Gerici Diyanet kapatılsın

Zülal Kalkandelen – 10 Ağustos 2021
zulal.kalkandelen@cumhuriyet.com.tr

Gerici Diyanet kapatılsın

Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, bir süre önce, gençlerin, onları anlamada yetersiz kaldıklarını düşündüğünü söylemiş, Diyanet Genç Çalıştayı’nda şu ifadeleri kullanmıştı:

“Günümüz gençliği, bizlerin onları anlamada yetersiz kaldığımızı düşünüyor. Bizlerden, daha müsamahakâr olmamızı ve kendilerini anlayışla karşılamamızı bekliyorlar. Özgürlüğüne düşkün, hayatına müdahaleden hoşlanmayan bu kuşak, şeffaflık ve bugün burada gerçekleştirdiğimiz çalıştaylar gibi kendilerinin de iştirak edebileceği diyaloglar bekliyorlar. Dolayısıyla yargılamadan ve etiketlemeden gençlerimizin fikirlerini, düşüncelerini, ideallerini, hayallerini dinlememiz gerekiyor.”

Bunları söyleyenin, Diyanet İşleri Başkanlığı’nı din ve inanç özgürlüğü ile ilgili olsun veya olmasın, hukuksal konular dahil olmak üzere her konuda fetva veren bir kurum niteliğine dönüştüren, sözleriyle bazı toplum kesimlerini yargılayarak hedef gösteren kişi olması dikkat çekici!

Gençlere yakın görünmek için böyle konuşuyor ama daha önce kamuoyunda büyük tepki çeken söz ve eylemleriyle yarattığı trajik çelişkiyi unutuyor. “Müsamahakâr” derken çocuk istismarına, kadın cinayetlerine, tecavüzlere karşı sessiz kalınmasını kastetmiyor insanlar!

Diyanet İşleri Başkanlığı’nın fetva hattında “Babanın kendi öz kızını öperken şehvet duyması durumunda nikâhın ne olacağı konusunda görüş ayrılığı vardır. Bazı mezheplere göre babanın şehvetle kızını öpmesi ya da şehvetle ona sarılmasının nikâha bir etkisi yoktur” şeklinde görüş bildirilmesine…

“Eşcinsellik hastalığı beraberinde getiriyor, nesli çürütüyor” denilerek LGBTİ bireylerin hedef gösterilmesine…Ayasofya’nın açılışında ülkenin kurucusuna lanet okunmasına…

Diyanet’in internet sitesindeki Dini Kavramlar Sözlüğü’nde “İslam hukukçularınca buluğ çağının alt sınırı, erkekler için 12, kızlar için 9 yaş olarak belirlenmiştir” yazılmasına…

“Telefon, faks, SMS ve internet ile eşinizden boşanabilirsiniz” diye tavsiyede bulunulmasına…

“Boşama, kişinin eşine söylediği, ‘Boşsun’ gibi boşama iradesini ortaya koyan ifadelerle ya da mahkemenin kararıyla gerçekleşir” denilerek medeni hukukla şerri hukukun bir tutulmasına…

“Fetvalara dönük tepkiler din-devlet ikileminden kaynaklanıyor” denilerek laikliğin hedeflenmesine tepki gösteriyor toplum!

Erbaş, kurum olarak yetersiz oldukları alanların da farkında değil belli ki…İnsanlar açlıktan kendini yakarken 12.9 milyarlık dev bütçesiyle 6 bakanlığı geride bırakan bir kurumu yönetenler…

Türkiye’yi sarsan dolandırıcılık ve mafya ilişkilerine sessiz kalıyorsa…
Halkın vergileri, ülkenin toprağı birilerine peşkeş çekilirken susuyorsa…

Topluma ulaşmakta yeterli olabilir mi?
Bilimden uzak bir kurumun, çağdışı görüşler yayarak Bilişim Çağı’nın gençliğine hitap etmesi mümkün olabilir mi?

Bir kesim zenginlik içindeyken halka fakirliği “sınav” diye pazarlayanlar,
Kendi çocukları askere gitmezken gariban ailelere şehitliği övenler…
Yolsuzluklara karşı dut yemiş bülbüle dönenler…
İnsanların yaşam tarzına “haram” diye karışanlar…
Köhnemiş görüşleri yaymak için özgürlükleri sınırlamaya çalışanlar…
Gençliğe ulaşabilir mi?

“İyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan, faydalıyı zararlıdan ayırt edebilen, can taşıyan bütün varlıklara karşı merhamet hissiyle, çevreye karşı koruma duygusuyla yaklaşabilen örnek bir nesil” istediğinizi söylüyorsanız, bunları önce kendiniz yapacaksınız.

Önce kendinizi eğiteceksiniz!

Küresel iklim krizinin tüm gezegeni tehdit ettiği bir dönemde 2015’te Diyanet’e devredilen Alfred Heilbronn Botanik Bahçesi’ndeki 5 bini aşkın bitki türünü bakımsızlıktan kurutanlar…

Sırf Atatürk’ün mirasını yok etmek için onun kurdurduğu Uluslararası Botanik Bahçeleri’ne kayıtlı iki bahçeden birini metruk bir yapıya çevirenler…Seraların kapılarının bile çalınmasına yol açanlar… Gençliğe ulaşabilir mi?

Elbette ulaşamaz ve ulaşmamalı!

Verdiği fetvalar ve yaptığı yönlendirmelerle toplumda ayrımcılığı teşvik eden gerici karanlığın yansıması olan Diyanet kapatılmalı.

Zülal Kalkandelen


     YORUM

11.08.2021 Kemal Rastgeldi


İslam alemindeki ülkelerin geri kalmışlık derecesini incelediğimizde, dine bağlılığın yoğunluğuyla doğrudan orantılı olduğunu görürüz. Kurtuluş savaşından sonra kurulan Türkiye Cumhuriyetinin temelinde laikliğin ne denli yaşamsal önem taşıyacağını en iyi Atatürk anlamış ve devletin yapısını o yönde tasarlamıştır. Kendisinden sonra gelen yetkililerden hiç birisi laiklik konusunda aynı hassasiyeti gösteremediği için siyasal islamcılar ülke yönetimini ele geçirebilmiştir. Halkımızın bilinçlenmemesi, uyanmaması için Diyanet işleri en etkili araç olarak kullanılmış, her şekilde desteklenip güçlendirilmiştir. Ondan kurtulmak, dinci partiden kurtulmakla ancak mümkün olabilecektir. Başta CHP olmak üzere, tüm muhalif partiler Atatürk’ün en çok laikliği önemsemesinin sebebini anlamaya, dinle kandırılan halkımıza da anlatmaya çalışmalıdır.

This entry was posted in İrtica, ŞERİAT - İRTİCA - KARANLIĞIN AYAK SESLERİ, SİYASAL İSLAM, TARİKAT VE CEMAATLAR, YOBAZLIK - GERİCİLİK. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *