EMPERYALİZM * BOP * Kürt ateşi, Amerikan közü

Kürt ateşi, Amerikan közü

MİNE G.KIRIKKANAT – 08/03/2003

Bugün Türkiye’ye, ‘Askerimi geçirmezsen, Kürt devleti kurdururum ha!’ şantajı yapan ABD’nin bölgede hegemonya kurma çalışmaları ve Kürtleri manipülasyon tarihi, ne dün ne de Birinci Körfez Savaşı’na dayanıyor.
Bugün Türkiye’ye, ‘Askerimi geçirmezsen, Kürt devleti kurdururum ha!’ şantajı yapan ABD’nin bölgede hegemonya kurma çalışmaları ve Kürtleri manipülasyon tarihi, ne dün ne de Birinci Körfez Savaşı’na dayanıyor. Amerika, 1890’lı yıllardan beri, yarın Kuzey Irak’ta sahneleyeceği oyunu hazırlıyor. Ama senaryonun geçmişini size anlatmadan önce, yukarıdaki başlığı taşıyan ve 26.01.1998 tarihinde bu sütunda yayımlanan ipucu yazısını okumanızı rica ediyorum sizden:
Paris’teki iktisatçı ve antikacı dostum Ahmet Benli sayesinde, Osmanlı borçlarını düzenlemek için kurulan Düyunu Umumiye örgütünün, bu yüzyıl başındaki müdürü ve Fransız casusu Ernest Grenier’nin Türkiye anılarının bir kopyası bende bulunuyor. İçeriği bir ‘bomba’ niteliğindeki bu anılara, ileride (yayımlanabileceği gün) kendi yazacağım bir kitapta yer vereceğim.
Ernest Grenier, Fransa’nın Kürtler arasına sızmakta ve bölgedeki nüfuzunu artırmakta gösterdiği yetersizlikle bu ‘işe’ ayırdığı paranın azlığından yakındığı gözlemlerinde, İngiltere’nin mali desteğini de yanına alan Amerikan misyonerlerinin, bölgedeki 1870-1915 arası etkinliklerini de anlatır.
Amerikan Misyonu diye anılan örgüt, bölgede görev yapan her misyonere 1897 yılında, bedava lojman, bedava yemek, bir at ve 25 İngiliz Sterlini maaş vermektedir. Bu misyonerler, Babıâli’den aldıkları özel izinle bugünkü Türkiye’nin Güneydoğu Bölgesi’nde çalışmaktadırlar. Amerika’dan gelen paralarla Bitlis’te tam teşekküllü bir hastane kuran ve hastaneye Amerikalı doktorlar, hemşireler atayan, Siirt halkına yün eğirecek, pamuklu bez ve halı dokuyacak tezgâhlar açan, çil çil altın dağıtan hayırsever Amerikan Misyonu için Fransız Ernest Grenier şöyle düşünür:
“Türk Ermenistanı’nın ve Kürdistan’ın en ücra köşelerine kadar yayılan bu kadınlı erkekli misyonerler bölgeyi karış karış geziyorlar, köylere gidiyorlar ve halkla bire bir ilişki içindeler. Osmanlı Sultanı, herhalde Amerika’nın Asya’dan toprak koparmak peşinde olmadığını bildiği ve öte yandan halkın İslam dinine bağlılığına güvendiği için onlara izin veriyor. Ancak böylesine cömertçe altın dağıtan bir hizmetin gerisinde, gerçekten soylu ve insani amaçlar mı var, yoksa başka bir hesap mı?”
Ernest Grenier’nin gözlemlerini bir yana bırakıp, günümüz Le Monde gazetesi yazarı Andre Fontaine’in geçen hafta yayımlanan bir makalesine bakalım. Amerika’nın onayıyla, SSCB’den umduğunu bulamayan Barzani ile yakınlık kuran İran Şahı, 1974 yılında Andre Fontaine’le yaptığı bir söyleşide, Barzani’nin beklentilerinin aksine İran’ın, Iraklı Kürtler tarafından kurulacak özerk bir yönetimi desteklemeyeceğini belirtir.
Aynı yıl, bir CIA raporunda şu sözlere yer verilmektedir: “İran ve ABD, bu bölgede Kürtlerin özerklik taleplerinden vazgeçmemeleri dolayısıyla Irak’ın zayıflayacağı bir çözümsüzlükten yararlanmaktadır. Bölgedeki durumun herhangi bir biçimde değişmesi, ne İran ne de ABD’nin işine gelir…”
Andre Fontaine makalesinde, ABD’nin İran’da Humeyni’nin iktidara gelişine ve ardından patlayan Irak-İran savaşına böyle hesaplar sonucu yol açtığını ileri sürüyor. Ve Amerika’nın, aynı ‘çözümsüzlük’ politikası gereği Saddam yönetimi Şiileri ve Kürtleri ezerken parmağını kıpırdatmadığını, eğer iki buçuk milyon insanın Türkiye ile İran kapılarına yığılmasıyla dünya kamuoyuna yansıyan dram ‘medyatikleşmeseydi’ bugünkü güvenlik bölgesi durumunun da yaratılmayacağını söylüyor.
Bu verilerden yola çıkarak, bölgedeki çözümsüzlüğü sürdürmek isteyen ABD’nin, Türkiye’nin PKK’yı tam olarak ezmesine izin vermeyeceğini, PKK’nın Türkiye’ye karşı kesin bir zafer kazanmasını da aynı oranda istemeyeceğini düşünebiliriz. Amerikalı ‘dostlarımız’, bu topraklarda için için yanan bir köz ateşinde ısınıyorlar. Bizim çocuklarımız yanıyormuş, kimin umurunda?

……………..
İçten dıştan, onu bunu kullanarak savaş muhaliflerinin yüreğine korku salanların salladığı en azından ‘Ermeni lobisi heyulası’nın bizzat ABD tarafından yaratıldığını öğrenmek içinse, ta 1890’lara uzanmak ve Ernest Grenier’nin gözlemlerine dalmak gerekiyor. Osmanlı’nın IMF’si, Düyunu Umumiye Müdürü ve Fransız casusu Grenier, bakın neler anlatıyor:
“1895-96 Ermeni katliamından hemen sonraydı. (Osmanlı döneminde) bir kaymakamlık olan Muş’a, çok sayıda Hıristiyan’ın Siirt yakınlarındaki Melefan köyünde, Kürtler tarafından öldürüldüğü ihbarı geldi. Bölgedeki konsoloslukların (yabancı ülke temsilcilikleri) ısrarlı baskısı üzerine Muş kaymakamı tarafından görevlendirilen bir müfettiş, Melefan’a gitti. Köye girişte, kendisini tepeden tırnağa silahlı otuz kadar Kürt bekliyordu.
Karşılayıcıların elinde tüfek, belinde hem piştov, hem hançer; göğsünde çifte fişeklik, yok yoktu ayaklı silahhanelerinde. Her gün bu türden savaşçılara rastlamaya alışık müfettiş için manzara, ürkütücü olmaktan çok maskaralık sayılırdı. Ancak asıl maskaralık, müfettişi karşılamaya gelen Kürt beyleri kendilerini tanıtınca başladı: AMERİCK BEY, AHMED CHEKO, BOSTON BEY, vb. Özetle tüm Kürt beyleri asıl adlarını, tıpkı bir küfe üzüme karşılık değiş tokuş yapılan Kürt kadınları gibi, Amerikalılardan öğrendikleri, hatta insan ismi bile olmayan sözcüklerle değiştirmişlerdi. Ve bu durum, bölgede Amerika’dan gelen masalcı Hıristiyanların ne kadar etkili olduğunu gösteriyordu…”
Duyunu Umumiye Müdürü Fransız casusu Ernest Grenier, Kürdistan’da
‘İngiltere tarafından madden ve manen desteklenen’ Amerika’nın etkin varlığını, “ABD’nin bölgeye ilgisi sayısız misyonerleri ve Osmanlı hükümetinin İÇİNDEKİ adamları aracılığıyla aslında katliamdan önce başlamıştı,” diye açıklıyor. “Amerikan gazeteleri, dergileri ilk Hiristiyan toplumların yaşadığı bu toprakların yeraltı ve üstü zenginliklerini öve öve bitiremiyorlardı.
Kurumsal tepki gecikmedi. Yardımları artıran ABD hükümeti Asya’nın bu toprak parçasına el attı. Bölgede Avrupa’nın bırakın adam göndermeyi, gidip görmeyi bile aklına getirmediği uzaklıklarda, en ücra köşelere Amerikan konsoloslukları kuruldu, tespih taneleri gibi konsoloslar, konsolos yardımcıları atandı, Kürdistan’ın en küçük köylerinde bile Amerikan bayrakları dalgalanmaya başladı.
En büyük yardımcıları, Amerika’ya yollanıp eğitildikten sonra bölgeye geri gönderilen Ermenilerdi. Bölgeyi karış karış parselleyen bütün bu ABD ajanlarının kimi yüzde yüz Amerikalı, kimi yerel halk arasından, hatta Asya yollarında derlenmiş kişiler olup dersini üniversitelerde değil, dünyayı geze geze öğrenmiş, pratik ve birkaç dil konuşabilen ‘vatansever’lerdi. Yaptıkları hiçbir etkinlikte, kendi vatanları, ABD’nin çıkarlarını unutmuyorlardı…”

http://www.radikal.com.tr/yazarlar/mine-g-kirikkanat/kurt-atesi-amerikan-kozu-663099/
http://www.radikal.com.tr/yazarlar/mine-g-kirikkanat/kurt-atesi-amerikan-kozu-2-663166/
This entry was posted in ABD - AB - EMPERYALIZM, Bölücü KÜRTÇÜLÜK, BOP, Tarih. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *