AKP KURUCUSU ABDÜLLATİF ŞENER ANLATIYOR * MAFYA DEVLETİ

Bazı suç örgütleri var. Bu suç örgütleri ile bazı bürokratların, yargı mensuplarının ve siyasetçilerin, bakanların ilişkisi var. Bu ilişki sınırları içerisinde hukuk ihlalleri ve suç unsuru teşkil edecek durumlar var. Medya iki ayı aşkın süredir bunu tartışıyor. Ben sürekli olarak bir şeye dikkati çekmeye çalışıyorum. Yaygınlaşsın, otursun diye de uğraşıyorum ama bunu yerleştiremedim. TBMM’de dört kez konuşma yaptım, “mafya devleti” dedim.

“Mafya devleti” dediğinizde klasik, suç örgütleri ile iktidar arasındaki ilişki öylesine yoğun bir düzeye ulaşır ki, hükümet suç örgütlerinin bir parçası haline dönüşür. Klasik anlamda buna “mafya devleti” deniliyor. İşte 70-80’lerin İtalya’sı. Bir ara Kolombiya. Meksika, hatta balkanlardaki bazı ülkeler, bu çerçevede mafya devleti diye anılıyor.

Benim kastettiğim bu da değil. Yeni nesil bir mafya devleti türüyor dünyanın değişik yerlerinde. Bu yeni nesil mafya devletinde, normal iktidar sahipleri mafya yöntemleri ile ülkeyi yönetmeye başlıyorlar. Bu bir yeni nesil mafya devleti.

Mafya yöntemi ile idare ettikleri zaman diğer suç örgütleri ile bağlantılı boyutları da oluyor. Ama işin merkezi o suç örgütleri değil, hükümet edenler. Bu yeni nesil mafya devleti ile ilgili riskler yaşıyoruz.

Bir kere bunu kavramak için, şuradan hareket edelim: Türkiye’de çok sayıda “varlık barışı” adı altıdan bir yasa çıkarılmıştır. “Varlık barışı” dediğiniz şey, kayıt dışı paranın ve kara paranın aklanmasını sağlayan yasalar demektir.

Zaten suç örgütleri-hükümet edenler ilişkisi dediğiniz şeyin özünde merkezinde kaynağı suç olan para var. Kara para var. Hükümet edenler güçlü ise, MASAK’a onu incelettirmiyor. O da yetmiyor, parlamentodan kara parayı aklayacak yasalar çıkarıyor. 2002’den bu yana 10 civarında varlık barışı denen yasa çıkmıştır.

Üstelik bazı varlık barışı yasalarında “Bu varlık barışına başvuranlar hakkında vergi incelemesi yapılamaz, idare tahkikatı yapılamaz, hakkında araştırma, soruşturma ve kovuşturma yapılamaz” diyor.

Doğrudan doğruya “Kara paradan elde edilen kazancını bu yasaya dayandırarak bildirmiş kişi hakkında inceleme yapamazsınız, araştırma yapamazsınız, soruşturma, kovuşturma yapamazsınız” diyor.

Şimdi peki o zaman ülkedeki bu suç örgütleri ile siyaset bürokrasi hükümet yetkilileri arasındaki ilişkilerde gelişen, patlayan ilişkilerde merkez bu suç örgütleri midir? Yoksa merkez mevcut iktidar mıdır? Onun için ben yeni nesil diyorum. Türkiye tehlikeli bir kulvara girmiştir. Bunu en kısa zamanda çözmek zorundayız.


“AK PARTİ KURULDUĞU İLK GÜNDEN İTİBAREN PROBLEM GENEL BAŞKAN’DAYDI”

“AK Parti’de ilk kurulduğu günden itibaren problem Genel Başkan’daydı” diyen Abdüllatif Şener, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın milletvekili seçilmeden önceki siyasi yasağını hatırlattı ve şöyle devam ettii:

O siyasi yasağı aşabilmek için, yani Türkiye içinde meşruiyet sağlayabilmek için AB ve ABD ilişkisine önem verdi. Yani dış destek ile iç meşruiyeti elde etme stratejisi ilk dönem stratejisidir.

Bu destansı AB süreçleri hep o kendisinin yakalamaya çalıştığı, ülkedeki hukuk engelinin aşılabilmesi ve ondan sonra da kurumasal yapıların kendisinin meşruiyetini ve yaptıklarını onaylamasını elde etmeye yönelikti.

İlk Gül hükümeti kurulurken biz kendisi ile beraber Yunanistan’da idik. Yunanistan’dan İspanya’ya giderken havada Bakanlar Kurulu Cumhurbaşkanı tarafından onaylanmıştı. Yani burada seçim sonrası ilk Ak Parti hükümeti kurulurken, o AB liderleri ile görüşüyordu. Sürekli AB değerlerine vurgu yapıyordu. O imajı veriyordu. Neden? Burada meşruiyetini elde edebilmek maksadı ile.

Fakat yönetim tarzı hukuka ve siyasi etik kurallara, kamu mallarını korumaya yönelik olmadığı için ve başlangıçta da medya ve Türkiye’deki kurumsal yapı tereddütle baktığı için Erdoğan’a ve AKP iktidarına, bu AB vurgusu ile sürdürdüğü politikaların dönemi biraz uzun sürmüştür.

Ama bir taraftan da ilk oturduğu günden itibaren hukuk, siyasi etik, kamu malını gözetme gibi evrensel bir yöneticinin, başbakanın olması gerektiği şekilde işi yürütmüyordu. Bu birikerek sonunda hem medyayı teslim aldı, hem kurumsal yapıları teslim aldı.

Kendisini denetleyen kurumlar olmaktan öte, kendisinin kırbacı haline gelen kurumlar haline dönüştü. Başta yargı olmak üzere. Sadece kendi meşruiyetini sağlamaya yönelikti.


Söyleşiden bölüm alıntısı

https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/bir-donem-en-yakinindaki-isim-anlatti-baykal-erdoganin-onunu-acmadi-1852126

This entry was posted in Politika ve Gundem, YOLSUZLUKLAR, YOZLAŞMA - AHLAKSIZLIK. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *