan almanya’nın ittifak gereği abd’ye savaş ilan etmesidir. böylece kamuoyu kündeye getirilip uncle sam’in ikiz kardeşi; sevgi kelebeği uncle joe stalin’in kıstırılan kuyruğunu kurtarma işine seferber edilecektir. ayrıca uzun bir savaşta yenilmesi kesin bulunan japonya çökertilince uzak doğu’da oluşacak güç boşluğunu abd’nin doldurması bonus gelecektir.

beyaz saray vampirlerinin kanlı ağzını sulandıran bu hedeflere varmak için verilecek kurban ise pearl harbor’dur. nitekim japonya savaşa kışkırtılıp saldırı planlarını hazırlayınca yankiler japonların iştahını kabartmak için iyice kolları sıvarlar ve pearl harbor komutanlarının nafile yere defalarca protesto ettikleri “garip” emirler ardı ardına sıralanır: eldeki uçaklar bombardımandan daha çok etkilensin diye bir araya toplanırlar, pasifikte havanın iyice elektriklendiğini sağır sultan bile duymuş iken personel iyice uyuşuklaşsın diye anormal miktarda izinler dağıtılır, partiler ve eğlenceler düzenlenir. saldırıya birkaç hafta kala askeri iletişim zincirindeki kilit noktalarda bulunan subaylar washington’un bizzat yolladığı “özel” personel ile değiştirilirler.

Nitekim baskın günü bu özel personelin akıl almaz işlevsizliği ve suskunluğu hasarı kat kat arttıracaktır. en son olarak ise çoğu eski ve fazla iş göremeyecek ama dışarıdan bakınca mükemmel savaş araçları gibi görünen zırhlı gemiler pearl harbor’a doldurulur; uçak gemileri ise “eğitim” için limandan çıkma emri alırlar (halbuki yıllık manevralar yapılmıştır). sahne artık tüm komploların anası için hazırdır. gerisini ise söylemeye çok lüzum olmasa gerek.


KAYNAKLAR 

https://wwturkiye.org/japonlarin-gozunden-pearl-harbor-taarruzu-7-aralik-1941/
https://ungo.com.tr/2019/08/pearl-harbor-saldirisi/
https://www.tarihiolaylar.com/tarihi-olaylar/pearl-harbor-saldirisi-92
https://seyler.eksisozluk.com/tarihin-en-buyuk-savasinin-amerikayi-basrole-tasiyan-olayi-pearl-harbor-baskini

This entry was posted in DENİZ VE DENİZCİLİK, EMPERYALİZM, Tarih. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *