Devletimizi güçsüz göstermeyelim… Lütfen! * Ne de olsa “Kol kırılır, yen içinde kalır” veya “Kan kustum kızılcık şerbeti içtim” diyen bir kültürden geliyorduk. Ayrıca “Döver de sever de” geleneğimiz de vardı. Kime ne ki?

Değerli çizgi sanatçısı Ercan’a teşekkürler

Devletimizi güçsüz göstermeyelim… Lütfen!

Mustafa Tiğrek – Ağu 16 2021

Yangın, sel, kuraklık, deprem, tsunami, volkan patlaması… önemli değildi. Asıl felaket, devletin güçsüz görünmesiydi. Devletin, hakikaten güçsüz olup olmadığı da önemli değil. Güçsüz görünmesin, kafiydi. 

Ne de olsa “Kol kırılır, yen içinde kalır” veya “Kan kustum kızılcık şerbeti içtim” diyen bir kültürden geliyorduk. Ayrıca “Döver de sever de” geleneğimiz de vardı. Kime ne ki?

“Help Turkey” bütün bu geleneklerimize ters düşüyordu. “Yahu Kan kusuyorum!” demekti. “Yahu kolum kırık!” demekti. “Yahu kocam beni dövüyor!” demekti. Olacak şey değildi.

Devlet, elinden geleni yaptı. Mesela RTÜK, orman yangınlarına ilişkin yapılan yayınlarda “halkı olumsuzluğa yönlendirebilecek içeriklerin ortaya konulduğunu” belirterek, medya kuruluşlarına “halkı yanlış yönlendirebilecek üsluptan kaçınmaları” uyarısında bulundu. Böylece, açıklamalar hep sönen yangın sayısı üzerinden verildi. Devam eden yangınları merak edersek toplam sayıdan, sönenleri çıkartıyor, biz buluyorduk.

Sosyal medyada bazı hesaplara yönelik incelemelerin başlatıldığını duyuran Süleyman Soylu, sosyal medya üzerinden boş durmayanları boş bırakmayıp, tespit edilen 3 bin 246 içerikten, 172’sine işlem gerçekleştirerek devleti güçsüz gösterenlere fırsat vermiyordu.

Devlet Bahçeli de durumun hassasiyetine dikkat çekmek ihtiyacı hissetmiş: Devletimizi güçsüz gösterenlere azami dikkat edelim, demişti.

***

Ben Hilal Kaplan’ı devletimizi güçlü görmek isteyenlerin başında sayardım. Lakin şu açıklamasına anlam veremedim: “THK’nın orman yangınlarıyla mücadele gibi bir derdi olsaydı, bugün bünyesinde üretimi bile 90’larda durdurulmuş eski püskü uçaklar değil; modern yangınla mücadele uçakları olurdu” dedi.

Tamam THK’nın uçağı yok diyelim… Peki, Tarım Orman Bakanlığının var mı? Veya Çevre Bakanlığının veya İçişleri Bakanlığının veya sivil savunmanın veya Cumhurbaşkanlığına bağlı başka birimin… modern yangın söndürme uçakları var mı? Yok!

Hilal Kaplan “Bunların hiçbirinin yangın söndürmeye niyeti yok” demiş oluyordu. Böyle açıklamalar devleti güçsüz gösterir. Ben çok sakıncalı bulurum.

***
Aydınlık-Ulusal kanal başta olmak üzere bir kesim var ki, “İlla yangınları terör örgütü çıkarttı!” diye deyim yerindeyse kendini paralayıp duruyor.

Hatta haber saatinde, bir kundaklama olayını naklen bile verdi.

İyi de 300 civarında yangın çıktı. Türkiye’de kalan terörist sayısından fazla.

Daha bir iki ay önce Süleyman Soylu, Türkiye’de var olan terörist sayısının 240’a düştüğünü söylemişti. “Başlarını mağaralardan çıkaramıyorlar. Telsizle konuşamıyorlar. Bir yerlere gidemiyorlar” demişti. İşte bu teröristler 300 civarında yangın çıkartmış.

300 yangını bir terörist çıkarsa, yangınlar sürerken, yakalanmadan yangın çıkartmaya devam etmiş olur. Her yangını ayrı bir terörist çıkartmış olsa, ortalıkta yangın çıkartan ve yakalanmadan dolaşan, 300 terörist olur. Veya her biri 10’ar yangın çıkartsa, 30 terörist eder ki… yakalanan yok.

Bu tür yayınlar devleti güçsüz gösterir. Ben çok sakıncalı buldum.

***

Yangınlarla beraber uçak tartışması başladı. Yunanistan 39, Fransa 32, İspanya 17, İtalya 19, Rusya 40, Kanada 136, Hırvatistan 8 yangın söndürme uçağına sahipken, bizde üç tane vardı. Üstelik kiralık, üstelik 2 tanesi arızalı. Fas bile 5 uçak ile bizden fazlaydı. Bütün bu tartışmalar, devleti güçsüz göstermek için yapılıyordu.

Bizim uçağımız olmayabilir ama bizim yağmur duamız vardı. Neticede yağmur duasına çıkıldı ve yağmur yağdı.

Yangına karşı kullanılacak uçak olmaması, yangın duasına falan çıkılması… Bunlar devleti küçük göstermez. Yağmur duasına çıkmak için neden sekiz gün beklenildi. İşte bu gecikme devleti küçük gösterir. Bu çok sakıncalı.

***

“Envanterimizde yangın söndürme uçağı yok” diyen Pakdemirli’nin, 9 gün sonraki açıklamasında Yunanistan’a uçak göndermeyi değerlendirdiklerini söyledi. Bu güzel bir şey. Birkaç açıdan devleti güçlü gösterir. Mesela kısa bir süre önce envanterinde uçak olmayan bir devlet, kısa bir süre sonra komşusuna uçak gönderebiliyorsa, güçlü bir devlettir.

Hem komşuya, uçak göndermeyi düşünen bir ülkede, “uçak yok” tartışmaları da anlamsız olur. “Uçak yok” diyenin suratına tuhaf tuhaf bakarız.

Ayrıca Erdoğan “Burada niye uçak ve helikopter yok gibi yalan terörü estiriyorlar. 16 uçak var. Bugün gelenlerle 20’ye çıktı. 51 helikopter var” dedi.

Bu tür haberlerin sayısı artmaya başladı. Denizden su alan uçaklar, kovasını dolduran helikopter, yangına dökülen sular, görüntüler, fotoğraflar…Hele Fahrettin Altun’un “Tek karede 5 helikopter” paylaşımı vardı ki, ben bu paylaşımdan sonra hakikaten uçaklarımız, helikopterlerimiz var… ve yangınla birlikte yalan terörüyle de mücadele ediyoruz diye ikna oldum.

Ama sonra Erdoğan: Önümüzdeki yıl belki kendimize ait uçağımızı satın alacağız, dedi.

Günlerce yapılan şu kadar helikopter ile… bu kadar uçak ile…haberlerinin, Fahrettin Altun’un paylaşımının kafamda oluşturduğu, dünyanın en büyük yangın söndürme filosuna sahip olduğumuza dair algı, çöküverdi.

Keşke Erdoğan onu demeseydi. Hadi diyelim dedi… keşke “belki” değil de “kesinlikle” deseydi. Hadi onu dedi, keşke “uçağımızı…” demeyip, “uçaklarımızı” deseydi. Ve keşke “alacağız” değil de “yapacağız” deseydi.

Ben başladığım yere döndüm.


https://ahvalnews-com.cdn.ampproject.org/c/s/ahvalnews.com/tr/sel-felaketi/devletimizi-gucsuz-gostermeyelim-lutfen?amp

This entry was posted in Politika ve Gundem, YOLSUZLUKLAR, YOZLAŞMA - AHLAKSIZLIK. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *