Karanlığın Ortasında Işığa Koşanlar * Mustafa Kemal Atatürk, “Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir” sözünü boşuna söylemedi!

Karanlığın Ortasında Işığa Koşanlar

Cumhuriyet – Nusret ERTÜRK – 15 Mayıs 2021 Cumartesi

Mustafa Kemal, 1913 yılında Sofya’da ataşeyken ilk kez bir opera izler. Tosca operasını izlediği o gece Mustafa Kemal uyuyamaz. Sonra, Şakir Zümre’ye şunları söyler:  “Bulgarların Balkan Savaşı’nda bizi neden yendiğini anladım. Çünkü opera binaları, opera sanatçıları ve müzisyenleri var.”
Cumhuriyet’le birlikte sanat eğitimine Mustafa Kemal özel önem verir. O, savaşın savaş meydanlarında kazanılmadığını iyi bilir. Bir ülke ancak bilimle, sanatla, kültürle, ekonomiyle güçlenir. Musiki Muallim Mektebi’nin 1924 yılında açılmasına öncülük eder. İran Şahı Pehlevi 1934’te ülkemize geldiğinde, ilk Türk operası Özsoy ile karşılanır.
İkinci Dünya Savaşı yıllarında Almanya’daki Nazi yönetiminden kaçan yüzlerce bilim, sanat insanı ülkemize sığındı. Ankara Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’ne gelen onlardan birisine bizim gençler, “Almanya yıkılıyor! Almanya yıkılıyor!” diye seslenirler. Yani sen neden ülkene sahip çıkmıyorsun? Ülkeni neden savunmuyorsun, anlamında. Alman akademisyen yarım Türkçesiyle gençlere şu yanıtı verir: “Almanya yıkılmaz! Almanya yıkılmaz! Almanya’nın Goethe’si var. Almanya’nın Beethoven’ı var!” Onlardan (sanatçılardan) büyük güç mü olur? Bizde de son yıllarda “Türkiye yıkılıyor!” diyenleri duyduğumda, onlara önce Atatürk adını söylüyorum. Sonra sanat insanlarımızdan bazılarını: Nâzım Hikmet, Aziz Nesin…
EĞİTİMİN BELİRLEYİCİLİĞİ
Genç bir kadın milyoner olma yarışmasına katıldı. Kazanırsa yaşadı. Soru geliyor: “Sol anahtarı, hangi mesleği yapan kişilerin kullandığı bir terimdir? A. çilingir, B. marangoz, C. tamirci, D. müzisyen” Yarışmacı “tamirci” yanıtını veriyor! Konu, aydınlar arasında günlerce gündemden düşmedi. O yarışmada kaybeden yarışmacı kadın değil, güzel ülkemin eğitim düzeyiydi…
Bir zamanlar öğretmenler köy enstitüsünde, öğretmen okulunda yetişirdi. Orada her öğrenciye bir müzik aleti çalma öğretilirdi. Bir müzik aleti çalmadan sınıf geçilemezdi. Ben de mandolin çalmasını öğrenmiştim. Öğretmen adayı böyle yetişirdi, gideceği okulda başarıya ancak başta müzik olmak üzere çeşitli sanatların katkısıyla varılacağı biliniyordu. İlkokulda, ortaokulda ve lisede müzik, resim, beden eğitimi dersleri vardı. Hangi gerekçeyle kaldırıldı bu sanat dersleri? Demokrasiye tutkunluğumuzdan (!) sanat derslerini seçmeli yaptık! Bu dersler kaldırılıp yerlerine ne kondu?
İlkokul sınıflarında daha ilk derste bir şarkı öğretilirdi. Bundan öğrenciler ne çok hoşlanırdı. Şimdilerde kimi ilkokul öğrencilerine “Okulda bu yıl hangi şarkıları öğrendin” diye sorduğumda olumlu yanıt alamadığım çok oluyor. 1960-61 öğretim yılında Cılavuz Öğretmen Okulu dördüncü sınıf öğrencisi idim. O yıl okulumuza genç bir müzik öğretmeni atanmıştı.
AYDINLANMANIN YOLU…
İlk dersinde piyano eşliğinde öğrettiği “Anne” şarkısını unutamıyorum. “Küçücükten başucumda bana ninni söylerdin” diye başlıyordu. Şarkı, o gün damarlarımıza sindi. İki yıl sonra Ağrı ilinin bir köyüne öğretmen olarak atandım. İlkokul birinci sınıf olan öğrencilerime , “Anne” şarkısını öğreterek ilk dersime başlamıştım. Öğrencilerdeki şarkı söylemeden doğan o sevinci bunca yıla karşın unutamıyorum. Bir saat önce ağlayan bazı öğrencilerin olduğu sınıfta, şimdi bütün yüzler gülüyordu.
Mustafa Kemal Atatürk, “Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir” sözünü boşuna söylemedi!
Başarılı, mutlu bir yaşam, ancak sanatla sağlanır.
NUSRET ERTÜRK – EĞİTİMCİ

https://www.cumhuriyet.com.tr/yazarlar/olaylar-ve-gorusler/karanligin-ortasinda-isiga-kosanlar-nusret-erturk-1836310
This entry was posted in ATATURK, DEMOKRASİ-ÖZGÜRLÜK, EĞİTİM, KÜLTÜR - EĞİTİM - ÇAĞDAŞLIK, Sanat Edebiyat ve Kultur. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *