TÜRK BOĞAZLARININ ÖNEMİ VE MONTRÖ 

TÜRK BOĞAZLARININ ÖNEMİ VE MONTRÖ


Anadolu ve Boğazların Milattan önce II’ ci yüzyıl ortalarından, M.S. 395′ e kadar ROMA İMP. luğunun ve bilahare 1453′ e kadar DOĞU ROMA İMP.luğunun kontrolünde kaldığını görürüz.
İstanbul un fethinden (1453), Küçük Kaynarca (1774) muahedesine kadar, 321 yıl OSMANLI İMP. luğunun hakimiyetinde kalmış, 1774 – 1833 arasında üzerinde tartışmalar olmuş ve neticede ( 8 Temmuz 1833) Hünkar İskelesi muahedesi ile, S. RUSYA belirli adette gemiyi Boğazlarda bulundurmaya hak kazanmıştır.
Fakat ( 1841 ) Londra Konferansında, bu muahede FRANSA ve İNGİLTERE tarafından iptal edilmiştir. 1853 – 1856 KIRIM Savaşı esnasında Osmanlı Donanması, RUSLAR tarafından yakılmış ve RUSLAR KARADENİZDE üstünlük sağlamışlardır. onra İngiliz ve Fransız Donanmaları, S.RUSYA’nın KARADENİZ donanmasını imha etmiş, PARİS anlaşması (30 Mart 1856) sonucu OSMANLI İMP.luğu BOĞAZLARIN kontrolünü tekrar ele geçirmiştir.
Birinci Dünya Savaşı öncesi, parçalanmakta olan OSMANLI İMP.luğunun geleceği yönünden, boğazları S. RUSYA’ya kaptırmamak için, 1915′ de İNG ve FRANSIZ donanmaları Boğazları ele geçirmek üzere ÇANAKKALEDE yaptıkları Amfibi Harekatın başarı SAĞLAMAMASI, TÜRK ULUSU için dönüm noktası ve Büyük Komutan GAZİ M.K.ATATÜRK’ün tanınmasına neden olmuştur.
Kurtuluş savaşı sonunda ;
TÜRKLER, TÜRK toplumunu parçalamak ve Topraklarını ele geçirmeye çalışanlara karşı başarı sağlamış ve bu başarı (24 Temmuz 1923) LOZAN KONFERANSI ile  taraflarca – Dünyaca tescil edilmiştir. (AMERİKA HARİÇ)
Aynı operasyon, ABD’nin de iştiraki ile, içerdeki işbirlikçiler kullanılarak günümüzde devam etmektedir, hem de utanmadan bütün hızıyla kadrolaşarak, (imam kılıklı kişilerce babalar gibi satılarak )
LOZAN Konferansında TÜRK BOĞAZLARI’nın Uluslararası bir komisyon tarafından kontrol edilmesi kararlaştırılmıştır. Nihayet (20 Temmuz 1936) MONTRÖ SÖZLEŞMESİ ile, TÜRK BOĞAZLARI’nın kontrolü, yeni kurulan Haysiyetli ve Şerefli yaşamayı ilke kabul eden TÜRKİYE CUMHURİYETİNE bırakılmış olup, bütün değiştirme isteklerine ve zorlamalar rağmen devam etmektedir.
Bu sözleşmenin içeriğine baktığımız zaman, ULU ÖNDER GAZİ M.K. ATATÜRK’ün Ülkenin Bağımsızlık anlayışına verdiği önemi görürüz. (Şimdikiler bu Anlayışı – Düşünceyi savunanları hapse atmaya çalışıyor. Bakalım nasıl bitecek). BAŞ SAVCI DAHİL HEPSİ KAÇMAYA ÇALIŞIYOR.
YANİ GENÇ TÜRKİYE CUMHURİYETİ Hükümetinin TÜRK BOĞAZLARINA hakim olduğunu ve KONTROL altına aldığını müşahede ederiz.

MONTREUX KONFERANSI na ait Aleni Celselerin Zabıtları – 1936 dokümanında,
Muhtelif ÜLKE Delegelerinin görüşlerini yansıtan bazı cümleler aşağıda belirtilmiştir.
TÜRKİYE – Tevfik Rüştü ARAS :
TÜRKİYE nin en hassas noktası BOĞAZLAR’ dır. Bunu korumak TÜRKİYE’nin hakkıdır, nitekim herkesin vazifesidir. TÜRKİYE’den kollektif emniyet sahasında işbirliğini ancak bu hakka hürmet ve hatta müzaheret ederek beklemektir. “Hakikat halde TÜRKİYE’ nin sırf kendi hakimiyetine taalluk eden bir rejimi sizinle birlikte, nizam altına almak için hazırladığımız mukavele projesini size tevdi etmekle, 1923 Mukavelesinin hikmeti vücudunu kaybettiğini ve bu mukavelenin bizzat temelini değiştirmiş olan ahval dolayısile, tatbi ki gayri kabil olduğunu müşahede ettikten sonra, BOĞAZLAR rejimini tanzimde Beynelmilel bir çalışma birliği tesis etmek istedik.

ROMANYA – M. Titulesco :
KARADENİZ’E taalluk eden her şey, en büyük derecede memleketimi alakadar eder, zira serbest denize çıkış imkanımız, Karadenizden ve Boğazlar iledir. ” Ben diyeceğim ki Boğazlar, TÜRKİYE’ nin tam kalbidir. Fakat Boğazlar aynı zamanda ROMANYA’nın ciğerleridir. Bir mıntıka, Coğrafi vaziyeti itibariyle, bir milletin Kalbi ve diğer bir milletin ciğerleri olunca en basit akıl ve dirayet, bu iki millete birleşmeyi ve tek bir kül teşkil etmeyi emreder. TÜRKİYE ve ROMANYA bunu anlamışlardır. İki memleket, BALKAN Paktı vasıtasiyle mukadderatını birbirlerine ve YUNANİSTAN’ la YUGOSLAVYA’ nın mukadderatına bağlamışlardır. “

İNGİLTERE – Lord STANHOPE :
1923 Mukavelesinde arzu ettiği tadilatı müşterek imza sahipleriyle görüşmek üzere bizleri davet etmiş olan ve bu suretle başka ve zannedersem daha iyi bir yol tutmuş olan TÜRKİYE’ ye hepimiz bilhassa minnettarız. TÜRKİYE’ nin bu hareketi hepimizi kendisi ile hemfikir olmak için elimizden gelen herşeyi yapmağa mütemayil kılmıştır. Kendi hükümetim namına, bu konferansın bir muvaffakıyeti ve hepimiz için memnuniyeti mucip bir mukavele imzasına varması arzumuzun ne derece kuvvetli olduğunu söylemek isterim.”

FRANSA – M. Paul BONCOUR :
1923 Mukavelesinde gaye iki idi. Derpiş edeceğimiz tadilatta da gaye gene iki kalıyor. TÜRKİYE CUMHURİYETİ’nin müzakereye esas olarak verdiği projeyi, layık olduğu ihtimam ile tetkik ederken, bu tetkikata vermek istediğimiz anlayış fikrinde de gaye gene ikidir. Hiç şüphesiz, ilk gaye TÜRKİYE’nin emniyetidir. Bu mülahazayı öne sürmek TÜRKİYE’ nin hakkıdır. Fakat bir gaye de, diğer memleketlerin emniyetidir. Bizzat bu memleketlerin fevkinde umumi Sulh Menfaatidir.

SOVYET İTTİHADI – M. Litvinoff :
” M.Paul BENCOUR’un telkinine riayet edeceğim ve mademki ROMANYA ve TÜRKİYE Hariciye Nazırları, Boğazlar hakkında en hayati uzuvları ileri sürdüler, ben de aynı cümleleri kullanarak Boğazların, sade memleketimi hariçle bağlayan değil, aynı zamanda memleketimin parçalarını birbirine ağlayan bir CAN DAMARI olduğunu söyleyeceğim.”

JAPONYA – M. Sato :
Bu şartlar içinde, başlayan müzakerelerde JAPONYA, kısa bir zamanda bir itilafa varılmak için bütün hüsnüniyetini ibraza hazırdır. Japonya murahhas heyeti, TÜRKİYE’nin mukavele projesini büyük hatları dahilinde muhabbetle karşıladığını şimdiden beyan ile bahtiyardır.”

YUNANİSTAN – M. Politis :
TÜRKİYE, haklı olarak takdir etti ki, ahval ve Şartların değişmesi, on üç sene evvel tesis edilmiş olan Boğazlar Mukavelesinde de tadilatı icabettiriyor.” Bu anlaşmanın TÜRKİYE’yi tamamen tatmin etmesini arzu ederiz. Zira TÜRKİYE’ nin emniyetinin garantisi, bizzat kendi emniyeti itibarı ile YUNANİSTAN’ ı bilhassa alakadar eder.

BULGARİSTAN – M. Nicolaev :
Fakat Boğazların yeniden askerileştirilmesi, BULGARİSTAN’ı yüksek derecede alakadar eden meseleler ortaya koyuyor. Karadenizde sahili olan, serbest denizle muvasalası kesilmiş bulunan BULGARİSTAN’ın harici ticareti, geniş nisbette Boğazlar tariki ile oluyor.

10 – Kasım – 1938’de TÜRKİYE CUMHURİYETİNİN KURTARICISI VE KURUCUSU OLAN ULU ÖNDER GAZİ M.K ATATÜRK’ÜN ebediyete intikalini müteakip, 1936’da imzalanan sözleşmeye rağmen 23 Ağustos 1939′ da imzalanan S.RUSYA – ALMANYA arasındaki saldırmazlık paktında, S.RUSYA Dışişleri Bakanı MOLOTOV’un istekleri arasında “TÜRK Boğazlarında SOVYET çıkarları da tanınmalıdır” ifadesi yer almıştır.
Gene 10 Şubat 1945 YALTA Konferansında STALİN, MONTRÖ Sözleşmesinin, olayların gerisinde kaldığını belirtmiş ve 7 Haziran 1945′ de Selim SARPER’le görüşmesinde, “KARS – ARDAHAN’ın iadesi ile TÜRK BOĞAZLARINDA, RUSLAR’a ÜS verilmesi” için talepte bulunmuştur.
Nedense 1970’lerden sonra MONTRÖ’ün değişmesi ve delinmesi için daha çok
ABD – İNG çabalarını görüyoruz.. Çünkü menfaatleri KARADENİZE sıçramıştır.
Bu kısa özetten sonra, şu sonuca varabiliriz. Coğrafya değiştirilemeyeceğine göre ÇOK Önemli STRATEJİK BÖLGELERDEN biri olan TÜRK BOĞAZLARININ, günümüzde Enerji taşıma ve Ekonomik deniz yollarının mecburen geçiş yolu olduğundan öneminin daha da arttığını söyleyebiliriz. Kuvvetli devletler hakim olduğu zaman problem olmayan bu bölge, maalesef günümüzde basiretsiz yönetimle tehlikeli bir hal almaktadır.

H. Vural VURAL / (E) Dz.Kur.Kd.Alb.
This entry was posted in DENİZ VE DENİZCİLİK, SİYASİ TARİH. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *